Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1421 E. 2022/1441 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1421 Esas
KARAR NO: 2022/1441
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/05/2022
NUMARASI: 2022/101 Esas, 2022/356 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili … AŞ’nin danışmanlık sözleşmesi kapsamında davalı şirkete iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verdiğini, davalının 3 adet fatura bedelini ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini, ticari uyuşmazlıkta arabulucuya başvuru zorunluluğu nedeniyle 07/10/2019 tarihinde arabulucuya başvurduklarını ancak anlaşma sağlanamadığını, bunun üzerine müvekkili grup şirketini de bünyesinde barındıran dava dışı … Ltd. Şti olarak İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/671 Esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, mahkemece takibin tarafının … Ltd. Şti olmaması nedeniyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiğini, karara karşı istinaf yoluna başvurulması İstanbul BAM 45 HD’nin 2021/1751 Esas, 2021/1389 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, Borçlar Kanunun 158. maddesinin; “Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” hükmünü düzenlediğini, daha önce açılan davanın düzeltilebilir bir yanlışlık nedeniyle reddedildiğini, bu davanın 29/12/2021 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, TBK’nın 158 maddesinde belirtilen ek sürede davayı açtıklarını, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/671 Esas sayılı dosyasında yapılan incelemeye göre alacaklarının sabit olduğunu belirterek davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/671 Esas sayılı dosyasında taraf değişikliği talebinin maddi hata olarak görülmeyerek kabul edilmediğini, bu nedenle takip alacaklısı olmayan dava dışı şirket tarafından açılan davanın, TBK’nın 158 maddesinde belirtilen düzeltilebilir yanlışlık niteliğinde olmadığını, itirazın iptali davasının arabulucuya başvurulması tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, ayrıca müvekkilinin A ve B sınıfı uzman danışmanlık hizmeti aldığını ve bu hizmet bedellerini ödediğini, ancak C sınıfı hizmet almadığını, fatura düzenlenmesinin alacağı kesin olarak ispatlamayacağını belirterek davanın reddini ve davacının alacağın alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; kesinleşen İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/671 Esas sayılı dosyasında dava dışı şirketin taraf değişikliği talebinde bulunduğu, ancak mahkemenin davacının yanlış gösterilmesini kabul edilebilir maddi hata olarak değerlendirilmediği, TBK’nın 158. maddesinde düzeltilebilir bir yanlışlık yapılması nedeniyle davanın reddedilmesinden bahsedildiği, dava dışı şirket tarafından açılan davanın düzeltilebilir bir yanlışlık nedeniyle reddinden söz edilemeyeceği ve davacının TBK’nın 158. maddesinde belirtilen ek süreden yararlanamayacağı, davacının arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği 07/10/2019 tarihinde davalının icra takibine itirazını öğrendiği, davanın bu tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı istinaf nedenleri olarak; TBK’nın 158. madde başlığında ve metninde davanın reddinden bahsedildiğini, bu madde gereği davanın esastan reddedilmesi halinde hükmün uygulama alanı bulamayacağını, diğer durumlarda hükmün uygulanacağını, davanın aktif husumet yokluğundan reddine ilişkin kararın davanın esastan reddine ilişkin olmadığını, bu nedenle TBK’nın 158 maddesi uyarınca ek süreden yararlanmaları gerektiğini, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 11. Fıkrası uyarınca arabuluculuk görüşmesine katılmayan tarafın davada haklı da çıksa yargılama giderlerini ödemeye mahkum edileceği ve lehine vekalet ücretine hükmedilmeyeceğini, davalının mazeretsiz olarak ilk toplantıya katılmaması nedeniyle arabuluculuk faaliyetinin sona erdiğini, bu nedenle anılan yasal düzenleme gereği davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü, aksi halde davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılmasını ve davalının yargılama giderlerine mahkum edilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, aynı takip dosyası nedeniyle dava dışı şirket tarafından açılan itirazın iptali davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği, davacının eldeki dosyada görülen itirazın iptali davasında TBK’nın 158. maddesinde belirtilen ek süreden yararlanılamayacağı, davanın 07/10/2019 tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve davalı lehine vekalet ücretine karar verilmiş, davacı vekili hükmü istinaf etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; aynı takip nedeniyle dava dışı şirket tarafından açılan itirazın iptali davasında davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmesinden sonra, davacı tarafından açılan eldeki itirazın iptali davasında TBK’nın 158 maddesinde belirtilen ek süreden yararlanılıp yararlanılamayacağı, geçerli bir mazeret olmaksızın arabuluculuk ilk toplantısına katılmayan davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği hususlarında toplanmaktadır. İİK.’nun 67/1. maddesine göre, alacaklı itirazın iptali davasını, itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Buradaki bir yıllık hak düşürücü sürenin, borçlu tarafından yapılan itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı belirtilmiş, bunun dışında bir yol (tefhim v.s) öngörülmemiştir. Diğer taraftan Borçlar Yasası’nın 158. maddesi; “Dava veya def’i; mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.” hükmünü düzenlemektedir. Yargıtay HGK’nın 2017/15-427 Esas, 2021/685 Karar sayılı kararında; “TBK’nın 158. maddesinde yapılan arılaştırma dışında, maddede, BK’nın 137. maddesine göre bir değişiklik bulunmamakla birlikte; BK’nın 137. maddesinde, hak düşürücü süre bakımından bir açıklık yok iken, TBK’nın 158. maddesi ile altmış günlük ek süreye ilişkin kuralın, hem zamanaşımı hem de hak düşürücü süre bakımından uygulanacağı kabul edilmiştir. Borçlar Kanunu’nun 137. maddesinde hangi hâllerde zamanaşımına ilaveten altmış günlük munzam müddetten yararlanılacağı sınırlı bir biçimde sayılmış, ayrıca sayılan hususlardan dolayı daha önce davanın reddedilmiş olması koşulu öngörülmüştür. Nitekim bu ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 09.10.2013 tarihli ve 2013/9-1559 E., 2013/1461 K. sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2013 tarihli ve 2012/9-1924 E., 2013/882 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun 16.12.1967 tarihli ve 1967/3-413 E., 1967/623 K. sayılı kararında; “…Kanun koyucu evvelki davanın husumet bakımından reddedilmiş olması durumunu, 60 günlük sürenin uygulanmasını gerektiren sebepler arasında saymamıştır. 137. madde taraflar değişmeden, hâkimin yetkili olmaması, tamiri kabil şekle müteallik bir noksanlık bulunması, vaktinden evvel açılması sebebiyle davanın reddi hâlinde, bu arada tamamlanan zamanaşımı süresinin alacaklı aleyhine bir sonuç doğurmamasını hedef tutmaktadır. Yanlış hasım gösterilerek açılan dava Borçlar Kanununun 133. maddesinin 2. bendi uyarınca, hakiki hasma karşı zamanaşımını kesen bir sebep olamaz. 137. maddeyi, metninden anlaşıldığı üzere sınırlandırılan sebeplere, hakiki hasım için mütalaa etmek gerekir.” şeklinde karar verilerek davanın husumet nedeniyle reddedilmesi hâlinde, munzam sürenin uygulanmayacağı açıkça belirtilmiştir.” denilerek önceki davanın husumetten reddedilmiş olması durumunu, ek sürenin uygulanmasını gerektiren sebepler arasında saymamıştır.Şu halde TBK’nın 158. maddesinin somut olayda uygulanması mümkün olmadığından, davacının TBK’nın 158. maddesinde öngörülen 60 günlük sürede dava açtıkları ve bu ek süreden yararlanmaları gerektiği yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekir. Buna göre itirazın iptali davasına dayanak takip dosyasında, davalı borçlunun itirazının davacı alacaklıya 28/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, bu tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, ancak 6325 sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18-A/15 fıkrası uyarınca arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, bu nedenle arabuluculuğa başvuru tarihi sehven 07/10/2019 olarak gösterilmişse de, son tutanağın düzenlendiği tarih olduğu anlaşılan 07/11/2019 tarihi arasında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği, bu tarihten sonra bir yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye devam edeceği, ancak davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 10/02/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği tarihin yanlış gösterilmesi ve takipte davalı borçlunun itirazının davacı alacaklıya 28/09/2019 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen, borçlunun takibe itirazının davacıya tebliğ edilmediğinin kabul edilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca mahkemece itirazın iptali davasında bir yıllık hak düşürücü sürenin 07/10/2019 tarihinde başlatıldığını kabul etmesi de doğru değilse de hak düşürücü süre içinde davanın açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi sonucu itibarıyla doğrudur. Diğer taraftan mahkemece yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılarak davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, davacı vekili bu yönden de hükmü istinaf etmiştir. 6325 sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18-A/11 fıkrasının ilk cümlesi; “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez.” hükmünü düzenlemektedir. Somut uyuşmazlıkta, tarafların zorunlu arabuluculuk kapsamında arabuluculuk faaliyetinde bulundukları, davalı tarafın arabuluculuk toplantısına mazeretsiz olarak katılmadığı ve sürecin bu nedenle sona erdiği anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtilen mevzuat uyarınca mazeretsiz olarak ilk toplantıya katılmaması nedeniyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesine neden olan tarafın davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu olacağı ve bu taraf lehine vekalet ücretine hükmedilemiyeceği açıktır. Hal böyle olunca mahkemece yargılama giderinin tamamından davalı tarafın sorumlu tutulması ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekli iken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenler ile mahkemece kararın gerekçesinde hata edildiğinden ve yargılama giderlerinden de davalının sorumlu tutulması gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında yukarıda belirtilen nedenler ile hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen nedenler ile KABULÜ ile, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/101 Esas, 2022/356 Karar ve 10/05/2022 tarihli kararının HMK 353/1b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında HÜKÜM TESİSİNE, 2a)Hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın REDDİNE, b)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 763,74 TL harçtan mahsubu ile bakiye 683,04 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, c)6325 Sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18A/11 fıkrası gereğince davacı tarafından karşılanan 80,70 TL başvuru harcı, 80,70 TL peşin harç ve 68,00 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 229,40 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE ve davalı lehine vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, d)6325 Sayılı Arabuluculuk Yasası’nın 18A/11 fıkrası gereğince Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA, e)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konu hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, İstinaf Başvurusu Yönünden; 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 4-Davacı tarafından yapılan 58,50 TL istinaf yargılama gideri ile peşin olarak yatırılan 301,40 TL istinaf harçları olmak üzere toplam 359,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6-Taraflarca yatırılan gider avansından sarf edilmeyen miktarın kararın kesinleşmesinden sonra yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1.a. maddesi gereğince miktar itibarıyla kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/11/2022