Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/25 E. 2022/312 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/25 Esas
KARAR NO: 2022/312
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2021
NUMARASI: 2018/1184 Esas, 2021/397 Karar
DAVANIN KONUSU: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 21.06.2000 tarihinde kurulduğunu, İnşaattan mimariye, statik dizayndan pazarlamaya kadar çok birimli bir yapıya sahip olan davalı …’nın ardında 45 yıllık bir bilgi birikimi, deneyim ve binlerce ev sahibi aileler bulunduğunu, …’nın bugüne kadar Kemerburgaz, … ve …’da 200 bin metrekareden fazla konut ve işyeri ile birçok projeye imza attığını, gerek ülke ekonomisindeki dalgalanmalar, gerekse dünya genelinde yaşanan likidite sıkıntısının borçlu şirketleri olumsuz etkilediğini, özellikle döviz kurlarındaki son bir yıldaki %50 yakın yükselişin mali durumunu sarstığını, bankalardaki yüksek faiz ve finansal istikrarsızlık sebebiyle kredi kaynaklarının kısıtlandığını, satışların düştüğünü, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonucu makro ekonomininde dar boğaza girdiğini, davalı şirket ortaklarından birinin de … Anonim Şirketi olduğunu, … Şirketi yetkilisinin aynı zamanda … Anonim Şirketi ortaklarından olup … gibi bir firmanın eski sahibi olduğunu, davalı şirketle kuruluşundan itibaren ticaret yaptıklarını, borçlu şirketin ekonomik daralmasından kaynaklanan darboğaz neticesinde bir konkordato projesi çerçevesinde faaliyetlerini değişen şartlara göre uyarlayarak ve yeni koşullara uyum sağlayarak daha sağlıklı bir şekilde faaliyetlerine devam etmesinin; borçlu şirketten yüksek miktarlarda alacaklı olan davacı şirketler açısından da olumlu sonuç doğuracağını, İİK 286. maddesinde belirtilen belgelerin eksiksiz olarak hazırlanıp sunulması için hakkında konkordato talep edilen borçlu şirkete makul bir süre verilmesi ve belgeler eksiksiz olarak sunulduktan sonra geçici/kesin mühlet kararı verilerek konkordatonun tasdikini talep ve dava etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, inşaat işi ile iştigal eden borçlu şirketin konkordato projesinde işletmenin faaliyetine devam edebilmesi için gösterilen kaynakların; borçlu şirket ile taşınmaz alımına ilişkin sözleşme akdeden tüketicilerden, sözleşmede kararlaştırılan bedel haricinde tahsil edilecek ek bedellerden ibaret olduğu, Komiser heyetince sunulan nihai raporda nisabın oluştuğu ve projenin uygulanma ihtimalinin bulunduğu belirtilmiş ise de; 08/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere borçlu şirket tarafından sunulan revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin çok zayıf olduğu, taşınmaz satımına ilişkin sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerini yerine getiren alacaklılardan, uygulanma ihtimali düşük olan projenin gerçekleştirilmesi amacıyla ilave bedel tahsil edilmesi halinde alacaklıların mevcut durumdan daha fazla zarar görecekleri, bununla birlikte tüketicilerden ilave bedel tahsilinden beklenen konkordato kaynağının projede ifade edilen tutarlarda sağlanmasının da mümkün olmadığı, borçlu şirketin projesinde sermaye arttırımı, kredi temini gibi gerçekçi mali kaynaklara da yer verilmediği, netice itibari ile teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığı ve borçlu şirketin konkordatoyu başarıya ulaştırma şansının bulunmadığı, davalı şirketin borca batık olduğu gerekçesi ile konkordatonun tasdiki talebinin REDDİNE, hakkında konkordato talep edilen … Anonim Şirketi (ticaret sicil no:…) yararına verilen geçici mühletin, kesin mühletin ve tüm tedbirlerin 03/06/2021 günü saat 14:10 itibariyle tümden kaldırılarak Hakkında konkordato talep edilen Şirketin İFLASINA, iflasın 03/06/2021 günü saat 14:10 itibariyle açılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar Basın ilan kurumunda 14.06.2021 de Ticaret Sicil Gazetesinde ise 16.06.2021 tarihinde ilan edilmiştir. Gerekçeli kararın davalı vekiline 02.10.2021 tarihinde, davacılar vekiline 02.10.2021 tarihinde, alacaklılar … ve … vekiline 20.10.2021 tarihinde, alacaklılar … ve … vekiline 20.10.2021 tarihinde, alacaklı … vekiline 19.10.2021 tarihinde, alacaklı … vekiline 19.10.2021 tarihinde, alacaklılar … ve … vekiline 21.10.2021 tarihinde, alacaklılar … ve … vekiline 19.10.2021 tarihinde, alacaklılar … ve … vekiline 19.10.2021 tarihinde, alacaklı … vekiline 20.10.2021 tarihinde, alacaklılar …, …, … vekiline 19.10.2021 tarihinde, alacaklı … vekiline 20.10.2021 tarihinde tebliğ edilmiş, karar 01.10.2021 tarihinde davacı alacaklılar vekili, 28.9.2021 tarihinde davalı borçlu vekili, 02.11.2021 tarihinde Alacaklılar … ve … vekili, 02.11.2021 tarihinde alacaklılar … ve … vekili, 01.11.2021 tarihinde … vekili, 01.11.2021 tarihinde … vekili, 01.11.2021 tarihinde alacaklı … ve … vekili (24.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.), 01.11.2021 tarihinde alacaklı … vekili (24.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır. Alacaklı … vekiline gerekçeli kararın tebliğine ilişkin fiziki evrak bulunamadığı gibi uyupta da kaydına rastlanmamıştır.) 27.10.2021 tarihinde alacaklılar … ve … vekili (30.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.), 25.10.2021 tarihinde alacaklı … ve … vekili( 30.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.), 03.08.2021 tarihinde … vekili (05.07.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.), 09.08.2021 tarihinde alacaklılar …, …, … vekili( 25.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.), 09.07.2021 tarihinde alacaklı … vekili (25.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi vardır.) tarihinde istinaf edilmiştir. Gerekçeli kararın alacaklılar … vekiline 20.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, alacaklı vekilinin 02.07.2021 tarihli süre tutum dilekçesi ibraz ettiği, gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığı, kararın …-… vekiline tebliğ edildiğine ilişkin tebligat parçası bulunamadığı 30.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi ibraz ettiği, gerekçeli istinaf dilekçesi sunulmadığı, …-… vekiline 20.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği davacı vekilinin 30.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi ibraz ettiği. … vekilinin 30.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesi ibraz ettiği gerekçeli kararın tebliğ edildiğine ilişkin tebligat parçası bulunamadığı, alacaklı vekilinin istinaf harcını yatırmadığı anlaşılmıştır.Gerekçeli kararın bir kısım alacaklı vekillerine tebliğ edilmediği anlaşılmaktadır. Konkordato talep eden alacaklılar vekili istinaf dilekçesinde; borçlu şirket hakkında, 21/01/2021 tarihinde alacaklılar toplantısı yapıldığını, İ.İ.K’ nun 302. maddesinde belirtilen yasal çoğunluğun sağlandığını, 15/02/2021 tarihli konkordatonun tasdik şartlarına dair komiser heyeti kesin mühlet nihai raporunda tasdik için gerekli bütün şartların oluştuğunun belirtildiğini, mahkemece ayrıca dosyanın bilirkişiye verildiğini, 08/04/2021 tarihli bilirkişi raporunun bazı hususlarda yanlış ve eksik bilgiler, tespit niteliği taşımayan hatalı yorumlar içerdiğini, hüküm kurmaya elverişli bulunmadığını, mahkemece bilirkişi raporunun tebliğ edilmediği gibi duruşmada da bu konuda her hangi bir süre verilmediğini, bilirkişi raporuna itiraz etme fırsatı olmadığını, 6100 sayılı HMK’nın 27., Anayasa’nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen ”adil yargılanma hakkı” nın en önemli unsuru olan ”hukuki dinlenme hakkı”nın ihlal edildiğini, bilirkişi raporunun Nihai Komiser Heyeti Raporu ile çeliştiğini, çelişkilerin giderilmesi yoluna gidilmediğini, bilirkişilerden ek rapor veya yeni bir heyetten yeni bir rapor alınmadan esas hakkında hüküm tesis edildiğini, bilirkişi raporunda, borçlunun teklifinin konkordato düzenlenmesinin hangi hükümlerine aykırı olduğunun açıkça belirtilmediğini, borçlu şirketin teklifinde yer alan ”ilave katkı payı” seçeneğinin sadece kabul eden alacaklılar (daire satın alan tüketiciler) yönünden geçerli olacağını, bilirkişilerin bu durumu yanlış değerlendirdiklerini, davalının, alınacak katkı payı ile tamamlanmayan dairelerin tamamlanıp üzerinde bulunan ipotek borçlarının da ödenerek dairelerin sahiplerine teslim edileceği, bu teklifi kabul etmeyen (daire satın alan) alacaklıların ise, ödedikleri daire bedellerini 1 yıl ödemesiz, 2 yıl ödemeli toplam 3 yıl içinde geri alacakları konusunda öngörüde bulunduğunu, bu durumun alacaklılar lehine olduğunu, mahkemenin bilirkişi heyeti raporuna göre karar verdiğini, gerekçesinin yeterli olmadığını, müvekkili alacaklı şirketlerin, borçlu şirketten hem cari piyasa alacağı hem de taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle alacağı bulunduğunu, müvekkili şirketlerin dairlerini teslim alamadığı gibi ödenen bedelleri de geri alamadığını, borçlu şirketin borçlarını ödemede ve edimlerini ifada güçlük çektiğini öğrenilmesi üzerine borçlu şirket yönünden muhtemel bir iflasın önüne geçmek ve alacaklarını tahsil, dairelerini ise teslim amacıyla huzurdaki konkordato davasına başvurulduğunu, borçlu şirketin iflas etmesi durumunda özellikle cari piyasa alacaklıları ile tüketicilerin hiç bir şey alamayacağını, sadece teminatlı alacaklıların (bankalar), teminatlarını (rehin/ipotek) satarak paraya çevirerek alacaklarını elde edebileceğini belirterek iflas kararının tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmasına, tasdik şartlarını taşıyan borçlu şirketin konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı borçlu şirket vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili şirketin mahkemece verilen tedbir kararları doğrultusunda ve komiser heyeti nezaretinde faaliyetlerine devam ettiğini, 15/02/2021 tarihli Konkordatonun Tasdik Şartlarına Dair Kesin Mühlet Nihai Raporu’nda tasdik şartlarının oluştuğunun tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece müvekkili şirketin iflasına karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, 08/04/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunun mahkemece bir bütün olarak değerlendirilmediğini, sadece olumsuz kısımların dikkate alındığını, bilirkişi heyetinin teklifi yanlış anlayıp yanlış yorumladığını, teklife göre; katkı payı alınacak olanların sadece ve sadece teklifi kabul eden tüketici (taşınmaz satış sözleşmesi imzalanan daire sahipleri) konumundaki alacaklılar olduğunu, teklifi kabul eden alacaklılara da iki seçenek sunulduğunu, isteyenin katkı payı ödeyerek dairesini takyidatlardan ari bir şekilde, isteyenin ödediği bedeli iade alabileceğinin öngörüldüğünü, müvekkili şirketin mülkiyetinde bulunan mal varlıklarının yaklaşık %98’inin bankalara ipotekli/rehinli olduğunu, satışları durumunda ancak ve ancak teminatlı borçların karşılanabileceğini, diğer alacaklılara ise (özellikle de tüketicilere) hiç bir şey kalmayacağını, iflas kararının rehinle teminat altına alınmamış alacaklıların aleyhine olduğunu, komiser heyeti nihai tasdik raporu ile bilirkişi heyeti raporu arasında çelişki olduğunu, çelişkinin giderilmediğini, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli bulunmadığını, yapılan teklifin tüketicilerin menfaatine olduğunu, bilirkişi raporunun tebliğ edilmediğini, hukuki dinlenilme ve savunma yapma haklarının ihlal edildiğini, tasdik kararı verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen karar verildiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Alacaklılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; müvekkillerinin hakkında iflas kararı verilen … A.Ş.’den gayrimenkul satın alan tüketiciler olduklarını, 21.01.2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında nisabın sağlandığını, tasdik şartlarının oluştuğunu, bu durumun komiser heyet raporlarında belirtildiğini, mahkemece re’sen ayrıca bilirkişi raporu alındığını, raporun müvekkillerine tebliğ edilmediğini, raporun nihai komiser heyeti raporu ile çeliştiğini, çelişkinin giderilmediğini, müvekkillerinin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, haksız iflas kararının ancak, tüketicilere satıldığını bildikleri halde aynı taşınmazlar üzerine rehin koyarak borçluya kredi veren ve zararın artmasına sebep olan bankaların lehine olduğunu, alacağı teminat altına alınmamış olan müvekkilleri gibi diğer tüm tüketicilerin mağdur olduğunu belirterek iflas kararının kaldırılmasına, konkordato projesinin müvekkilleri gibi tüm tüketicilerin ve alacaklıların mağduriyetini önleyecek şekilde revize edilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; hakkında konkordato talep edilen şirketin borca batıklık durumu yerel mahkemece yeterli şekilde gerekçelendirilmediği gibi söz konusu dosyada alınmış olan bilirkişi raporları nın tüm taraflara tebliğ edilmeden ve bilirkişi raporu ile nihai Komiser heyeti raporu ile çelişkili hususlar giderilmeden esas hakkında hüküm kurulduğunu, borca batıklık kesin olarak tespit edilmeden şirket hakkında iflas kararı verildiğini, müvekkilleri tarafından borçlu şirket aleyhinde başlatılan icra dosyalarından kapak hesabı hazırlatılarak alacaklılar masasına alacağın kaydedildiğini, ancak mahkemece bilirkişi marifetiyle hazırlatılan raporda, hukuka ve usule uygun olarak alacaklarının düşük gösterildiğini, kalan kısmın ise çekişmeli alacaklar bölümünde bile tamamen hesaplanmadığını, yeterli inceleme yapılmadan bilirkişilerce hazırlanan raporun hükme esas alındığını, iyileştirme projelerinin inandırıcı olmadığı, uygulanabilir olmadığının açıkça görüldüğünü belirterek haksız iflas kararının kaldırılması ile davacıların iflas erteleme taleplerinin reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili alacağının 05.09.2019 tarihinde … sıra numarası ile kaydedildiğini, müvekkilinin alacağını ispata yarar sözleşme ve ödeme dekontlarını sunduğunu, tüm ödemelerin banka üzerinden yapıldığını, buna rağmen komiser heyeti tarafından alacağın bulunmadığı yönünde kanaat bildirildiğini, müvekkilinin konkordato talep eden şirketin ortakları ile hiç bir akrabalığı ve iş ilişkisinin bulunmadığını, bilirkişi raporunda sözü edilen … Ltd Şti.’de müvekkillerinin 0,25 gibi yok denecek kadar az hisssinin bulunduğunu, kaldı ki ortağı bulunduğu … şirketinin tüzel kişiliği haiz bir şirket olduğunu, tüzel kişinin de konkordato talep eden ile akrabalığından söz edilmesinin mümkün olmadığını, … projesi kapsamındaki taşınmaz için davalı şirkete 2.750.000TL ödeme yapıldığını, …’nın üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, ilk derece mahkemesinin taleplerini dikkate almadığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak 2.750.000 TL’lik alacaklarının varlığını ve nisaba dahil edilmesinin sağlanmasını talep ve istinaf etmiştir. Alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde; konkordato tasdik talebinin reddine ilişkin kararın yerinde olduğunu, iflas kararının dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun bulunmadığını, sürecin hukuka ve konkordato müessesesinin ruhuna aykırı şekilde yürütüldüğünü, araç olarak kullanılması gereken mühlet kurumunun yalnızca borçlu lehine ve alacaklılar arasında eşitsizliğe mahal verecek şekilde uygulandığını, Konkordato projesi kapsamında hakkında konkordato talep edilen borçlunun malvarlığını gösteren belge ve bilgilerin hatalı ve hileli bir şekilde projede yer aldığını, ayrıca borçlu şirketin konkordato revize projesine göre taşınmazlar üzerinde hak sahibi olan alacaklıların belirli bir katkı payı ödemesini istediğini, davalının alacaklılarına ödeme yapmak yerine alacaklılarını borçlandırarak katkı payı adı altında yüksek meblağlı bedeller talep ettiğini, ilan edilmiş olan alacaklılar toplantısının iptal edildiğini, yerine ise Ocak ayı içerisinde toplantı yapıldığını, bu toplantıya ilişkin alacaklılara herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını, onaya sunulan konkordato projesinin revizesi için davacıya süre verilmesi gerekirken 3 yılı aşkın süre mühlet kararı verilen davalının konkordatonun nimetlerinden faydalandığını, alacaklılardan mal kaçırma kastı içerisinde hareket eden borçlu hakkında iflas kararı verilmesi ile alacaklıların telafisi imkansız zararlara uğratıldığını, borca batıklığın yeterli şekilde tespit edilmediğini, komiser raporu ile bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmediğini, konkordato talep eden davacıların borçlu ile muvazaalı olarak beraber hareket ettiklerini, derdest bulunan 2018/729 Esas sayılı dosyada hakkında konkordato talep edilen şirket hakkında 32.000 TL gibi bir miktar için iflas talep edildiğini, ticarete hile karıştırmış olan borçlu şirketin bu kadar küçük bir meblağ karşısında iflasla karşı karşıya geldiği halde ticaretini devam ettirmek adına ödeme yapmamış olmasının akla ve mantığa uymadığını, müvekkili alacağının halen ödenmediğini belirterek davacıların hukuka ve usule aykırı istinaf başvuru taleplerinin reddine, yerel mahkemece verilen iflas kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklılar …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde; 08.04.2021 tarihli bilirkişi raporunda, borçlu şirketin teklifinin kaynaklarıyla orantılı olduğu, borçlu şirketin teklifinin kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını aşan bir çoğunluk tarafından kabul edildiği hususlarının açıkça belirtildiğini, ancak ilk derece mahkemesi tarafından bu hususlar hiçbir surette nazara alınmadığını, bilirkişi heyeti tarafından olumsuz görüş bildirilen konkordato projesi çerçevesinde müvekkili ve diğer alacaklıların alacaklarını kısmen de olsa tahsil etmek imkanları mevcutken, şirketin iflasına karar verilmesiyle bu imkanın ortadan kalktığını, müvekkilinin ve diğer alacaklıların yeterince mağdur olduklarını, ilk derece mahkemesi tarafından hatalı değerlendirme yapıldığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılması ile ile konkordatonun tasdikine ve icranın tehirine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde; davalı hakkında verilen iflas kararının müvekkilleri ve gayrimenkul satın almış diğer tüm tüketicilerin mağduriyetine neden olacağını, iflas kararı yerine, proje de tüm tarafların haklarını koruyucu revizeler yapılarak, konkordato projesinin onaylanması gerektiğini, 21/01/2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında projenin onayı konusunda yeterli nisabın sağlandığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmediğini, nihai komiser heyeti raporu ile bilirkişi raporu asındaki çelişkinin giderilmediğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Alacaklı … ve … vekili istinaf dilekçesinde; iflas kararının müvekkili ve diğer tüketicilerin mağduriyetine neden olacağını, borçlu şirketin kendisinden daire satın alan tüketicilerden katkı payı talep etmesi nedeni ile oylamada projeye ret oyu kullandıklarını, onaya sunulan projenin revize edilmesi ile daire satın alanların mağduriyetini giderecek bir proje için davacıya süre verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde; iflasa karar verilmesinin gerek müvekkili gerekse diğer tüketicileri çok büyük zarara uğratacağını, iflas kararının sonucundan müvekkilinin doğrudan etkileneceğini ve telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkacağını, konkordatonun tasdikine karar verilmesinin müvekkilinin menfaatine olacağını, Komiser heyetinin konkordato projesinin uygulanabileceği yönünde olumlu raporuna rağmen aksi yönde karar verildiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak, konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklılar …, …, … vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirketin usule ve sürelere uygun olarak ödeme projesi sunduğunu, gerek konkordato heyeti gerekse de bilirkişilerce borçlunun hazırlamış olduğu ödeme planı ile alacaklarının alacağına kavuşacağı yönünde kanaat bildirildiğini, yerel mahkeme usul ve yasaya aykırı olarak hakkında konkordato talebinin reddi ile iflas kararı verildiğini, iflas neticesinde alacakların dahada mağdur edileceğini, dosya kapsamında borçlu tarafından sunulan projeler ile alacaklıların alacağının birçoğuna kavuşma ihtimali bulunmakta iken iflas kararı ile alacaklarına kavuşma ihtimallerinin yerel mahkeme kararı ile ortadan kaldırıldığını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak, konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde; iflas kararının konkordato komiserliğinin makul proje amacına ayrıca tüketici olan müvekkilin ciddi hak kaybına neden olacağını belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak, konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Süre tutum dilekçelerinde gerekçeli kararın tebliğinden sonra gerekçeli istinaf dilekçesinin ibraz edileceği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK 285 vd maddelerinde düzenlenen konkordato talebine ilişkindir. 2004 sayılı İİK‘nun 285. maddesinde, yetkili ve görevli mahkeme düzenlenmiş, yasada, İflasa tabi olan borçlu için İİK‘nun 154. maddesine atıf yapılarak ilgili maddenin birinci veya üçüncü fıkrasında yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesinin, iflasa tabi olmayan borçlu için ise yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu vurgulanmıştır. Somut yargılamada, davanın, dava tarihi itibariyle yetkili ve görevli asliye ticaret mahkemesinde açıldığı, yargılamanın yetkili mahkemece gerçekleştirildiği sabittir. Diğer yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74. maddesinde belirtilen şekilde vekaletnamede konkordatoya ait özel yetkinin mevcut olduğu da anlaşılmıştır. Dosya kapsamından, davalı şirket hakkında 28/01/2019 tarihli tensip tutanağı ile İİK 287 maddesi gereğince 3 aylık geçici mühlet kararı, 18/04/2019 tarihli duruşma da geçici mühletin 18/04/2019 tarihinden itibaren 2 ay uzatılmasına, 17/06/2019 tarihli duruşmada 17/06/2019 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, bu süreye Covid-19 sebebi ile duran 86 günlük sürenin eklenmesi ile kesin mühletin sona ereceği tarihin 11/09/2020 tarihi olarak belirlendiği, 09/09/2020 tarihli ara karar ile 11/09/2020 tarihinden itibaren kesin mühletin 4 ay uzatılmasına, daha sonra kesin mühletin 11/01/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 2 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği, kesin mühletin tasdik yargılaması kapsamında İİK 304. maddesi kapsamında 11/03/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 3 ay süre ile daha uzatıldığı, 03/06/2021 tarihli tasdik yargılamasında da konkordato talebinin reddi ile iflas kararı verildiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, konkordato tasdik şartlarının oluşup oluşmadığı, iflas kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Öncelikle, alacaklıların konkordato talebinin reddi ile iflas kararına karşı istinaf kanun yoluna müracaat haklarının bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmiştir. Tasdik yargılaması için düzenleme kanun yolları başlıklı 308/a maddesinde; “Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.” Kesin mühletle ilgili düzenleme olan İİK’nun 293. Maddesinde: “Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz. Kesin mühlet talebinin değerlendirilmesi sonucunda, hakkında iflâs kararı verilmeyen borçlunun konkordato talebinin reddine karar verilirse, borçlu veya varsa konkordato talep eden alacaklı bu kararın tebliğinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesinin kararı kesindir. Bölge adliye mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak mühlet kararı verildiği hâllerde dosya, komiserin görevlendirilmesi de dahil olmak üzere müteakip işlemlerin yürütülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilir. Mahkemenin veya bölge adliye mahkemesinin konkordato talebinin reddiyle birlikte borçlunun iflâsına da karar verdiği hâllerde 164 üncü madde hükmü uygulanır.” hükmü, İİK’nun 164. Maddesinde ise; Ticaret mahkemesince verilen nihaî kararlar, 160 ıncı maddenin son fıkrasına göre alınan masraftan karşılanmak suretiyle mahkemece re’sen taraflara tebliğ olunur. Bu kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı da tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır. İflâs kararına karşı kanun yoluna başvurulması, iflâsın ilânına ve masanın teşkiline mâni değildir. Yalnız ikinci alacaklılar toplantısı, iflâs kararı kesinleşmedikçe yapılamaz. Bölge adliye mahkemesince iflâs kararı kaldırılırsa, borçlunun malları üzerindeki tedbirler devam eder. Şu kadar ki, ticaret mahkemesi davanın seyrine göre bu tedbirleri değiştirmeye veya kaldırmaya yetkilidir.” hükmü düzenlenmiştir. Konkordatonun reddi karar yönünden alacaklıların istinaf hakkı bulunmasa da, iflas yönünden menfaatleri bulunduğundan iflas kararına karşı kanun yoluna müracaat edebilecekleri izahtan varestedir. Yasa koyucu İİK’nun 293. Maddesinde olduğu gibi İİK’nun 308/a maddesinde İİK’nun 164. Maddesine atıfta bulunmamıştır. Tasdik yargılaması sırasında verilen iflas kararı yönünden de İİK’nun 308/a maddesinde belirtilen ilan tarihinden itibaren alacaklıların kanun yoluna gidebilmeleri yönündeki değerlendirme konkordato davasının özelliğine ve usul ekonomisine uygun düşecektir. Bu sebeple alacaklılar yönünden yasa yoluna süresinde müracaat edilip edilmediği hususu ilan tarihine göre belirlenmiştir. Bu durumda davacılar vekili, davalı borçlu vekili 24.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesine göre, alacaklılar … ve … vekili, alacaklı … vekili 25.06.2021 tarihli süre tutum dilekçesine göre, alacaklı … vekili ile alacaklılar …, …, … vekilinin yasal süresi içerisinde kararı istinaf ettikleri anlaşılmıştır. İİK. 302. maddesi uyarınca alacaklılar toplantısı yapılmış, Konkordato Komiser Heyeti nihai raporunu ibraz etmiştir. Komiser Heyeti 15/02/2021 tarihli nihai gerekçeli raporda; borçlu şirketin 30.09.2020 tarihli rayiç değer bilançosundaki özkaynakları (-) 28.972.669,50 TL olup şirketin rayiç değerler üzerinden borca batık olduğu, borçlunun konkordato teklifinin vade ve iskonto konkordatosu niteliğinde olduğu, iflas halinde imtiyazsız alacaklıların alacaklarını %5 oranında tahsil edebilecekleri, konkordato projesinde ise alacakların %70 ile %100 ü arasında ödeneceğinin taahhüt edildiği, “Teklif Edilen Tutarın İflas Halinde Elde Edilebilecek Tutardan Fazla Olması” şartının gerçekleştiği, konkordato projesinin borçlunun kaynaklarıyla orantılı olduğu, proje gelirleriyle giderlerinin yönetilebileceği, şirket kaynaklarına göre alacaklılara daha avantajlı bir proje sunulmasının mümkün görülmediği, “Konkordato Projesinde ödenmesi Teklif Edilen Miktarın Borçlunun Kaynakları İle Orantılı Olma” şartının gerçekleştiği, elektronik ortamda kimlik tespiti yapıldıktan sonra bizzat imza attıkları görülen alacaklıların oylarının Mahkemece kabul edilmesi halinde, kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan miktarla projenin kabul edildiği, borçlu şirketin henüz ödenmemiş 1.838.183,03 TL iş akdinden kaynaklı borcu olduğu olduğu, bu miktar için teminat gösterilmesi gerektiği, konkordato dönemi içinde komiserin açık ya da zimni izni ile akdedilen sözleşmelerden doğan alacakların peşin ödendiği, bu nedenle teminat gösterilmesine gerek olmadığı, konkordato projesinin tasdiki halinde, projede rehinli ve adi alacaklılara ödeneceği kararlaştırılan toplam miktar üzerinden hesaplanan toplam tasdik harcının 754.640,16 TL olarak hesaplandığı, biri hariç rehinli alacaklılarla anlaşma sağlanamamış olduğu, anlaşma sağlanamamış olan rehinli alacaklılar bakımından İİK m. 307’de öngörülen takiplerin ertelenmesi şartının gerçekleşmediği belirtilmiştir. Mahkemece 03/03/2021 tarihli konkordato tasdik duruşması tensip tutanağı ile tasdik şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir. 08/04/2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; sunulan revize projeye göre, borçlu şirketten taşınmaz satın alan tüketicilere iki alternatif sunulduğu, ilkinin belirlenen katkı payının ödenerek taşınmazın maliki olma, diğerinin satış/satış vaadi sözleşmesinin feshi ve ödenen bedelin iadesinin öngörüldüğü, projeye göre, satın aldığı taşınmaza tapuda maliki olmak isteyen tüketicilerin, şirket tarafından revize projede belirlenen katkı paylarını ödemek zorunda oldukları, katkı paylarının konkordatonun tasdik edilmesinden itibaren 1 ay içerisinde ödenmeye başlanacağı, ödemelerin en fazla 12 taksite bölünebileceği, taksitler bitene kadar taşınmazın alacaklıya teslimi ya da tapu devrinin yapılmayacağı, alacaklının taksitler bitmeden önce taşınmazın tesliminin talep edilmesi halinde taksitler bitinceye kadar her ay borçlu şirkete kira ödeyeceği, katkı payını peşin ödemek isteyenlere %10 indirim uygulanacağı, sözleşme bedelini tam olarak ödeyemeyen alacaklıların katkı payına ek olarak sözleşme bedelini de ödeyeceği, eksik olan tutarın güncel karşılığının, toplam sözleşme bedeli üzerinden ödenmeyen kısmın yüzdesinin taşınmazın rayiç bedeline oranlanması ile tespit edileceği, Bolluca 1 ve 2 projelerinde Komiser Heyetinin talebine rağmen anahtarını borçlu şirkete teslim etmeyen alacaklılardan talep edilmesi planlanan kira bedellerinin istenmeyeceği, tüketicilerce açılan davalardan ortaya çıkan yargı harçları ve yargılama giderlerinin borçlu şirket ile tüketiciler arasında yarı yarıya karşılanacağı, taşınmazın devrini talep eden alacaklıların avukatlık ücretleri, taşınmazların rayiç değeri üzerinden 2020 yılında geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanacağı, vekalet ücretinin %15’inin tasdik kararından itibaren 6 ay içinde ödeneceği, sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesini talep eden tüketicilere ise, alacaklının bu güne kadar şirkete ödediği sözleşme bedelinin ödeneceği, bu seçeneği seçen tüketicilere herhangi bir faiz ödenmeyeceği, iadelerin, konkordatonun mahkeme tarafından tasdik edildiği tarihten itibaren 3 yıl içerisinde ilk 1 yıl ödemesiz dönem olmak üzere gerçekleştirileceği, açılan davaların yargılama giderleri ve harçlarının yarı yarıya karşılanacağı, bedel iadesi talep eden tüketicilerin avukatlarına, iade edilecek tutar üzerinden 2020 yılında geçerli Avukatlık Ücret Tarifesine göre hesaplanacak ücretin %15’inin tasdik kararından itibaren 6 içinde ödeneceği, sunulan revize projede taşeron ve cari hesap alacaklılarının durumunun ise “Taşeron ve cari hesap alacaklılarının büyük bir kısmı alacak haklarının %30 luk kısmı için yapılması teklif edilen iskontoyu ve 36 aylık Ödeme vadesini kabul ettiklerini beyan etmişler ve hazırlanan protokole imza atmışlardır, ‘Taraflarca imzalanan protokoller Komiser heyetine ibraz edilmiştir. ” şeklinde açıklandığının görüldüğü, projede yer verilen bu açıklamalardan, bazı cari hesap alacaklılarının alacaklarından %30 tenzilat yapılmasını kabul ettiğinin anlaşıldığı, fakat projede, bu teklifi kabul etmeyen alacaklılara ödemelerin nasıl gerçekleştirileceğinin ortaya konmadığı, borçlu şirketin konkordato teklifi oldukça girift hükümler ihtiva ettiği, her şeyden önce, cari hesap alacaklıları ile tüketicilerin ayrı başlıklar halinde ele alınmasının halihazırda yürürlükte olan konkordato mevzuatına uygun olmadığı, kanunda yer verilen konkordato hükümlerinde, Amerikan sisteminde olduğu gibi sınıflandırma sistemi öngörülmediği, borçlu şirketin konkordato teklifindeki en önemli sıkıntının ise, taşınmazın maliki olmayı isteyen alacaklıların, revize projede belirlenen katkı paylarını ödemeye zorlanması olduğu, normalde tüketicilerin, borçlu şirket ile akdettikleri sözleşmeye göre ödemeleri gereken tutarları ödediklerinin anlaşıldığı, fakat borçlu şirketin, taşeronlara ve bankalara olan borçlarını ödenerek taşınmazların tam ve her türlü takyidattan ari olarak teslim edilebilmesi için tüketicilerden -tabiri caizse- ellerini taşın altına sokmalarının istendiği, teklifi kabul eden alacaklılar yönünden bir problem olmasa da, sözleşme gereğince ödemesi gereken parayı ödeyen ve borçlu şirketin konkordato teklifini reddeden bir alacaklıyı, verilebilecek bir tasdik kararıyla, satın aldığı taşınmazın tapu devrini üzerine alabilmesi için ilave bir para ödemeye mecbur kılınmasının mümkün olamadığı, konkordato teklifindeki diğer bir sorunun, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerine ilişkin olduğu, bu konuda ayrı bir teklif sunulduğu, bununda mümkün olmadığı, netice itibariyle, borçlu şirketin revize projede yer verdiği konkordato teklifinin, İcra ve İflas Kanunundaki konkordato hükümlerine uygun bir teklif olmadığı, özellikle de konkordato hükümleri kapsamında bir karar verilerek, tüketicileri, sözleşme gereğince ödemeleri gereken tutarın yanında ilave bir tutar ödemeye mecbur etmenin mümkün olamayacağı, Projeye göre, alacaklılardan alınan bu katkı paylarıyla rehin hakkı sahibi bankaların ve faktoring şirketlerinin, taşeronların ve taşınmazı devralmak istemeyip ödediği parayı geri almak isteyen alacaklıların alacaklarının ödeneceği, aslında böyle bir hedefin başarıya ulaşması durumunda bütün paydaşların buradan kazançlı çıkacağı ancak her şeyden önce tüketicilerin, taşınmazların üzerinde takyidatlar bulunması ve firmayla yaşadıkları sorunlar sebebiyle, ödedikleri paraların yanında katkı payı adı altında yeniden bir para ödemek konusunda güven problemi yaşayacakları, bu nedenle de katkı paylarından beklenen şekilde finansman sağlanamayacağı, borçlu şirketin revize projede, bedel iadesi talep eden alacaklıların alacaklarının, projelerde borçlu şirkete kalan taşınmazların satışı ve katkı payı ödeyecek alacaklılardan yapılacak tahsilatlarla ödeneceğini öngördüğü, Projelerde borçlu şirkete kalan taşınmazlarda takyidatlar bulunduğu, bu nedenle taşınmazların satılarak kaynak sağlanmasının çok güç olduğu, Komiser Heyetince hazırlanan 25/03/2021 tarihli raporun ekindeki tablolardan, bedel iadesi talep eden tüketicilerin çoğunlukta olduğunun görüldüğü, katkı payı sunan alacaklılardan yapılacak tahsilatlarla bir yandan rehinli alacaklıların alacaklarının ödenmesi, bir yandan da bedel iadesi talep eden alacaklıların alacaklarının ödenmesinin çok mümkün gözükmediği, komiser heyetince hazırlanan gerekçeli rapora göre, rehinli alacaklılara olan borçlar toplamının 120 milyon TL olduğu, borçlu şirketin rehinli alacaklıların hiçbiri ile uzlaşmaya varamadığı, bu durumun, konkordatonun başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engel olduğu, projede, rehinli alacaklılarla borçların yapılandırılacağının ileri sürüldüğü, borçlu şirketin yaklaşık 2 yıl 2 aydır konkordato kurumunun nimetlerinden faydalandığı, böylesine uzun bir süreçte hiçbir rehinli alacaklılarla uzlaşının sağlanamadığı, ayrıca rehinli alacaklıların konkordatonun tasdiki kararından etkilenmediği düşünüldüğünde, olası bir tasdik kararı durumunda rehinli alacaklılarca rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe girişilmesi veyahut başlatılan takiplerde paraya çevirme aşamasına geçilmesinin de büyük bir risk olduğu, komiser Heyetinin de gerekçeli raporun 25. sayfasında “Rehinli malların satışa çıkartılması, şirket borçlarını azaltacağı oranda şirket açısından faydalı olmakla birlikte, satılacak malların şirketin konkordato projesini engelleyebilecek nitelikte olduğu görülmektedir. Bu bakımdan rehinli alacaklılarla anlaşma yapılmamış olması projenin gerçekleştirilmesinin önünde büyük bir problem olarak değerlendirilmektedir. Bu malların satılması ihtimalinde, şirketin hiçbir gelir elde edemeyeceği, bu bakımdan projenin gerçekleştirilme imkanın çok azaldığı değerlendirilmektedir. Ancak bu taşınmazların hemen hemen hepsinde tüketici alacaklıların açlıkları davalar nedeniyle ihtiyati tedbir bulunduğu, bu davalar sonuçlanana kadar rehinli malların büyük kısmının satılamayacağı da değerlendirilmektedir. ” ifadelerine yer vermek suretiyle, rehinli alacaklılarla anlaşma sağlanamamasının, konkordato projesinin başarıya ulaşmasının önündeki önemli bir problem olduğuna işaret edildiğinin görüldüğü, komiser heyetince hazırlanan gerekçeli raporun 19. sayfasındaki tabloya göre, şirketin kesinleşmiş kamu borçları toplamının 23,5 milyon TL olup karar ilam harçları nedeniyle (ki şirketin devam eden 400’ün üzerinde davası bulunduğu belirtilmiştir) muhtemelen 30 milyon TL daha kamu borcunun tahakkuk edeceği, kamu borçlarının, konkordatoya tabi olmadığı, projede, kamu borçlarının nasıl kontrol altına alınacağı, kamu borçları için konulan veya konulacak hacizler sebebiyle taşınmazların takyidatsız bir şekilde tüketicilere devrinin nasıl mümkün olabileceğinin açıklanmadığı, revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin çok zayıf olduğu, davalı şirketin iflası halinde adi alacaklıların alacaklarına kavuşma oranının %7,96 olduğu, konkordatonun iflasa nazaran alacaklıların lehine bulunduğu, komiser heyetince hazırlanan gerekçeli raporda, borçlunun teklifinin kaynaklarıyla orantılı olup olmadığı hakkında açıklamada bulunulurken öncelikle borçlu şirketin konkordato teklifinden bahsedildiği, sonrasında ise “Bu kapsamda yapılan incelemede, takdiri Sn. Mahkeme ye ait olmak üzere. Borçlu … tarafından alacaklılarına yapılan tekliflerin; borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu değerlendirilmiştir, ” şeklinde açıklamaya yer verildiği, komiser Heyetince borçlu şirketin kaynaklarının teklifiyle orantılı olup olmadığı hakkında yapılan açıklamaların denetime elverişli olmadığı, borçlu şirketin, satın aldığı taşınmazın tapusunu üzerine almak isteyen tüketicilerden ilave katkı payı almadan taşınmazların devrini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğinin veyahut sözleşmeye göre ödediği bedeli iade almak isteyen tüketicilere ilave faiz ödeyip ödeyemeyeceğinin veya iade bedellerini teklif edilenden daha kısa bir sürede ödemesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiği, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının incelendiği bölümde ortaya konulduğu üzere, borçlu şirketin mevcut konkordato teklifine göre konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimalinin çok zayıf olduğu, hal böyle iken, borçlu şirketin alacaklılara, konkordato projesinde teklif ettiğinden daha fazlasını temin edebileceğinden bahsetmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla, borçlu şirketin konkordatoyu başarıya ulaştırabileceğine kanaat getirilmesi halinde, borçlu şirketin teklifinin kaynaklarıyla orantılı olduğunun kabul edilebileceği, Komiser Heyetinin nisap çizelgelerini oluştururken doğru bir biçimde, alacak kaydı yaptırmasa dahi borçlu şirketin ticari defterlerinden anlaşılan alacaklıları da nisapta dikkate alarak yaptığı, oylamada nisabın sağlandığı belirtilmiştir. 27.04.2021 tarihli bilirkişi heyet raporunda; borçlu şirketin KDV, muhtasar ve geçici vergi beyannamelerinin şirketin muhasebe sorumlusu serbest muhasebeci ve mali müşavir tarafından ilgili vergi dairesine verildiği, borçlu şirketin devam eden projeleri ile ilgili olarak şu anda faal olarak yaptığı bir faaliyetinin bulunmadığı, mevcut durum itibariyle şirketin herhangi bir çalışanının bulunmadığı, borçlu Şirket’in 31.12.2020 rayiç değer bilançosuna göre; Varlıklarının(+): 397.276.422,38TL, Borçlarının(-): 422.817.152,33TL, şirketin öz kaynaklarının -25.540.729,95 TL olarak hesaplandığı ve bu kapsamda borçlu şirketin borca batık durumda olduğu, borçlu şirketin 01/01/2020 – 31/12/2020 dönemi Gelir Tablosu ile 31/12/2020 tarihli mizan kayıtlarına göre; kambiyo zararı, kiralama giderleri, personel giderleri ve amortisman giderleri bulunmadığından Ticaret Bakanlığının 26/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ hükümlerine göre borca batıklık hesabında dikkate alınması gereken herhangi bir hususun bulunmadığı ve sonuç itibariyle borçlu şirketin (-) 25.540.729,95 TL özkaynağı ile borca batık durumda olduğu belirtilmiştir. Mahkemece 08.04.2021 ve 27.04.2021 tarihli bilirkişi heyet raporları davacılar vekili ve davalı şirkete tebliğ edilmemiştir. Mahkeme 29/04/2021 tarihli celsede borca batıklık konusunda hazırlanan rapora karşı beyanda bulunması konusunda davalı borçlu şirkete 2 haftalık süre vermiştir. İlk derece mahkemenin gerekçesinde de belirttiği üzere, tasdik aşamasında; komiser heyetinin tasdike ilişkin raporunu sunması ile tasdik yargılaması süreci başlamış olmaktadır. Konkordatonun tasdiki yargılamasını, geçici veya kesin mühlet kararını veren Asliye Ticaret Mahkemesi, konkordato şartlarını içerik olarak incelemek suretiyle konkordato talebinin tasdikine veya reddine karar verir. Bu aşamada mahkemenin yapacağı iş dosyanın kendisine tevdinden önce yapılması gereken işlerin kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetlemek ve İİK. m. 305’te öngörülen konkordato tasdik şartlarının mevcut olup olmadığını tespit etmektir. (Mahmut Coşkun, Konkordato ve İflas, 2. Bası, Ankara: Seçkin, 2018, s. 195; Öztek/Budak/Yücel/Kale/Yeşilova, Yeni Konkordato, s.355) Konkordatonun tasdiki için m. 305’te öngörülen şartlar kamu düzenine ilişkin olup bu şartların tamamının sağlanması gerekir. Mahkeme her ne kadar komiserin raporu ile bağlı değil ise de konkordatonun tasdiki veya reddi hakkında bir karar verirken komiserin beyanlarını ve kanaatini dikkate alması gerektiğinden eksiklik veya çelişki varsa mahkemenin eksiklik ve çelişkileri tasdik duruşmasından önce gidermesi gerekir. Bu nedenle mahkemenin lüzumu halinde komiserden ek rapor alması ve bilirkişi incelemesi yaptırması mümkündür. Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını da isteyebilir.(m. 305/son)(Kuru, İcra ve İflas Ders,s.510) Tasdik yargılamasını düzenleyen Konkordatonun mahkemede incelenmesi başlıklı İİK’nun 304. Maddesi; “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır. Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” Konkordatonun tasdiki şartları başlıklı 305.maddesi “302 nci madde uyarınca yapılan toplantıda ve iltihak süresi içinde verilen oylarla kabul edilen konkordato projesinin tasdiki aşağıdaki şartların gerçekleşmesine bağlıdır: a) Adi konkordatoda teklif edilen tutarın, borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması; malvarlığının terki suretiyle konkordatoda paraya çevirme hâlinde elde edilen hasılat veya üçüncü kişi tarafından teklif edilen tutarın iflâs yoluyla tasfiye hâlinde elde edilebilecek bedelden fazla olacağının anlaşılması. b) Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması (bu kapsamda mahkeme, borçlunun beklenen haklarının dikkate alınıp alınmayacağını ve alınacaksa ne oranda dikkate alınacağını da takdir eder). c) Konkordato projesinin 302 nci maddede öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş bulunması d) 206 ncı maddenin birinci sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması (302 nci maddenin altıncı fıkrası kıyasen uygulanır). e) Konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile konkordatonun tasdiki durumunda alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın, tasdik kararından önce, borçlu tarafından mahkeme veznesine depo edilmiş olması. Mahkeme konkordato projesini yetersiz bulursa kendiliğinden veya talep üzerine gerekli gördüğü düzeltmenin yapılmasını isteyebilir.” Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı başlıklı 308. Maddesi ” Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.” hükmünü düzenlemiştir. Somut olayda; borçlu şirket tarafından sunulan revize ön projede davalı şirketin kaynak olarak borçlu şirketten taşınmaz satın alan tüketicilere sunulan alternatifli tekliften temin edilmesinin öngörüldüğü, projenin alacaklılar arasında eşitliği sağlamadığı, harç ve kamu borçlarının tasfiyesinde eksiklikler içerdiği anlaşılmaktadır. İİK’nun 286/1-a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda, alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Bu şekilde borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalı, projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığı değerlendirebilmelidir. Dolayısıyla 286/1-a bendinde, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ifadesi ile konkordatonun amacının da bir anlamda ifade bulduğunun kabulü doğru olacaktır. Mali kaynağın nasıl edileceği kapsamında, Selçuk Öztek / Ali Cem Budak, Müjgan Tunç Yücel, Serdar Kale, Bilgehan Yeşilova, Yeni konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019 s. 184-185 de ifade edildiği gibi “ortakların yeni sermaye getirmeleri, kişisel malvarlıklarını paraya çevirerek şirkete getirmeleri, sermaye artırımı yaparak yeni ortak almaları, işletmenin bir bankadan kredi bulması ilk akla gelenlerdir.” Bu nedenle ön proje, maddenin 1. fıkranın a bendinde sözü edilen bütün unsurları içermelidir. Yasa koyucunun belirlediği kriterlerde bir projenin sunulmadığı, projenin başarı şansının bulunmadığı ancak bu projenin alacaklılar toplantısında onaylandığı ve yasanın tasdik için aradığı nisabında sağlandığı anlaşılmıştır. Bu sebeple tasdik için 305. Maddesinde belirtilen şartların sağlanıp sağlanmadığının değerlenmesi gerekmiştir. Davalı şirketin tüketicilerden temin etmeyi amaçladığı ilave ödemeleri tahsil etmesinin taşınmazlar üzerinde bulunan ipotekler sebebi ile mümkün görülmemiştir. Bir an için bir kısım tüketicilerin güven duyarak bu ödemeleri gerçekleştirdiği varsayılsa bile davalı şirketin ödeme aldığı tüketicilere bağımsız bölümleri teslim etmesi için taşınmazlar üzerinde bulunan ipotekleri kaldırmak için ipotek alacaklılarına ödeme yapacağı, tapu devirleri için harç ödeyeceği, bedel iadesini talep eden alacaklılara da ödeme yapacağı ve ekstra mali yüklerle karşılaşacağı açıktır. Bankaların kredi sözleşmeleri nedeni ile ipotekleri kaldırıp kaldırmayacağı hususu da ayrı bir tartışma konusudur. Bu konudaki 08/04/2021 tarihli bilirkişi heyet raporundaki tespitlerin dosya kapsamına uygun düştüğü, davalı borçlu şirketin İİK’nun 305/b maddesindeki ” Teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması ” şartının somut olayda gerçekleşmediği, şirketin borca batık olduğu, bilirkişi raporu tebliğ edilmese de beyanda bulunmaları için süre verildiği, böylece, konkordatonun reddi ile iflas kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurularının reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1184 Esas, 2021/397 Karar ve 03/06/2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekili, davalı borçlu vekili ile alacaklılar … ve … vekili, alacaklı … vekili, alacaklı … vekili ile alacaklılar …, …, … vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Alacaklılar … ve …, alacaklılar … ve …, alacaklı …, alacaklı …, alacaklılar … ve …, alacaklı … ve …, alacaklı …, alacaklı …, alacaklılar …-…, alacaklılar …-…, alacaklı … vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nın 352/1.c bendi gereğince USULDEN REDDİNE, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince her bir davacıdan ve davalı borçlu şirketten alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından her bir davacı ve davalı borçlu şirket tarafından peşin olarak karşılanan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın her bir davacı ve davalı borçlu şirketten tahsili ile Hazineye irat KAYDINA, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince her bir alacaklıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcından her bir alacaklı tarafından peşin olarak karşılanan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın kararı istinaf eden alacaklılardan tahsili ile Hazineye irat KAYDINA, 5-Davacı, davalı ve alacaklıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/03/2022