Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/157 E. 2022/340 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/157 Esas
KARAR NO: 2022/340
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/02/2021
NUMARASI: 2004/894 Esas, 2021/148 Karar
DAVA: ALACAK
BİRLEŞEN DAVA
( İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/129 Esas Sayılı Dosyası )
BİRLEŞEN DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 24/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı … – … vekili 23.07.2004 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin, Almanya’dan hava yoluyla turist ve işçi taşıdığını, bu amaçla davalı … Limited Şirketi İle 12.04.2003 ila 25.10.2003 tarihleri arasını kapsayan havayolu uçak kiralama anlaşması (air charter airgement ) imzaladığını, söz konusu kira anlaşmasındaki fiyatların piyasa koşulları üzerinde olmasının nedeninin, davalı şirketin KİT teşekkülü olması nedeniyle daha rahat ve güvenli uçuş yapabilmesi olduğunu, bunun müşterilere duyurulabilmesi için yazılı ve görsel basında yaklaşık 120.000 Euro’luk reklam yapıldığını, davalı ile yapılan uçak kira anlaşması nedeniyle 12.04.2003 tarihinde başlayan uçuşlarda teamüle aykırı olarak sıcak yemek yerine soğuk sandviç verilmesinin dışında sözleşmeyi esastan etkilemeyen ufak çaplı aksaklıklarla yüksek sezona gelindiğini, Temmuz ayının başından itibaren davalı …‘nın bir takım operasyonel nedenlerle uçuş programlarının bir çoğunu aksatması, geciktirmesi ve bazılarını da iptal etmesi nedeniyle müvekkili şirketin büyük maddi zarar ve itibar kaybına neden olunduğunu, uçak kira anlaşması gereği uçuşlar için tahsis edilmiş olan 177 koltuk kapasiteli … tipi uçak yerine 04.07.2003 tarihinden itibaren 170,172, 168 veya 165 koltuk kapasiteli uçaklar kullanıldığını, iki hat için iki uçak programlanmış olmasına rağmen bazen tek uçuş verildiğini, bazende bazı uçuşların iptal edildiğini, yolcuların alanda kaldığını, bir kısmının bilet ücretlerini istediğini, bir kısmının ise ödediği para ve zararların tahsili çabası içerisine girdiğini, 13. 07.2003 tarihinde uçuşların hiçbirinin yapılmadığını, faturanın sanki uçuş yapılmış gibi tanzim edildiğini, acentelerinin yolcu verme konusunda büyük şüphelere düştüğünü. 177 yolcu ile dolu olan uçaklarının iptaller nedeniyle 164 yolcu ile uçtuğunu, toplam yolcu kayıplarının 29 yolcu olduğunu, 19.07.2003 tarihindeki uçuşlarının koltuk kapasitesinin az olması nedeniyle 9 yolcunun … ile uçurulduğunu, bunu gören acentelerin 35 yolcuyu diğer havayolu şirketleri ile uçurduğunu, aynı gün … Ticaret Bakanlığından alınan bir mesajda 23 Temmuz 2003 tarihinden itibaren başlarının çaresine bakmaları gerektiğinin belirtildiğini, acentelere ve piyasalara karşı tamamen çaresiz bırakıldığını, tam iki taraflı edimleri içeren ve her iki ediminde eşit derecede sözleşmenin amacına hizmet eden uçak kira anlaşmasında müvekkilinin belirlenen sürede kira bedellerini ödemek, davalının borcunun ise belirlenen sürelerde uçakları teslim etmek olduğunu, BK 106. hükmü gereğince sözleşmede edimini yerine getiren ve bu nedenle alacaklı konumda bulunan müvekkilinin, davacının edimini aynen yerine getirmesini ve gecikmeden dolayı uğradığı zararının giderilmesini isteyebileceğini, BK 96. hükmü gereğince davalı borçlunun edimini hiç yada gereği gibi yerine getirmediğinden doğan zararı gidermekle yükümlü olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, (BK 113/2) maddi ve manevi zararlarının tespiti ile 1000 Euro müsbet, 1000 Euro yoksun kalınan kar, 200.000 Euro manevi zarar olmak üzere 202.000 Euro giderim tazminatının 21.01.2004 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizleri ile birlikte ve ödeme günündeki efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … Limited Şirketi vekili, davacı şirketin Türkiye ‘de yerleşik ve ticaret siciline kayıtlı bir şirket olmadığını, yabancı bir şirket olduğunu, HUMK ‘nın 187. maddesi gereğince ve 2675 sayılı M.Ö.H.U.K. m.32/1’e göre dava açarken teminat göstermek zorunda olduğunu, MÖHUK 32. maddesi gereğince, Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorunda olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacı şirket hakkında Uçak Kiralama Anlaşması nedeniyle 196.167,20 USD cari hesap alacağından dolayı İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/ 129 Esas sayılı dosyası İle İtirazın iptali davasını açtığını, birleştirmeye yönelik ilk itirazda bulunduklarını, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 11 Haziran 2003 tarihli … nedeniyle 196.167,20 USD cari hesap alacağı olduğunu, davacı şirket aleyhinde Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, müvekkili şirketin sözleşme gereğince 12 Nisan 2003-03 Ekim 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilen seferler nedeniyle davalı şirketten cari hesap alacağı bulunduğunu, 28 Haziran 2004 tarihli ihtarname ile bildirildiğini, dava dilekçesinde soyut hukuki bilgiler verildiğini, tüm beyanların ve iddiaların hem hukuki hemde maddi gerçeğe aykırı olduğunu, davanın haksız ve kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞTİRİLEN İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2004/129 Esas, 2005/544 Karar sayılı dosyası:
İDDİA: Davacı … Ltd.Şti vekili, 06.10.2004 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 11 Haziran 2003 tarihinde Aır Charter Agreement ( Uçak Kiralama Anlaşması ) yapıldığını, bu anlaşma kapsamında müvekkili şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiş olduğu halde davalı şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, müvekkili şirketin sözleşme gereğince 12 Nisan 2003-03 Ekim 2003 tarihleri arasında gerçekleştirilen seferlere ilişkin olarak davalı şirketten 196.167,20 USD cari hesap alacağının gerçekleştiğini, alacağın ödenmesi için gerek 24 Haziran 2004 tarihli faks mesaji ile gerekse 28 Haziran 2004 tarihli iadeli taahhütlü ihtarname İle bu durumun bildirildiğini, buna rağmen Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine karşı haksız şekilde itiraz ettiğini, borcunu ödemediğini, takibe itirazının haksız ve kötüniyetli olduğunu iddia ederek, icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %40 oranından aşağı olmamak üzere icra ve inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, 20.10.2005 tarihli karar ile dava dosyası ile İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/894 Esas sayılı dosyası arasında hukuki ve fiili irtibat olması nedeniyle HUMK ‘un 45. maddesi gereğince dosyaların birleştirilmesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki 11/06/2003 tarihli sözleşmenin 12. maddesinde sözleşmeden doğacak ihtilafların Türkiye’nin yasalarına tabi olacağının belirtildiği, davalı karşı davacının programlanan uçuşları gereği gibi yerine getiremediği, 177 koltuklu uçak tahsis etmesi gerekirken daha az koltuk sayısı olan uçak tahsis ettiği, bazı seferlerin hiç yapılamadığı, bazılarında ise farklı uçuş noktalarının birleştirildiği gibi ihlallerin mevcut olduğunun anlaşıldığı, davacı karşı davalının ihlaller kapsamında yolcu biletlerini satan acentelere ödeme yaptığı, ek ikramlarda bulunduğu ve bu nedenle ödeme yaptığı tasdikli ticari defter kayıtlarından anlaşılmış olduğu …’nin alacağından mahsup edilmesi gerektiği, davalı karşı davacı taşıyan … eksik koltuk tahsis ettiğinden eksik koltuklara ait vergilerin iade edilmesi ve bu tutarın …’nın alacağından mahsup edilmesi gerektiği, sözleşmeye göre her boş uçuş için 1.500 USD iade yapılması gerektiğinden boş uçuş indirimin taşıma ücretinden indirilmesi gerektiği, sözleşmede ikram konusunda ayrıntıya girilmeden fix menü uygulanacağı belirtilmişse de daha sonra yapılan protokollerde sıcak ikram yerine soğuk ikram verildiğinden dolayı buna dair fiyat farkının cari hesaptan mahsup edileceğinin öngörüldüğü, ikram farkının her bir adette 1.86 USD’nin makul olduğu, 27.03.2020 tarihli ek bilirkişi raporunda tespitler uyarınca daha az koltuk kapasiteli uçak nedeniyle uçamayan yolcuların seyahatlerini başka hava yolu firması İle yaptığı ve bilet satan acentelere ödeme yapıldığı dolayısıyla davacının bu nedenle oluşan ilave maliyetinin karşılandığının anlaşıldığını, davacı karşı davalının 3.840.564,37 USD bankaya yatan uçak tahsis ödemesi, 179.583,60 USD teminat ödemesi olmak üzere toplam 4.020.147,97 USD ödeme yaptığı, 53.281,56 USD ikram ödemesi, 203.590,66 USD eksik koltuk bedeli olmak üzere toplam 426.920,94 USD düşüldükten sonra …‘nin alacağı 4.007.457,13 USD bulunduğu, buna göre davacının alacağından davalının alacağı düşüldükten sonra davalıdan 12.690,84 USD alacağı bulunduğu, taleple bağlı kalınarak 1.000 Euro kar kaybı ve 1.000 Euro müsbet zarara hükmedilmesi gerektiği, sözleşme yükümlülüklerinin davalı tarafından yerine getirilmemesi nedeni ile davacının müşterileri nezdinde itibarı zedelendiği gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulüne 1.000 Euro kar kaybı 1.000 Euro müsbet zarar ve 1.000 Euro manevi tazminatın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı 4/A maddesi gereğince işleyen faizi ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süre içerisinde davalı birleştirilen dosya davacısı müflis … LTD ŞTİ adına İflas idaresi vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, davacı karşı davalıya 2 kez kesin süre verilmesine rağmen delillerini sunmadığını, yurt dışından getirildiğini beyan ettiği fotokopileri sunduğunu, davacının 3 kez arka arkaya takip etmediğinden davanın usülden reddine karar verilmesinin beyan edilmesine rağmen değerlendirme yapılmadığını, ayrıca geçerliliği belirsiz makbuz İle de harcama yapıldığı iddiasını kabul etmedikleri beyanlarının değerlendirilmediğini, ticari işletme lehine manevi tazminata hükmedilmesinin dayanaksız olduğu gibi karşı tarafın müvekkilinden doğan manevi zararı olmadığını, müspet ve kar kaybına hükmedilmesinin haksız olduğunu, karar gerekçesinde dahi açıklanmadığını, bilirkişi raporuna göre rakam yazılmış ise de dayanağının olmadığını, raporda aradaki sözleşme ve mutabakata göre müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafın belgeleri göndermesi gerektiğinin bir kaç kez bildirilmesine rağmen davacı tarafın bu belgeleri göndermediğini ve kesin hesap mutabakatına da gelmediğini, bu nedenle müvekkili şirketin alacağı talepleri gibi 197.167,20 USD olduğunu, itirazlarının değerlendirilmeksizin önceki raporlardaki tespitlerin tekrarlandığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Asıl dava, Uçak Kiralama Sözleşmesine aykırılık iddiasına dayanan yoksun kalınan kar, müsbet zarar ve manevi tazminatın tahsili, birleştirilen dava ise sözleşme kapsamında gerçekleştirilen seferlere ait cari hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Dosya kapsamından, taraflar arasında, 11 Haziran 2003 tarihli “ Uçak Kiralama Sözleşmesi “( Aır Charter Agreement) imzalandığı, sözleşmede davacı şirketin kiralayan davalı şirketin kiralayana kiralık nakliye uçağı temin eden, nakliyeci şirket olduğu, sözleşmenin genel şartları 1.maddede Uçak başlığına yer verildiği, maddede, …‘nin uygun bir ekip ile teçhizat ile donatılmış ve bu sözleşme kapsamında yakıtı sağlanmış uçuşa uygun bir uçak temin edeceği, 1.2. bentte, …’nin hiçbir ihbarda bulunmaksızın, bu sözleşme için temin edilen nakliye uçaklarında nakliyeye uygun alternatif taşıyıcı veya uçak değişimi yapabileceği, ikame edilen uçağın … filosuna ait olması veya … tarafından işletilmesinin gerekmeyeceğinin belirtildiği, fiyat ve ödemenin 3. maddede, iptal ve gecikmenin 4. maddede, biletler ve taşıma şartlarının 6. maddede düzenlendiği, sözleşmenin devam eden maddelerinde diğer hususlara yer verildiği, uçuş çizelgelerinin belirtildiği, uçuşlar ve çizelgelerin Hükümet Makamlarının, Sivil Havacılık Makamlarının onayına ve ilgili havalimanlarının slot koordinasyon teyidine tabi olduğunun belirtildiği, kira fiyatlarının düzenlendiği, 12.maddede, uçak kiralama sözleşmesinin koşulları ve şartlarının Türkiye’nin yasalarına tabi olacağı, onlara göre yorumlanacağı, Türkiye mahkemelerinin özel yargılama hakkına sahip olacağına yer verildiği, kiralayanın kira fiyatını hangi metod ve şartlarda ödeyeceğinin belirtildiği, yemekler ve konaklama başlıklı maddede, temin edilen her türlü yemeğin fiks menü türünden olacağı ve gecelik konaklama yatak ve hafif kahvaltı içereceğinin belirtildiği, davacı şirket genel müdürü ve yönetim kurulu başkanı sıfatı İle … vekili aracılığı İle Ankara … Noterliğinin 18 Nisan 2003 tarihli ihtarnamesini davalı şirket adına düzenlediği, ihtarnamede, … Yollarının 11.04.2003 tarihli fatura İle müvekkilinden 63,146 Euro ödemesi istendiği, ödenmesi gereken meblağın sözleşmeye göre ödenmesi gereken meblağdan fazla olmasına rağmen uçuş programında herhangi bir aksama olmaması için hesaba havale edildiği, fazla ödemeye dair hakların saklı tutulduğunun belirtildiği, 1 Mayıs 2003 tarihli ihtarnameninde benzer nitelikte olduğu, 05 Mayıs 2003 tarihli davacı şirket adına davalı şirkete gönderilen ihtarnamede, uçuş esnasında uçakta yapılan yemek ikramından yolcuların hem doğrudan hem de acenteler aracılığı ile ilettikleri şikayetlerinin olduğu, ikram edilen yiyeceklerin kalitesinin artırılması ihtiyacının gösterdiği vb hususlara değinildiği, dosyadaki diğer ihtarnamelerde yine ödeme yapılan fatura meblağının kabul edilmediğine dair olduğu, davacı vekilinin 23.07.2004 tarihinde asıl davayı açtığı, davalı birleştirilen dosya davacısı şirketin ise 07.09.2004 tarihinde Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı birleştirilen dosya davalısı şirket hakkında 196.167,20 USD asıl alacak, 1.430 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 197.597,20 USD alacağın tahsili amacı ile takip başlattığı, takip konusu alacağın nedeninin, 11.06.2003 tarihli sözleşme gereği 12 Nisan 2003-03 Ekim 2003 döneminde gerçekleştirilen seferlere ait cari hesap alacağı olduğu, borçlu şirketin borca ve takibe yasal süre içerisinde itiraz ettiği, birleştirilen dosyanın İcra ve İflas Kanunun 67. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında, uçak kiralama sözleşmesinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı tarafın birden fazla dosyayı takipsiz bırakması neticesinde verilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun ve kararın isabetli olup olmadığıdır. İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/98 Esas, 2012/183 Karar ve 07.08.2012 tarihli kararla davalı birleştirilen dosya davacısı … Ltd.Şti hakkında İflas kararı verilmiştir. İflas davası, dava dışı işçinin işçilik alacağının tahsili amacı ile başlatılan takibe itiraz edilmemesi ve ödeme yapılmaması üzerine 24.04.2012 tarihinde açılmış olduğu dosya içerisindeki karar örneğinden anlaşılmıştır. Mahkemece birden fazla alınan bilirkişi rapor ve ek rapor neticesinde asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın ise tümden reddine karar verilmiştir. Davanın geçirdiği safahat, davalı birleştirilen dosya davacı vekilinin istinaf nedenleri ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. maddesinde ki düzenlemede dikkate alınarak davanın esasına dair incelemeden önce usule dair istinaf nedenlerinin değerlendirilmesi uygun görülmüştür. Dava ve birleştirilen dava 2004 yılında açılmıştır. Davaların açılış tarihinde, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK kanunu yürürlüktedir. Ve aynı zamanda, 6102 sayılı TTK ve 6098 sayılı TBK ‘da henüz yürürlükte olmayıp, 01.07.2012 tarihinde yeni kanunlarla birlikte yürürlükten kaldırılan, mülga 6762 sayılı TTK ve 818 sayılı BK ‘nı yürürlüktedir. Dosyanın bu kapsamda incelenmesinden, 04.04.2005 tarihli celsede, davacı vekilinin duruşmada bulunmadığı ve davalı vekilinin davayı takip etmiyoruz beyanı sonucunda dosyanın HUMK 409. maddesi gereğince işlemden kaldırıldığı, 14.04.2005 tarihinde davacı vekili dilekçesi üzerine yenilendiği, 11.12.2006 tarihli duruşmada davacı vekilinin duruşmada hazır olmaması, davalı karşı davacı vekilinin duruşma zaptına geçen ve imzası ile teyit ettiği karşı tarafın davasını takip etmeyecekleri beyanı üzerine, ”1” nolu ara karar ile takip edilmeyen asıl davanın HUMK 409. maddesi gereğince dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin 27.12.2006 tarihli dilekçesi İle yenileme talebinde bulunduğu, 01.12.2011 tarihli celsede, davacı vekili adına bir önceki celse mazeretin kabulü için çıkarılan tebligatın akibetinin araştırılmasına, usulüne uygun tebliğ edilmişse HMK 150. maddenin bu celse itibarı ile değerlendirilmesine dair ara karar oluşturulduğu, duruşmanın ertelendiği 16.02.2012 tarihli celsede ise davacı vekilinin hazır olmadığı, tebligatın usulüne uygun olarak yapılmış olduğunun belirtilerek asıl dosyanın HMK 150. maddenin uygulanmasına ve açılmamış sayılmasına gelecek celsede karar altına alınmasına dair hüküm verildiği, duruşmanın 17.04.2012 tarihine bırakıldığı, 17.04.2012 tarihli celsede asıl davada 01.12.2011 tarihli duruşma gününün mazeretli davacı vekiline 30.06.2011 tarihi itibariyle tebliğ edildiği anlaşılmakla, 16.02.2012 tarihi itibariyle asıl davanın HMK 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına, 3 aylık süresi dolduğunda açılmamış sayılması husususun hüküm İle birlikte hüküm altına alınmasına karar verildiği, aynı celsede duruşmanın birleştirilen dosya yönünden 14.06.2012 tarihine ertelendiği, 14.06.2012 tarihli duruşmaya davacı vekilinin katıldığı ve zapta geçen beyanına göre yapılan tebligatın geçersiz olduğunu, çalışan olmayıp, stajyer avukat olduğunu belirterek HMK 150. madde gereğince verilen karardan rücu edilmesini talep ettiği, mahkemece bu konuda PTT’den gelen yazıya göre tebligatta daimi çalışan sekreter olarak bildirilen …’ın SGK kaydının SGK Bölge Müdürlüğünden ve Baro Başkanlığından sorulmasına ve gelecek cevabı yazıya göre rücu talebinin değerlendirilmesine karar verildiği, davalı birleştirilen dosya davacı şirketin İflas etmiş olması nedeniyle İflas Müdürlüğüne tebligatın gerçekleştirildiği, iflas idare memurunun 15.11.2012 tarihli celsede davayı takip ettiklerini beyan ettiği, 12.03.2013 tarihli duruşmada, asıl dosya davacı vekilinin hazır olmadığı, davalı birleştirilen dosya davacısı şirket adına İflas idare vekilinin zapta geçen beyanında, asıl dosyanın ikiden fazla müracata bırakıldığı ve açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece asıl dosya davacı vekilinin söz konusu duruşmada hazır olmamasına dair herhangi bir gerekçenin belirtilmediği, asıl dosya davacısının bir sonraki celse olan 30.04.2013 tarihli duruşmada da hazır olduğuna veya mazeret bildirdiğine dair bir beyana duruşma zaptında yer verilmediği, 10.10.2013 tarihli duruşmada davalı birleştirilen dosya davacı vekilinin talebinin hükümle birlikte karar verilmesine dair ara karar oluşturulduğu, 04.06.2015 tarihli celsenin “4” nolu ara kararı ile 17. 04.2012 tarihli 1 nolu ara kararının tebligatın usulsüz yapılmış olması gerekçesiyle kaldırılmasına karar verildiği, 06.02.2020 tarihli duruşmada, davalı birleşen dosya davacısı vekilinin davanın 3 kez takipsiz bırakılması nedeniyle davanın usülden reddine karar verilmesi talebinde bulunmuş ise de mahkemenin 04.06.2015 tarihli celsesinde usulsüz tebligat nedeniyle işlemden kaldırılma kararından rücu edildiği gerekçesiyle talebin reddine karar verildiği ve mahkeme gerekçesinde ise bu konuda bir açıklamaya yer verilmediği anlaşılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga HUMK 409. maddede, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 150.maddede, tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması düzenlenmiştir. 150/1. fıkrada, usulüne uygun olarak davet edilmiş olan tarafların duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği, 5. fıkrada ise, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların sürenin dolduğu gün itibarı ile açılmamış sayılacağı, mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağına yer verilmiştir. Aynı yasanın ikinci bölümünde, yargılamaya esas olan ilkeler ve bu ilkeler arasında da 30. maddede usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiştir. Maddede, hakimin yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir şekilde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğuna vurgu yapılmıştır. Usul kuralları uyarınca, mahkemece, taraflara usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma yapabilmelerinin sağlanması bir zorunluluktur. Usulüne uygun davet edilen taraf davacı ise, davasını takip etmek istiyorsa bizzat veya vekil vasıtası ile duruşmaya katılmalıdır. Belirtmek gerekir ki, Türk yargı sistemine göre, hukuk yargılamasında hakim kendiliğinden bir davayı inceleyip uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da, hakim tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur. ( mülga HUMK m.72, m.76- 6100 sayılı HMK 24- 26 ). Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında hakimin yargılamayı resen sürdürmesi, tarafların davayı hazırlama ve takipleri gerektiğine göre hakimin davacının yapmadığı işlemi kendiliğinden ikmal etmesi olanaklı değildir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/9-491 Esas, 2010/593 Karar ve 10.11.2010 emsal kararı). Mahkeme, iki halde işlemden kaldırılmış olan davanın açılmamış sayılmasına karar verir: 1) Davanın üç ay içinde yenilenmemesi halinde ( m.150/5.), 2-Davanın üçüncü defa takipsiz bırakılması halinde ( m.150/6, c.2). Bu iki halde de mahkemece kendiliğinden ( resen ) davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek kayıt kapatılır ( m.150/5,6). Mahkeme davanın açılmamış sayılmasına kararı ile davadan elini çektiğinden, davanın açılmamış sayılmasına dair kararı ( usule ilişkin ) bir nihai karardır; bu nedenle istinaf edilebilir (m.341). ( Prof.Dr.Baki Kuru- İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sayfa 447-448).İşlemden kaldırılan bir dava, işlemden kaldırılma tarihinden itibaren üç ay içinde yenilenmez ise mahkemece kendiliğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verilir. Mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken bu tarihte ( üç aylık yenileme süresinin bittiği veya dosyanın üçüncü defa takipsiz bırakıldığı tarihte ) böyle bir karar vermeyi ihmal etmiş olması, taraflara bu tarihten sonra davayı yenileme hakkı vermez. Çünkü dava, üç aylık yenileme süresinin bittiği veya dosyanın üçüncü defa takipsiz bırakıldığı tarihte kanundan dolayı açılmamış sayılmıştır. Mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına daha sonra da karar verebilir, böyle bir karar davanın üç aylık yenileme süresinin bittiği veya dosyanın üçüncü defa takipsiz bırakıldığı tarihte açılmamış sayıldığını tespit edici nitelikte bir karardır. Mahkeme davanın açılmamış sayılması kararı ile davadan elini çektiğinden davanın açılmamış sayılması kararı ( usule ilişkin ) bir nihai karardır; bu nedenle kanun yoluna götürülebilir. ( Prof.Dr.Baki Kuru, Prof.Dr.Ramazan Arslan – Prof.Dr.Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku 22.Baskı, sayfa 566,567, 568,569,570 ve 571). Somut davada, dosyanın 04.04.2005 tarihli ve 11.12.2006 tarihli duruşmalarda takip edilmediği için iki kez HUMK 409. madde gereğince işlemden kaldırıldığı taraflar arasında çekişmesizdir. Mahkemece 17.04.2012 tarihli celsede asıl dosyanın 16.02.2012 tarihi itibariyle HMK 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına, 3 aylık süresi dolduğunda açılmamış hususunun hüküm ile birlikte karar altına alınmasına karar verilmişse de söz konusu karar isabetli olmamıştır. Dosyanın 3. kez takipsiz bırakılması nedeniyle HMK 150/5-6. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek esasın kapatılması gerekecektir. Yasanın emredici düzenlemesinin aksine dosyanın işlemden kaldırılması ve devamında ara karardan dönülmesi doğru olmamıştır. Mahkemece, birleştirilen dosyanın tefrikine, asıl dosyanın ise açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması halinde davacının tebligata dair iddialarının ancak istinaf konusu yapıldığında değerlendirilmesi gerekeceğinden bunun aksine işin esasına dair hüküm tesisi isabetli olmamıştır. Diğer taraftan asıl dosyada davalı, birleştirilen dava dosyasında davacı olan şirket hakkında yargılama aşamasında iflas kararı verildiği tartışmasızdır. İstanbul … İflas Dairesinin … tasfiye sayılı dosya ile ilgili verilen 28.07.2017 tarihli cevabı yazıda, İflas kararının kesinleştiği ve 15.07.2013 tarihinde ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı belirtilmiştir. 2004 sayılı İİK ‘nun yedinci babının üst başlığı, “ İflasın Hukuki Neticeleri “ dir.194. maddesinde, hukuk davalarının tatili düzenlenmiştir. Müflisin 191. maddesi gereğince, tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması, iflas masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl İflasın açılması ile medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi ( ve taraf ehliyeti ), artık müflise değil, iflas idaresine aittir. Somut davada bu anlamda, İflas eden davalı hakkında ki davanın iflas idaresi tarafından takip edilmesi yerindedir. İflas idaresi tarafından takip edilen bu davalarda, müflisin taraf sıfatı son bulur. Taraf sıfatı İflas masasına geçer. Bu nedenle hüküm, müflis hakkında değil iflas masası hakkında verilir. Ancak İflas idaresine yöneltilen davanın kayıt kabul davası olarak devam olunup, kayıt kabul davası şeklinde hüküm tesis edilmesi gerekir. Somut davada olduğu gibi, birleştirilen dosyaların bulunması halinde mahkemenin iflas eden müflis hakkında açılmış olan davayı HMK 167. maddesi gereğince ayırması gerekirecektir. Çünkü, kayıt kabul davaları basit yargılamaya tabi olduğu gibi, hüküm şekli, yargılama giderleri vb gibi usulü işlemler ve esasa dair bir kısım incelemeler diğer davalılara uygulanan yasal düzenlemelerden farklı olduğu gibi, yasa yollarına başvuru süreleri de farklılık arz edecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 167 maddesinde, mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği belirtilmiştir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece, dava tarihinden sonra İflas kararı verilen ve iflas kararı kesinleştiği anlaşılan, davalı şirketin davalı olduğu asıl dosya İle davacı olduğu birleştirilen dava dosyalarının tefriki ile mahkemenin bir başka esas numarasına kaydedilerek kayıt kabul davası şeklinde yargılamanın gerçekleştirilip uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, diğer dava dosyası ile birlikte yargılamaya devam edilip, alacak – tazminat şeklinde müflis şirket aleyhine hüküm tesisi de kabule göre usul ve yasaya uygun düşmemiştir. Davalı birleştirilen dosya davacısı şirket talebi yukarıda yer verildiği üzere, sözleşme kapsamında gerçekleştirilen seferlere ait cari hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır. Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasanın 36. ‘ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Eksik, şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma ( hukuki dinlenilme hakkının ), ihlalidir. HMK 297. maddesinde de verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların denetlenmesi mümkün olacaktır. Birleştirilen dava hakkında hükümde yasal düzenlemeler kapsamında gerekçeye yer verilmiş olduğunun kabulü mümkün olmamıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle mülga HUMK 409. maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 150 maddesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun ilgili hükümleri ve diğer yasal düzenlemeler kapsamında, öncelikle, her iki dava dosyasının tefriki İle tefrik edilen dosyanın mahkemenin başka bir esas numarasına kaydına, iflas kararı kesinleşen davalı hakkında açılan davanın kayıt kabul davası olarak kabulü ile dosyanın işlemsiz bırakıldığı tarihlerde dikkate alınarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi ve birleştirilen dava dosyası açısından ise istinaf denetimine uygun gerekçeli karar oluşturulması için davalı birleştirilen dosya davacı vekilinin asıl ve birleştirilen dava dosyaları yönünden istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davalı birleştirilen dosya davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/894 Esas, 2021/148 Karar ve 18.02.2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahalli Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken( 80,70 TL asıl ve birleştirilen dosya için toplam )= 161,40 TL harcın davalı birleştirilen dosya davacısı tarafından peşin olarak karşılanan 432,00 TL harçtan mahsubu ile 270,60 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı birleştirilen dosya davacısına İADESİNE, 5- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davalı birleştirilen dosya davacısı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/03/2022