Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2023/1184 E. 2023/1124 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1184 Esas
KARAR NO: 2023/1124
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/03/2022
NUMARASI: 2021/641 Esas, 2022/216 Karar
DAVANIN KONUSU:Alacak (Sigorta Poliçesinden Kaynaklı)
KARAR TARİHİ:26/10/2023
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin kullandığı krediye istinaden, müvekkili şirket yetkilisi … için davalı sigorta şirketi nezdinde 16/02/2018 başlangıç, 26/02/2019 tarihli hayat sigorta poliçesi düzenlendiğini, sigortalının 26/03/2018 tarihinde kalp krizi geçirerek vefat ettiğini, kredi borçlarının sigortalının mirasçılar tarafından ödendiğini, ancak davalı sigorta şirketinin müvekkili şirkete vefat teminatını ödemediğini ileri sürerek bakiye kredi borcunun muaccel olduğu tarihten itibaren ticari faiz işletilerek tahsili için, şimdilik 1.000,00 TL vefat tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kredi borcunu karşılayacak oranda vefat teminatını talep hakkının poliçede rehin alacaklısı olan dava dışı bankaya ait olduğunu, dava dışı bankadan davaya muvaffakati olup olmadığının sorulması gerektiğini, varsa kalan teminat bedelini ise sigortalının varislerinin talep edebileceği, sigorta ettiren davacı şirketin vefat teminatını talep edemeyeceği, sigortalının ölümüne neden olan kanser hastalığını beyan etmediğini, beyan yükümlülüğüne aykırı hareket edilmesi nedeniyle vefat teminatı ödenemeyeceğini, söz konusu hastalığın teminat kapsamında da olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece; vefat teminatını talep etme hakkının davacı şirkete değil, poliçede lehdar olarak belirlenmiş sigortalının varislerine ait olduğu, HMK’nın 114 maddesinde taraf ehliyetinin dava şartları arasında sayıldığı gerekçesiyle davanın HMK’nın 114/1-d ve 115/2 maddeleri gereğince aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkili şirket yetkilisinin vefatı halinde müvekkili şirketin vefat teminatına hak kazanacağını, poliçede rehin alacaklısı olan bankaya davaya muvafakati olup olmadığının sorulmadığını, sigortalının poliçe tanziminden önce herhangi bir hastalığı bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, vefat teminat bedelinin tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, vefat teminat bedelini talep hakkının sigorta ettiren şirkete değil, poliçede lehdar olarak gösterilen sigortalının varislerine ait olduğu gerekçesiyle aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, davacı vekili hükmü istinaf etmiştir.1-TTK’nın 5/A maddesinin ilk fıkrası; “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü, 6325 Sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18/A maddesinin 2. Fıkrası ise; “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmünü düzenlemektedir. Somut davada taraflar tacir olup, zorunlu arabuluculuğa tabi davada, mahkemece arabuluculuk son tutanağı aslını sunmak için davacı tarafa bir haftalık kesin süre verilmiş, ancak davacı taraf ara karar gereğini yerine getirmemiştir. Buna göre arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı anlaşıldığından, mahkemece TTK’nın 5/A.1 fıkrası ve 6325 Sayılı Yasanın 18/A.2 fıkrasının son cümlesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.2-Mahkemenin kabul şekline göre yapılan incelemede;Mahkemece taraf ehliyetinin dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK 114/1-d maddesine göre aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği görülmektedir. HMK 114/1-d maddesine göre tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır. Taraf ehliyeti, medenî hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Tüzel kişiler kanuna göre kuruluş işlemlerinin tamamlanması ile hak ehliyetini kazanırlar. Dava ehliyeti ise medenî hukuktaki fiil ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Fiil ehliyeti kişinin kendi fiilleriyle hak edinebilme ve borç altına girebilme ehliyetidir. Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. ” Sıfat ise, dava konusu sübjektif hak ( dava hakkı ) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir… Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatıda o hakkın sahibine aittir… Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir ( davalı sıfatı, pasif husumet )”.(Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, 22 baskı, sh 234 ve 235). Taraf sıfatı bir dava şartı değildir. Çünkü, sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin, bir maddi hukuk sorunudur. Davada davalı tarafın davalı sıfatı yoksa mahkeme davanın (husumet ) yokluğundan davanın reddine karar vermesi gerekir.Somut olayda, anonim şirket olan davacı şirketin tüzel kişiliği bulunduğundan, mahkemenin kabulünün aksine davacı şirket, taraf (hak) ehliyetine sahip olduğu gibi, ayrıca dava (fiil) ehliyetine de sahiptir. Ancak vefat teminatı talep hakkı kredi borcu tutarı kadar daini mürtehin bankaya, varsa kalan teminat tutarını talep hakkı ise sigortalının varislerine ait olduğundan, davacı şirketin vefat teminatını talep etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemenin kabulüne göre, davacı şirketin vefat teminatını talep hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, davacı şirketin tüzel kişiliği bulunduğu ve bu nedenle taraf ehliyetine sahip olduğu gözetilmeden, davacının taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.Açıklanan nedenler ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davadan önce arabuluculuğa başvurma şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacının vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE ,2-Yeniden yargılama yapılamasına gerek olmadığından, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/641 Esas, 2022/216 Karar ve 04/03/2022 tarihli kararının HMK’nın 353. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE,A-Davanın TTK’nın 5/A.1 fıkrası ve 6325 Sayılı Yasanın 18/A.2 fıkrasının son cümlesi uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,b)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,d)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA,d)Davalı kendisini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT gereğince takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,İstinaf Başvurusu Yönünden;3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 269,85 TL harç davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 4-Davacı tarafından karşılanan istinaf harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,6-6100 sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra artan kısmının yatıran tarafa İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/10/2023