Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/607 E. 2023/634 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/607 Esas
KARAR NO: 2023/634
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 13/03/2023
NUMARASI: 2022/1092 Esas
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, müvekkili alacaklıya olan borçlarından dolayı Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatılarak ardından takip yolu değiştirildiğini ve iflas yolu ile takip talebinde bulunulduğunu, ancak davalının takibe haksız bir şekilde itiraz ettiğini, davalıya karşı başka icra dosyalarından da icra takibi yürütüldüğünü, ayrıca davalının, taraflar arasında yapılan sözleşmeden kaynaklanan ve icra takibine konu edilmeyen 3.000.000 USD civarında borcunun bulunduğunu, davalı ile müvekkili arasında Kocaeli İli, Gebze İlçesi, … Köyü, … Ada, … Parseldeki taşınmaz üzerinde bina yapımı için 15/11/2016 tarihli inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, imzalanan sözleşme kapsamında davalının, inşaatı süresinde bitirmediğini ve tarafların 05/09/2020 tarihinde sözleşmeyi revize ederek düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dönerek inşaatın anahtar teslim tarihinin 28/02/2021 tarihi olarak belirlendiğini, davalının, inşaatı bitirme vaadiyle kredi çekebilmek için müvekkilinden geçici olarak devraldığı taşınmaz hisseleri üzerine 15/09/2020 tarihinde … Bankası A.Ş.’nin 400.000.000 TL bedelli ipoteğinin tesisi karşılığında krediyi kullandığını, ancak davalının, aldığı krediyi inşaatı tamamlamak için kullanmadığını, inşaatı tamamlamadığını ve aldığı hisseleri de iade etmediğini, davalı hakkında Gebze Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı hakkında Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/332 esas sayılı dosyası ile sözleşmenin feshi ve yine sözleşmeye konu taşınmazda kendisine güvenilerek devredilen taşınmaz hisselerinin iadesi ve üzerindeki ipoteklerin fekki için Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/138 esas sayılı dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açıldığını, davalının kendi mevcut malvarlığının güncel borçlarını ve ayrıca her gün artan borçlarını ödemeye yetecek düzeyde olmadığını, borçlunun anahtar teslim tarihi olan 28/02/2021 tarihi üzerinden bir yıl geçmesine rağmen inşaatı bitirememesi ve aleyhine açılan icra takipleri ile davalara haksız itirazlarda bulunmasının ödeme güçlüğü içinde olduğunun açık göstergesi olduğunu belirterek tüm mal varlığı üzerine tedbir konularak borçlunun itirazının kaldırılması ile iflas isteminin kabulüne ve iflasa karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında inşaat yapım sözleşmesi imzalanmak suretiyle kurulan ilişkinin davacı tarafın kusurlu olarak ödemeleri vaktinde yapmaması nedeniyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine çevrildiğini, bu sözleşmeye ilişkin tüm itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla davacı tarafın takibe ve huzurdaki davaya konu ettiği Kocaeli İli Gebze İlçesi … Köyü … Ada … Parsel sayılı taşınmaza ilişkin taleplerinin başka davalara da konu edildiğini, davacının talep ettiği alacağa ilişkin açmış olduğu Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/138 esas ve Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/332 esas sayılı davalarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, davanın konusu olan icra takibinde davacının alacağını 05/09/2020 tarihli sözleşmeye dayandırdığı ve gecikme cezası olarak tanımlanan davacının aynı alacak bakımından açmış olduğu bu davaların sonuçlarının önem arz ettiği, ayrıca Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/138 Esas sayılı dava dosyası kapsamında karşı dava olarak müvekkili tarafından davacının sözleşmeye aykırı hareketleri sebebiyle uğranılan zararın tazmininin talep edildiğini, Mahkemece tefrik edilen karşı davada yetkisizlik ve görevsizlik kararı verildiğini, davacı tarafın muaccel hale gelmiş bir alacağının bulunmadığını, davacının hem ana sözleşme hem de ek protokoller uyarınca üstlendiği ödeme yükümlülüğünü vaktinde ve tam olarak yerine getirmemesi ve bu konuda sıkıntı çekmesi sebebiyle taraflar arasındaki ilişkiyi yeniden düzenleyen davaya konu 05/09/2020 tarihli protokol sözleşme akdedildiğini, icra takibinde talep edilen borcun sebebinin de bu sözleşmede düzenlenen cezai şart maddesine dayandığını, müvekkil aleyhine takip konusu cezai şartın talep edilebilmesi için belirlenen zamanın, iskan ruhsatı alınmasından itibaren 30 günün geçtiği tarih olduğunu, mevcut durumda ise bu koşulun gerçekleşmediği göz önüne alındığında davacı tarafın takipte haksız olduğunu, davacının alacağına dayanak gösterdiği sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmemiş olması karşısında karşı ifaya bağlı olarak cezai şart talebinde bulunmasının hukuken olanaksız olduğunu, edimini ifa etmeyen davacının, müvekkilinden ifaya bağlı olarak cezai şart talebinde bulunmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının feshini talep etmiş olduğu sözleşmeye dayalı olarak cezai şart talebinde bulunmasının hukuken olanaksız olduğunu, davacı şirket yetkilisinin taraflar arasındaki ilişkinin her aşamasında kötü niyetli davranmakla haksız kazanç elde etme gayreti içerisinde olduğunu, muaccel olmamış cezai şart alacağına faiz işletilmesinin hukuken mümkün olmadığı gibi talep edilen faiz oranının da fahiş ve hatalı olduğunu belirterek Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/138 Esas ile 2022/28 Esas ve Gebze 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/332 Esas sayılı dosyalarının bekletici mesele yapılmasına, davacının hukuka aykırı davasının reddine, takipte ve davada kötü niyeti sabit olan davacının asıl alacağın %20’sinden aşağı olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesi 02/03/2023 tarihli duruşmada şartları oluşmaması nedeni ile davacı tarafın tedbir taleplerinin reddine karar vermiş olup buna ilişkin 13/03/2023 tarihli gerekçeli ara kararı ile; her ne kadar davacı vekili davalı şirket adına kayıtlı olduğu tespit edilecek mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş ise de, davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin HMK’nun 389 ve devamı maddelerine göre değerlendirildiği belirtilerek ihtiyati tedbir istenen unsurların dava ve uyuşmazlık konusu olmadığı, uyuşmazlık esasında iflas olmakla tedbir talebinin dava konusu olmayan para alacağına ilişkin unsurdan ibaret olduğu, bu nedenlerle üzerine ihtiyati tedbir konulmasının mümkün olmadığı gibi gecikmesinde zarar umulan ya da telafisi imkansız zarar koşullarının da bulunmadığı ve yine talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkemece tesis edilen ara karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İİK’nun 156. maddesine göre açılan işbu davada İİK’nun 159. maddesine göre tedbir talep edilmesine rağmen, HMK’nun 390 ve 389. maddesine atıf yapılarak taleplerinin reddedildiğini, davanın hiçbir aşamasında HMK’nun 389. ve 390. maddelerine göre ihtiyati tedbir taleplerinin olmadığını belirterek Mahkemenin kararının kaldırılmasına ve İİK’nun 159. maddesine göre tedbir taleplerinin kabulüne, kesin delillerle ispat olunan davada, yargılamanın sürüncemede bırakıldığı kurulan kararlarla sabit olduğundan, yargılamanın sıhhati açısından, dosyanın HMK’nun 353/1 maddesine göre kendi yargı çevresinde uygun görülecek başka bir yer mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; İcra ve İflas Kanunun 156/3. fıkrası gereğince açılmış olan iflas yoluyla başlatılan takibe yapılan itirazın kaldırılması ile iflas istemine ilişkindir. Davacı vekilince, derdest dosya kapsamında talep edilen ihtiyati tedbirin reddine ilişkin Mahkemenin ara kararının istinaf edildiği anlaşılmıştır. 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 181. maddesinde usul düzenlenmiş olup maddede 159, 160, 164, 165 ve 166. maddelerin bu fasıl hükmüne göre vukua gelen iflaslara da tatbik olacağı belirtilmiştir. Aynı yasanın “muhafaza tedbirleri” başlıklı 159. maddesi ise “İflas talebi halinde mahkeme ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemişse alacaklının talebi üzerine mahkeme mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecburdur. Bu emirler iflas dairesince yerine getirilir. Mahkeme defter tutmadan gayri bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayabilecekleri zararları karşılamak üzere HMK 96.maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminat aranmaz. Devlet veya Adli Yardıma nail kimselerde teminat göstermek mecburiyetinde değildir…” şeklinde düzenlenmiştir. Yasal düzenlemede, mahkeme tarafından alacaklıların menfaati için zaruri görülen bütün muhafaza tedbirlerinin alınabileceği belirtilmiştir. Düzenleme ile mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Ancak, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu ifade edilmiştir. Diğer önemli bir husus ise İİK’nun 159. maddesinde, yasa koyucu tarafından alacaklıların menfaati için zaruri görülen bütün muhafaza tedbirlerine emredilebileceği düzenlenmiş olup bu menfaatin tüm alacaklılar bakımından gözetilmesi gerektiği dikkate alındığında sadece davacı alacaklı ile sınırlı tutulmamıştır. İİK’nun 159. maddesinde belirtildiği üzere muhafaza tedbirleri bütün alacaklıların menfaatine olan muhafaza tedbirleridir. Bu nedenle ve doğal olarak bu tedbirlerin iflas davasını açan alacaklının alacak miktarı ile orantılı olması da şart değildir. İcra ve İflas Kanununun 159. maddesi “muhafaza tedbirleri” üst başlığı altında düzenlenmiş olup Mahkemelerin verdiği muhafaza tedbirleri ile borçlunun malvarlığının dağılmasına engel olunarak geçici hukuki koruma sağlanır. Hukuk Muhakemeleri Kanununda, tedbiri alan organ bakımından ayrım yapmaksızın muhafaza tedbirleri geçici hukuki koruma niteliğinde kabul edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Diğer geçici hukuki korumalar” başlığı altında düzenlenen 406. maddesinde, Mahkemece, gerekli hallerde, mal veya haklarla ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme yapılmasına karar verilebileceği, ihtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümlerin saklı olduğu ifade edilmiştir. Mahkemenin hükmettiği muhafaza tedbirleri İcra ve İflas Kanununun çeşitli hükümlerinde düzenlenmiştir. Yasa koyucu tarafından, iflas davası, kişinin tüm malvarlığını ve geniş bir alacaklı kitlesini ilgilendirdiğinden İİK 159. maddesi ile Mahkemeye, alacaklıların yararı için zorunlu göreceği bütün muhafaza tedbirlerini alabilme olanağı tanımıştır. Bu tedbirler, borçlunun mallarının defterinin tutulması, borçlunun mallarını devretmemesi için muhafaza altına alınması, taşınmazların tapu kaydına tedbir şerhi verilmesi gibi tedbirlerdir. İİK’nun 159. maddesinde, iflas talebi üzerine Mahkemenin, alacaklıların menfaati için zaruri olan tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır. Alacaklıların bir kısmının zararına olsa bile tedbirler genellikle alacaklıların menfaatine ise verilmelidir. Belirtilen yasal düzenleme uyarınca, alacaklının iflas talebini alan Mahkeme, ilk önce alacaklıların menfaati için gerekli gördüğü muhafaza tedbirlerini emredebilir. Muhafaza tedbirlerinin neler olduğu kanunda sayılmış değildir. Bunun için alacaklının bir talepte bulunması şart değildir. Muhafaza tedbirlerine karar vermek zorunluluğu, İİK’nun 159/1-2. cümlesi gereğince, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi durumunda söz konusu olmaktadır. Buna göre ise somut yargılamada, muhafaza tedbiri alınmasına lüzum olup olmadığını takdir yetkisi Mahkemeye ait olup davacı taraf dava dilekçesi ile borçlunun tüm malvarlığı üzerine tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiş ise de, dosya kapsamı ve mevcut delil durumu ile yasal düzenlemede dikkate alındığında davacının İİK’nun 159. maddesine göre tedbir talebinin şartları oluşmadığından yerinde olmadığı, tedbirin değerlendirilmesi kapsamında Mahkemece uygulanan hukuk kuralları ve tesis edilen gerekçe her ne kadar davanın niteliğine ve somut olaya uygun düşmediğinden doğru olmasa da, bu husus eleştirilmekle yetinilerek, tesis edilen kararın sonuç itibariyle doğru olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekir. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen ara kararın sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/1092 Esas sayılı derdest dava dosyasında verilen 13/03/2023 tarihli ara kararı sonucu itibariyle doğru olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 ve 362/1-f maddeleri gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/05/2023