Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1618 E. 2022/1509 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1618 Esas
KARAR NO: 2022/1509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/04/2022
NUMARASI: 2021/559 Esas, 2022/292 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kooperatif Yönetim Ve Denetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/12//2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatifin “S.S: Teknik Metal İmalatçıları Küçük Sanayi Sitesi Yapı Koop.” 10 Ocak 2014 tarihli 8483 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde ilan olunarak tescil edildiğini ve kurulduğunu, müvekkilinin ise, davalı kooperatifin 21.09.2020 tarihinden ihtar tarihine kadar üyesi olduğunu, davalı yönetim kurulu üyelerinin müvekkiline, Kocaeli ili Gebze ilçesi … Mahallesi … ada … parsel sayılı araziye sanayi sitesi kurulacağını, kooperatife üye olmaları halinde söz konusu yapılacağı iddia edilen sanayi sitesinde mal sahibi olacaklarını belirttiğini, söz konusu adreste sanayi sitesi kurulacağına ilişkin davacı müvekkilini ikna etmek amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan geldiğini iddia ettikleri belgeleri müvekkiline e-mail yöntemi ile gönderdiklerini, bu evrak ve yöneticilerin beyan ve konumları doğrultusunda müvekkilinin kooperatife üye olduğunu, iş bu üyelik nedeniyle davacı müvekkilinin kooperatif hesabına davalı yönetim kurulu üyelerinin vaadetmiş oldukları hususları da göz önüne alarak, yönetim kurulu üyelerinin talepleri gereği 445.000,00 TL ödeme yaptığını, müvekkilinin, kooperatife üye olduğu tarihten itibaren günümüze kadar sanayi sitesinin kurulması bakımından kooperatifçe herhangi bir işlem yapılmamasından dolayı şüphelendiğini, sanayi sitesi kurulacağı yer ve detaylar ile ilgili olarak, davalının müvekkili tarafla paylaştığı bilgiler ve kendisine e-mail yöntemi ile gönderilmiş Bakanlık evrakının gerçekliği hususunda birtakım araştırmalar yapıldığını, ilgili evrakın, ilk olarak evrak doğrulama sisteminde kontrol edildiğini ancak doğrulanamadığını, sonrasında ise taraflarınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğüne 11.11.2020 tarihinde ilgili evrakın doğru olup olmadığı hususunda bilgi almak amacıyla talep gönderildiğini, ilgili talebe 31.12.2020 tarihinde cevap verildiğini ve anılan yazışmaların, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünce oluşturulan yazılar olmadığı, sahte evrak düzenleme suretiyle hazırlandığının tespit edildiğini, Bakanlık tarafından cevap olarak gönderilen ilgili belgenin taraflarına tebliğ edildikten sonra belge doğrulama sisteminde kontrol edildiğini ve doğrulandığını, ayrıca Bakanlıkça verilen cevapta gerekli hukuki sürecin başlatıldığının da belirtildiğini, söz konusu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünce taraflarına gönderilen belgenin yönetim kurulu üyeleri tarafından yeni bir sahte belge hazırlanarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğünün taraflarına gönderdiği belgenin sehven hazırlandığını belirten ve Mekansal Planlama Genel Müdürünün ismi ile tekrardan sahte bir belge gönderdiklerini, iş bu belgenin de taraflarınca belge doğrulama sisteminde kontrol edildiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderilen bir belge olmadığının belirlendiğini, saymış oldukları tüm belgelerin sahte olmasının tespitinin ardından davalı S.S. Teknik Metal İmalatçıları Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifine müvekkilinin uğramış olduğu zararın giderilmesi ve daha fazla uğrayabileceği zararların önlenmesi amacıyla, kooperatife ödenmiş olunan 445.000,00 TL’nin ödeme tarihi olan 21.09.2020 tarihinden itibaren işleyen faiz ile birlikte taraflarına derhal gönderilmesinin istendiğini ayrıca müvekkilinin üyeliğinin istifa yolu ile sonlandırıldığının ihtar edildiğini, ilgili ihtarnamenin 18.02.2021 tarihinde tebliğ olunduğunu ancak kooperatifçe taraflarına bu hususlarda herhangi bir şekilde geri dönüş yapılmadığını, iş bu nedenle müvekkilinin alacağı ile uğramış olduğu doğrudan zararın tazmininin yönetim kurulu üyelerinin haksız fiillerinden doğmasından dolayı, yürürlükteki mevzuat, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 63/5 Maddesi gereğince ve aynı kanunun 98. Maddesi yollaması ile TTK m. 553’e göre de uğranılan zararın tazminine karar verilmesini talep etmek zarureti hâsıl olduğunu, iş bu davayı ikame etmezden evvel, taleplerini iletmek ve anlaşma sağlamak üzere arabuluculuğa başvurulduğunu, İstanbul Anadolu Arabuluculuk Bürosu’na başvuru yapıldığını ve 2021/9305 başvuru ve 2021/70945 arabuluculuk numarası ile yürütülen müzakereler neticesinde anlaşmama tutanağı düzenlendiğini, dava, haksız fiil nedeniyle kooperatifin ve yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı zararın tazmini istemine ilişkin olup davalı yönetim kurulu üyelerinin kusuru mevcut olduğunu, bu nedenle yönetim kurulu üyeleri, kooperatif ile birlikte müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmininden sorumlu olduklarını, müvekkilinin S.S. Teknik Metal İmalatçıları Küçük Sanayi Sitesi Yapı Koop. yöneticilerinin kasıtlı olarak gerçekleştirmiş oldukları haksız fiilleri neticesinde uğramış oldukları zarar tazmini için dava açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, yönetim kurulunda olan ve davalı sıfatı bulunan gerçek kişilerin Bakanlığın ve Genel Müdürün adını kullanmaktan imtina etmeksizin müvekkilini dolandırma kastıyla davrandıklarını, evrakı sahte olarak düzenlediklerini, kullandıklarını ve hatta taraflarına Bakanlık tarafından verilen resmi cevabın dahi bertaraf edilmesine uğraşıldığını, bu tutum ve davranışları ile müvekkilden yüklü miktarda para tahsil ettiklerini, ayrıca müvekkilinin, Kooperatife vermiş olduğu paradan bu zamana kadar mahrum kaldığını, günün koşulları da dikkate alındığında para değerinin oldukça değiştiğini, hal böyle iken, kusurlu davranışları ile müvekkilinin zarara uğramasına neden olan davalıların mal varlıkları üzerine ihtiyati tedbir konulmasını isteme zorunluluğu doğduğundan bahisle haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi zararın, para değeri üzerindeki değişen koşullar da dikkate alınmak suretiyle şimdilik 50.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil olarak tahsil edilerek müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tüm ilişkisini davalı kooperatif ile yürüttüğünü, bu sebeple davalı gerçek kişilerin davada davalı sıfatlarının bulunmadığını, davacının davasını nitelendirmede hataya düştüğünü, davacının yatırdığı paranın miktarının belirli olduğunu, bu sebeple belirsiz alacak davası açamayacağını, davacının alacağını 445.000,00 TL olarak belirttiğini ancak 50.000,00 TL üzerinden harç yatırdığını bu sebeple eksik dava harcını tamamlaması gerektiğini, kooperatiflerin amacının ortakların ekonomik yararını sağlayıp korumak olduğunu, kooperatif ortaklığından çıkan ortağın ancak o yılın bilançosuna göre hesaplanacak bedeli isteyebileceğini, kooperatif temerrüde düşmediğinden aşkın zararında istenemeyeceği, davacının 16/02/2021 tarihinde çıkma isteğini bildirdiği ve 13/08/2021 tarihinde işbu davayı açtığı, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 12 nci maddesindeki 6 aylık süreyi beklemeden dava açtığı, huzurdaki davanın erken açılan dava olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının kooperatif ortağı olmadığından kooperatif yöneticilerine karşı sorumluluk davası açamayacağını, bu nedenle bu talepleri yönünden aktif husumeti olmadığı kanaatine varıldığını, davacının para alacağına ilişkin isteminin kooperatiften çıkma payı talebi olarak değerlendirildiğini, Kooperatifler Kanunu’nun 17. maddesinde; “kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin veya mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu ana sözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır” düzenlemesi mevcut olup, davacının 2021 yılında istifası nedeniyle sona eren kooperatif ortaklığından kaynaklanan alacak kalemlerinin, 2021 yılının genel kurulunun yapılacağı 2022 yılında değerlendirilmesinin mümkün olduğunu, bu nedenle davacının talebinin erken açılmış bir dava niteliğinde olduğunu, bu açıklamalar ışığında davalı kooperatif yönünden davanın usulden reddine, davalı şahıslara karşı sorumluluk davası şeklindeki taleplerin ise davacının kooperatif ortaklığından istifası ve aktif husumeti bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Gerekçeli karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki taleplerini tekrarla, bir gerçek veya tüzel kişinin, belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle mesleki veya günlük ihtiyaçlarını emek ve parasal katkıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla bir kooperatife ortak olunduğunu, kişinin kooperatife üye olma gerekçesinin sonradan ortadan kalkması halinde, çıkma için haklı neden oluştuğunu, haklı nedenin ortaklıktan, diğer ortakların tutumundan veya ortağın şahsından doğabileceğini, önemli fikir ayrılıkları, menfaatlerin ters düşmesi, ortağın çıkarlarının zarar görmesi, meslekte değişiklik, kooperatifin faaliyet alanında değişiklik, sağlık durumu gibi hallerin ana sözleşmede haklı sebep olarak gösterildiğini, doktrinde bir fikre göre; haklı nedenin varlığı halinde çıkma bildiriminde bulunacak ortağın KK m.12 hükmünde yer alan süreye uygun hareket etmesi gerekmediği gibi hesap yılı sonunun esas alınmasına da gerek bulunmadığını, zira haklı sebebin mevcudiyetinin böyle bir beklemeye imkân vermediğini, dilekçe ekinde yer alan Kooperatif Ortaklığından Çıkma Ve Çıkan Kişinin Hakları ile ilgili Yrd. Doç. Dr. … tarafından düzenlenen makale içeriğinde de bu husus kapsamlı bir biçimde izah edildiğini, işbu anlatımlar ışığında, müvekkilinin üyeliğinin istifa yolu ile sonlandırılmasının haklı bir nedene dayandığını, haklı nedenin varlığı halinde çıkma bildiriminde bulunacak ortağın KK m.12 hükmünde yer alan süreye uygun hareket etmesi gerekmediği gibi hesap yılı sonunun esas alınmasına da gerek bulunmadığını, zira haklı sebebin mevcudiyetinin böyle bir beklemeye imkân vermediğini, şu aşamada yerel mahkemece bu husus göz ardı edilmek sureti ile hüküm tesis edilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, buna ek olarak dosyaya sunulan davalı kooperatif anasözleşmesinin 15.maddesi içeriğinde; “Ortaklığı sona erenlerin yerine yeni ortak alınması halinde eski ortağın 21. madde uyarınca ödediği gider taksitleri derhal ödenir.” hükmü yer aldığını, yerel mahkemece müvekkilinin istifası sonrasında yerine bir ortak alınıp alınmadığı, alınmış ise müvekkiline ortalık payının iade edilip edilmeyeceği incelenmeden hüküm tesis edilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçeli karar içeriğinde; ‘davalı şahıslara karşı sorumluluk davası şeklindeki taleplerin ise davacının kooperatif ortaklığından istifası ve aktif husumeti bulunmaması nedeniyle reddine’ karar verildiğini, ancak yerel mahkeme nezdinde ikame edilen bu dava, haksız fiil nedeniyle kooperatifin ve yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı zararın tazmini istemine ilişkin olduğunu, dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ve emsal Yargıtay Kararları uyarınca yöneticilerin sorumluluğunun bulunduğunun tartışmasız olduğunu, davalı yönetim kurulu üyelerinin de dava dilekçesinde belirtmiş oldukları nedenlerle kusuru mevcut olduğunu, şu aşamada bu davayı sadece çıkma payı alacağı talepli olarak değerlendirip ortakların aktif husumetinin bulunmadığı nedeni ile davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, nitekim dava dilekçesinde belirtilen işlemlerin yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dahilinde ve bu üyeler tarafından gerçekleştirildiğini, bu nedenle yönetim kurulu üyeleri, kooperatif ile birlikte müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmininden sorumlu olduklarını, yönetim kurulunda olan ve davalı sıfatı bulunan gerçek kişilerin Bakanlığın ve Genel Müdürün adını kullanmaktan imtina etmeksizin müvekkilini dolandırma kastıyla davrandıklarını, evrakı sahte olarak düzenlediklerini, kullandıklarını ve hatta taraflarına Bakanlık tarafından verilen resmi cevabın dahi bertaraf edilmesine uğraşıldığını, bu tutum ve davranışları ile müvekkilinden yüklü miktarda para tahsil ettiklerini, tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, yerel mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile hüküm tesis edildiğinin tartışmasız olduğundan bahisle usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalılar vekili istinafa cevap dilekçesinde; 23 Ekim 2021 gün ve 31637 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yatırım Teşvik Belgeleri’nin 591 sırasında davalı kooperatifin yatırım teşvik belgesi aldığını, yatırım teşvik belgesi alınmadan yatırımcılara yer tahsisi yapılmadığını, davacının tüm ilişkilerini davalı kooperatif ile yürüttüğünden davalının sadece kooperatif olabileceğini yöneticilerin olamayacağını, davacının davasını nitelendirmede hataya düştüğünü, davayı belirsiz alacak davası olarak nitelediğini ancak sonuç ve istem kısmında ise munzam zarar davası olarak nitelendirdiğini, kooperatiflerin amacı gereği ve ana sözleşme de hüküm bulunmadığından ortak, ortaklıktan çıkar iken faiz ve aşkın zarar isteyemeyeceğini, davacının gönderdiği ihtarda kooperatife ek süre verilmediğinden kooperatifin temerrüde düşürülmediği, davacının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 12 nci maddesindeki 6 aylık süreyi beklemeden dava açtığını, kooperatif ortaklığından çıkan ortağın alacaklarının ancak o yılın bilançosuna göre hesaplanarak bilanço tarihinden itibaren bir ay içinde geri verileceğinin düzenlendiği ama bunun bilanço mevzuatına uygun olmadığını, davacının 16/02/2021 tarihinde çıkma isteğini bildirdiği ve 13/08/2021 tarihinde işbu davayı açtığı, huzurdaki davanın erken açılan dava olduğunu, dava açıldığı tarihte davacı kooperatif ortağı olmadığından davalı kooperatif yöneticilerine karşı sorumluluk davası açamayacağını, davacının para alacağına ilişkin isteminin kooperatife sermaye ve aidat payı olarak yatırdığı paraların karşılığı olduğunu, bu nedenle anasözleşmede düzenleme olmadığından bu paralar için faiz isteyemeyeceğini, kanunun 17 nci maddesi uyarınca davacının 2021 yılındaki istifasının 2022 yılı genel kurulunda değerlendirilmesi gerektiğinden işbu davanın erken açıldığından bahisle davacı yanın istinaf başvuru talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkiline kooperatif ortaklığı teklif edilirken verilen sanayi sitesi kurulması taahhüdünün yerine getirilmediğinden bahisle müvekkilinin ortaklıktan ayrıldığını, yöneticilerin haksız fiillerinden kaynaklı doğrudan uğranan zararın tazimini talep ettiği, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortaklarla hesaplaşma süresi ve yükümlülük başlıklı 17 nci maddesi “Kooperatiften çıkan veya çıkarılan ortakların kendilerinin yahut mirasçılarının kooperatif varlığı üzerinde hakları olup olmadığı ve bu hakların nelerden ibaret bulunduğu anasözleşmede gösterilir. Bu haklar, yedek akçeler hariç olmak üzere, ortağın ayrıldığı yıl bilançosuna göre hesaplanır. Kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikteki iade ve ödemeler, anasözleşmede daha kısa bir süre tespit edilmiş olsa bile genel kurulca üç yılı aşmamak üzere geciktirilebilir. Bu durumda kooperatifin muhik bir tazminat isteme hakkı saklıdır. Çıkan veya çıkarılan ortaklar ile mirasçılarının alacak ve hakları bunları istiyebilecekleri günden başlıyarak beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” ve Anonim şirket hükümlerine atıf başlıklı 98 nci maddesi “Bu kanunda aksine açıklama olmıyan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.” hükmünü düzenlemiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Şirketin zararı Genel olarak başlıklı 555 nci maddesi “(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. (2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır.” hükmünü düzenlemiştir. Dava, kooperatif yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hukuki nedenine dayalı kooperatif eski ortağı tarafından açılan tazminat istemine ilişkindir. Kooperatif yöneticilerinin sorumluluğu Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin yollamasıyla dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 555. maddesi uyarınca kusur sorumluluğudur. Sorumluluk davasını, denetçiler, ortaklar ve kooperatif alacaklıları, üçüncü kişiler, iflas idaresi ve tasfiye memurları açabilmektedir. Davacı 16/02/2021 tarihli noter ihtarıyla kooperatiften istifa etmiş ve istifası 01/04/2021 tarihli yönetim kurulu kararıyla kabul edilmiş olup bu tarihten sonra davacı kooperatif üyesi olmayıp eldeki davanın 13/08/2021 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibariyle davacı yukarıda sayılan sorumluluk davasını açabilecek taraflardan hiçbirine girmediğinden mahkemenin sorumluluk davasını reddetmesi usul ve yasaya uygundur.Çıkma payı bedeli, yapılan toplam aidat ödemesinden, ortaklıktan çıkma tarihi olan 2021 yılı bilançosunun görüşüldüğü 2022 yılı genel kurulunda tespit edilen genel giderlerin ortak sayısına bölümü ile çıkan genel giderlere katılım payı mahsup edilerek, davacı alacağının hesaplanması gerekmekte olup, davacı 2021 yılında ortaklıktan çıktığından ve aynı yıl içerisinde işbu dava açıldığından mahkemenin çıkma payı alacak talebinin erken açılan dava olduğundan bahisle reddetmesi de usul ve yasaya uygundur. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak karşılanan 80,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye harç alınmasına yer olmadığına,3-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b.1 bendi ve aynı Kanunun 361/1 maddesi gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Temyiz Yolu Açık Olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/12/2022