Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1619 E. 2023/1454 K. 26.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1619 Esas
KARAR NO: 2023/1454
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
EK KARAR TARİHİ: 25/10/2023
NUMARASI: 2021/628 Esas
DAVA: TAPU İPTALİ VE TESCİL
KARAR TARİHİ: 26/12/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … vekili 05/09/2007 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalılardan … Ltd. Şti ile yaptığı anlaşma sonucunda … ( Birinci Etap) ‘dan … Blok … metrekarelik … numaralı daireyi almak için bununla ilgili ödemeleri yapmaya başladığını ancak davalı şirketten gelen yazıda …’nin 725 sayılı yasadan yararlanarak kurulan diğer davalı … yapı Kooperatifi üzerine alındığı, kooperatife müvekkilinin üyeliğinin yapılacağı, bunun için yazı ekinde yolladıkları formları doldurup nufüs cüzdan suretiyle birlikte verilmesinin istendiğini, müvekkilinin 21/07/2004 tarih, 110/204 evrak kayıt numarası ile dilekçesini ve istenilen belgeleri kooperatif başkanlığına sunduğunu, kooperatifin müvekkiline verilmesi gereken daireyi vermeyince müvekkilinin bir müddet beklediğini, kooperatifle görüşmelere başladığını, kendisinin oyalayıcı sözlerle geçiştirildiğini, sonunda müvekkilinin kooperatiften, hakkında hiç bir yasal işlem yapılmadan çıkarıldığını, kendisine dairesinin verilmeyeceğinin bildirildiğini, müvekkilinin kooperatiften çıkarılma gibi bir işlem yapılmadığını, uzun zamandır beklediği, hayal ettiği, kendisine sözleşme ile bildirilen ev verilmeyerek müvekkilinin kooperatif tarafından aldatıldığını, hiçbir gerekçe gösterilmeden, herhangi bir ihtarname yollanmadan kendisine verilmesi gereken dairenin verilmemesinin son derece hukuk dışı olduğunu iddia ederek anlaşmada belirtilen dairenin müvekkili adına tesciline şayet bunun fiilen mümkün değilse yapılacak bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacak daire bedelinin en yüksek banka faiziyle birlikte ödenmesine veya emsal bir dairenin müvekkili adına tesciline karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …. Kooperatif vekili, davalı kooperatifin 1163 Sayılı kooperatifler kanununa uygun şekilde kurulmuş kooperatif olduğunu, yasanın 99.maddesi gereğince Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu belirterek , iş bölümü ve yetki itirazında bulunmuş, davacı tarafın davalı şirketle 11/01/1998 tarihinde konut satış sözleşmesi yaptığını ve tüm ödemelerini de bu şirkete yaptığını beyan ve ikrar ettiğini, davalı kooperatifin yapıldığı iddia edilen sözleşmenin tarafı olmadığını, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacının, davalı kooperatifin ortağı olmadığını ve yapılan incelemede bu güne kadar bir ödemesine rastlanılmadığını, davacının ödemelerini diğer davalı şirkete yapması ve bu ödemelerin kooperatife intikal etmemesine rağmen ayrı bir tüzel bir kişiliği olan müvekkili kooperatifin hukuka aykırı olarak borç altındaymış gibi algılanarak tedbirin zuhulen verildiğini, oysa kooperatif ortaklarının yıllarca ve milyarlarca ödeyerek sahip oldukları konutlara kooperatife tek kuruş ödemeden davacının sahip olmaya çalıştığını, davacının davalı şirkete ödediği para için adı geçen şirkete dava açması gerekirken para alamayacağını anlayarak ve diğer davalı şirketle birlikte danışıklı olarak müvekkili kooperatif adına dava açtığını, müvekkili kooperatifin amacının … olarak bilinen ve bu kişinin kurduğu diğer davalı şirketin ve … müvekkili kooperatife ve ortaklarına zarar vermesini istismar etmesini önlemek, kooperatif ortaklarının sırtından para kazanılmasını önlemek ve konutların bitirilerek hak sahipleri olan ortaklara teslimini sağlamak olduğunu, bu nedenle … – … müvekkili konut yapı kooperatifin ortaklığından -üyeliğinden ihraç edildiğini, davacının davalı şirketle yapmış olduğu sözleşmenin varlığı ve hukuki geçerliliğinin bulunmadığı gibi muvazaalı olduğunu, 11/01/1998 tarihli sözleşmenin hukuken geçersiz bir sözleşme olduğunu, gayrimenkul ile tüm sözleşmelerin şekle bağlı olduğunu, adi şekilde yapıldığından geçersiz olduğunu, davacının ödemelerini şirketin hangi konut kampanyası için yaptığının da anlaşılamadığını, muvaazanın dahi mümkün bulunduğunu, Kooperatifler kanunun 2.maddesine göre kooperatifin ancak ortaklarına konut verme zorunluluğu olduğundan ancak ortaklarına konut verme taahhüdünde bulunabileceğini savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti vekili, müvekkili şirketin davacı ile imzalanan sözleşme uyarınca yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğunu, diğer davalı kooperatife tahsis edilen dava konusu arsa üzerinde inşaa edilecek konut için ödemelerin bir kısmının davacı tarafından yapıldığını, müvekkili şirketin bu ödemelere diğer davalı için yaptığı inşaatlarda kullanmasından dolayı diğer davalı kooperatifin mal varlığına aktardığını, dava konusu konutların davalı kooperatifin hakimiyet ve kontrolünde bulunduğunu, bu konutların halen kooperatif tarafından pazarlandığını, müvekkilinin bu konutlarla ilgili hiç bir sorumluluğu ve tasarruf imkanının olmadığını, davacıya daireyi teslim etmeyenin davalı kooperatif olduğunu, davacı tarafından dava dilekçesinde davalı kooperatife üye yapıldığını ve daha sonra kooperatifçe üyelikten çıkarıldığının bildirildiğini davanın öncelikle pasif husumet yokluğu ve zaman aşımından reddi gerektiğini, davaya konu olan … ilçesi … köyü, … Ada, … Parsel ( Yeni no:… Ada, … Parsel) sayılı arsa üzerine inşa edilecek meskenlerin yapımının başlangıçta müvekkili şirket tarafından üstlenildiğini, müvekkili şirketin düzenlediği kampanyalar sonucunda diğer davalı kooperatifin daireleri kooperatifin verdiği yetkiye dayanılarak müvekkili şirket tarafından pazarlanıp satışların gerçekleştirildiğini, zamanla müvekkili şirket tarafından isimleri bildirilen müşterilerden bir kısmının başvurusu üzerine bu müşterilerin davalı kooperatif genel kurul ve yönetim kurulu kararları ile davalı kooperatif tarafından üye olarak kabul edildiğini, fakat daha sonraki yıllarda davalı kooperatifin yönetiminin değiştiğini, yeni gelen yönetimlerinin diğer müşterilere karşı bu yükümlülüklerini yerine getirmemeye başladığını, ayrıca kooperatifin bu yükümlülüklerini yerine getirmemek amacıyla işlemler yapmaya başladığını, müvekkili şirket tarafından kendilerine verilen müşteri listeleri yok sayılarak ellerinde hiç liste yokmuş gibi davrandıklarını, davalı kooperatifin müşterilerin üyeliğe kabul için belli süreler koyduğunu ve müşterilerin iş bu süreleri kaçırdığı iddiasıyla üyelik başvurularını reddettiğini ayrıca bazı müşterilerin de çeşitli sebepler uydurarak kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını, davacı ile müvekkilinin sözleşme imzaladığını, davacı ödemelerinin bir kısmını yaptığını, müvekkili şirketin diğer müşterileri gibi davacıdan da tahsil ettiği paraları nakden veya iş karşılığı diğer davalı kooperatife intikal ettirdiğini, müvekkili şirketin inşaat yapım işini bıraktığında davalı kooperatife 7.500.000,00 TL- 8.000.000,00 TL değerinde bir inşaat bıraktığını bu nedenle müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getirdiklerini, halihazırda davalı kooperatifin bu inşaatlar üzerinde çalışmaya devam ettiğini bir kısmını satışa çıkardığını, kooperatif genel kurul kararı ile müvekkili şirketin davalı kooperatif namına hareket ederek daire sattığı hususu ve bu kişilerin davalı kooperatifin ortağı olmaları gerektiği hususunun davalı kooperatif genel kurulunca da kabul edildiğini, çeşitli sebeplerle keyfi biçimde hareket eden davalı kooperatifin mevcut yönetiminin müvekkili şirket tarafından verilen listelerde yer alan insanlara eşit davranmak yerine hak ve hukuk tanımaz biçimde farklı farklı uygulamalar sergilediğini savunarak davanın usul ve esattan reddini istemiştir. BÜYÜKÇEKMECE 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2007/907 ESAS, 2008/153 KARAR VE 20/02/2008 TARİHLİ KARARI İLE; davalının iş bölümü ilk itirazının kabulüne, dava dilekçesinin iş bölümü nedeniyle reddine dosyanın Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.BİRLEŞTİRİLEN BAKIRKÖY 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/630 ESAS, 2015/521 KARAR VE 01/07/2015 TARİHLİ KARARI ile; Davacı … tarafından davalı kooperatif aleyhine 25/06/2015 tarihinde açılan tapu iptal ve tescil davası Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/468 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.
BİRLEŞEN DAVA Birleştirilen dosyada davacı, dava dilekçesinde, davalı kooperatifin … Ltd. Şirketinden … projesi kapsamında daire satın alan kişiler tarafından kurulduğunu, … Ltd şirketinden … projesi kapsamında 13/07/1995 tarihinde … Blok … Kat … nolu (sonradan numaralandırmada yapılan değişiklikle dairenin numarasının … olan) 98.00 metrekare daireyi 99.000.000 TL peşinat aylık 5.000.000 TL taksit ve 20/09/1995 – 20/10/1995 ve 20/11/1995 tarihlerinde 100.000.000 TL ara ödemelerle oğlu adına velisi olarak satın aldığını, ödemelerini düzenli olarak yapmasına karşın şirketin taahhüt ettiği, satın aldığı daireyi 31/08/1998 teslim edemediğini ve hukuksal yaşanan sorunlar nedeniyle kooperatifleşme sürecinin yaşandığını ve kooperatif üyeliği başvurusunda bulunduğunu, şirket yöneticisi ve kooperatif başkanı … tutuklanması ve tüm mal varlığına el konması nedeniyle türlü olumsuzluklardan sonra genel kurul toplantısı yapılarak yönetim kurulunun oluşturulduğunu, kooperatifin olumsuz çağrışımlar yapan isminin değiştirilerek davalı kooperatif adının alınmasının sağlandığını, inşaatın tamamlanması için alınan karar doğrultusunda tamamını ödemiş olduğu daire bedelinin dışında yeniden kooperatif ödemeleri yapılması koşuluyla inşaatın bitirilmesi çevre düzenlemesinin yapılmasının sağlandığını, daireye ilişkin her hangi bir borcu bulunmadığından 31/10/2008 tarihinde dairenin teslim edildiğini, tarafından kiraya verildiğini, gerekli tadilatlar yapıldığını, aidatların ödendiğini, gerek site yönetimi tarafından kat malikleri toplantısına ve gerekse kooperatif yönetimi tarafından genel kurula davetler aldığını, tüm edimlerini yerine getirmiş olmasına karşın tescil aşamasında kooperatif yönetimi tarafından …’un açtığı ve halen Bakırköy 5. ATM’nin 2011/468 sayılı dosyası üzerinden devam eden tapu iptal ve tescil davasında teminat olarak gösterilip ihtiyati tedbir konulduğunu belirterek dosyaların birleştirilmesine taşınmazın adına tesciline olmadığı takdirde bedelinin tespiti ile tarafına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 08/05/2017 TARİH, 2011/468 ESAS VE 2017/397 KARAR SAYILI KARARI İLE; dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının, celb ve tetkikinde taşınmazın halen davalı kooperatif adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar asıl dava yönünden davacı …’un davalı … Ltd. Şti’ne yapmış olduğu ödeme nedeniyle taşınmazın maliki olan kooperatifin üyesi olduğunu, ödeme yönünde tüm edimlerini yerine getirdiğinden bahisle taşınmazın kendi adına tescilini talep etmiş ise de, davacının sözleşme yaptığı şirketin … Ltd Şirketi olduğu, taşınmazın maliki olduğu kooperatif üyesi olmadığı, ayrıca … Ltd. Şti ye yapılan ödemenin kooperatife aktarıldığı hususunun kanıtlanamadığı, benzer dosyalarda düzenlenen bilirkişi raporları ve mahkemecelerle verilip Yargıtay tetkikinden geçen kararlara göre kooperatif üyeliğine kooperatife yetkili organlarının karar vereceği bu bağlamda davacının tapu maliki olan kooperatifin üyesi olduğunu ispatlayamadığı ( Bakırköy 4.ATM’nin 2008/225 Esas, 2009/361 Karar sayılı ilamının onanmasına ilişkin Yargıtay 23 HD’nin 2011/1508-1641 sayılı ilamında da belirtildiği üzere) mahkemece değerlendirildiği, değerlendirme sonucunda davacı …’un tapu maliki olan kooperatifin üyesi olmadığı, kooperatif adına herhangi bir ödemede bulunmadığı, bu nedenle davalı … Ltd Şirketine yapmış olduğu, 999 TL ödemenin güncellenmiş karşılığının iş bu şirketten isteyebileceği, birleşen dava yönünden tapu maliki olan kooperatif vekilinin yargılama aşamasındaki beyanlarına göre davacı …’nın kooperatif üyesi olarak tüm edimlerini yerine getirdiği, taşınmazın kendisine tahsis edildiği iş bu hususun bilirkişi raporuyla da sabit olduğu anlaşıldığından birleşen dava yönünden açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek asıl dava yönünden davacı … tarafından davalı yeni ünvanı … eski ünvanı … Kooperatifi aleyhine açmış olduğu davanın pasif husumet nedeniyle reddine, davacı …’un davalı … Ltd. Şti aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulüne, 12.440 TL’nin dava tarihi olan 05/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte iş bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen dava yönünden davacı … tarafından davalı kooperatif aleyhine açılan davanın kabulü ile, davalı kooperatif adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … mahallesinde kain … Ada, … nolu parsel üzerinde bulunan … Blok, Kat …, giriş …, … nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı … adına tapu siciline tesciline, İİK 28.maddesi gereğince hüküm özetinin derhal Büyükçekmece Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir. Karar; davacı … ve davalı kooperatif vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZ 14/03/2018 TARİH, 2017/1468 ESAS VE 2018/418 KARAR SAYILI İLAMI İLE; “Açıklanan nedenlerle, istinaf eden tarafların işin esasıyla ilgili olarak yapmış oldukları istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan istinaf eden davacı vekili tarafından her ne kadar feri müdahil olan tarafın ayrıca başka bir dava açması ve iş bu davaların her ikisinin de birleştirilmesinin yerinde olmadığı iddia edilmiş ise de, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK’nın 3.ayrımında davanın ihbarı ve davaya müdahale üst başlığı altında 66.maddesinde feri müdahile düzenlenmiş, yasal düzenlemede 3.kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar feri müdahil olarak davada yer alabileceği düzenlenmiştir. Yasanın hiç bir düzenlenmesinde feri müdahilin ayrıca ve bağımsız bir davayı açamayacağına yönelik bir hususa yer verilmemiştir. Somut olay bazında yasal düzenlemenin değerlendirilmesi neticesinde, birleşen dosya davacısının davalı kooperatif yanında asıl dava dosyasında feri müdahile talebinde bulunmasında herhangi bir hukuka aykırılıktan söz etmek mümkün değildir. Çünkü asıl dosya davacısının taleplerinden biri olan dava konusu taşınmazla ilgili olarak, birleşen dosya davacısı ve aynı zamanda asıl dosyada feri müdahil olarak yer alan davacının da sözleşmesi mevcut olup hatta adı geçen davacıya taşınmaz teslim edilmiştir. Bu durumda, birleşen dosya davacısının tapu kaydının adına tescil edilmesini talep eden asıl dosya davacısının karşısında tapu maliki davalı kooperatif yanında feri müdahile talebinde bulunarak yer almasında bir usulsüzlük mevcut değildir. Birleştirilen dava açısından ise, mahkemenin asıl davayı sonuçlandırıp kesinleşmesini bekledikten sonra birleşen dava hakkında karar verilmesi yönüne ilişkin iddialar ise yerinde değildir. Çünkü her iki dosyadaki dava konusu edilen taşınmazlar aynıdır. HMK 166.maddesi gereğince davalının birleştirilmesine dair şartlar somut olayda gerçekleştirmiştir. Bu sebeple, tarafların buna ilişkin istinaf nedenlerinin de yerinde olduğunun kabulü mümkün olmamıştır. Davalı kooperatif ise, istinaf nedeni olarak her ne kadar kendilerinin adlarına kayıtlı olan taşınmazı birleşen dosya davacısı adına tapuda tescil etmemelerinin kendi kusurlarından kaynaklanmadığını, üzerindeki tedbirden dolayı olduğunu bu sebeple yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacaklarını iddia ederek istinaf talebinde bulunmuş ise de, 6100 Sayılı HMK.nın 326.maddesinde yargılama giderlerinden sorumluluk düzenlenmiş 1.fıkrada kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği ifade edilmiştir. Somut olayda, birleşen dava yönünden davacının davalı hakkında açmış olduğu davanın kabulü söz konusu olduğundan mahkemenin aksine hüküm verilmiş gibi davalı kooperatife yargılama giderlerinden muaf tutması beklenemez. Aynı yasanın 312.maddesinde davalının davanın açılmasına kendi hal ve davranışları ile sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise, yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilemeyeceği düzenlenmiştir. Somut olay kapsamında yasanın bu düzenlenmesinin davalı yararına uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Davalının bir diğer istinaf nedeni ise, birleştirme kararının taraflara tebliğ edilmediğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamından birleştirme kararının adı geçen davalı tarafa tebliğine dair herhangi bir bilgi ve belge olmamakla birlikte gerekçeli karar içeriğinde açıklandığı üzere mahkemece duruşma zaptından dosyaların birleştirilmiş olduğunun taraf vekillerinin huzurunda okunduğu taraf vekillerinin bu konuda beyanlarının sorulduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafça yargılamanın başından ve ya en azından birleştirilen davanın açıldığı tarihten hüküm tarihine kadar geçen süre içerisinde birleştirilen dosya ile ilgili gerekli tebligatlar yaptırılarak ihtiyaç duyulması halinde buna ilişkin yazılı beyanda bulunabilme hakkı mevcut iken asıl dava dosyasının 2007 yılında açılıp hükmün ise 2017 yılında verildiği ve aradan 10 yıllık bir süre geçtiği göz önünde tutulduğunda ve özellikle HMK 30.maddede düzenlenen usul ekonomisi ilkesi nedeniyle sırf birleştirme kararının davalı tarafa tebliğ edilmemiş olması gerekçesiyle hükmün kaldırılmasında geriye dönük olarak herhangi bir hukuki yararın mevcut olmadığı somut olayın özelliği itibariyle davalı kooperatif vekilinin beyanda bulunma hakkının engellendiğinden söz etmenin ise mümkün olamayacağı kanaatine varıldığından davalı kooperatifin buna ilişkin istinaf nedenlerinin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Bekletici mesele yapılmasına dair istinaf nedeni ise yukarıda açıklanan aynı gerekçelerle yerinde görülmemiştir çünkü her iki dosyada dava konusu edilen taşınmazlar aynıdır. Sonuç olarak mahkeme gerekçesinde de ifade edildiği üzere birden fazla sayıda ve aynı nitelikte emsal dosyalar, emsal dosyalarda alınan bilirkişi rapor örnekleri ve Yargıtay ilamları dikkate alındığında gerek davacının gerekse davalı kooperatifin istinaf başvurularının reddine dair karar verilmesi” gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir. Dairemiz kararına karşı davalı kooperatif vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİNİN 01/04/2021 TARİH, 2021/585 ESAS VE 2021/1355 KARAR SAYILI İLAMI İLE; yerleşik 6’lı formül uygulanmasına göre hesaplanacak tazminata hükmedilmesi gerekirken açıklanan hususlar gözetilmeksizin karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş, dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiştir. Yargıtay bozma ilamından sonra ilk derece mahkemesi 12/07/2021 tarihli tensip zaptı ile; dosyayı mahkemenin 2021/628 Esas numarasına kaydına, Yargıtay bozma ilamı ve duruşma gün ve saatini taraflara tebliğine karar vermiştir. Birleşen dosyada davacı … vekili 24/10/2023 tarihli dilekçesi ile; dosyayı iki yıl takip ettiğini, lehlerine taktir edilen vekalet ücretinin eski tarife üzerinden verildiğini belirterek 19/06/2023 tarihli tarife üzerinden lehlerine kanuni vekalet ücreti verilmesini talep etmiştir. Mahkeme 25/10/2023 tarihli ek kararı ile; birleşen dosya yönünden kesinleştirme işlemi yapıldığı, dosyada yeni bir hüküm kurulmadığı, önceki hükümde davacı lehine vekalet ücreti taktir edildiği, bu konuda Yargıtay bozma ilamı bulunmadığı gerekçesiyle bu davacının başvurusunun reddine karar vermiştir. İş bu ek karara karşı davacı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı … vekili istinaf nedenleri olarak; ön yargılı olarak haksız ve mesnetsiz bir şekilde Yargıtay kararı ile birleşen dosyanın kesinleştiğinden bahisle ek karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkemenin 25/10/2023 tarihli ek kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE HUKUKİ GEREKÇE: İlk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, Dairemizce tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, davalı kooperatif vekili tarafından Dairemiz kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurulduğu, temyiz incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği, ilk derece mahkemesince dosyanın 2021/628 Esas sırasına kaydının yapıldığı, yargılama aşamasında birleşen dosya davacısı vekili tarafından vekalet ücreti talep edildiği, mahkemece talep dilekçesi hakkında 25/10/2023 tarihinde ek karar verdiği, iş bu ek karara karşı asıl dosya davacısı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve dosyanın istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/4. maddesinde “Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.” hususu düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusu Dairemizce reddedilmiştir. Bu ret kararının temyizi üzerine Yargıtay ilgili Hukuk Dairesince, Dairemiz kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verdiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. HMK’nın 373/4. maddesine göre, ilk derece mahkemesinin ek kararı Yargıtay bozma ilamından sonra verildiğinden, ayrıca bozma ilamının her iki dava dosyasının kapsayıp kapsamadığı, birleşen dosyada ilk derece mahkemesince verilen kararın kesinleşip kesinleşmediğinin tartışılması gerektiğinden ek karara yönelik yapılan yasa yolu başvurusunun Yargıtay ilgili hukuk dairesi tarafından incelenmesi gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle ve özellikle HMK’nun 373/4. bendi gereğince, bozma ilamı sonrasında mahkemece bozmaya uygun karar verilmesi halinde karara karşı kanun yolu olarak temyiz yoluna başvurulabileceği ve bozma ilamının her iki davayı kapsayıp kapsamadığı, birleşen dosyada verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği tartışılacağından dava dosyasındaki incelemenin yapılması için dosyanın Yargıtay’a gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/628 Esas sayılı derdest dava dosyasında verilen 25/10/2023 tarihli ek karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı, HMK’nın 373/4.maddesi gereğince karara karşı tarafların temyiz yoluna başvurabilecekleri gerekçesiyle dosyanın Yargıtay ilgili Hukuk Dairesine gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine İADESİNE, 6100 sayılı HMK’nın 352/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.26/12/2023