Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1954 E. 2022/1577 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1954 Esas
KARAR NO: 2022/1577
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/10/2022
NUMARASI: 2020/757 Esas, 2022/950 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 20/12//2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müflis şirket hakkında Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/465 Esas sayılı dosyasından verilen iflas kararı üzerine tasfiye işlemlerinin başlandığı Bakırköy … İflas Müdürlüğün … İflas sayılı dosyasına müvekkili tarafından 101.194,84 TL toplam alacağı bulunduğu gerekçesiyle alacak kaydı başvurusu yapıldığını, iflas İdaresi tarafından alacak kaydı başvurusunun 45.552,00 TL.’sinin kabul edildiğini, 55.642.84 TL’sinin ise yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle haksız ve mesnedsiz olarak reddedildiğini, oysa müvekkilinin, iflas idaresince kabul edilen kısmın dışında 50.046,10 TL daha alacağı bulunduğunu belirterek davanın kabulü ile müvekkili şirketin reddedilen alacağının 50.046,10TL’sinin iflas masasına (sıra cetveline) kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirketin, iflas masasına 51 no’lu kayıt ile 101.194,84 TL alacağın kaydını talep ettiğini, 55.642,84 TL’nin reddine, 45.552,00 TL’nin ise kabulü ile sıra cetvelinin 4. sırasına alınmasına karar verildiğini, iflas idaresi kararının haklı ve yerinde olduğunu, davacı tarafın sunmuş olduğu çeklerin alacağın varlığını tek başına kanıtlamaya yeterli olmadığını, taraflar arasındaki temel ilişkinin ispat edilmesi ile birlikte alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı ile müflis şirketin aralarında ticari ilişkinin mevcut olup olmadığının tespiti için taraf defterlerinin ve BA-BS formlarının incelenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI İlk derece mahkemesince, davanın yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, tarafların ticari defter ve belgeleri incelenmek suretiyle tanzim olunan bilirkişi raporu ile müflis şirketin iflas tarihi itibariyle bilirkişi raporunda davacının 50.046,10 TL alacağı olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, bilirkişi raporunda yer alan, taraf defterlerinde ve BA-BS beyannamelerinde yer almayan 2.635,94 TL’lik faturanın alacak miktarı hesabına dahil edilmesinin mümkün olmadığını, zira her iki tarafın da defterlerinde bu faturanın yer almadığını, bununla birlikte ilgili fatura alacağına ilişkin sevk irsaliyelerinin incelenmediğini, davacı tarafın defterlerinde ve BA-BS formlarında yer almayan bu miktarın kabulünün mümkün olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davanın kısmen kabul kısmen reddinin gerektiğini, itirazları değerlendirilmeden verilen kararın usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, İİK’nun 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır. Anayasanın 141/III maddesi uyarınca mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması zorunludur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde ayrıntılı bir şekilde hükmün kapsamı düzenlenmiş, hükmün hangi hususları kapsayacağı maddeler halinde ve açıkça belirtilmiştir. HMK.nun 297/1- c bendinde “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin hükümde gösterilmesi” gerektiğine yer verilmiştir. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak (m.33), hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Hakim gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz. Hakim hükmün gerekçesini hazırlarken yargı kararlarından (içtihatlardan) ve bilimsel görüşlerden yararlanır (TMK m.1). Gerekçe çok önemli olduğundan, Anayasa’ya “bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı” hakkında açık hüküm konulmuştur (Anayasa m.141/3) (Prof.Dr.Baki Kuru, Prof.Dr.Ramazan Arslan, Prof. Dr.Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku 22. Baskı,sayfa 472). Somut davada, tarafların ticari defter ve belgeleri incelenmek suretiyle tanzim olunan bilirkişi raporunda müflis şirketin iflas tarihi itibariyle, davacının 50.046,10 TL alacağı olduğunun tespit edildiği ve bilirkişi raporunun usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de Mahkemece verilen kararın bir gerekçe ihtiva ettiğinden söz edilemez. Mahkemenin gerekçeli kararında, bilirkişi tarafından sunulan raporda tespit edilen miktar bakımından gerekçesi açıklanmadan davanın kabulüne dair karar verilmiştir. Mahkemece davanın kabulünün gerekçesi hiçbir bir şekilde açıklanmamış, sadece bilirkişi tarafından sunulan rapora atıf ile yetinilmiştir. Bilirkişi raporuna atıf kararın gerekçeli olduğunu göstermez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/16428 Esas 2016/12347 Karar sayılı ilamı). Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile davanın kabulüne dair kanaate nasıl ve hangi delile dayanılarak varıldığı kararda tartışılmamıştır. Oysa kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Mahkemenin, belirtilen yasal düzenlemelerin aksine, gerekçesiz şekilde oluşturduğu karar usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- a-6. bendi de göz önünde bulundurarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/757 Esas, 2022/950 Karar ve 05/10/2022 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf harcı davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 5-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 6-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.