Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1532 E. 2022/1307 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1532 Esas
KARAR NO: 2022/1307
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/02/2022
NUMARASI: 2021/612 Esas, 2022/105 Karar
DAVA: KAYIT KABUL
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2003 yılında birikimlerini değerlendirmek üzere müflis bankanın Karaköy Şubesine başvurduğunu, müvekkilinin daha kazançlı olacağı konusunda ikna edilerek adına açılan … Limited’in … nolu hesabına 32.000.000.000 TL (32.000,00 TL) yatırdığını, … Bankacılık esaslarından, sistemin yüksek risklerinden, devlet güvencesi kapsamında olmadığından müvekkiline bahsedilmediğini, vade sonunda paranın ödenmesi talebinin … Ltd. tarafından,… Bankası T.A.Ş.’ye TMSF tarafından 03/07/2003 tarihinde el konulmasıyla faaliyetine son verdiğini gerekçe göstererek geri çevrildiğini, … Ltd. Şti. ile müflis … Bankası T.A.Ş. arasında organik bağ olduğunu, toplanan paraların hiç bir zaman yurt dışına çıkarılmadığını, banka sahibinin yurt içindeki şirketlerine aktarıldığını, … Ltd. Şti. ile müflis … Bankası T.A.Ş.’nin müvekkili karşısında müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek 32.000.00 TL’nin 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalı iflas idaresince müvekkili adına alacak olarak kabulüne ve iflas masasına kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; BDDK’nın 03/07/2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile müflis bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılarak … Bankası T.A.Ş.’nin yönetim ve denetiminin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal ettiğini, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2004/132 Esas sayılı iflas davasında … Bankası T.A.Ş.’nin 08/06/2005 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, kararın ise 20/04/2006 tarihinde kesinleştiğini, tasfiye işlemlerinin TMSF Tasfiye Daire Başkanlığının 2005/1 sayılı dosyası üzerinden yürütüldüğünü, müflis … Bankası T.A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin … Ltd.’nin tüzel kişiliğinden ayrı olduğu için müflis bankaya husumet yöneltilemeyeceğinden davanın öncelikle husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, … Ltd. nezdinde açılan hesaplar ile ilgili bilgilerin müflis banka bünyesinde bulunmadığını, müflis bankanın sadece … Ltd. ile yapılan işlemlere aracılık hizmeti verdiğini, talep edilen alacağın banka nezdinde bulunmadığını, hesabın … nezdinde açılmış bir hesap olduğunu, müflis bankanın Karaköy şubesinden davacıya ait, … hesabına giren havale kaydının tespit edildiğini, hesabın … Ltd. nezdinde açılmış bir hesap olduğunu, 15/07/2003 tarihinden itibaren faiz isteminin mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müflis bankanın yapılan alacak kayıt başvurusunu kabul ettiği varsayıldığı takdirde bile İİK’nun 195 ve 196. maddeleri gereğince faizin, iflas tarihine kadar hesaplanması gerektiğini, davacının talep ettiği 32.000,00 TL bakiyeli hesabın … Bankası T.A.Ş. nezdinde açılmış bir hesap olmayıp … Ltd. nezdinde açılmış bir hesap olduğunu, havale işlemi yapan bankaların hiç bir yükümlülüğü olmadığı gibi hukuki sorumluluğunun da bulunmadığını, davacının, parasını yatıracağı kuruluş hakkında gerekli araştırmayı yapmak suretiyle tedbirli bir tutum içerisine girmesi gerekirken kendisinden beklenen bu özeni göstermemesinin sorumluluğunu müvekkili bankaya yükleyemeyeceğini, davacının zararı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde davasını açmadığından talebin zamanaşımına uğradığını, talebin … Ltd.’ye yöneltilmesi gerektiğini, davacı tarafça, parasının … Ltd.’den tahsil edilemediğine ilişkin herhangi bir belge veya aciz vesikası sunulamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
MAHKEMENİN 10/11/2016 TARİH VE 2015/39 ESAS, 2016/785 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davanın kabulü ile, 32.000,00 TL’nin 15/07/2003 tarihleri itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalı Müflis Türkiye … Bankası Türk Anonim Şirketi İflas Masası’na kaydına dair karar verilmiştir. Karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 07/12/2017 TARİH VE 2017/1141 ESAS 2017/1950 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davacının, tebliğ veya ilan tarihine göre hak düşürücü süre içerisinde davayı açıp açmadığı anlaşılamadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, sıra cetvelinin davacıya tebliği, davacı vekiline, dava dilekçesindeki tebligat tarihine ilişkin beyanı hakkında açıklama yaptırılması, posta idaresine tebligat parçalarındaki tarihlerin, iflas idaresine de, davacının tebliğ masrafı yatırıp yatırmadığının sorulması suretiyle bu hususların kesin olarak tespit edildikten sonra yeniden karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
MAHKEMENİN 12/04/2018 TARİHLİ VE 2017/1103 ESAS 2018/425 KARAR SAYILI KARARI İLE, Davanın bankacılık işleminden kaynaklanması sebebiyle Tüketici Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle usulden reddine karar verildiği, İstanbul 4. Tüketici Mahkemesinin ise 25/03/2021 tarih ve 2019/248 Esas 2021/374 Karar sayılı kararı ile karşı görevsizlik kararı verdiği, İstanbul 37. Hukuk Dairesinin 2021/1459 Esas 2021/1332 Karar sayılı kararı ile İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
MAHKEMENİN 10/02/2022 TARİHLİ VE 2021/612 ESAS 2022/105 KARAR SAYILI KARARI İLE,Davacının, müflis … Bankası T.A.Ş.’ye güvenerek hesap açtırması, kıyı bankasının bankacılık lisansının iptal edilmesi ve mal varlığının da bulunmaması sebebiyle hesap bakiyesinde bulunan 32.000 TL’lik alacağının müflis … Bankası T.A.Ş.’den talep edebileceği, davanın müflis … Bankası T.A.Ş.’nin iflas tarihi 08/06/2005 tarihinden sonra açılmış olması ve müflis … Bankası T.A.Ş.’nin iflas tarihinden sonra 14/01/2015 dava tarihi itibariyle temerrüde düşürülmesi nedeniyle davaya konu alacağa faiz işletilmesi talebinin yerinde görülmediğinden bahisle 32.000 TL’nin iflas masasına kayıt ve kabulüne, faiz isteminin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece faiz isteminin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek faiz talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılarak 32.000,00 TL’nin 15/07/2003 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte (İflas tarihi itibariyle 32.000,00 TL asıl alacak ve 28.655,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 60.655,34 TL) davalı Müflis Türkiye … Bankası … Şirketi İflas Masası’na kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; müflis … Bankası T.A.Ş.’nin tüzel kişiliğinin … Ltd.’nin tüzel kişiliğinden ayrı olduğu için müflis bankaya husumet yöneltilemeyeceğinden huzurdaki davanın husumet yönünden reddi gerekirken aksi yönde karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacının … Ltd nezdinde hesap açtırdığını, müflis banka ile … Ltd’in birbirinden bağımsız farklı iki tüzel kişilik olduğunu, … Ltd’nin mudilerinin paralarını ödememesinin, … Ltd’nin sorumluluğunda olup tüzel kişiliği farklı ve sadece havale hizmeti vermiş olan … Bankası T.A.Ş.’ye sorumluluk yüklenemeyeceğini, sözleşme serbestisi ilkesine aykırı hüküm tesisinin hukuka aykırı olduğunu, … uygulamasını benimseyerek yüksek faiz getirisinden faydalanan davacının bütün dünya ülkelerinde uygulandığı şekilde kıyı bankacılığının risklerine katlanması gerektiğini, davacının, yüksek faiz getirisi nedeniyle tercih ettiği ve faydalandığı … uygulamasından dolayı müflis bankadan alacak talebinin yasal mevzuata ve özellikle TMK’nun 2. maddesine aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek ve hak kaybına uğramamak kaydı ile davanın 2015 yılında ikame edildiği gözönüne alındığında haksız fiile dayanan huzurdaki davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılmış olduğundan zamanaşımından reddine karar verilmesi gerekirken bu durumun hiç dikkate alınmamasının bozmayı gerektirdiğini, davacı vekilinin tüm taleplerinin kabulü mümkün olmadığı gibi 15.07.2003 tarihinden itibaren faiz isteminin kabulünün de mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müflis bankanın yapılan alacak kayıt başvurusunu kabul ettiği varsayıldığı takdirde bile İİK’nun 195 ve 196. maddeleri gereğince faizin, iflas tarihine kadar hesaplanması gerektiğini, davacı, banka personelinin yönlendirmesiyle parasını … … Ltd.’ye havale ettirdiğini belirtmesine rağmen kabul anlamına gelmemek üzere, banka personelinin yönlendirmesi ile işlem yapıldığı düşünülecek olsa bile personelin suç unsuru içeren eylemi varsa bu eyleminden yine personelin sorumlu olacağını, ancak davacının, kendisini yanlış yönlendirdiğini iddia ettiği banka personeli hakkında suç duyurusunda bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereğince faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi Fona intikal eden ve Fonun iflas talebi üzerine aynı kanun gereğince iflasına karar verilen müflis bankadan olan alacak talebinin kayıt ve kabulüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, BDDK’nın 03.07.2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın bankacılık işlemlerini yapma ve mevduat kabul izninin kaldırıldığı, yönetim ve denetimi aynı Kanun’un 16/1. maddesi uyarınca TMSF’na intikal ettiği, TMSF tarafından 4389 sayılı Kanun’un 16/3. maddesine dayalı olarak davalı bankanın doğrudan iflasının talep edildiği, İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.06.2005 tarih ve 2004/132 Esas, 2005/361 Esas sayılı kararı ile davalı bankanın iflasına karar verildiği, kararın 20.04.20006 tarihinde kesinleştiği, TMSF Tasfiye Dairesi’nin 2005/1. sayılı dosyası ile tasfiye işlemlerine başlandığı, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 106. maddesinin 5. fıkrası hükmü gereği alacaklılar toplantısı görev ve yetkisinin Fon’da olması nedeniyle Müflis T. … Bankası T.A.Ş. İkinci Alacaklılar Toplantısı yerine kaim olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu’nca 28.12.2006 tarih ve 658 sayılı kararın alındığı, Fon Kurulunca iflas idare memurlarının atandıkları anlaışılmıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106. maddesinde, faaliyet izni kaldırılan ve Fona devredilen bankalara İlişkin hükümler düzenlenmiş olup maddede, Fonun bu kanunun uygulanması ile sınırlı olmak üzere 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 166, 218, 219, 223, 234, 236, 249, 251 ve 254.maddedeki yetki ve görevler hariç olmak üzere, İflâs idaresinin alacaklılar toplantısı ve İflas idaresi görev ve yetkilerine sahip olarak bankayı tasfiye edeceği düzenlenmiştir. Diğer yandan, “Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalardaki Sigortalı Mevduat Ve Sigortalı Katılım Fonunun Ödenmesi ile bu bankaların İflas ve Tasfiyesine İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında ki Yönetmelik” 23 Şubat 2007 tarihli, 26443 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin amacının 1. maddede, faaliyet izni kaldırılarak yönetim ve denetimi 19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 106. maddesine göre Fona intikal eden banka nezdinde bulunan sigortalı mevduat ve sigortalı katılım Fonunun tespiti ve hak sahiplerine ödenmesi ile bu bankaların İflas ve tasfiyesine ilişkin usul ve esasları düzenlemek olarak ifade edilmiş olup 2. maddede, yönetmeliğin 5411 sayılı 106. maddenin son fıkrasına dayanılarak hazırlandığı belirtilmiştir. Somut olayda, İflas tasfiyesinin Fon tarafından gerçekleştirildiği, tasfiyenin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre yerine getirildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İİK’nun 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, ancak İİK’nun 223/3 maddesi hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK’nun 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK’nun 223. maddesi). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü İİK’nun 235. maddesinde açıkça İİK’nun 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK’nun 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut davada öncelikle Dairemizin 07/12/2017 tarih ve 2017/1141 esas 2017/1950 karar sayılı kararı doğrultusunda Mahkemece, kaldırma ilamında yazılı olduğu şekilde araştırma yapılıp yapılmadığı ve bunun sonucuna göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Dosyada mevcut tebliğ parçasına göre sıra cetvelinin, 31.01.2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş gibi gözüktüğü, fakat tebliğ parçasının üzerinde posta dağıtım işyerine geldiği tarih olarak 24 Aralık 2014 tarihli mührün basıldığı, buna göre davacının başvurusunun iflas idaresince reddi kararının davacıya tebliği tarihinin tespitinde belirsizlik meydana geldiği, kaldı ki davacının kayıt kabul başvurusuyla birlikte sıra cetvelinin kendisine tebliği için masraf verip vermediğinin de dosyadan anlaşılamadığı, iflas idaresinin17.02.2017 tarihli yazısında bu konuya ilişkin açıklama yapılmadığı, öte yandan davacı vekilinin, iflas idaresine başvurunun reddi kararının kendilerine 31.01.2014 tarihinde tebliğ edildiğini belirttiği, davanın ise 14.01.2015 tarihinde yani 15 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olduğu gibi bir durum ortaya çıktığı tespiti ile Dairemizin 07/12/2017 tarih ve 2017/1141 esas 2017/1950 karar sayılı kararında belirtilen gerekçelerle ilk derece Mahkemesi kararının kaldırıldığı, Mahkemece bu doğrultuda iflas idaresine müzekkere yazılmış olup 14.02.2018 tarihli müzekkere cevabında davacı vekili Av. … tarafından 11.06.2013 tarihli dilekçe ile alacak kayıt başvurusunda bulunulduğu, iflas idaresinin 12.12.2014 tarih ve 2744 sayılı başvurunun reddine ilişkin kararının 31.12.2014 tarihinde Av. … tarafından teslim alındığı, davacı vekili Av. … tarafından alacak kayıt talebinde bulunulurken tebligat için 24,00 TL’lik posta pulu gönderildiği bildirilmiştir. Dosya kapsamı ve iflas idaresinin 14.02.2018 tarihli müzekkere cevabına göre, davacı vekilinin 11/06/2013 tarihli alacak kayıt talebine ilişkin dilekçesi ile 32.000.000,00 TL’nin (eski Türk Lirası) 15/07/2003 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesinin talep edildiği, iflas idaresinin 12.12.2014 tarih ve 2744 sayılı kararı ile talep edilen alacağın banka nezdinde bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği, davacının reddedilen alacağının da gösterildiği 4. ek sıra cetvelinin 19.12.2014 tarihinde Takvim gazetesinde, 22.12.2014 tarihinde de Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği, iflas idaresinin 12.12.2014 tarih ve 2744 sayılı başvurunun reddine ilişkin kararının, kararın tebliği için masraf yatırdığı anlaşılan davacı vekiline 31.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre ise davanın açılması bakımından öngörülen hak düşürücü sürenin alacak kayıt talebinin reddine ilişkin iflas idaresi kararının davacı vekiline tebliğ tarihi olan 31/12/2014 tarihinden itibaren başlayacağı, davanın ise 14.01.2015 tarihinde yani yasal on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Bilirkişi heyeti Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Emekli Banka Müdürü … tarafından sunulan 27/05/2016 tarihli raporda; davacının, … Bankası T.A.Ş. Karaköy Şubesi aracılığı ile … Ltd’e 15.04.2003 tarihinde 32.000 TL tutarında havale gönderdiği, dava konusu edilen ve gönderilen 32.000 TL tutarındaki havalenin hesap ekstrelerinde mevcut olduğu, havale ile ilgili olarak davacının yazılı talimatı bulunduğu, davacının parasını alamadığı, ibraz edilen belgelere ve yerinde yapılan tespitlere göre; davalı Müflis … Bankası T.A.Ş. iflas idaresinin dava konusu olayda sadece havale işlemine aracılık ettiği, 32.000 TL’nin davalı bünyesinde kaldığına dair bir kayda rastlanmadığı, salt bankacılık tekniği düzeyinde kalınırsa davacının, iflas masasına kaydı gereken bir alacağının olmadığı sonucuna varılması gerektiği, ancak Yargıtay’ın son birkaç yıldır verdiği içtihatlardaki ilkeler dikkate alındığında dava dışı … Ltd’in Kıbrıs’ta olmakla birlikte davalı müflis banka ile aynı ismi kullandığı, davaya konu mevduatın davacının yazılı talimatıyla … Ltd’in davalı banka nezdindeki hesaplarına aktarıldığı, mevcut paranın banka hesaplarından çıktığı ispatlanamayıp … Ltd’nin banka nezdindeki hesabında kaldığı, davalı müflis banka yöneticilerinin talimatlarıyla banka personelinin cazip faiz telkinleri ve yönlendirmelerinde bulundukları, böylece birçok mudinin iradesinin sakatlandığı hususları da dikkate alındığında Yargıtay içtihatları çerçevesinde davacının davalı müflis bankadan alacak talebinde bulunabileceği sonucuna varılabileceği, somut olayın özelliklerini dikkate alarak bu görüşlerden birinin veya diğerinin tercih edilmesinin Mahkemenin takdir alanına girdiği bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti Emekli Banka Müdürü/Müfettişi …, Emekli Banka Müdürü … ve Emekli İcra Müdürü … tarafından sunulan 02/01/2022 tarihli raporda; davacı tarafından düzenlendiği anlaşılan havale emri ile Türkiye … Bankası T.A.Ş. Karaköy Şubesi’nden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet göstermekte olan … Ltd’e, 15.04.2003 tarihinde 32.000,00 TL (Eski para 32.000.000.000,00 TL) havale gönderildiği, havale tutarının … Bankası T.A.Ş. Karaköy Şubesi tarafından nakit olarak tahsil edildiği, davalı müflis … Bankası T.A.Ş.’ye ait 15.04.2003 tarihli … no.lu “Ödenecek Havaleler” muavin defter kayıtlarında, … referans no.su ile 32.000,00 TL’lik havale işleminin mevcut olduğu, gönderilen havale tutarı ile davacı adına 15.04.2003 tarihinde … hesap no.su ile 32.000,00 TL tutarlı, 15.07.2003 vadeli (91 gün vadeli), %53,00 faiz oranlı vadeli mevduat hesabı açıldığı, düzenlenen vadeli mevduat cüzdanının, … Limited tarafından … Bankası T.A.Ş.’ye yazılan 17.04.2003 tarih ve 200-29 sayılı yazısı ekinde Karaköy Şubesi’ne gönderildiği ve davacıya imza karşılığında teslim edildiği, söz konusu hesapta mevcut olan tutarın davacıya ödendiğine dair dava dosyasında herhangi bir belge ve kaydın mevcut olmadığı, ayrıca taraflar arasında bu konuda bir uyuşmazlığın da bulunmadığı, … Ltd’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde … (…) bankacılığı mevzuatı çerçevesinde kurulduğu, ayrı bir tüzel kişilik olmakla birlikte, söz konusu … bankanın unvanı ile davalı Müflis Türkiye … Bankası T.A.Ş.’nin unvanlarının benzerliği, davalı müflis bankanın, … Ltd.’nin muhabir banka konumunda olması, ayrıca … Bankası T.A.Ş. mağdurları ile ilgili TBMM’de hazırlanan 1426 Sıra Sayılı Kanun Tasarısı teklifinde (24.05.2007 tarihli Genel Kurul Tutanağı); “(…) Türkiye … Bankası T.A.Ş.’nin ait olduğu ticari grubun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti mevzuatına göre anılan ülke sınırları içerisinde faaliyet gösteren ve sermayesinin tamamına sahip olduğu ve ‘Kıyı Bankacılığı’ (Off-Shore) ile iştigal eden … Ltd. adlı bankanın mudilerine ödeme yapmakta iken sermaye sahibi aile grubunun Türkiye’deki mal varlığına da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca el konulmasına neden olan idari işlemler sonucunda mudiler ödenmesi olanaksız hale gelen ve Fon kapsamında olmayan mevduat hesapları da Tasarruf Mevduatı sigorta Fonu’nca ödenir. (…)” şeklinde yer alan açıklamalardan … Limited ile müflis Türkiye … Bankası T.A.Ş. arasında organik bir bağ bulunduğunun anlaşıldığı, Yargıtayın emsal kararları da gözönünde bulundurulduğunda davacı tarafından vadeli mevduat hesabından kaynaklanan 32.000,00 TL’nin müflis … Bankası T.A.Ş’den talep edilebileceği, 15.07.2003 tarihinden 08.06.2005 iflas tarihine kadar T.C. Merkez Bankası tarafından yayımlanan değişen avans faiz oranları üzerinden 28.655,34 TL işlemiş faiz hesaplandığı bildirilmiştir. Öncelikli olarak davalı vekilinin hem cevap dilekçesinde hem de istinaf dilekçesinde ileri sürmüş olduğu zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi gerekmiştir. Davacının havale emri ile … Bankası T.A.Ş. Karaköy Şubesi’nden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde faaliyet göstermekte olan … Ltd.’ye, 15.04.2003 tarihinde 32.000,00 TL (Eski para 32.000.000.000,00 TL) havale gönderdiği, davalı müflis … Bankası T.A.Ş.’ye ait 15.04.2003 tarihli 394010 no.lu “Ödenecek Havaleler” muavin defter kayıtlarında, … referans no.su ile 32.000,00 TL’lik havale işleminin mevcut olduğu, gönderilen havale tutarı ile davacı adına 15.04.2003 tarihinde … hesap no.su ile 32.000,00 TL tutarlı, 15.07.2003 vadeli (91 gün vadeli), %53,00 faiz oranlı vadeli mevduat hesabı açıldığı hususları dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporları ile sabittir. 08/10/2022 tarihli ve 31977 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 22.04.2022 tarih ve 2021/7 Esas 2022/2 Karar sayılı kararına göre, TMSF tarafından el konulan bankalarda … hesabı sahibi mudilerin … alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde haksız fiilin gerçekleşme tarihi olan … hesabına aktarma tarihinin esas alınması gerektiğine karar verilmiştir. Buna göre somut olayda zamanaşımının başlangıcı, paranın … hesabına aktarıldığı 15.04.2003 tarihidir. Zamanaşımının başladığı tarihte 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte olup bu kanun 04/02/2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11/01/2011 tarihinde kabul edilen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 647. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ise 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri” başlıklı 5. maddesi “(1) Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. Ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanununda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olur.(2) Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibarıyla bu süre dolmuşsa, hak sahipleri Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak, bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu durumda somut olayda zamanaşımı ile ilgili 818 sayılı Borçlar Kanununun uygulanması gerekmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanununun “Müruru Zaman” başlıklı 60. maddesi “(1)Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.(2)Şukadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur…” şeklinde düzenlenmiştir. Maddede 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin yanında ayrıca ceza dava zamanaşımı süresi de öngörülmüştür. Yani haksız fiil oluşturan eylem aynı zamanda cezayı gerektiriyor ve ceza kanununda bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüş ise daha uzun olan bu zamanaşımı süresi dikkate alınacaktır. Öyleyse somut olayda cezayı gerektiren bir eylem bulunup bulunmadığı ve bulunması halinde bu eylem için öngörülen zamanaşımı süresinin ne olduğunun tespiti gerekir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun kararında … hesabı bulunan mudilerin bankayı vasıta kılmak suretiyle dolandırıldıkları yönünde tespite yer verilmiş olup özel daire kararlarında da bu yönde tespitlerin bulunduğundan söz edilmiştir. Somut olayda da davacının, mevduat hesabı açan ve … hesabına aktarma işlemini yapan müflis … Bankası aracı kılınmak suretiyle dolandırıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre haksız fiil oluşturan eylem aynı zamanda ceza kanununda suç olarak düzenlenen cezayı gerektiren bir eylemdir. Bu eylem için ceza kanununda öngörülen dava zamanaşımı süresinin eldeki davada uygulanabilmesi için ise 818 sayılı kanunda öngörülen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinden daha uzun bir süre olması gerekir. Bu sürenin tespitinin ise zamanaşımının başlangıcı 15.04.2003 olduğuna göre bu tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanununa göre yapılması gerekir. Dolandırıcılık suçunun basit hali 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 503. maddesinde, nitelikli halleri ise aynı kanunun 504. maddesinde düzenlenmiştir. Somut olayda davacının, mevduat hesabı açan ve … hesabına aktarma işlemini yapan müflis … Bankası aracı kılınmak suretiyle dolandırıldığı kabul edildiğine göre 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun 504/1-3 bendi gereğince “Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesinin haberleşme araçlarını veya banka veya kredi kurumlarını veya herhangi bir kamu kurum ve kuruluşunu vasıta olarak kullanmak suretiyle” dolandırıcılık suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Yine aynı maddede suçun cezasının iki yıldan beş yıla kadar ağır hapis ve sağlanan haksız menfaatin iki misli kadar ağır para cezası olarak belirlendiği, suçun işlenmesinde iki veya daha fazla nitelikli hal birleşirse hapis cezasının asgari haddinin üç yıl ağır hapis olacağı görülmüştür. Ceza davası zamanaşımı süreleri suç için öngörülen cezanın üst haddine göre hesaplanacağından somut olayda cezanın üst haddi olan 5 yıl dikkate alınarak zamanaşımı süresinin tespiti gerekir. 765 sayılı kanunun 102/1-4 bendinde göre beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis cezasını gerektiren suçlarda zamanaşımı süresinin beş sene olduğu, 104/2 fıkrasında ise zamanaşımının kesilmesi halinde o suç için kanunda belirlenen sürenin, en fazla yarısına kadar uzayacağı düzenlenmiştir. Sonuç olarak somut olayda ceza davası zamanaşımının 5 yıl olduğu ve en fazla 7,5 yıla kadar uzayacağının kabulü gerekir. O halde yukarıda belirtildiği üzere 818 sayılı kanunda daha uzun bir zamanaşımı süresi bulunduğundan ceza davası zamanaşmının eldeki davada uygulanma ihtimali bulunmamaktadır. 2797 sayılı Yargıtay Kanununun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45/5 maddesi “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.” hükmünü ihtiva etmektedir. “…Hiç kuşku yoktur ki, içtihadı birleştirme kararları ilke kararlarıdır ve benzeri hukuki konularda da Yargıtay genel kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Bu husus Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Mahkemelerin ve hakemlerin içtihadı birleştirme kararına aykırı karar vermiş olmaları temyiz ve bozma sebebidir. Dahası, yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkmış olması usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası olup; bir dava hakkındaki karar Yargıtay’ca bozulmuş ve mahkemenin bu bozmaya uyması ile usule ilişkin kazanılmış hak doğmuş olsa bile, mahkeme bozma kararının içeriğini bırakarak bu yeni içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme yapıp karar vermek zorunluluğundadır…” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/15-728 Esas 2006/1 Karar sayılı ilamı). İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukukî konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğu, TMSF tarafından el konulan bankalarda … hesabı sahibi mudilerin … alacaklarının tahsiline yönelik açtıkları davalarda zamanaşımının başlangıcının tespitinde haksız fiilin gerçekleşme tarihi olan … hesabına aktarma tarihinin esas alınması gerektiğine yönelik yukarıda bahsedilen içtihadı birleştirme kararı dikkate alındığında somut olayda zamanaşımının başlangıcı, paranın … hesabına aktarıldığı 15.04.2003 tarihi olup buna göre işbu davanın en geç 15.04.2013 tarihine kadar açılması gerekirken 14.01.2015 tarihinde açılması sebebiyle davalı vekilinin zamanaşımına yönelik savunmaları yerinde görülmüştür. Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 132. ve 133. maddesinde düzenlenen zamanaşımının durma ve kesilme sebeplerinin, davanın en geç açılabileceği tarih olarak kabul edilmesi gereken 15/04/2013 tarihine kadar gerçekleşmediği de anlaşılmaktadır. Açıklanan sebeplerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın zamanaşımından reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/612 Esas, 2022/105 Karar ve 10/02/2022 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE, 2-a)Davanın zamanışımından REDDİNE, b)Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak karşılanan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, c)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, d)Davalı tarafından yapılan 47,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, e)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av.As.Üc.Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, İstinaf Başvurusu Yönünden 3-Kararın kaldırılma gerekçesi göz önüne alındığında davacının istinaf başvurusu hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davacının istinaf başvurusu hakkında karar verilmediğinden, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 301,40 TL’nin hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davalı kurum harçtan muaf olduğundan istinaf başvurusu yönünden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından yapılan 33,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,9-Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1-a beni gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.03/11/2022