Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2018/86 E. 2020/204 K. 30.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
ESAS NO : 2018/86
KARAR NO : 2020/204
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI : 2015/562 Esas, 2017/894 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz üye hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine başlatılan İstanbul …. icra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında tebligatlar muhtara yapılmış olup, alacaklı tarafça yapılan taşınmaz haczi sonrasında hacze konu taşınmazlar için ortaklığın giderilmesi davası açılmasıyla müvekkilinin haberdar olduğunu, bu nedenle takibe itiraz süresi geçen müvekkilinin, borçlu olmadığının tespiti için iş bu davayı açtığını, müvekkilinin, takibe konu kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla sorumlu gösterildiğini, ancak söz konusu kefalet sözleşmesi geçersiz olduğunu, takip konusu genel kredi sözleşmesinin davalı ile … arasında 02.06.2005 tarihinde akdedildiğini, müvekkiline ise kefil sıfatıyla 02,06.2005 tarihli kefalet şerhi imzalatıldığını, ancak söz konusu kefalet sözleşmesi yasal geçerlilik şartlarından yoksun olduğunu, kefalet sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı azami miktar bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin ancak kefilin sorumlu olacak azami miktarın muayyen olması şartıyla geçerli olacağını, oysa davaya konu kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olacağı borç miktarı belirli olmadığını, bu nedenle ortada geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunduğundan bahsedilmesi mümkün olmayıp müvekkilinin borçtan sorumluluğu da söz konusu olmayacağını, kefalet sözleşmesinde asıl borçlu ve kefalet tarihi de bulunmadığını, takibe konu borcun sona erdiğini, müvekkilin sorumlu olacağı bir borç dahi bulunmadığını,kabul anlamına gelmemek kaydıyla biran için kefalet sözleşmesi geçerli kabul edilse dahi müvekkilinin sorumlu olacağı bir borç da bulunmadığını, bahse konu borca teminaten ayrıca ipotek sözleşmesi yapılarak, müvekkilinin taşınmazına ipotek tesis edildiğini, 16.01.2006 tarihinde ise bakiye borç miktarının … tarafından ödenmiş olup, ilgili banka şubesince ipoteğin fekki yapıldığını, nitekim borç devam ediyorsa olsaydı, davalı banka tarafından ipoteğin kaldırılması söz konusu olamayacağını, ipoteğin kaldırılmasından sonra borçlu tarafından kullanılan kredi varsa, genel kredi sözleşmesine istinaden değil, çek ve vesaik karşılığı kullanılan kredi olduğunu, ipoteğin kaldırılmasından sonra, borçlu tarafından çek ve vesaik karşılığı kredi kullanılmış olabileceği taraflarınca haricen öğrenildiğini, ancak kredi hesap dökümü ilgili banka tarafından hesap sahibine dahi verilmediği için bu husus teyit edilemediğini, mahkemece bankadan asıl borçlunun cari ve kredi hesap dökümlerinin dosyaya celbi neticesinde bu husus ortaya çıkacağını, ilgili kayıtların dosyaya celbi neticesinde müvekkilinin, son bakiye ödenip ipoteğin fekkinden sonra borçlu tarafından çek ve vesaik karşılığı kullanılan kredilerden sorumlu tutulması mümkün olmadığından, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İlk derece mahkemesince; davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile, istanbul …. icra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, davacı -borçlu … işlemiş faizin 573,91-TL’ sinden, gider vergisinin 28,75-TL’sinden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair talebin reddine, yasal şartları bulunmadığından davacı tarafın tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, yasal şartları bulunmadığından davalı tarafın tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, karar verilmiştir.Karar süresinde davacı vekilince istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin takibe konu kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla sorumlu olduğunun gösterildiğini, ancak kefalet sözleşmesinin şartları oluşmadığından geçersiz olduğunu, bu nedenle müvekkillinin borcunun bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin kabulü anlamına gelmemekle birlikte takibe konu olan kredi nedeniyle ipoteğin fek edildiğini, borcun genel kredi sözleşmesi kapsamında kullanılan krediden değil asıl borçlunun ve saik karşılığı kullandığı krediden kaynaklandığını, banka kasa defterinin incelenmesi gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Dava, menfi tespit davasıdır.Dosya Dairemizde inceleme aşamasındayken davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen 06/01/2020 tarihli e-imzalı dilekçe ile istinaftan feragat ettiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Bu itibarla; HMK m. 24’de düzenlenen tasarruf ilkesi ve m. 349/2 hükmü uyarınca her aşamada istinaftan feragat etmek mümkün olduğundan, feragat nedeniyle davacının istinaf başvurusunun reddine karar vermek sonuç ve kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.HMK m.349/2 uyarınca davacının istinaf başvurusunun FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, 2.İşin duruşmasız olarak incelenmesi nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Davacıdan alınması gereken harçlar peşin olarak yatıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK. m. 360 yollamasıyla m. 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına,5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 30/01/2020 tarihinde, oy birliğiyle, kesin olarak karar verildi.