Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2018/3401 E. 2021/1107 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3401
KARAR NO: 2021/1107
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2018
NUMARASI: 2014/308 Esas, 2018/588 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 09/06/2021
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kurum hastanelerinde gerekse sevk ya da aciliyetleri nedeniyle kurum dışı sağlık tesislerinde tedavi gören sigortalıların ve bunların geçindirmekle yükümlü olduğu kişilere bu birimlerce ihtiyaç gösteren iyileştirici nitelikteki tibbı sarf malzemelerinin aynı grupta değerlendirilebilmesi, gruplandırılması ve bu konuda yütürülen bilgisayar programına yönelik olarak protokollerin revize edilmesi için firmaların protokollerinin iptal edildiğini, Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Malzeme ve Satın Alma Dairesi Başkanlığının 01/05/1998 tarih, … nolu yazı ile bunun ünitelere duyurulduğunu, firmalardan taahhütname alındığını, 10/08/1998 tarihinden geçerli taahhütnamelerde kurum ünitelerine fatura edilen malzeme birim fiyatları ile ileride yapılacak protokol fiyatları arasında kurum aleyhine fiyat farkı oluşması durumunda aradaki döviz bazındaki farkın, gruplandırma listesine göre teklif ettikleri ürünler için protokol akdedilmemiş ise ünetilere fatura edilen malzeme birim fiyatları ile kurumca tespit edilecek rayiç bedel arasında kurum aleyhine fiyat farkı oluşması durumunda aradaki döviz bazındaki farkın tahsilatın yapılacağı günkü kur karşılığı olarak defaten ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiğini, bu doğrultuda 19/02/2003 tarih, … sayılı yazı ile … AŞ.firmasına gerek kurum hastaneleri, gerekse sevk yada aciliyetleri nedeniyle kurum dışı sağlık tesislerinde tedavi gören sigortalılarla bunların geçindirmekle yükümlü olduğu kişilere bu birimlerce ihtiyaç gösterilen iyileştirici nitelikteki tıbbı sarf malzemelerinin taahhütnameli olarak temin edildiği dönemlere ilişkin, davalı firmadan ünitelere yapılan alımlarda dava tarihi ile tespit edilen kurum aleyhine oluşan fiyat farkının 1.347.081,18 USD olduğunun anlaşıldığını, adı geçen firmaya borcun ödenmesi ödenmemesi halinde yasal mercilere başvurulacağının iadeli taahhütlü olarak bildirildiğini, davalı firmanın fiyat belirlemenin tek taraflı idare tarafından belirlenmesinin objektif olmayacağını, kendilerine hesaplama hakkının tanınmasını talep etmesi üzerine, daha önce oluşan fiyat farkı haricinde Adana Bölge, Ankara Eğitim, Ankara Sağlık İşleri, İzmir Sağlık İşleri, Isparta ve Samsun Hastanelerinden alınan yazı ile kurum aleyhine oluşan döviz cinsinden fiyat farkının 1.570.463,98 USD olduğunu ve ayrıca firmalarından bir yetkilinin bu bölgelere müracaat ederek 10 takvim günü içinde firmalarına ve bayilerine ait faturaları inceleyerek mutabakatın sağlanarak tutanakları birlikte imzalanması gerektiğinin bildirildiğini, ünitelerce yazılan yazılara mutabakat için davalı firma yetkilerinin gelmediği, ancak davalı firma tarafından 02/05/2003 tarihli yazıda kuruma iadesi gereken 1.347.081,48 USD lik meblağın incelemeler tamamlanıncaya kadar geçici olarak bloke edilip tutulmasını kalan bakiye kısmın ödenmesini, kuruma iadesi gereken kısmın daha fazla olması yönünden bir beklentinin olması durumunda ise gerekli teminatın verileceğinin belirtilmesi üzerine ilgili firmanın alacakları borcuna karşılık ünitelerce mahsup edildiğini, yine davalı firma ile 28/05/1998 tarihinde yapılan protokol ile otomatik implantable kadiyovter defiblatör-AICD cihazı alındığı, ve bedelin mahsup edildiğini, yapılan en son tespit ile kurum aleyhine oluşan fiyat farkı borcunun 1.744.824,83 USD olduğu, 1.598.273.60 USD lik kısmının ünetilerce mahsubu ile 146.551,23 USD fiyat farkı borcunun ödenmesini, borcun ödenmemesi üzerine yasal yollara başvurulacağını Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü Malzeme ve Satınalma Dairesi Başkanlığının 01/07/2004 tarihli 6371 sayılı yazı ile bildirildiğini, ayrıca kamuoyunda Neşter Operasyonu olarak bilinen iyileştirici tıbbı sarf malzemelerinin muhtelif kamu kurum kurumlarına fazla fiyatla fatura edilmesine yönelik örgütlenme suretiyle kamu kurumlarını dolandırmak, çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, rüşvet vermek, rüşvet almak, ihaleye fesat karıştırmak suçlarından Ankara DGM Başsavcılığının 2902/442 sayılı dosyası ile yürütülen tahkikat sonucu Ankara 2 Nolu DGM’NİN 2003/39 E.sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, davanın derdest olduğunu, davalı firmanın kurum aleyhine oluşan 1.744.824,83 USD fiyat farkı borcunun tamamının ünitelerce mahsup edildiği ancak kurum alacağının faizlerinin mahsup edilmediği dikkate alınarak 581.611,91 USD faiz alacağının BK.105.maddeye göre munzam tarar talep hakları saklı kalmak kaydıyla BK.83.madde uyarınca alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca davalıların mal kaçırma ihtimalleri olduğundan tüm mevduat ve taşınmazlarına tedbir konulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılalara yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … 04/08/2004 tarihli dilekçesi ile; davacı tarafın 11/06/1998 tarihli taahhütnameye dayanarak yasaya aykırı olarak mahsup yoluyla tahsil ettiği ana alacağa, zaman aşımına uğradıktan sonra faize ilişkin iş bu davayı açtığını, davacının davalı firmaya ait alacaklarından bloke ettiği milyonlarca USD davacının uhdesinde iken böyle bir dava açmasının hukuken bir yararının olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı kurumun tıbbi malzeme alımını protokol gereği müvekkili şirketten temin ettiğini, davalı kurum ile akdi ticari ve hukuki münasebeti olan kişinin müvekkili … değil diğer müvekkili … firması olduğunu bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, dava konusu satışlardan kaynaklanan toplam 5,5 Trilyon TL için Ankara 21.Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/93 E.-Ankara 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/148 E.sayılı dosysaı ile iki adet dava açtıklarının davaların derdest olduğunu, derdestlik itirazlarının bulunduğunu, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacı tarafın dilekçesinin önemli bir bölümünün SGK nin kendi iç yazışmalarının özetini olduğunu, bu yazışmalarının içeriğini kabul etmediklerini, davacı SSK ‘nın firmalar ile aktettiği protokolleri tek taraflı olarak feshetmesi yenisini yapmaması üzerine ki bu arada malzeme alımına devam ettiğini, yeni bir protokol yapılıncaya kadar yapacağı alımların fatura fiyatları ile yen iprotokol fiyatları arasında kurum aleyhine fark olursa ise bunun iade edileceğine dair firmalardan tahhüt alındığını, ancak kurumun bahsi geçen protokolü halen daha hazırlamadığını, hakka ve hukuka aykırı olarak 1998’den başlamak üzere satın alıp parasını ödedikleri yüzlerce fatura tutarının büyük bir kısmını iade istediğini, 1.744.824,83 USD alacak iddialarının hiç bir dayanığının olmadığını, bu iddia ile 1.598.273,60 USD alacaklarının kurumun mahsup etmelerinin kabul etmelerinin mümkün olmadığını, 146.551,23 USD ana alacak ve 581.611,91 USD faiz alacağı olduğundan bahisle açılmış bu davanın hukuki dayanağının bulunmadığını, alacak iddiasını kabul etmemekle birlikte, önceden keşide edilen ihbar veya ihtar bulunmadığından faiz talebinde bulunamayacaklarını, Ankara DGM de görülen davanın bu dava ile hiç bir ilgisinin bulunmadığını, alım satımın tarafının davalı … A.Ş.olması sebebiyle diğer davalıların hasım olarak gösterilmelerinin hatalı olduğunu, … A.Ş.nin malvarlığının davacının talebinden kat kat fazla olduğunu ayrıca davacının SSK dan 5 trilyona yakın alacağının bulunduğunu, bu alacak dahi davacının iddia ettiği alacağı karşılamaya yeteceğini belirterek usul ve esas yönünden davanın ve tedbir talebinin reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; 5283 sayılı yasa çerçevesinde SGK’nın davacı sıfatının bulunmadığının belirlenmesine, davacı Sağlık Bakanlığı’nın açmış olduğu ve takibinde olan bu dava nedeni ile davanın davalılar hakkında reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı Sağlık Bakanlığı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kamuoyunda “Neşter Operasyonu” olarak nitelendirilen ve milyonlarca lira kamu zararına sebep olan bir çok kişi ve firma aleyhine başlatılan soruşturma kapsamında bir çok kişi aleyhine ağır ceza mahkemesinde yargılama yapıldığını, birçok kişinin yargılamasının mahkumiyet ile sonuçlandığını, SSK tarafından açılan ve 5283 sayılı Yasa çerçevesinde Sağlık Bakanlığı’na devredilen işbu davanın, davalı şirket tarafından iyileştirici tıbbi sarf malzemelerinin davacı SSK ve diğer kamu kurumlarına fazla fiyatla fatura edilmesi sebebiyle, davacı kurumun zarara uğratılması sonucu tanzimi istemine ilişkin olduğunu, davalı asillerin de şirket ortağı konumunda olduğunu, yargılama esnasında bekletici mesele yapılan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/155 Esas, 2015/332 Karar sayılı kararın da kamu davalarının zamamaşımı sebebiyle ayrı ayrı düşmesine karar verildiğini, bu kararın ilk derece mahkemesi yönünden bir bağlayıcılığının ve etkisinin bulunmaması gerektiğini, 818 sayılı eBK m. 53 ve 6098 sayılı TBK’nın 74 madde hükümleri ile hukuk hakiminin, ceza mahkemesi kararları karşısında bağımsız kılındığını, eğer suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin bir kararı var ise hukuk hakiminin bu karara uyacağını, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ve diğer iki şirket yetkilisinin aralarında bulunduğu bir çok ismin yargılandığı Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan dosyada müvekkillerinden … hakkında 4422 sayılı Kanuna Muhalefet ve Suç işlemek için oluşturulan teşekkülle yardım etmek, mal satışından kaçınmak suçlarından beraat kararı verildigini, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2007/9110 Esas, 2008/1249 Karar sayılı ilamı ile onandığını, ceza mahkemesince maddi vakalara ilişkin kararının hukuk hakimini bağlayacağını, davacının haksız fiil olarak ileri sürüdüğü iddiaların gerçeği yansıtmadığını, gerek maddi olaya ilişkin yapılan tespit ve değerlendirmeler ile gerekse bu süreçte alınan bilirkişi raporları ile bu hususun sabit olduğunu, bu nedenlerle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davalı şirket tarafından iyileştirici tıbbi sarf malzemelerinin, davacı kurum ve diğer kamu kurumlarına fazla fiyatla fatura edilmesi sebebiyle, davacı kurumun zarara uğratıldığı iddiası ile oluşan zararın tazmini istemine ilişkin olup, davalı asillerin ise davalı şirket ortağı oldukları anlaşılmıştır. Taraflar arasında aynı dava konusu nedeniyle Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava sonucunda; mahkemenin 2010/830 Esas, 2018/146 Karar sayılı ilamı ile davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığının 2020/1141 Esas 2020/2065 Karar sayılı ilamı ile onandığı anlaşılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin taraflarının ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanun’u veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Taraflardan davacının tacir olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanun’dan kaynaklanan kurum zararının tahsiline ilişkin tazminat davası olduğu, mutlak ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından, davaya bakma görevi Asliye hukuk Mahkemesi ait olup, mahkemece görevsizlik kararı vermesi gerekirken, esasa ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O nedenle davacı istinaf talebinde haklıdır. Bu itibarla; davacı Sağlık Bakanlığı’nın istinaf başvurusunun kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizliğine, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1.Davacı Sağlık Bakanlığı’nın istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 18/06/2018 tarih, 2014/308 Esas, 2018/588 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2.İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE 3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dairemiz kararının ilk derece Mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine, 4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 09/06/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.