Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/452 E. 2022/724 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/452 Esas
KARAR NO: 2022/724
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2021
NUMARASI: 2021/607 Esas, 2021/1415 Karar
DAVA: KONKORDATO (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Borçlu vekili, 07.09.2021 tarihli dilekçe ile, müvekkili inşaat şirketinin 2010 yılından beri faaliyet yürüten tek ortaklı bir şirket olduğunu, şirketin, inşaat yapan büyük firmalar için kaba inşaat üretimini organize ettiğini, şirketin en önemli özelliğinin tamamen ve sürekli yerli işçi istihdamı sağlaması olduğunu, yan işleri ile birlikte 400’den fazla kişiye istihdam sağladığını, ekonomide ki olumsuzlukların domino etkisi, Covid -19 pandemisi, şirketin faktoring kurumlarına sürekli olarak çek iskontası yaptırdığından zor duruma düştüğünü, halen faktoring firmalarına borcu olmamakla birlikte bu kez piyasa çeklerini ödeyemediğini, şirketin ciddi banka borcunun olmadığını, rehin ve ipotek verilmediğini, döviz kurlarındaki yükselmenin müvekkili şirketi derinden etkilediğini, hammadde girişlerindeki fiyat yükselişlerilerin zarar verdiğini, esasen ciddi bir ödeme gücüne ve nakit akışına sahip olan şirketin kur yükselmesi ve belirsizlik sebebi ile zarar gördüğünü, nakit akışını sağlayamayacak hale geldiğini, şirketin ihtiyacı olan tek şeyin zaman ve kısa ve orta dönemli bir toparlanmaya ihtiyacı olduğunu, şirket satışlarında ciddi sıkıntılar yaşamadığını, ancak şirketin nakit akışının bozulduğunu, çeklerinin karşılıksız kaldığını, likitide krizine girdiğini ve ödeme aczine düştüğünü, borçların %100’nün ödenmesini teklif ettiğini, 2021 yılı 2022 yılı için ödeme öngörülmediğini, zira şirketin bu aşamada mali durumunu düzenleyeceğini ve çek iskontası yapmaktan kurtulacağını, konkordatonun tasdiki akabinde 2023 yılının Ocak ayından itibaren 2025 yılının Ekim ayı başına kadar 36 aylık sürede borçlarının tamamının ödenmesi planlandığını, verilecek mühlet süresi akabinde, borçlarını faizsiz, herhangi bir tenzilat yapmadan 36 ay vadede ve %100 ödemeyi teklif ettiğini, böylece borçlarını 3 yıllık projeksiyon doğrultusunda tedarikçileri ile yapılan anlaşmalara bağlı kalınarak belirli bir vade içinde ödeme imkanı doğacağını iddia ederek, geçici ve kesin mühlet sonrasında konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir. Alacaklıların bir kısmı müdahillik talebi ile birlikte sözlü ve/ veya yazılı beyanda bulunmuşlardır.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, borçlu şirket yetkilisi ve duruşmada hazır olan alacaklıların beyanı alındıktan sonra, geçici komiser raporunun usul ve yasaya uygun olduğu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, inandırıcı ve gerçekçi olmayan, iyi hazırlanmamış proje ve soyut çözüm önerileri ile kesin mühlete geçilemeyeceği, yapısal düzelme ve net tedbirlerin zorunlu olduğu, aksi takdirde amacın ödemelerin bir süre tatil edilmesi, alacaklıların alacağına, geç kavuşması için kurumun kullanılması anlamında görülebileceği, davacı şirketin gerek kaydı gerekse rayiç bilançolara göre borca batık durumda olmadığının net biçimde anlaşıldığı, dürüstlük ilkesine aykırı hileli bir işlemi yahut komiser talimatlarına aykırı bir iş veya işleminin tespit edilmediği, bu durumda borca batık durumda olmayan davacı şirketin sırf projesinin ciddi ve inandırıcı olmaması durumunda iflasa karar verilmesinin hem yasa koyucunun amacına hemde ekonomik gerçeklerden uzak olacağı gerekçesiyle, geçici mühletin kaldırılarak, kesin mühlet ve konkordato talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde borçlu şirket vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, mahkeme gerekçesinde iyi hazırlanmamış proje olarak yer verildiğini heyet raporunda böyle bir yorum bulunmadığı gibi konkordato yoluna başvuran bir şirketin başarılı olup olamayacağının ölçütünün bir projenin iyi hazırlanmış olması olmadığını, konkordato projesinin bir ev ödevi olmadığını, projenin sadece o iş ve gerçekliği ortaya koymaya yarayan bir görsel vasıta olduğunu, müvekkili şirketin yapacağı işlerin güvencesinin geçmişte yaptığı ve halen devam eden işler olduğunu, şantiyelerde yüksek miktarda üretim malzemesinin de tespit edildiğini, şirketin kesin mehil ile yoluna devam edememesinin alacaklılarla sürdürdüğü görüşmeleri sekteye uğrattığını, konkordato müessesesinin borçluya sağladığı tek faydanın İcra takiplerinin durdurulması olduğunu, borçluya bu imkanın verilmemesinin halen faaliyetini engellediğini, şirketin konkordatoda yeterince ciddi görünmesinin bir sebebinin de işlerini home -office tabir edilen surette ortağın evinin altındaki daireden yönetiyor olması olduğunu, şirketin beton şirketi olduğunu, bir showroomun olmasının beklenemeyeceğini, zora düşme sebebinin faktoring şirketlerine çek reeskontu yapması olduğunu, konkordatoya gitmeden bu yolu kapattığını, faktoring şirketlerine borcunun olmamasının başarısının tezahürü olduğunu, tedbirlerin kalkmasının borçların yapılandırılması önünde engel olduğunu iddia ederek, borçların neler olduğuna dair ayrıntılı beyan sonrasında, şirketin halen devam eden 3 adet projesi olduğunu, 2021 yılını takip eden yıllarda esas faaliyetlerden istikrarlı bir gelişim gösterilerek kar sağlamak olduğunu, şirketin toplam borç tutarının 5.304.647,18 TL olduğunu, borçların yıllar bazında yapılandırılarak Ocak 2023 döneminde ilk taksit yapılmak üzere 2023-2024-2025 yıllarında borçların %100’ ü kredi kullanılması düşünülmeyip ilave faiz yükü düşünülmeden üçer aylık dönemlerde toplam 12 eşit taksitte ödenmesinin öngörüldüğünü, taksit günlerinin belirlendiğini, görüldüğü üzere kredi maliyetinden kaçınılarak banka ve finans kuruluşlarından kredi kullanılmasının düşünülmediğini, faktoring şirketlerine çek faiz ödemesi yükünden kurtulan müvekkilinin güncel karları ile dahi borçlarını ödeyebilecek kapasiteye sahip olacağını, ödemelerin borçtan tenkis yapılmadan ve her bir alacaklının alacak tutarının %100 nispetinde yapılacağını, mehil verilmesi halinde halen proje hedeflerinin tutturulması imkanının mevcut olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını, kesin mehil verilmesini veya kesin mehil verilmek üzere kararın kaldırılarak dosyanın mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Talep, İİK 285 vd. maddelerinde düzenlenen konkordatonun tasdiki istemidir. 2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde, vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğuda anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, davacının, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığı, kesin mühlet şartlarının oluşup oluşmadığı ve diğer usulü işlemler ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, borçlu şirketin vekili vasıtası ile 07.09.2021 tarihli dilekçe ile konkordato talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından, 28.09.2021 tarihli ara karar ile 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği ve aynı ara kararla geçici konkordato komiserleri atanarak görevlerinin belirlendiği ve bir kısım muhafaza ve İhtiyati tedbir kararları alındığı, duruşmanın 22.12.2021 tarihine bırakıldığı, borçlu şirket malvarlığına dair bilirkişi raporlarının alındığı, geçici konkordato ön raporunun ve raporunun dosyaya ibraz edilmiş olduğu anlaşılmıştır. 20.10.2021 tarihli konkordato komiser heyeti ön raporunda, şirketin, konkordato talebinin kabulü halinde, şirketin faaliyetine devam ederek ve çek iskontası yapmadan sıcak para girişi sağlayacağını, şirketin elde edeceği bu gelirle borçlarını faizsiz, herhangi bir tenzilat yapmadan 36 ay vade ile ödemeyi teklif ettiği, konkordato kaynakları net kardan sağlanan kaynak, sermaye artışı ve ticari alacaklılardan tahsilat olarak gösterildiği, bu doğrultuda, konkordato talep eden şirketin sunduğu ön projenin incelendiği, projenin somut nakit kaynak olarak tahsil edilemeyen alacakların tahsili ile kontrol edilebilecek finansman giderlerinin maliyet tasarrufu ile azaltılmasına dayandığı, borçlu şirket tarafından sunulan ön projenin teorik olarak uygulanabilir olmakla birlikte pratikte belirsiz bir süreye dayalı tahsilat gerçekleşmesinin izafi görüldüğü, projede belirtilen 2.000.000,00 TL nakdi sermaye artışının ise makul güvence raporunda belirtildiği şekli ile kanaat oluşturucu bir belgeye dayanmadığı, dolayısı ile mevcut fiili durum karşısında nakit işletme sermayesi olmadan veya tahsilatların hangi tarihte gerçekleştirilebileceğine dair somut bir mali veri sunulmadan uygulanabilir görülmesinin gerçekçi bir yaklaşımı yansıtmayacağı, ancak çok kısa bir süre geçmesi, malvarlıklarının değerlerinin henüz tespit edilememesi nedeniyle ön projenin gerçekleştirilebilir olup olmadığı konusunda bu noktada yapılacak değerlendirmenin çokta sağlıklı olmayacağı, davacı şirketin 31.07.2021 tarihi itibariyle kaydi özkaynaklarının (+)10.685.726,59 TL olduğu, şirketin 10.000.000,00 TL olan sermayesini koruduğu, kaydi değerlere göre borca batık olmadığı, rayiç değerlerin tespitinin gerektiği belirtilmiştir. 02.12.2021 tarihli konkordato geçici komiser heyeti 2. raporunda, borçlu şirketin 31.07.2021 tarihi itibariyle kaydi ve rayiç bilançolarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi neticesinde rayiç özvarlığının (+)3.529.869,49 TL olduğu, borca batık olmadığı, iyileştirme projesindeki mevcut mali veriler dikkate alındığında bugüne kadar geçen süreç içinde projedeki hedeflerin gerçekleşmediği, borçlu şirketin ön projesindeki mali hedeflerini tutturmasının güncel olarak mümkün olmadığı, şirketin dürüst hareket etmediğine dair herhangi bir mali veri tespit edilmediği, şirketin ön projesinde somut bir kaynak girişinin bulunmadığı, ön proje temelinin tamamen varsayımlara dayalı ve iş yaptıkça kazanacağı gelir ile hedeflenen ödemelerini yapma temeline dayanan bir plan çerçevesinde olduğu, borçlu şirket tarafından geçici mühlet süresince herhangi bir hakedişe dayalı bilgi ve belge sunulmadığı, net kar hedefinin somut verilere dayanmadığı, şirketin herhangi bir somut kaynak girişini ortaya koymadığı ve proje temelinin tamamen temenni niteliğindeki yapacağı işlerden elde edeceği kazanca dayandığı, sonuç olarak şirketin borca batık olmadığı, şirketin geçici mühlet içerisinde faaliyetini sürdürdüğüne ilişkin herhangi bir bilgi – belgenin bulunmadığı, şirketin gayrifaal durumda olduğu, dolayısıyla şirketin konkordato teklifinin başarıya ulaştırılabilmesinin mümkün olduğuna dair kanaat oluşmadığı, ancak kesin mühlet verilip verilmeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir. Borçlu vekili duruşma zaptına geçen beyanında, müvekkili şirkete kesin mühlet verilecek olursa iş alma ve borçlarını ödeme imkanı olduğunu, döviz kurlarının değişken olduğu koşullarda iş almasının mümkün olmadığını belirterek, rapordaki aleyhe hususları kabul etmediklerini ifade etmiştir. Borçlu şirket temsilcisi beyanında, kesin mühletin verilmesi halinde iş alacağını, iş alırsa borçlarını ödeme imkanı olacağını iddia etmiştir. Mahkemece, yukarıda belirtilen gerekçeye istinaden talebin reddine karar verilmiştir. 28.02.2018 tarihinde kabul edilip, 15 Mart 2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren, “İcra Ve İflas Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun “un 13 vd maddelerinde, 2004 sayılı İİK ‘nun “ Konkordato İle Sermaye Şirketleri ve Kooperatiflerin Uzlaşma Yoluyla Yeniden Yapılandırılması “ üst başlığını taşıyan on ikinci babında değişiklikler yapılmış, iflasın ertelenmesi kaldırarak konkordato yeni bir içeriğe kavuşturulmuştur. Geçici mühlet başlığını taşıyan 287/1. Fıkrada, mahkemenin konkordato talebi üzerine 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı vereceği ve 297’ nci maddenin ikinci fıkrasındaki haller de dahil olmak üzere borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Yasanın 288/1. fıkrasında, geçici mühletin, kesin mühletin sonuçlarını doğuracağına yer verilmiş, İİK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına ilişkin düzenleme yer almıştır. Kanun koyucu, 7101 sayılı Kanunda, uygulama alanını genişleterek konkordatoyu, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulabilmek için başvurabileceği bir hukuki çare olarak betimlemiştir. İİK285. maddesinde konkordato talebi düzenlenmiştir. Konkordato öncelikle borçlu tarafından talep edilmektedir. Borçlu ise, iflasa tabi olan veya olmayan bir gerçek veya tüzel kişi olabilmektedir. 15.03.2018 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 sayılı Kanunun 65. maddesi ile, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/ a,179/ b ,179/c, 298/a ve 329/a maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 2004 sayılı yasanın 286. Maddesinde, konkordato talebine eklenecek belgeler, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, ayrıca, borçlunun konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorundadır ifadeleri ile belgelerin tahdidi olmadığı vurgulanmıştır. Konkordato talebine eklenecek belgelerin önemi ve hak kaybının önüne geçilebilmek ve uygulamada birliğin sağlanabilmesi için buna ilişkin yönetmelikler çıkarılmıştır. İİK 286/1.a bendinde, konkordato ön projesi bir anlamda tanımlanmış ve borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje olarak ifade edilmiştir. Yasanın devam eden bentlerinde ifade edilen, borçlunun malvarlığını gösterir belgeler, alacaklılar, alacak miktarları vb belgelerin, konkordato ön projesinin başarıya ulaşıp ulaşmayacağına dair tespitte en önemli unsurlar olduğunun kabulü kaçınılmazdır. Çünkü, geçici komiser, öncelikle bu belgelerle ön projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ve kayıtlarla uygun olup olmadığını değerlendirecektir. Diğer yandan, 286/1- a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabülü doğru olacaktır. Somut olayda borçlu şirket tarafından, ön projede öngörülen mali kaynaklardan sermaye artışına dair kaynak gösterilmemiş, talep tarihinden itibaren yargılama aşamasında herhangi bir sermaye artışı gerçekleştirilmemiş ve akside iddia edilmemiştir. Tek ortaklı bir sermaye şirketi olan borçlu şirket ortağı, sermaye taahhüt edimini yerine getirmemiştir. Diğer yandan, ön projede yer verilen diğer işler şirketin kendi faaliyet kapsamı dahilindeki işlerdir. Şirketin iştigal konusu gereğince, devam etmekte olduğu belirtilen projeleri tamamladığında ve alacaklarını tahsil etmesi halinde gelir elde edeceği kaçınılmazdır. Ne var ki borçlu şirketin konkordatodan yararlanabilmesi için zaten faaliyetini devam ettirmesi gerekecektir. Aksi takdirde konkordato amacının varlığından söz edilemeyecektir. Diğer yandan 02.12.2021 tarihli geçici konkordato komiser raporunda şirketin gayrifaal durumda olduğu ifade edilmiştir. Konkordato ön projesi İİK 286. maddesinde yer verilen borçlunun konkordato talebine eklemesi gereken belgelerden ilk sırada yer almaktadır. Bu nedenle borçlu şirket vekilinin konkordato projesine dair istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü görüş ve tanımlamalarının iş bu yargılamada tartışma konusu olamayacağı ve yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Keza İİK 286/1-a bendinde konkordato ön projesinin kapsamı detaylı olarak açıklanmıştır. 2004 sayılı İİK 286/1-a bendinde borçlunun faaliyetine devam etmesi ön projede gösterilmesi gereken bir husustur. Yasal düzenlemede açıkça, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi vurgusu yapıldıktan sonra, alacaklılara ödemelerin yapılabilmesi için gerekli olan mali kaynağın ön projede gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. İş bu yargılamada ise borçlu şirket gayri faal olduğu gibi sermaye artışına dair mali kaynaklarını da göstermemiş olduğu anlaşılmaktadır. Gayri faal durumda bulunan borçlu şirketin aynı şekilde ön projedeki göstergelerinin ise soyut verilere dayandığı tespit edilmiştir. Şirketin bu şekildeki ön projesinin gayri faal durumda bulunmadığı kabul edilse dahi işletme hukuku ve özellikle konkordatonun amacına da uygun düşmemektedir. Mühlet içinde faaliyetine devam edecek bir işletmenin nakit biriktirebilmesi için oldukça yüksek karlılığa sahip olması gerekir. Mali durumu bozulan işletmeler kural olarak karlılıklarını yitirmiş işletmelerdir. Projede mevcut durumun, likitide sıkıntısının giderilmesi için tedbirlere yer vermek gerekir. Bunlar, gelir artırıcı veya tasarruf tedbirleri olabilir. Konkordato süreci içinde özellikle iyileşmenin sağlanabilmesi için yeni kredi sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, başta, projede öngörülen sermaye artışının da gerçekleştirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, borçlu şirketin yasada tanımlanan şekilde, ibraz edilen ön projesinin, somut veriler karşısında başarıya ulaşma ihtimalinden söz edilemeyecektir. Konkordato geçici komiser raporunda da teklifin başarıya ulaştırılabilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. 2004 sayılı İİK‘m.287’deki borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “ konkordatonun başarı şansı “ kavramı altında ifade edilmiştir. İİK‘nun 289/3. fıkrasında, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde bir yıllık kesin mühlet verileceği belirtilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda, mahkemenin, kesin mühlet talebi ile konkordato talebinin reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle başarıya ulaşma imkanı bulunmayan konkordato ön projesi ile İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, başarıya ulaşma imkanı mümkün görülmeyen ön proje nedeniyle konkordato talebinin reddi kararında usul ve yasaya aykırı bir husus görülmediğinden, borçlu şirketin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/607 Esas, 2021/1415 Karar ve 22.12.2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan borçlu vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan borçlu şirketin peşin olarak yatırmış olduğu 59,30 TL harcın mahsubu ile 21,40 TL harcın tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ve davanın niteliği nedeniyle vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4-Borçlu şirketin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK’nun 293/3. fıkrasının atfıyla aynı yasanın 164/2.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/06/2022