Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/746 E. 2022/666 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/746 Esas
KARAR NO: 2022/666
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/09/2021
NUMARASI: 2020/172 Esas, 2021/801 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 02/11/2015 tarihli dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 11.000.000,00 TL. Sermayeyle kurulduğunu, sermeyesinin tamamının ödendiğini, ekonomik durgunluktan etkilendiğini, borca batık olduğunu belirterek iflasının 1 yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları ile davacı şirketin iflas erteleme talebine karşı beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, kayyum heyet raporları, bilirkişi raporları doğrultusunda, 07/11/2018 tarihinden itibaren iflasın 1 yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiş, karar bir kısım müdahiller tarafından istinaf edilmiştir. Dairemiz 30/01/2020 tarih, 2019/1761 E. 2020/287 K. Sayılı kararı ile “…Borca batıklık konusunda bilirkişi heyeti en son 17/10/2017 tarihli raporlarında değerlendirme yapmışlardır. Karar tarihi olan 07/11/2018 tarihine kadar borca batıklık konusunda herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı görülmüştür. En son alınan bilirkişi ek raporu ve kayyum heyeti raporların da davacı şirketin karlılık ve verimliliğinin devam edip etmediği, projenin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı konusunda tam bir kanaat ifade edilmemiştir. Bu sebeple yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak hüküm tarihine yakın tarih itibariyle davacı şirketin borca batık olup olmadığı ve iyileştirme projesinin ciddi inandırıcılığı konusunda bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken bu yöndeki deliller toplanmadan karar tesisi usul ve aykırı olmuştur…” gerekçesi ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece bu defa, İhtiyati tedbir kararlarının verildiği 02/11/2015 tarihten itibaren 5 yıllık sürenin dolduğu, davacı şirketin borca batık durumda bulunduğu, revize iyileştirme projesinin gereklerinin yerine getirilmediği, projenin ciddi ve inandırıcı nitelikte bir “iyileştirme Projeji” içeriğine sahip olmadığı, halen borca batıklık miktarının yüksek düzeyde seyrettiği gerekçesi ile davanın REDDİNE, davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davacı vekili ile müdahil … A.Ş tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; yerel mahkemeye ibraz edilen revize iyileştirme projelerinin bilirkişi heyetince incelendiğini ancak heyet raporuna karşı yapılan itirazların bir neticeye ulaşamadığını, belirtilen eksikliklerin dikkate alınmadığını, revize iyileştirme projesi kapsamında müvekkili şirketin bundan sonra üretim faaliyetlerini tek merkezden yürütme kararı aldığını, üretim faaliyetini Kırklareli’nde bulunan fabrikada sürdürmeye devam ettiğini, 20 perakende satış mağazasına sahip iken, artan AVM maliyetleri nedeniyle zarar eden 15 satış mağazasını kayyım heyetinin onayı ile kapattığını, küçülme hedefleri doğrultusunda personel sayısında azalma olmakla iş akdi sona eren personellere tazminat ödemelerinin yapıldığını, … firması ile tedarik anlaşması yaptığını ve faaliyetine halen devam etmekte olduğunu, gerek üretim faaliyetlerini yürüttükleri merkezde çıkan yangın ve gerek covid-19 salgınının sebep olduğu zararlar ortada iken hedeflemiş olduğu sermaye artış taahhütlerini gerçekleştirdiği ve taahhüt edilen sermayenin tamamının ödendiğini, bilirkişi heyetince karşılıksız olduğundan bahisle banka çeklerinin varlıklardan çıkarıldığını ancak; işbu çeklerin mizanda karşılıksız ibaresinin olma nedeninin bankalardan kredi borçlarına ilişkin bilgi alınamaması olduğunu, borca batıklık hali her ne kadar devam etmekte ise de borca batıklığın ilk tespitinin yapıldığı 31/12/2016 tarihinden 30/09/2020 tarihine kadar geçen süreçte şirketin özvarlığında 1.965.688,54 TL tutarında iyileşme olduğunu, müvekkili şirketin leasingli makinalardan kaynaklanan finansal kiralama sözleşmelerinden doğan borçlarının çoğunun ödenmiş olduğunu ancak; borcun tamamı bitmemiş olduğundan ve bu borcun tamamı bitmeden şirketin aktif hanesine eklenemeyeceğinden, müvekkili şirketin aktif hanesine eklenmesi gereken ciddi bir tutar olan bu hususun göz ardı edildiğini, borca batıklıkta bu durumun değerlendirilmediğini, müvekkili şirketin tedarikçilere olan borçlarının yapılandırıldığını, protokol ödemelerinin gerçekleştirildiğini, leasingli makinalardan kaynaklanan finansal kiralama sözleşmelerinden doğan borçlarının da ödenmeye devam edildiğini, bu kapsamda 2021 yılı sonunda mali bilançonun aktifinde maddi olmayan duran varlıklar hesabındaki 2.113.297,38 TL’lik değerin maddi duran varlıklar hesabına aktarılacağını, şikayetin aktif varlıklarında 2.113.297,38 TL’lik bir artışın meydana geleceğini, şirketin satış yapmaya devam ettiğini 2019 yılı dönem karının 666.636,95 TL olduğunu 2020 yılında covid pandemisi nedeniyle zarar ettiğini, ibraz edilen yeni iyileştirme projesi kapsamında tekrar sermaye artırımına giderek sermayenin 20.000.000,00 TL’ye çıkarılacağını kapatılan mağazalardan gelecek gelirler olduğunu, iflasın ertelenmesi sürecinin başlangıcından bugüne dek müvekkili şirketin iyileşme yolunda atmış olduğu adımların belgeleri ile yerel mahkemeye sunulduğunu, bu adımlar akabinde de sürecin müvekkili şirket için nasıl ilerleyeceğinin madde madde detaylıca açıklandığını, ne var ki, bilirkişinin tüm dünya genelinde ismini herkesin bildiği büyük şirketlerin dahi iflas bayrağını çekmesine sebep olan covid pandemisi sürecinin müvekkili şirket tarafından nasıl yönetildiği üzerinde hiç durmadığını,Covid-19 salgınının firma ekonomisine etkilerinin, davacı şirketin iradi tasarruflarının bir sonucu olmadığını, salgın sebebiyle tekstil sektöründe ekonomik anlamda çok fazla daralma meydana geldiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Müdahil … A.Ş istinaf dilekçesinde; davanın reddi kararına katıldıklarını, ancak davacı şirketin iflasına karar verilmesinin hatalı değerlendirme sonucu verilmiş bir karar olduğunu, iflas erteleme talebiyle davanın açıldığı ilk günden bu yana alacağına kavuşamayan müvekkili için, alacağının tamamına kavuşmasının imkansız hale getirildiğini, karara dayanak olan bilirkişi raporunun usulsuz ve hatalı olduğunu, bilirkişilerin; 26.12.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “6102 Türk Ticaret Kanunun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ” ile borca batık olma ve sermaye kaybı durumlarınına ilişkin tatbik edilecek uygulamalarda çeşitli değişiklikler yapıldığını rapora eklediklerini, söz konusu tebliğ ile, borca batıklık tespitinin yapılması için yeni ölçütler getirildiğini, değişikliğin pandemi sebebiyle mevcut ekonomik durumun kötüleşmesiyle şirketlerin iflas etmesinin ve alacaklılar için borçların tamamının ödenmesinden daha dezavantajlı bir durum oluşmasının önüne geçilmek istendiğini, bilirkişilerin bu konudaki değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, Pandeminin beraberinde getirdiği koşulların ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda, bilirkişilerin Ticaret Bakanlığı tebliğini borca batıklık durumunun tespitinde uygulamaması yönündeki görüşlerinin kabul edilemez olduğunu, usule aykırı rapor düzenlendiğini, dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporları ve kayyım heyeti raporlarının, iflas erteleme süreci boyunca davacının iflasının gerekmediği yönünde olduğunu, 09.02.2021 tarihli kayyım heyeti raporunda, davacı şirketin pandemiye rağmen borca batıklık durumundan kurtulmaya yeterli kaynağa sahip olduğu ve davacı şirketin projesi için süre verilmesi gerektiği gibi davacı şirket lehine çok olumlu bir rapor sunduğunu, 12.05.2021 tarihli raporunda tam tersinin ifade edildiğini, raporların çelişkili olduğunu, iyileştirme projesinin gerçekleşmesinin inandırıcı olmadığı yönündeki sebebin şaibeli olduğunu, davacı şirketin finansal durumu ve iyileştirme projesinin gerçekçilik durumunun, 12.05.2021 tarihli kayyım heyeti raporuna kadar, her zaman olumlu gidişatta olduğunu, bir anda kamu borç yapılandırmasının taksitlerinin ödenmemesi sebebiyle raporların olumsuza döndüğünü, Altı senelik bir süreçte yangın ve pandemi gibi mücbir sebeplere rağmen projesine sadık kalan şirketin, iyileştirme projesinde taahhüt edilen tarihin sonlarına doğru gelinirken bir anda projeye uymamasının, alacaklıların alacağına kavuşmaması amacıyla hileli bir şekilde iflas edildiği fikrinin akıllara getirdiğini, iflas eden davacı şirketin faaliyetlerine başka şirketler üzerinden devam ettiğini, müvekkili şirketin bu güne kadar alacağını alamadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; İİK’nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK’nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemece, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının Korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince Somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, iflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekaletnamesin de, iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, davacı şirket yönetim kurulunun 30/10/2015 tarihli kararı ile, şirketin 30/09/2015 günlü ara bilançosunda şirket aktiflerinin borçlarını karşılamaya yetmediği, şirketin sermayesinin kaybedildiği gerekçesi ile şirketin iflasının ertelenmesi için mahkemeye başvurulmasının oy birliği ile kabulüne karar verildiği, mahkemece, tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, keşfen bilirkişi incelemesine ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansı ve gider avansının mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır. İflas erteleme talebinin 20.07.2016 tarihinden önce yapıldığı, davacı şirket hakkında ihtiyati tedbir kararının verildiği 02/11/2015 tarihinden karar tarihi 15/09/2021 tarihine kadar 5 yıllık sürenin dolduğu, tedbirle birlikte iflas erteleme kurumundan yararlandığı anlaşılan davacı şirketin 5 yıllık süre sonunda borca batıklığının devam etmesi halinde iflasına, borca batıklıktan çıkması halinde ise davanın reddine karar verilmelidir. Bu sebeple uyuşmazlık, davacı şirketin borca batık olup olmadığı, borca batıklığın usulüne uygun tespit edilip edilmediği noktasında toplanmıştır.Dairemiz kaldırma kararından sonra mahkemece bilirkişi raporu alınmıştır. 15.12.2020 tarihli bilirkişi heyet raporunda; işletmenin devamlılığı (kaydi) esasına göre 348.052,35 TL, muhtemel satış fiyatlar esasına (rayiç) göre ise 6.987.604,76 TL düzeyinde olmak üzere 30.09.2020 tarihi itibarıyla ve her iki esasa göre de davacı şirketin borca batık durumda bulunduğu, son 4 yıllık dönemi kapsayan “Revize İyileştirme Projesi” ile ilgili olarak ise raporlanan fiili gerçekleşmelerin, gerek 3 yıl 9 aylık Faaliyet Sonuçları, gerekse Varlık ve Kaynak Yönetimi önlemleri itibarıyla ayrı ayrı hedeflerin gerisinde kalındığını ortaya koyduğu, Proje kapsamının 2020 yılsonu ile sınırlı bulunduğu, dolayısıyla da 31.12.2020 tarihinden itibaren uygulanabilir bir proje kalmayacağı da dikkate alındığında, davacı şirket yönünden “ciddi ve inandırıcı” olarak değerlendirilebilecek bir iyileştirme projesinin varlığından da söz edilemeyeceği, halen borca batıklık miktarının yüksek düzeyde seyrettiği davacı şirket yönünden, iflasın ertelenmesi koşullarından “ciddi ve inandırıcı bir proje sunulması” koşulunun da 30.09.2020 tarihi itibarıyla karşılanamamış durumda göründüğü belirtilmiştir. 17.06.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda; Ticaret Bakanlığı Tebliği ile, kaydi bilanço (VUK Bilanço) bakımından borca batık halde görünen şirketlerin, bazı vergisel avantajlar da sağlanarak, kaydi olarak borca batıklıklarının giderilmesine imkan sağlandığı; ancak bu tebliğde düzenlenen uygulamaların, TTK m.376/3 anlamında borca batık hale gelmiş ve hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş olan bir anonim şirketin, borca batıklıktan kurularak, tekrar verimlilik ve karlılık esaslarına göre ticari faaliyetine sağlıklı bir biçimde devam etmesini sağlamaya yeterli bir “iyileştirme tedbiri ya da önlemi’ olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, davacı şirketçe en son sunulu 18.01.2021 tarihli dilekçesinde yer alan beyanlar da dikkate alınmak suretiyle, dilekçe ekinde sunulu “Revize İyileştirme Projesi (2)” başlıklı belgenin incelendiği, söz konusu “proje”nin özü itibarıyla da ciddi ve inandırıcı nitelikte bir “iyileştirme Projeji” içeriğine sahip olduğundan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir. 09.02.2021 ve 12.05.2021 tarihli kayyım raporlarında borca batıklık konusunda bir değerlendirmenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Somut davada, davacı şirketin tesis edilen tedbir kararı ile yasanın öngördüğü 5 yıllık süre zarfında iflas erteleme kurumundan yararlandığı, 15.12.2020 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre davacı şirketin rayiç değerlere göre borca batık olduğu, Ticaret Bakanlığı Tebliğinin iflasın ertelenmesi müessesini kapsamadığı, borca batıklığın rayiç değerlere göre usulüne uygun olarak belirlendiği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurularının reddinedair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı ve müdahil … A.Ş’nin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL harcın müdahil … A.Ş’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı ve müdahil tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164/2. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.26/05/2022