Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/570 E. 2022/763 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/570 Esas
KARAR NO: 2022/763
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/11/2021
NUMARASI: 2016/828 Esas, 2021/1043 Karar
DAVA: İFLAS ERTELEME-İFLAS
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar, … San.ve Tic.A.Ş ve … San.ve Tic.Ltd.Şti vekili 15.07.2016 tarihli dava dilekçesinde, 1 nolu davacının 1995 yılında kurulan ve elektrik – elektronik ve sair amaçlı kablolar ile her türlü kablo ve benzeri elektrik malzemelerinin üretimi, 2 nolu davacının ise bu malzemelerin üretimi ve ihracatı ile iştigal etmekte olan şirketler olduğunu, ticari merkezlerinin Beykoz İlçesinde bulunduğunu, müvekkili şirketlerin SGK’lı çalışan sayısının 259 kişi olduğunu, aileleri ile birlikte yaklaşık 1000 kişiye ekonomik katkı sağladığını, müvekkili şirketlerin hiçbir şekilde olağan faaliyetlerinden zarar etmesi. Kötü yöneltilmesi, yanlış yatırımlar yapması gibi sebeplerle mali sıkıntıya düşmediğini, sanayi sektöründeki yaşanan daralmanın kablo sektörünü direkt etkilediğini, müvekkili şirketlerin mali tabloları uyarınca düzenlenen iyileştirme projeleri kapsamında borca batık olduğunun tespit edildiğini, yaratılacak kaynaklar ile müvekkili şirketlerin borçlarını karşılama amaçlandığını, sermaye artışı ile yeni yatırımlar yapılarak mevcut borçların ödenme ve şirketin faaliyetine devam etmesinin mümkün olduğu kanaatine varıldığını, müvekkili şirket ortaklarının ilk etapta her bir şirket sermayesinin 1.000.000,00 TL artırılacağını, planlanan sermaye artışı haricinde ihtiyaç olması halinde yeniden sermaye artışı yapılarak şirkete ilave kaynak aktarılmasının sağlanacağını, uzun vadede mevcut hissedarların azınlığa düşürülmesi pahasına sermaye artırımı yapmak suretiyle yeni ortak ve ortaklar alınabileceğini iddia ederek, müvekkili şirketlerin borca batık olduğunun tespiti ile bir yıl süre ile iflasın ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asli müdahiller, gerek yazılı, gerekse de zapta geçen beyanları İle davacı şirketlerin iflas erteleme talepleri hakkında beyan ve itirazlarını bildirmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece , en son 22.02.2021 tarihli teknik rapor alındığı, raporda davacı şirketlerin malzeme, yarı mamul, ticari malları stokları vb hesaplandığı, bunun yanında gayrimenkul değerlerinin 31.12.2020 tarihi itibariyle hesap edilerek ayrı ayrı değerlerinin tespit edildiği, son olarak 11 numaralı kayyum raporunun alındığı, her iki şirketinde revize iyileştirme projesinde belirtilen satış hedeflerine uygun bir gelişim gösteremediği, karlılık rakamlarında belirlenen hedeflerin gerisinde kalındığı, global piyasalardaki durgunluk ve dövizde yaşanan hareketliliğin etkisinin olduğu, 2021 yılı 6. ayı itibarıyla cirosunun 261.637.912,43 TL olduğu, dövizdeki dalgalanmalar nedeniyle yaklaşık 44.000.000,00 TL kambiyo zararının olduğu, 22.386.864,33 TL dönem zararının olduğunun tespit edildiği, erteleme talep tarihi itibariyle davacının 244.662.294,21 TL borcunun bulunduğu, yapılan ödeme ve sağlanan iskontolar ile toplam 87.281.103,26 TL borcun tasfiye edildiği ve halen bakiye borcun 139.539.430,96 TL olduğunun tespit edildiği, 24.09.2021 tarihli mali bilirkişi raporu alındığı, bahse konu raporda 30.06.2021 tarihli rayiç bilançolara göre hesaplamalar yapıldığı, 30.06.2021 tarihli bilançoya göre davacı … A.Ş nin öz kaynaklarının (-)28.762.057,70 TL olduğu, borcu batık bulunduğu, 14/11/2017 tarihli revize iyileştirme projesine göre hedeflenen verilere ulaşılamadığı, davacı … Ltd.Ştinin 30.06.2021 tarihli öz varlığının (-)4.676.375,34 TL olduğu, TTK 376. maddesi çerçevesinde aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına göre (-)5.095.463,66 TL olduğu, borca batık durumda olduğu, iyileşme durumunun mümkün olmadığı, davacı tarafından yargılama devam ederken İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/748 Esas sayılı dosyasında konkordato talep edildiği, iflasın ertelenmesi süresi içinde ekonomik olarak bir iyileşmenin olmadığı, bilirkişilerden hüküm tarihine yakın tarihli raporların alınmasından sonra davacı tarafından bu defa konkordato talebinde bulunulduğu, bu durumda bir hukuki yarar olmadığı gibi alacaklıların aleyhine gereksiz uzatmaya mahal vereceği anlaşılmakla konkordato davasının bekletici mesele yapılmadığı, her iki şirketin 21.06.2016 tarihli İhtiyati tedbir kararı ile iflasın ertelenmesi sonuçlarından faydalanmaya başlandığı, iflasın ertelenmesi şartlarından yararlanma süresinin toplamının 5 yılı geçemeyeceği, 21.07.2021 tarihi itibariyle yasal 5 yıllık sürenin dolduğu, 86 günün ilave edilmesi ile davacı şirketlerin iflasın ertelenmesi tedbirlerinden faydalanabilecekleri en son tarihin 15/20/2021 tarihi olduğu gerekçesiyle, iflas erteleme taleplerinin reddine, borca batık olan şirketlerin ayrı ayrı iflaslarına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacılar vekili istinaf nedenleri olarak, İİK ya eklenen geçici 14. madde ile 7101 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle görülmekte olan iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında yürürlükte olan kanunun uygulanmasına devam olunacağının düzenlendiğini, müvekkili şirketlerin iflas erteleme yargılaması devam ederken İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/748 Esas sayılı dosyasında konkordato başvurusu yaptıklarını mahkemece 05.11.2021 tarihli ara kararla müvekkilleri lehine 3 ay süreyle geçici mühlet kararı verilerek konkordato ön projesinin başarı şansının değerlendirilmesi için komiser heyeti atandığını 24.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda müvekkillerinin borca batık olduğunun tespit edildiğini, söz konusu raporda müvekkillerine ait demirbaşların değerlerinin TTK 376. hükmüne aykırı şekilde yerinde yapılacak keşif sonucu rayiç değerlerin tespiti yerine oranlama yoluyla tespit edildiğini, ayrıca konkordatonun başarıyla sonuçlandırılması halinde müvekkili şirketin kuvvetle muhtemel borca batıklık halinin değişme ihtimalinin bulunduğunu, mahkeme tarafından 10.11.2021 tarihli celsede geçici mühlet kararı verilmiş olan konkordato yargılamasının HMK m.165. hükmü uyarınca bekletici mesele yapılmasına dair taleplerinin ve son tarihli bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları ciddi itirazlarının tamamının reddedilerek İflas kararı verildiğini, konkordato yargılamasının sonucunun bekletici mesele yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, emsal Bölge Adliye Mahkeme kararları ile hüküm altına alındığı gibi iflas erteleme ve konkordato yargılamalarının eş zamanlı devam etmesi halinde iflas erteleme davasını gören mahkemenin iflas erteleme talep eden davacılar borca batık durumda olsalar dahi geçici mühlet sonucunu bekleyerek İflas kararı vermemesi gerektiğinin isabetli olarak ortaya konulduğunu, her iki müvekkili şirketin de faal şirketler olduğunu, halen 215 işçi istihdam ettiğini, iflas tarihi itibariyle dahi Silivri’de bulunan fabrikada başta olmak üzere birçok ülkeye kablo ihraç etmeye devam ettiğini, iflas erteleme tedbirinden yararlanmaya başladıkları tarihten itibaren de toplam 13 Milyon Euro’dan fazla borç ödediğini, BAM kararında bahsi geçen şirketlerin herhangi bir faaliyeti bulunmamasına rağmen konkordatodan yararlanmalarının temin için İflas kararı verilmediğini, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin vergi ve SGK borçlarının yapılandırılması için başvuruda bulunduğunu, yapılandırma sonrasında, vergi cezaları ve vergi faiz borçlarının önemli ölçüde azaldığını, bilirkişilerin raporlarında vergi yapılandırılmasına başvuru yapılmasından önceki borç tutarlarını dikkate alarak borca batıklık hesaplamaları yaptıklarını, itirazlarının tamamen göz ardı edilerek iflas kararı verildiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve Kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181. maddesi gereğince, somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde ise, iflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletname de iflas erteleme davası açma yetkisinin bulunduğu, şirket yönetim kurulunun kararı ile şirketin iflas ertelenmesi müessesinden istifade etmesinin kararı alındığı, mahkemece, ilanların yapılmasına, bilirkişi incelemesine ve rapor alınmasına karar verildiği, ilanların yaptırıldığı, iflas avansının, mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşılmıştır. 18.07.2016 tarihli ara karar ile ihtiyati tedbir kararları alınarak kayyımlar atanmıştır .Dosyada, bilirkişilerden rapor ve çok sayıda ek rapor alınmış, kayyımlar ise periyodik aralıklarla raporlarını dosyaya ibraz etmişlerdir. Verilen hükmün niteliği ve iflas erteleme talebinin reddine ve kayyım raporlarına yönelik bir itiraz olmadığı da göz önünde bulundurularak, raporlardan ilgili bölümlerin yazılması ile yetinilmesi uygun görülmüştür. Uyuşmazlık, derdest iflas erteleme talebinin mevcudiyeti halinde, borçlu şirketin, konkordato talep etmesi halinde, mahkemece verilmesi gereken hükmün ne olması gerektiği, konkordato yargılamasının bekletici mesele yapılmasının gerekip gerekmediği ile şirketlerin borca batık olup olmadıklarına dair güncel rayiç değerlerinin usulüne uygun şekilde belirlenip belirlenmediği ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığına ilişkindir.22.02.2021 tarihli duran varlıkların kaydı ve rayiç değerlerine ilişkin bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketlerin, Silivri ‘de 15.000,00 metre kare kapalı alan içinde kablo üretimi yaptığı, düzenli, tertemiz, yeni makinalardan oluşmuş farklı kablo tipleri üreten çok sayıda üretim hattı bulunduğu, şirketin krize girmesinin nedeninin işletme sermayesinin çok yetersiz olması ve kredi kullanması olduğu, İstanbul İli, Silivri İlçesi, … ada,… parsel 14.702,71 metre kare yüzölçümlü arsa üzerinde ki … Fabrika Binası niteliğindeki gayrimenkulün …A.Ş adına kayıtlı olduğu, toplam inşaat alanının 13.941,00 metre kare, panoramik deniz manzaralı olduğunu, güncel 31.12.2020 tarihi itibariyle arsa rayicinin 1.420,00 TL/ metre kare olarak takdir edildiği, buna göre taşınmazın dava tarihi itibariyle toplam değerinin ( arsa +bina) 41.092.298,00 TL olduğu belirtilerek ve ayrıca diğer tüm varlıkların dava tarihi ve en son 31.12.2020 tarihi itibariyle kaydi ve rayiç değerleri tespit edilmiştir. 31.12.2020/31.03.2021/30.06.2021 gelir tablosuna göre hazırlanan tarihsiz kayyum heyet raporunda, revize iyileştirme projesinde belirtilen, satış hedeflerine uygun bir gelişim gözlemlemekle birlikte, karlılık rakamlarında belirlenen hedeflerinin gerisinde kalındığının görüldüğü, karlılıktaki düşüşün global piyasalarda durgunluk ve dövizde yaşanan hareketliliğe bağlı olduğu gibi küresel çapta yaşanan pandemi nedeniyle bir takım kısıtlamalar ve girdi maliyetlerinde yaşanan artıştan kaynaklı olduğu, şirketin gerek katma değeri yüksek üretim faaliyeti ve kapasitesi, ihracat potansiyeli, yaratılan istihdam, ülke ekonomisine katkısının olumlu değerlendirildiği, şirketin 2020 yılı 12 aylık ithalat ve ihracat rakamlarına 6 aylık dönemde ulaştığı, diğer olağan dışı gider ve zararlar hesabında görülen 16.504.000,00 TL rakamının ödenemeyen SGK borçları ve bir kısım vazgeçilen alacaklar toplamından oluştuğu ,2021 yılı 06 dönemi itibariyle 22.386.864,33 TL dönem zararının bulunduğu, erteleme talep tarihi itibariyle firmanın 244.662.294,21 TL borcunun bulunduğu, yapılan ödemeler ve sağlanan iskontolar ile toplam 87.281.103,26 TL borcun tasfiye edildiği, bakiye borç tutarının 139.539.430,96 TL olduğu ,binada ortalama 210 personel istihdam edildiği, 2021/06 dönem itibariyle cari işçi ücretleri haricinde bakiye borcunun bulunmadığı, 7236 sayılı kanun kapsamında vergi ve SGK borçları olarak toplam 89.165.101,07 TL borcun yapılandırıldığı, yapılandırma kapsamına girmeyen toplam borç miktarının 12.358.890,43 TL ile birlikte firmanın vergi ve SGK borçları toplamının 101.523.991,50 TL olduğu belirtilmiştir. 24.09.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda, 22.02.2021 tarihli teknik bilirkişi raporunda davacı Kablotek ‘ın 31.12.2020 tarihli mali verilerine göre hesaplama ve değerlendirme yapıldığı, ancak heyetçe şirketin güncel halini yansıtması amacıyla 30.06.2021 tarihindeki mali verilerin kullanıldığını, bu nedenle teknik bilirkişilerin tespit ettiği stok değerlerinin oranlanarak güncelleme yapıldığı, davacı Kablotek firmasının 30.06.2021 tarihli kaydi özvarlığının (-)36.383.728,78 TL olduğu, TTK m.376 çerçevesinde aktiflerin muhtemel satış fiyatlarına göre hazırlanan 30.06.2021 tarihli bilançoya göre şirketin özkaynaklarının (-) 28.762.057,70 TL olarak tespit edildiği, diğer bir anlamla şirketin rayiç değerlere göre hazırlanan bilançoya göre borca batık durumda olduğu, şirketin 14.07.2016 tarihli iyileştirme projesini hazırladığı, 14.11.2017 tarihinde ise revize projesini hazırladığı, davacı şirketin satış hedeflerine ulaştığı, revize projede öngörülen faaliyet karı hedeflerini yakalayamadığı, … Şirketinin 30.06.2021 tarihli kaydi özvarlığının (-)4.676.375,34 TL olduğu, TTK 376.maddesi gereğince 30.06.2021 tarihli bilançoya göre şirketin özkaynaklarının (-)5.095.463,66 TL olarak tespit edildiği, şirketin borca batık olduğu, dosyaya sunulan iyileştirme projesine göre şirketin 2020 yılı sonu itibariyle borca batıklıktan çıkmış olması gerektiği, fakat borca batıklıktan çıkmak bir yana halen (-)5.095.463,66 TL borca batık olduğu, şirketin iflas erteleme talep ettiği tarihten bu yana 383.469,16 Euro ve 78.020.60 TL borç ödediği, İş Faktoring şirketine 53.103,27 Euro, İstanbul Lojistik Firmasına ise 160.212,06 Euro borç kaldığı, borca batıklıktan çıkmasının mümkün olmadığı, şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğundan söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Davacılar vekili bilirkişi raporuna 18.10.2021 tarihli dilekçe ile itiraz ederek, teknik raporda davacı … ‘in 31.12.2020 tarihli mali verilerine göre hesaplama yapıldığını, heyetçe hazırlanan raporda şirketin güncel halini yansıtması nedeniyle 30.06.2021 tarihindeki mali verilerin kullanıldığını, teknik bilirkişilerin tespit ettiği stok değerlerinin oranlanarak güncellenmesi gerektiğini, raporda her iki müvekkilinde borca batıklık durumunun şirketlere ait demirbaşların gerçek rayiç değerlerine göre değil oranlama suretiyle bulunan farazi değerlere göre yapıldığının ikrar edildiğini, TTK 376. maddesi gereğince şirketin borca batık olup olmadığını tespit ederken aktiflerinin muhtemel satış değerlerinin hesaplanması gerektiğini, raporda borca batıklık hesabının hatalı yapıldığını ve istinaf dilekçelerinde belirtilen benzer iddialara yer verilerek rapor alınmasını talep etmiştir. Davacılar vekili 10.11.2021 tarihli duruşma zaptına geçen beyanı ile İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/748 Esas sayılı dosyasında konkordato talebinde bulunduklarını, dosya için 3 aylık geçici mühlet kararı verildiğini, konkordatonun başarıya ulaşması halinde huzurdaki dosyaya etki edeceğini, bu sebeple davanın HMK 165. maddesi gereğince bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece, konkordato sonucunun beklenmesi talebinin dava konusu iflas erteleme ile ilgili fiili veya hukuki bir bağlantısı olmadığı gerekçesiyle bekletici mesele yapılması talebinin reddi ile mevcut raporlara göre yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden ertelene talebinin reddi ve her iki şirketin iflaslarına karar verilmiştir. Dosyaya ibraz edilen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/748 Esas sayılı dosyasına ait tensip ve 05.11.2021 tarihli geçici mühlet ve İhtiyati tedbire dair ara karar örneklerinin incelenmesinden, her iki borçlu şirket ve iki şirket ortağı gerçek kişi tarafından 27.10.2021 tarihinde konkordato talebinde bulunulduğu ,mahkemenin 05.11.2021 tarihli ara kararı ile 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, ayrıla İhtiyati tedbir kararı ile birlikte geçici konkordato komiser heyetinin görevlendirilmiş olduğu anlaşılmıştır. İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, diğer bir görüş ise, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir. İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olması, gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması ve benzeridir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, iflas erteleme kararının alacaklıların haklarını iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, iflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında iflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık durumda olması gerekir. Diğer taraftan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunmaması nedeniyle iflas erteleme talebi reddedilen şirket hakkında İflas kararı verilebilmesinin şartıda şirketin borca batık olmasıdır.İflas ertelenmesinin ve İflas kararının ön şartı olan borca batıklığın, kararın verildiği tarihtede mevcut olması gerekmektedir. Dava teorisinindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz koşullarında dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. İflasın ertelenmesinin ön şartlarından olan borca batıklığın karar tarihinde de mevcut olması gerekir. Borca batıklığın tespitinde, tüm aktiflerin rayiç değerleri yani piyasadaki satış değeri üzerinden bilançoya geçirilmesi, aktif ve pasifin güncellenmesi gerekmektedir. İş bu yargılama da olduğu gibi 31.12.2020 tarihli mali verilerine göre hazırlanan 22.02.2021 tarihli rayiç değer rapor sonucuna ve 30.06.2021 tarihli bilançoya göre teknik bilirkişilerin tespit ettiği değerlerin oranlanarak güncellenmesi neticesinde ulaşılan 24.09.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda ki sonuca göre davacı şirketlerin borca batık olduğu gerekçesi ile iflaslarına karar verilmesi isabetli olmamıştır. Tespit tarihinden hüküm tarihine kadar, özellikle rayiç değerlerin tespitinde, şirketin 31.12.2020 tarihli mali verilerinin değerlendirildiği de gözetildiğinde yaklaşık bir yıllık bir zaman geçmiştir. Söz konusu veriler her ne kadar oranlanarak güncellenmiş ise de aradan geçen süre, ekonomik verilerde ki hızlı değişimde göz önüne alındığında borca batıklık tespitinin usulüne uygun gerçekleştirilmiş olduğunun kabulü mümkün olmamıştır. Diğer yandan, davacı şirketlerin İflas erteleme yargılaması aşamasında konkordato talebinde bulundukları ve mahkemece bu kapsamda geçici mühlet kararı verilmiş olduğu çekişmesizdir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179 vd. maddelerde düzenlenen, iflasın ertelenmesine dair hükümler, 28.02.2018 tarihinde kabul edilen, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan, 7101 sayılı “ İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” un 3. maddesi ile İİK 179.maddesi değiştirilmiş, aynı yasanın 65. maddesi ile ise, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/a,179/b,179/c,298,a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. İlgili değişikliklerin yayım tarihinde yürürlüğe gireceğine 66/1-b bendinde yer verilmiştir. 7101 sayılı yasanın 13. maddesinde ise 2004 sayılı 285. vd maddelerinin değiştirildiği belirtilerek, 2004 sayılı İİK ‘nın on ikinci babında yer alan “ Konkordato ile Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığı ile “Adi Konkordato “ vd düzenlemelere dair hükümlere yer verilmiştir. 7101 sayılı yasanın 46. maddesi ile 2004 sayılı Kanuna geçici 14. madde eklenmiştir. Geçici madde 14 ‘de, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte görülmekte olan iflasın ertelenmesi ve konkordato talepleri hakkında talep tarihinde yürürlükte bulunan hükümlerin uygulanmasına devam olunacağına yer verilmiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu veya ilgili başka bir yasal düzenlemede, İflas erteleme yargılaması devam eden şirketin konkordato talebinde bulunamayacağına dair bir düzenleme mevcut değildir. Yani, iflasın ertelenmesi talebinde bulunmuş olan bir sermaye şirketi veya kooperatifin erteleme yargılaması devam ederken, konkordato talebinde bulunması mümkün hale gelmiştir. Diğer yandan, 2004 sayılı yasanın geçici 14. maddesi gereğince, derdest iflas erteleme yargılaması ve konkordato talebinin aynı zaman dilimlerine denk gelmesi mümkün olduğuna göre, her iki sistemin benzer düzenlemelerinin ne şekilde çözüme ulaştırılması gerektiğinin tartışılması kaçınılmaz olacaktır. Bunlar, iflas erteleme yargılamasına özgü kayyım ve yasada belirlen ihtiyati tedbir kararları, konkordato talebinde ise geçici konkordato komiseri ve alınması gereken tedbirlerdir. Bir anlamda, aynı veya benzer amaçlara hizmet eden kararlar alınmasında veya alınan kararların devamında, hukuki yararın varlığından söz etmekte mümkün görülmemektedir. Kayyım ve geçici konkordato komiser görevleri arasında ki farklılıklar sonuca etkili olmayacaktır. Şöyleki, yasal düzenlemeler ve özellikle İflas erteleme düzenlemesinin yürürlükten kaldırıldığı ve ancak ikinci talebin konkordato olacağı göz önünde bulundurularak değerlendirilme yapılması daha isabetli olacaktır. Öncelikle, 2004 sayılı yasanın 287/1. fıkradaki emredici düzenleme dikkate alındığında, mahkemece, yasada belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunun tespiti halinde, geçici mühlet kararı verilmekte, 297. maddedeki hallerde dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler alınmaktadır. Diğer yandan, iflas ertelemeye benzer şekilde, 294. maddede belirtilen tedbirlere de karar verilmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere, aynı veya benzer kararlar alınması durumunda, iflas erteleme yargılamasında ki tedbirlerin devamında ve ayrıca kayyımların görevlerinin devamında da usul kuralları göz önünde bulundurulduğunda, hukuki yarardan söz etmek mümkün olmayacaktır. Aksinin kabulü halinde, HMK 30. maddede düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir. Çünkü, aynı anda borçlu şirketin hem kayyım, hemde konkordato komiser ücreti ödemek zorunda kalması da her iki müessesinin amacına da uygun düşmeyecektir. Aynı mahiyette ki tedbirlerin devamında da gerek borçlu, gerekse de alacaklılar yönünden herhangi bir yarardan söz edilemeyecektir. İflas erteleme yargılaması sırasında, adi konkordato talebine engel bir düzenlemenin olmaması ile özellikle konkordatoda ki sürelerde göz önünde bulundurularak, konkordato talebine dair dosyadaki geçici mühlet kararına dair hüküm sonucu beklenerek uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi isabetli olacaktır. Yani, iflas erteleme yargılaması aşamasında ayrıca konkordato talebinde bulunulması durumunda, ihtiyati tedbir kararlarının durum ve şartların değiştiği gerekçesi ile kaldırılarak, geçici mühlet ile ilgili oluşturulan karar sonucuna ve niteliğine göre hareket etmek isabetli olacaktır. Dairemizin Yargıtay denetiminden geçerek onanan 2019/1594 Esas, 2020/208 Karar ve 23.01.2020 tarihli emsal ilamıda benzer niteliktedir. Mahkemece, davacı şirketlerin dava tarihinde yürürlükte bulunan yasal düzenleme kapsamında yararlanabileceği iflas erteleme sürelerinin bitmiş olması da göz önünde bulundurularak, şirketler hakkında erteleme yargılamasında verilen tüm ihtiyati tedbir kararlarının durum ve şartların değiştiği gerekçesi ile kaldırılması ve üç aylık geçici mühlet süresince veya gerektiğinde konkordato yargılamasının sonuna kadar iflas kararı verilmeksizin konkordato yargılamasının bekletici mesele yapılması gerekirken, aksine iflas kararı verilmiş olması yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle isabetli olmamıştır. İflas erteleme yargılamasında konkordato sonucu bekletici mesele yapıldığında İhtiyati tedbir kararları kaldırılacağından alacaklılar aleyhine bir sonuçtan da söz edilemeyecektir. Tüm yasal düzenlemeler, ilgili mevzuat hükümleri, somut olayın özellikleri de göz önünde bulundurulduğunda, şartları oluşmadığı anlaşılan iflas erteleme talebinin reddi yanında, bir anlamda konkordato düzenlemesini uygulanmaz hale sokacak şekilde, borca batık olup olmadığı isabetli şekilde tespit edilmemiş olan şirketler hakkında iflas kararı verilmesi isabetli olmamıştır. İflas ertelemesinin amacı, borca batık şirketin iyileşmesinin sağlanması iken, konkordatoda amaç, şirketin faaliyetine devamı ile birlikte alacaklılara borçların ödenebilmesidir. Konkordatonun tasdiki şartlarının düzenlendiği 305/1-a bendinde, adi konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun İflası halinde, alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması hususuna da yer verilmiştir. Bu ve diğer açıklanan düzenlemeler başta olmak üzere, iflas ertelemesi için öngörülen sürelerden çok daha kısa süreleri kapsayan konkordato müessesinin, geçiş süreci içerisinde uygulanmasını fiilen ortadan kaldıracak şekilde iflas kararı verilmesi yukarıda belirtilen nedenlerle gerek borçlu gerekse de alacaklılar yönünden isabetli olmamıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle, iflas erteleme istemi ve konkordato talebine dair yasal düzenlemeler, her iki müessesinin ortak ve ayrık durumları, dava tarihi itibariyle uygulamaya dair düzenlemeler, iflas erteleme yargılamasında verilen ihtiyati tedbir kararlarının kaldırılması ve kayyımların görevlerine son verilmesi, usul ekonomisi ilkesi ve tüm dosya kapsamı sonucunda, mahkemece konkordato yargılamasının akibeti araştırıldıktan sonra duruma göre sonucunun beklenmesi ve konkordato yargılaması neticesinde davacıların konkordato taleplerinin reddi ve davacı şirketler hakkında söz konusu dosyada iflasa karar verilmemesi durumunda davacı şirketlerin, tüm varlıklarının güncel rayiç değerlerinin tespiti ile uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, aksine hüküm tesisi isabetli olmamıştır. Ancak davacı şirketlerin konkordato başvurusu ile ilgili re’sen yapılan araştırmada, şirketlerin konkordato talebine dair yargılama neticesinde, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/748 Esas, 2021/894 Karar ve 16.11.2021 tarihli kararla, şirketlere 3 aylık geçici mühlet kararı verildiği ancak devam eden süreçte davacılar için derdest olan İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/828 Esas sayılı İflas erteleme dosyasında 10/11/2021 tarihinde iflas kararı verildiği, bu kararla şirketlerin müflis duruma düştükleri, iflasın hukuksal sonuçlarının doğduğu, şirketin tüm işlemlerinin İflas Müdürlüğüne geçmiş olduğu İİK‘da düzenlenen konkordatoya ait hükümlerin müflis şirketler hakkında yasal olarak mümkün olmadığı gerekçesiyle konusu kalmayan dava hakkında esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edildiği ve kararın 06.12.2021 tarihinde kesinleşmiş olduğu mahkemenin 10.06.2022 tarihli yazı ve eklerinden anlaşılmıştır. Bu durumda, mahkemece ancak davacı şirketlerin güncel olarak malvarlıklarının rayiç değerlerinin tereddüte mahal bırakmaksızın tespiti ve borca batık olup olmadıklarına dair rapor alındıktan sonra uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulüne dair takdiren aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir. Kabule ise iflasla birlikte iflas avansının iflas dairesine aktarılmasına dair karar verilmemiş olması, iflasın hükümle birlikte açılacağı hükmü ve yapılacak masraflar yönünden isabetli görülmemiştir.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2- İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/828 Esas, 2021/1043 Karar ve 10.11.2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA,3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ayrı ayrı alınması gereken 80,70 TL ( 80,70 TL +80,70 TL)=toplam 161,40 TL harçtan davacılardan … San.ve Tic.A.Ş adına 06.12.2021 tarihli makbuzla “2” davacı için karşılan 118,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 42,80 TL harcın her bir davacıdan ayrı ayrı 21,40 TL olmak üzere tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5- Davacıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davanın niteliği gereğince kendi üzerlerinde bırakılmasına,6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.16/06/2022