Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/831 E. 2022/796 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/831 Esas
KARAR NO : 2022/796
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : İFLASIN ERTELENMESİ
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 01.12.2015 tarihli dava dilekçesinde, 1999 yılında Kadıköy/ İstanbul adresinde kurulan müvekkili şirketin uzmanlık konusunun İnşaat projelerinin beton, ince yapı ve dekorasyon işleri olduğunu, ödenmemiş sermayesinin bulunmadığını, konut projelerinde inşaatın beton ve ince yapı işlerini üstlenen firmanın ülke ekonomisindeki dalgalanmalar, döviz kurlarının artması, piyasadaki talep düşüklüğü ve artan malzeme fiyatları nedeniyle taahhüt işlerinden beklenen seviyede karlılık sağlayamaması, bununla birlikte taahhüt işlerinde hakedişlerin zamanında tahsil edilememesi sebebiyle firmanın finansal dar boğaza düştüğünü, İİK 179.maddesinde, şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğunu belirterek İflasın ertelenmesinin istenebileceğinin düzenlendiğini belirterek, TTK 324, İİK 179,179/a ve 179/ b maddeleri çerçevesinde 1 yıl süre ile İflasın ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanlarında, davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
MAHKEMENİN 2015/1135 ESAS, 2018/1038 KARAR VE 11/10/2018 TARİHLİ KARARI İLE;
04.06.2018 tarihli bilirkişi raporunun alındığı, raporda belirtildiği üzere, davacı şirketin 31.03.2017 bilanço tarihi itibarı ile 1.742.130,00 TL tutarında borca batık durumda olduğu, kayyumların birer aylık periyotlar halinde mahkemeye şirketin işleyişi hakkında raporlar sundukları, gerek bilirkişi raporunda, gerekse de kayyım raporlarında açıklandığı üzere, davacı şirketin sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu, projesi çerçevesinde faaliyetlerini sürdürdüğü, borca batıklıktan kurtulma ihtimalinin bulunduğu vicdani kanaate varıldığı, tüm dosya kapsamına göre borca batık durumda olduğu, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğu, şirketin ekonomik olarak iyi yolda olduğu, maddi durumunun yargılama süreci içinde sürekli olarak iyileştiği, sermaye borçlarının ödendiği, şirketin mevcut iş hacmi itibariyle iflasının ertelenmesinin alacaklıların durumunu kötüleştirmediği gerekçesi ile şirketin iflas erteleme talebinin kabulü ile iflasın İİK 179 ve 179/ b maddeleri uyarınca 11.10.2018 gününden itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir.
Karar, asli müdahiller, … Bankası T.A.O vekili ve … ile …San.ve Tic.Ltd.Şti vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 2019/1697 ESAS, 2019/1059 KARAR VE 13/06/2019 TARİHLİ KARARI İLE;
“…Dava; İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, davada uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket ortaklar kurulunun 27.11.2015 tarihli kararı ile şirketin aktiflerinin pasiflerini karşılamaya yetmediği, şirketin rayiç değerlere göre bilançosunun çıkarılarak, iyileştirme- ıslah projesi ile iflas erteleme talebinde bulunulmaya oy birliği ile karar verildiği. Mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, İflas avansının mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır.29.01.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, şirket sermayesinin 2.000.000,00 TL, olduğu, tamamınının ödenmiş gözüktüğü, talep sahibi şirketin 30.09.2015 tarihi itibarı ile kaydi öz varlığının pozitif görünmesine rağmen varlıklarının borçlarını karşılamaya yetip yetmediğinin TTK 376 ve 377. madde uyarınca hesaplanması gerektiği, bu çerçevede, aktiflerin satış ( piyasa) değerleri üzerinden hesaplanması suretiyle, teknik bilirkişi raporunda yapılan tespitler neticesinde, şirket aktiflerinin satış değerleri esas alınmak suretiyle düzenlenen ara bilanço sonuçlarına göre 30.09.2015 tarihi itibarı ile toplam borçlarının toplam aktiflerini (-) 732.163,37 TL aştığı, dolayısıyla aktif toplamının şirket borçlarını karşılayamadığı, şirketin borca batık durumda olduğu, iyileştirme projesinde şirketin sermayesinin artırılması kararının alınmasının yer aldığı, 750.000,00 TL sermaye artışının yapılacağı, ilk 250.000,00 TLsinin 31.03.2016 kadar, bakiye ve son 250.000,00 TLsinin ise 30.06.2017 tarihine kadar nakten ödeneceği, şirketin satışlardan sağlayacağı net karı ile mali yapısının güçlendirileceğinin belirtildiği, 9.250.000,00 TL net satış tutarlarının gerçekleşmesinin mümkün olduğu, ancak 2016 ve 2017 yıllarında karın hedeflenen satışlara göre davacı şirketin iyileştirme projesinde öngörülen karlılık tutarlarının gerçekleşmesinin çok zor olduğunun düşünüldüğü, borca batıklık tespitinin yapıldığı 30.09.2015 tarihi itibarı ile net sermaye açığının 3,6 milyon TL ‘yi geçtiği, bu mali yapının alacaklılar yönünden son derece yüksek bir finansal riski yansıttığı, sermaye artırımı gibi önlemlerin süratle uygulamaya konmasının büyük önem kazanmış durumda gözüktüğü, davacı şirket ortaklarının rapor tarihinde henüz sermaye taahhüdünü gerçekleştirmedikleri ve sicile tescil ettirmediklerinin anlaşıldığı, ilk ödemenin 31.03.2016 tarihi beklenmeksizin hemen yapılıp ivedilikle gerçekleştirilmesi, artırılan sermayenin tamamının ise en geç 2017 yılının 3. ayı sonuna kadar ödenmesinin gerektiği, şirket ortaklarının, beklenen kar tutarının karşılanamaması durumunda sağlanamayan tutar kadar şirkete ek nakit sağlanacağı beyanının somutlaştırılarak ortaklar kurulu kararı ile ve ayrıca ortakların münferit imzalarıyla taahhüt altına alınması ve taahhüdün toplam sermaye artış tutarı kadar olsa bile yıl sonunda değil, 3’er aylık dönemler haline dönüştürülmesi ve karlılık rakamlarının 3’er aylık dönemlerde kayyımlarca denetlenerek iş bu taahhüdün gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin rapor edilmesi gerektiği, sonuç olarak, şirket aktiflerinin satış değerleri esas alınarak düzenlenen ara bilanço sonuçlarına göre 30.09.2015 tarihi itibarı ile toplam borçlarının aktiflerini (-) 732.163,37 TL aştığı, iyileştirme projesinde yer alan 750.000,00 TL lik sermaye artışının hedeflenen satış ve maliyet tutarlarına ulaşması halinde yeterli sayılabileceği, hemen sermaye artırımı kararı alınarak tescil ve ilan ettirilmesi ilk ödemenin de yapılması gerektiği, bu işlemler yerine getirilmedikçe İflasın ertelenmesi şartlarının gerçekleşmiş sayılmasının mümkün olmadığı, sunulan iyileştirme projesindeki verilerin ve yapılacak iyileştirme çalışmalarının gerçekçi olduğu, şirketin mali durumuna ve piyasa koşullarına göre şirketin mali durumunu düzeltmesini sağlayabileceği, bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve mali hedefleri dikkate alındığında iyileştirme projesinin TTK 377. maddede istenen teknik koşulları içerdiği, belirtilen eksiklikler giderildikten sonra davacı yönünden İflas erteleme koşullarının oluştuğunun söylenebileceği ifade edilmiştir.16.01.2017 tarihli heyet raporunda, 29.01.2016 tarihli kök rapor özetlendikten sonra, teknik bilirkişinin 19.11.2016 tarihli ek raporun sonuç kısmında ,apartman bedelinin 2.866.658,50 TL olarak belirtilmişken, aynı raporun 6.sayfasındaki tabloda toplam maliyet tutarının 5.302.938,42 TL toplam satış tutarının 8.225.006,44 TL ve kar’ın 2.922.068,02 TL olarak belirtildiği, raporun sonuç bölümündeki 2.866.658,50 TL ‘nin nasıl hesaplandığının anlaşılamadığı, teknik bilirkişi heyetince ek raporda yapılan hesaplamaların, davacı şirketin 30.09.2015 tarihli borca batıklık bilançosundaki hesap ve değerlendirmeleri için yeterli olmadığı belirtilmiştir.04.06.2018 tarihli ek bilirkişi heyet raporunda, 24.04.2018 tarihli kayyım raporu, müdahillerin durumu, ticari defterler belirtildikten sonra, davacı şirketin ibraz ettiği 31.03.2017 tarihli kaydi değerlere ilişkin özet bilançosundaki kaynaklar toplamının 69.987.414,00 TL, 31.03.2017 tarihi itibarı ile kaydi değerler üzerinden hesaplanan öz kaynaklar toplamının 4.369.821,88 TL olduğu, 31.03.2017 tarihi itibarıyla aktiflerin satış değeri esasına göre hesaplanan “ Yıllara Yaygın İnşaat ve Onarım Maliyetleri “ hesap bakiyesinin 1.272.911,64 TL, şirket aktiflerinin satış değerleri esas alınmak suretiyle düzenlenen ara bilanço sonuçlarına göre şirketin 31.03.2017 tarihi itibarı ile toplam borçlarının toplam aktiflerini (-) 1.742.130,00 TL aştığı, dolayısıyla aktif toplamının şirket borçlarını karşılayamadığı, diğer bir ifade ile şirketin borca batık olduğu, davacı şirketin ödemeyi taahhüt ettiği 500.000,00 TL tutarlı sermaye payını ödediği, iyileştirmede yer alan 750.000,00 TL sermaye artış taahhüdünü yerine getirdiği, davacı şirketin sermaye taahhüdünün tamamını yerine getirdiği bu şekli ile samimi olarak değerlendirilebileceği, kayyımların şirketin maddi durumunun gittikçe iyileştiğini, şirketin iflas erteleme şartlarını taşıdığını beyan ettiği, yapılan mali inceleme neticesinde bu tespite katıldıklarını belirtmişlerdir.Kayyım heyeti tarafından düzenli aralıklarla raporlar dosyaya ibraz edilmiştir. 13.02.2018 tarihli kayyım raporunda, şirketin 01.01.2017/30.11.2017 tarihleri arasındaki faaliyeti ve mali yapısının incelenmesi neticesinde, şirketin Ekim – Kasım /2017 dönemi içinde İnşaat İmalat faaliyetlerini sürdürdüğü, bilanço ve gelir tablolarının analiz edilmesi sonucunda henüz yeterli bir iyileşme olmadığı, şirketin tesis, makine ve cihazlarında artış/azalış olmadığı, şirketin tamamı yabancı kaynaklardan olmak üzere 39.376,30 TL artış gerçekleştirdiği, şirketin 30.11.2017 tarihli bilanço ve gelir tablosuna göre Kasım /2017 sonu itibariyle net hakedişlerinin 1.104.148,90 TL faaliyet karının 470.044,15 TL, Kasım 2017 sonu dönem net karının 485.731,22 TL olarak tespit edildiği, şirketin kaydi özkaynağının (+) 4.638.502,79 TL olduğu, 03.12.2015 İflas erteleme tedbir kararından sonraki dönemde faaliyetleri devam eden 6 şantiyesinin mevcut olduğu, geçen süre içinde bu işlerde ilerleme ve gelişmelerin devam ettiği, işlerin sözleşmeler kapsamında devam ettiği, sonuç olarak, şirket kaydi değerlere göre borca batık olmasa dahi rayiç bilançosu çerçevesinde borçlarının varlıklarından fazla olduğu ve borca batıklığının devam ettiği, şirketin ödeyeceğini taahhüt ettiği sermaye payını rapor hazırlanış tarihinde yerine getirdiği, şirketin mali yapısının düzelmesi ve borca batıklıktan çıkması için zamana ihtiyacı olduğu belirtilmiştir.İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında İflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması gerekir. Somut olayda, davacı şirketin, iyileştirme projesine esas aldığı ara bilanço tarihinde yani, 30.09.2015 tarihinde (-) 732.163.37 TL tutarında borca batık durumda bulunduğu, davacı şirket ile ilgili 03.12.2015 tarihli ara karar ile İhtiyati tedbir kararı verildiği, yani davacı şirketin tedbir tarihinden itibaren İhtiyati tedbir sonuçlarından yararlandığı aşikardır. Diğer yandan, kayyım raporlarında şirketin faal olduğu ve faaliyetlerine de devam ettiği ifade edilmiştir. Buna karşılık şirketin tedbirden yararlanmaya başladığı tarihten itibaren, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun kabulü halinde borca batıklıktan çıkma ihtimali olması gerekirken, aksine borca batıklığın hükme esas alınan 04.06.2018 tarihli ek rapora göre (-) 1.742.130,00 TL olarak tespiti ve kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK ‘nun 376. maddede, sermayenin kaybı ve borca batık olma durumu düzenlenmiştir. Yasada, şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran durumlar varsa, yönetim kurulunun, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hemde muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkaracağı, bu bilançodan, aktiflerin, şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması halinde yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemesine bildireceği iflasını isteyeceği, belirtilmiştir. Somut olayda, borca batıklık tespitine esas alınan ara bilanço tarihi, 31.07.2017’dir. Hüküm ise, 11.10.2018 tarihlidir. İflas ertelenmesinin ön şartı olan borca batıklığın, kararın verildiği tarihtede mevcut olması gerekmektedir. Borca batıklığın tespitinde, aktif ve pasifin güncellenmesi gerekmektedir. Somut olayda, yukarıda ifade edildiği üzere, şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasına dair kabul ile şirketin fiili durumu ve borca açıklık miktarı arasında çelişki görülmektedir. Mahkemece, davacı şirketin borca batıklık bilançosu ile bildirilen aktif ve pasifi güncellenerek ve çelişkiler giderilerek, alınacak rapora göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu ve çelişkiler giderilmeden verilen hüküm bu hali ile yerinde kabul edilmemiştir. Diğer bir husus ise, 03.02.2016 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda, sermaye artışı için somut adımların süratle atılması, ilk ödemenin yapılması, şirket ortaklarının kar tutarının sağlanmaması halinde şirkete ek nakit sağlayacağına dair kararlar ve diğer iyileştirme projesinde belirtilen hususlar belirtildikten sonra ve eksiklikler giderildikten sonra İflas erteleme koşullarının oluştuğunun söylenebileceğinin ifade edilmesine ve iyileştirme projesinde belirtilen sermaye artışının dahi, 12.02.2018 tarihinde ödenmiş olması ve diğer hususların değerlendirilmesi yapılmadan ve gerekçelendirilmeden projenin ciddi ve inandırıcı olduğu kabulüne dair inceleme de yeterli görülmemiştir. Mahkeme kararının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 297.maddede ki, hükmün kapsamına İlişkin düzenleme gereğince, gerekçesinin açık ve yeterli olmaması da hükmün denetlenmesini kısıtlamıştır. Müdahil …. vekilinin dosyaya ibraz etmiş olduğu 07.12.2015 tarihli dilekçesinin bulunmasına, asli müdahil şirket vekaletnamesi ve buna dair harcını yatırmasına ve ayrıca 04.02.2016 tarihli duruşmada kendilerini vekille temsil ettirerek ve müdahilliklerine karar verilmiş olmasına rağmen, karar başlığında gösterilmemiş olmaları da, HMK 297/1-b bendi gereğince usul ve yasaya aykırı kabul edilmiştir.Açıklanan nedenlerle, öncelikle davacı şirketin, İflasın ertelenmesinin ön şartı olan borca batıklığının devam edip etmediğinin usulüne uygun şekilde belirlenmesi için rapor alınmaması, alınan raporun hüküm kurmaya ve denetime yeterli olmaması, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğuna dair ek rapor ve kayyım raporları ile heyet kök raporu ve dosya kapsamı arasında çelişkilerin olması, mahkeme hükmünün HMK 297. maddede belirtilen şekilde yazılmamış olması ve asli müdahillerin karar başlığında gösterilmemiş olmaları yerinde görülmediğinden…” gerekçeleriyle asli müdahillerin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin vurguladığı hususla ilgili olarak borca batıklığın devam edip etmediğinin tespiti yönünden karar tarihine yakın tarihi itibari ile şirketin aktif ve pasifinin güncellenmesi suretiyle rapor alındığı, kayyımlardan rapor alınmaya devam edildiği, davanın 01/12/2015 tarihinde açıldığı, iflas erteleme tedbir kararının 03/12/2015’te verildiği, 15/07/2016 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe giren 6728 sayılı yasa gereğince ” tedbir süresi iflas süresinden sayıldığı ” gerekçesiyle 5 yıllık sürenin dolduğu; korona virüs tedbirleri nedeniyle ertelenen sürelerde nazara alındığında bu sürenin geçtiğinin dikkate alındığı, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının 15/04/2021 tarihli duruşmada kaldırıldığı, 6728 sayılı yasada, yukarıda belirtilen değişiklik yapıldıktan sonra artık ilave bir erteleme süresi belirlenemeyeceği, ilk tedbir tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle şirketin sadece borca batık olup olmadığının incelenmesi gerektiği, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda herhangi bir değerlendirmeye gerek bulunmadığı, bu sebeple teknik bilirkişilerden ve bilirkişi heyetinden alınan raporun değerlendirildiği, Prof. Dr. … Prof. Dr. S. …. ve SMMM Hızır Okutucu tarafından hazırlanan 29/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirket aktiflerinin satış değerlerinin teknik bilirkişi heyetinin 08/01/2021 tarihli rayiç değer tespitleri esas alınmak suretiyle düzenlenen 30/06/2021 tarihli ara bilanço sonuçlarına göre toplam borçlarının toplam aktiflerini (-)17.814.801,65 TL tutarında aştığı, şirket borçlarını karşılamadığı, diğer bir ifadeyle şirketin borca batık durumda olduğu; iflasın ertelenmesinin tüm koşulları sağlansa bile ilk tedbir kararından itibaren kanun koyucu tarafından belirlenen 5 yıllık süreyi dolduran borçlunun erteleme kararı alarak iflasın ertelenmesi kurumu nimetlerinden yararlanmasının mümkün olmayacağı; borçlu şirketin geçen 6 yıllık süreçte mevcut işlerinden yeterli kaynak elde edememesi, yapılandırmalar kapsamındaki taahhütlerini tamamlayamamasının yanında; aktifinden kaynağa dönüşebilecek hiç bir gayrimenkulünün kalmaması ve şirketin bu şekilde tedbir kararının verildiği dönemdeki borca batıklık tutarı olan 1.700.000,00 TL’den 31/12/2020 tarihi itibariyle 10 kat artarak 17.814.801,65 TL borca batıklık rakamına ulaştığının tespit edilmiş olduğu, mahkemece şirketin borca batık olduğu kanaatine varıldığı, bunun asıl sebebinin İstanbul Kadıköy İlçesi, Göztepe Mah. … sokakta kain ve tapuda … parselde kayıtlı 1.143,58 m2 yüz ölçümlü arsa üzerinde 6306 sayılı afet riski taşıyan dönüşüm kapsamında davacı olan şirketin yüklenici sıfatıyla arsa sahipleriyle 04/09/2014 tarihinde imzaladığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi olduğu, bu sözleşme nedeniyle davacı olan şirkete inşaat bitiminde düşecek 8 adet bağımsız bölümün tapusu verileceği, yargılama başlangıcında söz konusu tapuların davacı şirket aktifinde iken, kat maliklerinin açmış olduğu dava sonucunda davanın yüklenici davacı aleyhine sonuçlandığı ve kesinleştiği, tapuların arsa malikleri adına tescil olunduğu, bu nedenle davacı tarafın iyileştirme projesininde bir yerde sona ermiş olduğu, davacı şirketin ticari faaliyetlerinin çok önce tamamen durmuş olması bu nedenle zaman içinde aktifinin artma şansının bulunmadığı, pasifinin de çok büyük bir oranda arttığı ve artık eksi bilançodan çıkamayacağı kanaati oluştuğu gerekçesiyle iflas erteleme talebinin reddi ile davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.
Davacı vekili istinaf nedenler olarak; müvekkili şirketin iflasına karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 29/09/2021 tarihli bilirkişi raporunun hükmü esas alındığını, bilirkişi raporunda borca batıklık tespitinin Yargıtay karar ve içtihatlarına aykırı olarak yapıldığını, borca batıklık hesaplamasının 31/12/2020 tarihli kaydi ve rayiç bilanço hesaplarına göre yapıldığını, söz konusu tarihten itibaren yaşanan değer artışlarının hesaba katılmadığını, aradan geçen sürede şirket aktiflerinin yüksek oranda lehe değiştiğinin izahtan vareste olduğunu, ülkede değişen ekonomik koşullar karşısında müvekkile ait duran mal varlıkları değerinin yeniden tespitinin zorunlu olduğunu, 08/01/2021 tarihli rayiç değer toplamının 7.543.455,00 TL olarak tespit edildiğini, rapor tarihinde USD efektif satış kurunun 7.3733 TL iken iflas tarihi itibariyle efektif satış kurunun 13.6485 TL olduğunu, kur farkının yaklaşık iki katı oranında arttığını, şirket aktiflerinin değerini doğrudan artırıcı ekonomik gelişmeler dikkate alındığında kaydı ve rayiç bilanço hesabına dayanan 28/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre iflas erteleme talebinin reddedilerek iflas kararının verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve iflas erteleme talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 179 vd. maddeleri ile 6102 sayılı TTK’nın 376. Ve 377.maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.
Dava tarihi 01/12/2015 olup, karar tarihi olan 17/02/2022 tarihi itibari ile 6 yıldan fazla bir süre geçmiştir. Davacı hakkında ihtiyati tedbir kararının ise 03/12/2015 tarihinde verildiği, yine söz konusu tarihten itibaren altı yıllık sürenin geçmiş olduğu sabittir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 179/b.maddesi gereğince, erteleme süresi azami bir yıl olup bu süre kayyımın verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir, ancak uzatma sürelerinin toplamı dört yılı geçemeyecektir. Somut yargılamada, davacı şirket tarafından açılan dava sonucu verilen tedbir kararı ile birlikte iflas erteleme hükümlerinin tüm sonuçlarından faydalanan şirket lehine kullandırılan ihtiyati tedbir süresi yasanın tanımış olduğu beş yıllık süreden fazladır. Bu sebeple yasanın emredici hükmü gereğince davacı şirket hakkında iflas erteleme kararı verilmesi hukuken mümkün olamayacağından davacı vekilinin iflas erteleme kararı verilmesine dair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna varılarak yalnızca borca batıklıkla ilgili bilirkişi incelemesinin yeterli olup olmadığına yönelik istinaf nedenleri üzerinde durulması uygun görülmüştür. Davacı vekili tarafından, borca batıklığa ilişkin olarak inceleme ile hüküm tarihi arasındaki sürenin fazla olduğu iddiasıyla birlikte rayiç değer hesaplama tarihindeki döviz kuru ve hüküm tarihindeki döviz kuru arasındaki farka dayanılarak istinaf sebepleri ileri sürülmüştür. Dairemiz kararı sonrasında mahkemece teknik bilirkişi raporu ile birlikte bilirkişi heyet raporu alınmıştır ve ayrıca kayyımlar tarafından raporlar dosyaya ibraz edilmiştir.14/04/2021 tarihli 31 nolu kayyım heyeti raporunda, sonuç olarak şirketin kaydi değerlere göre borca batık olmadığı, kaydi öz varlığının 4.732.252,24 TL olduğu, rayiç değerler karşısında borca batık olup olmadığı hususunun ancak bilirkişi heyeti marifeti ile güncel değerler üzerinden yapılacak değerlendirme ile belirleneceği, şirketin devam eden bütün projelerinin sona erdiği, henüz geçici kabul işlemlerinin yapılmaması nedeniyle inşaat faaliyetinden gerçekleşen hakedişler ve bu hak edişlerden kaynaklanan kar/zararın henüz mali tablolara yansıtılmadığı, kurumlar vergisi beyannamesinin henüz verilmediği, şirketin ülkenin genel ekonomik konjoktörü özellikle inşaat sektöründe devam eden kriz ve ağırlaşarak devam eden pandemi ile pandemiye bağlı kısıtlamalar nedeniyle bir proje ve inşaat işini üstlenememiş olduğu, iyileştirme projesindeki hedeflerinden uzaklaştığı, personel ücretleri ve personel ücretlerinden kaynaklanan SGK primleri veya stopajlardan doğan yasal yükümlülüklerini ödeyemediği ve kaynak sağlayamadığı, şirketin iflas ertelemesine başvurduğu bilanço kayıtları kapsamında mevcut 69.907.537,99 TL yabancı kaynaklar toplamının 30/09/2020 tarihli bilanço dönemi itibari ile 1.461.931,27 TL azaldığı, bu oranda borç ödemesini gerçekleştirdiği, şirketin biten inşaat projeleri ve yeni bir proje alamayışı nedenleri ile ticari bir faaliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir. 27/01/2021 tarihli olarak, şirketin rayiç değerleriyle ilgili bilirkişi heyet raporları dosyaya ibraz edilmiştir. Raporlarda şirketin tüm mal varlıkları ile ilgili ayrıntılı ve gerekçeli kaydi ve rayiç tutarlar ayrı ayrı belirtilmek suretiyle açıklamalara yer verilmiştir. 29/09/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda, kayyım raporu ve teknik bilirkişilerin raporları değerlendirildikten sonra 31/12/2020 tarihli kaydi ve rayiç bilanço hesaplaması incelenerek davacı şirketin ödemeyi taahhüt ettiği 500.000,00 TL tutarlı sermaye payını ödediğinin dosya içerisine sunulu dekont ve belgelerden görüldüğü, ancak şirketin Kadıköy İlçesi 143 parselde kayıtlı apartmanla ilgili afet riski taşıyan dönüşümü kapsamında yüklenici olarak arsa sahipleri ile 04/09/2014 tarihinde düzenlenen düzenleme şeklinde satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında aktifinde kalan sekiz bağımsız bölümün kat maliklerinin açmış olduğu, davayı kazanıp tapuları kendi adlarına tescil ettirmeleri sonucunda iyileştirme projesinin anlamını yitirdiği, Yargıtay kararlarına göre tedbir kararlarının ve iflasın ertelenmesi karar verildiği dönemlerinin süresinin beş yılı geçemeyeceği, bu durumun azami beş yıllık süreden faydalanan davacı şirket hakkında iflasın ertelenmesine karar verilebilmesine hukuken imkan bulunmadığı, dikkat çeken bir başka hususun ise şirketin geçen altı yıllık süreçte mevcut işlerinde yeterli kaynak elde edememesi, yapılandırmalar kapsamındaki taahhütlerinin tamamlayamaması yanında aktifinde hiçbir gayri menkulün kalmaması ve şirketin bu şekilde tedbir kararının verildiği dönemdeki borca batıklık tutarı olan 1,7 milyon TL den 31/12/2020 tarihi itibariyle tam on kat daha fazla (-) 17.814.801,65 TL borca batıklık rakamına ulaşmış olduğu, sonuç olarak borçlu şirketin altı yıllık süreçte mevcut işlerinden yeterli kaynak elde edememesi yapılandırmalar kapsamındaki taahhütlerini tamamlayamaması yanında aktifinde kaynağa dönüşebilecek hiçbir gayri menkulün kalmaması ve şirketin bu şekilde tedbir kararının verildiği dönemdeki borca batıklık tutarının on kat daha fazla artmış olması ayrıca iyileştirme projesinin inandırıcılığının bulunmaması, ciddi olmadığı, özetle iyileştirme projesinin anlamını yitirdiği, başarı ihtimalinin olmadığı belirtilmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporlarına göre, yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden iflas erteleme talebinin reddi ile borca batık şirketin iflasına karar verilmiştir.
Bilirkişi raporları dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir.Bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere, davacı şirketin sözleşme kapsamında aktifinde bulanan taşınmazlar açılan dava sonucunda bina malikleri adına tescil edilerek davacı şirket aktifinden çıkmıştır. Şirketin aktifinde herhangi bir gayri menkulün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı şirket vekili tarafından rayiç değerlere ilişkin tespit edilen bilirkişi rapor tarihleri ile hüküm tarihleri arasında geçen sürenin fazla olduğu ve hüküm kurulması için rayiç değer tespitlerinin hüküm kurmak için yeterli olmadığı iddia edilmiş ise de duran varlıkların kaydı ve rayiç değerlere ait bilirkişi rapor tarihi 08/01/2021’dir. Rayiç değer hesaplamasının gerçekleştirildiği 29/09/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise şirket aktiflerinin satış değerlerinin bilirkişi heyetinin 08/01/2021 tarihli rayiç değer tespitleri esas alınmak suretiyle düzenlenen 30/06/2021 tarihli ara bilanço sonuçlarına göre tespit edilmiştir. Rapor tarihi 29/09/2021, hüküm tarihi ise 17/02/2022 tarihidir. Özellikle bilirkişi raporlarının dosyaya ibraz süreleri dava tarihinden itibaren geçen sürelerde dikkate alındığında ve davacı tarafça rayiç bilançonun değişikliğine dair somut bir veri ortaya konulamadığından davacı vekilinin rayiç değer tespit tarihi itibariyle hüküm tarihi dikkate alındığında tespit edilen rayiç değerlerin gerekçede esasa alınmasının usul ve yasaya uygun olmadığı iddiası yerinde görülmemiştir. Diğer yandan, iflas ertelemesi yargılamasında dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak borca batıklık sadece dava tarihi itibari ile değil yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmelerde dikkate alınarak belirlenmelidir. Somut davada, davacı şirketin herhangi bir projesinin olmadığı, ticari bir faaliyetinin bulunmadığı, diğer taraftan bilirkişi heyet raporunda davacı şirketin yüklenici arsa sahipleriyle gerçekleştirmiş olduğu sözleşme gereğince sekiz adet bağımsız bölümün kat maliklerinin açmış olduğu davalar neticesinde tapularının kat malikleri adına tescil edildiği ve bu şekilde iyileştirme projesinin anlamını yitirmiş olduğu belirtilmiştir. Şirketin aktifinde kaynağa dönüşebilecek hiçbir gayri menkulü kalmamıştır. Bu anlamda dava tarihinden itibaren şirket yönünden olumsuz gelişmeler söz konusudur. Davacı vekili tarafından her ne kadar rayiç değerlerin belirlendiği tarih ile hüküm tarihi arasındaki döviz kurundaki artış gözetilerek yeniden rayiç değerlerin tespitinin gerekli olduğu iddia edilmiş ise de herhangi bir gayri menkulü bulunmayan üzerinde çalıştığı projesi mevcut olmayan ve faaliyet halinde olmayan şirketin aktiflerinin yalnızca döviz kurundaki artış nedeniyle rayiç bedellerinin yeniden tespitinde gereklilik bulunmadığı gibi hukuki yarardan da söz edilemeyecektir. Keza şirketin bir kısım duran varlıkları yönünden rayiç değerlerin döviz kuruna bağlı olarak artış gösterebileceği kabul edilse dahi şirketin mevcut borca batıklık tutarı ve bu tutarın giderek artması ve ayrıca yine kayyım raporunda ifade edildiği üzere şirketin personel ücretleri ve söz konusu ücretlerden kaynaklanan SGK primleri veya stopajlardan doğan yasal yükümlülüklerini ödeyememesi ve kaynak sağlayamaması gibi unsurlarda dikkate alındığında yukarıda ifade edildiği üzere yeniden rayiçlerin belirlenmesinde herhangi bir hukuki yarar olmayacaktır. Döviz kurlarındaki artış şirketin aktifindeki bir kısım duran varlıkların artışına neden olsa dahi diğer yandan şirketin döviz kuru üzerinden gerçekleştirmiş olduğu ticari sözleşmelerdeki borçlanmalarda da artışa neden olacaktır.Açıklanan nedenlerle ve özellikle, mahkememiz kararı sonrasında alınan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı neticesinde ihtiyati tedbir kararından itibaren yararlanabileceği iflas ertele sürelerini geçiren ve borca batık olan şirket yönünden verilen iflas kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/402 Esas, 2022/101 Karar ve 17/02/2022 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harç peşin olarak alınmış olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/06/2022