Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/605 E. 2023/527 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/605 Esas
KARAR NO: 2023/527
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/11/2019
NUMARASI: 2018/415 Esas, 2019/991 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 11/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında yapılan 38.344,52 TL meblağlı icra takibine karşı davalının itiraz ettiğini, takibin durduğunu, taraflar arasındaki mevcut cari hesap ilişkisine göre 25.01.2016 tarihli faturadan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için iş bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu, davalının icra takibine karşı İtirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin 38.344,52 TL ve ferileri üzerinden devamına, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında imzalanmış sözleşme hükümlerinden birinin de uyuşmazlıklara ait olduğunu, 7. maddesinde, taraflar arasında bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların hakem kurulunca karara bağlanacağı şeklinde olduğunu, davacının huzurdaki davayı açmadan önce başvurması gereken ilk yolun Tahkim olduğunu, tahkikata girilmeksizin davanın reddini talep ettiklerini, ayrıca davayı kabul etmediklerini, müvekkili şirketin, davacının kestiği fatura bedellerini ödemekle yapılan iş gereği üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiğini ve davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili her türlü ödemeyi yapmış olsa da davacı tarafından sözleşme hükümlerinin gereği gibi yerine getirilmediğini, davacının işleri düzgün ve kanuna uygun yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilinin 4 milyon TL’ye yakın bir ceza ödemek durumunda dahi kaldığını, verilen hizmetin kusurlu olduğunu belirterek davanın öncelikle görev yönünden, aksi takdirde esastan reddi ile, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ 26/09/2017 TARİH VE 2016/397 ESAS 2017/731 KARAR SAYILI KARARI İLE: Taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğu, davaya konu faturaların bu sözleşmesel ilişkiden dolayı düzenlendiği, sözleşmenin 7. maddesinde Tahkim şartının bulunduğu, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın öncelikle hakem kurulunda çözümleneceği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 11/04/2018 TARİH VE 2018/628 ESAS 2018/676 KARAR SAYILI KARARI İLE: Dosya kapsamından, taraflar arasında, müşterinin davalı şirket, yeminli mali müşavirin ise davacı şirket olduğu birden fazla sözleşmenin imzalandığı, davalı şirketin Tahkim ilk itirazına konu ettiği sözleşmenin, 24.01.2012 tarihli sözleşme olduğu, taraflar arasında imzalanan 27.01.2015 tarihli sözleşmede, bir önceki sözleşmede olduğu gibi, uyuşmazlıkların çözüm yeri olarak hakem kurulunun belirlenmediği, takip konusu faturanın ise bu sözleşmenin konusunu ve dönemini oluşturduğu, yani bu sözleşmede Hakem Kurulunun görevli kabul edilmediği belirtilerek Mahkemece, öncelikle davalı tarafın Tahkim ilk itirazına ilişkin savunması doğrultusunda davacı vekilinden beyanının alınması ve gerekirse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 31. maddesi gözetilerek, davacı tarafa takip konusu fatura alacağının dayanağı sözleşme konusunda açıklama yaptırması ve sonucuna göre karar vermesi gerekirken, usul kurallarının hatalı uygulanması ve farklı sözleşmenin karara esas alınarak davanın usulden reddinin yerinde görülmediği, ayrıca kabul şekline göre ise, Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde düzenlenen, hükmün kapsamına dair usul kuralına da uygun olmadığı ve yasanın belirlediği şekilde verilmiş bir gerekçeli karardan bahsetmenin mümkün görülmediğinden bahisle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile mahkemece tesis edilen kararın kaldırılmasına dair karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 05/11/2019 TARİH VE 2018/415 ESAS 2019/991 KARAR SAYILI KARARI İLE: Alınan bilirkişi raporu sonucuna göre, davacı tarafın sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getirdiği ve yine sözleşmede kararlaştırılan ücrete hak kazandığından bahisle icra dosyasındaki asıl alacak üzerinden davanın kabulüne, takip öncesi fatura davalı tarafa tebliğ edilmediğinden geçmiş gün faizi talebinin reddine, davalı tarafça ödeme yapılmadığı halde likit ve bilinebilir borca haksız olarak itiraz edildiğinden icra inkar tazminatı ödenmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olduğunu, raporda takibe konu faturanın düzenleniş şeklinin kanuna uygun olup olmadığı, ilgili faturanın müvekkiline tebliğ edilip edilmediği ya da edilmiş ise ne zaman ve hangi şekilde tebliğ edildiği hususlarının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, raporda her iki tarafın defterlerinin de delil niteliği bulunduğu belirtilse de neden davacının defterlerine üstünlük tanınarak hüküm kurulduğunun belli olmadığını, dava konusu faturanın müvekkiline tebliğ edilip edilmediği dahi muallak iken yerel mahkemece müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedildiğini, dosya kapsamına göre, müvekkilinin borçlu olduğunu gösterecek bir belgenin mevcut olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, yeminli mali müşavirlik tasdik sözleşmesi kapsamında düzenlenen bakiye fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 37.908,31 TL asıl alacak ve 436,21 TL faiz olmak üzere toplam 38.344,52 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, takibin 25/01/2016 tarihli, … seri numaralı ve 44.250,00 TL bedelli fatura bakiye alacağına dayandığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Dairemiz kaldırma kararından önce Mahkemece alınan 26/09/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafça ibraz edilen tasdikli yevmiye kapanış ve cari hesap kayıtlarına göre davacının, davalıdan 15.03.2016 takip tarihi itibarıyla 37.908,31 TL asıl alacak ve 210,08 TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu, asıl alacak tutarına tahsile kadar yılık %10,50 avans faiz işletilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir.Dairemiz kaldırma kararından sonra Mahkemece alınan 26/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davacı ve davalı şirkete ait 2016 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının kendi kayıtlarına nazaran davalıdan 15.03.2016 takip tarihi itibariyle 37.908,31 TL alacaklı olduğu, davalının kendi kayıtlarına nazaran 15.03.2016 takip tarihi itibarıyla, takibe konu faturayı kayıtlarına almamış olmasına dayalı olarak herhangi bir borcunun bulunmadığı, taraflar arasındaki cari hesap farklılığının salt takibe konu fatura tutarından kaynaklanmadığı, tarafların 2016 yılı açılış bakiyelerinin de uyumlu olmadığı görülmekle, takibin faturaya bağlı bakiye alacak tutarına dayalı olarak başlatıldığı dikkate alınarak devir bakiye farklılığı hususunun irdelenmediği, davaya konu sözleşmenin 2/a maddesi gereği ücretin 37.500,00 TL + KDV olarak belirlendiği, bu sözleşme kapsamında davacının 2.671.882,51 TL tutarında KDV iadesi raporu düzenlediği, tutarın vergi idaresince değerlendirmeye alındıktan sonra ödenip ödenmediği, hiç ödenmemiş ya da kısmi ödeme yapılmış olması durumunda dahi hangi tarafın kusur ya da eksikliğinden kaynaklandığı dosya içerisindeki belgelerden anlaşılamamakla birlikte iade raporuna konu tutarın vergi idaresince hiç ödenmemiş ya da kısmen ödenmiş olmasının da, sözleşmenin, tarafların yükümlülükleri başlıklı maddesi dikkate alındığında sözleşme ile önceden belirlenmiş ücretin ödenmesine engel olamayacağı, davalının savunmasında beyan etmiş olduğu, davacı yanın sözleşme konusu işi kanuna uygun şekilde yerine getirmemesinden kaynaklı olarak 4 milyon TL ceza ödedikleri yönündeki iddialarına ilişkin olarak dava dosyasına sunulu herhangi bir vergi ceza ihbarnamesine rastlanmamış olmakla birlikte, böyle bir husus var ise dahi ödenen bu ceza tutarının, davacı yan kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, kaynaklanmış olması halinde de sözleşmede belirtilen hizmet bedelinin, inceleme ve raporlama bedeli olarak belirlendiği, davacı yanın da KDV iade raporunu düzenlemiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, davacı yanın takibe konu hizmet faturası nedeni ile alacaklı olduğunun kabulü gerektiği, davalının TTK nun 1530/4-a maddesi çerçevesinde 25.01.2016 fatura tarihinden sonraki 30. günün dolduğu 25,02.2016 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğü, bu durumda davacının 25.02.2016 temerrüt tarihi itibariyle 15.03.2016 takip tarihine kadar geçen süre için ticari avans faiz oranı üzerinden 210,08 TL işlemiş faiz talep edebileceği belirtilmiştir. Somut davada, taraflar arasında birden fazla sözleşme imzalanmış olup uyuşmazlık 27/01/2015 tarihli sözleşme kapsamında yapıldığı belirtilen iş sebebiyle düzenlenen 25/01/2016 tarihli … seri numaralı toplamda 44.250,00 TL bedelli fatura bakiye alacağından kaynaklanmaktadır. Dava ve takip konusu fatura davacı ticari defterlerinde kayıtlı olsa da davalının ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davalı taraf hem ödeme emrine itirazında hem de cevap dilekçesinde davacıya ödenmemiş bir borcunun bulunmadığını ileri sürmüştür. Dosya kapsamında yer alan YMM … tarafından düzenlenen 26/12/2015 tarihli “Yeminli Mali Müşavirlik Katma Değer Vergisi İadesi Tasdik Raporu” ve söz konusu raporun Vergi Dairesine teslim edildiğine dair belgeden, davacı tarafın sözleşme ile üstlendiği edimini yerine getirdiği ve bu kapsamda ücrete hak kazandığı da sabittir. Davalı tarafından söz konusu fatura bedelinin ödendiği ispatlanamamıştır. Ayrıca davalı borçlunun borç tutarını sözleşmeye göre tahkik ve tayin etmesi mümkün olduğundan dava ve takip konusu alacağın likit olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeplerle ilk derece Mahkemesince verilen karar isabetlidir. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/415 Esas, 2019/991 Karar ve 05/11/2019 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 647,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 467,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b.1 bendi ile aynı kanunun 362/1-a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.11/05/2023