Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1831 E. 2022/1637 K. 29.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1831 Esas
KARAR NO: 2022/1637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/03/2022
NUMARASI: 2020/202 Esas, 2022/276 Karar
DAVA: İFLAS (İİK m.177)
KARAR TARİHİ: 29/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirketten alacaklı olduğunu, davalının borçlarını çok uzun süredir ödemediğini, alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E., İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E., İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E., İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı icra dosyaları ile icra takibi yapıldığını, itiraza uğramayan dosyaların tamamının kesinleştiğini, alacağa mahsuben hiç ödeme yapılmadığını, davalının muaccel borçlarını ödememesi sebebiyle ödemelerini tatil ettiğini ortaya koyduğunu, davalının, icra dosyalarında mal beyanında bulunmadığını, ancak bu güne kadar hiçbir ödeme yapılmadığı, davalının ödemelerini tatil ettiğinin ortada olduğu, mal beyanın da bulunmamakla mallarını sakladığını, icra dosyalarının haricinde müvekkilinin, davalıdan 21.09.2015 tarih ve … no.lu 204.982,69 TL tutarında fatura alacağı olduğunu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında 20/02/2020 tarihinde icra edilen fiili haciz sırasında davalının ticaret siciline kayıtlı adresinde bulunamadığını, haciz mahallinde bulunan … isimli şahsın imzalı beyanına göre, adresin … Tic. Ltd. Şti.’nin faaliyet adresi olup davalı şirkete sanal ofis hizmeti sağlandığını davalının fiziki bir adresinin olmadığını, bu nedenle haciz mahallinde haczedilecek malvarlığının da bulunamadığını, davalının, mallarını saklayarak alacaklılarını zarara uğrattığını belirterek davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin 29.04.2019 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde, T.C. Ticaret Bakanlığı Mersis Kayıt sisteminde merkez adresinin belirtildiğini, davacının, bunun aksi yönündeki iddialarını ispat etmesi gerektiğini, kanunun aradığı kriterin adreste haczi kabil mal bulunamadığının değil ortada mevcut bir adresin olmadığının olduğunu, oysa müvekkilinin, bilinen ve Ticaret Odasında ilan edilen herkesçe ulaşılabilir mevcut bir adresinin bulunduğunu, borçluların mal beyanında bulunma zaruretine yönelik getirilen yaptırımın kanundan kaldırıldığından bahisle işbu sebepten bir şirketin iflasını istemenin kötüniyetli ve dayanaksız bir talep olduğunu, davacının, müvekkili hakkında başlattığı -ihtilaflı bulunan- icra takiplerinde bütün haciz yollarını deneyerek müvekkili adına kayıtlı araç ve gayrimenkuller üzerine hacizler tatbik ettiği gibi müvekkilinin, üçüncü şahıslarda yer alan hak ve alacaklarının tamamına da haciz ve bloke konulmasına sebep olduğunu, müvekkilinin, alacaklılarından mal kaçırmak maksadıyla ticarethanesini kapattığı, hiçbir adres beyan etmediği, kendi şirketinin malvarlığını azaltan mahiyette hileli hareketlerde bulunduğu ya da şirketi kapatıp yetkilisinin yurt dışına gittiği gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davacının bu yönüyle iddiasını ispat etmesi gerektiğini, İİK’ nun 177. maddesine göre davacının, doğrudan iflas talep edebilmesi için takip konu edilen ve kesinleşen icra takiplerini davasında dayanak gösterebileceğini, cevap dilekçesi ekinde sunulan muavin dökümü ve dekontlar incelendiğinde müvekkilinin, davacıya ödemeler yaptığının görüleceğini, dava dilekçesinde bahsi geçen icra takip dosyalarında tek borçlunun müvekkilinin olmadığını, davacının aynı zamanda çeklerin keşidecisi olan firmaya da başvurabileceğini, ancak davacının, diğer borçluya yönelttiği bir haciz işleminin olmadığını, davacının sırf kötüniyetli olarak müvekkili tarafından ödemeler yapıldığı halde işbu davayı ikame ettiğini, müvekkilinin, borca batık olan, bir ticaret mahkemesinde teklif ettiği konkordato başvurusu reddolunan, alacaklılardan mal kaçırmak gayesiyle hileli davranışlarda bulunan bir firma olmadığını, davacının işbu davada öncelikle alacağının varlığını ve ayrıca dayandığı doğrudan doğruya iflası gerektiren sebepleri de ispat etmesi gerektiğini, daha evvel benzer şekilde müvekkiline yöneltilen iflasın açılması konulu davada İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/ 513 E. 2018/ 1280 K. Sayı ve 12.12.2018 tarihli kararı ile davanın red ile sonuçlandığını belirterek davanın reddi ile HMK’nun 329. maddesi kapsamında haksız ve kötüniyetli bir yaklaşımla müvekkilinin ticari itibarını zedeleyen davacının 5.000 TL tutarında disiplin cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davalı şirketin gayri faal durumda olduğu, faal olduğunu somut olarak ortaya koyamadığı, 3-4 yılı geçgin bir süredir ödemelerini tatil eylediği, bu durumun genel ve sürekli bir borç ödememe hali olduğu, diğer bir ifadeyle geçici olarak veya arizi bir mali sıkıntıdan kaynaklanmadığı, bilançosundaki kayıtların düzeltilmesi ile kayden borcu batık değilse de rayicen borca batık durumda olduğu, iş yerinin boş denecek biçimde bir masa bir sandalyeden ibaret olduğu, çalışanın olmadığı, vergi borçlarının mevcut olduğu, benzer şekilde davalı hakkında Mahkemelerinde görülen başka iflas talepli davaların da mevcut olduğunu, davalı vekilinin, … şirketinden temlik sözleşmesi ile aldığı alacakları olduğu, kayıtlarına göre verilen sipariş kaleminde çeşitli alacakları olduğu vb malvarlıkları olduğu yönündeki itirazların davalı şirketin borca batık olmadığı iddiasına ilişkin olduğu, eldeki davada davacının dayandığı maddelere göre, davalının ödemelerini tatil eylemiş olmasının iflas kararı verilmesi için gerekli ve yeterli olduğu, davalı şirketin borca batık olmasının şart olmadığı, davalı şirket yetkililerinin (… ve …) dinlenmek üzere davetiye ile çağrıldığı, şirketin münferit yetkili iki yetkilisi olduğu, bunlardan …’ın duruşma günü hazır bulunduğu, alınan beyanında, kardeşi olan diğer yetkilinin covid-19 temaslı olduğu için katılamadığını, her ikisinin de münferit yetkili olduklarını, 2022 yılı Ocak ayında şirket hissesini devraldıklarını, ortak ve müdür olduklarını, amaçlarının tekrar ticaret yapmak, borçların ödenerek şirketi ayrı seviyeye getirmek olduğunu, iflas kararının ticari hayatlarının sonu olacağını, davacının kötü niyetli olduğunu, SGK ve vergi borçlarının yapılandırılmış olduğunu, zamanla davacının da borçlarını ödeyeceklerini beyan ettiği, özetle, iflas avansının yatırılmış olduğu, davanın ( İİK.nun 166 maddesine göre BİK ve TSG’nde) usulünce ilan edilmiş olduğu, gazete suretlerinin dosyaya takılı olduğu, davalı şirket yetkililerinin (sicil kaydına göre münferit yetkili olan … ve …) dinlenmek üzere çağrıldığı, münferit yetkili müdürlerden …’ın hazır olduğu ve beyanlarının alındığı, dosyada eksiklik kalmadığı, yapılan bilirkişi incelemesi ve toplanan deliller sonucunda davalının uzun süredir davacıya olan borçlarını ödemediği, ödemelerini tatil eylediği, davacının davasını ispat ettiği anlaşıldığından İİK.nun 177/2 maddesi uyarınca davalı şirketin iflasına karar verilmiştir
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; kök rapor kapsamında gerekli itirazlar yapıldığı halde ek raporda hiçbir itirazlarının incelenmediğini, bilanço tabloları dosyaya ibraz edilmiş olup 8.011.795,36 TL tutarında müvekkili şirketin öz varlığı yer aldığı halde Mahkemece müvekkilinin borca batık olduğu yönünde karar verildiğini, verilen kararın somut verilerden uzak olduğunu, davacının, müvekkilinden 21.09.2015 tarih ve … No’lu 204.982,69 TL tutarındaki faturadan kaynaklı alacaklı olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu verilerle dosyaya sunmalarına rağmen bilirkişi ek raporunda müsbet ya da menfi bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkili firma tarafından bugüne kadar keşide edilen bütün çeklerin karşılığı tahsil edildiğini, müvekkil firmanın yazılan hiçbir çeki olmadığını, Mahkemece bu yönde inceleme yapılmadığını, müvekkili firmanın 08.03.2021 tarihi itibariyle ödenmeyen yalnızca 2.448,96 TL borcu kaldığı halde bilirkişi raporunda müvekkilinin 108.187,47 TL tutarında vergi borcu bulunduğu tespitini ısrarla dayanaksız olarak sürdürdüğünü, Mahkemenin müvekkili şirketin iflasına karar vermesi üzerine İstanbul Anadolu … İcra Ve İflas Müdürlüğü’ nün … İflas sayılı dosyası ile iflas kaydı açıldığını, müflis şirketin İcra ve İflas Kanunu 310 ve 311. maddeleri kapsamında taksirli ya da hileli iflas hallerinin mevcut olup olmadığı konusunda bilirkişi marifetiyle incelemeye gidilmesi üzerine alınan 13.05.2022 tarihli raporda, müvekkili şirketin 2019 yılı öz varlık hesabının (+) 2.818.647,25 TL, 2020 yılı öz varlık hesabının (+) 2.954.808,90 TL, 2021 yılı öz varlık hesabının (+) 8.042.183,58 TL olarak hesap edildiğini, müvekkili şirketin iflas tarihi itibariyle yani 31.12.2021 tarihli bilançosuna göre sermayesini 3.000.000,00 TL’den 8.400.000,00 TL’ye yükselttiği şeklinde rapor tanzim edildiğini, yerel mahkemece davanın reddi gerekirken müvekkil şirket hakkında iflas karar vermiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK’nun 177/1-1,2 maddesine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkindir. İİK’nun 181. maddesi gereğince, usul başlığı ile “159, 160, 164 ve 166. maddelerinin bu fasıl hükmüne göre vuku gelen iflaslara da tatbik olunur.” düzenlemesi ve diğer emredici kurallar kapsamında, işin esasına geçilmeksizin resen incelenmesi uygun görülen hususlar incelenmiştir. Bu kapsamda, iflas davasının İİK’nun 154/3. fıkrası gereğince, borçlu şirketin muamele merkezinin bulunduğu mutlak yetkili yer ticaret mahkemesinde açıldığı, İİK’nun 166. maddesi gereğince iflas talebinin ilanlarının gerçekleştirildiği ve iflas avansının karşılanmış olduğu anlaşılmış olup işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Somut olayda, davalının, mallarını sakladığı ve ödemelerini tatil ettiğinden bahisle İİK’nun 177/1-1,2 bentlerine dayalı olarak doğrudan doğruya iflasının istendiği, uyuşmazlığın, dayanılan iflas sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği, dolayısıyla davalının doğrudan doğruya iflasına ilişkin koşulların oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Bilirkişi heyeti 24/02/2021 tarihli raporunda; davacı ile davalı arasında 01.01.2015 tarihinde Akdeniz Üniversitesi G Blok İkmal inşaatı (Onkoloji Hastanesi) İşi Elektrik Tesisat İşleri Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmede davacının taşeron ve davalının ise işveren olduğunu, yine davacı ile davalı arasında 09.02.2015 tarihinde Tübitak Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojileri Araştırma Merkezi (Bilgem) Gebze/Kocaeli İşi Elektrik Tesisat İşleri Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmede davacının taşeron ve davalının ise işveren olduğunu, davacının incelenen ticari defter kayıtlarına göre, davalı ile arasındaki iki adet sözleşme kapsamındaki ticari ilişki çerçevesinde yaptığı hakkedişlere ilişkin faturaları davalı adına düzenlediği ve hakkediş bedellerine ait fatura bedellerini davalının hesabına borç ve davalıdan yapmış olduğu tahsilatları (çek, senet, banka havalesi vs.) ise alacak kaydı yaptığını, davacının ticari defter kayıtlarındaki davalıya ait cari hesabında 30.01.2016 tarih ve … Yevmiye numarası ile 158.673,27 TL alacak kaydı yapılan araştırmada davacının SGK prim borcunun davalı tarafından ödenmesi sebebiyle bu ödeme tutarının davalının alacağına kayıt edildiğini, ancak davalı tarafından yapılan bu ödemenin kendi kayıtlarında bulunmadığını, davacının, davalıdan almış olduğu 11 adet toplamı 1.052.246,45 TL tutarındaki çekin karşılıksız çıkması sebebiyle tahsili için muhtelif icra dosyalarında takip başlatıldığı, bu anlamda davacı ile davalının kayıtlarının birbirini teyit ettiği, buna göre davacının, davalıdan almış olduğu çeklerin karşılıksız çıkması sebebiyle belirtilen miktarda alacağının bulunduğunu, yine davacının, davalıdan toplam 204.982.69 TL cari hesap alacağı bulunduğunu, bu tutardan davalı tarafından ödenen, sözleşmelere ilişkin damga vergisi bedeli 1.876,05 TL mahsup edildiğinde 203.106,64 TL cari hesap alacağı olduğunu, buna göre davacının, davalıdan karşılıksız çek bedelleri ve cari hesap borcu olmak üzere dava tarihi itibariyle toplam 1.255.353,09 TL alacağı bulunduğunu, davacının ticari defter kayıtlarına göre hesap edilen davalıdan olan 1.255.353,09 TL alacak tutarının davalının ticari defter kayıtlarına göre hesap edilen davacıya olan 1.255.353,00 TL borç tutarının birbirini teyit ettiğini, davalı şirketin öz varlığının inceleme tarihine en yakın 30.11.2020 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre 2.922.357,59 TL olduğunu, davalı, şirketin 30.11.2020 tarihli bilanço hesaplarının incelemesinde, genel olarak hesabın bakiyelerinin 2018 yılından beri değişmediğini, alacaklarının durgun hesap haline geldiğini, başka bir anlatımla şirketin alacaklarını 3 yıldır tahsil edemediğini veya karşılığında mal veya hizmet satın alınmadığını, alacak tutarının şirketin keşide edip vermiş olduğu çeklerden kaynaklandığını, genel olarak hesabın bakiyelerinin 2018 yılmdan sonra borcun %60’ı oranında artış gösterdiğini, 2019 yılından 30.11.2020 tarihine kadar da değişiklik göstermediğini, başka bir anlatımla şirketin borçlarını ödemediğini, borç senetlerinin şirketin keşide edip 3 şahıslara vermiş olduğu kendisine ait çeklerden ibaret olduğunu, çeklerin vadelerinin 2018 ve öncesine ait olduğunu, üç yıldır hiç değişmediğini, başka bir anlatılma çeklerini ödemediğini, şirketin personele borçlarının yıllar itibariyle hep artarak devam ettiğini, başka bir anlatımla şirketin personel borçlarını ödemediğini, şirketin yıllar itibariyle tespit edilen vergi yükümlülüklerine göre genel olarak ciddi vergi borcunun bulunduğunu, şirketin ticaret sicile kayıtlı adresinde 09.02.2021 günü yapılan incelemede, binanın 3. katında ticari defterlerin mali müşaviri … tarafından incelenmek üzere ibraz edildiğini, inceleme yapılan yerin masa ve 3 sandalyeden ibaret olup, ofis görümünün olmadığını, katta oda bazında birçok işletmenin bulunduğunu, şirket adresi olarak beyan edilen yerin şirkete ait ve/veya şirket tarafından kiralandığına dair emarenin (vergi levhası, tabela vb.) bulunmadığının gözlendiğini, ortaya konan hesaplardaki kaydi tutarların öz varlık hesabından (raporda yapılan tespitler çerçevesinde) indirilmesi gerektiği kanaati ile şirketin öz varlığının bilançosuna göre (-) 3.766.725,84 TL olarak hesap edildiğini, şirket ortaklarından …’in 4.646.014,75 TL ve …’in 763.811.19 TL şirket tüzel kişiliğinden 30.11.2020 tarihi itibariyle alacaklı olduğunu, başka bir anlatımla şirketin 30.11.2020 tarihi itibariyle toplam 13.352.667,51 TL borcunun 5.409.825,94 TL’sinin ortaklarına olduğunu, şirket ortaklarının alacaklarını şirketten talep etmeleri halinde Öz Varlığın (-) 3.766.725,84 TL. olup borca batık olacağı, talep etmemeleri halinde Öz Varlığın (-) 3.766.725,84 TL – 5.409.825,94 TL = (+) 1.643.100,10 TL olup borca batık olmayacağını, dava dilekçesinde belirtilen icra takip dosyalarının kesinleştiğini belirtmiştir.Bilirkişi 07/01/2022 tarihli ek raporunda; davalının elektronik orlama tutulan ve usulüne uygun olarak yasal süreşi içinde e-beratları oluşturulan ve noter tasdikleri yapılan, birbirini teyit eden ticari defter kayıtlarına göre yapılan inceleme ve tespitler çerçevesinde, davacıya 203.106,55 TL cari hesap borcu ve 11 adet toplam 1.052.246,45 TL karşılıksız çekler olmak üzere toplam 1.255.353,00 TL borcu bulunduğunu, davalı şirketin inceleme tarihine en yakın 30.09.2021 tarihi itibariyle kaydi değerlere göre Öz Varlığının 8.153.612,22 TL olduğunu, bilanço hesaplarına ilişkin olarak yapılan detaylı inceleme çerçevesinde, genel olarak şirketin alacaklarını uzun süredir (yaklaşık 3,5-4 yıl) tahsil edemediğini, kaydi olarak görünen alınan çeklerin vadelerinin 2015 ve 2016 yıllarına ait olduğunu, başka bir anlatımla tahsil edilemediğini, şirket borçlarını (cari hesap (açık hesap)) 3 yıldır ve keşide edilmiş çeklerin ise 4 yıldır ödemediğini, bu tespitler çerçevesinde, 30.09.2021 tarihi itibariyle rayiç değerlere göre Öz Varlığın (-)6.421.573,35 TL olup şirketin borç batık olduğunu, ayrıca şirketin ödenmiş scrmayesinin 3.000.000,00 TL olduğunu, şirket sermayesinin 5.400.000,00 TL artırılarak 8.400.000,00 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, ancak artışına karar verilen 5.400.000,00 TL’nin, şirket ortağının 2018 yılından beri gelen şirketten alacaklı olduğu tutarın sermayeye ilave edilerek karşılandığını, başka bir anlatımla bu şekilde yapılan bir sermaye artışının şirkete hiçbir faydasının bulunmadığını, şirkete sıcak bir para girişi olmayıp şirketin bilançosunda “331 Ortaklara Borçlar” hesabındaki ortağına olan borcun kayden azaltılarak yapıldığını, nakit sermaye artışı olmadığını, şirketin; alacaklılarına ödemelerini yapmadığını, nakit sermaye artışında bulunmadığını, şirketin ciro yolu ile davacıya vermiş olduğu çeklerin keşidecisi … A.Ş. hakkında Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.03.2018 tarih ve 2015/717 sayılı kararı ile iflas kararı verildiğini, çeklerde davalının cirosu bulunduğundan müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu, çeklerin ve cari hesap alacağının tahsilinin mümkün görünmediğini, şirketin Akdeniz Üniversitesi nezdinde muaccel olmuş alacak tutarına ilişkin dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmadığını, başka bir anlatımla temliknamenin verilmesinin tek başına bir alacağın varlığını ispat etmeyeceği gibi eğer var ise 6 yıldır böyle bir alacağın tahsilinin yapılmamasının ayrı bir sorun olduğunu, şirketin faal olarak ticari faaliyetine devam ettiğine, e-ticaret yaptığına dair dosya kapsamında somut delil bulunmadığını bildirmiştir. Mahkemece, İİK’nun 177. madde hükmü uyarınca, davalı şirketin münferiden yetkilileri olduğu anlaşılan … ve …’a davetiye tebliğ edildiği, … hazır değil ise de …’ın hazır olduğu, davalı şirket yetkilisi …’ın beyanında, şirketin 1990’da yılında kurulduğunu, kendisi ve kardeşinin 2022 yılı Ocak ayında şirkete ait hisseyi devraldığını, amaçlarının şirketi yeniden aynı seviyeye getirip borçlarını ödemek ve tekrar ticaret yapmak olduğunu, iflas kararı verilmesinin ticari hayatlarının sonu olacağını, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu, SGK ve vergi borçlarını şu anda taksit taksit ödediklerini, zaman geçtiğinde davacının da borçlarını ödeyeceklerini beyan ettiği görülmüştür. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından, davalı ile dava dışı … San. AŞ’ye karşı başlatılan takipte kesinleşen borç miktarının 205.298,44 TL, bakiye borç miktarının ise 281.057,37 TL olduğu, yatan paranın bulunmadığı, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından, davalı ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. ve … San. AŞ’ye karşı başlatılan takipte kesinleşen borç miktarının 95.057,69 TL, bakiye borç miktarının ise 156.223,43 TL olduğu, yatan paranın bulunmadığı, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından, davalı ile dava dışı … San. AŞ’ye karşı başlatılan takipte kesinleşen borç miktarının 380.055,03 TL, bakiye borç miktarının ise 599.434,57 TL olduğu, yatan paranın bulunmadığı, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından, davalı ile dava dışı … Ltd. Şti. ve … San. AŞ’ye karşı başlatılan takipte kesinleşen borç miktarının 270.895,76 TL, bakiye borç miktarının ise 374.903,88 TL olduğu, yatan paranın bulunmadığı, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında, davacı tarafından, davalı ile dava dışı … San. AŞ’ye karşı başlatılan takipte kesinleşen borç miktarının 212.428,43 TL, bakiye borç miktarının ise 293.231,09 TL olduğu, yatan paranın bulunmadığı anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nın 177. maddesinde, “Doğrudan Doğruya İflas Halleri” üst başlığı altında, “Evvelce takibe hacet kalmaksızın İflas, Alacaklının talebi” düzenlenmiştir. 177/1. fıkrada, aşağıdaki hallerde alacaklının evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Yasada belirtilen 4 bent ise sırasıyla; 1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılmıştır. Alacaklı, doğrudan doğruya iflas davasında alacağının varlığını ispat etmek zorundadır. Bundan başka, alacaklı dayandığı doğrudan doğruya iflas sebebini de ispat etmekle yükümlüdür (Prof. Dr. BAKİ KURU, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s.1153). İİK’nun 177/1-2 bentte düzenlenen borçlunun ödemelerini tatil ettiğine yönelik iflas talebinin dinlenebilmesi için davacının iflası istenen şirketten alacağının bulunması gerekir. Doktrinde borçlunun aczi ile ödemelerini tatil etmesi genellikle bir tutulmaktadır. Ödemelerin tatili, kural olarak ödeme güçlüğü içine düşme halinden kaynaklanır. Ödemelerin tatili ile ödeme güçlüğü içine düşme arasında sıkı bir bağ olmakla birlikte bunlar aynı şeyler değildir. Ödemelerin tatilinde borçlunun muaccel para borçlarını ödeyemez durumda olması gerekir. Diğer yandan, muaccel bir borcun ödenmemesi tatil anlamına gelmemekte olup ödememede umumilik ve süreklilik olması gerekmektedir. Borçlunun taahhütlerinden kurtulmak için yerleşim yerinin meçhul tutarak saklanması veya kaçması yahut makul bir sebep göstermeden mağaza veya yazıhanesini kapatarak ticari işlemlerine de son vermesinin de ödemelerini tatil ettiğine karine olarak kabul edilmektedir. İfade edildiği üzere, İİK’nun 177/1-2 hükmü uyarınca, borçlunun ödemelerini tatil ettiğinin kabulü için borçlunun ödeme güçlüğü içinde bulunması nedeniyle açık veya zimni iradesiyle genel ve sürekli nitelikte borcunu ödememe durumunda bulunması gerekir. Vadesi gelmiş borçlarının sayı ve miktarı itibarıyla genel olarak ödenmemesi ve bu durumun geçici veya arızi bir mali sıkıntıdan kaynaklanmaması halinde borçlunun ödemelerini tatil ettiği sonucuna ulaşılabilir. Somut davada, davacının ticari defter kayıtlarına göre hesap edilen davalıdan olan 1.255.353,09 TL alacak tutarının davalının ticari defter kayıtlarına göre hesap edilen davacıya olan 1.255.353,00 TL borç tutarının birbirini teyit ettiği, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyalarında davalıya karşı başlatılan icra takiplerinin kesinleştiği ve … yılından beri dosyaya davalı tarafından bir ödemenin yapılmadığı, davalı şirket yetkilisi …’ın beyanları ile de ödeme yapılmadığı hususunun sabit olduğu, ödenmemiş çeklerden kaynaklanan davalının bir kısım borcu bakımından, davalının bu çeklerin keşidecisi olmamasının bir önem arzetmediği, davalının söz konusu çeklerde ciranta sıfatının bulunması sebebiyle davacının yetkili son hamil olarak kendisinden talepte bulunmasına engel bir durumun bulunmadığı, ödemelerin tatil edilmiş sayılması için borçlunun, muaccel para borçlarını, umumilik ve süreklilik arzedecek şekilde ödeyemez durumda olması gerektiğinden davalının borca batık olup olmamasının bu duruma bir etkisinin bulunmadığı, başka bir deyişle davalının ödemelerini tatil eylemiş olmasına ilişkin şartın gerçekleşmesi iflas kararı verilmesi için yeterli olup davalı şirketin borca batık olmasının şart olmadığı, öte yandan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından düzenlenen 20/02/2020 tarihli haciz tutanağına göre, davalı borçlunun haciz için gelinen ticaret sicilinde kayıtlı … Mah. … Sok. … Blok Apt. No:… Kadıköy/İstanbul adresinde olmadığı ve … Tic. Ltd. Şti.’nin olduğu, adı geçen şirket çalışanı …’nin imzalı beyanına göre, adresin … Tic. Ltd. Şti.’nin adresi olduğu, şirketin sanal ofis hizmeti veren bir şirket olduğu, davalı şirketin de bu şirketten sanal ofis hizmeti aldığı, ayrıca adreste bulunan vergi levhasının da … Tic. Ltd. Şti. adına düzenlendiği anlaşılmakla birlikte bilirkişi tarafından inceleme yapılan davalıya adreste, inceleme yapılan yerin masa ve 3 sandalyeden ibaret olduğu, ofis görünümünün olmadığı, katta oda bazında birçok işletmenin bulunduğu, şirket adresi olarak beyan edilen yerin şirkete ait ve/veya şirket tarafından kiralandığına dair emarenin (vergi levhası, tabela vb.) bulunmadığı da tespit edilmiş olup her ne kadar ticari şirketlerde yerleşim yeri, ticaret sicilinde kayıtla belli ise de yapılan açıklamalara göre bu durumun somut olaya uygun düşmediği, buna göre ise davalının malum yerleşim yerinin bulunmadığı gibi ticaret sicilinde kayıtlı adresinde başka bir şirketin faaliyette olduğu dikkate alındığında makul bir sebep göstermeden adresini terkettiği, bu hususların da davalının ödemelerini tatil ettiğine karine olarak teşkil ettiği, bu sebeple anılan maddeye dayalı doğrudan doğruya iflas sebebinin oluştuğu anlaşılmakla Mahkemece tesis edilen karar usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/202 Esas, 2022/276 Karar ve 23/03/2022 tarihli kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164/2 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on günlük süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/12/2022