Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/958 E. 2022/840 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/958 Esas
KARAR NO: 2022/840
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 25/03/2022
NUMARASI: 2022/173 Esas
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 07/03/2022 tarihli dava dilekçesinde; davalı şirket hakkında İnşaat İşleri Yüklenici sözleşmesi, Mekanik Tesisat İşleri Sözleşmesi, tesisat işleri yüklenici sözleşmesinden kaynaklanan alacak için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile iflas yolu ile icra takibi başlatıldığını, tebliğ edilen ödeme emrine karşı davalı şirket tarafından herhangi bir şekilde itiraz edilmediğini, şikayet yoluna da gidilmediğini, davalı tarafça icra dosyasına hiçbir şekilde itiraz edilmemiş olması nedeniyle kesinleşen takip dosyasında takip konusu alacağın faiz ve ferileriyle birlikte ödenmesi için icra dosyasından alınmış olan kapak hesabı doğrultusunda depo kararı oluşturulmasını ve depo kararının yerine getirilmemesi halinde davalı şirketin iflasına karar verilmesi için dava açılmak zorunda kalındığı, öncelikle davalı şirket hakkında İİK 159.madde uyarınca muhafaza tedbirlerine ilişkin karar tesis edilmesini talep ettiklerini, mahkemenin ödeme emrine borçlunun itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mutlaka tedbirlere karar vermeye mecbur olduğunu, müvckkili şirketin ve diğer alacaklıların korunması için tensip kararı ile birlikte İİK 159.maddesi gereğince alınması gereken muhafaza tedbirleri kapsamında davalı şirketin mallarının defterinin tutulmasına, taşınır mallarının yediemine teslimine, mağaza dükkan ve depolarının mühürlenmesine, posta ve diğer vasıtalarla gönderilen mektup, paket, havale vs. şeylerin icra müdürlüğüne teslimi için posta ve gümrük idarelere ve bankalara yazı yazılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; mahkemece depo kararı verilmemesini ve İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2022/72 Esas sayılı dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, taraflarınca 26/01/2022 tarihinde 2022/72 Esas sayılı dosyasında davacı tarafa borçlarının bulunmadığına ilişkin olarak menfi tespit davası açıldığını, iflas davasının 07/03/2022 tarihinde açılmış olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirket tarafından açılan menfi tespit davasının iflas davasının açılmasından 2 ay öncesinde açılmış olması nedeniyle dava konusu olan menfi tespit davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, taraflarınca açılan İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/72 Esas sayılı dosyasında ihtiyati tedbir kararının alınabilmesi için dosya borcu karşılığında 490.000,00 TL teminat mektubunun ve %100 tutarında olan 3.255.505,00 TL bedelli teminat mektubunun ise İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına borç tutarını karşılayacak olan teminatın hem mahkeme dosyasına hem de icra dosyasına sunulduğunu, teminat mektuplarının sunulmasından dolayı depo kararının verilmemesi veya depo kararının teminatına sayılmasını talep ettiklerini ayrıca müvekkili şirketin inşaat sektöründe faaliyet gösteren ve ekonomik durumu oldukça iyi olan bir şirket olduğunu, davalı tarafça kötü niyetli olarak iflas yolu ile takip başlatıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacının talebinin İİK 159.maddesi kapsamında muhafaza tedbirleri alınmasına yönelik olduğu, bilindiği üzere muhafaza tedbirlerinin ” dava sırasında alınan tedbirler olduğu, ileride iflas gerçekleştiği taktirde müflis sıfatını alacak olan borçlu aktiflerinin tespitine veya muhafazasına yardımcı olacak nitelikteki koruma önlemleri olduğu, buna karşılık İİK m.208-216 hükümleri arasında düzenlenen defter tutulması, malların tespiti ve muhafaza altına alınması hakkındaki işlemlerin, masa malvarlığının aktif kısımının tespit edilerek muhafaza altına alınmasına yönelik olduğu, (Sümer Altay, Türk İflas Hukuku İstanbul, sayfa 139) amacın alacaklının alacağını tahsil etme imkanının en geniş şekilde korunması olduğu, kanunun ” alacaklıların menfaati” ni temel aldığı, somut davada iflas davası öncesi menfi tespit davası açıldığı, iflas takibine konu edilen miktarın tümünün ilgili icra dosyasındaki kapak hesabının tamamı için 3.255.505-TL bedelli kesin ve süresiz bir teminat mektubunun sunulmuş olduğu, bu durumun 07/03/2022 tarihli müdürlük kararı ile sabit olduğu, iflas davası öncesinde menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle Yargıtay uygulaması gereği mutlak suret ile bu menfi tespit davasının sonucunun mahkemece bekleneceği, menfi tespit davası sonuçlanmadan icra takibinin kesinleşmiş olması gerekçesiyle hiçbir suretle davanın esası hakkında karar verilemeyeceği, bir başka deyişle takibin şeklen kesinleşmesi söz konusu olsa da iflas davası öncesi açılan menfi tespit davasının bekletici mesele olacağı, bu durumda takibin şeklen kesinleşmesinin münhasıran iflas kararının verilmesine yetmeyeceği, davacının iflas takibine konu etmiş olduğu alacağın tamamının halihazırda davalı borçlu tarafından kesin ve süresiz teminat mektubu ile teminat altına alınmış olması karşısında bu aşamadan sonra ayrıca davacı lehine iflasta muhafaza tedbirleri uygulanmasını gerektiren hal kalmadığı, zira muhafaza tedbirleri ile elde edilmek istenen amacın zaten borçlu tarafından kesin ve süresiz teminat mektubunun icra dosyasına sunulmasıyla en yüksek düzeyde sağlanmış durumda olduğu, elbette iflas davasından önce menfi tespit davasını açılmamış ve borçlu lehine icra dosyasına kesin ve süresiz teminat mektubu sunulmamış olması halinde tüm muhafaza tedbirlerinin verilmesi gerekli ve zorunlu iken artık mevcut durum itibariyle davacının muhafaza tedbiri talep etmekte hiçbir hukuki yararı kalmadığı, bilindiği üzere hukuki yararın, her talebin kabulü için olmazsa olmaz şartı olduğu, aksi düşünce muhafaza tedbirinin verilmesindeki amaca aykırı olduğu gibi kanun koyucunun amacına da aykırı olduğu, nitekim kanun koyucu açıkça “alacaklının menfaatini” korumayı amaçladığı, somut olayda bu menfaat en yüksek düzeyde korunduğu, nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin uygulamasında alacağın tamamını karşılayan nitelikte kesin ve süresiz teminatın icra müdürlüğüne sunulması halinde, alacaklının alacağının en yüksek düzeyde temin edilmiş olması nedeniyle mallar üzerindeki hacizlerin dahi kaldırılmasının mümkün olabileceği kabul olunduğu düşüncesinin dahi varılan sonuç ile uyum içinde bulunduğu, kanun koyucunun açık amacına aykırı yorum kabul edilemeyeceği, (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2009/12572 E.-2009/21301K.sayılı ilamı, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/5898 E.-2019/6267 K.sayılı ilamı). Bu nedenlerle davacı lehine iflasta takibe konu olan borcun tamamını karşılayacak kesin ve süresiz teminatın icra dosyasına depo olunmasıyla İİK m.159 hükmü uyarınca muhafaza tedbirlerinin uygulanmasına dair tüm tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: 25/03/2022 tarihi ara karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; istinaf incelemesi neticesinde ara kararın kaldırılarak İİK 159.maddesi gereğince tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, mahkeme ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, icra dosyasına davalı şirket tarafından itiraz edilmediğini, takibin kesinleştiğini, takibin kesinleşmiş olmasıyla açılacak davanın iflas davası olacağını, mahkemece şekli incelemeden öteye gitmeyecek incelemenin yapılması gerektiğini, mahkeme tarafından sadece borçlunun ödeme emrine itiraz edip etmediği yani iflas takibinin kesinleşip kesinleşmediğini araştıracağını, borcun kesinleşen takibe rağmen ödenmediğinin tespiti halinde ise depo kararı tesis edileceğini, itiraz edilmeden kesinleşen takibe ilişkin açılacak iflas davasında yargılama meselesinin asla alacağın varlığı ya da yokluğu olmadığını, iflas yoluyla yapılan takibin itirazsız kesinleşmesi nedeniyle mahkemece yapılacak incelemenin sınırlı olacağını, Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere itirazsız kesinleşen icra takibine istinaden açılan iflas davasında doğrudan depo kararı oluşturularak İİK 159.maddesi uyarınca tedbirlere hükmedilmesine karar verilmesi gerekirken mahkemece başka bir teminatın varlığından hareketle ret kararı verilmiş olmasının emsal kararlarda belirtildiği üzere yerinde görülmediğini, kararda belirtilen gerekçelerin usul ve yasaya aykırılık taşıdığını, menfi tespit davasının icra takibinden sonra açıldığını, menfi tespit davasının bekletici mesele yapılması hususunun ancak iflas takibinden önce açılan menfi tespit davası için söz konusu olabileceğini, davalı tarafın icra dosyasına yatırdığı teminat mektubunun varlığından bahisle tedbir talebinin reddinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, borçluya depo emrinin tevdi edilmesi gerektiğini, maddi hukuk bakımından itirazının olması halinde açılacak istirdat davasında ileri sürebileceğini, takibe itiraz etmemiş olan borçlu şirketin adeta kanunu dolanmak suretiyle takibe yapacağı itiraz ve defilerini açmış olduğu menfi tespit davasında ileri sürmesinin ve bu dava neticesinde verilen tedbir kararı uyarınca yatırılan teminat mektubunun mahkememce yürütülecek iflas prosedürüne etki edeceğinin kabul edilmesinde hukuki yararın bulunmadığını, tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, davalı şirket hakkında alınması gereken muhafaza tedbirlerinin alınmamasının hem müvekkili şirketin davalı şirketten olan alacağına ve hem de davalı şirketten başkaca alacaklılarında alacağına halel gelmesine sebep olacağı gibi bu durum müvekkili ve diğer alacaklıları da açıkça mağdur edeceğini, İİK 159.maddesi gereğince itiraz edilmeden takibin kesinleşmesi halinde tedbir kararı verme mecburiyetinin bulunduğu nazara alınarak, yapılacak istinaf incelemesi neticesinde 25/05/2022 tarihli ara kararının kaldırılmasını ve İİK 159.maddesi gereğince tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 156/1.fıkrası gereğince iflas kararı istemine ilişkindir. Talep ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 159. madde gereğince muhafaza tedbir talebinin reddine dair ara kararın istinaf istemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 391/3. fıkrası gereğince İhtiyati tedbir kararının reddi kararına karşı kanun yoluna başvurulabilir hükmü ve aynı yasanın 341. maddesi gereğince, ara kararın istinaf yoluna başvurulabilecek ara kararlardan olması nedeniyle istinaf talebinin incelenmesi uygun görülmüştür. Uyuşmazlık; İİK’nın 159.maddesi gereğince davalı borçlu şirket hakkında muhafaza tedbirlerinin alınmasının gerekip gerekmediği mahkeme kararının bu anlamda usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır. 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 181.maddesinde usul düzenlenmiş, maddede 159, 160, 164, 165 ve 166. maddelerin bu fasıl hükmüne göre vukua gelen iflaslara da tatbik olacağı belirtilmiştir. Aynı yasanın 159.maddesinde ise; muhafaza tedbirleri üst başlığı ile iflas talebi halinde mahkemenin ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu, bu emirlerin iflas dairesince yerine getirileceği, ikinci fıkrada ise defter tutmadan gayri muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacağı zararları karşılamak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96.maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminatın aranmayacağı ifade edilmiştir. İş bu davada, mahkeme ara kararı ile borçlu şirkete yönelik tedbir talepleri reddedilmiştir. Somut davada, davacı şirket tarafından davalı hakkında 2.937.270,48 TL sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla 22/12/2021 tarihinde iflas yolu ile takip başlatıldığı, davalı borçlu şirket tarafından ödeme emrine karşı herhangi bir itiraz yapılmadığı konusunda uyuşmazlık mevcut değildir. Yasal düzenlemede mahkeme tarafından alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerinin alınabileceği belirtilmiştir. Düzenleme ile mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Ancak, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu ifade edilmiştir. Yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir. Yasa koyucu tarafından bağlantılı olarak açılan herhangi bir dava veya icra takibi dosyasına yatırılan teminatın varığı halinde söz konusu tedbirlere karar verilmeyeceği yönünde bir istisnaya yer verilmemiştir. Mahkemece emsal olarak gerekçede yer verilen Yargıtay ilamlarının iş bu yargılamada değerlendirilmesi uygun görülmemiştir. Çünkü ilamda İİK 72/3.maddesi koşullarında menfi tespit davası açılması halinde alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yaluyla icra veznesindeki paranın ödenmemesinin istenebileceği ve devamında borçlunun mahkemece tayin edilen teminattan ayrı olarak icra müdürlüğüne talep anına kadar ferileri ile birlikte dosya borcunun tamamını nakit olarak depo etmesi yada bu miktar muteber ve kesin banka teminat mektubunu sunması halinde alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği belirtilmiştir. Somut davada ise dosya kapsamında davalı tarafça açılan menfi tespit davasının icra takibinden sonra açılmış olmakla birlikte ödeme emrine itirazdan sonra açılmış olduğu yani takibin kesinleşmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda icra takibinin iflas yoluyla başlatılan takip olması da dikkate alındığında davacı alacaklı tarafından icra dosyası üzerinden gerçekleştirilmesi gereken herhangi bir takip işlemi de bulunmadığından takibe devam edilemeyeceği açıklamasının uygulanabilir olup olmadığının tartışılması gerekecektir. Çünkü İİK 156. ve devamı maddelerinde iflas talebi ve yargılama usulü ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere yasal düzenlemelerde muhafaza tedbirlerine ilişkin olarak alınacak kararlarda ve özellikle borçlu tarafın ödeme emrine itiraz etmemesi halinde borçlu tarafça açılacak herhangi bir mahkeme kararının varlığına atıf yapılmamıştır. Diğer önemli bir husus ise İİK 159.maddede yasa koyucu tarafından “alacaklının değil alacaklıların” menfaati için zaruri görülen hüküm muhafaza tedbirlerinin emredilebileceği düzenlenmiştir. Yasa koyucu davanın niteliği gereğince davacı alacaklı ile sınırlı tutmamıştır. Ayrıca icra takip dosyası için ibraz edilen teminat mektubunun varlığı halinde davacı tarafın muhafaza tedbiri talebinde hukuki yararının bulunmadığının kabul edilmesi de isabetli değildir. Yukarıda belirtildiği üzere iş bu muhafaza tedbirleri yalnızca davacı alacaklı yönünden değil tüm alacaklıların menfaati için zaruri görülmesi halinde alınacak muhafaza tedbirleridir. İİK 159.maddede belirtildiği üzere muhafaza tedbirleri bütün alacaklıların menfaatine olan muhafaza tedbirleridir. Bu nedenle ve doğal olarak bu tedbirlerin İflas davasını açan alacaklının alacak miktarı İle orantılı olması da şart değildir. İcra ve İflas Kanunun 159. madde üst başlığı muhafaza tedbirleridir. Mahkemelerin verdiği muhafaza tedbirleri ile borçlunun malvarlığının dağılmasına engel olunarak geçici hukuki koruma sağlanır. Hukuk Muhakemeleri Kanununda, tedbiri alan organ bakımından ayrım yapmaksızın muhafaza tedbirlerini geçici hukuki koruma niteliğinde kabul etmiştir. ( m.406/2) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 406. madde üst başlığı “ Diğer geçici hukuki korumalar “dır. Maddede, mahkemece, gerekli hallerde, mal veya haklarla ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme yapılmasına karar verilebileceği ve ikinci fıkrasında ise İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümlerin saklı olduğuna yer verilmiştir. Mahkemenin hükmettiği muhafaza tedbirleri İcra ve İflas Kanunun çeşitli hükümlerinde düzenlenmiştir. Örneğin, iş bu davada olduğu gibi iflas davası açılması ya da İflas talebinde bulunulması ile alınacak muhafaza tedbirleridir (İİK m.159). İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmında, 389 vd maddelerinde geçici hukuki korumalar üst başlığı altında düzenlenmiştir. 389. maddede şartlarına yer verilmiş, 390/3. fıkrada ise,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”. Düzenlemesi ile ihtiyati tedbir talep eden tarafa yüklenen edimler bir nevi açıklanmıştır. Ne var ki iş bu yargılamada davalı borçlu şirketin icra takibine karşı herhangi bir itirazının bulunmaması nedeniyle İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin değerlendirilmesi yeterli olacaktır. Yasa koyucu tarafından, İflas davasının kişinin tüm malvarlığını ve geniş bir alacaklı kitlesini ilgilendirdiğinden İİK 159. maddesi ile mahkemeye alacaklıların yararı için zorunlu göreceği bütün muhafaza tedbirlerini alabilme olanağı tanımıştır. Bu tedbirler, borçlunun mallarının defterinin tutulması, borçlunun mallarını devretmemesi için muhafaza altına alınması, taşınmazların tapu kaydına tedbir şerhi verilmesi gibi tedbirlerdir. İİK‘nın 159. maddesinde İflas talebi üzerine mahkemenin alacaklıların menfaati için zaruri olan tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır. Alacaklıların bir kısmının zararına olsa bile tedbirler genellikle alacaklıların menfaatine ise verilmelidir. Belirtildiği üzere alacaklının iflas talebini alan mahkeme, İlk önce alacaklıların menfaati için gerekli gördüğü muhafaza tedbirlerini emredebilir ( m.159). Bunun için alacaklının bir talepte bulunması şart değildir. Keza İİK 159.maddenin ilk cümlesi buna ilişkindir. Muhafaza tedbirlerine karar vermek zorunluluğu, yukarıda yer verildiği üzere maddenin ikinci cümlesinde borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi durumunda söz konusu olmaktadır. Somut yargılamada, muhafaza tedbiri alınmasına lüzum olup olmadığını takdir yetkisi yasa koyucu tarafından mahkemeye bırakılmamıştır. Çünkü ödeme emrine itiraz edilmemiştir. Yukarıda belirtildiği üzere menfi tespit davasının açılmış olması tek başına yasanın muhafaza tedbirine ilişkin emredici düzenlemesinin uygulanmasını önleyici nitelikte değildir. Diğer taraftan muhafaza tedbirlerinin neler olduğu kanunda sayılmış değildir. Kanun bu tedbirlerden yalnız defter tutulmasını düzenlemektedir. Diğer taraftan yasa koyucu tarafından defter tutulması haricinde muhafaza tedbiri isteyen alacaklının ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın uğrayabilecekleri zararları karşılamak üzere teminat alınmasını isteyebileceği düzenlenmiştir. Devam eden cümlede ise borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya alacağın ilama bağlı olması halinde teminat aranmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda ödeme emrine itiraz etmeyen borçlu aleyhine defter tutulması haricinde verilecek muhafaza tedbir kararında da teminat alınmayacağının yasa koyucu tarafından açıkça düzenlenmiş olduğunun kabulü gerekecektir. Ancak somut davada borçlu şirket hakkında defter tutulması haricindeki muhafaza tedbiri alınmasında mevcut durum itibarı ile bir gereklilik görülmemektedir. Borçlu şirketin ticari faaliyetini devam ettirdiği tartışmasızdır. Davalı şirket hakkında verilebilecek muhafaza tedbirlerin de alacaklıların menfaatine olup olmadığının göz ardı edilmemesi gerekecektir. Tedbir alınmadığı takdirde alacaklıların menfaati tehlikeye düşecekse tedbirin alınmasında zaruretin bulunduğu kabul edilmelidir. Diğer taraftan alacaklıların bir kısmının zararına olsa bile tedbirler genellikle alacaklıların menfaatine ise verilmelidir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İcra ve İflas Kanunun 159. maddesi gereğince, dosya kapsamına ve mevcut delillere göre bütün alacaklıların menfaati için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 26/1.fıkrası gereğince, talep sonucundan daha azına karar verilebileceği düzenlemesi de dikkate alınarak, davalı şirketin mallarının defterinin tutulmasına dair muhafaza tedbirine karar verilmesi ve davacı talebinin bu kapsamda kısmen kabulü isabetli olacaktır. Muhafaza tedbir talebinin reddine dair ara karar, bu anlamda yerinde görülmemiştir. Kanunun olaya uygulanması ve/veya takdir hakkının hatalı değerlendirilmesi işin niteliği gereğince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabülü ile hükmün düzeltilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacının istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/173 Esas sayılı derdest dosyadaki 25/03/2022 tarihli ara kararın KALDIRILMASINA, 3- a) Davacının muhafaza tedbir talebinin kısmen kabulüne, b) Alacaklıların menfaati gereğince, İİK 159. maddesi kapsamında muhafaza tedbiri olarak davalı şirketin mallarının defterinin tutulmasına, c)2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 161. maddesi gereğince davalı şirketin mallarının defterinin yargılama çevresindeki İflas Dairesi tarafından tutulmasına, d) Borçlunun mallarını göstermemesi ve kilitli yerleri açmaması gibi hallerde 80 ve 81’ci madde hükümlerinin tatbik olunmasına, e) Tutulan defterin hükmünün mahkemece uzatılmazsa ,yapıldığı ( tutulduğu ) tarihten dört ay sonra İİK 163/2. fıkrası gereğince kendiliğinden ortadan kalkmasına, f)Muhafaza tedbirine dair davalı şirket mallarının defterinin tutulmasının yetkili İflas dairesine müzekkere ile bildirilmesine, g) Defter tutulmasına dair muhafaza tedbiri için gerekli olan masrafın öncelikle davacı tarafça gider avansı olarak karşılanmasına, h) Davacının talep ettiği diğer muhafaza tedbirlerinin şimdilik reddine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin mahkemece nihai hükümde değerlendirilmesine, 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi ve 391/3. fıkrası gereğince aynı yasanın 353/1-b/2. bendi gereğince düzeltilerek kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/06/2022