Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/787 E. 2023/778 K. 13.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/787 Esas
KARAR NO: 2023/778
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/05/2022
NUMARASI: 2022/451 Esas, 2022/473 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Kooperatif Üyeliğinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/07/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı kooperatifin 170 no’lu hissedarı olduğunu ve … plakalı aracı ile yaklaşık 20 yıldır kooperatifte nakliye işi ile uğraştığını, müvekkilini bu kooperatifte durak satın almak istediğini ve Bakırköy … Noterliğinin 05/01/2020 tarih ve … yevmiye sayılı kooperatif hisse devir sözleşmesine istinaden …’ün sahibi olduğu 68 üyelik no’lu mevcut üye olan …’ya satılan hissenin tamamını Bakırköy … Noterliğinin 08/01/2020 tarih ve .. yevmiye sayılı hisse devir sözleşmesi ile devraldığını, ilgili devir uyarınca, hissenin tescili ve yer tahsisi yapılması için Bakırköy … Noterliğinin 08/01/2020 tarih ve … yevmiye sayılı ihtar ile durumun kooperatife bildirildiğini, ancak davalı kooperatif tarafından İstanbul 4. Aile Mahkemesinin 2020/12 Esas sayılı dosyası ile dava dışı …’ün eşi ile arasındaki boşanma davasında verilen 08/01/2020 tarihli tedbir kararı gerekçe gösterilerek taleplerinin reddolunduğunu, halbuki gönderilen ihtarnamelerin ve devir sözleşmelerinin hem bu dava tarihinden önce olduğunu, hem de kooperatife bilgilendirmenin de bu tarihten önce zaten gerçekleştiğini, müvekkilinin tescil edilmeyen her gün için yaklaşık 1.000,00 TL zararının bulunduğunu, zira müvekkiline durak yeri tahsis olunmadığından aracını çalıştıramadığını ve bu sebeple de gelir kaybına uğradığını belirterek …Motorlu Taşırlar Kooperatifinin 68 no’lu üyeliğinin müvekkili adına tesciline, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL zararlarının mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte tahsilin karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle, görev, yetki, zamanaşımı, husumet, derdestlik başta olmak üzere tüm defi ve ilk itirazları ileri sürdüklerini, görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olması sebebiyle davanın görevsizlik nedeniyle reddi gerektiğini, davacı ile … arasında yapılmış bir noter senedi mevcut olup aradaki akdi ilişkide müvekkili kooperatif taraf olmadığından, işbu davanın husumetten reddi gerektiğini, ayrıca, davacının talepleri kooperatif üyeliğinin tescili ve tazminat içerdiğinden dava şartı arabuluculuk kapsamında olduğunu, davacı tarafça dava şartı arabuluculuk başvurusu yapılmadan doğrudan dava açılması sebebiyle davanın reddi gerektiğini, esas yönden ise, aile içerisinde çıkan anlaşmazlık nedeni ile …’ün, adına kayıtlı bulunan kooperatif üyeliğini, aileye ve kooperatife verdiği yazılı taahhüdüne aykırı davranarak ve yasal prosedürü de uygulamadan mal kaçırma amacıyla hareket ederek …’e ait kooperatif hissesi üzerine Mahkemece konulan ihtiyati tedbir kararlarına yakın olan 05.01.2020 (Pazar günü) tarihinde söz konusu kooperatif hissesini …’ya satmak için noter satışı yaptığını, …’nın kooperatif üyeliğini henüz kazanmadan hemen üç gün sonrasında yani 08.01.2020 tarihinde de adı geçen tarafından davacı …’a noter satışı yapıldığı göz önüne alındığında davacı …, … ve …’ün söz konusu işlemleri işbirliği ve irade birliği içerisinde muvazaalı olarak yaptığını ve mal kaçırma gayesi ile söz konusu işlemlerin yapıldığının da açıkça ortada olduğunu, bu nedenle davanın hukuka ve hakkaniyete aykırı olup reddi gerektiğini, ortada kooperatif tüzel kişiliği bakımından hukuken geçerli bir devir bulunmadığından zarar talebinin muhatabının da müvekkili kooperatif olmayıp hukuken geçerli sonuç doğurmayan hisse devrinin tarafları olan … yahut … olması gerektiğini, bu nedenle davacının söz konusu haksız taleplerinin reddi gerektiğini kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının zarar talebinin fahiş ve mesnetsiz olduğu gibi faize ilişkin talebinin de hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın öncelikle usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacı tarafça açılan davanın arabulucuk dava şartının yokluğu nedeni ile HMK.’nın 114/2. ve 7155 Sayılı Kanunun 20. ve 23. maddeleri gereğince usulden reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılan davaların arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını, üyeliğin tescili talebi arabuluculuk dava şartına tabi olmadığından kooperatif üyeliğinin tescil edilememesi nedeniyle oluşan zararın tazmini talebinin de arabuluculuk dava şartına tabi olmayacağını, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, kooperatif üyeliğinin tescili ve tescil yapılmaması sebebiyle oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir. Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/34 Esas 2020/404 Karar sayılı kararı ile, Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/22 Esas sırasına kaydedildiği anlaşılmıştır. Davacı … tarafından davalılar …Motorlu Taşırlar Kooperatifi ve …’e karşı açılan dava ile, davacı adına kayıtlı iken sahte imzalarla davalı …’e devredilen kooperatifin 68 nolu hissesinin davacı adına tesciline ve 1.000,00 TL maddi tazminatın davalı …’ten tahsiline, yine en son davalı … tarafından devri yapılan … plakalı aracın davacı adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde araç bedelinin şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalı …’ten tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazimatın da davalı …’ten tahsiline karar verilmesi talepli açılan dava Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/62 Esas 2021/818 Karar sayılı kararı ile işbu dosya ile birleştirilmiştir. Mahkemenin 26/04/2022 tarihli celsesinde “asıl dosya yönünden arabuluculuk son tutanağını sunmak üzere ve buna ilişkin beyanda bulunmak üzere davacı vekiline 1 haftalık kesin süre verilmesine, kesin süre içerisinde sunulmaması halinde davanın arabuluculuğa tabi olması durumunda davanın usulden red edileceği hususun ihtarına,” şeklinde ara karar oluşturulmuş olup Mahkemenin 2021/22 Esas ve 13/05/2022 tarihli ara kararı ile, asıl dava dosyasındaki alacak talebi yönünden dava tefrik edilerek Mahkemenin 2022/451 Esas sayılı sırasına kaydedilerek sonuç olarak davacı tarafça zorunlu arabuluculuğa başvuru yükümlülüğü yerine getirilmeden açılmış olan davanın, alacak talebi yönünden dava şartı yokluğundan reddine dair istinafa konu edilen işbu kararın verildiği anlaşılmıştır.
“…2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı, 36. maddesinde de herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07/06/2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir… Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06/12/2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda, aynı Kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasa uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir…” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2022/4456 Esas 2022/6115 Karar sayılı ilamı). Somut olayda davacı tarafından açılan davada, davaların yığılması söz konusudur. 6100 sayılı HMK’nun 110. maddesinde düzenlenen davaların yığılmasında, davacının, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesi ile ileri sürmesi söz konusudur. Davacı da işbu dava ile, kooperatif üyeliğinin tescili ve tescil yapılmaması sebebiyle oluşan zararın tazmini isteminde bulunmuştur. Mahkemece ise, zarar iddiasına dayalı alacak talebi yönünden dava tefrik edilerek, davanın, arabulucuya başvurulmadan doğrudan açıldığından bahisle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta üyeliğin tescili, miktara tabi olmayan bir talep niteliğinde olup bu talep bakımından dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı değildir. O halde işbu talep ile birlikte aynı dava dilekçesinde ileri sürülen ve aralarında bağlantı bulunan miktara tabi olan bir talebi içeren zarara iddiasına dayalı alacak talebinin, arabuluculuğa tabi olmaksızın, davacının dava dilekçesindeki üyeliğin tesciline yönelik diğer talebi ile birlikte bir bütün olarak değerlendirilmesi ve işin esasına girilerek çözüme kavuşturulması gerektiği halde asıl davaya ilişkin taleplerin tefrik edilerek alacak talebine ilişkin davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle yazılı olduğu şekilde dava şartı yokluğu sebebi ile usulden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmadığından davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/451 Esas, 2022/473 Karar ve 13/05/2022 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a.6 fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/07/2023