Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2018/3134 E. 2021/857 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/3134
KARAR NO : 2021/857
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/07/2018
NUMARASI: 2015/799 Esas, 2018/860 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/04/2021
Taraflar arasındaki alacak davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik verilen karara karşı davalı … vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu uyuşmazlığın … A.Ş. ve yöneticisi ile davacı arasında mevcut borç-alacak ilişkisinden kaynaklandığını, …’in şirketin icra kurulu başkanı (CEO) olduğunu, davacı …’ın ülkemizin önde gelen şirketlerinden birinde genel müdür yardımcısı sıfatıyla üst düzey yönetici olarak çalıştığını, Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesinden mezun olup Harward Üniversitesinde MBA yaptığını, 11 yıl önde gelen şirketlerde çalışan davacının büyük bir insan iletişim ağına sahip olduğunu, üst düzey yönetici olarak çalışan davacının hemen herkesi profesyonel olarak tanıdığını, davaya konu olayın 15 Ağustos 2014’de davalı …’in davacıya attığı bir mail ile başladığını, bu mailde “bir konuda danışmak üzere” davacıyı arama talebinde bulunduğunu yapılan görüşmelerde yöneticisi olduğu … AŞ için şirketi ileriye taşıyacak şirkete partner olacak, şirketin büyümesini sağlayacak, stratejik birini aradığını, ancak 600.000 USD harcadığı halde istediği gibi birisini bulamadığının açık olduğunu, … şirketi için davacıdan ciddi bir yardım istediğini, kendisine sunulan isimleri de davacıya göndererek haklarında görüşünü sorarak danışmaya başladığını davacının da pozisyona uygun gördüğü tanıdıkları arasından isimleri önerdiğini, bu görüşmelerin başında … davacıya kendisinin bir talebi olmaksızın danışma ve görüş bildirme işi için ücret ödemeyi teklif ettiğini zira bu iş için yeni bir “search”e (araştırma) başlayacaklarını ve bu iş için 250.000 USD ayırdıklarını, davacıdan bu konuda yardım almak düşüncesi ile araştırmayı durdurduklarını ifade ettiğini, 250.000 USD’nin %20’si olan 50.000 USD’yi vermenin her iki taraf için de iyi alacağını belirttiğini davacının önerdiği … isimli kişi ile …. AŞ’nin ekim ayı içinde anlaştığını, anlaşmanın ardından … davacıya minnettar olduğunu, çok teşekkür ettiğini, diğer konuda (ödeme) arayacağını ve gecikme için affetmesini bir mesajla bildirdiğini, üzerinde konuştukları bedeli ödemek üzere fatura bilgilerini talep ettiğini, kasım ayında teklif edilen bedelin ödenmemesi üzerine davacının hatırlatması üzerine ödeme konusunda çekince göstermeye başladığını … şirkete sormak zorunda olması tek başına karar veremeyeceğini söz konusu bedeli fatura karşılığı değil farklı biçimde ödeme talebinden, şirkette bir sorun olması halinde konuyu bireysel ödeme ile çözeceğinden bahsettiğini ancak bugüne kadar herhangi bir ödeme alınamadığı gibi konu ihtaren bildirildiğinde böyle bir borcun olmadığının belirtildiğini hatta 4904 sayılı kanuna atfen davacının istihdam bürosu sıfatıyla hareket ettiği iddiasının dahi gündeme getirildiğini oysa istihdam bürolarının iş arayanları elverişli işe yerleştirme görevi yaptırdıklarını, davaya konu süreçte ortada iş arayan birisi olmadığı gibi açık iş de bulunmadığını, … de belirttiği gibi profesyonel bir firma ile konunun çözülemediğini, davacının … AŞ’ne önerdiği … daha önce çalıştığı firmada üst düzey yönetici olarak çalıştığı dönemde tanıdığı biri olduğunu kesinlikle ortada iş arayan kimse olmadığını, aslında açık bulunan bir iş de bulunmadığını, yapılmak istenenin şirketin daha başarılı hale gelmesi için ortak arama çalışması olduğunu davalılarca ödenmeyen danışmanlık ücretinin tahsili için işbu davayı açmak zaruretinin doğduğunu belirterek davalıya ilişkin hakları saklı kalarak davacının hak etmiş olduğu 50.000 USD alacağın temerrüt tarihinden itibaren 3095 Sayılı kanun m.4/A gereğince Devlet bankalarının 1 yıl süreli yabancı para (USD) ödeyecekleri en yüksek mevduat faiz oranı esas alınarak hesaplanacak faizi ile davalılardan taahhütlü diğer talepleri ile birlikte istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usul yönünden, davacının vermiş olduğunu iddia etmiş olduğu işi yapabilmesi için 4904 sayılı Türkiye iş Kurumu Kanunu m.32’ye dayanılarak çıkarılan 19.03.2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği uyarınca faaliyet de bulunması gerektiğini, yönetmelik m.3/f de özel istihdam bürosunun “iş arayanlara elverişli oldukları işlere yerleştirilmeleri ve çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık yapmak üzere kurumca izin verilmek kaydıyla iş arayanlar yada iş verenlerle bir iş yerinde birebir görüşme yapılarak ve/veya iletişim araçları ve benzeri yayın araçlarından biriyle birebir görüşme yapılmaksızın aracılık hizmetine ortam sağlanmasına ilişkin faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlandığını dava dilekçesi sh.3’de özel istihdam bürolarının yaptıkları tek iş “iş arayanların elverişli işe yerleştirilmesi” olarak yansıtılmaya çalışılmış ise de yönetmelik m.3’de belirtilen çeşitli işler için uygun işçiler bulunmasına aracılık yapmak ve m.4’de belirtilen yurt içi ve yurt dışında iş ve işçi bulmaya aracılık faaliyeti işinin Sayın Mahkemenin dikkatinden kaçırılmaya çalışıldığını, anılan Kanun ve Yönetmelik uyarınca Türkiye iş kurumundan izin almaksızın faaliyet gösteren davacının vermiş olduğu hizmeti yasal olarak vermesi mümkün olmadığından davacının aktif daha ehliyeti bulunmadığını, davanın husumet yönünden reddini talep ettiklerini Pasif husumet bakımından, davalılardan … AŞ ile davacı arasında şirketi bağlayıcı yazışma, talep, icap olmadığı gibi davacının vermiş olduğunu iddia ettiği hizmetin alınmasına yönelik alınmış bir yönetim kurulu kararı da bulunmadığını, bahsi geçen … isimli şahsın huzurdaki dava açılmadan çok önce şirketten ayrıldığını bu hususlara dava açılmadan çok önce şirketten ayrıldığını bu hususlara dava açılmadan önce davalı tarafından gönderilen Beyoğlu …. Noterinin … Y. sayılı ihtarnamesine karşılık gönderilen 28.05.2015 tarihli Kadıköy …. Noterinin … Y. No’lu cevabi ihtarnamesinde yer verildiğini, ayrıca …’in davacıya 10.02.2015’de göndermiş olduğu e-mail’de “bizim bir board membar’a söyledim çok hoş karşılamadı ondan diğerlerine söylemedim bile” dediğini, dolayısıyla davacının iddia ettiği hizmetin şirket tarafından talep edilmediğini bildiğini, davanın davalı şirket bakımından husumet yokluğundan reddi ile görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, esas yönünden davalının yapmış olduğu işin sırf iki kişiyi tanıştırmaktan ibaret olduğunu, tanıştırma işinin de davacının davalılardan … 17.08.2014 tarihinde göndermiş olduğu e-mail üzerinden olduğunu, davacının hem … hem de … ile o gün konuştuğunu birbirlerini e-mail üzerinden tanıştırdığını belirttiğini başkaca herhangi bir şey yapmadığını, iki kişiyi e-mail üzerinden tanıştırmanın bir iş olarak kabul edilmesi ve karşılığında 50.000 USD’ye hak kazandığı iddiasının ticaret hayatının doğal oluşuna aykırı olup, davacının kötü niyetli olduğunu, davalılardan … ile davacının önceden tanışmaktan olup … 16.08.2014 tarihinde davacıya “şimdi yeni bir search’e başlayacaktık, durdurdum (250 k USD) espri değil dedim ki Onur’la ilerleyeyim (baktığım çoğu kişi seni tanıyor) %20’sini onura versem onur için de iyi peak için de” ifadeleri geçen bir mail gönderdiğini, bunun tamamen iki tanıdık kişi arasında geçen, icap anlamına gelmeyen bir sözden ibaret olduğunu zaten davacının …yi e-mail üzerinden tanıştırmaktan başkaca bir iş yapmadığını, head hunter şirketlerinin ilanlara uygun olduğunu düşündükleri pek çok aday bulup onlarla mülakat yapmakta akabinde belli sayıya indirdikleri adayları işe alacak şirkete yönlendirmekte, süreç sonunda işe giren kişi işten ayrıldığında onun yerine bir kişiyi bulma işini bile bedel üstlendiklerini … işten ayrıldıktan sonra yerine uygun bir kişinin bulunmasında hiçbir dahili olmadığını, bu tip bir işçi bulma hizmetinin davacı tarafından verilebilecek hizmet olmaması sebebiyle iddia alman rakama hak kazanmasının da hukuken mümkün olmadığını belirterek aktif husumet yokluğundan davanın usulden reddini, davalı şirket bakımından pasif husumet yokluğundan davanın usulden reddini, davalı … bakımından görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini, davacının tüm taleplerinin esastan reddini talep etmiş delillerini sunmuştur.İlk derece mahkemesince; Davanın … yönünden kabulü ile 50.000 USD ‘nin 25/05/2015 tarihinden itibaren en yüksek mevduat faizi ile davalı … ‘den alınarak davacıya verilmesine, … a.ş ‘ne karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişiler ve ilk derece mahkemesi tarafından “Headhunter” faaliyeti olarak nitelendirilen eylem kapsamında herhangi bir bedele hak kazanabilmesi için 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanun’unun 32. maddesine dayanılarak çıkarılan özel istihdam büroları yönetmeliğinde tanımlanan faaliyetin gerçekleştirilmesi gerektiğini, somut olayda kanun hükümlerine ve mevzuata uygun bir faaliyetin söz konusu olmadığını, somut olayın Türk Borçlar Kanun’u 520. Maddesi uyarınca “aracılık sözleşmesi“ olarak dikkate alınması mümkün olmayıp, huzurdaki davada davacının eyleminin iş ve işçi bulmaya aracılık etme faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, bu durumda öncelikle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmaması ve davacının iddiaları doğrultusunda taraflar arasındaki ilişkinin ticari bir iş olmamasından dolayı görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki ilişkinin Türk Borçlar Kanun’u hükümlerine uygun olarak aracılık sözleşmesi olarak nitelendirildiği kabul anlamına gelmemekle kaydıyla, bu değerlendirmenin kabulü halinde, taraflar arasındaki ilişki “mutlak ticari davalardan” olmadığından dosyanın esasına girilmeden görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, ilk derece Mahkemesi tarafından “headhunter” faaliyeti olarak nitelendirilen eylemin, 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanun’unun 32. maddesi dayanılarak çıkartılan ve 19.03.2013 tarihli resmi gazetede yayınlanan Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği’ne uygun olması gerektiğini, davacının bu yönde bir yasal izin ve ehliyetinin bulunmadığını, davacının davalı ile tanıştırdığı kişinin şirkette sadece altı ay çalıştığını, kendisinin bu iş sebebiyle “headhunter” olarak konumlandırılan davacının bu kişinin yerine herhangi bir aday önermediğini, dahası yeni bir aday bulmak için de herhangi bir çalışma yapmadığını, davacının gerçekleştirmiş olduğu faaliyetin yalnızca iki kişiyi tanıştırmaktan ibaret olduğunu, herhangi bir ücret kazanmasının mümkün olmadığını, iki kişinin internet ortamı üzerinden tanıştırılmasının 50.000 USD tutarında ücrete hak kazanması yönünde sonuç doğurmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda hatalı olarak indirim talebinde bulunulmadığı iddia edilmişse de, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde ücretin fahiş olduğundan kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini, bilirkişinin konunun sektörel/teknik yönünde hiç değerlendirme yapmadığını, yalnızca e-postalar üzerinden yüzeysel bir değerlendirmeyle kanaate vardığını, bu nedenlerle ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesine cevabında, davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, davalının CEO’su olduğu şirkette üst düzey yönetici bulma işlemine aracılık etmesi sebebiyle ücret alacağına ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin taraflarının ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanun’u veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Taraflardan davacının tacir olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanun’dan kaynaklanan iş ve işçi aramaya aracılık sözleşmeden doğan ihtilaf olduğu, mutlak ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşıldığından, davaya bakma görevi Asliye hukuk Mahkemesi ait olup, mahkemece görevsizlik kararı vermesi gerekirken, esasa ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O nedenle davalı istinaf talebinde haklıdır.Bu itibarla; davalının istinaf başvurusunun kabulüne, HMK m.353/1-a-3 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizliğine, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ; 1.Davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 09/07/2018 tarih, 2015/799 Esas, 2018/860 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,2.İSTANBUL 18. HUKUK MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN yetkili İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, Dairemiz kararının ilk derece Mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine,4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davalı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 5.Davalının yatırmış olduğu 2.382,31 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 6.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 27/04/2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.