Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/291 E. 2023/400 K. 06.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/291 Esas
KARAR NO: 2023/400
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
EK KARAR TARİHİ: 29/04/2022
NUMARASI: 2022/313
DAVA: İFLAS
KARAR TARİHİ: 06/04/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davalı … vekili 24/02/2022 tarihli talep dilekçesinde; Anayasa Mahkemesinin 03/02/2022 tarihli … Bireysel Başvuru numaralı kararı ile, müvekkili hakkında hak ihlali kararı verildiğini, müvekkilinin alınan bilirkişi raporunda hiçbir sorumluluğunun olmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin borçlu olduğuna ilişkin davacı idarenin iddiaları dışında kesinleşmiş hiçbir karar bulunmadığını, müvekkilinin dava sürecinde ve her ortamda hiçbir borcunun bulunmadığını bildirip savunduğunu, müvekkili aleyhine yapılan tüm icra takiplerinin mahkeme kararları ile haksız bulunarak iptal edildiğini belirterek dava sürecinin neticelendirilmesini, davanın reddine, bu olmadığı takdirde müvekkili aleyhine verilen tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmesini, aksine karar verilmesi halinde yeni bir hak ihlaline konu olacağını, bu durumda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde gerekli işlemlerin yapılacağını, bu duruma meydan verilmemesini talep etmiştir.
CEVAP: Davacı vekili, davalının talep dilekçesine karşı 12/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde; Anayasa Mahkemesinin, …’in adil yargılanma hakkının ihlaline yönelik başvurusu kapsamında, Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihtiyati tedbirlerin devamı kararı ile ihlal edilmediği yönündeki Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca davalının, ihtiyati tedbir/hacizlerin kaldırılması talebinin reddine, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlali yönündeki Anayasa Mahkemesinin kararı uyarınca kararın yerine getirilebilmesini teminen işbu dava ve bu dava ile birleşen dosyaların kaldığı yerden yargılamaya devam edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesi 29/04/2022 tarihli ek kararında, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, mevcut delil durumu, Anayasa Mahkemesinin “…Bu olgular gözetildiğinde ihtiyati tedbirin yaklaşık 22 yıl sürmesinin başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği ve kamu alacağının güvence altına alınmasındaki kamusal yarar ile başvurucunun mülkiyet hakkından doğan yetkileri kullanmasındaki bireysel yarar arasındaki adil dengenin bozulmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu değerlendirilmiştir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir…” gerekçesi ile davalının mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine ilişkin kararı ve tüm dosya kapsamı göz önüne alınarak bu aşamada davalı …’in aleyhine verilen tedbirlerin kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili hakkında uygulanan ihtiyati tedbir kararının, uygulandığı sürenin uzunluğu sebebiyle Anayasa Mahkemesinin kararı ile hak ihlali kararı verildiğini, ancak Mahkemenin kararı ile müvekkili hakkında bir nevi “hak ihlalinin devamına” şeklinde karar verilmiş olduğunu, bilirkişi raporunda müvekkilinin borçlandırıcı hiç bir işlemde imzası olmadığı ve sorumluluğun bulunmadığı yönünde yapılan tespitlerin görmezden gelindiğini, davacı tarafın, tedbir kararına rağmen müvekkilinin tüm mal varlığını paraya çevirip tahsil ettiğini, davacının bu işlemleri hakkında açtıkları davalarda, müvekkilinin haklı bulunduğunu ve idarenin işlemlerinin tamamının hukuka aykırı olduğuna ve satılan malların yada karşılıklarının müvekkiline iadesine karar verildiğini, iadesine karar verilen malların değeri müvekkilinden istenilen paranın 10 katı daha fazla olduğuna ilişkin belge ve deliller taraflarınca mahkemeye sunulduğu halde bu durumun da gözardı edilerek tedbir kararının devamına karar verildiğini belirterek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ilişkin taleplerinin Mahkemece reddine ilişkin kararın kaldırılarak müvekkili hakkında verilen ve 2000 yılından beri devam eden ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, bankanın yöneticisi ve denetçisi olan davalıların, kanuna aykırı karar ve işlemleri ile bankaya verdikleri zararın müştereken ve müteselsilen tahsili, aksi takdirde davalıların şahsi olarak iflaslarına karar verilmesi talebine ilişkindir.İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/313 Esas (eski esas 2000/734) sayılı derdest dava dosyasında verilen 29/04/2022 tarihli ara karara karşı davalı … vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup Dairemizin 2022/1099 Esas 2022/876 Karar sayılı geri çevirme ilamı üzerine Mahkemece, dosyanın fiziki olarak dizi pusulası yapılması suretiyle istinaf incelemesi yapılması için Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin 2000/734 Esasına kayıtlı davada, TMSF tarafından sunulan dilekçe ile, … Grubu ile Fon arasında 23/03/2010 tarihli protokol imzalandığı belirtilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132. maddesinin onuncu fıkrası uyarınca ihtiyati tedbirler baki kalmak kaydıyla dava ve birleşen davaların durdurulmasına kararı verilmesi talep edilmiştir. Mahkemenin 13/03/2012 tarih ve 2000/734 Esas 2012/60 Karar sayılı kararı ile, 5411 sayılı yasanın 132/10 maddesi gereğince, davacı ile … Grubu şirketler arasında yapılan protokol hükümleri gereğince taraflar arasındaki sözleşme süresince protokol hükümlerine göre davalılar hakkındaki davanın durdurulmasına, esasın bu şekilde kapatılmasına, davacı vekilinin istemi doğrultusunda davalı … yönünden belirtilen taşınmazlarla ilgili ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılmasına, bu davalıya ait bunun dışındaki taşınmazlar ile diğer davalılar hakkındaki ihtiyati tedbir kararlarının devamına karar verilmiş olup Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/2334 Esas 2017/978 Karar sayılı ilamı ile kararın onandığı, aynı Dairenin 2017/2725 Esas 2018/5752 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Davalı … vekilinin Mahkemeye sunduğu 24/02/2022 tarihli dilekçesi ile, dava sürecinin neticelendirilmesini, davanın reddine, bu olmadığı takdirde müvekkili aleyhine verilen tüm tedbirlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmesi üzerine Mahkemece TMSF’ye yazılan müzekkereye verilen 26/04/2022 tarihli cevapta, Anayasa Mahkemesinin kararının gereğinin yerine getirilmesini teminen alınan Fon Kurulunun 07/04/2022 tarih ve 165 sayılı kararı uyarınca görülmekte olan esas ve birleşen dosyalarda yargılamaya tüm davalılar bakımından, aynı esas üzerinden kaldığı yerden ve ihtiyati tedbirler muhafaza edilmek kaydıyla devam edilmesi talep edilmiş olup bunun üzerine Mahkemenin 29.04.2022 tarihli ek kararı ile, Mahkemelerinin 13/03/2012 tarih ve 2000/734 Esas 2012/60 Karar sayılı durma kararının kaldırılarak tüm davalılar hakkındaki davanın devamına; ancak Mahkemenin önceki kararının kesinleşerek esas kaydının kapatılmış olması nedeniyle dosyanın yeni esasa kaydedilerek yargılama yapılmasına; Mahkemenin 2000/734 esas 2012/60 Karar sayılı dosyasının yeni esas dosyasının içerisine konulmasına, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, Anayasa Mahkemesinin ihtiyati tedbir ile ilgili davalının mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine ilişkin kararı, mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamı göz önüne alınarak, davalı …’in aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılması talebinin bu aşamada reddine dair karar verilmiş olup istinaf edilen karar da, bu karardır. Ayrıca davalı … vekilinin 11/01/2019 tarihli dilekçesi ile, müvekkili hakkında verilen yurt dışı çıkış yasağına ilişkin ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiği, Mahkemenin ise 21/03/2019 tarihli kararı ile, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/174 D.İş sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararı, Mahkemelerinin 2000/734 Esas 2012/60 Karar sayılı yargılamanın durdurulmasına ve tedbir kararlarının devamına ilişkin kararı, TMSF vekilinin kamu alacaklarının tahsil edilemediği, davalının bu borçtan sorumlu olduğu, yargılaması devam eden davalarda hükmedilen tutarların fon tarafından ödenmek zorunda kalınması nedeniyle zararın giderek arttığı, bu nedenle talebin reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki beyanı, 5411 sayılı yasanın 109/3 maddesi ve tüm dosya kapsamına göre yurtdışına çıkış yasağına ilişkin tedbir kararının kaldırılması talebinin reddine dair karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 03/02/2022 tarihli ve … Başvuru numaralı kararına göre, başvurucuların … ve … olduğu, başvurunun konusunun, borçlunun iflasına karar verilmesi istemiyle açılan davada yargılamanın durdurulmasına karar verilmesi nedeniyle karar hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, mal varlığına ilişkin olarak uygulanan ihtiyati tedbirin uzun sürmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Kararın, uygulanan ihtiyati tedbir sebebiyle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine yönelik başvurucu …’in iddiaları bakımından yapılan değerlendirmelere ilişkin gerekçesi dikkate alındığında; kamu alacağının güvence altına alınması amacıyla borçluların mal varlığına ihtiyati tedbir uygulanmasının elverişli bir araç olduğunın açık olduğu, ihtiyati tedbir malikin mal varlığı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunma yetkisini kısıtlaması itibarıyla nispeten ağır bir tedbir olsa da kamu alacağının tahsilinin sağlanmasındaki kamusal yararın derecesi dikkate alındığında bu aracın tercih edilmiş olmasının kamu makamlarının takdir yetkisi kapsamında kaldığının değerlendirildiği, ayrıca başvurucunun, sorumlu tutulduğu toplam 313.085.000.000 TL borcun güvence altına alınması için ihtiyati tedbir kadar ağır olmayan ancak aynı amacı sağlayan alternatif bir tedbirin varlığını ileri sürmediği, ihtiyati tedbirin başvurucunun sorumlu olduğu borç nedeniyle uygulandığı ve borcun ödenmesi hâlinde tedbirin kalkacağının açık olduğu, dolayısıyla başvurucunun borcu ödeme sorumluluğunu ifa etmemiş olmasının tedbirin uzamasındaki katkısının gözardı edilmemesi gerektiği, somut olayın koşullarının Anayasa Mahkemesinin tedbirin uzun sürmesi nedeniyle ihlal bulduğu olaylardan farklı olduğu, somut olaydaki tedbirin, başvurucunun iflasına karar verilmesinin ve tüm mallarının satılarak kamu alacağının bu suretle tahsil edilmesinin alternatifi olarak uygulandığı, kamu otoriteleri başvurucunun iflasına karar verme, akabinde de tüm mallarını satma biçiminde oldukça ağır olan bir yöntem yerine nispeten daha hafif olan ihtiyati tedbir şeklindeki aracı tercih ettiği, bireysel başvuruya konu davanın, borcun tespitine değil tahsiline ilişkin olduğu, tahsilatın gecikmesinin ise mahkemelere veya diğer kamu otoritelerine atfedilebilir bir kusur olmadığı, gecikmenin tüm sorumluluğunun başvurucuya ait olduğu, ihtiyati tedbirin yaklaşık 22 yıl sürmesinin başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği ve kamu alacağının güvence altına alınmasındaki kamusal yarar ile başvurucunun mülkiyet hakkından doğan yetkileri kullanmasındaki bireysel yarar arasındaki adil dengenin bozulmadığı sonucuna ulaşıldığı yönünde tespitler yapılması akabinde Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun “Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankalara ilişkin ortak hükümler” başlıklı 109/3 maddesi “Fon, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankada mevduat ve katılım fonu sahipleri ile diğer alacaklıların haklarını korumaya yönelik olarak gerekli göreceği her türlü tedbiri alır. Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankanın hâkim ortakları ve tüzel kişi ortaklarının sermayesinin yüzde onundan fazlasına sahip gerçek kişi hissedarları ve yöneticilerinin mal, hak ve alacaklarına Fonun talebi üzerine mahkeme tarafından teminat şartı aranmaksızın ihtiyatî tedbir veya ihtiyatî haciz konulabilir, bu kişilerin yurt dışına çıkışları yasaklanabilir. Bu şekilde alınan ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları, karar tarihinden itibaren altı ay içinde dava, icra ve iflas takibine konu olmaz ise kendiliğinden ortadan kalkar. İlgililer hakkında 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 11 inci bab hükümlerine göre açılacak iptal davalarında aciz vesikası şartı aranmaz ” hükmünü içermektedir.Somut olayda, davalı … ve diğer davalılar, zarara uğratıldığından bahisle Bakanlar Kurulunun 21/12/1999 tarihli ve 99/13765 sayılı kararıyla Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen … Bankasının (…) eski yöneticileridir. Bankanın TMSF’ye devrinden sonra Fon tarafından talepte bulunulması üzerine Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/01/2000 tarih ve 2000/161 D.İş Esas 2000/161 D.İş Karar sayılı kararı ile, içinde davalı …’in de bulunduğu banka yöneticilerinin taşınır ve taşınmaz mallarının 3. kişilere devir ve temlikinin önlenmesi bakımından teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Yine Fon tarafından talepte bulunulması üzerine Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/01/2000 tarih ve 2000/174 D.İş Esas 2000/174 D.İş Karar sayılı kararı ile, içinde davalı …’in de bulunduğu banka yöneticileri hakkında yurt dışına çıkış yasağı tedbiri konulmasına karar verilmiştir. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 109/3 maddesinde, faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bankada mevduat ve katılım fonu sahipleri ile diğer alacaklıların haklarını korumaya yönelik olarak Fonun, gerekli göreceği her türlü tedbiri alacağı düzenlenmiştir. Buna göre söz konusu ihtiyati tedbirler, kamu alacağının güvence altına alınması amacına yönelik olarak Kanunun, Fona verdiği yetkiye dayalı talepte bulunulması üzerine Mahkemenin kararı ile tesis edilmiştir. Öte yandan davalının mal varlığına ilişkin olarak uygulanan ihtiyati tedbirin uzun sürdüğünden bahisle Anayasa Mahkemesinin 03/02/2022 tarihli ve … Başvuru numaralı kararı ile, hak ihlali kararı verilmediği gibi Anayasa’nın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiş olup kararın, özellikle bu yöne ilişkin gerekçeleri ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını gerektiren şartların mevcut olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin ara kararının gerekçelerine nazaran hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır. Bu sebeple ilk derece mahkemesince tesis edilen ara kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerektiğine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/313 Esas sayılı derdest dava dosyasında verilen 29/04/2022 tarihli ara kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın ilgili davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 ve 362/1-f maddeleri gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/04/2023