Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/418 E. 2023/496 K. 04.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/418 Esas
KARAR NO: 2023/496
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 08/12/2022
NUMARASI: 2022/181 Esas, 2022/876 Karar
DAVA: ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/05/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında 27/05/2006 tarihli … Reklam ve Tanıtım Sözleşmesi akdedildiğini, daha sonra 01/06/2006 tarihli Mutabakat Metni ile 2 yıllık … Reklâm ve Tanıtın Kampanya süresinin 1. yılını ve ödemelerini davalının garanti ettiğini, 2. yılın ise yanların karşılıklı mutabakatına bırakıldığını, tarafların daha sonra tekrar bir araya gelerek 27/05/2006 tarihli sözleşme ve 01/06/2006 tarihli Mutabakat Metni’nin fesih ve iptali yönünde karşılıklı mutabakata vardıklarını ve bunların yerine geçerli olacak 06/09/2006 tarihli 11 maddelik Mutabakat Metnini kaleme alarak karşılıklı kabul ve imza ettiklerini, davalı şirketin müvekkili şirkete 875.000,00 TL + KDV ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, iş bu bedelin müvekkiline ödenmesi doğrultusunda 14/09/2006 tarihli tutanakla müvekkilinin daha önce davacı şirketten teslim aldığı çeklerin … Bankası, … nolu, 03/07/2006 tarihli 100.000,00 TL miktarlı, … Bankası … nolu 05/08/2006 tarihli, 150.000,00 TL miktarlı çeklere karşılık davalı şirketin … Bankası … nolu hesabından yaptığı 250.000,00 TL’lik ödemenin mahsup edilerek diğer çeklerin iade edildiğini, dava konusu olan … Bankası, … nolu 31/10/2006 tarihli, 82.500,00 YTL miktarlı, … Bankası, … nolu 04/11/2006 tarihli 200.000,00 TL miktarlı, … Bankası, … nolu 02/12/2007 tarihli 200.000,00 TL miktarlı, … Bankası, … nolu 06/01/2007 tarihli 200.000,00 TL miktarlı, … Bankası, … nolu 06/02/2007 tarihli 100.000,00 TL miktarlı çeklerin keşide edilerek müvekkili şirkete teslim edildiğini, ancak davalı yanın, … nolu 31/10/2006 tarihli, 82.500,00 .TL miktarlı çek ile .. nolu 04/11/2006 vadeli, 200.000,00 TL miktarlı çekin ödeme günleri geldiğinde davalı şirketin bankaya çeklerin şirketin temsil ve ilzama yetkili bulunan … ve … tarafından birlikte imza edilmesi gerekirken tek başına … tarafından imzalandığından bahisle ödemeden men talebinde bulunduğunu, çeklerin ödenmediğini, oysa davalı şirketin bir taraftan bu işlemleri yaparken diğer yandan da ödemeden men talimatı verdiği … nolu, 31/10/2006 tarihli, 82.500,00 TL bedelli çeke “gönderen: …, alıcı: … San. Tic. A.Ş. … çek bedeli açıklamalı olarak 40.000 YTL” ödeme yaptığını, davalı yanın ödemeden men talimatı vermesi üzerine diğer 02/12/2007 vadeli 200.000.00 TL, 06/01/2007 vadeli, 200.000,00 TL miktarlı, … nolu 06/02/2007 vadeli, 100.000,00 TL bedelli çeklerinde bankaya ibraz edildiğini ve bu çeklerin de ödemeden men talimatı ve rıza dışı elden çıktığı iddiasıyla ödenmediğini, bedelin ödenmesi konusunda ihtar çekerek davalıya 5 günlük süre verildiğini, ancak davalı yanın bu süre içinde de müvekkiline olan borçlarını ödemediğini, taraflar arasında ilk olarak 27/05/2006’da sözleşme imza edilirken davalı şirket yönetim kurulu üyeleri …, … ve avukatları … tarafından müvekkiline sunulan imza sirkülerinde “Yönetim Kurulu Başkanı … ile Yönetim Kurulu Başkan vekili veya yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin şirket ünvanı altına atacakları müşterek imzaları ile şirketi en geniş şekilde temsil ve ilzam etmeye yetkili kılınmışlardır.” ibaresine istinaden … ve …, gerek 27/05/2006 tarihli sözleşmeye ve gerekse bundan sonra yapılan tüm mutabakat metinlerine yetkili iki kişi olarak birlikte imza attıklarını, davalıların işlemlerde onay ve icazetlerinin bulunduğunu, müvekkiline teslim edilen 03/07/2006 ve 05/08/2006 tarihli çekleri şirket hesabı olan … Bankası … hesabından 250.000,00 TL ödeyerek müvekkili ile olan sözleşmeleri, ticari bağlantısını ve müvekkiline yapılacak ödemeleri kabul ettiğini bizzat ortaya koyduğunu, sözleşme ve mutabakatlar gereğince müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, çeklere men talimatı verilmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalı yanın reklam kampanyası sözleşmesinin imza edilmesi tarihinin başlangıcından bu yana müvekkiline eski imza sirkülerini (26/02/2003 tarihli) tevdii ederek hareket etmesinin ticari ilişkinin başından beri hile ve desiselere başvurduğunu ortaya koyduğunu, davacı yanın eski imza sirküleriyle hareket ettikten sonra müvekkilinin sunduğu hizmet bedelini ödemeye gelince bu imza sirküsünün geçerli olmadığı, geçerli olanın 01/03/2005 tarihli imza sirküsü olduğu, yetkisiz temsil ve ilzam olduğu iddiasında bulunmasının BK., TTK. ve Yargıtayın kararları doğrultusunda kendisini sorumluluktan kurtarmayacağını, davalı şirket yönetim kurulu üye ve ortakları …, … ve … aleyhine İstanbul C. Başsavcılığının 2006/48500 Soruşturma numarası ile nitelikli dolandırıcılık, kıymetli evrakta sahtekarlık ve karşılıksız çek düzenlemekten, ayrıca davalıların, çeklerin rıza dışı ellerinden çıktığı söylemleri nedeniyle haklarında iftira suçundan dolayı suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek müvekkili ile davalılar arasında imzalanan 06/09/2006 tarihli mutabakat metninin 8. maddesi gereğince davalıların müvekkiline ödemeyi taahhüt ettikleri 875.000,00 TL + KDV toplam 1.032,500,00 TL bedelin ödenmeyen 742.500,00 TL’si ile yine mutabakat metninin 10. maddesi uyarınca 500.000 USD cezai şart karşılığı olan 739.800,00 TL’nin tazminini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddia ettiği sözleşmenin tarafların serbest iradeleri ile oluşmuş bir alım satım akdi olmadığını, açılan davada davacı tarafından kesilen faturanın 250.000,00 TL olduğunu bu paranın da ödendiğini, davacı tarafın dosyaya sunduğu 27/05/2006 tarihli … reklam ve tanıtım kampanyası sözleşmesi gereği ifa için öngörülen sürenin 15/08/2006 tarihi olduğunu, bu belirlenen vadeye rağmen davacının edimini ifa etmediğini ve BK’nun 101 ve devam maddeleri uyarınca temerrüde düştüğünü, 06/09/2006 tarihli mutabakat metnine göre yine davacının edimini ifa etmesi için öngörülen sürenin 12/09/2006 tarihi olduğunu, bu tarihte de davacı tarafın edimini ifa etmeyerek ikinci kez temerrüde düştüğünü, davacı tarafın iki kez mütemerrit olduktan sonraki tarih olan 14/09/2006 tarihinde yetkisiz temsilciye kısmi ifada bulunduğunu, ifanın kabul edilebilmesi için TMK’nun 687 gereğince menkul mal üzerindeki zilyetliğin devrinin gerektiğini, ayrıca menkul mal tesliminin yetkili temsilciye yapılması gerektiğini, BK 87. maddesinde yazılı açık bir ifanın da söz konusu olmadığını, dolayısıyla taraflar arasında B.K. 182. maddesi gereğince uygulanabilir, inikad etmiş ve karşılıklı borç doğuran bir sözleşme olmadığını, 27/05/2006 tarihli sözleşme ile taahhüt edilen ürün yerine başka bir ürün teslimi halinde uyuşmazlığın BK’nun 94 ve 194. maddelerine göre çözümlenebileceğini, 06/09/2006 tarihli mutabakat metni incelendiğinde, bedelin ödeme tarihinin boş bırakıldığının görüleceğini, bu nedenle muaccel hale gelmiş bir borcun da söz konusu olmadığını, talep edilen cezai şartın sözleşmede sonradan davacı tarafca doldurulduğunu, davacının dayandığı 06/09/2006 tarihli mutabakat metni bedelinin sözleşme bedelinden çok düşük olup ana para miktarını geçer şekilde cezai şart belirlenmiş olmasının hayatın olağan akışına da ters düştüğünü, mutabakat metinin akdedildiği sırada boş bırakılan cezai şarta ilişkin bölümlerin sonradan elle doldurulmuş olduğunu, tarafların ne parafını ne de imzasını içermediğini, hayatın olağan akışına da ters düştüğünü, bu hususa ilişkin Savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/670 E. sayılı dosyasında menfi tespit davası açtıklarını, davaların birleştirilmesi gerekitğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 11/05/2017 TARİH VE 2014/803 ESAS 2017/367 KARAR SAYILI KARARI İLE; Yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemlere davalı şirket tarafından icazet verildiği ve sözleşmenin benimsendiği anlaşıldığından yetkisiz temsilcilerin yapmış oldukları tasarruflardan davalı şirketin sorumlu olduğu sonucuna varılarak davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine; davalı şirket tarafından açılan İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/21 esas sayılı davasında verilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen karar gereği 742.500,00 TL alacağın davalı Müflis … San. Ve Tic. A.Ş’nin iflas masasına kayıt ve kabülüne, talep edilen cezai şartın ise, 818 sayılı BK’nun 158/1 maddesinde düzenlenen seçimlik cezai şart olup, davacının hem alacağın ifasını hemde cezai şartı bir arada isteyemeyeceğinden cezai şart talebinin reddine dair karar verilmiştir. Karar, davalı şirket tarafından, kayıt kabul yönünden istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 15/10/2020 TARİH VE 2020/1669 ESAS 2020/1881 KARAR SAYILI KARARI İLE; “… Davanın 24/11/2006 tarihinde açıldığı, yargılama devam ederken … Sanayi ve Tic. A.Ş’nin Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2012 gün ve 2010/36 Esas sayılı kararı ile iflasına karar verildiği, kararın 26/6/2012 tarihinde kesinleştiği, şirketin iflasla tüzel kişiliğinin sona erdiği ve davayı takip yetkisinin iflas idaresine geçtiği, … Sanayi ve Tic. A.Ş adına iflas idaresi memurluğundan alınan vekâletnamenin dosyaya sunulmadığı ve taraf teşkilinin sağlanmadığı…” gerekçeleri ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 14/10/2021 TARİH VE 2020/631 ESAS 2021/759 KARAR SAYILI KARARI İLE; Bir önceki Dairemizce kaldırılan kararda belirtilen gerekçeler doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 742.500,00 TL alacağın davalı müflis … Sanayi ve Tic. AŞ’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, cezai şarta yönelik alacak talebinin reddine, davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine dair karar verilmiştir. Davacı şirket tarafından, cezai şart talebine ve davalılar … ve …’a yönelik verilen ret kararı ile davalı şirket tarafından ise, kayıt kabul kararı istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 17/02/2022 TARİH VE 2022/215 ESAS 2022/187 KARAR SAYILI KARARI İLE; “…Somut uyuşmazlıkta, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2012 gün ve 2010/36 Esas sayılı ilamıyla davalı şirketin iflasına karar verilmesiyle bu davalı yönünden dava kayıt kabul davasına dönüşmüştür. İİK’nın 235/3. maddesine göre, kayıt kabul davası basit yargılama usulüne tabi olup, diğer davalılar ile ilgili alacak davası yazılı yargılama usulüne tabidir. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, iflas eden şirket yönünden davanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedildikten sonra, tabi olduğu yargılama usulüne uygun olarak yargılama yapılarak karar verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …” gerekçeleri ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Dairemizin kaldırma kararından sonra Mahkemenin 2022/181 Esas sırasına kaydedilen dosyanın 16/06/2022 tarihli celsesinde, müflis … San ve Tic. AŞ”ye karşı açılan davanın bu davadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, yargılamanın yeni esas üzerinden devamına karar verildiği ve dosyanın, Mahkemenin 2022/455 Esas sırasına kaydedildiği, Mahkemenin 2022/181 Esas sayılı dosyasında ise davalılar … ve … ile ilgili yapılan yargılama neticesinde aşağıdaki şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 08/12/2022 TARİH VE 2022/181 ESAS 2022/876 KARAR SAYILI KARARI İLE; Taraflar arasındaki 06/09/2006 tarihli sözleşmeye uygun olarak davalı şirket tarafından davacıya 250.000,00 TL’lik ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin davalı şirketin ticari defterlerinde ve borç protokolleri uyarınca düzenlenen çeklerin ise, her iki taraf ticari defterlerinde yer aldığı, sözleşmenin her ne kadar Anonim Şirketi temsile yetkili kişiler tarafından imzalanmamış ise de, Anonim Şirket tarafından benimsenmiş olduğu, bu sebeple davalı şirketi bağlamayacağının iddia edilmesinin hakkın kötüye kullanımı olduğu, davalı … San. Tic. A.Ş.’nin 01/03/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine 3 yıl süre ile seçilen …’ın yönetim kurulu başkanlığına, …’ın başkan yardımcılığına, …’ın ise yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, yönetim kurulu başkanı …’ın ve yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ın şirket ünvanına havi kaşe altına atacakları müşterek imzaları ile şirketi her hususta temsil ve ilzam edeceklerinin, borç ve taahhüt altına sokabileceklerinin kararlaştırıldığı, kararın 17/03/2005 tarihinde tescil edildiğinin 22/05/2005 tarihli 6265 sayılı ticaret sicil gazetesinin yapılan incelenmesinden anlaşıldığı, davacı ve davalı … San. Tic. A.Ş. arasında akdedilen 27/05/2006 tarihli sözleşme ve 06/09/2006 tarihli mutabakat metninin, … San. ve Tic. A.Ş. adına … ile … tarafından imzalandığı, 14/09/2006 tarihli belgenin … San. ve Tic. A.Ş.’nin ortağı ve başkan yardımcısı olan … tarafından imzalandığı, her ne kadar sözleşme, 06/09/2006 tarihli mutabakat belgesi ve 14/09/2006 tarihli belge, … San. Ve Tic. A.Ş.’nin yetkili temsilcileri olan …, …’ın müşterek imzası ile imzalanmamış ise de bu sözleşmeler kapsamında verilen çeklerin davalı şirketin ve davacı şirketin ticari defterlerindeki kayıtlarda yer aldığı, mutabakat belgesi kapsamında davacıya ödeme yapıldığı, yapılan 250.000,00 TL’lik ödemelerin davacı şirketin ve davalı … şirketinin ticari defterlerindeki kayıtlarında bilirkişilerce tespit edildiği, sözleşme hükümlerinin davalı … Hazır Giym. San. Tic. A.Ş. tarafından benimsendiği anlaşıldığından 06/09/2006 tarihli mutabakat belgesinin ve 14/09/2006 tarihli belgenin davalı … A.Ş.’yi bağladığı, … ve …’ın bu sözleşmeleri davalı … San. Tic. A.Ş. adına imzaladıkları, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemlere davalı şirket tarafından icazet verildiği ve sözleşmenin benimsendiği anlaşıldığından yetkisiz temsilcilerin yapmış oldukları tasarruflardan davalı şirketin sorumlu olduğu sonucuna varılarak davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalılar Yunus ve … hakkında yetkisiz temsilci olarak yapmış oldukları işlemlere dosyası tefrik edilen müflis şirket tarafından icazet verildiğinin anlaşılması sebebiyle açılan davanın reddine karar verildiğini, müvekkil şirket tarafından sözleşme konusu hizmetler tam olarak yerine getirilmiş olmasına rağmen, çeklere davalı şirket yönetim kurulu üyelerinden … tarafından imza atılması, akabinde dosyası tefrik edilen müflis şirketin, yetkisiz temsilcilerin yapmış oldukları işlemlere bir takım davranışarla icazet verdiğinin anlaşılması ve çeklerin vade tarihi geldiğinde yetkisiz temsil bahanesi ile ödemeden men talimatı verilmesinin çelişkili davranışlar olduğunu ve davalı şirket ile yönetim kurulu üyesi diğer davalıların kötü niyetli hareket ettiğini gösterdiğini, çekin yetkisiz temsil yoluyla düzenlenmiş olmasından doğan hukuki sorumluluğun TTK’nun 678. maddesinde düzenlendiğini, tüzel kişi adına kambiyo senedi düzenlemek hususunda birlikte imzanın şart koşulduğu durumlarda, düzenleyen olarak çek yaprağına tek başına imza atan yetkilinin de bu madde gereği çek bedelinin ödenmesinden şahsen sorumlu olacağını, bu madde ile TBK’nun yetkisiz temsil ile ilgili hükümlerine önemli bir istisna getirildiğini, bu madde ile, kambiyo senetlerinde senet hamilinin, Borçlar Hukuku anlamında yetkisiz temsilciyle işlem yapana göre daha fazla korunduğunu, yerel mahkemenin, davalılar hakkında husumet yokluğundan red kararı verildiğinin anlaşıldığını, zira gerekçeli kararda ”yetkisiz temsilcilerin yapmış oldukları tasarruflardan dosyası tefrik edilen müflis şirketin sorumlu olduğu sonucuna varılarak davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine” demek suretiyle husumetin işlemlerine icazet verilen yetkisiz temsilcilere yöneltilmemesi gerektiğinden, husumet yokluğundan davalılar yönünden davanın reddine karar verildiği çıkarımının yapıldığını, ilk derece mahkemesinin, kesinlikle kabul etmemekle beraber, gerçek kişilerin işlemlerine icazet verilmiş olması nedeniyle husumet yöneltilemeyeceğini kabul ediyorsa davalı gerçek kişilere borç hakkında dava açılamayacağı yani husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar vermesi gerektiğini, bu nedenle maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, bakiye iş bedeli ile cezai şart alacağının tazmini istemine ilişkin olup yargılama devam ederken Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2012 tarih ve 2010/36 Esas 2012/422 Karar sayılı sayılı kararı ile, … San. ve Tic. A.Ş.’nin iflasına karar verilmesi sebebiyle adı geçen şirket yönünden davanın tefrik edildiği, işbu eldeki davada ise, davalılar … ve …’ın söz konusu müflis şirketin yönetim kurulu üyeleri olmaları sebebiyle müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından bahisle adı geçen davalılardan talepte bulunulduğu anlaşılmıştır. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/05/2012 tarih ve 2010/36 Esas 2012/422 Karar sayılı sayılı kararı ile, … San. ve Tic. A.Ş.’nin iflasına ve iflasın 24/05/2012 tarih saat 10:46 itibariyle açılmasına karar verildiği, kararın 26/6/2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafın, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/850 esas sayılı dava dosyası ile, müflis … San ve Tic. AŞ ile haklarındaki dava sonrasında tefrik edilen … ve …’tan alacak ve cezai şart isteminde bulunduğu, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/850 Esas sayılı dava dosyasının, müflis … San ve Tic. AŞ tarafından davacıya karşı, iş bedeli karşılığı verilen 82.500,00 TL, 200.000,00 TL, 200.000,00 TL, 200.000,00 TL ve 100.000,00 TL olmak üzere toplam 782.500,00 TL tutarındaki 5 adet çekten dolayı menfi tespit talepli olarak İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/670 Esas sırasında açılan dava ile birleştirildiği, söz konusu dosyanın daha sonra İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/21 Esasını aldığı, … San ve Tic. AŞ’nin iflas etmesi üzerine yargılama usulündeki farklılık sebebiyle, birleşen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/850 Esas sayılı dosyasının tefrik edilerek Mahkemenin 2012/300 Esas sırasına kaydedildiği ve daha sonra ise İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/803 Esasını aldığı, söz konusu dosyada verilen kararın, istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2020/1669 Esas 2020/1881 Karar sayılı kararı ile kaldırılmasından sonra dosyanın İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/631 Esasını aldığı, bu dosyadan verilen kararın da, istinaf edilmesi üzerine yine Dairemizin 2022/215 Esas 2022/187 Karar sayılı kararı ile kaldırılmasından sonra dosyanın İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/181 Esasını aldığı, müflis … San ve Tic. AŞ’ye karşı açılan davanın tefrik edilerek Mahkemenin 2022/455 Esas sırasına kaydına karar verildiği, davalılar … ve …’a karşı yürütülen işbu eldeki davada ise yapılan yargılama neticesinde karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/670 Esas sayılı dosyasında alınan 28/05/2010 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, müflis şirketin kayıtlarına göre, gerek dava gerekse birleşen dava tarihi ve 31/12/2016 tarihi itibariyle, müflis şirketin 1.034.453,56 TL alacaklı olduğu, tarafların bu tutar üzerinde mutabık olduğu, ancak yevmiye defterinde 31/12/2016 tarihli kapanış maddesi yazılı olmadığından bu tutarın kapanış maddesinden teyidinin yapılamadığı, … Nolu 100.000,00 TL ve … Nolu 150.000,00 TL bedelli çeklerin müflis şirket tarafından, … AŞ’ye ödendiği, müflis şirketin ortağı …’ın … Bankası Kızıltoprak şubesindeki şahsi hesabından internet üzerinden … AŞ’ye, 01/11/2016 tarihinde … Nolu 82.500,00 YTL bedelli çeke istinaden 40.000,00 YTL ödeme yapıldığı, dava ve birleşen dava tarihinden sonra … AŞ tarafından tanzim edilen 40.000,00 TL ve 250.000,00 TL bedelli faturaların müflis şirket kayıtlarında işli olmadığı, … AŞ’nin kayıtlarına göre, gerek dava gerekse birleşen dava tarihi itibariyle, müflis şirkete 1.034.453,56 TL borçlu olduğu, tarafların bu tutar üzerinde mutabık olduğu, birleşen dava tarihi olan 24/11/2006 tarihinden sonra düzenlenen toplamda 290.000,00 TL bedelli faturalar sebebiyle 31/12/2016 tarihi itibariyle borcun 742.500,00 TL’ olduğu, 1.953,56 TL bedelli giyim faturası da dikkate alındığında müflis şirketin, … AŞ’den 744.453,56 TL alacaklı olduğu, 12/12/2016 tarihi itibari ile tarafların cari hesapları arasında 290.000,00 YTL fark bulunduğu, bu farkın da … AŞ tarafından tanzim edilen toplamda 290.000,00 TL bedelli faturaların müflis şirket kayıtlarında olmamasından kaynaklandığı bildirilmiştir. Aynı bilirkişi heyeti tarafından sunulan 27/04/2012 tarihli 1. ek raporda, kök rapordaki inceleme ve tespitlerine dair görüşlerinin aynen devam ettiği bildirilmiştir. Aynı bilirkişi heyeti tarafından sunulan 30/09/2013 tarihli 2. ek raporda, müflis şirket tarafından … AŞ’ye toplam 290.000,00 TL ödeme yapıldığı, teknik olarak, yapılan protokol ve üretilen çalışmaların sektör ortalama bedeller üzerinden değerlendirilmesinde, … AŞ tarafından yapılan işin bedelinin toplam 900.000,00 TL olarak değerlendirilebileceği, buna göre ise müflis şirketin, … AŞ’ye 610.000,00 TL borçlu olduğu bildirilmiştir. Uyuşmazlık, davacı tarafın cezai şart alacağına hak kazanıp kazanmadığı ile davalı tarafın borçlu bulunup bulunmadığı ile miktarı noktasında toplanmaktadır. Müflis şirket yönetim kurulunun 15/03/2005 tarih ve 2005/35 Karar sayılı kararı ile 01/03/2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine 3 yıl süre ile seçilen …’ın yönetim kurulu başkanlığına, …’ın başkan yardımcılığına, …’ın yönetim kurulu üyeliğine seçilmesine, yönetim kurulu başkanı …’ın ve yönetim kurulu başkan yardımcısı …’ın şirket ünvanına havi kaşe altına atacakları müşterek imzaları ile şirketi her hususta temsil ve ilzam etmelerine, borç ve taahhüt altına koymalarına karar verildiği anlaşılmıştır. Müflis şirket tarafından … AŞ İstanbul Şube Müdürlüğüne sunulan dilekçe ile, … numaralı hesaba bağlı … Nolu 82.500,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli ve … Nolu 100.000,00 TL bedelli çeklerin şirketi temsil ve ilzama yetkili … ve … tarafından birlikte imza edilmesi gerekirken sadece … tarafından imzalandığından çeklerin yok hükmünde ve geçersiz olduğu belirtilerek bankaya ibrazları halinde ödenmemesi talep edilmiş olup ayrıca 03/11/2016 tarihli dilekçe ile de söz konusu çeklerin ödemeden men edilmesi talep edilmiştir. Davacı şirket tarafından müflis şirkete gönderilen Kadıköy … Noterliğinin 10/11/2006 tarihli ve .. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile, taraflarına teslim edilen … Nolu 82.500,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli ve … Nolu 100.000,00 TL bedelli çeklerden … Nolu 82.500,00 TL bedelli ve … Nolu 200.000,00 TL bedelli çeklerin tam ve zamanında ödenmediğinden bahisle vadesi gelmeyen diğer çekler bedelleri ile birlikte toplam 782.500,00 TL’nin 5 gün içerisinde ödenmemesi halinde 06/09/2006 tarihli mutabakat metninin 10. maddesi uyarınca 500.000 USD cezai şartı talep ve tahsil hakkı doğacağı ve maddi manevi zarar, munzam zarar ve yoksun kalınan kar sebebiyle tüm yasal yollara başvurulacağı bildirilmiştir. Müflis şirket tarafından, davalı … A.Ş. aleyhine ilk olarak İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/670 Esas sayılı sırasında açılan dava ile, davalıya verilen … Bankasına ait … Nolu 82.500,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli, … Nolu 200.000,00 TL bedelli ve … Nolu 100.000,00 TL bedelli çeklerin davalının eline geçtiğini, kendilerinin, bu borçlandırıcı işlemle ilgili irade açıklaması ve haberlerinin de olmadığını, çeklerde, şirketi temsil ve ilzama yetkili yöneticilerin ikisinin müşterek imzasının bulunmadığını belirterek çeklerin iptal ve istirdadına karar verilmesi talep ve dava edilmiş olup yapılan yargılama neticesinde İstanbul 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/03/2014 tarih ve 2011/21 Esas 2014/42 Karar sayılı kararı ile, davanın kısmen kabul kısmen reddine, … Bankası … seri numaralı 31/10/2006 keşide tarihli 82.500,00 TL bedelli çek karşılığında davacının 40.000,00 TL miktarında borçlu olmadığının tespitine, bakiye bedel ve diğer çekler yönünden davanın reddine karar verildiği, kararın, davalı tarafça yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 21/06/2016 tarih ve 2016/1352 Esas 2016/3588 Karar sayılı ilamı ile, davalının harç, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağından bahisle bu yönlerden düzeltilerek onanmasına karar verildiği, tarafların karar düzeltme yoluna başvurmaması üzerine kararın 22/12/2016 tarihi itibariyle kesinleştiği anlaşılmıştır. “…Usule ait kazanılmış hak müessesi, usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Mülga HUMK ve HMK’da “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Usulî kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak amacıyla Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar. Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 676). Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: a) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.b) Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.c) Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez. d) Ayrıca Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî kazanılmış hak kuralı, usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddî hata hâlinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddi olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolayısıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında maddi bir hataya dayanması hâlinde usulî kazanılmış hak kuralının hukukî sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/8-99 Esas 2022/872 Karar sayılı ilamı). Davacı taraf istinaf başvurusunda, ilk derece mahkemesince, davanın esas bakımından reddine karar verilmesinin doğru olmadığı sebebine dayanmış olup aynı zamanda davalılar hakkında husumet yokluğundan red kararı verildiğinin anlaşıldığından bahisle maktu vekalet ücreti yerine nispi vekalet ücretine hükmedildiğini de ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Somut olayda, dava ilk olarak açıldığında henüz tefrik kararı verilmeden müflis şirket ile birlikte yargılaması yürütülen davalılar … ve … bakımından İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 11/05/2017 tarih ve 2014/803 Esas 2017/367 Karar sayılı karar ile, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemlere müflis şirket tarafından icazet verildiği ve sözleşmenin benimsendiği anlaşıldığından yetkisiz temsilcilerin yapmış oldukları tasarruflardan müflis şirketin sorumlu olduğu sonucuna varılarak davalılar … ve … hakkında açılan davanın reddine dair karar verilmiş olup ayrıca davalılar yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmiştir. Söz konusu karar yalnızca müflis şirket tarafından istinaf edilmiş olup Dairemizin 15/10/2020 tarih ve 2020/1669 Esas 2020/1881 Karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verilmiştir. Usulî kazanılmış hak kurumu, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Bu durumda Mahkemece tesis edilen karara karşı müflis şirket istinaf kanun yoluna başvurmuş ise de, davacı istinaf kanun yoluna başvurmadığından artık davalılar yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle usuli kazanılmış hak kurumu dikkate alındığında, Mahkemece, bu karar ile, davacının, davalılara yönelik talepleri reddedildiğinden ve artık davacının söz konusu taleplerinde haklı olduğundan bahisle bir hüküm tesis edilemeyeceğinden, davacının, karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/181 Esas, 2022/876 Karar 08/12/2022 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/05/2023