Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/567 E. 2022/762 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/567 Esas
KARAR NO: 2022/762
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/02/2022
NUMARASI: 2020/555 Esas, 2022/53 Karar
DAVA: Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 11/04/2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı … tarafından müvekkilinin hiçbir geçerli sebep olmadan üyelikten çıkarmış olduğunu öğrendiğini, çıkarma kararının hiçbir biçimde müvekkiline tebliğ edilmediğini, iptali gerektiğini, müvekkilinin 1992-1993 yılında kooperatif ortağı olduğunu, o tarihten bugüne kadar kendisine ne genel kurul toplantıları ne de başka işlemlere ilişkin bilgi verilmediğini, tebligat yapılmadığını, kooperatif aidatlarının dahi iade edilmediğini, müvekkilinin bir arkadaşı vasıtasıyla kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını, Kaş’ta bulunan kooperatif arsasının ferdileşme işlemlerinin yapılmaya başladığını söylemesi ile durumdan haberdar olduğunu iddia ederek, müvekkilinin kooperatif ortaklığından çıkarılma kararının tebliğ edilmemesi ve çıkarma ile ilgili geçerli sebep bulunmaması nedeniyle ortaklıktan çıkarma kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, 1163 sayılı K.K.16.maddesi gereğince, üç aylık süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararlarının kesinleşeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kooperatifin tasfiye aşamasına geçmiş olup, husumetin değiştiğini, taleplerinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davacının iddialarının aksine 1992-1993 yılında değil, 1990 yılında kooperatife üye olduğunu, bu tarihten sonra kasa tahsil makbuzları ile elden ödemeler ve son olarak da 23/09/1992 tarihinde bankaya ödeme yaptığını, ödemelerin tamamının 1990-1991 ve 1992 yılına ait olduğunu, o tarihten sonrada kooperatif aidatı olarak tek bir ödemesinin olmadığını, kooperatifin 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile ana sözleşmenin 14.maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranarak parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı içerisinde davacınında bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkartılmalarına oy birliği ile karar verildiğini, yönetim kurulunca alınan üyelikten ihraç kararının Gölcük … Noterliğinin 08/10/1997 tarihli ihtarnamesi ile tebliğ edildiğini, davacının en son 1992 yılında üye aidatını ödediğini, iddianın aksine üyelikten çıkartılma kararına kadar tüm genel kurul kararları ve gerekli belgelerin adresine tebliğ edildiğini, aradan tam yirmi beş yıl geçtikten sonra davacının iş bu davayı açmasının tamamen kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davacının durumu merak ederek araştırıp sorması gerektiğini, sekiz kez yapılan bir aidat ödemesi ile ev sahibi olunduğunun nereden görüldüğünü, aradan tam yirmi beş yıl geçtikten sonra bu davayı açmasının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, söz konusu kooperatif arsasının Antalya ilinin Kaş ilçesinde olduğunu, yerin sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmediğini, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas, 2015/421 Karar sayılı dosyasında dava açılarak … ve … nolu parsel taşınmazlarının kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile ortakları adına tescilinin talep edildiğini, talebin kabul edildiğini, kararın 22/09/2015 tarihinde kesinleştiğini, davacının üyelikten çıkarılma işleminin tamamen hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davalı tarafça çıkarma kararının müvekkiline tebliğ edildiğini gösterir bir kanıt veya tebligat parçası sunulamadığını, çıkarma kararının kesinlikle tebliğ edilmediğini, davalı kooperatifin Kaş’ta arazi olduğu ve üç ay içerisinde inşaata başlayacağını öne süren biri tarafından kurulduğunu, yazlık sahibi olmak isteyen müvekkilinin ilk giriş tarihinde yüklü miktarda bir giriş parası ödeyerek kooperatife üye olduğunu, daha sonra buranın sit alanında olduğu, hiç bir zaman imarının olmadığı, yani bir anlamda üyelerin kandırıldığının ortaya çıktığını, sit alanına inşaat yapılması mümkün olmadığından kooperatifin belirtilen yapı ile ilgili amacını yerine getirmeyeceğinin belli olduğunu, bu nedenle müvekkiline herhangi bir aidat ödenmeyeceği konusunun şifahi olarak söylendiğini, müvekkilinin memur olması nedeniyle Gölcük’ten başka yere tayin olduğunu, aidat ödenmeyeceğini, yapı yapılmayacağından dolayı herhangi bir aidatta ödemediğini, arkadaşlarından ara ara bilgi edindiğini, daha sonra kooperatif arsasının ipkasına karar verildiğini, üyeler arasında kendisinin bulunmadığını öğrenmesi üzerine haberdar olarak iş bu davayı açtığını iddia ederek, ortaklıktan çıkarma kararının iptalini istemiştir. Davalı vekili, esasa karşı beyan dilekçesinde, söz konusu yerin sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmediğini, noterden gelen cevapta her ne kadar o tarihteki evrakların imha edilmiş olması sebebiyle gönderilmediği belirtilmişse de, cevap dilekçesinde sundukları ihtarnameden anlaşılacağı üzere kooperatifin 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranarak parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı davacı tarafında içinde bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkarılmasına oy birliği ile karar verildiğini, ihtarnamenin davacıya tebliğ edildiğini savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEMENİN 2017/395 ESAS, 2017/528 KARAR ve 19.12.2017 TARİHLİ KARARI ile; Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı tarafın en son 23/09/1992 tarihine kadar davalı tarafa ödeme yaptığı, bu tarihten sonra kooperatife herhangi bir aidat ödemesi yapılmadığı, davacının aksine bir iddiasının bulunmadığı, kooperatifin 1997 tarihli yönetim kurulu kararı ile ana sözleşmenin 14/2.maddesine göre parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı davacınında içinde bulunduğu dört üyenin üyelikten çıkarılmasına karar verildiği, ihraç kararının davacıya Gölcük … Noterliğinin 08/10/1997 tarihli ihtarnamesi ile tebliğ için ihtarname düzenlendiği, söz konusu ihtarnamenin davacıya tebliğ edilip edilmediği hususunun Gölcük … Noterliğinden sorulduğu ve 18/10/2017 tarihli cevapta ilgili ihtarname ve tebliğ mazbatasının 20/03/2014 tarihinde Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca imha edildiğinin bildirildiği, Noterlik cevabından anlaşılacağı üzerine, ihraç kararının davacıya tebliğ edilip edilmediğinin bilinmediği, ancak davalı kooperatifin ihraç ile ilgili olarak ana sözleşmeden ve kooperatifler kanunundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmiş bulunduğu, bu arada kooperatif arsasının yeri ile ilgili sit alanı ilan edilmesi sebebiyle yapılaşmaya izin verilmemesi üzerine üyeler tarafından Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas sayılı dava dosyasında tapu iptali ve tescil davası açıldığı, 12/06/2015 tarihinde davanın kabulü ile kooperatif üyeleri adına tesciline karar verildiği, davacının yaklaşık yirmi yedi yıl hiç aidat ödemediği halde kooperatif üyesi olduğunu iddia ederek ortaklıktan ihraç kararının iptalini talep ettiği, diğer kooperatif üyeleri üzerine tescilden sonra ortaklıktan çıkarıldığının kendisine bildirilmediğini iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı görüldüğü, davalı kooperatifin ihraç ile ilgili olarak ana sözleşmede ve kooperatifler kanunundan yükümlülüklerini yerine getirdiği, ilgili ihtarnameyi notere teslim ettiği, tebliğ mazbatasının imha edildiği, bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde, davacının aslında ihraç kararını bildiği gerekçesiyle davanın süresinde açılmadığından reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 2018/500 ESAS , 2020/2134 KARAR ve 10/12/2020 TARİHLİ KARARI ile; “….Dava, kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında, davacının 1990 yılında kooperatife üye olduğu, bir kısım kasa tahsil makbuzu ile elden ödemeler yaptığı, ayrıca 23/09/1992 tarihli dekont ile ödeme yaptığı, kooperatif tarafından Gölcük … Noterliğinde düzenlenen 08/10/1997 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile kooperatife borcunu ödemediğinden yönetim kurulunun 21/09/1997 tarihli kararı ile üyelikten ihraç edildiğinin belirtildiği, 21/09/1997 tarihli yönetim kurulu kararında 29/06/1997 tarihinde genel kurulda alınan üye aidatlarının 50.000,00 TL’ye tamamlanması ve eksik aidatların yatırılması ile ilgili olarak genel kurul toplantısı neticesinde bildirilen ihtarnameye rağmen, kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinin ikinci fıkrasında parasal yükümlülüklerini otuz gün geciktiren üyeler için yönetim kurulunun ilgili maddesinin işletilerek kooperatifle olan üye ilişkisine son verilmesine oy birliği ile karar verildiği, söz konusu ihraç kararının tebliğine dair tebligat parçasının ibraz edilmediği, mahkemece ihraç kararına ilişkin ihtarnamenin gerçekleştirildiği Gölcük … Noterliğine yazılan müzekkereye 18/10/2017 tarihli cevap verildiği, verilen cevapta 20/03/2014 tarihinde Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 16.maddesi uyarınca aynı yönetmeliğin 16/a ve 17/a-b maddeleri gereğince imha edildiğinden gönderilemediğinin bildirildiği, Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas, 2015/421 Karar sayılı kararında dava dışı 24 kişiden oluşan davacı … üyelerinin davalı … aleyhine 23/12/2014 tarihinde tapu iptal ve tescil davası açtıkları, açılan davada kooperatifin tasfiye haline girdiği, bu nedenle … ve … parsel nolu taşınmazların kooperatif adına olan taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescilini talep ettikleri, mahkemece davanın kabulüne dair hüküm tesis edildiği, kooperatif ana sözleşmesinin 14.maddesinde, ortaklıktan çıkarma hususunun düzenlendiği, ihraç kararına esas olan 14/2.fıkrasında ise, parasal yükümlülüklerini otuz gün geciktirmeleri üzerine yönetim kurulunca noter aracılığı ile yapılacak ihtarı takip eden otuz gün içinde bu yükümlülükleri yerine getirmeyenlere yer verildiği, aynı madde de, çıkarma kararının gerekçeli olarak yönetim kurulu karar defteri ile ortaklar defterine kaydedileceği, kararın onaylı örneğinin çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere on gün içinde notere tevdi edileceği, ortağın çıkarma kararının tebliğ tarihinden itibaren üç ay içerisinde iptal davası açabileceği veya genel kurula itiraz edebileceğinin düzenlendiği konusunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının kooperatif üyeliğinden ihraç kararının usule uygun olup olmadığıdır. 1163 sayılı kooperatifler kanunu’nun 27. maddesinde, ortakların ödev ve sorumlulukları başlığı altında, ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarının ana sözleşmede belirtileneceği,Kooperatifin, sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini isteyeceği, ilk isteye uymayan ve ikinci istemeden sonrada bir ay içinde yükümlülerini yerine getirmeyenlerin ortaklığının kendiliğinden düşeceği, ortaklığın düşmesinin alakalının, ana sözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirirmeyeceği düzenlenmiştir. Aynı yasanın 16. maddesinde ise, ortaklıktan çıkarılma esasları ve itiraz düzenlenmiş, yasal düzenleme de Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebeplerin ana sözleşmede açıkça gösterileceği, ortakların ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamayacakları, ortaklıktan çıkarılma ya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verileceği, ana sözleşmede çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunda yetkili kılınabilir, çıkarılma kararının gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi ortaklar defterine de yazılacağı, kararın onaylı örneğinin çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere notere tevdi edileceği, bu ortağın, tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde itiraz davası açabileceği, tevdi edilen kararın yönetim kurulunca verilmiş ise ortağın üç aylık süre içerisinde genel kurula da itiraz edebileceği, 3 aylık süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararlarının kesinleşeceğine yer verilmiştir. Davalı Kooperatifin Ana sözleşmesinin 14. maddesinde ise, yönetim kurulu kararı ile ortakların ortaklıktan çıkarılabilecekleri durumlar düzenlenmiş, ikinci fıkrada, parasal yükümlülüklerini 30 gün geciktirmeleri üzerine, yönetim kurulunca noter aracılığıyla yapılacak ihtarı takip eden on gün içinde bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere yine aynı kurulca ikinci ihtarın yapılacağı, ikinci ihtarı takip eden bir ay içerisinde de yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin ortaklıktan çıkarılacakları düzenlenmiştir. 1163 sayılı kooperatifler kanunu ilgili maddeleri ile davalı Koparatifin ana sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca alınan kooperatif ihtar kararları ve ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde davacı tarafa tebliğ edildiğine dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir. Kooperatif ortaklığından çıkarma kararı alınabilmesi için, tebligat ve ilanların usulüne uygun olarak yapılmış olması gerekir. Diğer taraftan, ortağın çıkarılmasına ilişkin kararın dayanağı olan ihtarların, ana sözleşmeye uygun biçimde ortağa gönderildiğinin ispat külfeti kooperatife aittir. Emsal Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/10073 Esas, 2015/2696 Karar ve 20/04/2015 tarihli ilamında; “…1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca ihraç kararının tebliğinden itibaren 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarma kararları kesinleşir. İptal davası süresinin başlaması için, kararın ortağa usulüne uygun tebliği zorunludur. Ortağın ihraç kararını haricen öğrenmesi sonuca etkili değildir.Ne var ki, aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcu bulunup bulunmadığını takip etmemesi üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir. Mahkemece, davacı ortağın ihraç kararını öğrenmesine sonuç bağlanarak, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı hususu dosyadaki delil ve belgelerden anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise anasözleşmenin 40. maddesi uyarınca, Ticaret Sicil Memurluğu’ndan, mümkün olmazsa anasözleşmenin 41. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden kooperatifin bilançosu, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri celbedilip kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, genel kurullarda aidat alınmasına ilişkin karar alınıp alınmadığı, üyelerin kooperatifin varsa banka hesabına aidat yatırıp yatırmadıkları, diğer anlatımla kooperatifin aidat toplayan bir kooperatif olup olmadığı, davacının varsa ödeme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, davalının davacıyı genel kurul toplantılarına çağırıp çağırmadığı, hazirun listelerinde isminin yer alıp almadığı, davacının yaptığı son ödemeden itibaren işbu dava tarihine kadar anılan şekillerde kooperatif ile ilişkisini devam ettirip ettirmediği hususunda rapor alınıp, anasözleşme ya da alınan bir genel kurul kararı uyarınca ortağın kooperatifine uğramasını zorunlu kılan başka bir yükümlülüğü varsa, bunun üzerinde de durularak, sonuç olarak son ödeme tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre itibariyle davacının talebinin TMK’nın 2. maddesine uygun olup olmadığının ve davanın bu nedenle reddi gerekip gerekmediğinin yeterince tartışılması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye ve eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır… ” gerekçesi ile hüküm bozulmuştur. Açıklanan nedenlerle, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 16.maddesi ve ana sözleşmenin 14/2.maddesi gereğince, davacının usulüne uygun şekilde ortaklıktan çıkarılıp çıkarılmadığı, söz konusu ihtarname ve kararların tebliğ edilip edilmediğinin tespiti ile usulüne uygun tebliğ edildiğinin anlaşılması halinde ise emsal Yargıtay ilamında belirtildiği gibi davacı tarafın parasal edimlerini yerine getirip getirmediği hususlarında kooperatif defterler ve kooperatifin kuruluş tarihinden itibaren tüm genel kurul kararları ile kooperatif arsasına ait taşınmazların sit alanı ilan edilmesi ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin ilgili yerlerden celp edilerek ve tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda inceleme yapılarak, uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, tüm deliller toplanmaksızın ve yeterince değerlendirilmeksizin eksik inceleme sonucunda verilen karar isabetli görülmediği …” gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğu, kooperatifin yönetim kurulu tarafından 21.09.1997 tarihinde kooperatif ana sözleşmesinin 14/2. maddesine göre parasal yükümlülüklerini yerine getirmediklerinden dolayı, içinde davacının da bulunduğu 4 üyenin üyelikten çıkarılmasına karar verildiği, üyelikten ihraç kararının davacıya Gölcük … Noteliğinin 08/10/1997 tarihli ihtarnamesi İle tebliğ için ihtarname düzenlendiği, söz konusu ihtarnamenin davacıya tebliğ edilip edilmediğinin Gölcük … Noterliğinden sorulduğu 18.10.2017 tarihli cevapta ilgili ihtarname ve tebliğ mazbatasının 20.03.2014 tarihinde Noterlik Daireleri Arşiv Hizmetleri Hakkındaki Yönetmeliğin 16. maddesi uyarınca imha edildiğinin bildirildiği, bu durumda davalı kooperatifin ihraç kararının davacıya usulüne uygun tebliğ edildiğinin ispatlanamadığından davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabul edildiği, kooperatif ana sözleşmesinin 14/2.maddesinde çıkarma kararının gerekçeli olarak yönetim kurulu karar defteri ile ortaklar defterine kaydedileceği ve kararın onaylı örneğinin çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere 10 gün içinde notere tevdi edileceğinin düzenlendiği, davacının ihracına ilişkin kararın 21.09.1997 tarihinde alındığı, ihtarnamenin 10 gün sonrasında gönderildiği, Kooperatifler Kanunun 16. maddesi ve ana sözleşmesinin 14. maddedeki sürelere aykırı olduğundan usulüne uygun ihraç kararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı kooperatifin 21.09.1997 tarihli davacının ihracına ilişkin yönetim kurulu kararının iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dikkate alınmadığını, işlemin 1997 yılında yapılmış davanın 2017 yılında bir başka deyişle tam 20 yıl sonra açılmış olması nedeniyle zamanaşımı ve hak düşürücü süre nedeniyle itiraz ettiklerini, davacının üyelikten çıkarılma işlemi üzerinden 20 yıl geçtikten sonra davayı açmasında haklı hiçbir tarafı olmadığını ,hem yasal saklama süresinin geçmiş olması nedeniyle haklı olarak saklanmamış ihtarnamenin tebliğinin şüpheli olduğu, hem de ihtarnamenin kabul edilip süresinde yapılmadı demenin çelişkili olduğunu, HMK gereğince ispat külfetinin davacıda olduğunu, ihtarnamenin kendisine ulaşmadığını davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, hükmün TMK 6.maddeye aykırı olduğunu, KK 16. maddede belirtilen 3 aylık süre geçtikten sonra dava açıldığını, ek olarak kooperatif üyesi olan davacının mesleğinin avukatlık olması nedeniyle hem aidat ödemesi hemde üyelikten çıkarılması hususunu bilebilecek durumda olduğunu, davacının 1990 yılında kooperatife üye olduğunu, son aidat ödemesinin 23.09.1992 tarihinde olmak üzere toplam 7 defa 6.650 TL aidat ödemesi yaptığını, 23.09.1992 tarihinden sonra tek bir kuruş dahi aidat ödemesi dahi bulunmayan avukat davacının üyelikten çıkarılacağını öğrenilmesi için tebligata gerek olmadığını, ihtarnamenin yapıldığının kabul edilmesi gerekirken ve Kooperatifler Kanununda belirtilen 3 aylık süre içerisinde dava açılmamış olması nedeniyle davanın red edilmesi gerektiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI ve GEREKÇE: Dava, kooperatif üyeliğinden ihraca dair yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.Dairemizin kaldırma kararı sonrasında, davalı … tarafından gerekli belgeler dosyaya ibraz edilmiş ve ayrıca Antalya İli, Kaş İlçesinde yer alan kooperatif taşınmazı ile ilgili SİT alanı olmasına dair bilgi ve belgeler dosya içerisine celp ve ibraz edilmiştir. Taşınmaz tapu kayıt örneklerinin incelenmesinden, … ada … parsel sayılı Antalya İli, Kaş İlçesinde yer alan zeytinlik vasfındaki taşınmazın beyanlar hanesinde, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı, 1. derece doğal sit sahasında kaldığı, 3573 sayılı yasaya tabi olduğunun belirtildiği, maliklerinin 1/25 hissesi gerçek kişiler olduğu, edinme sebebi olarak mülkiyet ve hisse oranlarının düzeltilmesi, tarihin ise 23.02.2017 olarak belirtildiği, … ada … nolu parselin ise yine Antalya İli Kaş ilçesinde yer aldığı, zeytinlik vasfında olduğu, açıklamalar kısmında, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları, 3573 sayılı yasaya tabi olduğu, 1. derece doğal sit alanı içerisinde kaldığının belirtildiği, malikin davalı …, hissedarların ise dava dışı her biri 1/25 hisseli gerçek kişiler olduğu, edinme sebebi olarak, mülkiyet ve hisse oranlarının düzeltilmesi 23.02.2017 tarihinin belirtildiği anlaşılmıştır. Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/552 Esas, 2015/421 Karar ve 12.06.2015 tarihli kararı ile dava dışı gerçek kişiler tarafından davalı … aleyhine 23.12.2014 tarihinde, … ada … ve … parsel nolu taşınmazların kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ile ortakları adına tecili istemli açılan dava neticesinde, mahkemece, tapuların iptali ile her biri 1/25 hisse ile davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilmesi neticesinde hisseli tapunun oluştuğu görülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 23/11/2010 tarihli karar örneğinden, dava dışı …’a ait taşınmazında yer aldığı Kalkan’ın güney yamaçlarının 1.Derece Doğal Sit alanı olarak tescil edildiği, Antalya Koruma Kurulunun 02.05.2002 tarihli kararının iptali için idare mahkemesine açılan davanın kısmen iptal edildiği, kararın Danıştay … Dairesinin 24.09.2007 tarihli kararı ile bozulduğu, Danıştay kararı sonrasında Antalya İdare Mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiği, yeniden 1. Derece Doğal Sit alanı olarak belirlenmesi nedeniyle alandaki 3. derece doğal sit alanının iptal edilerek tüm alanın 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak gösterildiği, paftanın uygun bulunduğu kararı olduğu ve kooperatif taşınmazların da içinde bulunduğu taşınmazların baştan itibaren doğal sit alanı içerisinde kaldığı ve uzun süre boyunca hukuki ihtilafların yaşanmış olduğu anlaşılmıştır. Bu konu davalı … tarafından da kabul edilerek cevap dilekçesinde yer verilmiştir. Uyuşmazlık mevcut değildir. 18/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davalı kooperatifin dava konusu döneme ait ticari defterlerinin TTK ve VUK yönünden defter saklama süreleri sona erdiğinden ticari defterler üzerinde tespit yapılamadığı, davacının davalı kooperatife üyelik başlangıcı olan 1990 yılından itibaren üyelikten ihraç edilme kararı 21.09.1997 tarihine kadar toplam 6.650,00 TL üye aidatı ödemesi yaptığı, davalının 29 Haziran 1997 tarihli genel kurul kararı ile üye aidatlarının 50.000,00 TL’ye tamamlanması ve eksik aidatların yatırılması ile ilgili kararın üyelere ihtarname bildirilmesi neticesinde, davacının 1997 yılı genel kurulundan itibaren dosyada mevcut son genel kurul 2016 yılları arasında genel kurul hazirun listesinde ad soyad bilgisine rastlanmamış olduğundan üyeliğinin sona erdiği kanaatine varıldığı, davalı kooperatifin genel kurullara yapmış olduğu çağrılarda taahhütlü posta yolu ile ve elden yapmış olduğu tebliğlerde 30 gün öncesinde yapılması gereken çağrı usulüne kısmen uymamış olduğu, davacının hiçbir genel kurula katılmadığının tespit edildiği, 1997 yılı genel kuruluna çağrı için belirlenen süreye uyulmamış olduğu, hazirun listesinde davacı isminin yer almadığının tespit edildiği, 28.06.1998 tarihinde yapıldığı, 1998 yılı aylık aidatların genel kurulca Temmuz 1998 ayından itibaren 5.000.000 TL olduğunun, 20 Ağustos 1998 tarihine kadar üye aidatlarının toplamının 80.000.000,00 TL’ye tamamlanmasının oy birliği ile kabul edildiği, 2004 yılı genel kurulun 15.05.2005 yılında yapıldığı, davacının yer almadığı, kooperatif arsasının bulunduğu mevkilerin doğal sit alanı tespitine ilişkin Antalya Koruma Kurulunun 24.12.2001 gün ve 5287 sayılı kararı ile ilgili yasal işlemler yapılarak sonuçlandırılması konusunda yönetim kuruluna oybirliği ile yetki verildiği, 2005 yılı genel kurulunun 10.06.2006 tarihinde yapıldığı, 2006 yılı için 31.12.2006 tarihine kadar bir kereye mahsus olmak üzere 12.000 TL ödenmesine oy birliği ile karar verildiği, kooperatif arsasının bulunduğu mevkilerin doğal sit alanı tespitine ilişkin Antalya Koruma Kurulunun 24.12.2001 gün ve 5287 sayılı kararı ile koruma altına alındığının tespit edildiği, kooperatif kuruluş amacına ulaşması imkansız hale geldiğinden hükümde belirtildiği gibi kullanılmak üzere 1/26 hisseye bölünerek üyelere devri için tapuda tescil parselizasyon işlemlerinin yürütülmesi için yönetim kuruluna yetki verildiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. Raporda kooperatifin sonraki tarihli genel kurul kararlarında da benzer kararlar alındığı ve yetki verildiği belirtilmiştir. Kooperatifin incelemeye konu son genel kurul toplantı tarihi 2016 yılıdır. 08.04.2017 tarihli genel kuruldur. Dava tarihi ise 11/04/2017 dir. Tapuya ortakların hisselerinin tescil tarihi 23.02.2017 tarihinden ve son genel kurul kararından kısa süre sonra İş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne karar verilmiştir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun üst başlığı “ Ortakların ödev ve sorumlulukları “, başlığı ise “ Süre ve ortaklığın yok olması” dır. Maddede, ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak veya taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerinin isteneceği, ilk isteğe uymayan ve ikinci istemden sonrada bir ay içinde yükümlerini yerine getirmeyenlerin ortaklığının kendiliğinden düşeceği belirtilmiştir. Madde emredici olup, ortağa gönderilecek ikinci ihtarda bir aylık sürenin verilmesi öngörülmüştür. Bu maddedeki süre ortağın aleyhine olacak şekilde değiştirilemez. Kooperatif Ana sözleşmesinin 14. maddesinde ise yönetim kurulu kararı ile ortakların ortaklıktan çıkarılabilecekleri durumlar düzenlenmiş, ikinci fıkrada, parasal yükümlülüklerini 30 gün geciktirmeleri üzerine, yönetim kurulunca noter aracılığıyla yapılacak ihtarı takip eden on gün içinde bu yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere yine aynı kurulca ikinci ihtarın yapılacağı, ikinci ihtarı takip eden bir ay içerisinde de yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin ortaklıktan çıkarılacakları düzenlenmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.04.2005 tarihli, 2004/7347 Esas, 2005/3746 Karar sayılı emsal ilamında, anasözleşmenin 14’üncü maddesinde ödemede geciken ortağa 30 gün süreli ikinci ihtarın gönderileceğinin belirtilmiş olup bu süre 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 27’ci maddesindeki yasal düzenlemeye aykırı olduğu, zira 27’ci maddenin emredici olduğu ortağa gönderilecek ikinci ihtarda bir aylık sürenin verilmesinin öngörüldüğü, bu maddedeki sürenin ortağın aleyhine olacak bir şekilde değiştirilemeyeceği belirtilmiştir. Aynı dairenin 04.10.2005 tarihli, 2004/11910 Esas, 2005/9191 Karar sayılı ilamında ise ancak ihtarın tebliğ edildiği ayın 30 gün çekmesi halinde ise ihtarın ortağın aleyhine hüküm doğurmadığından geçerli olacağına yer verilmiştir. Somut davada, davalı … tarafından, davacı ortağa karşı, yasa ve ana sözleşme hükümleri gereğince edimlerini yerine getirmesi için gerekli olan ihtarnamelerin usulüne uygun şekilde gerçekleştirildiği ve söz konusu ihtarnamelerin tebliğine rağmen akçeli edimlerin yerine getirilmemesi nedeniyle ihraca dair alınan yönetim kurulu kararının da yine davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği ispat edilememiştir. Davalı vekili her ne kadar tebliğ edilmediği hususunu davacının ispat etmesi gerektiğini belirtmişse de yasa ve ana sözleşme hükümleri gereğince ihtar ve ihbarlara dair yükümlükler davalı kooperatife ait olduğundan, davacı ortaktan zaten gerçekleşmediğini iddia ettiği ve kendi edimi olmayan bir konuyu ispat etmesini beklemek usul ve yasaya uygun düşmeyecektir. Dairemiz kararında ve emsal ilamda belirtildiği üzere ortağın ortaklıktan çıkarılmasına dair kararın dayanağı olan ihtarnamelerin ana sözleşmeye uygun biçimde ortağa gönderildiğini ispat külfeti davalı kooperatife aittir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 16. maddesinde yer verilen ihraç kararının iptali için tebliğ tarihinden itibaren öngörülen 3 aylık hak düşürücü süre ise ancak kararın usulüne uygun tebliğ ile başlayabileceğinden, sürenin geçirilmiş olduğunun kabulü mümkün olmayacaktır. Dava konusu kooperatife ait parsellerin bulunduğu taşınmazlara dair sit alanı kararları ve yürütülen hukuki süreçler ile davalı kooperatifin genel kurula çağrılarının tam olarak usulüne uygun olmaması gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda davacının yıllar sonra açmış olduğu iş bu davasının TMK 2. maddede yer verilen iyiniyet kurallarına uygun düşmediğinden söz edilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşme hükümleri gereğince, davacı ortağa usulüne uygun şekilde parasal edimlerini yerine getirmesi için usulüne uygun şekilde ihtarnamelerin gönderildiği ve devamında alınan ihraç kararında usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği davalı … tarafından ispat edilemediğinden ve dava konusu uyuşmazlığın niteliği gereğince açılan iş bu davanın iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığından söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair takdiren aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/555 Esas, 2022/53 Karar ve 02.02.2022 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harç peşin olarak alınmış olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/06/2022