Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/253 E. 2023/313 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/253 Esas
KARAR NO: 2023/313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/03/2022
NUMARASI: 2020/25 Esas, 2022/224 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalıya ait Kocaeli İli, Körfez İlçesi, … Mahallesi, … Mevkii depo sahasında bulunan 7500 m3 kapasiteli, 1 nolu tankı 20/04/2012 tarihinden 31/03/2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere kiraladığını, kiralanan tankta kimyasalların depolama işinin yapılacağının kararlaştırıldığını, müvekkilinin depolanan kimyasalları yurt dışından ithal edip bu depoya doldurarak satışını yaptığını, 12/06/2012 tarihinde yapılan yönetmelik değişikliğiyle bu ürünlerin ithalatı yasaklandığı için müvekkilinin kira akdini mücbir sebeplerle fesih hakkının doğduğunu, müvekkilinin 10/01/2013 tarihli ihtarname ile davalıya sözleşmeyi feshettiğini ihbar ve ihtar etmesine rağmen 30/01/2013 tarihinde teminat mektubunun tutarı olan 202.500 USD’nin tahsil edildiğini, davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıya 1 adet 7500 m3 kapasiteli tankın 20/04/2012 – 31/03/2013 tarihlerini kapsar şekilde kiralandığını, sözleşme süresinin sona ermesinden en az üç ay önce taahhütlü posta veya e-posta ile karşı tarafa bildirimde bulunmak kaydıyla taraflardan her birinin süresi sona ermeden sözleşmeyi feshedilebileceğinin kararlaştırıldığını, genel depo kira sözleşmesinin 10/01/2013 tarihinde feshedildiğini, davacının fesih ihbarına cevap verilerek, mezkur taleplerin reddedilip kira sözleşmesinin mutabık kalınan usule göre feshedilmemesi ve ödenmiş kira bedellerinin bulunması sebebiyle teminat mektubunun iade edilmediğini, davacının fesih gerekçesi ile fesih tarihinin çelişkili olduğunu, fesih bildiriminin genel depo kira sözleşmesinin 6.2 maddesine aykırı olduğunu, davacının 13/06/2012 tarihinden itibaren kira sözleşmesine konu yerde fiilen ve hukuken çalışmaya devam edip kira bedellerini de ödenmeye devam ettiğini, davacının dürüstlük kuralını ihlal ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İSTANBUL ANADOLU 7. SULH HUKUK MAHKEMESİ 04/02/2016 TARİH VE 2014/462 ESAS 2016/59 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davacının, davalının kiracısı olduğu, davacı tarafından davalıya 30/01/2013 tarihi itibariyle teminat mektubu verildiği, kiracılık mukavelesinin sonlandığı ve alınan teminatın depozito olarak alınması sebebiyle iadesi gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasındaki takip asıl alacağının 210.610,13 TL’lik bölümü ile faiz alacağının 17.397,27 TL ‘lik bölümüne vaki itirazın iptaline, takibin devamına, kalan bölüme vaki itirazın iptali davasının reddine, alacağın varlığı yargılama ile belli olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddine dair karar verilmiştir.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNİN 21/03/2019 TARİH VE 2017/5495 ESAS 2019/2454 KARAR SAYILI İLAMI İLE; Somut olayda, taraflar arasındaki akdi ilişkinin kiralama ilişkisi olmayıp hizmet alım ilişkisi olduğundan bahisle Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına dair karar verilmiştir.
İSTANBUL ANADOLU 7. SULH HUKUK MAHKEMESİ 31/10/2019 TARİH VE 2019/415 ESAS 2019/863 KARAR SAYILI KARARI İLE;Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine dair karar verilmiştir.
İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 23/03/2022 TARİH VE 2020/25 ESAS 2022/224 KARAR SAYILI KARARI İLE; Yönetmelik değişikliği ile sözleşme konusu deponun davacı tarafından kullanılmasının hukuken imkansız hale geldiği, sözleşmenin 7. maddesi gereğince, bu durumun mücbir sebep hallerinden sayıldığı, ithalat ve ihracat kısıtlamalarının mücbir sebep niteliğinde olduğu, bu nedenle, sözleşmenin 6. maddesine göre fesih bildirimi yapılmasına ilişkin düzenlemenin dava konusu olayda aranması söz konusu olmadan TBK’nun 136 ve 2 maddesi gereğince sözleşmenin mücbir sebep nedeni ile sona ermiş olduğu, sözleşmenin 10/01/2013 tarihli noter ihtarnamesi ile sona erdirildiği, işbu ihtarnamenin 14/01/2013 tarihinde davacıya tebiğ edildiği, bir günlük davalı yana süre verildiği, buna göre sözleşmenin feshinin 16/01/2013 tarihinde gerçekleştiği, davacının Aralık 2012 depo bedellerini ödediği, 01 Ocak – 16 ocak 2013 tarihi arasındaki kira bedelinin ise ödenmemiş olduğu ve bu döneme ilişkin 15 günlük kullanım bedelinin, aylık kira bedeli olan 67.500,00 USD’nin yarısı olan 33.750,00 USD olduğu, işbu miktarın 202.500,00 USD’lik teminat mektubu bedelinden düşüldüğünde 168.750,00 USD’lik teminat mektubu kısmının haksız olarak paraya çevrildiği, teminat mektubunun 30/01/2013 tarihi itibari ile paraya çevrildiği dikkate alınarak bu tarihteki TC Merkez Bankası USD kuru (1 USD’nin 2,019 TL olduğu) dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile, davacı tarafından faiz talep haklarından feragat edildiği de gözetilerek haksız olarak davalı tarafından paraya çevrildiği kabul edilen 168.750,00 USD’nin TL karşılığı olan 340.706,25 TL üzerinden icra takibine yapılan itirazın iptaline, koşulları oluşmadığından icra inkar tazminatına yönelik talebin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; ilgili yönetmelik değişikliğinin somut olay bakımından mücbir sebep sayılarak ifa imkansızlığı kapsamında değerlendirilmesinin hukuken hatalı bir nitelendirme olduğunu, davacının, müvekkili ile akdettiği kira sözleşmenin feshine dayanak gösterdiği durumun mücbir sebep veya sözleşmenin haklı sebeple feshi teşkil etmediğini, davalının sözleşmede belirtilen fesih süresine riayet ederek sözleşmeyi fesih imkanı varken mücbir sebep ileri sürerek ve sözleşmeye riayet etmeyerek sözleşmeyi feshetmemesinin müvekkil şirketin aniden tahliye edilen deposu bakımından riske ve zarara tek başına katlanmasına yol açtığını, kanunda karşılığı olmayan mücbir sebep halinin ancak aşırı ifa güçlüğü olarak değerlendirilerek uyarlama talebine sebep olabileceğini, mahkemece sözleşmenin 7. maddesine göre fesih koşulları oluştuğu kabul edilerek savunmalarına itibar edilmemişse de bu madde ile mücbir sebep halinde ihbarsız fesih hakkı tanınmadığını, hiçbir sebep göstermeksizin bildirim koşulu ile feshedilebilecek bir sözleşmede mücbir sebep ileri sürülerek mücbir sebebin ortaya çıkışından 6 ay sonra sözleşmenin feshedilmesi ve müvekkilinin kira gelirinden mahrum kalmasının mahkemece dikkate alınmadığını, davacının aradaki 6 aylık zaman diliminde TBK m.136/3’e göre ifanın imkansızlaştığını müvekkiline bildirmediğini ve gerekli önlemleri de almadığını, ticari hayatın olağan akışını ve ticari hayatın gerektirdiği teamüllere uygun davranmadığını, davacının 2013 yılı Ocak ayı bakımından müvekkiline kira bedeli borçlu olduğunu, davayı hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte Ocak ayı kira alacağının tamamının mahsup edilmesi gerekirken 1 Ocak-16 Ocak 2013 tarihi arasındaki 15 günlük kira bedelinin mahsup edilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, haksız olarak paraya çevrildiği iddiasına dayalı teminat mektubu bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının, davalı hakkında İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 408.847,50 TL asıl alacak ve 47.630,73 TL faiz olmak üzere toplam 456.478,23 TL’nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe ve borca karşı itirazda bulunduğu, davacının ise İİK 67. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 09/11/2015 tarihli raporda özetle; Davacının kira sözleşmesini Beşiktaş … Noterliğinin 10.01.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle, bu ihtarnamenin davalı muhataba tebliğ tarihi olan 14.01.2013 tarihi itibariyle tek taraflı feshettiği ve kendi beyanına göre de kiralananı da boşaltıp teslim ettiği, davacının, kira akdinin feshine sebep olarak gümrük yönetmeliğinin 333. maddesindeki değişiklik nedeniyle kiralanan depodaki yaptıkları işi yapma olanağının kalmadığını ileri sürüp olağanüstü mücbir sebebe dayalı bir fesih yolunu tercih etliklerini beyan ettiği, ancak gümrük yönetmeliğindeki değişikliğin 12.06.2012 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen davacı tarafın, sözleşmenin 6.2 maddesi gereği, süresi sona ermeden önce fesih için üç ay öncesinden taahhütlü posta veya e-posta ile bildirim koşuluna uymadan bildirimin yapıldığı gün olan 14.01.2013 tarihinden geçerli olarak sözleşmeyi feshettiği, olağanüstü olayın olmasının üzerinden 6 ay geçtiklen sonra bu olaya dayalı olarak ihtar çekip sözleşmenin bu olaya dayalı olarak feshedilmesinin ne kadar iyi niyetli ve geçerli bir fesih olduğunun takdiri Mahkemeye ait olmakla beraber bu durumda dahi kira sözleşmesinin feshedilmesi için yasal bildirim ya da tarafların kararlaştırdıkları diğer bildirim süresine uyma zorunluluğu olduğu, davacı kiracı, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hale getirdiğini iddia etliği yönetmelik değişikliğinin yürürlüğe girdiği 12.06.2012 tarihinde veya hemen sonrasında bir ihtar çekip sözleşmeyi bu nedenle yasal (ya da sözleşmede kararlaştırdıkları) bildirim süresi bitiminde feshedeceğini bildirebilecekken bunu yapmayıp 6 ay sonra bildirim süresine uymadan direk olarak sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği, bunun bir erken fesih yada kiralananın sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi (TBK.Md.325) olup davacı kiracının kira sözleşmesinden doğan borçlarından sorumluluğunun, 818 sayılı B.K.na göre dönem sonuna kadar, 3098 sayılı T.B.K.md.325’e göre ise kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam edeceği, ancak kiracı bu süre bitmeden önce kiraya verenin kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması halinde kiracının kira ilişkisinden doğan borçlarının sona ereceği, davacı kiracının Aralık 2012 dahil bu aya kadar olan kira borçlarını ödediği, Ocak, Şubat ve Mart 2013 ayları tutarı olan 67.500,00 USD, x 3 = 202.500,00 USD kira bedellerinin ise ödenmediğinin tarafların kabulünde olduğu, dosyada mecurun tahliye edildiği bildirilen 14.01.2013 tarihinden sonra yeniden benzer koşullarla kiraya verildiğine dair belge ve bilgi olmadığı, bu nedenle taşınmazın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul sürenin 1 ay olarak tespit edildiği, dosyada davalı kiraya verenin, kiralananı davacı kiracının tahliyesinden sonra yeniden kiraya verebilmek için ne gibi bir çaba gösterdiğine dair belge ve bilgi de olmadığı, bu tespitlere göre de davacı kiracının davalı kiralayana Ocak 2103 ayı kira bedeli ile Şubat ayının yarısına ait kira bedeli olmak üzere 1,5 aylık kira bedeli borcu olduğu, bunun tutarın da 67.500,00 USD x 1,5 = 101.250,00 USD olduğu, davalının paraya çevirdiği teminat mektubu tutarı olan 202.500 USD’den bu miktar mahsup edildiğinde 101.250,00 USD’nin fazladan tahsil edilen kira alacağı olduğu ve bu miktarın davacı kiralayana iadesi gerektiği, temerrütün oluştuğu 05/09/2013 tarihi itibariyle efektif satış kurunun 2.0801 TL olduğu dikkate alındığında davacının talepte bulunabileceği miktarın 210.610,13 TL olduğu, davacının takip tarihine kadar işlemiş avans faizi alacağının da, 17.397,27 TL olarak hesaplandığı, buna göre davacı alacaklının, davalıdan takip tarihi olan 25.04.2014 tarihi itibariyle 210.610,13 TL asıl alacak ve 17.397.27 TL avans faiz alacağı olmak üzere toplam 228,007,40 TL alacağının bulunduğu bildirilmiştir. Bilirkişi tarafından sunulan 20/07/2020 tarihli raporda özetle; sözleşme imzalandığı tarihte yürürlükte olan mevzuatın, 12.6.2012 tarihinde Gümrük Yönetmeliğinin 333. maddesinde yapılan değişiklikle değiştirilerek solvent ve baz yağı satışının ve devrinin yasaklandığı, bu durumda sözleşmede belirtilen ticari işlerin yapılmasının yasal nedenlerle mümkün olamayacağı sonucuna varıldığı, dosyadaki belgelerden yasal dayanağı anlaşılamamakla beraber davacının 12.6.2012 – 10.1.2013 arası ticari faaliyetine devam ettiğinin anlaşıldığı, oluşan durumun mücbir sebep oluşturduğu, mücbir sebep mahiyeti itibariyle olağanüstü bir olay olup sözleşmelerde bunlara ilişkin kayıtların konulmasının TMK’nun 2. maddesi doğrultusunda beklenip beklenmeyeceği takdirinin mahkemeye ait olduğu, davacının depodaki eski malların bitirilmesi yoluna gitmesinin yasal unsurlara uygun olmak kaydıyla ticari uygulamaya uygun olduğu, ancak yeni mal alması ve ticari olarak kullanması, yeni mevzuata göre imkansız hale geldiğinden sözleşmenin ifasının kendisi için beklenmez hale geldiğinin kabulü düşünülmekle beraber bu konuda hukuki takdirin mahkemenin olduğu bildirilmiştir.Bilirkişi heyeti 16/02/2021 tarihli raporu ile, anılan deponun münhasır gümrük idaresinin gözetim ve denetimi aftında faaliyet gösteren gümrük antreposu olup olmadığına dair bilginin istenmesinden sonra daha sıhhatli sonuca varılabileceğini bildirmiş olup Mahkemece Körfez Petrokimya Gümrük Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalıya ait tankın resmi gümrük idaresinin gözetim ve denetiminde olan ruhsatlı antrepo niteliğinde olup olmadığı sorulmuş olup cevabi yazı ile, söz konusu tank da dahil olmak üzere davalı tarafından işletilen tüm tanklara ait genel antrepoya ilişkin ruhsat ile antrepo açma ve işletme izin belgesi gönderilmiştir. Müzekkere cevabı geldikten sonra dosya rapor düzenlenmek üzere bilirkişi heyetine verilmiştir.Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 17/01/2022 tarihli raporda özetle; taraflar arasında imzalanan 12.04.2012 tarihli Genel Depo Kira Sözleşmesinin 7. maddesiyle mücbir sebep hallerinin sayıldığı, ithalat ve ihracat kısıtlamalarının da sayılan bu mücbir sebepler arasında yer aldığı, davalı tarafından işletilen ve davacıya kiralanan tankın genel antrepo olduğu, kira sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonra Gümrük Yönetmeliğinin 333. maddesinde yapılan değişiklikle, bu gümrük antrepolarına alınan solvent ve baz yağı cinsi eşyanın satış suretiyle başkasına devrine, devralan tarafından serbest dolaşıma sokulmasına (ithalat) izin verilmeyeceği yolunda kısıtlamaya gidildiği göz önünde bulundurulduğunda takdiri mahkemeye ait olmak üzere bu durumun mücbir sebep sayılmasının gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesine göre, 31 Mart 2013 gününden en az üç ay önce taraflardan biri üç ay önce taahhütlü posta veya e-posta ile karşı tarafa bildirimde bulunarak sözleşmeyi sona erdirebileceği, ancak durumun TBK’nun 136. maddesine girmesi sebebiyle borç sona ereceğinden durumun hukuki takdirinin Mahkemeye ait olduğu, davacı 10.12.2013 tarihinde işyerini teslim ettiğini ileri sürmekte ise de, 10.01.2013 tarihine kadar (noter ihtarnamesi tarihi) işyerinde faaliyette bulunduğu anlaşılmakta olup kıstelyevm esası dikkate alındığında aylık 67.500 USD kira parası ödeneceği dikkate alındığında, 22.500 USD kira parası ödemesi gerektiği sonucuna varıldığı, Mahkemece davacının mücbir sebeple sözleşmeyi bozduğu sonucuna varılırsa; davacının sözleşme gereği verdiği teminat mektubunu talep hakkı doğabileceği, banka teminat mektubu 30.01.2013 tarihinde nakde çevrildiğinden tazminat olarak karşılığının talep edildiği, davacının, Beşiktaş … Noterliğinden çektiği 22.8.2013 tarih ve … tarihli ihtarnamesinin davalıya tebliğinden 7 gün sonra (02.09.2013) temerrüt durumunun oluştuğu, davacının icra dosyasında, davalı tarafından tahsil edilmiş olunan teminat mektubu tutarı olan 202,500 USD’yi ( temerrüt tarihinde 408.847,50 TL) talep ettiği, takip talebinde temerrüt tarihinden takip tarihine kadar %18 en yüksek banka mevduat faizi olarak 47.630,73 TL faiz talep edildiği, bu izahata göre, mahkemece davacı feshinin haklılığına karar verilip, davacı talebi kabul edilirse icra dosyasına yapılmış bulunan itirazın yerinde olmadığı sonucuna varılabileceği, davalının talep edebileceği 22.500 USD kira bedelinin mahsup edilmesinin takdirinin mahkemeye ait olduğu bildirilmiştir.Sözleşmenin 3.5 maddesi uyarınca, davacı tarafından davalıya verilen 202.500 USD bedelli banka teminat mektubunun davalı tarafça nakde çevrildiği ihtilafsız olup taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık, davacı tarafından sözleşmenin feshinin ve buna karşı davalı tarafından banka teminat mektubunun nakde çevrilmesinin sözleşme hükümleri ile usul ve yasaya uygun olup olmadığı, bunu göre davacının, davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı ile miktarı hususlarında toplanmaktadır.Davacı tarafından davalıya keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin 10.01.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle, 20/04/2012-31/03/2013 tarihleri arasında geçerli genel depo kira sözleşmesinin, ithalat ve ihracat kısıtlamaları olması halinde sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilebileceği ve bu durumun sözleşmenin ihlali anlamına gelmeyeceğine ilişkin düzenlemenin yer aldığı sözleşmenin 7. maddesine dayanarak 12/06/2012 tarihli resmi gazetenin 11. maddesinde yönetmelik ile ilgili düzenlemeler yapılması neticesinde, gümrük antrepolarında depolanan solvent ve baz yağın satış suretiyle devrine, devralan tarafından serbest dolaşıma sokulacak olması durumunda izin verilmeyeceği esası getirildiğinden 13/06/2012 tarihinden itibaren faaliyete devam etmesinin fiilen ve hukuken imkansız hale geldiğinden bahisle ihtarnamenin ulaştığı tarihten itibaren sözleşmenin feshedildiği, firma yetkilileri arasında yapılan sözlü görüşmelerde 10/12/2012 tarihinde deponun bırakıldığının beyan edildiği, deponun 10/12/2012 tarihi itibariyle boş ve temiz olarak teslim edildiği, fesih sebebiyle yeni kira dönemine ait fatura keşide edilmemesi ile ihtarnamenin tebliğini müteakip yedi gün içerisinde 202,500 USD tutarındaki teminat mektubunun teslim edilmesi talep edilmiş olup bu ihtarname davalıya 14.01.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı tarafından davacıya keşide edilen Üsküdar … Noterliğinin 18.01.2013 tarih ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile, talebin müvekkili şirket tarafından karşılanamaz olduğu, kira sözleşmesinin 6. maddesinde fesih sürelerinin belirlenmiş olduğu, bu sürelere uymadan yapılan fesih bildirimin geçersiz ve sözleşmeye aykırı olduğu, 13.06.2012 tarihinden itibaren kira sözleşmesine konu yerde hukuken ve fiilen iş yapılmadığının iddia edilmesine rağmen 2012 Aralık ayı ve önceki aylara ait kira bedellerinin de ödenmek suretiyle sözleşmeye riayet edildiğini, hal böyleyken ödenmeyen 2013 Ocak kirasının sözleşmeye aykırı olarak haklı nedene dayandırılmaya çalışıldığı, bu nedenle kira sözleşmesinden kaynaklanan tüm alacaklarının ve sözleşmeye aykırı şekilde hareket edilmesinden ortaya çıkacak tüm zararlarının tahsil amacıyla teminatların tazmin edileceğini, yasal yollara başvurulacağı, teminat mektubunun iade edilmeyeceği, 2013 yılı Ocak ayı kira bedeli olan 67.500,00 USD’nin derhal ödenmesi talep edilmiş olup bu ihtarname davacıya 23.01.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından davalıya keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin 22.08.2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesiyle, sözleşmenin 10/01/2013 tarihli ihtarname ile mücbir sebepten ötürü feshedilerek iadesi talep edilmesine rağmen teminat mektubunun 30/01/2013 tarihinde bankaya müracaat ile bedelinin tahsil edildiği belirtilerek teminat mektubu bedeli olan 202 500 USD’nin ihtarname tarihi itibariyle geçerli olan 1,981 USD kuru üzerinden hesaplandığında 401.152,00 TL karşılığının işbu ihtarnamenin tebliğini müteakip 7 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiş olup işbu ihtarname davalıya 28.08.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Taraflar arasında akdedilen 12/04/2012 tarihli Genel Depo Kira Sözleşmesi ile, davalıya ait bulunan Kocaeli İli, Körfez İlçesi, … Mah. … mevkii, … yanı adresindeki depolama sahasında bulunan mevcut 1 nolu 7.500 m3 kapasiteli 1 adet tankın davacıya kiralandığı, sözleşmenin 3.5 maddesinde, davacının, üç aylık depolama karşılığında onaylı bir birinci sınıf bankadan alınma 202.500 USD tutarında bir banka teminatı şeklinde kesin teminat mektubunu davalıya teslim edeceği, “ücret ve ödeme” başlıklı sözleşmenin 5.1 maddesinde, davalının, kira sözleşmesi süresince davacıya her ayın 1. iş günü fatura keseceği, kira sözleşmesi süresince davacının ise, tankları kullansın kullanmasın (ödeme tarihine kadar anlaşmanın akdedilmesine bağlı olmak üzere) 20/04/2012 tarihinden itibaren aylık m3 başına 9 USD olmak üzere toplam 67.500 USD’yi her ayın 5. iş günü mesai bitimine kadar ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt ettiği, davalının, sözleşmeyi tek taraflı fesih ile sözleşmeden doğan alacağını gecikme zamları ile birlikte talep etmek hakkına sahip olduğu gibi teminatları tazmin etmeye de yetkili olduğu, depolama bedelinin, tahsis edilen tankların boş veya dolu olmasına bakılmaksızın ödeneceği, “fesih” alt başlıklı sözleşmenin 6.2 maddesinde, sözleşme süresinin sona ermesinden en az üç ay önce taahhütlü posta veya e-posta ile karşı tarafa bildirimde bulunmak kaydıyla taraflardan her birinin süresi sona ermeden önce işbu sözleşmeyi feshetme hakkı olacağı, “mücbir sebep” başlıklı sözleşmenin 7. maddesinde, “Sözleşme şartları, koşulları veya hükümlerinin yerine getirilmesinde veya bunlara riayet edilmesinde meydana gelen hiçbir kusur, ihmal veya gecikme bunların herhangi bir tarafın faaliyetlerinin durmasına, nakil vasıtaları dahil olmak üzere tesis veya ekipmanın arızalanması veya bozulmasına yol açan iş uyuşmazlıkları, her türlü savaş hali, savaş, isyan, yangın, sel, deprem, elektrik kesintisi, patlama, herhangi bir başkaca ilgili ulusal, yerel veya başkaca resmi mercie uyulması, ithalat ve ihracat kısıtlamaları veya mücbir sebep bildiriminde bulunan tarafın makul kontrolü dışındaki öngörülemeyen başkaca olaylar dahil olup bunlarla sınırlı olmayan mücbir sebebin neden olması veya bundan kaynaklanması halinde bu durum taraflardan herhangi birinin karşı taraf aleyhinde talepte bulunmasına yol açmaz veya sözleşme ihlal edilmiş sayılmaz.” hükmü düzenlenmiştir. 12/06/2012 tarihli 28321 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 11. maddesi ile, aynı Yönetmeliğin 333. maddesinin 1. fıkrasının sonuna “Gümrük antrepolarında depolanan solvent ve baz yağın satış suretiyle devrine, devralan tarafından serbest dolaşıma sokulacak olması durumunda izin verilmez.” şeklindeki cümle eklenmiş olup yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği 19. maddede kararlaştırılmıştır. Daha sonra 12/06/2013 tarihli 28675 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile, 07/10/2009 tarihli ve 27369 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinin 333. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları “(1) Gümrük antrepolarında depolanan eşya satış suretiyle başkasına da devredilebilir. Gümrük antrepolarında depolanan solvent ve baz yağın satış suretiyle devrine, devralan tarafından serbest dolaşıma sokulacak olması durumunda izin verilmez. (2) Eşyanın mülkiyeti ile ilgili olarak devri önleyici haciz ya da ihtiyati tedbir kararı gibi hukuki bir engelin varlığı halinde bu durum açıklığa kavuşturulmadan işlem yapılamaz. (3) Eşyanın devri ile birlikte gümrük vergileri ile para cezaları da dâhil eşya ile ilgili hukuki sorumluluklar devralana geçer ve antrepo stok kayıtlarında gerekli değişiklikler yapılır. Eşyanın beş iş günü içerisinde gümrükçe onaylanmış yeni bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması durumunda devre konu eşya için devralan tarafından yeni bir antrepo beyannamesi verilir. Devir işlemine ilişkin belgeler, eşyanın gümrükçe onaylanmış yeni bir işlem veya kullanıma tabi tutulması ya da yeni antrepo beyannamesi verilmesi sırasında gümrük idaresine ibraz edilir.” şeklinde değiştirilerek bugünkü mevcut yürürlükteki halini almıştır.”…Sözleşme, belirli bir hukukî sonucu meydana getirmek için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarından oluşan hukukî işlemdir (Tekinay,  Selahâttin Sulhi/Akman, Servet/Burcuoğlu, Hâluk/Altop, Atillâ: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 43 vd.). Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde alacaklı kararlaştırılan alacağa sahip olur, borçlu ise alacaklıya karşı belirlenen edimi yerine getirmek zorunda kalır. Sözleşme ilişkisi geçerli olarak kurulduktan sonra, borçlu yararı bulunmadığı gerekçesiyle borcunu ifadan kaçınamaz. Zira, sözleşmelerin temel prensibi tarafların taahhüt ettikleri edimi ifa etmekle yükümlü olmasıdır. Buna “sözleşmeye bağlılık” (ahde vefa, pacta sunt servanda) ilkesi denir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 27/1. maddesinde bahsi geçen imkânsızlık, sözleşmenin başlangıç aşamasında var olan imkânsızlık durumudur. Buna göre başlangıçtaki imkânsızlık, aynı Kanun’un 136. maddesinde düzenlenen sözleşmenin kurulmasından sonraki imkânsızlıktan farklı olup sonraki imkânsızlık hâli sözleşmenin kurulmasından sonra ancak ifasından önce meydana gelen imkânsızlıktır. Sonraki imkânsızlık hâli ifanın gerçekleşmesini engeller (Kılıçoğlu, Ahmet Mithat: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 98). Buradan hareketle her iki imkânsızlık hâlinin tabi olduğu hükümler farklılık arz etmekle eldeki uyuşmazlık kapsamında üzerinde durulması gereken husus; sözleşmenin kurulmasından sonraki imkânsızlıktır. Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümler kısmının ikinci bölümünün ikinci ayrımının başlığı “borçların ifa edilmemesinin sonuçları”dır. Bu başlık altında borcun ifa edilmemesi ve borçlunun temerrüdüne yer verilmiştir. Borcun ifa edilmemesi, borcun hiç ifa edilmemesi (kusurlu imkânsızlık) ve gereği gibi ifa edilmemesi olarak ikiye ayrılmıştır. Borcun imkânsızlık nedeniyle sona ermesi (borçlunun sorumlu olmadığı sonraki imkânsızlık) ise “ifa imkânsızlığı” başlığı altında üçüncü bölümün birinci ayrımında düzenlenmiştir. Sonraki imkânsızlığın ele alındığı TBK’nın 112’de imkânsızlığın meydana gelmesinde kusuru bulunan borçlunun tazminat yükümünden; TBK 136’da ise, sonradan ortaya çıkan imkânsızlıkta kusuru bulunmayan borçlunun herhangi bir tazminat ödemek zorunda kalmaksızın borcundan kurtulacağı düzenlenmektedir (Gündoğdu, Fatih: Borca Aykırılık Hallerinden Kusurlu İfa İmkânsızlığı ve Hukukî Sonuçları, İstanbul 2014, s. 93). İmkânsızlık hukukî veya fiili sebeplerden de kaynaklanabilir. Başka bir anlatımla sonraki imkânsızlık, maddi olaylar sebebiyle ortaya çıkabileceği gibi hukukî sebeplerden de doğabilir. Bu açıdan imkânsızlık, maddi imkânsızlık ve hukukî imkânsızlık olarak ikiye ayrılır (Kılıçoğlu, s. 649). Sözleşmenin ifasının maddi bir engel dolayısıyla hiç kimse tarafından yerine getirilememesi durumunda maddi imkânsızlığın varlığından söz edilebilir. Bu durum sözleşmenin hayatın olağan akışı içerisinde, piyasa koşullarında, dürüstlük kuralları çerçevesinde veya eşyanın tabiatı gereği borçlu dâhil hiçbir kimse tarafından ifasının mümkün olmamasıdır. Hukukî imkânsızlık ise; sözleşme gereği ortaya çıkacak olan borcun ifasının hukuk kurallarıyla yasaklanmış yahut bu tür bir kuralın uygulanması nedeniyle ifa edilebilirliğinin mümkün olmaması olarak tanımlanabilecek olup buradaki imkânsızlık hukukî bir nedenden kaynaklanır (Akman/Burcuoğlu/Altop, s. 906). Bu bağlamda bir edimin, maddi olarak var olabilmekle beraber herhangi bir sözleşme kapsamına alınması veya sözleşme konusu olabilmesi emredici bir hukuk kuralıyla yasaklanmış olması durumu hukukî imkânsızlığı ortaya çıkarır…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/(19)11-58 Esas 2022/40 Karar sayılı ilamı). “…Usule ait kazanılmış hak müessesi, usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Mülga HUMK ve HMK’da “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Usulî kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak amacıyla Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Örneğin mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar. Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 676). Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: a) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. b) Benzer şekilde, uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. c) Bu sayılanların dışında ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez. d) Ayrıca Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî kazanılmış hak kuralı, usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddî hata hâlinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddi olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolayısıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukukî değerlendirme veya delil takdiri dışında maddi bir hataya dayanması hâlinde usulî kazanılmış hak kuralının hukukî sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019/8-99 Esas 2022/872 Karar sayılı ilamı).Somut olayda, taraflar arasında Genel Depo Kira Sözleşmesinin imzalandığı 12/04/2012 tarihinde, ürün ayırımı yapılmaksızın gümrük antrepolarında depolanan eşyanın satılarak başkasına devredilmesinin ve yine devralan tarafından da serbest dolaşıma sokulmasının önünde Gümrük Yönetmeliği mevzuatı kapsamında herhangi bir engel ve kısıtlamanın bulunmadığı, ancak sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra yayımlanan gerek 12/06/2012 tarihli 28321 sayılı Resmi Gazete ve gerekse de 12/06/2013 tarihli 28675 sayılı Resmi Gazete ile, ilgili Yönetmeliğin 333. maddesinde yapılan değişiklikler neticesinde, ürün ayrımı yapılarak Gümrük antrepolarında depolanan solvent ve baz yağın satış suretiyle devrine, devralan tarafından serbest dolaşıma sokulacak olması durumunda izin verilmeyeceğinin düzenlendiği, yani söz konusu ürünlerin ithal edilerek antrepoya alınmasından sonra satış suretiyle başkasına devredilmesi halinde, eşyayı devralan tarafından serbest dolaşıma sokulmasının mümkün olmadığı yönünde Yönetmelikte kısıtlamaya gidilmiştir. Bu durumda davacı bakımından davalıdan kiraladığı tank ile yaptığı işin ifası ile ilgili bir hukuki imkansızlık hali oluşmuştur. 6098 sayılı TBK’nun 136/1 maddesi uyarınca, meydana gelen imkansızlık, davacının sorumlu tutulamayacağı bir sebepten kaynaklandığından artık davacıdan, davalı ile akdettiği Genel Depo Kira Sözleşmesi ile bağlı kalması ve feshe ilişkin usulün düzenlendiği sözleşmenin 6.2 maddesi uyarınca davranarak sözleşmeyi feshetmesi beklenemez. Ancak söz konusu Yönetmeliğin ilgili hükmüne 12/06/2012 tarihinde getirilen kısıtlama ile oluşan imkansızlık hali, sözleşmenin bu sebeple feshedildiği Beşiktaş 2. Noterliğinin 10.01.2013 tarih ve 00387 yevmiye nolu ihtarnamesiyle davacı tarafından davalıya yaklaşık 7 ay sonra bildirilmiştir. 6098 sayılı TBK’nun 136/3 maddesi uyarınca, borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Bilirkişi heyeti tarafından sunulan 09/11/2015 tarihli rapor da, bu hususlar gözetilerek hazırlanmış olup İstanbul Anadolu 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/462 Esas 2016/59 Karar sayılı ilamı ile de, bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Mahkemece tesis edilen karara karşı davalı kanun yoluna başvurmuş ise de davacı kanun yoluna başvurmadığından artık davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu nedenle Mahkemece, bu karar ile hüküm altına alınan miktardan daha yüksek bir miktara hükmedilemeyeceği gözden kaçırılarak davacının, 23/03/2022 tarihli duruşmada işlemiş faiz talebinden vazgeçtiği de dikkate alındığında davanın kısmen kabulü ile 210.610,13 TL üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun belirtilen sebeplerle kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın belirtildiği şekilde kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-a)Davalının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK’nun 353/1b-2 maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/25 Esas, 2022/224 Karar ve 23/03/2022 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, b)Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın 210.610,13 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, Fazlaya ilişkin taleplerin reddine, c)İcra inkar tazminatı talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, d)Davalının kötü niyet tazminatı talebinin, koşulları oluşmadığından REDDİNE, e)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 14.386,78 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.699,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.686,98 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, f)Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 4.699,80 TL peşin harç, 11,70 TL başvurma harcı, 3,80 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 4.715,30 TL harcın DAVALIDAN TAHSİLİ İLE DAVACIYA VERİLMESİNE, h)Davacı tarafından yatırılan 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 490,00 TL posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.590,00 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%51,51 kabul, %48,49 ret) 1.334,10 TL’sinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, ı)Davalı tarafından yatırılan 1.800,00 TL bilirkişi ücretinin kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%51,51 kabul, %48,49 ret) 872,82 TL’sinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, i)Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve kabul oranına göre belirlenen 32.485,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, j)Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre ve kabul oranına göre belirlenen 30.735,60 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
İSTİNAF Giderleri Yönünden; 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 5.818,41 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.638,51 TL’nin hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf harçları toplamı 400,60 TL ile 153,00 TL tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 553,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.16/03/2023