Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1309 E. 2023/1272 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1309 Esas
KARAR NO: 2023/1272
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 11/08/2023
NUMARASI: 2023/514 Esas
TALEP: İHTİYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 23/11/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete hizmet sözleşmesi ile bağlı çalışan … tarafından müvekkili banka ve davalı şirket aleyhine açılan alacak davasında Bakırköy 5. İş Mahkemesinin 2018/349 Esas 2019/294 Karar sayılı ilamı ile kıdem tazminatı ve yıllık izin ücret alacağının müvekkili ve davalı şirketten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, karara istinaden Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile ilamlı icra takibi başlatıldığını, yerel Mahkeme kararının taraflarca istinaf edilmesinin akabinde kesinleştiğini ve davalı ile müşterek ve müteselsil borçlu oldukları borcun müvekkili tarafından zorunlu olarak ödendiğini, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 01/04/2013 tarihli Genel Temizlik Hizmet Sözleşmesi gereği davalı tarafından ödenmesi gereken tutarın müvekkili banka tarafından ödendiğini, sözleşmenin 13.2, 14 ve 14.2 maddelerine rağmen davacı tarafından başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesinin kötüniyetli ve ahde vefa ilkesine aykırı olduğunu belirterek icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiş olup aynı zamanda HMK’nun 389 ve devamı maddeleri gereğince, davalı adına kayıtlı taşınmaz ve trafiğe kayıtlı araçlar üzerine tedbir şerhi işlenmesini ve TBK’nun 76. maddesi gereğince, davalı tarafından geçici ödeme yapılmasını talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı def’inde bulunduklarını, müvekkili şirketin, özellikle bankalara temizlik ve yardımcı eleman temin eden bir şirket olduğunu, işçinin, üst işveren konumunda olan davacı bünyesinde temizlik görevlisi olarak çalıştığını ve bu görevi dışında başkaca bir iş tanımı bulunmadığını, işe alım, işten ayrılış, tazminatlar, izinlerin düzenlenmesi, kullandırılması vs. hususların tamamının davacının kontrolünde ve sorumluluğunda olduğunu, davacının ödemesini yaptığı kalemlerin ise, yine kendi aldığı hizmetin bir sonucu olduğunu, müvekkili şirketin davacının yetki alanında ve sorumluluğunda olan hususlarda müdahalesi söz konusu olamayacağı için sorumluluğundan söz etmenin de hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil edeceğini, bir an için aksi düşünülse dahi bu halde de hakimin müdahalesinin gerekeceğini, müvekkili şirket, hizmeti verenin teminini sağlamış olsa da hizmeti alan ve personelin çalışma sürelerini ve esaslarını belirleyenin davacı olduğunu, bu nedenlerle davacının esasında sözleşmeye aykırı davranmasına rağmen sözleşmeyi dayanak yaparak müvekkiline sorumluluk atfetmeye çalışmasının kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece Mahkemesi 11/08/2023 tarihli ara kararı ile; somut olayda, davacı tarafın istemi alacağa yönelik olup üzerine ihtiyati tedbir konulması istenilen davalı adına kayıtlı taşınmaz ve trafiğe kayıtlı araçlar dava konusu olmadığından ve bu nedenle HMK’nun 389. maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin 11/08/2023 tarihli ara kararı yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili bankanın zararının, mahkeme ilamına dayalı olduğunu ve mahkeme ilamına dayalı yaptığı ödeme nedeniyle asıl sorumlu olan davalı şirketten tazmin talebinde bulunduğunu, alacağın muaccel hale geldiğini ve ödenmediğini, hal böyle iken ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilebileceğini, yaklaşık ispat şartının da sağlandığını, buna göre İİK’nun 257. maddesindeki koşulların oluşmasına rağmen ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesi gerekirken talebin reddine karar verilmesinin hukuken hatalı olduğunu, somut olayda, davalının kötü niyetli hareket ederek icra takibine itiraz ettiği ve sözleşme gereği üstlendiği sorumluluğu yerine getirmediğini, bu nedenle HMK’nun 389. maddesinin koşulları oluşmasına rağmen yerel mahkece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiş olup Mahkeme farklı kanaatte ise, İİK’nun 257. maddesi uyarınca davalının üzerine kayıtlı menkul, gayrimenkul mallar ile hak ve alacaklar üzerine ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz konulmasına, davalı adına kayıtlı taşınmaz ve trafiğe kayıtlı araçlar üzerine tedbir şerhi işlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, sözleşme ilişkisi uyarınca davalının sorumlu olduğundan bahisle icra tehdidi altında ödenen bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup dava dilekçesi kapsamında ayrıca ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Uyuşmazlık, HMK’nun 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarının mevcut olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun onuncu kısım birinci bölümünde geçici hukuki korumalar üst başlığı ile 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 389/1 maddesi “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” ve yine Kanunun 390/3 maddesi “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükümlerini içermektedir. Anılan hükümlerde de açıkça belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ve talep edenin davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi şartıyla uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki korumadır. İhtiyati tedbir verilebilmesinin en önemli şartlarında biri, ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır.(m. 389/1). Kanun, burada “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi hâlinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hâle gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir. (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011-Sh.715-717) (Yüksek Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 24/04/2012 gün ve 2011/15388 esas,2012/6651 karar sayılı ilamında belirtildiği gibi).Somut olayda, üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilen davalı adına kayıtlı taşınmaz ve trafiğe kayıtlı araçların uyuşmazlık konusu olmadığı, HMK’nun 389/1 maddesi uyarınca ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği dikkate alındığında ihtiyati tedbir talebinin reddine yönelik ilk derece Mahkemesinin 11/08/2023 tarihli ara kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince tesis edilen 11/08/2023 tarihli ara kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/514 Esas sayılı derdest dava dosyasında verilen 11/08/2023 tarihli ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-f bendi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.23/11/2023