Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/589 E. 2023/700 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/589 Esas
KARAR NO: 2023/700
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2023
NUMARASI: 2021/417 Esas, 2023/56 Karar
DAVA: ALACAK (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin yıllardır bir çok ünlü markanın reklamlarını ve ürünlerinin tanıtımı yaptığını, dava dışı …’nin piyasaya yeni süreceği … adlı telefonunun tanıtımı için de … şirketi ile anlaşma yapıldığını, anlaşmada … Yalısında ön kokteyl yapılması; yan arazide ise akşam yemeği, konserler, tanıtım standları vs gibi işlerin yapılmasının kararlaştırıldığını, … ile yapılan anlaşmanın 7. maddesinde, bu alanların tamamı veya bir kısmının etkinliğe tahsis edilmemesi halinde müvekkilinin sözleşme bedelinin %50’sini cezai şart olarak ödeyeceğini, müvekkilinin … ile yaptığı sözleşme gereği … Yalısını işleten davalı şirket ile yalıda ve yan arazide sözkonusu etkinliğin yapılması için 11/06/2014 tarihinde anlaşma yaptığını, yan arazide konser sahaları, yemek masaları ve tanıtım sahneleri kurulduğunu, ancak organizasyona bir kaç saat kala yan arazinin maliki olduğunu ileri süren üçüncü şahıslarca arazinin boşaltılmasının istendiğini, bunun üzerine müvekkilinin yan arazideki çalışmaları yalının küçük ön bahçesine aldığını, küçük bir konser ve tanıtım sahnesi kurup üst üste yemek masaları düzeni oluşturduğunu, davalıdan kaynaklı bu olay nedeniyle … şirketinin cezai şart olarak 486.446,72 TL’yi müvekkilinin alacağından kestiğini, olay nedeniyle müvekkilinin itibar kaybı yaşadığı gibi … şirketinin müvekkiline vermeyi düşündüğü işleri de askıya alması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, ayrıca yan arazide bitmiş hazırlıkların sökülüp yeniden kurulması nedeniyle de zararlarının olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi zararın 29/06/2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, cezai şart bakımından talebini 8.000,00 TL, kar mahrumiyeti ve ekipman söküm ve kurulum bedeli zararını ise 1.000,00’er TL olarak açıklamıştır. Davacı vekili 18/10/2022 tarihli dilekçesi ile; ekipman söküm ve tekrar kurulum masrafına ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla cezai şart alacağını 455.029,44 TL’ye, kar mahrumiyeti alacağını ise 35.683,43 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; davacının …’ye verdiği taahhütlerin müvekkilini bağlamayacağını, davacının yan arazinin müvekkiline ait olmadığını bildiğini ve bu riski üstlenerek sözleşme yaptığını, müvekkilinin izin alma sorumluluğu bulunmadığını, müşterinin aldığı izinler doğrultusunda hizmet verdiğini, sözleşmenin 17. maddesinde diğer mahallerin mücbir sebep, mülk haklarının kullanılması gibi tesisin iradesi haricinde nedenlerle bu yerlerin temininin imkansız olabileceğinin belirtildiğini, sözleşmede bu durumda yalı idaresine sorumluluk yüklenmeyeceğinin kabul edildiğini, organizasyonun başarılı bir şekilde gerçekleştirildiğini, etkinliğin sorunlu geçtiğine dair iddianın doğru olmayıp basında etkinliğin iyi geçtiğinin ifade edildiğini, davacının hizmet bedelini de ödemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN 03/06/2021 TARİHLİ KARARI Mahkemece; davalının tasarrufunda bulunmayan yan arazinin kullanılmamasından doğan riskin sözleşmenin 17. maddesinde mücbir sebep olarak kabul edildiği ve davalının sorumlu tutulamayacağı, kaldı ki etkinliğin gerçekleştirildiği, davacının ücretinin kesildiğine dair faturası bulunmadığı, yan arazideki yapıların sökülüp kurulması ile ilgili zararın de ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili hükmü istinaf etmiştir.
DAİREMİZİN KARAR İLAMI Dairemizin 03/06/2021 tarih ve 2018/1534 Esas, 2021/692 Karar sayılı kararı ile; “..Davacı taraf yan arazide etkinliğin yapılmaması nedeniyle … şirketine cezai şart ödendiğini ve şirketin vereceği bir kısım işlerin askıya alınarak kardan mahrum kaldıklarını, ayrıca yan arazideki ekipmanların sökülüp tekrar yalı bahçesine kurulması nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL talep etmiştir. Mahkemece davacının, davalıdan herbir alacak kalemi için ne kadar talepte bulunduğu açıklattırılarak sonucuna göre işlem yapması gerekirken, davacının talepleri somutlaştırılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacının yan arazideki ekipmanlarının sökülüp tekrar yalı bahçesine kurulması talebi yönünden görüş bildirilmişse de, yan arazide etkinliğin yapılamaması nedeniyle … şirketine cezai şart ödendiği ve şirketin vereceği bir kısım işlerin askıya alınarak kardan mahrum kaldıkları iddiası yönünden herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu durumda mahkemece her bir zarar kalemi yönünden uzman bilirkişilerden tarafların ticari defterleri de incelenerek; yan arazide etkinliğin yapılamaması nedeniyle … şirketine cezai şart ödendiği ve şirketin vereceği bir kısım işlerin askıya alınarak kardan mahrum kaldıkları iddiası yönünden, yan arazide etkinliğin yapılamamasında davacının kusurunun bulunup bulunmadığı ve varsa oranı da gözetilerek rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 31/01/2023 TARİHLİ KARARI Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmede … Yalısı’nın yan arazisinin de etkinliğe tahsis edildiği, yan arazi maliklerinin etkinliğe izin vermemesinin mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceği, davacının, yan arazinin davalıya ait olmadığını bilerek sözleşme imzaladığına dair delil bulunmadığı, yan arazideki etkinliğin yapılamamasında davalının kusurlu olduğu, bu nedenle dava dışı …’nin davacının alacağından kestiği 455.029,44 TL ile, mahrum kaldığı 35.683,43 TL karın davalıdan tahsili gerektiği, ancak davacının yan arazideki ekipmanların sökülüp tekrar yalı bahçesine kurulması ile ilgili zararını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının hak edişinden kesilen 455.029,44 TL ile davacının mahrum kaldığı 35.683,43 TL kar bedeli olmak üzere toplam 490.712,87 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; yan arazideki ekipmanların sökülüp yalı bahçesinde kurulmasından kaynaklı zararlarının da tazmini gerektiği belirtilmesine rağmen bir rakam belirtilmediği için bu taleplerinin reddedildiğini, dava dışı …’nin müvekkilinin alacağından 29/06/2014 tarihinde cezai şart kesintisi yapması nedeniyle alacağa 29/06/2014 tarihinden faiz uygulanması gerektiğini, bunun kabul edilmemesi halinde dava tarihinden önce davalıya gönderilen ihtarnamenin 24/07/2014 tarihinde tebliğ edilmesi nedeniyle, davalının bu tarihte temerrüde düştüğü ve alacağa 24/07/2014 tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın tamamen kabulünü talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; istinafın kaldırma kararının aksine yerinde inceleme yapılmadığını ve müvekkilinin defterlerinin incelenmediğini, davacının sözleşmenin kurulması için yapması gereken ön ödemeyi yapmadığını, davacının dava dışı …’den alacağını talep etmesi gerekirken müvekkiline dava açmasının, cezai şartın alacağından mahsup edilmediğini ve bakiye hizmet bedelini …’den tahsil ettiğini gösterdiğini, davacının yan arazinin kullanılamama riskini bilerek sözleşme imzaladığını, sözleşmede yalıda asılacak afiş, reklam ve bayraklar için dahi belediyeden izin alınması sorumluluğunun davacıya yüklendiğini, üçüncü kişiden izin alınmaması halinde yan arazide etkinlik yapılmamasında müvekkilinin sorumlu olmayacağını, sözleşmenin 17. maddesinde yan arazide mülkiyet sorunu nedeniyle etkinlik yapılamaması halinde müvekkilinin sorumlu olmayacağının kararlaştırıldığını, ayrıca müvekkilinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve etkinliğin başarılı da geçtiğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hizmetin eksik ve ayıplı yerine getirildiği iddiasına dayalı tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava dışı …’nin piyasaya yeni süreceği … adlı telefonunun tanıtımı için davacı ile … şirketi arasında anlaşma yapıldığı, anlaşmada … Yalısında ön kokteyl yapılması; yan arazide ise akşam yemeği, konserler, tanıtım standları vs gibi işlerin yapılmasının kararlaştırıldığı, … ile yapılan anlaşmanın 7. maddesinde bu alanların tamamı veya bir kısmının etkinliğe tahsis edilmemesi halinde davacının sözleşme bedelinin % 50’sini cezai şart olarak …’ye ödemesinin kararlaştırıldığı, davacının … ile yaptığı sözleşme gereği … Yalısını işleten davalı şirket ile yalıda ve yan arazide sözkonusu etkinliğin yapılması için 11/06/2014 tarihinde anlaşma yaptığı, yan arazide konser sahaları, yemek masaları ve tanıtımı sahneleri kurulduğu, ancak yan arazinin maliki olduğunu ileri süren şahıslarca arazinin boşaltılmasının istenmesi üzerine, davacının yan arazideki teşrifatı yalının küçük ön bahçesine aldığı ve ön bahçede konser ve tanıtım sahnesi kurup akşam yemeğinin de bu alanda yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı; taraflar arasındaki sözleşmede, davalının işlettiği … Yalısı ile yan arazide dava dışı …’ye ait telefonun tanıtımının yapılması işinin kararlaştırıldığını, yan arazide etkinliğin yapılmaması nedeniyle … şirketine cezai şart ödediklerini ve … şirketinin vereceği bir kısım işlerin askıya alınması nedeniyle kardan mahrum kaldıklarını, ayrıca yan arazideki ekipmanların sökülüp tekrar yalı bahçesine kurulması nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek tazminat talep etmiş; davalı taraf ise yan arazinin kullanılmama riskinin bulunduğunu ve davacının bu riski kabullenerek sözleşme imzaladığını, sözleşmenin 17. maddesi uyarınca yan arazinin kullanılmamasından kaynaklı zararlardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. Bilirkişi heyeti 22/05/2017 tarihli raporunda; davacının sunduğu masraflar listesinin 154.899,00 TL olduğu, ancak davacının bu miktarın sahne, masa tefrişat vb eklentilerin sökülüp yeniden monte edilmesi karşılığı ödemeler olduğunu ispatlaması gerektiği belirtilmiş, harita bilirkişisi ayrık raporunda bu miktara ilişkin faturaların kurulum tarihinden önce düzenlenmesi nedeniyle yeniden kurulum masrafı olduğuna katılmadığını belirtmiştir. Ayrı bilirkişi heyetinden alınan 26/04/2022 tarihli raporda; yan arazinin kullanılmamasının mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği, davalının edimini eksik ifa etmesi nedeniyle davacının zararlarını, bu kapsamda …’ye ödenen cezai şartı, kar mahrumiyetini ve ekipmanların sökülüp yeniden kurulması masraflarını talep edebileceğini, davacının dava dışı … firmasına sözleşme bedeli olan 972.893,44 TL’den 517.864 TL’yi fatura ederek tahsil ettiği, kalan 455.029,44 TL’nin cezai şart olarak davacının alacağından mahsup edildiği, …’nin davacıya vereceği bir kısım işlerin askıya alınması nedeniyle davacının 35.683,43 TL kardan mahrum kaldığı belirtilmiştir. Taraflar arasında dava dışı … şirketine ait ürünün tanıtımı için yalı ve yan arazide bir kısım etkinliklerin gerçekleştirilmesi hususunda anlaşma yapıldığı, ancak yan arazide yapılması kararlaştırılan etkinliklerin arazinin mülkiyeti nedeniyle yapılamayarak yalı bahçesinde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, yan arazide etkinlik yapılmaması nedeniyle davacının zararı bulunup bulunmadığı ile varsa bu zarardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3.1 maddesinde davet yeri olarak ön kokteylin tüm yalıda, akşam yemeğinin yan arazide yapılacağı, 3.2 maddesinde ise yan arazide gerçekleşecek organizasyonlarda sahne alanının deniz, yol veya yalı tarafına göre düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Sözleşmenin mücbir sebep başlıklı 17. maddesinde ise aynen; “… Yalısı idaresi tarafından temin edilecek bütün salonlar, bahçe ve diğer mahallerin, mücbir sebep ile hükümet ve resmi makamların muameleleri ile harp, mülk haklarının kullanılmaması hali, grev, lokavt, ayaklanma, salgın hastalık, karantina, ve bunun gibi tesisin iradesi haricinde kalan durumlarda salon ve/veye davete rezerve edilen bu yerlerin temini imkansız olabilir. Söz konusu bu sebeplerden birinin vuku bulması halinde rezerve edilmiş bu yerler için … Yalısı idaresi hiçbir sorumluluk kabul etmeyecektir.” hükmünü düzenlemektedir. Sözleşmenin mücbir sebep başlıklı 17.maddesinde belirtilen hususların (sınırlayıcı olmayacak biçimde) gerçekleşmesi ile yerlerin temininin mümkün olmaması halinde davalı yalı yönetimine sorumluluk yüklenmeyeceği kabul edilmiştir.Türk-İsviçre Borçlar Hukuku’nda mücbir sebep “kusurdan uzak, sezilemeyen, karşı konulamayan gerçek bir olay” olarak tarif edilmektedir. Bu tanıma göre mücbir sebebin unsurları; a) Kusursuzluk b) Sezilememezlik c) Karşı konulamazlık’tır. Mücbir sebebin mevcudiyeti için kusursuzluk şarttır. Eğer olayın doğumuna sebep olan bir kusur varsa, mücbir sebebin öteki unsurlarını araştırmaya gerek yoktur. Diğer taraftan, bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için sezilememiş, kestirilememiş, önceden tahmin edilememiş olması da lazımdır. Bu olayın aynı zamanda karşı konulamaz, yenilemez olması da zaruridir (Yargıtay 11. HD’nin 2015/14270 Esas, 2016/89 Karar sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, mülkiyeti davalı işletme ile ilgili olmayan yan arazide de akşam yemeği ve sahne kurulumu gibi etkinliklik yapılacağı sözleşmede hüküm altına alınmıştır. Davalının işletmesi ile ilgili olmayan yan arazideki etkinliklerin mülkiyet sorunu nedeniyle yapılamaması, sezilemeyen ve öngörülemeyen bir sebep olarak kabul edilemez. Bu nedenle yan arazideki etkinliğin mülkiyet sorunu nedeniyle yapılamaması sözleşmenin 17. maddesi uyarınca mücbir sebep olarak kabul edilemez.Bunun yanında sözleşmede, yan arazinin üçüncü şahsa ait olduğuna ve üçüncü şahıstan izin alınamaması halinde etkinliğin gerçekleştirememe riski bulunduğuna, ayrıca bu halde davalıya sorumluluk yüklenemeyeceğine dair herhangi bir düzenleme olmadığı gibi, davacının bu hususta bilgisi olduğuna dair dosyada bilgi ve belgede bulunmamaktadır. TBK’nın 112. maddesi; “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” hükmünü düzenlemektedir. Yine aynı yasanın 114 maddesinde borçlunun, genel olarak her türlü kusurdan sorumlu olup, bu soumluluğun kapsamının işin özel niteliğine göre belirleneceği, iş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluğun daha hafif olarak değerlendirileceği, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanacağı hükümleri bulunmaktadır. Somut davada, yan arazide etkinliğin gerçekleştirilmemesi nedeniyle, davalı edimini gereği gibi yerine getiremediğinden davacının bundan doğan zararını talep etmesi mümkündür. Bilirkişi raporu ve dosya kapsamından, yan arazideki etkinliğin gerçekleştirilememesi nedeniyle dava dışı …’nin, davacının alacağından, 455.029,44 TL cezai şart bedelini mahsup ettiği, ayrıca … şirketinin davacıya verdiği bir kısım işlerin askıya alınması nedeniyle davacının 35.683,43 TL kardan mahrum kaldığı anlaşılmaktadır.TBK’nın 112. maddesi gereği davalı davacının bu zararlarını gidermelidir. Bu nedenle mahkemece anılan miktarların davalıdan tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik olmayıp, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekir.Bununla birlikte davacının sunduğu masraflar listesinin 154.899,00 TL olduğu, ancak davacının bu miktarın sahne, masa tefrişat vb eklentilerin sökülüp yeniden monte edilmesi karşılığı ödemeler olduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından, mahkemece bu zarar kalemi yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmayıp, davacı vekilinin bu alacak kalemine yönelik istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir.Ayrıca davacı vekili alacağa yönelik faizin başlangıç tarihi yönünden de hükmü istinaf etmiştir.TBK’nın 117/1 fıkrasında; “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” düzenlemesi yeralmaktadır. Davacı vekili, dava dışı …’ye cezai şartın ödendiği tarih itibarıyla davalının temerrüde düştüğünü belirtmişse de, borçluya yapılmış bir ihtar bulunmadığından, davalının bu tarihten itibaren temerrüde düştüğü kabul edilemez. Ayrıca davacı, cezai şartın ödendiği tarihin temerrüt tarihi olarak kabul edilmemesi halinde, dava öncesi davalıya yapılan ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren alacağa faiz hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. İhtarname ile davacının davaya konu olay nedeniyle uğradığı zarardan, davalının sorumlu olduğu ihbar edilmiştir. Ancak ihtarname; ödeme süresi, ödeme yeri, ödenecek toplam miktar gibi bilgileri içermediğinden, anılan ihtarname ile davalının temerrüde düştüğünden söz edilemez. Nitekim Yargıtay 3. HD’nin 2013/9621 Esas, 2013/12710 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. Davacı tarafından davalının dava tarihinden önce temerrüde düştüğünü gösteren başka bir belge de sunulmadığına göre mahkemece alacağa dava tarihinden itibaren faiz uygulanması da yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmediğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/417 Esas, 2023/56 Karar ve 31/01/2023 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından bakiye harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 8.380,15 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.199,75 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE,4-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/06/2023