Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/841 Esas
KARAR NO: 2022/844
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 03/02/2022
NUMARASI: 2016/1010 Esas, 2022/40 Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı şirket tasfiye memuru dava dilekçesi ile; İstanbul 49 ATM. 2011/151 E. 2011/126 K. sayılı ilamı ile davacı şirketin tasfiyesine karar verildiğini, 24/12/2014 tarihinde şirkete tasfiye memuru olarak atandığını, tasfiye başladığında şirketin (-)377.933,30 TL borca batık durumda olduğunu, tasfiye sürecinde aktifinde bulunan varlıklarının tasfiye edildiğini, 30.09.2016 tarihi itibariyle (-)788.214,25 TL borca batık olduğunu, şirketin aktifinde varlığı kalmamış olmasına rağmen borçlarının tasfiye edilemediğini, tasfiye edilme imkanı da bulunmadığını bildirerek davanın kabulü ile şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, davacı şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar, davacı şirket yetkilisi vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı şirket yetkilisi vekili; şirketin kesin bir şekilde borca batık olduğunun tespit edilmediğini, karar tarihine yakın bilançonun esas alınması gerektiğini, şirket müdürü ve tasfiye memuruna karşı açılan tazminat davasının sonucunun beklenmediğini belirterek hükmü istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, borca batıklık nedeniyle tasfiye halindeki şirketin İİK’nın 179. maddesi uyarınca iflası talebine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile davacı şirketin iflasına karar verilmiş, tasfiye halindeki davacı şirket yetkilisi vekili hükmü davacı şirket adına istinaf etmiştir. Davacı şirket tasfiye halinde olup, eldeki dava şirketi temsilen tasfiye memuru tarafından açılmıştır. Ancak kendi adına asaleten davacı şirketi münferiden temsile yetkili şirket müdürü …’ın vekalet görevi verdiği vekilinin kararı istinaf ettiği görüldüğünden, öncelikle hükmü istinaf edenin karara karşı kanun yoluna başvurma hakkının bulunup bulunmadığının tartışılması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 643. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken aynı Kanunun 539/3. maddesi gereğince tasfiye halindeki şirketi tasfiye ile ilgili konularda mahkemelerde ve dış ilişkide tasfiye memurları temsil edecektir. Diğer taraftan HMK’nın 3821/1.f.2 bendinde doğrudan iflas talebi çekişmesiz yargı işlerinden sayılmış, aynı Yasanın 387. maddesinde çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlara karşı hukuki yararı bulunan ilgililerin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurabilecekleri belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen yasal hükümlere göre ve hükmü istinaf eden vekilin şirketi müdürünün de vekili olduğu gözetildiğinde, hükmü istinaf eden tarafın istinaf yoluna başvuruda bulunmasında hukuki yararının olduğu kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekmiştir. Dava, İİK’nın 179. madde hükümlerine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 376/3. ve İİK’nın 179. maddeleri uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. İİK’nın 179. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Borca batıklık, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. İflas talebi üzerine mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak iflas talebinin yerinde olup olmadığı belirlenir. Borca batıklığın tespiti için TTK’nın 376/3. maddesi uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. TTK’nın 376/3. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançonun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 376/3. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlenmelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/1093 E. 2014/4501 K. Sayılı ilamı ) Somut uyuşmazlıkta mahkemece oluşturulan bilirkişi heyeti, rayiç değer üzerinden borca batıklık hesabını yapmıştır. Bilirkişi heyeti 17/05/2021 tarihli raporlarında; 31/12/2018 tarihli rayiç bilançoya göre, şirketin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/973 esas sayılı dosyasında talep ettiği miktarda dikkate alındığında, özkaynaklarının – 687.231,87 TL olduğu ve rayiç değerlere göre malvarlığındaki aktif değerler toplamının pasif değerler toplamını karşılayamadığını, iflas şartlarının oluştuğunu bildirmişlerdir. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece davacı şirketin varlıklarının rayiç değerlerinin tespit edildiği, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurduğu, borca batıklıklığın usulünce tespit edildiği, istinaf talep edenin belirttiği davadaki tazminatın, borca batıklık miktarı dikkate alındığında sonuca etkisinin bulunmadığı anlaşıldığından ilgilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1010 Esas, 2022/40 Karar ve 03/02/2022 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan hükmü istinaf eden vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafça peşin olarak karşılandığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktiren yer olmadığına, 4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/06/2022