Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi 2017/2759 E. 2019/1969 K. 14.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
18.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI
ESAS NO : 2017/2759
KARAR NO : 2019/1969
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2017
NUMARASI : 2015/114 Esas, 2017/318 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/11/2019
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği mahkememiz üye hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşinin de ortak olduğu davalı şirket yetkilisi … talebi üzerin davalı şirkete toplam 25.500,00 TL borç verdiğini, davalı şirketin banka hesabına 20.08.2013 tarihinde 16.000,00 TL, 03.09.2013 tarihinde 5.000,00 TL, 05.09.2013 tarihinde 4.500,00 TL hesabından havale yapılmak suretiyle davalıya borç verdiğini, davalı şirket yetkilisinin müvekkile en geç 2013 yılı Eylül ayının sonuna kadar ödeyeceğini taahhüt ettiği halde belirtilen tarihte ödemediğini, gönderilen ihtarnameye verilen cevapta 05.09.2013 tarihli 4.500,00 TL ödemenin müvekkilce davalıya davalının kira borcu ödemesi nedeniyle yapıldığını, diğer ödemelerin ise müvekkilinin davalı şirketin ortağı olması nedeniyle şirkete karşı yükümlülüklerini yerine getirmek için yapıldığını, başlatılan takibe itiraz üzerine takibin durdurulduğunu belirterek, takibin takip talebindeki koşullarla devamına ve icra takibine haksız ve mesnetsiz ve kötü niyetli olması nedeniyle takibe konu toplam alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkil şirketinin ortaklarından … kayden ortak gözüktüğünü, fiili asıl ortağın davacı … olduğunu, …’in ise … eşi olduğunu, davacının 05.09.2013 tarihli 4.500,00 TL tutarlı havalesinin davacının müvekkil şirketine olan kira borcundan kaynaklı yapıldığını, diğer ödemelerin ise davacı …’in (eşinin ismi altında gerçek ortağın kendisi olması) şirketin ortağı olmasından kaynaklı mevcut yükümlülüklerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapıldığını belirterek, itirazların kabulü ile davanın reddine, haksız ve kötü niyetli açılan dava nedeni ile alacak miktarının % 20’sinden az olmayan bir tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince, davanın esastan reddine karar verilmiştir.Karara karşı, davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilin dava dışı eşinin davalı şirketin ortağı olduğu, müvekkilin eşininde ortağı olduğu şirketin sorun çıkarmadan kendisine ödeyeceği düşüncesi ile, yaptığı havalelere borç olarak havale edildiğine ilişkin açıklama yazmadığını, bu hususun müvekkili aleyhine yorumlanamayacağını, dayanak havaleler, davalının kasasından kendi banka hesabına yatırılmış bedellermiş gibi gösterilmiş ise de, söz konusu işlemlere ilişkin dekontların kayıtlarında yer almadığı gibi kira borcuna dayanak olarak gösterilen kira ilişkisine ilişkin sözleşmenin sunulmadığı, müvekkil eşinin bakiye sermaye borcunun 31/01/2014 tarihinde yerine getirildiği, havalelerin kira borcu ve müvekkilin şirketi olan mali yükümlülükleri nedeniyle yapılmadığı, toplanan deliller ile davanın sübuta erdiğini beyan ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Dosyanın tümü üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davanın itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebinden ibaret olduğu, davalının takibe dayanak yapılan havalelerin 05/09/2013 tarihli 4.500.00 TL’lik kısmının davacının şirketi olan kira borcundan kaynaklı yapıldığı, kalan kısmının ise davacının (eşinin ismi altında gerçek ortağın kendisi olması) şirketin ortağı olmasından kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirilmesi nedeniyle yapıldığının belirterek davanın reddini savunduğu anlaşılmıştır.Husumetin çözümü için, takibe ve davaya dayanak havale işlemlerinin hangi amaçla yapıldığının tespiti gerektiği, yerleşik Yargıtay İçtihadları ve 6098 sayılı BK’nın 102. Maddesi uyarınca, ”Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır.” düzenlemesi ve havalenin bir borç ödeme aracı olup, açıklamasız havalenin borç ödemesi olduğunun kabulü gerektiği yönündeki karine birlikte değerlendirildiğinde, dayanak açıklamasız havalenin borç ödemesi olduğunun kabulü gerektiği aksini ispat külfetinin davacıya düştüğü anlaşılmıştır.Her ne kadar, davacı davalı ile arasında bir kira ilişkisi bulunmadığı, kira sözleşmesinin sunulamadığı ve dava dışı eşinin davalı şirkete olan sermaye borcunun 31/01/2014 tarihinde ödendiği, davalı şirkete karşı (dava dışı eşinin ortaklığı sebebiyle) bir yükümlülüğü bulunmadığı savunmasında bulunmuş ise de, davalı delilleri arasında anılan kira sözleşmesinin ibraz edildiği ve sözleşmeye davacının kefil sıfatıyla taraf olduğu, sermaye borcunun dava dışı ortak tarafından şahsi mal varlığı üzerinden ödendiğine yönelik bilirkişi raporunda açık bir tespitte bulunulmadığı, davacının bir kısım site aidat borcunun davalı şirketten banka yolu ile tahsil edildiği ve bu suretle taraflar arasında geçmişe dayalı borç ilişkisinin mevcut olduğu ve bu ilişki sebebiyle Yüksek Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere davanın dayanağı açıklamasız havalenin borç ödemesi için gerçekleştirildiği karinesinin güçlendiği öte yandan davacının yukarıda yapılan tespitlerin aksini ispat edemediği ve davacının ispat külfetini yerine getiremediği anlaşılmıştır. Bu itibarla,6100 s.HMK.nun 355.m.si gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme neticesinde, ispatlanamayan davanın esastan reddi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının istinaf isteminde haksız olup, istemin reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1.HMK m.353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2.İşin duruşmasız olarak incelenmesi nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca ücreti vekalet taktirine yer olmadığına, 3.Alınması gereken harçlar peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,4.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin HMK’nın 360 ıncı maddesi yollamasıyla, madde 323 uyarınca istinafı talep eden üzerinde bırakılmasına, 5.Dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 14/11/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.