Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/610 Esas
KARAR NO: 2023/1125
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2022
NUMARASI: 2022/569 Esas, 2022/1268 Karar
ASIL DAVADA
DAVA:ALACAK
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2013/479 ESAS SAYILI DAVADA:
DAVA:TAZMİNAT (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ:26/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
ASIL DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalıların kooperatifin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri olduklarını, 27.06.2004 tarihinden 26.06.2011 tarihine kadar yönetim ve denetim kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını, 20.06.2010 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 3 yıl süreyle seçildikleri halde 1 yıl sonra 26.06.2011 tarihli genel kurul toplantısında görevlerine son verildiğini ve ibra edilmediklerini, davalıların ibra edilmemesi nedeniyle 27/05/2012 tarihli genel kurulda, hesap tetkik komisyonu kurulması ve komisyonun usulsüzlük tespit etmesi halinde genel kurulu beklemesizin denetim kuruluna sorumluluk davası açması hususunda yetki verilmesine karar verildiğini, hesap tetkik komisyonunun davalıların kooperatifi zarara uğratan eylem ve işlemlerini ayrıntılı olarak tespit ettiğini, davalıların görevleri sırasında usulsüz yaptığı işlemler neticesinde kooperatifin zarara uğratıldığını ileri sürerek şimdilik 160.000.TL alacağın müştereken ve müteselsilen davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; alacağın zamanaşımına uğradığını, zararın tespiti mümkün olduğundan belirsiz alacak davası açılamayacağını, hesap tetkik komisyonu raporu genel kurula sunularak genel kurulun bu raporla ilgili karar vermesi gerekirken, raporun genel kurulda tartışılmasına olanak tanınmadığını ve 27/05/2012 tarihli genel kurulda peşinen sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, 2004 yılından 2011 yılına kadar yapılan tüm genel kurullarda müvekkillerinin ibra edildiğini, ibra edilmiş yıllar için sorumluluk davası açılamayacağını, müvekkillerinin ibra edilmediği 2010 hesap yılı için yapılan 26.06.2011 tarihli genel kurulda sorumluluk davası açılmamasına karar verildiğini, davalıların dava edilen yılların tamamında görevli olmadıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalıların 2009-2010 yıllarında personele ödenmemiş toplu maaş ödemelerini kooperatif ortakları tarafından verilen çekler ile yaptıklarını, ancak bu ödemelerin maaş hesaplarından mahsubu gerekirken avans olarak kaydedildiğini ve personelin borcu olarak gözüktüğünü, personel maaşlarının nakit olarak da ödendiğini, buna göre kooperatifin mükerrer olarak hem çeklerle hem da nakit olarak maaş ödemesi yaparak zarara uğradığını, personel …’a yapılan mükerrer ödeme nedeniyle kooperatifin zarar ettiğini belirterek şimdilik 2.000,00 TL tazminatın en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili birleşen davaya cevabında; daha önce açılmış sorumluluk davası nedeniyle birleşen davanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, sorumluluk davası açılmasına yönelik genel kurul kararı bulunmadığını, davaya konu olay ile ilgili müvekkilleri hakkında takipsizlik kararı verildiğini, iddia edilen zararın personele ödenecek ücretlerden mahsup edilmek üzere önceden personele yapılan ödemeler olduğunu, ilgili personelden mahsup yapıldığında ya da ödendiğinde hesabın sıfırlanacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 hesap yılına ait dönemlerde davalıların ibra edildiği, ibra kararlarını ihtiva eden genel kurul kararlarının iptal edilmedikçe geçerliliğini koruduğu, 2010 hesap yılına ait genel kurulda, idarenin 20/09/2010 tarihli talimatında belirtilen vergi ve gecikme cezaları ile ilgili sorumluluk davası açılmamasına karar verildiği, 2011 yılı hesap yılı genel kurul toplantısında usulüne uygun sorumluluk davası açılması kararı alınmadığı, bu kararın alınması yetkisinin hesap tetkik komisyonuna devredilemeyeceği, davanın esası yönünden de davalıların kusurunun ispat edilemediği, davacı tarafın davalıların her birinin görev yaptığı dönem ve bu dönem içerisinde gerçekleşen zararlar konusunda açıklayıcı delil sunmadığı; birleşen dava yönünden ise kooperatifin mükerrer ödeme yaptığı ileri sürülen personelinin iş akdinin feshi tarihi itibarıyla 26/06/2011 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı ve birleşen dosya davacı vekili tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir. Asıl dosyada davacı vekili istinaf nedenleri olarak; 6102 sayılı TTK’da sorumluluk davası açılması için genel kurul kararı alınması şartının bulunmadığını, kaldı ki 11/06/2017 tarihli genel kurulda bu kararın alındığını ve davaya icazet verildiğini, davaya konu olguların eski TTK döneminde gerçekleşmesi nedeni ile denetçilerin dava açabileceğini, ancak kooperatif ortaklarının vekaletini de sunduklarını, genel kurulun bilmediği ve öğrenmesi mümkün olmayan konu ve işlemlerin ibra dışında olduğunu, bu nedenle ibra kararlarının dava konusu işlem ve eylemleri ibra anlamına gelmeyeceğini, davalıların müştereken sorumlu olması nedeniyle meydana gelen zararı her bir davalı için ayırmaya gerek olmadığını, bilirkişi raporunda davalıların kusurlu oldukları ve kooperatifi zarara uğrattıkları tespit edilmesine rağmen, mahkemenin davalıların kusurlu olduğunun ispat edilemediği yönündeki gerekçesinin doğru olmadığını, davalılardan …’ın yükleniciden rüşvet aldıklarını ve bedeli paylaştıklarına yönelik beyanlarının banka kayıtları ile kanıtlandığını, sundukları uzman raporu ile davalıların kooperatifi zarara uğrattığının teyit edildiğini, buna rağmen davanın reddedildiğini, takipsizlik kararının davanın reddi gerekçesi yapılmasının doğru olmadığını, takipsizlik ya da beraat kararlarının tazminat sorumluluğunu kaldırmayacağını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Birleşen dosyada davacı vekili istinaf nedenleri olarak; davaya konu olguların eski TTK döneminde gerçekleşmesi nedeni ile denetçilerin dava açabileceğini, ancak kooperatif ortaklarının vekaletini de sunduklarını, genel kurulun bilmediği ve öğrenmesi mümkün olmayan konu ve işlemlerin ibra dışında olduğunu, bu nedenle ibra kararlarının dava konusu işlem ve eylemleri ibra anlamına gelmeyeceğini, davalıların müştereken sorumlu olması nedeniyle meydana gelen zararı her bir davalı için ayırmaya gerek olmadığını, bilirkişi raporunda davalıların kusurlu oldukları ve kooperatifi zarara uğrattıkları tespit edilmesine rağmen, mahkemenin davalıların kusurlu olduğunun ispat edilemediği yönündeki gerekçesinin doğru olmadığını, davalılardan …’ın yükleniciden rüşvet aldıklarını ve bedeli paylaştıklarına yönelik beyanlarının banka kayıtları ile kanıtlandığını, sundukları uzman raporu ile davalıların kooperatifi zarara uğrattığının teyit edildiğini, buna rağmen davanın reddedildiğini, takipsizlik kararının davanın reddi gerekçesi yapılmasının doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava ve birleşen dava, kooperatif eski yönetici ve denetçilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hükmün istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2019/648 Esas 2022/705 Karar sayılı kararı ile; “..mahkemece, birleşen davanın gelindiği aşamada kooperatifi temsil ile yetkili olan yöneticiler belirlenip, bunlar tarafından birleşen davayı açan vekile ya da başka bir vekile yönetici sıfatıyla verdikleri vekaletnamenin ibrazına veya asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması için birleşen dosyada davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nın 52, 53, 54, ve 77/1. maddeleri gözetilerek uygun bir kesin süre verilmesi, verilen süre içerisinde vekaletnameler sunulmaz ya da dava yöneticiler tarafından asıl olarak davayı takip edecekleri bildirilmez ve asıl olarak dava takip edilmez ise, birleşen davanın HMK’nın 54/son ve 77/1. maddeleri uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekir.” denilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmıştır. Kararın kaldırılmasından sonra birleşen davada kooperatif yöneticileri tarafından verilen vekaletname ibraz edilmiş, mahkemece yeniden, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.1-Asıl dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde; Genel kurulun, yönetim ve denetim kurulu üyelerini ibra etmesi halinde, yönetim ve denetim kurulu üyeleri ibra edildikleri faaliyet dönemi için kural olarak olarak hukuki manada sorumluluktan kurtulurlar (Mahmut Coşkun, Kooperatifler Hukuku,sh 617). Bununla birlikte ibra sadece genel kurulun bilgisine ulaşan işlem ve konuları kapsar. Genel kurulun hiçbir şekilde bilmediği, öğrenme imkanı imkanı da bulunmayan konu ve işlemler ibra dışındadır. Somut olayda, davacı kooperatifin 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 hesap yılına ilişkin genel kurullarda yönetim ve denetim kurulu üyeleri ibra edilmiştir. Söz konusu kararların iptal edildiğine dair bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca genel kurul bilgisine sunulmayan işlemler dolayısıyla kooperatifin zarara uğratıldığını davacı tarafın ispatlaması gerekir. Ne var ki davacının bu yöndeki ispat külfetini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 2010 hesap yılına ait genel kurulda yönetim ve denetim kurulu ibra edilmemiştir. Ancak anılan genel kurulun 8. maddesinde idareye ödenen vergi ve gecikme cezaları ile ilgili olarak yönetim kurulu hakkında sorumluluk davası açılmamasına karar verilmiştir. Genel kurulda alınan karar nedeniyle bu zarar kalemi yönünden sorumluluk davası açılması da mümkün değildir. Bunun yanında Kooperatifler Kanun’un 98 inci maddesi yollaması uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nın 553/1 inci TTK’nın 553/1. maddesi ‘Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.’ hükmünü içermektedir. Yönetim kurulu üyelerinin yapmış olduğu işlemlerden dolayı kusurlu olduklarının ispatı halinde zarardan sorumlu olacakları ilke olarak belirlenmiştir. Yine TTK’nın 557 inci maddesi hükümleri gereğince, birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur. Davalıların kusurlu davranışları ile kooperatifin zarara uğradığının davacı tarafça ispatı gerekir. Somut olayda, davalıların her birinin görev yaptığı dönem ve bu dönem içerisinde gerçekleşen zararlar konusunda açıklayıcı delil sunulmuş da değildir. Buna göre davalıların ibra edilmesine ve sorumluluk davası açılmamasına yönelik genel kurul kararlarının bulunması, ayrıca davalıların her birinin görev yaptığı dönem ve bu dönem içerisinde gerçekleşen zararlar konusunda açıklayıcı delil sunulmaması karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. 2-Birleşen dava yönünden yapılan istinaf incelemesinde; Birleşen dava yönünden ise, kooperatifin mükerrer ödeme yaptığı ileri sürülen personelinin iş akdinin feshi tarihinde, 26/06/2011 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu bulunduğu ve davalılara husumet yöneltilemeyeceği anlaşıldığından, birleşen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden, asıl ve birleşen dosya davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı vekilinin asıl 2022/569 Esas ve birleşen 2013/479 Esas nolu dava yönünden istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Asıl davada hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Birleşen davada hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/10/2023