Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/58 E. 2022/218 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/58 Esas
KARAR NO: 2022/218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 04/01/2022
NUMARASI: 2021/1097 Esas
DAVANIN KONUSU: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Borçlu şirketler … Ltd. Şti ve … A.Ş vekili 23.12.2021 tarihli dilekçe ile müvekkili şirketlerinin grup şirketler olduğunu, müşterek kefalet durumlarının söz konusu olduğunu, Corona Virüs olarak bilinen solunum yolu bulaşıcı hastalığı nedeniyle zorunlu olarak alınan önlemler kapsamında ticari hayatın durma noktasına geldiğini, bu itibarla, şirketlerin nakit akışına girdiği olumsuz döngüden çıkması, borçlarının tasfiyesini sağlaması ve şirketlerin faaliyetlerinin devamının mümkün hale gelmesi için yönetim tarafından makul ve gerçekleştirilebilir bir planlama yapıldığını iddia ederek, gerekli süreler sonrasında konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. Talep eden borçlu şirketler vekili, 03.01.2022 tarihli dilekçesi ile bilirkişi raporlarıyla geçici mühlet alınması şartlarının gerçekleştiğini, müvekkili şirketlerin birebir sağlık kuruluşu olduğunu SGK ile çalışmalarının bir zorunluluk olduğunu, SGK tarafından müvekkili şirketlerin bir kısım ödenmesi gereken ceza ve borçları göstererek faaliyetleri durdurulmaya çalışıldığını, bu sebeplerle SGK’nın gerek faaliyet durdurmasına gerekse de müvekkilinin hak ve alacakları üzerine takas ve mahsup işlemi uygulanmasının tedbiren durdurulmasına karar verilmesini, sonuç olarak, İİK 296. maddesi gereğince borçlu şirketler ile SGK arasında akdedilen sözleşmelerin feshinin tedbiren durdurulmasına, feshedilmişse yeniden sözleşmenin kurulmasına, hak edişleri üzerine hangi sebebe dayanırsa dayansın kesinti uygulanmamasına, uygulanmış olan kesintilerin kaldırılması ile iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Borçlu şirket vekilleri tarafından, 28.12.2021 tarihli ek tedbir taleplerine dair dilekçe ile borçlu …Ltd. Şti yönünden SGK’ya bağlı Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından … Hastanesine gönderilen, 28.12.2018 tarihli yazıya istinaden tesis edilen uyarı işleminin, 09.11.2021 tarihli yazıya istinaden tesis edilen uyarı ve 2 İş günü süreyle Medula ve BKDS sisteminin pasif hale getirilmesi işleminin, 29.11.2021 tarihli yazıya istinaden ödemelerin 6 ay süreyle durdurulması işleminin, 09.11.2021 tarihli yazıya istinaden 80.070.556,14 TL kesinti ve Ekim 2020 dönemi için 1.040.433,47 TL Medula kesintisi olmak üzere toplam 81.110.985,61 TL kesintinin mahsup edilmesi işleminin İhtiyati tedbiren durdurulması, 29.11.2021 tarihli yazıya istinaden hastanenin alacaklarına 26.11.2021 tarihinde ve 13.12.2021 tarihinde işlenen toplam 630.848,96 TL blokunun kaldırılarak hastaneye İhtiyati tedbiren iadesi, Ekim 2020 dönemi için 13.12.2021 tarihinde hastanenin hak edişlerinden mahsup edilen 121.396,92 TL kesintinin hastaneye İhtiyati tedbiren iadesi, … Ltd. Şti yönünden SGK‘ya bağlı Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından … Merkezine gönderilen, 18.11.2021 tarihli yazıya istinaden 29.640.034,17 TL cezai şart, 6.353.987,66 TL ödeme bedeli olmak üzere toplam 35.994.021,83 TL kesintinin Özel Sağlık Tıp Merkezi hak edişlerinden mahsup edilmesi işleminin uyarı işleminin, 2 İş günü süreyle Medula ve BKDS sisteminin pasif hale getirilmesi işleminin, sözleşmenin 13,5 maddesine göre 1 yıl süreyle feshedilmesi işleminin sözleşmenin 13.1 maddesine göre sözleşmenin tek taraflı feshedilmesi işleminin, 10.12.2021 tarihli yazıya istinaden …Tıp Merkezine yapılacak ödemelerin 6 ay süreyle durdurulmasına ilişkin kararın uygulanmasının İhtiyati tedbiren durdurulması, 10. 12. 2021 tarihli yazıya istinaden Tıp merkezinin alacağına 13.12.2021 tarihinde işlenen 180.722,13 TL blokunun kaldırılarak Tıp Merkezine İhtiyati tedbiren iadesine, bu doğrultuda Topkapı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezine müzekkere yazılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 04. 01. 2022 TARİHLİ ARA KARARI: Mahkemece, borçlular vekilinin, bir kısım uyarı İşlemleri İle borçlulara yapılacak ödemelerin durdurulması ve şirketlerin Medula ve BKDS sistemlerinde pasif hale getirilmesi işlemlerinin durdurulması ile borçlu şirketlere ait hastanelerin alacaklarına konulan blokelerin kaldırılarak blokedeki paraların borçlu şirketlere iadesine ilişkin tedbir talebinde bulunmuş ise de bu işlemlerin başka davaların konusunu oluşturabilecek nitelikte işlemler olduğu ve borçluların malvarlığının korunması amacıyla örtüşen talepler olmadığı, buna göre konkordatonun amacına uygun olmaması nedeniyle yerinde olmadığı gerekçesiyle talebin kısmen kabulüne borçlu şirketlerin SGK ile yapmış olduğu sözleşmelerin, SGK tarafından konkordato gerekçe gösterilerek feshinin tedbiren durdurulmasına, diğer tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Ara karar, yasal süre içerisinde talep eden borçlu şirketlerin vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hukuki mütalaa da belirtildiği üzere talep eden borçlu şirketlerin kamu hizmeti veren bir sağlık kuruluşu olması, alacaklı SGK ‘nın sağlık hizmeti veren müvekkili şirket ile arasındaki ilişkinin tekel konumunda olması, konkordato projesinin başarıya ulaşabilmesi için hayati öneme sahip olması, mühlet süresi içinde amme alacaklarıda dahil olmak üzere alacaklılar arasında eşitliğin korunması gerektiği, bu sebeplerle SGK’nın gerek faaliyet durdurulmasına gerekse de müvekkilinin hak edişleri üzerine takas mahsup işlemini uygulamasının tedbiren durdurulmasına, sözleşmenin feshinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesi gerekirken verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, ara kararın kaldırılmasını, talepleri doğrultusunda şirketler ile SGK arasında akdedilen sözleşmelerin feshinin tedbiren durdurulmasına, feshedilmişse yeniden sözleşmenin kurulmasına, şirketlerin hak edişleri üzerine hangi sebebe dayanırsa dayansın kesinti uygulanmamasına, uygulanmış olan kesintilerin kaldırılması İle şirketlere iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebidir. Uyuşmazlık, borçlu şirketlerin SGK ile gerçekleştirmiş oldukları sözleşmelerin feshinin tedbiren durdurulup durdurulamayacağı, SGK tarafından yapılabilecek takas ve mahsup işlemlerinin tedbiren durdurulup durdurulamayacağı, hak edişleri üzerinde kesinti uygulanmaması, uygulanmışsa, kesintilerin kaldırılmasına ve borçlu şirketlere iadesine dair tedbir kararı verilip verilemeyeceği ve mahkeme ara kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 382. maddede yer verilen, İcra ve iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işlerinden birisi de, konkordato mühleti verilmesi, komiserin atanması, konkordatonun tasdikidir. 385/1. fıkrada, çekişmesiz yargı işlerinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanacağı, ikinci fıkrada ise, çekişmesiz yargı işlerinde aksine bir hüküm bulunmadıkça resen araştırma ilkesinin geçerli olduğuna yer verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun “ Geçici mühlet “ başlıklı 287/1. fıkrasında ise, konkordato talebi üzerine mahkemenin, 286. nci maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hallerde dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı belirtilmiştir. Maddede belirtilen, 297/2. fıkrası ise, borçlunun mahkemenin izni dışında mühlet kararından itibaren rehin tesis edemeyeceği, kefil olamayacağı, taşınmaz ve işletmenin devamlı tesisatını kısmen dahi olsa devredemeyeceği, takyit edemeyeceği, ivazsız tasarruflarda bulunamayacağı, aksi halde yapılan işlemlerin hükümsüz olacağına ilişkindir. Söz konusu tedbirler, yasanın düzenlemesi kapsamında muhafaza tedbirleridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 389 vd maddelerde düzenlenen ihtiyati tedbir değildir. Çekişmesiz yargı kapsamında, talebin niteliği ve yasanın belirlediği şekilde alınan tedbirleri, talep kapsamında alınan ihtiyati tedbir kapsamında görmek mümkün değildir. İlgili düzenlemede, muhafaza tedbirleri almak görevi, yasa koyucu tarafından mahkemeye bırakılmıştır. Uygulamada, yasanın belirlediği muhafaza tedbirleri ile taraf talebine ve mahkemenin durum ve şartlara göre takdir edeceği ihtiyati tedbir kararlarının karıştırıldığı durumlarla karşılaşılmaktadır. Yasanın belirlediği, muhafaza tedbirlerine ilişkin alınan kararlara karşı, kanun yoluna başvurulamayacağı açık olmakla birlikte, talep üzerine hüküm tesis edilen ihtiyati tedbir kararlarına karşı da kanun yolunun kapalı olduğuna dair farklı uygulamalarla veya mahkemeler tarafından, borçlu talebi olmaksızın ve muhafaza tedbiri niteliği taşımayacak şekilde, re’sen ihtiyati tedbir kararları verildiği görülmektedir. Genel açıklamalar sonrasında, borçlu şirketlerin taleplerinin yasada düzenlenen muhafaza tedbirleri arasında yer almadığı ve ancak, geçici hukuki korumalardan biri olan ihtiyati tedbir kararı olduğuna vurgu yapılması yerinde olacaktır. Bu açıklamalar doğrultusunda, ihtiyati tedbir talebinde bulunan borçlu şirketlerin öncelikle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 390. maddede belirtilen şekilde ve içerikte tedbir talebinde bulunması gerekecektir. 390/3. fıkrada ifade edildiği üzere, borçlunun, dilekçesinde dayandığı, ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmesi ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. Bilindiği üzere, ihtiyati tedbirin şartları, 389. maddede düzenlenmiştir. Maddede, mevcut durumda, meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. Her ne kadar, borçlu şirketler ile SGK arasında gerçekleştirilen sözleşmeler, konkordato talebinde uyuşmazlık konusu olmasa dahi, talebin spesifik özelliği ve müessesenin amacı gözetilerek değerlendirme yapılması uygun olacaktır. Diğer taraftan, konkordato yargılaması sırasında, muhafaza tedbirlerinin ve İhtiyati tedbirlerinin geçerli olacağı zaman dilimi İle SGK ile ilgili özel düzenlemelerinde irdelenmesi isabetli olacaktır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 294. madde başlığı “ Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları “ dır. Maddenin ilk fıkrasında, mühlet içinde borçlu aleyhine 21.2.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış olan takiplerin duracağı, İhtiyati tedbir ve İhtiyati haciz kararlarının uygulanmayacağı belirtilmiştir. Aynı madde içerisinde, bu maddenin uygulanmasında geçici mühletin İlan tarihinin esas alınacağına yer verilmiştir. Bu durumda, konkordato yargılaması aşamasında ancak geçici mühlet kararı sonrasında gerçekleşecek şekilde İhtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Konkordato geçici mühlet tarihi öncesinde ki işlemler yönünden İhtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda borçlu şirketler tarafından, ancak İş bu yargılamada 30. 12. 2021 tarihinden itibaren üç ay süre ile geçici mühlet kararı verilmiş olduğu dikkate alınarak bu tarihten itibaren gerçekleşecek işlemler yönünden İhtiyati tedbir talep edilebilecek ve şartların mevcudiyeti halinde tedbir kararı verilebilecektir. Mahkemece bu kapsamda, 30.12.2021 tarihli tensip tutanağının 12. maddesinde ( ı) bendinde, borçlunun borçlu oldukları banka hesaplarına geçici mühletin İlan tarihi ve sonrasında gelecek olan hakediş bedelleri ve alacakları konusunda mahsup İşlemleri yapmalarının önlenmesi şeklinde İhtiyati tedbir kararı verilerek yasanın uygulanma biçimine atıf yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Borçlu şirket vekillerinin 28.12.2021 tarihli ek tedbir taleplerinin tamamı geçici mühlet tarihi hatta talep tarihinden önceki tarihlidir. Bu halde, zaten önceki işlemler yönünden konkordato yargılamasında İhtiyati tedbir kararı verilmesi, verilse dahi uygulaması mümkün olmayacağından borçlu şirketlerin geçici mehil tarihi öncesine ait tedbir taleplerinin esasa girilmeden reddi isabetli olacaktır. Çünkü, yasanın düzenlemesi emredici niteliktedir, kaldı ki aksinin kabulü konkordato müessesine uygun düşmeyecektir. Şöyle ki, 308/c maddesinde, konkordatonun tasdik kararıyla bağlayıcı hale geleceği, bağlayıcı hale gelen konkordatonun, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacakları için mecburi olduğu belirtilmiştir. Yani konkordato talebi öncesinde doğan alacaklar konkordatoya tabi alacaklar olduğu için zaten, yasal düzenlemeler kapsamında, yukarıda yer verildiği üzere kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları olarak düzenleme ile tedbir kararları verilmektedir. Diğer taraftan İş bu yargılamada aleyhine tedbir talep edilen SGK‘dur. İİK 302. maddede, oylamada sadece konkordato projesinden etkilenen alacakların oy kullanabileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan, 308/c maddesinde konkordatonun hükümleri başlığı altında, 3. fıkrada, 206. maddenin birinci sırasında yer alan yazılı imtiyazlı alacaklar, rehinli alacaklıların rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları ve 6183 sayılı Kanun kapsamındaki amme alacakları hakkında bu maddenin ikinci fıkrasının uygulanmayacağı belirtilmiştir. 2. Fıkra ise yukarıda belirtildiği üzere bağlayıcı hale gelen konkordatonun, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburi olmasına dairdir. Yani 6183 sayılı kanun kapsamında ki amme alacakları yönünden konkordato tasdik kararı bağlayıcı değildir. Amme alacağı, alacağı devletin yüküm ya da borç ilişkisine girmesi sonucu elde ettiği ve kamu gücüne dayanılarak tahsil edilen alacaklardır. Amme alacağının tanımı 6183 sayılı Kanunun 3. maddesinde ilk iki maddeye atıf yapılarak düzenlenmiştir. Kanunun ilk maddesinde devlet, il özel idaresi, belediyelere ait vergi, resim, harç ceza yargılamalarına İlişkin yargılama giderleri, vergi cezası, para cezası gibi asli ve faizlerle gecikme cezalarını içerir feri amme alacakları ve amme hizmetinden doğan alacaklar İle bunların takip giderleri hakkında bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Bu açıdan bakıldığında bir kamu alacağının 6183 sayılı Kanuna tabi olması için hem devlet, il özel idaresi ya da belediyelere ait olması hem de 6183 sayılı Kanuna tabi olarak tahsil edileceğinin belirtilmesi gerekir. İcra ve İflas Kanunun 308/c maddesinde 6183 sayılı Kanuna tabi amme alacaklarının konkordatoya tabi olmadığı belirtilmiştir. SGK alacakları 6183 sayılı Kanun kapsamında amme alacağıdır. Sosyal Güvenlik Kurumunun özel hukuka tabi alacakları ayrık tutulduğunda, diğer alacaklarının Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki kanun hükümlerine göre takip ve tahsil eder. Dosyaya ibraz edilen 03.01.2022 tarihli geçici komiser heyeti raporunda, borçlu şirketle SGK arasında çerçeve sözleşme niteliğindeki 2018 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmet Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alın Sözleşmesi imzalandığı, SGK‘nın 16 Mayıs 2006 tarihinde kabul edilen 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu İle Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağkur ve Emekli Sandığı kurumlarının devredilmesi İle kurulduğu ve hali hazırda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ‘na bağlı olarak çalışan bir kurum olduğu, SGK ile yapılmış olan sözleşmelerin ve SGK hasta kabul ve tedavilerinin, her iki sağlık kuruluşunun da faaliyetlerinin devamı için konkordatonun amacı ve borçlunun malvarlığının korunması bakımından elzem olduğu sonucuna ulaşmanın mümkün olduğu, bu itibarla, SGK ile imzalanmış olan sözleşmelerin devamının tedbiren sağlanmasının konkordato kurumu ve yeniden yapılandırma sistemleri çerçevesinde, borçlunun faaliyetinin devamının sağlanarak, mal varlığının korunması amacına hizmet edecek ve alacaklıların alacaklarına ulaşmalarının sağlanması bakımından önem arzettiği, SGK tarafından her iki şirkete de sözleşmelere istinaden kesilen cezai şartların nitelikleri itibarıyla 6183 sayılı Kanuna göre amme alacağı olduğu, buna rağmen İİK 294. madde gereğince takip yasağı ile sınırlandırıldığı, buna göre SGK‘nın bu cezai şartın tahsilini ancak konkordato süresinin sona ermesinden sonra yapabileceği, SGK ile yapılan sözleşmelerin devamının ticari hayatın devamı bakımından ve konkordato projesinin başarıya ulaşması açısından gerekli olduğu, SGK tarafından uygulanan yaptırımlara İlişkin fillerin sabitte olmadığı belirtilmiştir. İşin özelliği nedeniyle gerçekleştirilen inceleme aşamasında, emsal, Uyuşmazlık Mahkemesinin 2020/597 Esas, 2020/768 Karar ve 14.12.2020 tarihli kararında, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kemeraltı Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezinin 08.05.2020 tarihli yazısı İle 2018 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesinin 15. 7 maddesi gereğince, … Merkezine ait kurum alacaklarının Hastanenin alacaklarından mahsup edilmek üzere borç kaydı oluşturularak işlem yapılacağı, ayrıca 08.05.2020 tarihi itibariyle kurumla imzalanmış SGK sözleşmesinin sonlanacağı ve MEDULA sisteminden tesisin kapatılacağı yönünde tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu bahisle iptali ve yürütmenin durdurulması İstemi İle açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine dair karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır. Kararda ayrıca, benzer uyuşmazlıklarda, Uyuşmazlık Mahkemesinin 29.01.2018 tarih E, 2017/798 K, 2018/29 sayılı kararı Danıştay kararlarınında da uyuşmazlığın çözümünün idari yargıya İlişkin olduğu yönünde olduğu belirtilmiştir. Bu durumunda, borçlu şirketlerin, sözleşmeye dair tedbir taleplerinin büyük bir bölümünün idari yargının görev alanına girdiği anlaşılmaktadır. 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılması hakkında kanun kapsamasında, mülga iflasın ertelenmesi hükümlerinden farklı olarak, konkordatoya İlişkin düzenlemede, maddi hukuku yakından ilgilendiren önemli bazı düzenlemelerin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. İflasın ertelenmesi borca batıklığın bertaraf edilmesine yönelik iken, konkordato, borçlunun borçlarının ödenmesini hedef tutmaktadır ( Prof. Dr. Selçuk Öztek, Konkordato Şerhi ). Bu önemli fark nedeniyle, konkordato kurumunu yeniden ele alan kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunla maddi hukuka müdahale teşkil eden bazı düzenlemeler getirmiş ve böylece konkordato, iflasın ertelenmesinin aksine, maddi hukukun önemli bazı kurallarını geri plana itmiştir. Yapılması gereken, konkordatoda hukuki çözüm tasarlarken, iflasın ertelenmesi kurumuna ait çözümlerden kayıtsız – şartsız faydalanma yönteminden vazgeçilmesi gerektiğidir. İİK‘nun konkordato ait yeni düzenlemelerinden biri de İİK 296. maddesidir. Maddede, borçlunun akdetmiş olduğu sözleşmenin, karşı tarafın konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sayılacağına veya borcu muaccel hale getireceğine ilişkin hükümlerin borçlunun konkordato yoluna başvurması halinde uygulanmayacağına dair düzenlemedir. Maddi hukuka müdahale eden diğer hükümleri arasında, İİK 294. maddesi de mevcuttur. İcra ve İflas Kanunun 296. maddesinde ise, “ Kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçları “ başlığı ile sözleşmenin karşı tarafın konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmenin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da, borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hale getireceğine ilişkin hükümlerin, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmayacağına yer verilmiştir. Ancak yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı, geçici komiser heyeti raporunda da teyit edildiği ve aksinin iddia edilmediği üzerine, aleyhine tespit istenen SGK alacakları 6183 sayılı kanun kapsamında konkordatoya tabi olmayan alacaklardandır. Diğer taraftan talep edilen tedbir konusu işlemler, yasal düzenleme kapsamında geçici mehil tarihinden önceki işlemler olup, tarih olarak tedbir uygulanması mümkün değildir. Kararda yer verilen, Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal ilamı kapsamında da sözleşmeye dair uyuşmazlıkla ilgili taleplerin idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Bu durumda,talep eden borçlu şirketlerin SGK aleyhine alınmasını talep ettikleri İhtiyati tedbir taleplerinin usul ve esas yönünden şartlarının İş bu yargılama da oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Talep konusu edilen tedbir istemlerinin, şirketlerin faaliyetlerinin devamlılığı için gerekli olduğu durumu tek başına tedbir kararı verilmesinde yeterli olmayacağından ve HMK‘nın 33. maddesi gereğince, hakimin Türk hukukunu re’sen uygular şeklindeki emredici düzenlemesi ve tüm ilgili mevzuat hükümleri de dikkate alınarak, borçlu şirket vekillerinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1- Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 2021/1097 Esas sayılı derdest dosyada verilen 04. 01. 2021 tarihli ihtiyati tedbir talebinin kısmen reddine dair ara karar sonuç olarak usul ve yasaya uygun olduğundan talep eden borçlular vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bent gereğince ayrı ayrı REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harç her iki borçlu şirket tarafından peşin olarak karşılandığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Borçlu şirketlerin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve talebin niteliği gereğince vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- f bendi ile aynı yasanın 391/3. fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 24/02/2022