Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/592 E. 2022/701 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/592 Esas
KARAR NO: 2022/701
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/11/2020
NUMARASI: 2020/195 Esas, 2020/569 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 04.04.2001 yılında kurulduğunu, faaliyet alanının tekstil sektöründe ithal ve yerli ipliklerden üretim yapmak olduğunu, çalışmalarının maliyetlerinin artması, döviz kurundaki dalgalanmalar ve enflasyondaki artıştan olumsuz etkilenildiğini, işletme sermayesi bulmada güçlük yaşar hale gelindiğini, banka borçları olmak üzere borç ödemelerinde temerrütler oluştuğunu ve şirketin işletme sermayesi ihtiyacının arttığını, nakit darboğazına girildiğini belirterek 2004 sayılı İİK’nun 285 ve devam eden maddeleri gereğince geçici/kesin mühlet verilerek konkordatonunu tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece; şirketin kaydî değerlere göre hazırlanmış bilanço verilerine göre 30/09/2020 tarihi itibari ile -800.741,68-₺ olduğu, şirketin rayiç değerlere göre öz varlık değerinin -5.093.423,61-₺ olup TTK 376/3 maddesi çerçevesinde borca batık durumda olduğu, konkordatonun tasdiki ihtimalinin bulunmadığı, İİK 292/1-b bendi uyarınca resen ifasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile Konkordato talep edenin konkordato kesin mühlet talebinin reddine, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün …-… sicil sırasında kayıtlı Halide … Ltd. Şti.’nin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; Komiser tarafından yapılan değerlendirmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, konkordato müessesesinin amacının zaten vadesi gelen borçlarını ödeyememe tehlikesi bulunan kişilerin işletme faaliyetlerinin devamının sağlanması, bu sayede hem alacaklıların hem de borçlunun menfaatine borçlarının konkordato projesinde öngörüldüğü şekilde borç tasfiyesinin sağlanmasına ilişkin olduğunu, komiser tarafından müvekkili şirket hakkında kısa vadeli borçlarını ödemekte zorlanacağı yönündeki değerlendirmenin konkordato projesinin gerçekleşme ihtimali olmadığına gerekçe olarak gösterilmesinin hatalı bir değerlendirme olduğunu, pandemi nedeni ile müvekkili şirketin ticari faaliyetlerinin olumsuz etkilendiğini, komiser heyetinin bu husus üzerinde etraflıca durmadığını, revize projede belirtildiği üzere, müvekkili şirkete sermaye artırımı ya kredi temini yahut taşınmaz satışı yahut şahsi borçlanma şeklinde nakit girişinin sağlanacağının öngörüldüğünü, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerine aktif olarak devam ettiğini, pandemi nedeni ile karlılık oranının düşmesinin aleyhine değerlendirilmemesi gerektiğini, konkordato komiseri tarafından revize ön projede belirtilen sermaye arttırımı kaynağında açıklık olmadığı yönündeki tespit eksik ve hatalı olduğunu, zira konkordato komiseri tarafından mahkemeye sunulan 20.08.2020 tarihli raporda konkordato projesinin gerçekleşmesi için ek kaynaklar sağlanması ve likidite sorununa çözüm bulunması gerektiğinin belirtildiğini, komiser görüşü doğrultusunda revize projenin 30.10.2020 tarihinde mahkemeye sunulduğunu, sermaye arttırımının müvekkili şirket ortağı/ortakları tarafından gerçekleştirileceğini, konkordato komiseri tarafından corona virüs ve müvekkilinin faaliyet gösterdiği sektöre etkisine değinilmemesinin raporun eksik olduğunu açıkça gösterdiğini, konkordatonun alacaklılar ve borçlunun menfaatine olduğunu, iflas halinde alacaklıların alacaklarına kavuşmasını engelleyeceğini, ticari işletmenin korunması, menfaat dengesine ve hakkaniyet kurallarına riayet edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile komiser raporunun tamamen doğru olduğu kabulü ile sürdürülen ve sonuçlandırılan yargılama sürecinin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Öncelikle, talebin niteliği ve mahkemece re’sen değerlendirilmesi gereken usul kurallarının incelenmesi uygun görülmüştür. 2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğu da anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, konkordato projesinin başarı şansının bulunup bulunmadığı, şirketin borca batık olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Dosya kapsamından, davacılar vekili tarafından 16.03.2020 tarihli dilekçe ile tedbir istemli konkordato talebinde bulunulduğu, 19.03.2020 tarihinde davacılara 3 ay geçici mühlet kararı verildiği, 22/03/2020-15/06/2020 tarihleri arasında duran ve işlemeyen konkordato mühletinin 16/06/2020 tarihinden itibaren durduğu süre kadar uzatılmasına, bilahare iş bu sürenin bitim tarihi olan 08/09/2020 tarihinden itibaren 2 aylık ek geçici mühlet verilmesine” kararı verildiği, davacı vekili ve konkordato komiser heyetinin hazır olduğu 06.11.2020 tarihli celsede de istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.
04.11.2020 tarihli komiser raporunda; şirketin kaydı değerlere göre hazarlanmış bilanço verilerine göre 30.09.2020 tarihi itibariyle işletmenin kaydi değerlere göre özvarlık tutarının (-)800.741,68 TL, şirketin rayiç değerlere özvarlık değerinin (-)5.093.423,61 TL olduğu, 6102 sayılı TTK.’nun 376/3. maddesinde belirtilen değerleme yöntemine göre kaydi değerlere göre varlıklarının borçlarını karşılamaya yetmediği, şirketin cari oranı olması gereken makul düzeyin oldukça altında olduğu, hatta 31.12.2019’dan 29.03.2020 tarihine kadar cari oranda düşüş gerçekleştiği, 30.09.2020 tarihinde ise düşüş dahada hızlanarak arttığı ve şubat ayındaki 0,65 oranı 0,18′ e düştüğü, 30.09.2020 tarihine gelindiğinde ise dönen varlıkları kısa vadeli borçların 1/5’den dahada aşağı düştüğü, bu nedenle kısa vadeli borçlarını ödemekte zorlanacağı nakit sıkıntısı yaşanacağının aşikar olduğu, şirketin stokları dışındaki dönen varlıklarının kısa vadeli borçlarını ödemede yetersiz olduğu, borçlarını ödemesinin mümkün görülmediği, acilen ek kaynaklar sağlanması ve likidite sorununa çözüm bulunması gerektiği, mali incelemelerde tespit edildiği üzere 30.09.2020 tarihi itibari ile özvarhk değerinin (-) 5.093.423,61 TL olduğu, ayrıca şirketin alacak senetleri hesapların da yer alan tutarın, vadesinin geçmiş olması nedeni ile tahsil problemi olması durumunda bu tutarın borca batıklık tutarının daha da artacağı borca bataklığın (-) 6.605.001,71 TL’ye ulaşabileceği vç şirketin finansal sıkıntılarının daha da artacağı, şirketin revize ön projesinde belirtilen kaynaklardan en önemlisi % 55,82 oranına sahip sermaye artırımı olduğu, ancak 2.900.000 TL sermaye artırımını sağlayacak ortakların sermaye artırımını hangi kaynaklardan sağlayacakları konusunda revize ön projede açıklık bulunmadığı, aynca sermaye artırımının nakit akış tablosunda 5 yıl gibi uzun bir döneme yayıldığı, revize ön projede Nakit Akış Tablosunda Maliyetlerden Kaynaklanan Nakit çıkışı ile Proforma Gelir Tablosundaki satılan malın maliyeti tutarı arasında tutarsızlık bulunduğu, örneğin; Proforma Gelir Tablosunda 2020 yılı satılan maliyeti 2.538.031,18 TL iken Nakit akış tablosunda 2.850.000 TL olarak yer aldığı, aynı farklılığın 2021,2022,2023 ve 2024 yıllarında da devam ettiği, Nakit Akış Tablosunda Cari Dönem Satışlarından Tahsilat tutarı 2.703.270 TL olarak yazılmışken Proforma Gelir Tablosunda 2.965.217,13 TL olarak yer aldığı, aynı farklılığın 2021,2022,2023 ve 2024 yıllarında da devam ettiği, şirketin 2020 ilk dokuz aylık verilerinin karlılık hedeflerinin oldukça altında gerçekleşmesi ve rayiç değerlere göre borçlarının varlıklarını aşması nedeni ile konkordato projelinin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir.28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, İflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. 2004 sayılı İİK‘nın 289. maddesinin üst başlığı kesin mühlettir. Maddenin ilk fıkrasında, kesin mühlet hakkındaki kararın geçici mühlet içinde verileceği, üçüncü fıkrada, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği, dördüncü fıkrada, mahkemece, kesin mühlet kararıyla beraber veya kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak kaydıyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturabileceği, devam eden fıkrada, güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühletin komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı aya kadar uzatılabileceği, borçlunun da bu fıkra uyarınca uzatma talebinde bulunabileceği, her iki halde de uzatma talebinin kesin mühletin sona ermesinden önce yapılacağı ve uzatma kararından önce varsa alacaklıların da görüşünün alınacağı, son fıkrada ise, kesin mühlet verilmesinin, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararların İİK 288’inci madde gereğince ilan edileceği belirtilmiştir. Yasanın 290. maddesinde “ konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu İle bunların görevleri, “ 291. maddede “ Borçlunun mali durumunun düzelmesi nedeniyle kesin mühletin kaldırılması “ düzenlenmiştir. İİK‘nın 292. Maddesinde ise “Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile İflasın açılması “ na yer verilmiştir. Madde 292-( Değişik :28/2/2018-7101/20 md): “İflasa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki durumların gerçekleşmesi halinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflasına re’sen karar verir. a)Borçlunun malvarlığının korunması için İflasın açılması gerekiyorsa, b)Konkordatonun başarıya ulaşmayacağı anlaşılıyorsa, c)Borçlu, 297 nci maddeye aykırı davranır veya komiserin talimatlarına uymazsa ya da borçlunun alacaklıları zarara uğratma amacıyla hareket ettiği anlaşılıyorsa, d)Borca batık olduğu anlaşılan bir sermaye şirketi veya kooperatif, konkordato talebinden feragat ederse. İflasa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) vd ( c) bendlerindeki hallerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir. Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder, diğer alacaklıları ise gerekli görürse davet eder. ” hükmünü içermektedir. Somut olayda, davacı şirket hakkında iflas kararı verildiği, ancak konkordato talep eden borçlu şirketin yetkili temsilcisinin yargılama sırasında mahkemeye çağrılarak dinlenmediği, kanunun amir hükmünün yerine getirilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu şekilde, konkordato talep eden borçlu şirket yetkilisi mahkemeye çağrılarak dinlenmeden yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/195 Esas, 2020/569 Karar, 06/11/2020 tarihli kararının HMK 353/1a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/06/2022