Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1863 E. 2022/1638 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1863 Esas
KARAR NO: 2022/1638
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/03/2021
NUMARASI: 2018/655 Esas, 2021/353 Karar
DAVA: ALACAK (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 29/12//2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı … Bankası Bakırköy Şubesinden araç satın alma finansman desteği kredisi kullandığını, davalı bankanın, aracın iktisabının ardından paranın transfer edileceği taahhüdüne aykırı davranarak 60.000 EURO yani o günün kuruna göre 141.540 TL’yi 25/04/2014 tarihinde diğer davalı …’ün hesabına geçirdiğini, davalı …’ün parayı almasına rağmen aracı teslim ve müvekkili adına tescil etmediğini, müvekkilinin, ne parayı iade alabildiğini ne de aracın teslim ve tescilini sağlayabildiğini, davalıların borca aykırı davranışları sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını belirterek 173.305,82 TL’nin dava tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faiz aksi halde ticari faiz işletilerek davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Bankası AŞ vekili cevap dilekçesinde; müvekkili bankanın alım satım ilişkisinin tarafı olmadığını, dolayısıyla malın teslim edilmemesi konusunda sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle davanın öncelikle husumetten reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili banka arasında 03.12.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını ve sözleşme kapsamında davacıya 2.000.000 TL limit tahsis edildiğini, tahsis edilen limit kapsamında davacıya taşıt kredisi kullandırıldığını, bu sözleşme ve düzenlemeler kapsamında müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının, müvekkili bankaya vermiş olduğu 30.10.2013 tarihli yazısı ile müvekkili ile aralarındaki borç ilişkisinin tasfiyesi yönündeki iradesini herhangi bir itirazı kayıt ileri sürmeksizin ortaya koyduğunu, söz konusu yazıda davacı, malın alınamaması nedeniyle ticaretin gerçekleşmediğini, firma ile ihtilafın kendi aralarında çözüleceğini beyan ettiğini ve kredi borcunun kapatılacağı talimatını verdiğini, söz konusu kredinin tamamının vadesinden önce 30.10.2013 tarihinde kapatıldığını. ayrıca kredi borcunun kapatılmasından şimdiye kadar geçen zaman zarfında davacının herhangi bir ihtarname vs. göndermediğini, davacının tasfiye iradesini beyan ettikten sonra müvekkilinin banka olması hasebiyle dava açmasının, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının kar payı ve haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL tazminat talep etmesinin dayanaksız olduğunu belirterek davanın öncelikle husumetten, aksi halde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … (…) tarafından davaya cevap verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 01/06/2017 TARİH VE 2014/2445 ESAS 2017/602 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek taşıt aracı için kredi tutarını satıcıya ödemek suretiyle davacıyı zarara uğrattığı, davacının da bu zarardan basiretli bir tacir gibi davranmadığından sorumlu olduğu, buna göre davacı ve davalı bankanın her birinin %50 oranında kusurunun bulunduğu, diğer davalı …’ün ise davalı bankadan araç bedelinin tamamını almış olmasına rağmen aracı teslim etmeyerek araç bedeli tutarında sebepsiz zenginleşmesi sebebiyle davacının uğradığı zararın tamamından sorumlu olduğu gerekçelerine istinaden davanın kısmen kabulü ile, meydana gelen zararın 147.081,82 TL olduğu kabul edilerek, toplam zarar miktarının 147.081,82 TL’sinin tümünden davalı …’ün sorumlu olduğu kabul edilerek bu miktarın bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tespit edilen zarar miktarına göre 73.540,41 TL’nin (davalı banka %50 kusur oranına göre 73.540,41 TL’den sorumlu) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, hükmedilen miktar üzerinden dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına dair karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararın davalı banka vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ 26/04/2018 TARİH VE 2018/16 ESAS 2018/481 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davalı … Bankası A.Ş.’nin İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.11.2017 tarih ve 2017/41 E. sayılı kararı ile 16.11.2017 günü saat 15:28 de iflasına karar verilmesi sebebiyle Mahkemece, davalı bankanın iflas ve tasfiye işlemleri hakkında İstanbul … İflas Dairesinin … İflas sayılı dosyasından ve TMSF’den bilgi istenmesi, iflas idaresinin usulüne uygun tebligatla davadan haberdar edilip taraf teşkilinin sağlanması, alacaklıların ikinci toplantısının yapılıp yapılmadığının tespiti, toplantının yapılmadığının belirlenmesi halinde davanın anılan maddede açıklandığı şekilde durmasına karar verilmesi, şayet toplantının yapıldığı anlaşılmış ise iflas idaresi huzuruyla davaya devam edilerek sonuçlandırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından bahisle kararın kaldırılmasına dair karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ 23/03/2021 TARİH VE 2018/655 ESAS 2021/353 KARAR SAYILI KARARI İLE; 7251 sayılı yasanın 58. maddesi ile TTK’nun 4/2. maddesinde yapılan değişiklik gereğince yargılamaya basit yargılama usulü ile devam edilmesi gerektiği, davacının, davalı bankayla birlikte %50 oranında kusurlu olduğu, diğer davalı …’ün ise araç bedelinin tamamını almasına rağmen aracı teslim yükümlülüğünü yerine getirmediğinden sebepsiz zenginleştiği ve zararın tamamından sorumlu olduğu gerekçelerine istinaden davalı … Bankası A.Ş.’nin iflas etmesi nedeniyle davanın bu davalı yönünden kayıt kabul davasına dönüştüğü, davanın 147.081,82 TL üzerinden kısmen kabulü ile, 147.081,82 TL’nin 111.144,07 TL lik kısmının davalılardan …-… yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte, davalı Müflis … Bankası A.Ş. yönünden ise faiz işletilmeksizin müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalı Müflis … Bankası A.Ş. yönünden 111.144,07 TL alacağın 27/01/2020 iflas tarihi itibariyle müflis şirketin iflas masasına kayıt ve kabulüne, 147.081,82 TL’nin tamamının ise tahsilde tekerrür olmamak üzere dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı …-… Otomotiv’den tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine dair karar verilmiştir. Mahkemece kararın taraflara tebliğ edilmesinin akabinde, kararın 02/11/2021 tarihinde kesinleştiğinden bahisle 09/11/2021 tarihinde kesinleşme şerhi düzenlenmiştir. Davalı müflis banka iflas idaresi vekilleri Av. … ve Av. … tarafından sunulan 30/05/2022 tarihli dilekçe ile, kararın 13/11/2020 tarihinde iş akdi sona eren Av. …’e tebliğ edildiğini, oysa adı geçen avukatın 17/11/2020 tarihinde vekillikten çekilme dilekçesi sunduğunu, tebligatın kendilerine yapılması gerekirken istifa etmiş vekile yapılmasının tebligatı usulsüz hale getirdiğini belirterek kesinleşme şerhinin UYAP sisteminden silinerek kararın taraflarına tebliğini talep etmiş olup dilekçe ekinde davalı müflis banka iflas idare vekilleri ile Av. … tarafından imzalanan iş akdinin feshine ilişkin yazı ile işten ayrılış bildirgesinin sunulduğu görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARI İLE; Davalı müflis banka vekilleri olarak Av. …, Av. … ve Av. …’ın 30/05/2022 tarihli dilekçe ile, tebligatın usulsüzlüğü ile kendilerine tebligat yapılması ve 09/11/2021 tarihli kesinleşme şerhinin silinmesi/geçersizliği yönündeki taleplerinin ayrı ayrı reddine dair karar verilmiştir. Davalı müflis banka iflas idare vekilleri istinaf dilekçesinde, eski vekil Av. …’in iş akdinin, müvekkili müflis banka iflas idaresi tarafından feshedildiğini, adı geçen avukatın istifa dilekçesini sunmasının ardından taraflarınca duruşmalara katılınmış olmasının dava sürecinin uzatılması gibi bir amaçlarının olmadığını açıkça gösterdiğini, müvekkili müflis banka iflas idaresinin kendi işlemi ile tesis ettiği hususu bilmemesi gibi bir durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yine bu husustaki doktrin görüşlerine göre, istifanın tebligat dışında başka bir şekilde öğrenilmesi halinde, tebligat giderinin peşin yatırılmış olması gerektiğine dair kanun hükmünün uygulama alanı bulmayacağını (Umar, Şerh, s.279), vekalet ilişkisi, eski vekil Av. …’in istifa dilekçesi ile sona ermiş olup, bu husus da iş akdini fesheden müvekkili müflis banka iflas idaresinin malumu olduğunu, yerel mahkeme ilamının açıkça müvekkil müflis banka İflas İdaresi aleyhine olduğunu, karardan çok yakın bir tarihte haberlerinin olmasının, hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, esas bakımından ise müvekkilinin malın teslim edilmemesi konusunda sorumluluğunun bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasındaki borç ilişkisinin davacı tarafça tasfiye edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporlarının kanun yolu denetimine elverişli olmadığını belirterek Mahkemenin 02.06.2022 tarihli ek kararı ile 23/03/2021 tarihli ve 2018/655 Esas 2021/353 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, borca aykırı davranılması sebebiyle oluştuğu iddia edilen zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Bilirkişi heyeti 21/03/2016 tarihli raporunda; davacı tarafından kullanılan taşıt aracı kredisinin (Murabaha) bedeli olan 141.540,00 TL karşılığı 60.000 EURO’nun, davaya konu taşıt aracına ilişkin fatura ve noterlikçe düzenlenmesi gereken satış sözleşmesi ve daini mürtehini davalı banka olacak şekilde zorunlu mali sorumluk sigorta poliçesi ile kasko poliçesi düzenlenmeden davalı banka tarafından davalı …’ün … Bankası A.Ş. nezdindeki hesabına 25.04.2013 tarihinde EFT ile havale edildiğini, ancak sözleşilen taşıtın davacıya teslim edilmediği gibi bedelininde iade edilmediğini, davalı bankanın özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek olmayan bir mal (Taşıt aracı) için kredi tutarını satıcıya ödemek suretiyle davacının zararına sebebiyet verdiğini, zararın davacı tarafından davalı bankaya ödenen kredinin geri ödeme tutarı ve bunun kar payı kadar olduğunu, davacı tarafından kullanılan 141.540,00 TL kredinin erken kapatıldığı anlaşılmakla davacı zararının kullanılan kredi tutarı ve kar payı toplamı olan 147.081,82 TL olduğunu, bu zararın meydana gelmesinden hem davalı bankanın hem de davacının kusuru bulunduğu için (%50) davacının, davalı bankadan 73.540,41 TL talep edebileceğini, diğer davalı …’ün, davalıdan araç bedelinin tamamını almış olmasına rağmen aracı teslim etmeyerek yükümlülüğünü yerine getirmediğini, aldığı araç bedeli tutarında sebepsiz zenginleşen satıcının, davacının uğradığı zararın tamamından sorumlu olduğunu bildirmiştir.Bilirkişi heyeti 09/01/2017 tarihli ek raporunda, kök rapordaki görüş ve kanaatlerine değiştirecek bir hususa rastlanmadığını bildirmiştir.Öncelikle, kararın esasına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmeden, davalı müflis banka iflas idare vekillerinin istinaf hakkının bulunup bulunmadığının tespiti gerektiğinden bu nedenle Mahkemenin 02/06/2022 tarihli ek kararına yönelik istinaf talebinin incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 26/04/2018 tarih ve 2018/16 Esas 2018/481 karar sayılı kaldırma kararından sonra Mahkemece yazılan müzekkere üzerine İstanbul … İflas Müdürlüğünün 09/01/2019 tarihli cevabi yazısı ile, müflis … Bankası A.Ş.’nin İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/41 esas sayılı dosyasından 16/11/2017 tarihinde iflasına karar verildiğini, iflas idare memuru olarak …, … ve Av. …’ün münferiden temsile yetkili olarak seçildiğini bildirmiş olup Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 14/02/2019 tarihli yazısı ile de, içerik olarak aynı şekilde cevap verildiği görülmüştür.Davalı müflis banka iflas idaresi vekili olarak Av. …’in, iflas idaresinden alınan güncel vekaletnamenin sunulmasına, önceki vekillerin vekillik kaydının silinmesine ve tüm tebligat ve evrakların adreslerine tebliğ edilmesine ilişkin dilekçesi ekinde sunduğu Kadıköy … Noterliğinin 04/03/2019 tarih ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile aralarında Av. …’in de bulunduğu 10 avukatın davalı banka iflas idaresi memurları tarafından vekil olarak tayin edildiği, ayrıca dosya kapsamında bulunan Kadıköy … Noterliğinin 15/12/2017 tarihli ve … yevmiye nolu vekaletnamesi ile aralarında Av. …’in de bulunduğu 6 avukatın davalı banka iflas idaresi memurları tarafından vekil olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun 27/10/2020 tarihli yazısı ile, iflas idare memuru olarak …, … ve …’ün atandığı bildirilmiştir. “…Taraflardan birinin vekilini azletmesi halinde bu istifa veya azil dosyaya ulaşıp karşı tarafa bildirilmedikçe karşı taraf için hüküm ifade etmez. Bu nedenle azil veya istifa karşı tarafa bildirilinceye kadar tebligat vekile yapılır ve bu tebligat ile süreler işlemeye başlar. (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, C.5.S 5540)…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2018/7358 Esas 2018/12714 Karar sayılı ilamı). Somut olayda, Av. …’in 17/11/2020 tarihli dilekçesi ile, müflis bankada 13.11.2020 tarihi itibariyle iş akdinin sona ermesi nedeniyle UYAP üzerinden vekil kaydının silinmesini, tarafına fiziki tebligat ve UETS kanalıyla e-tebligat gönderilmemesini talep ettiği, ancak dilekçenin asile tebliği için peşin olarak ödenmesi zorunlu olan tebligat gideri ödenmediğinden ve dosyada davalı müflis banka adına yatırılmış gider avansı da bulunmadığından sunulan dilekçenin tebliğ edilemediği, davalı müflis banka iflas idare memurları …, … ve … tarafından aralarında kararı istinaf eden Av. … ve Av. …’nin de bulunduğu birden fazla avukatın vekil olarak tayin edilmesine ilişkin Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye nolu vekaletnamesinin 03/02/2022 tarihinde yani ilk derece Mahkemesinin karar verdiği ve bu kararın Av. …’e tebliğ edildiği tarihten sonra düzenlenmiş olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 81. maddesi gereğince, vekilin azli veya istifası usulüne uygun olarak bildirilmedikçe, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade etmeyeceği, aynı Kanunun 75. maddesi gereğince, dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her birinin vekaletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabileceği, aksi yöndeki sınırlamaların karşı taraf bakımından geçersiz olduğu, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 11. maddesi gereğince, vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılmasının yeterli olduğu yönündeki yasal düzenlemeler de dikkate alındığında, Av. …’in vekillikten istifa ettiği veya azledildiğine yönelik soyut beyanı dışında bu hususa ilişkin bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği, davalı iflas idaresi tarafından da dosyaya bu yönde bir beyanda ve bildirimde bulunulmadığı, adı geçen avukatın dilekçesinin asile tebliği için zorunlu masraf da yatırılmadığından tebliğ edilemediği, kaldı ki vekalet akdinin kararın tebliğine ilişkin tebligattan daha önce feshinin tarafların kendi iç ilişkileri olduğu, buna göre asilin, vekilini azlettiğini dosyaya bildirinceye kadar tebligatın azledilen vekile yapılacağı ve yapılan bu tebligat ile sürelerin işlemeye başlayacağı, kaldı ki istinaf talebinde bulunan vekillerin vekaletnamesinin düzenlenme tarihinin de Mahkemenin karar verdiği ve bu kararın Av. …’e tebliğ edildiği tarihten sonraya ilişkin olduğu, bu durumda ilk derece Mahkemesinin 23/03/2021 tarihli gerekçeli karanının Av. …’e usulüne uygun olarak e-tebliğ ile tebliğ edildiği, tebligatın 16/09/2021 tarihinde teslim alındığı dikkate alındığında bu tarihten itibaren 5. günün sonunda 21/09/2021 tarihinde tebligatın yapılmış sayıldığı, buna göre de süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmadığı, kamu düzenine aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, Mahkemece tesis edilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla davalı müflis banka iflas idare vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1b-1 bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/655 Esas, 2021/353 Karar ve 23/03/2021 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı müflis banka vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın müflis banka tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktiren yer olmadığına, 4-Davalı müflis banka tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere hakim …’ın karşı oyu ile oyçokluğuyla karar verildi.29/12/2022
MUHALEFET ŞERHİ Sayın çoğunluk ile uyuşmazlık, yargılama sırasında iş akdinin sona erdiğini beyan eden vekile kararın tebliğ edilmesinin usul ve yasaya aykırı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosya kapsamından, davalı müflis iflas idaresi vekili Av. …’in 17/11/2020 tarihli dilekçesi ile, iş akdinin sona ermesi nedeniyle vekil kaydının silinmesini ve tarafına tebligat gönderilmemesini talep ettiği, ancak mahkemenin 23/02/2021 tarihli kararının anılan vekile tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Sözkonusu vekilin iş akdinin yenilenmemesi azil nitelindedir. “Vekilin azli ve istifasının şekli” başlığı altından düzenlenen HMK’nın 81. maddesi; “Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur.” hükmünü düzenlemektedir. Somut olayda, Av. … 17/11/2020 tarihli dilekçesi ile azlini mahkemeye bildirdiğinden, artık azlin mahkeme ve karşı taraf için hüküm doğurduğu kabul edilmeli ve karar asile veya varsa yeni vekiline tebliğ edilmelidir.Diğer taraftan vekilin azli, asilin bilgisi dahilindedir. Bu nedenle azle sonuç bağlanması için azil beyanının asile tebliği gerekmez. İstifa eden vekilin vekalet görevinin, istifanın asile tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam etmesi, istifanın asil yönünden sonuçlarına ilişkindir. Oysa azlin ve istifanın mahkeme ve karşı taraf yönünden hüküm ifade edebilmesi HMK’nın 81. maddesinde düzenlenmiş olup, somut olayda olduğu gibi azil beyanı dilekçe ile mahkemeye bildirildiğine göre mahkeme ve karşı taraf yönünden sonuçlarını doğuracaktır. Bu nedenlerle iş akdi sona eren vekile yapılan tebligatın geçerli olmadığı görüşünde olduğumdan karara muhalif kaldığımı bildiririm.