Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/43 E. 2022/429 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/43 Esas
KARAR NO: 2022/429
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/09/2021
NUMARASI: 2017/169 Esas, 2021/524 Karar
DAVA:SIRA CETVELİNE İTİRAZ (iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline yönelik kayıt kabul talebi )
KARAR TARİHİ: 07/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 31/08/2015 tarihli davalı şirketle birlikte dava dışı 8 şirket dahil olmak üzere toplam 9 davalı hakkında İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde; davalı yükleniciler bünyesinde işçi olarak çalışan dava dışı … tarafından müvekkili bakanlık aleyhine Manisa 3. İş Mahkemesinde açılan işçi alacağı davasında verilen 03/10/2014 tarihli kararın İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine konu edilmesi sebebiyle işçi alacağı ve ferilerinin davacı idare tarafından 05/03/2015 tarihli ödeme emri ile icra dosyasına yatırıldığını, davacı idare ile davalı yüklenici firmalar arasında düzenlenen hizmet alım sözleşmelerinde ve sözleşmelerin eki olan şartnamelerde iş ve işçilik haklarından doğan alacaklarda yüklenici firmaların sorumlu olduğu hükmünün yer aldığını, dolayısıyla yerleşik içtihatlara göre müvekkili idarenin ödediği tutarın tamamını davalılara rücu hakkının bulunduğunu iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı idare tarafından dava dışı üçüncü kişiye ödenen işçi alacağı ve ferileri toplamı 25.173,60 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket adına iflas idare vekili; İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/11/2014 tarihli 2014/154 Esas sayılı ilamı ile … Ltd Şti’nin iflasına karar verildiğini, müflis şirketin iflas işlemlerinin İstanbul … İflas Müdürlüğünün … sayılı iflas dosyası üzerinden yürütüldüğünü, davanın açılmasına idarelerinin sebebiyet vermemesi nedeniyle yargılama giderleri hakkında aleyhlerinde hüküm tesis edilmemesini ve yargılamanın İİK 194.maddesi uyarınca ikinci alacaklılar toplanmasından on gün sonrasına kadar durdurulmasını, aksi halde davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İZMİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2016/1141 ESAS, 2016/712 KARAR VE 26/12/2016 TARİHLİ KARARI İLE; İş bu dosyanın 2015/591 Esas sayılı dosyadan tefrik edildiği, davalı şirketin iflasına İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/154 Esas sayılı dosyasında 20/11/2014 tarihinde karar verildiği, davanın şirketin iflasından sonra açıldığı, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğuna karar verilmiştir. Karar, istinaf edilmeksizin kesinleşmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı tarafından, dava dışı işçi …’a ilişkin olarak Manisa 3. İş Mahkemesi’nin 2012/402 Esasında görülen işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davasında verilen 03/10/2014 tarih 2014/507 karar gereğince İzmir … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasına 05/03/2015 tarihinde 25.173,60 TL’nin yatırıldığı, müflis şirket ve tefrik edilen dosyadaki dava dışı şirketlerin, davacı ile aralarında yapmış oldukları sözleşme hükümleri ve hizmet işleri şartnamesi uyarınca ödenen miktara ilişkin sorumluluklarının bulunduğu, iflas müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında, davacının toplam 25.173,60 TL alacak kayıt talebinin sıra cetveline kaydının tamamının kabulüne karar verildiğinin belirtildiği ve dolayısıyla yargılama konusu husus kalmadığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; bilirkişi raporu alındığını, rapora itirazları incelenmeden veya yeniden bilirkişiye başvurulmadan davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, verilen kararın eksik inceleme sonucu verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; hizmet sözleşmesi kapsamında icra takibi sonucu ödenen işçilik alacağının rücuen tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında; hizmet sözleşmesinin mevcudiyeti, hizmet sözleşmesi kapsamında işçi olarak çalışan dava dışı … tarafından davacı bakanlık aleyhine Manisa 3. İş Mahkemesinin 2012/402 Esas, 2014/507 Karar sayılı dosyasında 28/12/2012 tarihinde açılan dava ile işçilik alacağına dair hüküm tesis edildiği, söz konusu ilam alacağının dava dışı işçi … tarafından İzmir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibine konu ettiği, icra takibi neticesinde takibe konu edilen asıl alacak ve işlemiş faiz tutarı olan 23.044,24 TL alacağın davacı idare tarafından 05/03/2015 tarihinde 25.173,60 TL tutarında ödendiği, görevsizlik kararı verilen müflis şirketle ilgili olarak İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/240 Esas sayılı dosyasında 01/04/2013 günlü iflas kararı verildiği, söz konusu kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/8134 Esas, 2014/502 Karar ve 28/01/2014 tarihli ilamı ile bozulduğu, bozma ilamı sonrasında İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/154 Esas sayılı dosyasında 20/11/2014 tarihli karar ile yeniden iflas kararı verildiği, kararın 09/05/2019 tarihinde kesinleştiği, … iflas sayılı dosyasında ikinci alacaklılar toplantısının 04/12/2019 tarihinde yapıldığı, İstanbul … İflas idaresinin … iflas sayılı dosyasında müflis şirketle ilgili olarak davacı bakanlık tarafından talep edilen 25.173,60 TL miktarlı alacak kayıt talebinin … kayıt sırası ile kaydının yapıldığı, söz konusu alacakla ilgili iflas idaresinin 12/05/2016 tarihinde kabul kararı verdiği, kaydedilen toplam 25.173,60 TL alacağın işçi alacağından kaynaklanması nedeniyle kabulü ile birinci sıraya alınmasına karar verildiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; iş bu davada talebin niteliği gereğince görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğuna ilişkindir. Mahkemece, bilirkişi raporu alındıktan sonra iflas dairesinin 03/11/2020 tarihindeki davacı bakanlığın alacak talebinin kabulü ile masaya kaydının yapıldığı cevabı sonrasında davanın konusu kalmadığı gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm tesis edilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2015/351 Esas, 2015/8323 Karar ve 21.12.2015 tarihli emsal ilamında; “.. İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), “alacakların ödenmesine tahsis olunur” (İİK m.184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilir (masaya yazdırılabilir). İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı “masa borcudur.” Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK. m. 248, 303/2) Masa borçları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (m.166;219), defter tutma (m.161;208) giderleri (bkz: m.160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (m.223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti masa borcudur. Bu sayma, tahdidi değildir; masa borçlarına bazı misaller vermek içindir. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa ( yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa borcu, iflas masasından tam ve iflas alacaklarından daha önce ödenir (m.248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız m.206’nın ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) İflas alacakları (özellikle m. 206’nın dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013). İflasın açıldığı sırada müflise karşı ileri sürülebilecek alacaklar iflas alacaklarını; iflasın tasfiyesi sırasında yapılan masraflarla, iflas idaresinin yükümlü olduğu ya da devraldığı mükellefiyetler de (genel bir ifade ile) masa borçlarını oluşturur. İİK’nın 248. maddesinin kenar başlığı “iflas masrafları ve masanın borçları” şeklindedir. Madde metninde açıkça iflas masraflarının iflas alacaklarından önce ödeneceği belirtilmiş ise de masa borçlarından bahsedilmemiştir. Ancak masa borçlarının da iflas alacaklarından önce ödeneceği doktrin ve uygulamada kabul edilmektedir. (Öztek, Selçuk, İflas Hukukunda Sıra Cetveli Prosedürü ve Sıra Cetveline Karşı Müracaat Yolları, yayımlanmamış doçentlik tezi, s.14; Postacıoğlu, İlhan: İflas Hukuku İlkeleri, İstanbul, 1978, s. 205; 19. HD’nin 27.02.1996 tarih ve 202 E, 1568 K; 20.11.1997 tarih ve 6557 E, 9865 K. sayılı ilamı). İflas masraflarına örnek olarak, iflas kararının ilanına ve gereken yerlere bildirilmesine ilişkin masrafları, defter tutma, malların muhafaza ve satış masrafları, iflas idare memurlarının ücretleri, paraya çevirme ve paylaştırmaya ilişkin harç ve masrafları sayılabilir. Masa borçları ise, iflasın açılmasından sonra ve devamı sırasında masa namına tekeffül edilen ve onun tarafından ödenmesi gereken borçlardır. Masa borçlarına örnek olarak, iflas idaresinin müflisin sanat veya ticaretinin devamı çerçevesinde akdettiği borçları, iflas idaresinin sebepsiz iktisap, haksız fiillerinden doğan borçları ve iflas idaresi tarafından tutulan avukatın vekalet ücretini sayabiliriz. İflas masrafları ve masa borçlarından masa sorumlu olup, müflis sorumlu tutulamaz. Masa alacaklısına alacağının masa tarafından karşılanmayan kısmı için aciz vesikası verilemez. (Öztek, Selçuk, a.g.e s. 17-18) İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmez. Ancak pay cetvelinde gösterilmelidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, ancak bu alacak masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edilir, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. İflas idaresi, müflise ait işyerini masanın menfaatini gözeterek işletmeye devam ederse, diğer anlatımla müflisin yaptığı sözleşmeyi feshetmeyip benimser ise bu işletmenin borcu masa borcu niteliğindedir. Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İflas tarihinden sonra doğan böyle bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalı ise iflas idaresidir. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. Böyle bir alacak, sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Öte yandan, İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca iflas tarihine kadar doğan iflas alacağı ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekir. İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. İİK’nın 196/3. maddesi uyarınca asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir. Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalar olup, Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. İİK’nda masa borçları ve iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak için İİK’nın 235/2. maddesinin ilk cümlesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, somut olayda bu mahkemenin davanın açıldığı 11.12.2012 tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK’nın 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekir. Somut olayda, müflis şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 168. maddesine dayalı rücu hakkı (iflastan sonra) doğmuştur. Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğindedir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK’nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re’sen gözetilmelidir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu davanın 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…” gerekçeleriyle bozulmuştur. Somut davada ise yukarıda yer verilen emsal ilamda belirtildiği gibi davalı şirket hakkında 01/04/2013 tarihinde ilk kez iflas kararı verilmiştir. Söz konusu iflas kararının bozularak ortadan kalkması neticesinde ise 20/11/2014 tarihinde yeniden iflas kararı verilmiştir. Davacı bakanlık tarafından dava dışı işçinin açmış olduğu işçi alacağına dair ilam konusu alacak bedeli ise iflas tarihinden çok sonraki tarih olan 05/03/2015 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Bu durumda, davacı bakanlığın 6098 sayılı TBK’nın 168.maddesine dayanan rücu hakkının iflastan daha sonra doğduğu, alacağın iflastan önce doğmadığı, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek İİK’nın 235.maddesine dayalı bir alacak olmadığı, genel nitelikli bir alacak olduğunun kabulü gerekecektir. Mahkemece İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/1141 Esas sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararının yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş olduğu da göz önünde bulundurularak, dava dilekçesinin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekecektir. 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır. Aynı yasanın 1.maddesinde, mahkemelerin görevinin kanunla düzenleneceği ve kamu düzeninden olduğu belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece yargılamanın her aşamasında resen mahkemenin görevli olup olmadığının araştırılarak ve görevsiz olduğunun tespiti durumunda HMK 115/2.fıkrası gereğince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası ile ilgili karar verilmiş olması isabetli değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 355/1. fıkrasında “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re’sen gözetir. ” düzenlemesi kapsamında, davacı vekilinin istinaf sebepleri haricinde öncelikle kamu düzeninden olan mahkemenin görevinin resen incelenmesi gerekmiştir. Mahkemece, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıda yer verildiği üzere davanın esasına girerek karar verilmiş olması isabetli değildir. Ne var ki söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun 353/1b-2 fıkrası gereğince düzeltilerek yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacının istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/169 Esas, 2021/524 Karar ve 22/09/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-a)Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendindeki mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2.fıkrası uyarınca usulden reddine, b)Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK 20.maddesi gereğince taraflardan birinin iki hafta içerisinde mahkemeye başvurması halinde dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, c)Aksi halde davanın açılmamış sayılmasına, d)Dosya kendisine gönderilen mahkeme tarafından kendiliğinden taraflara davetiye çıkarılmasına, e)HMK 331/2. fıkrası gereğince yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine, 4-Davacı bakanlık harçtan muaf olduğundan harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin yeniden verilecek hükümde dikkate alınmasına, 6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-2.fıkrası gereğince düzeltilerek yeniden aynı yasanın 353/1a-3.fıkrası gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/04/2022