Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/18 E. 2023/281 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/18 Esas
KARAR NO: 2023/281
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2022
NUMARASI: 2021/865 Esas, 2022/836 Karar
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 09/03/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; tarafların 2015 yılında jeneratör satışı konusunda anlaşma yaptıklarını, müvekkilinin 22 adet jeneratör için toplam 684.879 Euro bedelli 2 ayrı fatura tanzim ettiğini, davalının bu faturalardan sadece birini ödeyip diğerini ödemediğini, alacaklarının tahsili için sözleşme hükümlerine göre yetkili olan Dubai Mahkemelerinde açtıkları davanın kabul edildiğini, Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/16 Esas sayılı dosyasında kararın tenfizini talep etmişlerse de, taleplerinin usuli nedenlerle reddedildiğini, tenfiz başvurusunun reddedilmiş olmasının müvekkilinin alacaklı olmadığı anlamına gelmediğini, müvekkilinin jeneratör satışı nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu, bu nedenle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında iflas yolu ile takip başlattıklarını, ancak davalının icra takibine haksız itiraz ettiğini belirterek davalının takibe itirazının kaldırılmasına ve iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; davacının delil olarak dayandığı faturaların müvekkiline tebliğ edildiğine ve faturalara konu malların müvekkili şirkete teslim edildiğine dair delil sunulmadığını, alacağın tek taraflı düzenlenebilecek belgelere dayandırıldığını, alacağın ispat yükünün davacıda olduğunu, yabancı mahkemede müvekkilinin katılımı sağlanmadan ve hatta kendisine savunma hakkı tanınmadan uyuşmazlığın esasına dair karar verilmiş olması nedeniyle tenfiz davasının reddedildiğini, tenfiz talebinin reddi kararının temyiz dahi edilmediğini, davacının MÖHUK m.48/1 hükmü uyarınca yargılama faaliyetlerinin devamı için teminat göstermesinin gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacının düzenlediği faturaların davalının BA bildirim form kayıtlarında mevcut olduğu, fatura ve BA bildirimlerinin uyumlu olduğu, fatura karşılığı verilen çeklerin ödenmediği, davacının alacaklı olduğu toplam 340.174 Euro bedelin ödendiğinin ispat edilmediği, sonuç olarak davacının bu miktar kadar alacaklı olduğu, 340.174 Euronun hesaplama tarihindeki güncel efektif satış kuru üzerinden TL’ye çevrilerek ve yine takip tarihinden hesap tarihine kadar 3095 Sayılı Kanun’un 4/A maddesi gereğince Euro üzerinden açılan hesaba kamu bankalarınca fiilen uygulanan en yüksek faiz oranları hesaplanmak ve eklenmek suretiyle depo emri çıkarıldığı, davalının depo emrine konu miktarı ödediği gerekçesiyle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacının dilekçelerin teatisi aşaması tamamlandıktan sonra 15/02/2022 tarihli beyan dilekçesi ile yeni vakıalar ve deliller ileri sürdüğünü, iddianın genişletilmesine ve yeni delil sunulmasına muvafakat etmemelerine rağmen mahkemenin sonradan ileri sürülen iddia ve delilleri dikkate aldığını; bilirkişi raporuna itirazları hususunda ek rapor alınmayarak hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini; dava dosyasına sunulan yabancı dildeki belgelerin resmi tercümelerinin ibrazı gerektiğini, ancak davacının belgelerin adi tercümelerini sunduğunu, ayrıca tercümenin davacının vekilliğini üstlenen hukuk bürosunda çalışan avukat tarafından yapıldığını, Noterlik Yasası’nın 76/1 fıkrasına göre kişinin vekilliğini üstlendiği kişinin tercümanlığını yapamayacağını; faturanın tek başına sahibi lehine delil teşkil etmediğini, faturanın sahibi lehine delil teşkil etmesi için taraflar arasında akdi bir ilişki bulunması, faturanın içeriğine uygun şekilde düzenlenmesi ve malların karşı tarafa teslim edildiğinin ispatlanması gerektiğini, somut olayda TTK m.21 ve VUK m.230 kapsamında düzenlenmiş bir fatura bile bulunmadığını; hakimin kendiliğinden delil toplayamayacağını, mahkemenin davacının delilleri arasında göstermediği müvekkili şirketin BA/BS formlarını celp etmesinin taraflarca getirilme ilkesine aykırı olduğunu, faturalara itiraz edilmemesi nedeniyle bu formlarda çıkmasının normal olduğunu, ancak müvekkilinin iade faturaları düzenlediğini, mahkemenin iade faturaları ve BS kayıtlarını dikkate almadığını; mahkemenin fatura karşılığı düzenlenmiş çeklerin ödenmediğini kabul ettiğini, süresinde bildirilmeyen bu çeklerin sunulmasına muvafakat etmediklerini, ayrıca çeklerin aslının sunulmadığını, çeklerin zamanaşımına uğradığını, asıl borç ilişkisinden bağımsız olan çeklerin dava konusu borca ilişkin düzenlendiğine dair bilgi ve belge de bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava; takibe itirazın kaldırılması ve iflas talebine ilişkin olup, davanın, ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde ve davalının muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açıldığı görülmektedir Dosya kapsamından, davacının davalı aleyhine 346.383 Euro (3.547.543,53 TL) alacağın tahsili konusunda ilamsız iflas takibi başlattığı, gönderilen ödeme emrinin davalı borçlu şirkete 03/08/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının takibe süresinde itirazı üzerine, itirazın kaldırılması ve davalının iflası için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı borçlunun depo emrinde belirtilen tutarı süresinde ödediği gerekçesiyle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davalı vekili borçlu bulunmadığı ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek hükmü istinaf etmiştir. İstinafa konu edilen uyuşmazlık; davacının davalıdan takip konusu faturalar nedeniyle alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda; davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı, davacının düzenlediği faturaların davalının BA bildirim formlarında mevcut olduğu ve faturalar ile uyumlu olduğu, bu çerçevede itiraza uğramamış ve kabul edilmiş faturalar bakımından davacının alacaklı bulunduğu, davalının keşide ettiği toplam 648.879,00 Euro bedelli çeklerin de fatura tutarı ile örtüştüğü, buna göre davacının tahsil edilmeyen 340.174,00 Euro alacağı bulunduğu belirtilmiştir. Davalı vekili; davacının, müvekkili şirketin BA kayıtlarını delil olarak göstermediğini, mahkemenin bu kayıtları kendiliğinden toplayarak kararına esas almasının doğru olmadığını savunmuştur. Bilindiği üzere, TTK. m 88/1 ve 6100 sayılı HMK 222/1 maddesinde; “Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.” düzenlemesi mevcuttur. Ticarî defter kavramı içerisinde BA-BS formları da girmektedir. Bu düzenlemelere göre, mahkemece davalının ticari defterleri içerisinde yer alan BA- BS formlarının celbine karar vermesinde usule aykırılık görülmemiştir. Ayrıca yapılan bilirkişi incelemesinden, davacının düzenlediği faturaların itiraza uğramadığı ve davalının BA bildirim formlarında mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Sunulan rapor gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli olup, mahkemenin davacının rapora itirazını reddetmesinde HMK’nın 281. maddesine aykırılık bulunmamaktadır. Buna göre faturaların davalının defterlerinde ve vergi bildiriminde kayıtlı olması nedeniyle davacının fatura konusu malları davalıya teslim ettiğinin kabulü gerekir.Bununla birlikte davalı taraf, sözkonusu faturalar ile ilgili iade faturası düzenlediklerini, iade faturaları ile bu faturalara dair BS kayıtları dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek hükmü istinaf etmiştir. Davalı taraf davaya cevabında, faturaların müvekkiline tebliğ edildiğine ve malların müvekkili şirkete teslim edildiğine dair delil bulunmadığını belirterek malların teslim edilmediğini savunmuştur. Bilirkişi raporu alınmasından sonra ise davalı bu kez, söz konusu faturalara itiraz edilmediği ancak sonradan faturaların iade edildiğini savunmuştur. Faturaların kendilerine tebliğ edilmediğini savunduktan sonra, faturaların iade edildiğinin ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi niteliğindedir. HMK’nın 141/2. maddesi uyarınca davacının davalının savunmasını genişletmesine açık muvafakatinin bulunması halinde davalı savunmasını genişletebilir. Kanunda kullanılan “açık” ifadesi nedeniyle zımni muvafakat yeterli değildir. Somut uyuşmazlıkta, davalının savunmasını genişletilmesine davacının açık muvafakati bulunmadığından, mahkemece davalının bu savunmasının dinlenmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Hernekadar davalı taraf, davacının sunduğu yabancı dildeki belgelerin usulüne uygun tercüme edilmediğini savunmuşsa da, HMK’nın 357. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen bu savunmanın istinaf aşamasında dinlenmesi mümkün görülmemiştir. Buna göre davacı takip konusu faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olup, depo emri gereğinin süresinde yerine getirilmesi nedeniyle mahkemece istinafa gelen tarafın sıfatı da gözetilerek konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/865 Esas, 2022/836 Karar 19/10/2022 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan davalı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.09/03/2023