Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/269 E. 2022/509 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/269 Esas
KARAR NO: 2022/509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2021
NUMARASI: 2019/326 Esas, 2021/734 Karar
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 30/05/2019 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından davalı şirkete satılarak teslim edilen faturalar karşılığı mal / hizmet bedellerinden kaynaklanan alacağın ödenmemesi üzerine 1.241.522,52 USD alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında genel iflas yoluyla takip başlatılarak ödeme emri tebliğ edildiğini, ödeme emrine itiraz edildiğini, arabulucuğa başvurulduğunu ve 25/09/2019 tarihli tutanakla anlaşma sağlanamadığı hususunun belirtildiğini, davalı şirketin itirazlarının haksız olduğunu iddia ederek, itirazlarının kaldırılmasını, depo kararı çıkartılmasını, depo kararına rağmen borcun ödenmemesi durumunda şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; müvekkili şirket hakkında iflas yoluyla adi takip başlatıldığını, arabuluculuk son tutanağında tarafların anlaşmaya varamadıklarını, tarafların üzerinde anlaşamadığı hususun ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptali ile ilgili sebepler olduğuna yer verildiğini, icra takip dosyası ve itirazın iptali istemine yönelik olduğunu, davanın ise iflas yoluyla adi takibe yapılan itirazın kaldırılması ve iflas olduğunu, iflas yoluyla yapılan takibe karşılık arabuluculuğa başvurulmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından alınan bir işle ilgili olarak davacıya sipariş verildiğini, sipariş şartlarının zamanında yerine getirilmediğini ve verilen siparişin iptal edildiğini, fatura konusu malların tam olarak ve zamanında müvekkili şirkete teslim edilmediğini, söz konusu malların siparişin iptal edilmesi üzerine müvekkili şirketten iade alındığını, müvekkilinin fiyat farkı ödemeyi kabul ettiğini, faturaların tek başına borcun kanıtı olamayacağını savunarak, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki davanın, İİK m.154 ve devamı hükümlerinden kaynaklanan iflas yoluyla yapılmış takibe itiraz nedeniyle itirazın kaldırılması ve iflas davası olduğu, 2004 sayılı İİK m.156/f.3 hükmüne göre “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.”, İİK’nun 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesinin yer aldığını, buna göre davalıya ödeme emrinin tebliğ tarihi ile mahkemedeki davanın açıldığı tarih arasında bir senelik hak düşürücü süre içinde itirazın kaldırılması ve iflas davası açılmış olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlık hususlarının araştırılması açısından alınan 19/12/2019 tarihli raporda “davacının defterlerinin HMK m.222 uyarınca sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının inceleme gününde herhangi bir defter ve belge sunmadığı gibi gerek icra dosyasında gerekse iş bu dava dosyasına verilen cevaplarda taraflar arasındaki ticari ilişkinin hesapsal dökümü ile ilgili herhangi bir vesaik sunulmadığını, davacının sunduğu defterler ile dosya kapsamında ki vesaikler ve davalının cevap dilekçesi ve ekleri dikkate alındığında taraflar arasında ki mutabakatsızlık konusunun rapor içeriğinde açıklandığı üzere 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarlarındaki (Toplam 453.828,00 USD) fiyat farkı kaynaklı faturalardan kaynaklandığı, davalının beyanlarında geçen 776.400,00 USD + KDV bedelli iade faturasının davacı hesaplarında 916.152,00 USD olarak kayıtlı olduğunu, söz konusu bu tutarın davacının takip konusu yaptığı alacak içerisinde bulunmadığının kabulünün gerekeceğini, davacı tarafça sunulan hesap ekstresinde 31.07.2018 tarih 1.330.232,00 USD tutarındaki fatura karşısında “iade edildi mallar depoda bekliyor” açıklamasına karşın davalının 2018 yılı büyük alımlar bildirimlerinde söz konusu faturanın davacı taraftan alındığına dair bildirimin yapıldığını, dosya kapsamında ki BA ve BS bildirimlerindeki farkların taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarındaki davacının satış faturalarının davalı tarafça ihtarname ile iade edilmesi ve kabul edilmemesinden kaynaklı olduğunu, davacının takibe konu ettiği faturaların defterlerde kayıtlı olduğunu, bu faturalardan 11.03.2019 tarihli 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD haricindeki faturalar ile ilgili dosya kapsamı ve davalı beyanlarına göre mutabakatsızlık bulunmadığını, mutabakatsızlığın bu faturalar haricinde bulunmadığının dosya kapsamındaki büyük alımlar ve büyük satımlara ilişkin bildirimlerden de anlaşıldığını, davacı tarafça tanzim edilen faturaların e-fatura kapsamında tanzim edildiğini, tanzim edilen faturaların davalı tarafça noter kanalı ile iadelerinin yapıldığını, içeriklerinin kabul edilmediğine dair davacı tarafa bildirimde bulunulduğunu, davalının 12.04.2019 tarihli faturalara 15.04.2019 tarihinde, 25.03.2019 tarihli faturaya 27.03.2019 tarihinde, 11.03.2019 tarihli faturalara 14.03.2019 tarihinde, 28.02.2019 tarihli faturalara 04.03.2019 tarihinde ve 21.12.2018 tarihli faturaya 25.12.2018 tarihinde itiraz etmiş olduğunu, diğer bir ifade ile tüm faturalara TTK kapsamında yasal süreler içerisinde itiraz etmiş olduğunu, davalının rapor içeriğinde de açıklandığı üzere davacı adına keşide ettiği iade fiyat farkı faturaları ile ilgili mail yazışmalarının olduğunu, bu yazışmalarda …@…com mail adresinden fiyat farkı faturaları ile ilgili kabullerin yapılmış olduğunu, davacının davalı adına tanzim ettiği 11.03.2019 tarihli 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarındaki faturaların dosya kapsamındaki mail yazışmaları kapsamında dayanaksız olduğunu, diğer bir ifade ile davalının söz konusu faturaları taraflar arasındaki mail yazışmaları kapsamında davacının kabulünde olduğunun mahkemece de kabul edilmesi durumunda davacının 26.03.2019 takip tarihi itibari ile alacağının (1.241.522,52 USD – 453.828,00 USD)=787.694,52 USD olacağını, aksi kanaatte olunması durumunda ise davacının alacağının takipte olduğu gibi kabulünün gerekeceğini, davacının takip öncesi işlemiş faiz talebinin bulunmadığını, bu itibarla davacının mahkeme tarafından kabul edilecek asıl alacağına talep doğrultusunda takip tarihinden itibaren 3095 SK. m 4/a uyarınca dönemde kamu bankaları tarafından bir yıl vadeli USD mevduat hesabına birer yıllık devreler halinde uygulanan en yüksek faiz oranları üzerinden temerrüt faizi uygulanması gerektiğini, davalının kötü niyet tazminat talebinin mahkemenin takdirinde bulunduğunun bildirildiği, bilirkişi raporunun gerekçeli, açık ve denetime elverişli, uyuşmazlık konularını muhasebesel açıdan tek tek ele alan nitelikte olduğu, mahkemece yapılan yargısal yorumlar dikkate alındığında bilirkişi raporuna itibar etmeye engel ve somutlaştırılmış bir itirazın ise olmadığı, genel hükümlere göre davacının takip tarihi itibariyle takip konusu miktarı talep etmekte haklı olduğu anlaşılmakla 22/04/2021 tarihli duruşmada icra takibine konu 1.241.522,52‬ USD asıl alacak miktarına yönelik itirazın kaldırılmasına ve bu suretle adı geçen takibin kesinleşmiş olduğuna dair karar oluşturulduğu, iflas müdürlükleri tarafından bildirilen miktar dikkate alınarak iflas avansı davacı tarafından mahkemece takdir edilen kesin süre içinde depo edildiği, ayrıca takibin, mahkememiz ara kararı ile kesinleştiğinin açıklanmasına müteakiben ilanların gerçekleştirildiği, İİK m.158 hükmüne göre “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.” hükmünün mevcut olduğu, mahkemece oluşturulan ara karar çerçevesinde iflas talebi ile duruşma gün ve saati ile ilgili gerekli ilanlar yapıldığı, itiraz ve müdahalenin olmadığı, ayrıca bilirkişi tarafından hesaplanan depo emrine esas olan miktarın kanun hükmüne Yargıtay uygulamalarına uygun şekilde TL olarak hesaplandığı, bilirkişi tarafından hesaplanan miktarın, ilgili ilanda belirtilen süreler tamamlandıktan sonra usulüne uygun olarak ve ayrıntılı şekilde davalı vekiline ihtaren tebliğ edildiği, davalı vekili depo kararının ulaştığı tarihten itibaren yedi gün içinde ödeme yapmadığı ve bu miktarın süresi içinde depo edilmediği, davalı vekilinin beyanının da bu yönde olduğu, aksi yönde beyanı bulunmadığı, bu şartlarda davalı hakkında iflas kararı verilmesinin yasal şartlarının oluştuğu, bu arada davacının davasının iflas olmakla birlikte davacının arabuluculuğa başvurduğu, bu suretle arabuluculuk ücretinin doğduğu anlaşılmakla bu arabuluculuk ücretinin oy çokluğuyla davacıdan tahsiline karar verildiği, mahkeme başkanı …’ın farklı bir heyetçe oluşturulan 2019/732E. 2020/648K.sayılı ilamında belirtmiş olduğu karşı oy yazısındaki gerekçede açıklanmış olduğu üzere; yapılan açıklamalar karşısında davacının davasının kabulüne, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …’nin iflasına, davalının yasal dayanaktan yoksun kötüniyet tazminatı talebinin reddine, iflasın 04/11/2021 günü saat: 16:02 itibarıyla açılmasına, iflasın açıldığının İstanbul Nöbetçi İflas Müdürlüğüne derhal bildirilmesine, iflasın açıldığının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, karar örneğinin ve iflas avansının iflas müdürlüğüne gönderilmesine, 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin ileride Bakanlıkça ödenmesi durumunda 6183 sayılı AATUHK hükümleri gereğince davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına dair oy çokluğuyla karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; iflas kararı verildiğini, ancak davanın zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olmadığı halde bu yola başvurulduğu ve gereksiz yere gider yapılmasına sebebiyet verildiği gerekçesiyle oy çokluğu ile arabuluculuk ücretinin müvekkilince ödenmesine karar verildiğini, arabuluculuk ücretinin müvekkilince ödenmesine karar verilmesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu yönüyle karara kısmen itiraz ettiklerini, ticari davalar için zorunlu arabuluculuk başvurusunun İstanbul Arabuluculuk bürosuna yapıldığını, bir arabulucunun atandığını, arabuluculuk bürosu ve arabulucu tarafından kabul edilen başvurunun ücretinin müvekkilinin haklı çıktığı bir davada aleyhine yükletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın İİK 156.maddesi gereğince açılmış olan itirazın kaldırılması ve iflas davası olduğunu, yargılama sürecinde tıpkı bir itirazın iptali ve alacak davası gibi müvekkilinin alacağının genel hükümler çerçevesinde irdelendiğini, TTK 5/a.maddesine göre TTK 4.maddesinde belirtilen tüm ticari davaların davadan önce arabuluculuğa başvurmuş olmasının dava şartı sayıldığını, başvuru tarihinin Nisan 2019 olup, yasanın yürürlük tarihinden hemen sonrası olduğunu, başvuru tarihi itibariyle arabuluculuğa tabi davaların ne olduğunun katalog olarak sınırlı sayıda gösterildiğini, hak düşürücü süre ve yasal işlemin gecikmemesi değerlendirilmeden müvekkilinin haklı çıktığı bir davada aleyhine arabaluculuk giderine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kısmen kaldırılmasını, kısmi itirazlarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; İcra ve İflas Kanunun 156/3.fıkrası gereğince açılmış olan iflas yoluyla başlatılan takibe yapılan itirazın kaldırılması ile iflas istemine ilişkindir. Taraflar arasında; ticari ilişkinin mevcudiyeti, takibin iflas yoluyla başlatılmış olması, iflas kararına ilişkin olarak herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında gerçekleştirilen 18A-13.bendi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan ve yargılama giderlerinden olan arabuluculuk ücretinin davacı tarafın sorumlu tutulmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 26/03/2019 tarihinde faturalardan ve cari hesaptan kaynaklı 1.241.522,52 USD alacağın takip tarihi itibariyle 7.032.480,17 TL karşılığının tahsili amacıyla iflas yoluyla takip başlatıldığı, davalı borçlu şirketin takibe karşı yasal sürede itiraz ettiği, davacı şirketin ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu itirazın kaldırılması ve iflas istemli davayı açtığı, mahkemece taraf delillerinin dosyaya ibrazı aşamasından sonra dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, 19/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davacının defterlerinin HMK 222 uyarınca sahibi lehine delil niteliğinde bulunduğu, davalının inceleme gününde herhangi bir defter ve belge sunmadığı gibi gerek icra dosyasında gerekse iş bu dava dosyasına verilen cevaplarda taraflar arasında ki ticari ilişkinin hesapsal dökümü ile ilgili herhangi bir vesaik sunulmadığı, davacının sunduğu defterler ile dosya kapsamında ki vesaikler ve davalının cevap dilekçesi ve ekleri dikkate alındığında taraflar arasında ki mutabakatsızlık konusunun rapor içeriğinde açıklandığı üzere 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarlarında ki (Toplam 453.828,00 USD) fiyat farkı kaynaklı faturalardan kaynaklandığı, davalının beyanlarında geçen 776.400,00 USD * KDV tutarı da ki iade faturasının davacı hesaplarında 916.152,00 USD olarak kayıtlı olduğu, bu itibarla söz konusu tutarın davacının takip konusu yaptığı alacak içerisinde bulunmadığının kabulünün gerekeceği, davacı tarafça sunulan hesap ekstresinde 31.07.2018 tarih 1.330.232,00 USD tutarında ki fatura karşısında “İADE EDİLDİ MALLAR DEPODA BEKLİYOR” açıklamasına karşın davalının 2018 yılı büyük alımlar bildirimlerinde söz konusu faturanın davacı taraftan alındığına dair bildirimin yapılmış olduğu, dosya kapsamında ki Ba ve Bs bildirimlerinde ki farkların taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarında ki davacının satış faturalarının davalı tarafça ihtarname ile iade edilmesi ve kabul edilmemesinden kaynaklı olduğu, davacının takibe konu ettiği faturaların defterlerde kayıtlı olduğu, iş bu faturalardan 11.03.2019 tarihli 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD haricinde ki faturalar ile ilgili dosya kapsamı ve davalı beyanlarına göre mutabakatsızlık bulunmadığı, mutabakatsızlığın iş bu faturalar haricinde bulunmadığının dosya kapsamında ki büyük alımlar ve büyük satımlara ilişkin bildirimlerden de anlaşıldığı, davacı tarafça tanzim edilen faturaların e-fatura kapsamında tanzim edildiği, tanzim edilen faturaların davalı tarafça noter kanalı ile iadelerinin yapıldığı ve içeriklerinin kabul edilmediğine dair davacı tarafa bildirimde bulunulduğu, davalının 12.04.2019 tarihli faturalara 15.04.2019 tarihinde, 25.03.2019 tarihli faturaya 27.03.2019 tarihinde, 11.03.2019 tarihli faturalara 14.03.2019 tarihinde, 28.02.2019 tarihli faturalara 04.03.2019 tarihinde ve 21.12.2018 tarihli faturaya 25.12.2018 tarihinde itiraz etmiş olduğu, diğer bir ifade ile tüm faturalara TTK kapsamında yasal süreler içerisinde itiraz etmiş olduğu, davalının rapor içeriğinde de açıklandığı üzere davacı adına keşide ettiği iade fiyat farkı faturaları ile ilgili mail yazışmalarının olduğu, iş bu yazışmalarda …©…com mail adresinden fiyat farkı faturaları ile ilgili kabullerin yapılmış olduğu, davacının davalı adına tanzim ettiği 11.03.2019 tarihli 169.920,00 USD ve 283.908,00 USD tutarında ki faturaların dosya kapsamında ki mail yazışmaları kapsamında dayanaksız olduğu, diğer bir ifade ile davalının söz konusu faturaları taraflar arasında ki mail yazışmaları kapsamında davacının kabulü halinde davacının 26.03.2019 takip tarihi itibari ile alacağının (1.241.522,52 USD – 453.828,00 USD) 787.694,52 USD olacağı, aksi kanaatte ise davacı alacağının takipte olduğu gibi kabulünün gerekeceğinin belirtildiği, mahkemece ek rapor alındığı, 13/09/2021 tarihli bilirkişi raporu ile ise duruşma tarihi itibariyle depo emrine esas toplam borcun 12.033.149,00 TL olduğunun tespit edildiği, mahkemece davalı vekiline depo emrine esas ara kararın 29/09/2021 tarihinde e-tebligat yoluyla tebliğ edildiği, depo emrinin tebliğ tarihinden önce davalı borçlu şirketin bilirkişi raporları neticesinde icra takibine yapmış olduğu itirazının kaldırılmasına, takiben kesinleşmiş olduğunun tespitine ve yasa gereğince ilan yapılmasına karar verildiği, gerekli ilanların yaptırıldığı, davacı şirket tarafından dava tarihinden önce 30/04/2019 tarihinde İstanbul Arabuluculuk Bürosuna başvuruda bulunulduğu, 21/05/2019 tarihli son tutanağın düzenlendiği, son tutanakta ticari satımdan kaynaklanan alacağın İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takibine yapılan itirazın iptali ile ilgili ticari uyuşmazlık müzekkeresi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu gereğince yürütülen arabuluculuk süreci olduğunun belirtilerek anlaşmazlıkla sona erdiğinin ifade edildiği, arabuluculuk son tutanağında herhangi bir yargılama giderine dair bilgiye yer verilmediği anlaşılmıştır. 07.06.2012 tarihinde kabul edilerek, 22.06.2012 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan, 6325 sayılı “ Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu “ nun amaç ve kapsamının da değerlendirilmesi isabetli olacaktır. 6325 sayılı Kanunun birinci bölümünde, amaç, kapsam ve tanımlara yer verilmiştir.”1”.maddenin üst başlığı “ Amaç ve kapsam” dır. (1)fıkrada “ Bu Kanunun amacı, hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yoluyla çözümlenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemektir. (2)Bu kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş ve işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır…” düzenlenmiştir. 19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren, 7155 sayılı Yasa’nın 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir. TTK’nın 5/A maddesi; “(1)Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne yer verilmiştir. İflas davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı aşikardır. Çünkü itirazın kaldırılması ve iflas davası niteliği itibariyle alacak ve tazminat talebine ilişkin değildir. 6325 sayılı yasanın beşinci bölümünde ise “ Dava Şartı Olarak Arabuluculuk “ başlığı ile 18/A maddesinde, “1”. fıkrada ifade edildiği üzere, ilgili kanunlarda arabuluculuğa başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise sürecinde hangi hükümlerin uygulanacağı 20 fıkra şeklinde ifade edilmiştir. 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin 13. fıkrasında “ Arabulucuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sununda tarafların anlaşamamaları halinde, iki saatlik ücret tutarı Tarifenin Birinci Kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları halinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde uyuşmazlığın konusu dikkate alınarak Tarifenin Birinci Kısmına göre karşılanır. Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabulucuk ücreti, yargılama giderlerinden sayılır.”, 14. fıkrada “ Bu madde uyarınca arabulucuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması halinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır “ düzenlemesine yer verilmiştir. 2 Haziran 2018 tarihli Resmî Gazetenin 30439 sayısında yayınlanan, “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği “ nin ikinci bölümünde “ Dava Şartı Arabulucuk “ 22 vd maddelerde düzenlenmiştir. 26. maddesinde “ Dava şartı arabuluculuk ücreti ve giderler” e yer verilmiştir. 26/2. fıkrasında, arabulucuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşamamaları halinde iki saatlik ücret tutarının tarifenin birinci kısmına Bakanlık bütçesinden ödeneceği, iki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamaları halinde ise iki saati aşan kısmına ilişkin ücretin aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde, tarifenin birinci kısmına göre karşılanacağı, Bakanlık bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabulucuk ücretinin, yargılama giderlerinden sayıldığı, dava açılması halinde mahkeme tarafından dava öncesi ödenen arabulucuk ücretlerine ilişkin makbuzun dosyaya ekleneceği, yargılama giderleri olarak hükmolunan tutarın 6183 sayılı kanuna göre tahsil edileceği, 4. fıkrada, bu madde uyarınca adliye arabulucuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderlerin arabulucuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması halinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Bakanlık tarafından karşılanacağı, dava açılması halinde mahkeme tarafından yapılan zorunlu giderlere ilişkin makbuzun dosyaya ekleneceği, yargılama giderleri olarak hükmedilen tutarın 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edileceği belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 7.kısmında yargılama giderleri ve adli yardım düzenlenmiştir. 1. bölümün üst başlığı ise yargılama giderleridir. HMK 332/1.fıkrada yargılama giderlerine mahkemece resen hükmolunacağı, HMK 326.maddenin 1.fıkrasında kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Aynı yasanın 327.maddesinin başlığı ise ” Dürüstlük kuralına aykırılık sebebiyle yargılama giderlerinden sorumluluk ” dır. 327/1.fıkrasında; gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan tarafın davada lehine karar verilmiş olsa bile karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebileceği belirtilmiştir. Somut davada, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı üzere, davacı tarafça dava tarihinden önce 6102 sayılı TTK’nın 5/A.maddesi gereğince İİK 156.maddesi kapsamında açılan itirazın kaldırılması ve iflas istemli davada dava şartı olarak arabuluculuk şartının olmayacağı hususu dikkate alınmaksızın arabuluculuğa başvurulmuştur. Her ne kadar davacı vekili tarafından yasanın yürürlük tarihinden kısa süre sonra böyle bir başvuruda bulunulduğunu, bu sebeple arabuluculuk yargılama giderinden sorumlu tutulamayacaklarını iddia etmiş ise de yukarıda yer verildiği üzere, TTK 5/A maddesinin lafzından iflas davalarının zorunlu dava şartı arabulucuğa tabi olduğuna ilişkin bir düzenlemeyi kapsamadığı açıktır. Diğer taraftan yine belirtildiği üzere HMK 327/1.fıkrasındaki düzenlemenin aksine olarak davalı tarafça arabuluculuk yargılama giderinin yapılmasına dair sebebiyet verilmemiştir. Bu nedenle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 18/A.maddesinin 13.fıkrası gereğince arabuluculuk yargılama giderinden lehine karar verilen davacı tarafın sorumlu tutulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle davacı tarafın istinaf konusu yapmış olduğu hususlar ile HMK 355.maddesi de dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde, davacının dava tarihinden önce arabuluculukla ilgili yapmış olduğu başvurusundan kaynaklanan yargılama giderinin arabuluculuk dava şartına tabi olmayan dava için gerçekleştirilmiş olması nedeniyle HMK 327.madde kapsamında davanın kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen davacı taraftan tahsiline ilişkin hükümde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/326 Esas, 2021/734 Karar ve 04/11/2021 tarihli kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1b.1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak karşılanan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İİK’nın 164. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/04/2022