Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/886 E. 2022/765 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/886 Esas
KARAR NO: 2022/765
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 01/11/2021
NUMARASI: 2019/140 Esas
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı 13.03.2019 tarihli dava dilekçesinde, davalı firmaya 2017 ve 2018 yıllarında toplam 5.106.434,00 TL tutarında mal verdiklerini, bugüne kadar ancak 2.000.000,00 TL tutarını tahsil ettiklerini, bakiye borçların ise senede bağlı alacaklarının şimdiye kadar gününde ödenmeyip protesto olduğunu, senetlerin faizsiz süre uzatılmasından doğan borçları olup bunlarında ödenmediğini, 125.08,00 TL alacak için Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, 125.000,00 TL‘nin davalı tarafça haricen banka kanalıyla taksitler halinde ödendiğini, bakiye 9.625,00 TL için acze düşülmüş olduğundan ödenmediğini, 31.01.2019 vadeli dört senet tutarı olan 500.113,00 TL için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, sadece 25.000,00 TL ödeme yapılıp bakiye 475.113,00 TL ve ferileri için acze düşülüp ödenemediğini, davalıdan toplam senede bağlı alacakları 3.000.000,00 TL olduğunu, ödeme imkanı ve niyeti olmadığını, ticaret sicil kayıtlarındaki davalı şirketin kayıtlı sermayesinin 13.600.000,00 TL olup yaklaşık yüzde yirmi ikisinin şirketin alacağına tekabül ettiğini, ayrıca davalı şirketin kendi şirketleri gibi yüzlerce firmadan emtia alıp sattığını, aldığı malların hepsini sattığını, iddia edildiği gibi pazarında bir daralma olmadığını, satışlarının perakende olup bedellerinin nakit yahut kredi kartıyla tahsil edildiğini, davalı şirket yöneticilerinin kötü niyeti sebebiyle ödeme yapmadığını ve konkordato ilan etmekle tehditlerde bulunduğunu, davalının, … Markalı, yüzden fazla mağazası olduğu halde bunlardan ancak 25 adedinin ticaret siciline kayıtlı olduğunu, ayrıca tedarikçilerden temin ettiği emtiayı olası hacizlerden korunmak için mal kaçırmak maksadıyla üçüncü kişilerin depolarında muhafaza ettiğinin bilindiğini iddia ederek, İcra ve İflas Kanunun 177.maddesinin evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas hallerini düzenlendiğini, davalının durumunun başta “ borçlu ödemelerini tatil eylemiş “ hükmü olmak üzere 177.maddedeki şartları taşıdığını iddia ederek, davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin ticari faaliyetine devam ettiğini, müvekkili … Tic.A.Ş ‘nin yıllardır bay – bayan ayakkabı ve deri ürünleri üretimi ve satışı ile iştigal eden bir Türk firması olduğunu, şirketin temellerinin 1917 yılında atıldığını, müvekkili şirketin 100 yılı aşkın süredir aralıksız olarak ulusal ve uluslararası pazarda faaliyetini sürdürdüğünü, Türkiye genelinde yaklaşık 60 adet mağazası ile faaliyetini sürdürdüğünü, davacının İflas talebinin gerçekleri yansıtmadığını, sırf kötü niyetli ikame edilen davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını, yapılacak incelemelerle ortaya çıkacağını, bu durumun İcra takip dosya kapsamları ile sabit iken, icra takibinin yasanın emredici hükmüne aykırı olup koşulları bulunmadığından davacı tarafın huzurdaki davayı ikame etmekte meşru bir menfaati ve davacı sıfatı bulunmadığını, zira İİK m.177, doğrudan iflas davası açma hakkının yalnızca iflası istenen şirketlerin alacaklılarına tanıdığını, davacı tarafın iddia ettiği borç meblağının 475.113,00 TL olduğunu, iş bu meblağın ticaret hacmi yüzlerce milyon liraya varan ve ülke genelindeki mağazaları ve bayileri ile yurt dışındaki bayilikleri eliyle ticari faaliyetini yürüten müvekkili şirket için oldukça cüzi bir miktar olduğunu, müvekkili şirketin ödemelerini vadesinde ve düzenli şekilde yaptığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı 07.01.2021 tarihli dilekçesi ile borçlu şirketin mevcutlarını arzettikleri gibi illegal yollardan üçüncü kişilere aktarıp şirketin içinin boşaltıldığını, boşaltılmaya devam ettiğini, kalması durumunda mevcutlarına tedbir konulmasını, kayyım atanması taleplerini tekrar ettiğini beyan ve iddia etmiştir. Davalı vekili 05.02.2021 tarihli dilekçesinde, davacı dilekçelerine, delillerinin toplanmasına dair beyanda bulunarak, davanın kötü niyetli açıldığını, müvekkilinin bir ay içinde davacıya 125.000,00 TL ödeme yaptığını, müvekkili şirketin borçlarını ödemediği ve ödemeleri tatil ettiği gerekçesiyle dava ikame ettiğini, ayrıca müvekkili şirketin davacıya bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirketin alacaklısının … Ayakkabı olduğunu, davacının dava açmakta taraf ehliyetinin olmadığını, davacı tarafın, mal varlıklarına ve banka hesaplarına tedbir konulmasını talep ettiğini, HMK 389. maddesi gereğince davacının iş bu davada iddialarını doğrular yönde yaklaşık bir ispatının olmadığının anlaşıldığını belirterek, tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 04.03.2021 TARİHLİ ARA KARARI ile; Açıklanan hal, mevcut rapor içeriği ve dosya kapsamı dikkate alındığında bir çok icra dosyasının kısmen cevap beklenmesi kısmen ise cevap gelmemesinin söz konusu olduğu, gelen ve gelecek kayıtlar ve dosya kapsamı dikkate alındığında muhasebel ve finansal açıdan ödemelerin tatil edilip edilmediğinin araştırılacağı, bu itibarla bu aşamada davacının tedbir talebi ile ilgili yaklaşık seviyesinde de olsa davalının markaları başta olmak üzere diğer mallarına tedbir konulması yönündeki talebinin mümkün olmadığı gibi halihazırda davalı şirketin illegal yollardan şirketin içini boşalttığı yönündeki iddia önem arz etsede henüz bu noktada yaklaşık ispat ve delil durumunun mevcut olmadığı, şirketin kayden ve fiilen faal olduğu noktasında beyan ve durum mevcut olduğu, kaldı ki faal olarak çalıştığı anlaşılan şirket ile ilgili şirket mal, hak ve alacakları üzerine mahkemece tedbir konulmasının İİK m.159 hükmü dikkate alındığında alacaklıların menfaatinden ziyade zararına dahi yol açabilecek hallere yol açması ihtimal dairesinde olduğu, bu çerçevede tedbirin şartları oluşmadığı halde davalı şirket hakkında verilecek tedbir kararının “ Ölçülülük ilkesini “ ihlal edici sonuçlara da yol açacağı, davacının geçici hukuki korumalarından diğerinin ise davalı şirkete kayyım atanmasına dair olduğu, halihazırda ve şeklen şirketin yönetiminin organsız kaldığı kabulü noktasında yaklaşık ispatın gerçekleşmesine elverişli bir haklılık durumunun olmadığı, TTK 427/4 hükmüne göre en azından tedbiren bir şirketin organsız kaldığı gerekçesiyle kayyım atanabilmesi kural olarak mümkün ise de bu noktada yaklaşık ispat koşulunun oluşması gerektiği, ödemelerin tatili nedenine dayalı iflas talebine dayalı iflas davasının görülmesi aşamasında davacının davalı şirkete kayyım atanması yönündeki taleplerinin reddi gerektiği, davacının, davalı şirketin mal, hak ve alacaklarına tedbir konulması ve davalı şirkete kayyım atanması amacına yönelik tedbir taleplerinin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek davacının tedbir talebi reddedilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Ara karar, yasal süre içerisinde davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı istinaf nedenleri olarak, talebin yanlış, eksik yanıltıcı evrak sunulmasıyla reddedildiğini düşündüklerini, red gerekçelerinin yerinde olmadığını, şirketi bu hale getirenin hali hazırdaki yönetim kurulu başkanı olduğunu, Londra’da yaşadığının bilindiğini, yaptığı tek işin eski tedarikçilerini telefonla arayıp, araya adamlar koyup mahkemeye git iflasını istemiyorum şeklinde dilekçe ver şeklinde telkinlerde bulunmaktan ibaret olduğunu, şahsın diğer bir faaliyetinin ise şirketin içini boşaltmak, ünvanını ve adresini değiştirip kafa karışıklığı yaratıp süreci uzatmak olduğunu, şirketin ünvanının … olduğunu, manasının, giden adam, gidici vb manalarına geldiğini, karar verilse dahi, kararın … A.Ş için değil, … A.Ş için hüküm ifade edeceğini, karardan sonra … Markasının tekrar piyasaya kaldığı yerden devam edeceğini, şirket merkezinin posta kutusu şirketlere benzer şekilde Beşiktaş’ta bir masa, büromsu bir mekan olduğunu beyan edip keşif talebinde bulunduklarını, 2019 Mart ayında davalının 80 şubesi 200 çalışanı, Eyüp İlçesinde gerçek bir şirket merkezi, olması gereken tüm organları mevcut iken bir masa bir sandalyeden oluşan bir mekanın adres olarak gösterildiğini, 2019 yılında şirketin banka hesaplarına haciz mümkün iken şimdi banka hesaplarının boşaltıldığını, geçen sürede bu stoklara ilişkin yirmiden fazla dilekçelerine karşılık fiili envanter yapılmadığını, stokların buharlaştığını, İİK 159. maddesi gereğince mahkemenin defter tutmadan gayri muhafaza isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayabilecekleri zararları karşılamak üzere HMK 96. maddede yazılı bir teminat alınmasını isteyebileceğini, tam iki yıl olmasına rağmen bu tür davaların olmazsa olmazı fiili envanter yapılmadığını, bilirkişi raporu kaynak gösterilerek taleplerinin reddedildiğini, davalının hiçbir ödemede bulunmadığını, faaliyete devam edebilmesi için personel ödemelerinin dahi olmadığını, haklarında İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 2021/137 dosyasında hakaret ve tehdit suçu nedeniyle dava açıldığını, şirketin bütün mağazalarının kapandığını, kiraların ödenmediğini, personelin kapı önüne konulduğunu, bütün tedarikçi alacaklarının ödenmediğini, şirket yönetim kurulu başkanının adresinin dahi olmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını, tedbir ve kayyım taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı 15.03.2021 havale tarihli dilekçe ile ek beyanlarını ve dilekçe eklerini dosyaya ibraz ettirmiştir. Dilekçede, davalının kurumlar vergisi beyannamesi ile mali tabloların yeterli bilgileri içerir iken red kararı verilmesinin evrakın heyete sunulmadığını gösterdiğini, sisteme 12.02.2021 tarihinde gönderilen evrakların ancak 01.03.2021 tarihinde onaylandığını, ekteki beyan ve tablolarda ki rakamların bir önceki döneme ait rakamlara göre uçurum olduğunu, şirketin içinin boşaltıldığının kesin delili olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve tedbir kararı verilmesini istemiştir.
DAİREMİZİN 2021/1011 ESAS, 2021/872 KARAR ve 08.07.2021 TARİHLİ KARARI ile; “…Dava, İİK 177 maddesi uyarınca doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 177. maddesinin üst başlığı, evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas, başlığı ise alacaklının talebi olup, 177 maddenin 4 bendinde, evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi olmayan borçlunun iflası istenebileceği belirtilmiştir. 1. bentte, borçlunun malum yerleşim yerinin olmaması, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelede bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa, 2. bentte, borçlunun ödemelerini tatil eylemiş bulunursa düzenlemelerine yer verilmiştir.Somut talebin iş bu bentlere dayandığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık; İİK’nın 159.maddesi gereğince davalı borçlu şirket hakkında alınması gereken muhafaza tedbirlerinin ne olması gerektiği ve mahkeme kararının bu anlamda usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır. 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 181.maddesinde usul düzenlenmiş, maddede 159,160,164,165 ve 166.maddelerin bu fasıl hükmüne görü vukua gelen iflaslara da tatbik olacağı belirtilmiştir. Aynı yasanın 159.maddesinde ise; muhafaza tedbirleri üst başlığı ile iflas talebi halinde mahkemenin ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu, bu emirlerin iflas dairesince yerine getirileceği, ikinci fıkrada ise defter tutmadan gayri muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan ileride haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacağı zararları karşılamak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 96.maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebileceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş veya alacak bir ilama bağlı ise teminatın aranmayacağı ifade edilmiştir. İş bu davada, mahkeme ara kararı ile borçlu şirkete mal, hak ve alacaklarına tedbir konulması ve davalı şirkete kayyım atanmasına yönelik tedbir talepleri reddedilmiştir. Davacının talebi ise davalı borçluya ait mevcut mallara tedbir konulması ve kayyım atanması istemine ilişkindir. Her ne kadar yasal düzenlemede mahkeme tarafından alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerinin alınabileceği belirtilmiş ise de, yasal düzenleme ile mahkemeye takdir hakkı tanınmıştır. Ancak, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemişse alacaklının talebi üzerine mahkemenin bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu ifade edilmiştir. İş bu davada ikinci cümlenin uygulama yeri mevcut olmadığı gibi davacı taleplerinin İİK 159/2. fıkrasındaki yer alan düzenleme kapsamında olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü davacı, davalı şirketin bütün mallarına tedbir konulup, davalı şirkete kayyım tayin edilmesini talep etmektedir. İcra ve İflas Kanunun 159. madde üst başlığı muhafaza tedbirleridir. Mahkemelerin verdiği muhafaza tedbirleri ile borçlunun malvarlığının dağılmasına engel olunarak geçici hukuki koruma sağlanır. Hukuk Muhakemeleri Kanununda, tedbiri alan organ bakımından ayrım yapmaksızın muhafaza tedbirlerini geçici hukuki koruma niteliğinde kabul etmiştir( m.406/2).6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 406. madde üst başlığı “ Diğer geçici hukuki korumalar “dır. Maddede, mahkemece, gerekli hallerde, mal veya haklarla ilgili defter tutulmasına ya da mühürleme yapılmasına karar verilebileceği ve ikinci fıkrasında ise İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümlerin saklı olduğuna yer verilmiştir. Mahkemenin hükmettiği muhafaza tedbirleri İcra ve İflas Kanunun çeşitli hükümlerinde düzenlenmiştir. Örneğin, iş bu davada olduğu gibi iflas davası açılması ya da İflas talebinde bulunulması İle alınacak muhafaza tedbirleridir (İİK m.159). İhtiyati tedbir, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun onuncu kısmında, 389 vd maddelerinde geçici hukuki korumalar üst başlığı altında düzenlenmiştir. 389. maddede şartlarına yer verilmiş, 390/3. fıkrada ise,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”. Düzenlemesi ile ihtiyati tedbir talep eden tarafa yüklenen edimler bir nevi açıklanmıştır. HMK kapsamında ise, davacı alacaklının talep tarihi itibariyle ihtiyati tedbir şartlarının mevcut olmadığı, mahkeme heyetinin incelemediği iddia edilen bilgi ve belgelerle ilgili ise ilk derece mahkemesince olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olduğu iddiası karşısında, söz konusu hususlarda istinaf incelemesi yapılamayacağından davacının istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 159 maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 389 vd maddeleri ile ilgili yasal mevzuat çerçevesinde davacının istinaf başvurusunun reddine dair takdiren aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir…” . Davacı tarafça, mahkemenin 04.11.2021 tarihli ara kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurusu sonucu ise;
DAİREMİZİN 2022/270 ESAS, 2022/385 KARAR ve 31.03.2022 TARİHLİ KARARI ile; “….Davacı tarafın, mahkemenin 04/11/2021 tarihli ara kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine dosya yeniden incelenmiştir. Dosyanın incelenmesinden; 04/11/2021 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararında mazeret beyanlarının kabulü, 2 nolu ara kararında tedbir talebi dışında davacı asilin hakimin reddi dahil olmak üzere beyanların mahkeme heyeti tarafından müzakere edilerek gerekli ara kararın oluşturulması, 3 nolu ara kararında mahkeme hakimlerine yönelik ret beyanı karşısında gecikmesinde sakınca bulunan haller hariç diğer hususlarla ilgili herhangi bir ara karar oluşturulmamasına, tedbir taleplerine ilişkin ise gerek geçici yetkili mahkeme heyeti gerekse müstemir yetkili heyet tarafından ara karar oluşturulduğunun tüm müdahil ile davacı asile bildirilmesine, 5 nolu ara kararda bu aşamada başkaca bir ara karar oluşturulmasına yer olmadığına dair hüküm oluşturulduğu, dosya üzerinde ve sistemde yapılan incelemede davacı tarafın istinafa konu ettiği ara karara ilişkin gerekçeli şekilde yazılmış olan herhangi bir ara kararın bulunmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan, davacının Dairemize hitaben yazmış olduğu istinaf dilekçesinin sonuç kısmında, mahal mahkeme kararının kaldırılarak iflas talebi halinde ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebilir. Borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ise alacaklının talebi üzerine mahkemenin mutlaka tedbirlere karar vermeye mecburdur, bu emirler iflas dairesince yerine getirilir hükmüne istinaden muhafaza tedbirlerine karar verilmesini talep ettiği görülmektedir. 13/11/2021 tarihli istinaf dilekçesinde istinafa konu edildiği belirtilen 04/11/2021 tarihli ara kararın hangi bendinin istinaf konusu edildiği anlaşılamamaktadır. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 31.maddesinde; “hakimin davayı aydınlatma ödevi” üst başlığı altında, hakimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi ve ya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflara açıklama yaptırabilir. Soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir düzenlemesine yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme kapsamında istinaf incelemesinin gerçekleştirilebilmesi için mahkemece davacıya istinaf dilekçesindeki talebinin açıklattırılması için dosyanın geri çevrilmesine ihtiyaç duyulmuştur. Diğer taraftan, istinaf yoluna başvurulabilen kararlar üst başlıklı HMK’nın 341.maddesinde;”..(1) (Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir: a) Nihai kararlar. b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar. (2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir. (1) (3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda üç bin Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. (1) (4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz. (1) (5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir..” düzenlemesine yer verilmiştir. Davacının HMK 31.maddesi gereğince dilekçesi ile ilgili açıklamada bulunduktan sonra 341.maddesi gereğince talebinin istinaf kanun yoluna tabi bir karara ilişkin olup olmadığının değerlendirilerek aynı yasanın 297.maddesi ve 391.maddeleri gereğince istinaf konusu edilen ara karara ilişkin gerekçeli şekilde ara karar oluşturulmasından sonra söz konusu ara kararın aynı yasa kapsamında taraf vekillerine tebliğ edildikten sonra ve yasal süreler beklenildikten sonra istinaf incelemesinin gerçekleştirilmesi amacıyla dosyanın yeniden Dairemize gönderilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir. …” Kararı oluşturulmuştur.
DAİREMİZİN GERİ ÇEVİRME KARARI SONRASI MAHKEME ARA KARARI: Mahkemece, davacı tarafça gerekli yazılı açıklamalar yapıldıktan ve buna dair dilekçeler dosyaya ibraz edildikten sonra, 12.05.2022 tarihli celse ara kararının “3” nolu bendinde davacı asilin 09.05.2021 tarihli ve belirsizliği giderici beyanı karşısında davacının 01.11.2021 tarihli karara yönelik istinaf talebini sunmuş olduğu, bu noktada belirsizliğin giderilmiş olduğu, ”5” nolu bendinde adı geçen karar ile ilgili istinaf aşamasının tamamlanabilmesi için dosyanın usulüne uygun olarak geri çevirme kararı gereğince dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAFA KONU MAHKEMENİN 01.11.2021 TARİHLİ ARA KARARI; Mahkemece, davacının 07.10.2021 tarihli dilekçesinin sonuç bölümünde, iflas talebi halinde mahkemenin ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri gördüğü bütün muhafaza tedbirlerini emredebileceğini, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi halinde alacaklının talebi üzerine mutlaka bu tedbirlere karar vermeye mecbur olduğu ve 15.10.2021 tarihli dilekçenin sonuç kısmında ise aynı gerekçelerle muhafaza tedbiri talep edildiği belirtilerek, Dairemizin 2021/1011 Esas, 2021/872 Karar ve 12.07.2021 tarihli kararına yer verilerek, geçici yetkili heyetin 18.07.2021 tarihli ara kararla muhafaza tedbirlerine ilişkin talebi reddettiği, aynı heyetin 12.08.2021 tarihli ara karar ile davacının 19.07.2021 tarihli ve 29.07.2021 tarihli muhafaza tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin taleplerinin reddine, yine davacının 11.08.2021 tarihli talebi hakkında ise işlem yapılmasına yer olmadığına dair kesin olarak karar verildiği, bu şartlarda davacının 07.10.2021 ve 15.10.2021 tarihli dilekçelerine konu olan taleplerle ilgili daha önce açıklandığı üzere karar verilmiş olması, ayrıca anılan BAM kararı içeriği de gözetildiğinde daha önce verilen red kararlarından dönülmesini gerektirecek yeni bir fiili ve hukuki durumun ise henüz açıklanmadığı belirtilerek, davacının 07.10.2021 ve 15.10.2021 tarihli dilekçelerinde yenilenen taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı, 01.11.2021 tarihli ara kararı yasal süre içerisinde istinaf etmiştir. İstinaf nedenleri olarak özetle, İflas talebi halinde ilk önce alacaklıların menfaati için zaruri görünen bütün muhafaza tedbirlerini mahkemenin emredeceği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemiş olması halinde alacaklının talebi üzerine mahkemenin mutlaka tedbirlere karar vermeye mecbur olduğunu, bu emirleri iflas dairesinin yerine getireceğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 177. maddesi gereğince doğrudan doğruya iflas istemidir. Talep ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 159. madde gereğince muhafaza tedbir talebinin reddine dair ara kararın istinaf istemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 391/3. fıkrası gereğince İhtiyati tedbir kararının reddi kararına karşı kanun yoluna başvurulabilir hükmü ve aynı yasanın 341. maddesi gereğince, ara kararın istinaf yoluna başvurulabilecek ara kararlardan olması nedeniyle istinaf talebinin incelenmesi uygun görülmüştür. Dosya üzerinde yapılan incelemede, henüz İhtiyati tedbir ve/ veya muhafaza tedbir talebinin kabulüne dair bir karar oluşturulmadığı, davacının bu talebini tekrarlaması sonucunda istinaf konusu ara kararın verilmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı istinaf konusu ara karara esas olan 07.10.2021 tarihli dilekçesinde özetle, gerçekleştirilen başvurulardan, şikayet dilekçelerinden, savcılık makamı tarafından akli melekelerinin yerinde olup olmadığı, reşit ve mümeyyiz olup olmadığı vb hususlarda rapor aldırılması talebinde bulunulduğu belirtilerek, borçlu şirket yetkilisi hakkında ondan fazla mahkumiyet ve yakalama kararı olduğu için kaçak olduğu iddiasında bulunarak, muhafaza tedbir taleplerinin kabulünü istemiştir. 15.10.2021 tarihli dilekçede ise dört ay sonra davanın dört yaşına gireceğini belirterek, bir kısım iddialarını tekrarla muhafaza tedbiri talebini yineleyerek ve tarafının zora girmemesi için İİK 159. maddedeki borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş ise teminat aranmaz hükmüne riayet edilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür. Yasa koyucu tarafından, İflas davasının kişinin tüm malvarlığını ve geniş bir alacaklı kitlesini ilgilendirdiğinden İİK 159. maddesi ile mahkemeye alacaklıların yararı için zorunlu göreceği bütün muhafaza tedbirlerini alabilme olanağı tanımıştır. Bu tedbirler, borçlunun mallarının defterinin tutulması, borçlunun mallarını devretmemesi için muhafaza altına alınması, taşınmazların tapu kaydına tedbir şerhi verilmesi gibi tedbirlerdir. İİK‘nın 159. maddesinde İflas talebi üzerine mahkemenin alacaklıların menfaati için zaruri olan tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır. Alacaklıların bir kısmının zararına olsa bile tedbirler genellikle alacaklıların menfaatine ise verilmelidir. Belirtildiği üzere alacaklının iflas talebini alan mahkeme, İlk önce alacaklıların menfaati için gerekli gördüğü muhafaza tedbirlerini emredebilir ( m.159). Bunun için alacaklının bir talepte bulunması şart değildir. Keza İİK 159.maddenin ilk cümlesi buna ilişkindir. Muhafaza tedbirlerine karar vermek zorunluluğu, maddenin ikinci cümlesinde borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi durumunda yer almaktadır. Somut yargılamada yine önceki kararda ayrıntılı bir şekilde belirtildiği üzere itirazın mevcut olduğunun kabulü ile mahkemenin takdiri yönünden değerlendirme yapmak isabetli olacaktır. Yani muhafaza tedbiri alınmasına lüzum olup olmadığını takdir yetkisi mahkemeye aittir. Diğer taraftan muhafaza tedbirlerinin neler olduğu kanunda sayılmış değildir. Kanun bu tedbirlerden yalnız defter tutulmasını düzenlemektedir. İİK 159.maddede belirtildiği üzere muhafaza tedbirleri bütün alacaklıların menfaatine olan muhafaza tedbirleridir. Bu nedenle ve doğal olarak bu tedbirlerin İflas davasını açan alacaklının alacak miktarı İle orantılı olması da şart değildir. Somut yargılamanın bu açıklamalar kapsamında değerlendirilmesi uygun olacaktır. Tüm dosya kapsamı ve özellikle tarafların itirazları nedeniyle bağlayıcı olmamakla birlikte 06.01.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda yer verilen şirket bilançosundaki verilerin bir önceki yıla göre sonuçları, borç kalemleri ( kira ve işçilik alacakları vb), yine bilirkişi raporunda yer verilen bir kısım müdahil iddiaları ile dosyaya ibraz edilmiş olan diğer delillerden, bütün alacaklıların menfaati için zorunlu olan bir kısım muhafaza tedbirlerine karar vermek için yaklaşık ispat şartının mevcut olduğunun değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle İcra ve İflas Kanunun 159. maddesi gereğince, dosya kapsamına ve mevcut delillere göre bütün alacaklıların menfaati için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 26/1.fıkrası gereğince, talep sonucundan daha azına karar verilebileceği düzenlemesi de dikkate alınarak, davalı şirketin mallarının defterinin tutulmasına dair muhafaza tedbirine karar verilmesi ve davacı talebinin bu kapsamda kısmen kabulü isabetli olacaktır. Tüm muhafaza tedbir talebinin reddine dair ara karar, bu anlamda yerinde görülmemiştir. Kanunun olaya uygulanması ve/veya takdir hakkının hatalı değerlendirilmesi işin niteliği gereğince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabülü ile hükmün düzeltilmesi şeklinde takdiren aşağıdaki gibi karar tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacının istinaf başvurusunun kısmen KABULÜNE, 2- İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/140 Esas sayılı derdest dosyadaki 01.11.2021 tarihli ara kararın KALDIRILMASINA, 3- a) Davacının muhafaza tedbir talebinin kısmen kabulüne, b) Alacaklıların menfaati gereğince, İİK 159. maddesi kapsamında muhafaza tedbiri olarak davalı şirketin mallarının defterinin tutulmasına, c)2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 161. maddesi gereğince davalı şirketin mallarının defterinin yargılama çevresindeki İflas Dairesi tarafından tutulmasına, d) Borçlunun mallarını göstermemesi ve kilitli yerleri açmaması gibi hallerde 80 ve 81’ci madde hükümlerinin tatbik olunmasına, e) Tutulan defterin hükmünün mahkemece uzatılmazsa ,yapıldığı ( tutulduğu ) tarihten dört ay sonra İİK 163/2. fıkrası gereğince kendiliğinden ortadan kalkmasına, f)Muhafaza tedbirine dair davalı şirket mallarının defterinin tutulmasının yetkili İflas dairesine müzekkere ile bildirilmesine, g) Defter tutulmasına dair muhafaza tedbiri için gerekli olan masrafın öncelikle davacı tarafça gider avansı olarak karşılanmasına, h) Davacının teminat alınmaksızın talep ettiği diğer muhafaza tedbirlerinin şimdilik reddine, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacının 13.11.2021 tarihli makbuzla ödemiş olduğu 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin talebin niteliği gereğince kendi üzerinde bırakılmasına, 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi ve 391/3. fıkrası gereğince aynı yasanın 353/1-b/2. bendi gereğince düzeltilerek kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/06/2022