Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/815 E. 2023/893 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/815 Esas
KARAR NO: 2023/893
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/07/2018
NUMARASI: 2016/550 Esas, 2018/773 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/09/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dava dilekçesi ile; müvekkilinin 19.10.2011 tarihinde … nolu danışmanlık hizmet bedeli karşılığı KDV dahil 1.083.742,00 TL.’lik fatura düzenlediğini, bu faturadan kaynaklı 165.316,68 TL KDV alacaklarının ödenmediğini, grup şirketler bünyesinde bulunan davalı … Tic. A.Ş.’ne verilen hizmet karşılığı kesilen 19.10.2011 tarih ve … nolu fatura ile ilgili olarak aynı konuda İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/355 E., sayılı dosyasında itirazın iptali davası görüldüğünü, mahkemenin 2014/100 K. sayılı kararı ile açılan itirazın iptali davasının kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, 19.10.2011 tarihli … nolu fatura kapsamında 165.316,68 TL miktarlı KDV alacağı ile ilgili olarak davalı aleyhinde takip başlattıklarını, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; takipte borçlunun … Ticaret A.Ş. olarak gösterildiğini, borca bu şirketin itiraz ettiğini, davanın ise … Tic. A.Ş’ye karşı açıldığını, müvekkiline husumet düşmediğini, şirketlerin tüzel kişiliklerinin farklı olduğunu, davalıdan alınmış bir hizmet ve sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, davacı tarafından dava dilekçesinde emsal olarak gösterilen dava dosyasında verilen kararın henüz kesinleşmediğini, tüzel kişilikler farklı olduğundan emsal teşkil etmesinin de mümkün olmadığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; takip dayanağı fatura gelirinin Kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmediği, söz konusu KDV alacağının vergi sorumlusu davalı olmakla birlikte doğan bu verginin davacı tarafından vergi dairesine ödemesi gerektiği, davacı tarafından faturadan kaynaklanan bir KDV’yi vergi dairesine ödememesi nedeni ile bir hak kaybının söz konusu olmadığı, zira bu vergi alacağının alacaklısı devlet olup, ödemediği bir bedeli davalıdan tahsil etmesinin sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağı gerekçesi ile davanın ve kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edelmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkil şirketin KDV alacağı ve hizmet ilişkisinin bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, davalı şirketin … no’lu faturadaki hizmet bedelini ödemesine rağmen KDV tutarını ödemediğini, müvekkili şirketin KDV beyanında bulunup bulunmamasının davalı şirket için önem arz etmediğini, KDV beyanında bulunulup bulunulmaması olayının mükellef müvekkili şirket ile devlet arasında olduğunu, kaldı ki, müvekkili şirketin 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi gereğince her zaman KDV ödemesi yapma imkanına sahip olduğunu, davalının zamanaşımı definde bulunmadığını belirterek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DAİREMİZİN KARAR İLAMI Dairemizin 20/01/2022 tarih ve 2018/3234 Esas, 2022/73 Karar sayılı ilamı ile; somut uyuşmazlıkta, takibin dayanağı faturanın davalının ticari defterlerinde gözükmediği, davacının fatura gereğince sözleşme/hizmet ilişkisi konusunda usulüne uygun ispat vasıtası getiremediği, her ne kadar mahkemenin gerekçesi yerinde değilse de verilen ret kararının sonuç itibari ile doğru olduğu belirtilerek davacının başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
YARGITAY İLAMI Yargıtay 6. HD’nin 21/01/2016 tarih ve 2022/1729 Esas. 2023/1961 Karar sayılı kararı ile; HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereği, kararın gerekçesinde hata edilmiş ise istinaf başvurusunun kabulü ve yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddi ile ilk derece mahkemesinin gerekçesinin değiştirilerek hüküm kurulmasının Yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, KDV alacağı ve işlemiş faizinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının 19/10/2011 tarih … nolu faturada belirtilen 165.316,68 TL KDV alacağı ile 78.524,99 TL işlemiş faizin tahsili için davalı aleyhine takip başlattığı, davalının süresinde borca ve ferilerine itirazı üzerine 165.316,68 TL KDV alacağı ile 30.532,58 TL işlemiş faiz yönünden davalının takibe itirazın iptalinin talep edildiği görülmektedir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 20/01/2022 tarih ve 2018/3234 Esas, 2022/73 Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Dairemiz kararının temyizi üzerine Yargıtay 6. HD’nin 2022/1729 Esas. 2023/1961 Karar sayılı kararı ile; istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde hata edildiği kanısında ise istinaf başvurusunun kabulü ve yerel mahkeme kararının kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurması gerektiğine değinilerek Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.İstinafa konu edilen uyuşmazlık, davacının KDV alacağı bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.İlk derece mahkemesinde alınan 26/01/2018 tarihli raporda; davacının yevmiye defterinin 2010 ve 2011 yılı kapanış tasdiklerinin yapılmadığı, davalının ilgili defterlerinin mevzuata uygun tasdikleri yapılmakla birlikte muhasebe standartları açısından kayıt nizamına uymayan kayıtlar içerdiği; davalının da bulunduğu grup şirketlerinin davacı şirket yetkilisini 01/06/2011 tarihli azilname ile azlettiği, sunulan belgelere göre davacının davalının vergisel sorunlarını çözdüğü; takip konusu 19/10/2011 tarih … nolu ve 1.083.742,68 TL tutarlı faturanın davacı defterlerine işlendiği, davacı şirket kayıtlarına göre davalı tarafından avans mahiyetinde davacıya 918.426,00 TL ödendiği, davacı kayıtlarına göre davacının bakiye 165.316,68 TL alacağı bulunduğu; davalı defterlerinde anılan fatura kayıtlı olmayıp, 1.015.026,00 TL görünen davacı alacağının ortaklara borçlar hesabı adı altında ortak hesabına virman yapılmak suretiyle kapatıldığı ve bakiye kalmadığı; davacının takibe konu faturadaki hizmet bedelini ve KDV’yi ilgili kuruma beyan etmediği, VUK belirtilen 5 yıllık süre de dolduğu, davacının Devlete ödenmeyen KDV tutarı yönünden davalıdan KDV alacağı bulunmayacağı belirtilmiştir. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Dava tarihinde yürürlükte olan HMK’nın 222/2 fıkrası; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.” hükmünü düzenlemektedir. Alacağının varlığını ve miktarını ispat yükü davacıya ait olup davacı, fatura konusu hizmeti verdiğini usulüne uygun delillerle kanıtlamalıdır. Fatura akdi ilişkiyi, mal teslimini ya da hizmet alımını tek başına kanıtlayamaz. Davacının sadece kendi ticari defterlerine dayanarak davasını ispat ettiği kabul edilemez. Somut davada, tarafların ticari defterlerinde taraflar arasında bir ticari ilişki bulunduğu görülmekte ise de, davalı defterlerinde davacının alacağı bulunmayıp, takibe konu 918.426,00 TL hizmet bedelli, 165.316,68 TL KDV tutarlı fatura da davalı defterlerine işlenmiş değildir. Davacı anılan fatura konusu hizmeti verdiğini ispat etmelidir. Davacı sadece kendi defterlerine dayanarak fatura konusu hizmeti verdiğini de ispatlayamaz. O halde davacının takibe konu fatura konusu hizmeti verdiğini ispatlayamadığı gözetildiğinde, bu faturadan dolayı KDV alacağını talep hakkı da bulunmadığından, davacının ispatlanamayan davasının reddine, davacının takip başlatmakla kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesi gerekirken, davanın yazılı nedenle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından, HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında yukarıda yazılı nedenler ile davacının ispatlanamayan davasının reddine,davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/07/2018 tarih, 2016/550 Esas, 2018/773 Karar sayılı ilamının HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılmasına a)Davacının davasının reddine, b)Davalının İİK’nın 67/2.maddesi gereğince talep ettiği tazminat talebinin reddine, c)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 2.879,12 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.609,27 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE, d)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA, d)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, e)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AÜTT gereğince davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 26.450,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
İstinaf giderleri yönünden 2-)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 185,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 83,95 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-)Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-)İstinaf yargılamasının Yargıtay bozma ilamı sonrasında duruşmalı olarak gerçekleştirilmiş olması nedeniyle, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 10.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 5-)6100 sayılı HMK’nın 333.maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra artan kısmın yatıran tarafa İADESİNE, Dair, davacının yüzüne karşı davalının yokluğunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.21/09/2023