Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/332 E. 2022/387 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/332 Esas
KARAR NO: 2022/387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/04/2018
NUMARASI: 2017/129 Esas, 2018/343 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 08/02/2017 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili firmanın, davalı firmanın yapacağı yurtdışı seyahatin planlanması ve gerçekleştirilmesi amacıyla acentelik hizmeti aldığını, bu kapsamda ödemeler yaptığını, davalının müvekkili nezdindeki cari hesabının 15/08/2016 tarihi itibariyle 9.716,86 TL borç bakiyesi verdiğinin tespit edildiğini, bakiyenin mutabakatı amacıyla düzenlenen 17/08/2016 tarihli mutabakat mektubunu davalı şirketi temsil eden …’ya 22/08/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı borçlu şirketin mutabakat mektubuna itiraz etmediğini ve bu suretle borcu kabul ettiğini, ihtarname keşide edilerek alacağın ödenmesinin talep edildiğini, davalı borçlu şirketin cevabı ihtarnamede borçlu olmadığını iddia edildiğini, davalının mutabakat mektubunun tebliğ edildiği tarihte sekiz gün sonra hesap mutabakatında belirtilen tutarı ihtiva eden faturayı tanzim etmesine rağmen bu faturayı müvekkiline göndermediğini, ihtarname cevabına eklenerek gönderilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, alacağın ödenmemesi üzerine tahsili amacıyla Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu şirketin takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesinin talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; taraflar arasındaki ilişkinin müvekkili şirketin İFAD 2016 Fuar organizasyonuna ilişkin olarak telefonla bilgi alınması ile başladığını akabinde devam eden hukuki ve ticari ilişkide bugüne kadar yazılı sözleşme akdedilmediğini, tarafların taleplerini e-posta iletileri ile gerçekleştirdiğini ve ilişkinin e-posta adreslerine dayalı yürütülegeldiğini, müvekkili tarafından 16/05/2016 tarihli 14.200,00 TL bedelli faturanın Çanakkale gezisine ilişkin olarak düzenlenerek gönderildiğini, faturaya itiraz edilmeksizin fatura bedelinin davalı tarafça ödendiğini, 03/06/2016 tarihli 10.931,53 TL bedelli İstanbul uçak bileti ve konaklama ilişkisine ilişkin faturanın da düzenlenerek gönderildiğini, faturaya itiraz edilmediğini, bedelin davacı tarafından ödendiğini, 03/06/2016 tarihli 105.325,84 TL bedelli İFAD 2016 işine ilişkin yurtdışı paket tur bedelinin fatura edilerek gönderildiğini, faturanın davacı tarafça ödendiğini, davacının hiçbirisine itiraz etmediğini, taraflar arasındaki ihtilafın yurt dışı seyahat organizasyonundan kaynaklandığını, organizasyona katılacak kişi adedi ve isimlerinin davacı tarafından belirlenerek müvekkiline gönderildiğini, davacıya 25/01/2016 tarihli 27/04/2016 tarihli iki adet revize proforma fatura gönderildiğini, davacı tarafça bunlara da itiraz edilmediğini, dava konusu işin toplan bedelinin 36.253,00 EURO olduğu konusunda bir tereddütün bulunmadığını, müvekkiline gönderilen tutarlar nazara alındığında ödemelerin fiili ödeme tarihindeki geçerli döviz kuru üzerinden hesaplanarak yapıldığının görüldüğünü, davacı tarafça yapılan tüm ödemelerin gönderilen, imzalanan ve itiraz edilmemiş olan proforma faturalara uygun olduğunu, icap ve kabul işlemlerinin proforma faturalar ile gerçekleştirildiğinin tereddütsüz olduğunu, davacı tarafın gönderilen mutabakat mektubuna dayalı olarak müvekkilinin borcu kabul ettiğine dair iddiasının gerçekleri yansıtmadığını, müvekkilinin herhangi bir mutabakat mektubundan haberi bulunmadığından gönderilen tek mektubun bayram tebliğine ilişkin mektup olduğunu, davacının kötü niyetli olarak mutabakat mektubu şeklinde göstermeye çalıştığını, ortada mutabakat diye bir şeyin olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davanın, hizmet sözleşmesinden kaynaklı fazla ödemenin tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında, hizmet ilişkisinin bulunduğu, davalının yurt içi ve yurt dışı seyyahat organizasyonu hizmetini davacıya verdiği, dosya kapsamındaki deliller ile sabit olduğu, her ne kadar davacı tarafca taraflar arasında mutabakat bulunduğunu ileri sürmüş ise de dosyaya sunulu mutabakatta davalı yanın imzasının bulunmadığı, tebliğ belgesinden de mutabakat metninin davalıya tebliğ edildiğinin anlaşılamadığı, iadeli taahhütlü posta evrakı içeriği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığının anlaşıldığı ve cari hesap mutabakatı bulunmadığının kabul edildiği, davacı tarafın, verilen hizmetin eksik ve ayıplı olduğunu ileri sürerek fazla ödemede bulunduğu iddiası ile eldeki takibi başlattığı, ancak, davacı tarafça ayıba ilişkin süresinde ihtar yapılmadığı gibi hizmetin davalı tarafından davacıya verilmesi nedeni ile davalının sözleşme bedeline hak kazandığının anlaşıldığı, bu nedenle bilirkişi raporundaki proforma faturaya ilişkin açıklamalara itibar edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; iddialarının tekrar ederek ayıbın tespitinin yapılmadığını bununla birlikte sözlü ihbar ihtimalinin değerlendirilmediğini, gizli ayıp açık ayıp tespitinin yapılmadığını, mahkemece davalı tarafın hizmet verdiğinin belirtildiğini, müvekkili firmanın davalı taraftan alacaklı olduğunun muhasebe kayıtları ve ihtarnameler ile kesinleştiğini, mutabakat mektubuna itiraz edilmediğini ihtarnamelerin tebliğ edildiğini, davacının usul ve yasaya aykırı şekilde fatura düzenleyerek borcunu inkar ettiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; cari hesap borç bakiyesinin tahsili amacıya başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında; hizmet ilişkisinin varlığı, davalı şirket tarafından davacı şirkete yurt içi ve yurt dışı seyahat – organizasyon hizmetlerinin verildiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; davacı tarafından alınan hizmetlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının usulüne uygun yapılıp yapılmadığı ve davacının takibe konu etmiş olduğu alacak hakkının doğup doğmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından; taraflar arasında mail yazışmalarının mevcut olduğu, davalı şirket tarafından davacı şirket adına konaklama bedeline ve yurt dışı paket tur bedeline ait faturalar düzenlendiği, yurt içi konaklama bedeli faturasının 16/05/2016 tarihli olduğu, yurt dışı paket tur bedeli ve yurt dışı uçak bileti ile yurt dışı konaklama bedeli ve yurt için organizasyon faturalarının ise 03/06/2016 ve 01/09/2016 tarihlerini kapsadığı, 01/09/2016 tarihli faturanın KDV dahil 9.716,86 TL olduğu, 03/06/2016 tarihli faturanın ise 10.931,53 TL, yine 03/06/2016 tarihli yurt dışı paket tur ve yurt içi servis bedeli faturalarının toplamının 105.325,84 TL tutarlı olduğu, fatura bedellerine karşılık davacı şirket tarafından davalı şirket hesabına gerçekleştirilen ödemelere ilişkin banka dekontlarının mevcut olduğu, davacı şirketin antetli kağıdı üzerine davalı şirkete hitaben 17/08/2016 tarihli hesap mutabakatı adı altında belge düzenlediği, belgede, şirketin cari hesabının 15/08/2016 tarihi itibariyle 9.716,86 TL borç bakiyesi verdiğinin belirtildiği, ancak söz konusu metnin altında davalı şirketin herhangi bir onay veya kabulünün mevcut olmadığı, davacı şirket tarafından davalı şirkete hitaben Kartal … Noterliğinde düzenlenen 30/09/2016 tarihli ihtarnamenin gönderildiği, ihtarnamede 15/08/2016 tarihi itibariyle alacaklı oldukları 9.716,86 TL’nin ödenmesinin talep edildiği, ihtarname içeriğinde 17/08/2016 tarihli mutabakat mektubunun münferiden temsil ve ilzama yetkili bulunan …’a 22/08/2016 tarihinde tebliğ edildiğinin belirtildiği, davalı şirket tarafından davacı şirkete cevaben Bakırköy … Noterliğinde düzenlenen 18/10/2016 tarihli ihtarnamede, müvekkili şirketin 9.716,86 TL tutarında borcunun mevcut olduğu iddia edilerek borcun ödenmesinin talep edildiği, müvekkili şirket kayıtlarının, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının, şirket tarafından talep edilen ve müvekkili tarafından verilen hizmet belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde 01/09/2016 tarihinde 9.716,86 TL faturanın kesilmiş olduğunun tespit edildiği, bu faturanın kaynağının talep edilen …’a ait yurt dışı paket tur bedeli ve yurt dışı uçak bileti değişiklik bedeli olduğu, bilindiği üzere İFAD 2016 Münih fuarı organizasyonu ile ilgili sair kişilerle birlikte Ordu Belediyesi Başkanı ve yakınlarına ilişkin olarak talep edilen hizmetlerin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmiş olduğunun belirtildiği, devamında ise 01/09/2016 tarihli fatura aslının gönderilmiş olduğu, faturanın kayıtlara alınmasının talep edildiği ve şirketin herhangi bir borcunun olmadığının bildirildiği, davacı şirket tarafından cevabı ihtarnameye istinaden davalı hakkında Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında 17/11/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, ilamsız icra takibine konu alacağın 9.716,86 TL asıl alacak ve ferileri toplamı 10.354,38 TL tutarındaki cari hesap borç bakiyesi olduğu, ödeme emrinin davalı şirkete 21/11/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu şirketin ödeme emrine karşılık 29/11/2016 tarihinde yasal sürede borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı şirketin ise İİK 67.maddesi gereğince yasal bir yıllık hak düşürücü süresinde iş bu itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. 08/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafça ibraz edilen 2015-2016 yıllarına ait yasal defterlerin kendi lehine delil olma özelliğini taşıdığı, davalı tarafından ibraz edilen 2016 yılına ait yasal defterlerin delil olma özelliğini taşıdığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın İFAD 2016 geri dönüşüm fuarı için yapılan seyahat, rehberlik ve konaklama hizmetlerinde ayıp bulunup bulunmadığı ve süresinde ihbar yapılıp yapılmadığı olduğu, İFAD 2016 geri dönüşüm fuarına katılacak kişilerin uçak, otel ve vize işlemleri ile ilgili gerekli incelemeler yapıldığı, Avrupa ülkelerinin konsolosluklarına vize başvurusu sonucunda kişilerin pasaportlarının gönderiminin kargo şirketlerince yapıldığı, davalı şirketin mevcut pasaportları bir kargo şirketleri ile gönderdiği, pasaport gönderim işleyişinde herhangi bir kusurun olmadığı, ayrıca mevcut dosyadaki kişilerin uçak ve otel rezervasyonlarının fuardan önce yani zamanında gerçekleştirilmiş olduğu, işleyişte herhangi bir kusurun olmadığı, borca konu olan faturanın 01/09/2016 tarihinde kesildiği, borcun fatura kesilmeden doğduğu, davacının faturayı kabul etmeyerek itiraz ettiği, kesilen faturanın davacı tarafından davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihinden sonra olduğu, davacının göndermiş olduğu ihtarnamedeki fatura bedeli ile kesilen fatura bedelinin aynı olduğu, gönderilen proforma faturalarda böyle bir bedelin belirtilmediği, faturanın eki olabilecek bilgi ve belgelerin bulunmadığı, davalının dava konusu faturayı süresinde almayıp ihtarname ile itiraz ettiği, böyle bir borcunun bulunmadığını belirttiği, sonuç olarak, taraflar arasında ticari alım satım işlerinin gerçekleştirildiği, ticari ilişkinin mevcut olduğu, davalının davacıya 25/01/2016 tarih ve 27/04/2016 tarihli iki adet proforma fatura gönderdiği beyan edilmekte ise de proforma faturanın teklif niteliği taşıyan bir fatura türü olduğu, herhangi bir mali yükümlülük getirmediği belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde, bilirkişi raporunda fuara katılacak olan katılımcıların davalı firma tarafından gönderilmiş olmasında herhangi bir kusur olmadığı tespitinin yerinde bulunmadığını, pasaport gibi kıymetli bir evrakın nasıl taşınacağı hususunda mevzuat incelemesi yapılmaksızın tespit yapıldığını, bilirkişiler tarafından davalı tarafın fuar organizasyonunu herhangi bir kusur olmadan gerçekleştirdiği tespitinin yerinde olmadığını iddia ederek, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması için dosyanın tevdini talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; verilen hizmetin tam ve eksiksiz ve ayıpsız olarak teslim edildiğini, raporda bu hususun sübuta erdiğini, bilirkişilerden birinin fuar bilirkişisi olduğunu, bilirkişinin uzmanlık alanına girdiğini, davacının hizmetin verilmediğine dair hiçbir iddiasının mevcut olmadığından, ayrıca hizmetin ayıpsız verildiği sübuta erdiğinden davacıya fazla fatura kesilip kesilmediği konusunda dosyanın yeniden bilirkişiye gönderilmesini talep etmiştir. 20/02/2018 havale tarihli ek bilirkişi heyet raporunda; kök rapordaki kanaatlerinin aynı olduğu, taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin TTK ve VUK’ca geçerli sayılan belgeler üzerinde tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinden yapılıp tespit edildiği, gönderilen proforma faturalarda böyle bir bedelin belirtilmediği, kesilen faturaların eki olabilecek bilgi ve belgelerin bulunmadığı, paket tur sözleşmesi, broşür, ödeme makbuzu, uçak bileti değişiklik belgesi ve ödemesi gibi kesilen faturanın gerçeği yansıtmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili ek rapora karşı beyan dilekçesinde; pasaportların davalı firma tarafından kargo şirketi ile gönderilmiş olmasında herhangi bir kusur olmadığının tespitinin yerinde bulunmadığını, bilirkişilerce tespit edildiği üzere kesilen faturanın gerçeği yansıtmaması içeriğinde yazılı bulunan iddiaların herhangi bir belge ile ispat edilmemesinin hizmetin verilmediğine en büyük delil olduğunu belirterek, yeniden dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ek rapora karşı yazılı beyan dilekçesinde; ek raporda itirazları konusunda eksiklik ve yanlışlıkların giderilemediğini, ek raporun aksine davacı tarafın imzasını ve onayını taşıyan ve e-posta yoluyla davacı tarafından onaylanan proforma faturalar olduğunu, icap ve kabul aşamasını yok sayan bir tespitin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddiasının proforma faturada yazılı bedele yönelik olmayıp ayıplı hizmet sebebine dayandığını, bilirkişinin yetkisi kapsamında olmayan konuda dosya kapsamına aykırı tespitlerine itiraz ettiklerini belirtmiştir. Davacı vekili 03/04/2018 tarihli duruşma zaptına geçen beyanında; taraflar arasındaki sorunun hizmetin tam verilememesi olduğunu, bir personelin veya hizmet alanın pasaportunun kargo ile gönderilmemesi gerekirken kargo ile gönderildiğini ve kayıp edildiğini, hizmet bedeli peşin ödendiği için bu ayıba ilişkin iade faturası ile kendilerine yansıtıldığını beyan etmiştir. Taraflar arasında hizmet ilişkisinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. 6102 sayılı TTK’nın 18.maddesinde tacir olmanın hükümleri düzenlenmiştir. 18/3.fıkrada tacirler arasında diğer tarafı temerrüte düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarların noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılacağı belirtilmiştir. Somut davada, davacı şirket tarafından davalı tarafın sunmuş olduğu yurt dışı seyahat organizasyonunun ayıplı olduğu iddia edilmesine rağmen, organizasyonunun ayıbı ile ilgili olarak makul bir sürede veya daha sonraki tarihte davalı şirkete gönderilmiş herhangi bir ihbar veya ihtar dosya içerisinde mevcut değildir. Davacı vekilinin son duruşma zaptına geçen beyanından, ayıp iddiasının personel veya hizmet alanın pasaportunun kargo ile gönderilmemesi gerektiğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Ne var ki daha önceki aşamalarda ve özellikle dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde ayrıca dava tarihinden önceki ihtarnamelerde bu şekilde bir ayıba dair iddiaya rastlanılmamıştır. Tam aksine, ihtarnamelerde davalı hizmet veren şirketin 2016 Münih fuarı organizasyonu ile ilgili hizmetleri tam olarak yerine getirdiğini, bu hususun şirket yazışma ve kayıtlarıyla eksiksiz olarak mevcut olduğunun bildirdiği görülmektedir. Davacı şirket tarafından istinaf dilekçesinde ayıbın tespitinin yapılmadığı, bununla birlikte sözlü ihbar ihtimalinin değerlendirilmediği iddia edilmiş ise de öncelikle hizmetin ayıplı verildiğinin ispatının davacı tarafta olmasına rağmen böyle bir konuyu ispata değer delil dosyaya ibraz edilmemiştir. Diğer yandan, 6102 sayılı TTK’nın yukarıda yer verilen 18/3.maddesi gereğince tacirler arasındaki ayıp ihbarının sözlü şekilde yapılmış olduğunun kabulü ve 6100 sayılı HMK’nın 357/1.fıkrasında belirtildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar Bölge Adliye Mahkemesinde dinlenemeyeceğinden davacı vekilinin buna ilişkin iddialarının kabulü mümkün görülmemiştir. Davacı tarafça kendilerince hazırlanan mutabakatın davalı şirkete tebliğ edildiği iddia edilmiş olduğu ve mutabakata itiraz edilmediği iddia edilmiş ise de gönderilen tebligatın mutabakatla ilgili olduğu ispatlanamadığı gibi davalı tarafın herhangi bir kabul veya beyanı da mevcut değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Davacı taraf bu anlamda ileri sürdüğü iddialarını ispat edememiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle yukarıda ifade edilen yasal düzenlemeler kapsamında, davacının davalı taraftan, takip konusu alacağını usulüne uygun ve yasal delillerle ispat etmiş olduğunun kabulü mümkün olmadığından ve tacir olan davalının davacı tarafa vermiş olduğu hizmet nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın 20.maddesi gereğince uygun bir ücret talep edebileceğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/129 Esas, 2018/343 Karar ve 03/04/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.31/03/2022