Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/702 E. 2022/707 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/702 Esas
KARAR NO: 2022/707
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/02/2022
NUMARASI: 2021/316 Esas, 2022/174 Karar
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkillerinin davalı şirket ile ayrı ayrı ön ödemeli taşınmaz satış sözleşmeleri imzaladığını, sözleşme gereği ödemelerini eksiksiz yerine getirdiklerini, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasa’nın 44. maddesi uyarınca ön ödemeli konut satışında devir veya teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğini, ancak sözleşmelerin üzerinden 54 ay geçmesine rağmen inşaatların yarım kaldığını ve müvekkillerine dairelerin teslim edilmediğini, bunun üzerine 04/12/2020 tarihli ihtarname ile davalı şirketten dairelerin rayiç değerlerinin ödenmesinin istendiğini ancak ihtarnameye cevap verilmediğini, alacaklarının tahsili için davacı …’in Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, diğer davacıların ise Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında iflas yolu ile adi takip başlattıklarını, davalı şirketin itirazı ile takiplerin durdurulduğunu belirterek davalının takiplere itirazlarının kaldırılmasına ve iflasına, alacağın % 20’si tutarında icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; davanın topluluk davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, davacılar arasında ihtiyari veya mecburi dava arkadaşlığı da bulunmadığını, bu nedenle her bir davacının ayrı ayrı dava açması gerektiğinden davanın usulden reddi gerektiğini, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığını, harç ve iflas avansı yatırılmadığını, davacıların öncelikle müvekkili ile yapılan sözleşmelerin varlığını ve ödemelerini ispat etmeleri gerektiğini, mücbir sebep nedeniyle henüz teslim sürelerinin dolmadığını, İBB ile Esenyurt Belediyesi arasında yaşanan sorunlar ve Esenyurt bölgesindeki imar sorunları nedeniyle inşaatın akıbetinin belirsiz kaldığını ve inşaatın mühürlendiğini, ayrıca Covid salgınının ekonomiyi durma noktasına getirdiğini, mücbir sebeplerden oluşan aksaklıklardan müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, inşaatların yeniden başlayacağı konusunda tüketicilerin bilgilendirildiğini, müvekkili şirketin ödemelerini tatil etmediğini, aciz halinde bulunmadığını, ticari faaliyetine devam ettiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, istenen faizin fahiş olduğunu belirterek davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; TBK’nın 125. maddesi gereğince alacaklının temerrüde düşen borçludan olumlu (müspet) zararını isteyebilmesi için sözleşmeden dönmemesi gerektiği, sözleşmeden haklı olarak dönülmesi halinde istenebilecek zarar türünün sadece olumsuz (menfi) zarar olduğu, somut olayda davacıların satın alınan ancak süresinde teslim edilemeyen konutların rayiç bedellerinin iadesi istemlerinin olumlu (müspet) zarar kapsamında kaldığı, sözleşmeden dönen davacıların ancak ödedikleri tutarları faiziyle birlikte geri isteyebilecekleri, davalı-borçlunun bu kapsamda belirlenen depo emrine esas miktarı mahkeme veznesine depo ettiği gereçesiyle ödeme nedeniyle iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak; her bir davacı için taşınmazların rayiç değeri yönünden itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, depo emrine esas tutarın davalıya ödenen bedel ve faizi olarak hesaplanmasının hatalı olduğunu, edimin ifası halinde taşınmazların müvekkillerinin aktifinde yer alacağını, olumsuz zararın kapsamına fiili zararlar ile başkası ile sözleşme yapma fırsatının kaçırılmasından kaynaklanan kar mahrumiyetinin de gireceğini, müvekkillerinin başka bir şirket ile anlaşsaydı, sözleşmelere konu dairelerin muadili değerinde dairelere sahip olacaklarını, olumsuz zararın kapsamına yoksun kalınan karın da girmesi gerektiğini, depo emrine esas alınan tutarın müvekkillerinin zararını karşılamadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve depo emrine esas tutarın dairelerin rayiç değeri üzerinden belirlenmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf talebinin reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava; takibe itirazın kaldırılması ve iflas talebine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacılar ile davalı şirket arasında daire satışına yönelik ayrı ayrı ön ödemeli taşınmaz satış sözleşmeleri düzenlendiği, davacıların süresinde inşaatın tamamlanmadığı ve dairelerin teslim edilmediği gerekçesiyle dairelerin rayiç değerinin tahsili için davacı …’in Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, diğer davacıların ise Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında iflas yolu ile adi takip başlattıkları, davalı şirketin itirazı ile takiplerin durdurulduğu, bunun üzerine davacıların itirazın kaldırılması ve iflas talebi için bu davayı açtıkları görülmektedir. Mahkemece, davalı şirketin, her bir davacı yönünden depo emrine esas miktarı mahkeme veznesine depo ettiği gerekçesiyle iflas davasının esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacılar vekili hükmü istinaf etmiştir. İİK’nın 155. maddesi; “Borçlu iflas yoliyle takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur. Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir” hükmünü, aynı Yasa’nın 156/3 maddesi; “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.” hükmünü, 158/2 maddesi ise; Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.” hükmünü düzenlemektedir. Somut olayda, davacının ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinden itirazın kaldırılması ve iflas talebi ile eldeki davayı açtığı, mahkemece davalının takibe itirazının kaldırıldığı ve depo emri gereğinin süresinde yerine getirildiği gerekçesiyle konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmektedir. Davacı taraf, depo emrine esas alacaklarının eksik hesaplandığı gerekçesiyle hükmü istinaf etmiştir. Davacı ve davalı şirket arasında ayrı ayrı ön ödemeli satış sözleşmesi düzenlenmiştir. 6502 sayılı TKHK’nın 44. maddesine göre, ön ödemeli konut satışlarında devir ve teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren 36 ayı geçemeyecektir. Somut uyuşmazlıkta davalı, Kanun’da öngörülen 36 aylık süre içerisinde konutları teslim edememiş, davacılar Beyoğlu … Noterliğinin 04.12.2020 tarihli, … yevmiye no’lu ihtarnameyle sözleşmeden dönüldüğünü beyan ederek satın alınan konutların rayiç bedellerinin ödenmesini talep etmiştir. Edim, borçlu tarafından tam ve eksiksiz olarak gereği gibi yerine getirilmiş olsaydı alacaklının mal varlığının göstereceği durum ile halihazır durumu arasındaki fark olumlu zarardır. TBK’nın 125. maddesi gereğince alacaklının, temerrüde düşen borçludan olumlu (müspet) zararını isteyebilmesi için sözleşmeden dönmemesi gerekir. Sözleşmeden haklı olarak dönülmesi halinde istenebilecek zarar türü sadece olumsuz (menfi) zarardır. Olumsuz zarar ise, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan eylemli zarardır. Somut olayda davacıların satın alınan ancak süresinde teslim edilemeyen konutların rayiç bedellerinin iadesi istemlerinin olumlu (müspet) zarar kapsamında kaldığı, davacıların ancak ödedikleri tutarları faiziyle birlikte geri isteyebilecekleri anlaşıldığından, mahkemece davacıların hak ettiği tazminatın bu ilkeye göre belirlenmesi ve bu doğrultuda davalıya depo emri çıkartılmasında isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile özellikle istinaf yoluna başvuran tarafta gözetilerek ilk derece mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/316 Esas, 2022/174 Karar ve 17/02/2022 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacılar …, …, …, …, … tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacılar tarafından yapılmış olan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.02/06/2022