Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/475 E. 2023/629 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/475 Esas
KARAR NO: 2023/629
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/06/2022
NUMARASI: 2021/232 Esas, 2022/441 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin sözleşme gereğince davalıya profesyonel fotoğrafçılık hizmeti verdiğini, müvekkil şirket ile davalı/borçlu şirketin uzun süreler boyunca birlikte çalıştığını, bu kapsamda toplam 543 adet fatura tanzim edildiğini ve her bir faturanın davalıya iletildiğini, davalı borçlu şirket tarafından işbu faturaların hiçbirine itiraz edilmediğini, hatta davalı borçlu şirket tarafından işbu faturalara ilişkin bir miktar ödeme yapıldığını ancak borcun tamamının ödenmemesi üzerine davalı şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından takip başlattıklarını, müvekkili şirketin davalı borçlu şirketen bakiye 342.611,74 TL alacağının olduğunu, icra takibine borçlunun haksız ve mesnetsiz itirazı sebebiyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının 543 adet faturanın müvekkili şirkete iletildiği ve bunların hiç birine itiraz edilmediği iddiasının tek taraflı bir iddia olduğunu, davacının öncelikle faturaları ilettiğini ispatlamasının gerektiğini, kabul anlamında olmamak kaydı ile bir faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olması halinde, sadece faturada belirtilen verilerin, fiyat ve sayı yönünden içeriğinin kabulü ile bunlara itiraz edilemeyeceği anlamını taşıdığını, faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımayacağını, davacı taraf, ticari defter kayıtlarına ilişkin herhangi bir veriye ne icra takibinde ne de dava dilekçesinde yer vermediğini, icra dosyasına sunulmuş fatura fotokopilerinin tek başına bir alacak dayanağı olmasının mümkün olmadığını, icra dosyasına sunulan davacının hazırladığı ekstre niteliğinde ki alacak çizelgesinin de ve yine dava dilekçesinin “Deliller” bahsinde ifade edildiği gibi cari hesap ekstresi gibi kabul edilir bir geçerliliği bulunmadığı gibi delil olma vasfının da olmadığını, taraflar arasında herhangi bir “cari hesap sözleşmesi” olmadığını, davacı tarafça müvekkili şirkete daha evvel fotoğraf çekim işi yapıldığını, ancak davacı tarafın davaya dayanak icra takibi ve açmış olduğu davada iddia olunduğu gibi 342.611,74 TL alacağının olmadığını, davacının müvekkilinin yaptığı ödemelerin bir çoğunu yok sayarak kayıtlarına bildirmediğini, icra takip dosyasına dayanak yaptığı gayri resmi alacak listesi ve muavin kayıtlarının uyuşmadığını, nitekim, davacı tarafın kendi kendine gayri resmi bir excel dosyası oluşturduğunu, 2002 yılından itibaren bir borç-alacak listesi oluşturarak bunu icra dosyasına dayanak yaptığını, ancak muavin defter listesinin ise sadece 2011 yılından sonrasını icra dosyasına sunduğunu, bununla da eksik ödeme girişi ya da mükerrer kayıt ile muavin kayıtlarında alacak tutarını yükseltmeye gayret ettiğinin anlaşıldığını, davacının bağlı bulunduğu vergi dairesinden alacak iddiasında bulunulan tüm yıllara ilişkin beyan ettiği kurumlar vergi beyannamesinin celbini talep ettiklerini, bu kayıtlardan davacının alacak miktarının kolayca tespit edilebileceğini, bu işlerin yapıldığı dönemlerde bir müddet için de davacının davalının işyerinde onun kısmi kiracısı olarak bulunduğunu, bu dönemlere ilişkin kira borçlarının da mahsubuna yanaşmadığını, bu hususta tanık dinletmek istediklerini, taraflar arasındaki ihtilaflara ilişkin haller için davalı … Ltd.Şti.ne (AJANS) ait defter, evrak ve kayıtların münhasır delil kabul edileceği ve taraflar arasındaki husumetlerde bunun delil anlaşması niteliği taşıyacağının da sözleşme ile kabul edildiğini, bu nedenlerle haksız ve yersiz olarak açılan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 10/05/2018 TARİH VE 2015/982 ESAS 2018/613 KARAR SAYILI KARARI İLE; Bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğu, bu kapsamda davacı şirket tarafından davalı şirkete faturalar düzenlendiği, davalı tarafça taraflar arasındaki ticari ilişkinin reddedilmediği, davalı tarafça zamanaşımı itirazında bulunulduğu, taraflar arasındaki ihtilaflarda davalıya ait defter evrak ve kayıtların münhasır delil kabul edileceğinin belirtildiği, bu durumda davacı ve davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, davacıya ilişkin vergi beyannamelerinin incelendiği, davalının ilişkiyi inkar etmediği ancak borcu ödediğini iddia ettiği ve bu durumda ispat yükünün davalıya geçtiği, davalının ödeme savunmasının ispatlayacak delilleri dosyaya sunmadığı, davalının zamanaşımı itirazının da genel hükümlere göre 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki davalının itirazının iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.Karar davalı tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 04/03/2021 TARİH VE 2021/179 ESAS 2021/316 KARAR SAYILI KARARI İLE; Tüm dosya kapsamına göre, somut uyuşmazlıkta ispat yükünün davacıda olduğu, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı, uyuşmazlığa konu fatura tarihleri gözönüne alınarak tarafların BA/BS formlarının ilgili idarelerden celbi ile tarafların ticari defter ve kayıtları ile karşılaştırarak sonucu gidilmesi, takibin dayanağı faturalar gereğince zamanaşımı def’inin buna göre değerlendirilmesi gerekirken ispat yükünde hatalı değerlendirme ile davanın kabulü isabetli bulunmadığından istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 09/06/2022 TARİH VE 2021/232 ESAS 2022/441 KARAR SAYILI KARARI İLE; Somut olayda, alacağın konusunu teşkil eden ticari ilişki 818 sayılı Borçlar Kanunun yürürlükte olduğu dönemde başladığından ve taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından eski BK’nun 126/4. maddesi gereğince 5 yıllık zamanaşımı süresinin bulunduğu, 5 yılı aşan alacak talepleri zamanaşımına uğramakla bilirkişi raporunda zamanaşımı seçeneğine göre yapılan hesaplama ve tespitlerih hükme esas alındığı, davalı tarafın defterlerine göre 31.12.2014 tarihi itibariyle davacının 40.919,29 TL borcu bulunduğu, bilirkişi tarafından 5 yıl önce düzenlenmiş faturalara dayalı alacağın zamanaşımına uğradığının kabulü seçeneğine göre yapılan hesaplamada davacı alacağının tespit edilmediği, bunun yanı sıra 2009 yılı sonrası tarafların ticari defter kayıtlarının birbirini teyit ettiği ve davalı ticari defterleri ile ikrar edilen 40.919,29 TL davacı alacağının bulunduğu gerekçelerine istinaden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine vaki itirazın kısmen iptali ile takibin 40.919,29 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte devamına, fazlaya ilişkin kısmın zamanaşımı nedeni ile reddine, alacağın likit olması nedeniyle alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; her ne kadar yerel Mahkeme tarafından taraflar arasında eser sözleşmesinden kaynaklanan bir ilişki olduğu kabulüyle 5 yılı aşan alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığı kabul edilmişse de, taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesine değil, hizmet sözleşmesine dayandığından zamanaşımı süresi 10 yıl olup takibe konu alacakların zamanaşımına uğramadığını, takip konusu faturaların zamanaşımına uğramadığını, müvekkili şirketin, davalı şirketin talimatları ve bilgisi dahilinde pek çok kez aradaki ilişki çerçevesinde davalının müşterilerine fotoğrafçılık hizmeti verdiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile bir eser sözleşmesinden söz edilecekse dahi bu sözleşmenin müvekkili şirket ile müvekkil şirketin fotoğraf çekimini yaptığı kişi ya da şirket arasında kurulması gerektiğini, zira müvekkili şirketin fotoğraf çekimini davalının bulduğu müşteri için yapmakta olup ancak davalıya yalnızca hizmet verdiğini, hiçbir kabul anlamına gelmemek ve aleyhe beyan teşkil etmemek kaydı ile, bir an için taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yerel Mahkeme kararında ifade edildiği gibi eser sözleşmesi olduğu ve bu nedenle alacağın 5 yıllık zamanaşımına tabii olduğu kabulü halinde, takip tarihine göre 01.04.2009 tarihinden önceki alacakların zamanaşımına uğradığı kabul edilse dahi yerel Mahkeme tarafından TBK’nun 102 madde hükmünün hiçe sayılarak karar verildiğini, kararda bu hususa ilişkin bir gerekçeye yer verilmediğini, bu maddenin uygulanması halinde takip tarihi itibariyle hesaplanan müvekkili şirket alacağının zamanaşımına uğramadığını, ayrıca TBK’nun 154. madde hükmünün uygulanması gerektiğini, zira davalının, kısmi ödeme yaptığını ileri sürdüğünden bu durumda kısmi ödemenin, zamanaşımı süresini keseceğini ve sürenin yeniden işlemeye başlayacağını, her halükarda davalının fatura bedellerini ödediğini ispat edememesi nedeniyle davanın kabulü gerektiğini, zira bu davada ispat yükünün (hiçbir şekilde aleyhe beyan teşkil etmemek kaydı ile) ödeme savunmasında bulunan davalı tarafa geçtiğini, HMK’nun 222/3 maddesihde (mülga HMK madde 220/3) açıkça hüküm altına alındığı üzere davalının ibraz etmediği 2009 yılına kadar olan ticari defter kayıtlarının, tarafları lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiğini, bu minvalde müvekkili şirketin ticari defterleri ile alacağın ispatlandığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, davacının faturadan kaynaklı alacağın tahsili amacı ile davalı aleyhinde başlattığı takibe karşı davalı itirazının iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 31/03/2015 tarihinde muavin defter kayıtları, cari hesap ekstresi, fatura listesi ve 543 adet fatura ve cari hesap alacağı ekstresinden kaynaklı olarak 342.611,74 TL asıl alacağın borçludan tahsili talepli takip yapıldığı, takibe borçlunun itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın iptali davasının yasal bir yıllık süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Dairemizin kaldırma kararından önce Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmıştır. 02.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davaya konu faturaların başlangıcının 09.01.2002 tarihi olup, son fatura tarihinin 19.11.2012’ tarihi oluğu, davacının 2003 ve 2004 yıllarına ait yevmiye defteri ile defteri kebirlerinin 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yılları Envanter defterlerinin bulunmadığı, eksik tutulan veya hiç tutulmayan ticari defterler ile dava konusu alacağın varlığının ve miktarının incelenmesi ve tespit edilmesinin mümkün olmadığı, davalı tarafın 2008 yılı öncesi yevmiye, defteri kebir, envanter defteri ile 2008 yılı yevmiye, defteri kebiri ibraz edilmediğinden 2008 yılı öncesindeki borç/alacak durumunun tespit edilebilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın mevcut ticari defter kayıtları ile dosyaya sunduğu davaya konu alacak listesindeki tutarların birbirinden farklı olduğu, davacı tarafın 2008 yılı Yevmiye Defterinde davalı tarafın, 372.161,76 TL borçlu iken, davalı tarafın 2008 yılı Envanter Defterinde davacı taraf, 79.721,49 TL alacaklı olarak yer aldığı, iki taraf arasında 2008 yılı sonu itibariyle 292.440,27 TL fark bulunduğu, dava konusu alacak tutarı her iki tarafta farklı iken, davanın açıldığı 2015 yılına kadar karşılıklı hesap mutabakatı yapılmadığı, davalı tarafın 2008 yılı ve öncesi ticari defterleri ibraz edilmediğinden, 2008 yılı ve öncesinden kaynaklanan dava konusu alacaklara ait faturaların davalıya iletildiği ve davalı tarafından kabul edildiğine ilişkin bir tespit yapılamadığı, davalının ticari defterlerine göre 31.12.2014 tarihi itibariyle davacı tarafa 40.919,29 TL borçlu gözüktüğü, davacı tarafın defterlerinde ise aynı tarih itibariyle 347.520,20 TL alacak yer aldığı, ancak davacının 2003 ve 2004 yıllarına ait ticari defterleri ibraz edilmediğinden bu alacağın doğrulanmasının mümkün olmadığı, davalının zamanaşımı talebinin kabul edilmesi halinde 01.04.2009 tarihinden dava tarihine kadar (davacının alacak listesine göre; 19.03.2009 tarihindeki alacak 396.943,14 TL iken, 07.05.2014 tarihindeki alacak 342.611,14 TL’ye inmiştir.) borçlandığı tutardan 54.332 TL daha fazla ödeme yaptığı, bu tarihten itibaren yeni bir borcunun oluşmadığının tespit edildiği belirtilmiştir.09.02.2018 tarihli tarihli bilirkişi ek raporunda; İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığımın 08.052017 tarihli yazısı ekinde yer alan davacıya ait beyannamelerin incelenmesinde, 2010 yılı için davacının defterlerine göre davalıdan 449.705,59 TL alacağı gözükürken Maliye Bakanlığına verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde alacaklarının toplamının (yalnızca davalıdan olan değil, tüm müşterilerinden olan alacak toplamı) yalnızca 100.595,00 TL olduğu, 2011 yılı için davacının defterlerine göre davalıdan 412.174,73 TL alacağı gözükürken Maliye Bakanlığına verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde Alacaklarının toplamının (yalnızca davalıdan olan değil, tüm müşterilerinden olan alacak toplamı) yalnızca 183.357,93 TL olduğu, 2012 yılı için davacının defterlerine göre davalıdan 393.833,65 TL alacağı gözükürken Maliye Bakanlığına verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde Alacaklarının toplamının (yalnızca davalıdan olan değil, tüm müşterilerinden olan alacak toplamı) 485.857,44 TL olduğu, 2013 yılı için davacının defterlerine güre davalıdan 354.882,89 TL alacağı gözükürken Maliye Bakanlığına verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde Alacaklarının toplamının (yalnızca davalıdan olan değil, tüm müşterilerinden olan alacak toplamı) 410.807,59 TL olduğu, 2014 yılı için davacının defterlerine göre davalıdan 347.520,20 TL alacağı gözükürken Maliye Bakanlığına verdiği kurumlar vergisi beyannamesinde Alacaklarının toplamının (yalnızca davalıdan olan değil, tüm müşterilerinden olan alacak toplamı) 463.274,50 TL olduğu, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 yılı KDV Beyannameleri Listelerinin incelenmesinde, Vergi dairesinden alınan listelerde toplam KDV’lerin yer aldığından bu listelerden dava konusu alacağa ilişkin bir bilgi elde edilemediği, davalıya ait beyannamelerin incelenmesinde; 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinde yer alan bilançolarda şirketin toplam borçlarının yer aldığı, bilançolarda borçların hangi firmalara olduğuna ilişkin detay bilgi bulunmadığı, Kurumlar vergisi beyannamelerinde yer alan bilançolarla herhangi bir taraftan alacağı ve herhangi bir tarafa borcu ispat etmek muhasebe tekniği açısından mümkün olmadığı, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarına ilişkin aylar itibarıyla KDV beyannamelerinde şirketin, o KDV dönemindeki satışlarından hesapladığı KDV’ler ve o dönemdeki alışlar ve giderlerden kaynaklanan indirilecek KDV’lerin yer aldığı, KDV beyannamelerinde hangi firmadan ne kadar mal ve hizmei alındığında ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmadığı, bu nedenle KDV beyannamelerinde yer alan bilgiler ile herhangi bir taraftan alacağı ve herhangi bir tarafa borcu ispat etmek muhasebe tekniği açısından mümkün bulunmadığı bildirilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra ilk derece Mahkemesince tarafların BA/BS kayıtlarının celbinden sonra tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmıştır. 05.04.2022 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 2003 ve 2004 yıllarına ait yevmiye defteri ile defteri kebirlerinin, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yılları envanter defterlerinin bulunmadığı, yine 2014 yılı yevmiye defterinin dışındaki hiçbir defterde kapanış tasdikinin bulunmadığı, ticari defterlerin bu şekliyle TTK açısından delil niteliğinde olmadığı ve takdiri delil olduğu kanaatine varıldığı, davalının 2008 yılına ait yevmiye defteri ile defteri kebirinin, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007 yılları yevmiye, defteri kebir ve envanter defterlerinin bulunmadığı, 2009 yılı ve devamı defterlerin tasdiklerinin tam olduğu, ancak silsile yolu ile önceki dönem devirlerin tespit edilememesi sebebi ile ticari defterlerin bu şekliyle TTK açısından delil niteliğinde olup olmadığının Mahkemeye sunulduğu, tarafların ticari defterlerinin ilişkinin başladığı 2002 yılından 2014 yılına kadar silsile halinde karşılıklı olarak dava konusu alacak miktarını ispatlamaya yarar şekilde ibraz edilmediği, davalının 2009-2014 yılları arası ticari defterlerinin tamamının ibraz edildiği, önceki dönemlerinin ibraz edilmediği, bu itibarla taraf ticari defterlerinin sahipleri lehine delil teşkil edemeyeceği, ancak 2009-2014 yılları arası devir bakiyeleri hariç tespit edilen düzeltme ile tarafların işlem kayıtlarının birbirini teyit ettiği, devreden bakiyesi düşük olan davalı ticari defter bakiyesi dikkate alınarak aynı zamanda davalının istinaf dilekçesinde zamanaşımı hariç kabul ettiği miktar 40.919,29 TL’nin ihtilafsız davacı alacağı olarak kabul edilebileceği, davacının ticari defterlerinde kayıtlı 2008 yılı devreden alacak miktarı olan 372.161,76 TL’nin ispatlanması gerektiği, celp olunan davalıya ait 2004-2008 temmuz dönemleri B/A formlarına göre davalının 272 adet fatura karşılığı KDV hariç 1.077.540,00 TL davacıdan alım bildiriminde bulunduğu, dosyaya sunulan fatura örnekleri ve listelerine göre ise davacının bu dönem için 279 adet fatura düzenlediği, BA formları ile bildirilen tutar KDV hariç olduğundan bildirimlere göre oluşan toplam fatura bedelinin KDV dahil 1.271.497,20 TL olduğu, davacının ticari defterlerinde 2008 yılı sonu itibari ile davalıdan alacağı 372.161,76 TL olarak kayıtlı olduğundan bu miktar haricindeki miktarın tahsil edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davalının 2004 yılında 75 adet fatura karşılığı 129.890,09 TL alım olarak bildirimde bulunduğu (KDV dahil 153.270,30 TL), davacının ticari defterlerinde 2005 yılına devreden alacak miktarının 108.613,76 TL olduğu, 2004 yılı ticari defterlerinin ibraz edilmediği, ancak bildirimde bulunulan alım miktarı talep edilen miktardan fazla olduğundan (davacının bu miktardan fazla ödeme yaptığını ispat etmesi haricinde) bu miktarın alacak olarak kabul edilebileceği, alacak listesinde 2003 yılından devir edilen 48.107,25 TL’nin ise 2003 yılı BA bildirimleri bulunmadığından davacı alacağından tenzil edilmesi gerektiği, davacının ticari defterlerinde alacağının 31.12.2014 tarihi itibari ile 347.520,20 TL olarak kayıtlı olduğu, bu miktardan ispat edilemediği kanaatinde olduğu 2003 yılı devredeni 48.107,25 TL’nin mahsubu ile davacı alacağının 299.412,95 TL olduğu, davacının dosyaya sunduğu alacak listesindeki 342.611,14 TL alacak bakiyesine göre ise alacağının 294.503,89 TL olduğunun hesaplandığı, davalının zamanaşımı hususundaki iddiasına göre dava konusu alacağın hesaplanması halinde ise, BK’nun102. maddesine göre yapılan ödemelerin ilk muaccel olan borca sayılması gereği esasınca 5 yıllık zamanaşımında dahi, takip tarihi itibari ile hesaplanan 294.503,89 TL alacağın davacı alacağı olarak kabul edilebileceği, Mahkemenin takip tarihinden 5 yıl önce düzenlenmiş (01.04.2010) fatura alacaklarının zamanaşımına uğradığı kanaatinde olması halinde ise o tarihteki alacak bakiyesi olan 386.550,59 TL’nin takip tarihinde tespit edilen 294.503,89 TL’den büyük olması sebebi ile davalının borçlu olmadığı, ancak davalı ticari defter bakiyesi ile ikrar edilen 40.919,29 TL’nin davacı alacağı olarak kabul edilebileceği bildirilmiştir.Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesizdir. Uyuşmazlık, takip tarihi itibari ile davacının, davalıdan alacaklı olup olmadığı ve miktarı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacı tarafından, davalıya fotoğraf çekimine ilişkin verilen hizmet sebebiyle düzenlenen 543 adet faturanın bir kısmının ödendiği iddia edilerek bakiye kısım bakımından icra takibinin yapıldığı ve akabinde işbu davanın açıldığı anlaşılmış olup Dairemizin kaldırma kararında, davalının savunmasının bağlantılı bileşik ikrar niteliğinde olduğu ve buna göre davacının, faturalar gereğince hizmet verdiğini, faturaların davalıya tebliğ edildiğini usulüne uygun delillerle ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. “…Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nın 222. maddesinde yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Ticari defterler uyumlu değil ise muntazam tutulmuş olsun veya olmasın sahibi aleyhine delil olacaktır. Ancak defterlerden biri muntazam olsa da her iki defter de sahibi aleyhine kayıt içeriyor ise aleyhe delil sayılma yönünden öncelikle iddiasını ispat yükü altında olan taraf defterleri aleyhine delil sayılmalıdır. Yani ispat yükü altında olan taraf kendi defterindeki aleyhe kayıtları bertaraf edecek şekilde karşı tarafın aleyhine olan ticari defterler kayıtlarından yararlanmamalıdır. Bunun sonucu ise aleyhe kayıtların uyuşmayan kısmından ispat yükü altında olan tarafın yararlanamayacağı kabul edilmelidir. Çünkü ispat yükü, uyuşmazlık konusu hususlar için olup, karşı tarafın ileri sürmediği bir husus için ispat yükü de söz konusu olamayacağından bu sonuca varılması usul kurallarının da temel bir sonucudur..” (Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/3447 Esas 2022/3634 Karar sayılı ilamı). Somut olayda, davacı tarafından davalıya keşide edilen ilk faturanın 09.01.2002 ve son faturanın ise 19.11.2012 tarihli olduğu, davacının 2003 ve 2004 yıllarına ait yevmiye defteri ile defteri kebir ve 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait envanter defterlerinin bulunmadığı, davacının sunduğu ticari defterler üzerinden ilk yapılan tespite göre davacı 31.12.2005 yılı sonu itibariyle davalıdan 203.853,78 TL alacaklı iken en son yapılan tespite göre ise davacının 31.12.2014 yılı sonu itibariyle davalıdan 347.520,20 TL alacaklı olduğu, davalının 2008 yılına ait yevmiye defteri ile defteri kebiri ve 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarına ait yevmiye, defteri kebir ve envanter defterlerinin bulunmadığı, sunulan ticari defterlere göre davalının 31.12.2014 yılı sonu itibariyle davacıya 40.919,29 TL borçlu olduğu anlaşılmıştır. Ticari defterler arasındaki 306.600,91 TL tutarındaki farkın 292.440,27 TL’lik kısmının 2008 yılı ve öncesinden kaynaklandığı, ancak davalı tarafın 2008 yılı ve öncesi defterlerini ve davacı tarafın ise, 2003 ve 2004 yıllarına ait yevmiye, defteri kebir, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008 yılları envanter defterlerini ibraz edememesi sebebiyle bu farkın nedeninin tespit edilemediği, her iki tarafça ibraz edilemeyen defterler bulunduğundan ve defterler karşılıklı olarak teyit edilemediğinden sonuç alacağın doğrulanmasının da mümkün olmadığı, ancak 2009 yılı öncesi devir bakiyesi hariç tutulduğunda tarafların 2009-2014 yılları arası ticari defteri karşılaştırıldığında 0,60 TL kayıt farkı ve davalının ibraz ettiği 12.07.2010 tarihli 7.787,00 TL bedelli havalenin davacı kayıtlarında yer almadığı, bu farklar gözardı edildiğinde kayıtların birbirini teyit ettiği, bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Dairemizin kaldırma kararı uyarınca celbedilen davalının BA bildirimleri 2004 yılından başlamakta olup bilirkişi tarafından 2009 öncesi dönem bakımından davalıya ait BA bildirimlerinin ve davacıya ait ticari defterlerin kıyaslanması suretiyle davacının 294.503,89 TL alacaklı olduğu hesaplanmış ise de, 6100 sayılı HMK’nun 222/4 maddesine göre, açılış ve kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari kayıtlar sahibi aleyhine delil teşkil edeceğinden somut olayda da davacının ticari defterlerinin bu nitelikte olmaması sebebiyle lehine delil olma gücü bulunmadığından davalının ticari defterlerinde kendi aleyhinde olan kayıtlarda davacıya 40.919,29 TL borçlu olduğu dikkate alındığında davacının, davalıdan bu miktar kadar alacaklı olduğunu kabul etmek gerekir. Öte yandan taraflar arasındaki ilişki Mahkemece tespit edildiğinin aksine hizmet sözleşmesi niteliğinde olup 10 yıllık zamanaşımına tabi olsa da bu hususun da açıklanan sebeple sonuca bir etkisi olmayacaktır. Sonuç olanak mevcut duruma göre, davalı incelenen ticari defterlerine göre davacıya 40.919,29 TL borçlu olarak görüldüğünden artık aleyhine olan bu miktar yönünden davalının, davacıya borçlu olduğunu kabul etmek gerekir. Bu miktar üzerinden icra takibinin devamına yönelik Mahkemece tesis edilen karar isabetli olup davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/232 Esas, 2022/441 Karar ve 09/06/2022 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/05/2023