Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1372 E. 2022/1417 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1372 Esas
KARAR NO: 2022/1417
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/10/2020
NUMARASI: 2019/313 Esas, 2020/454 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …-… ile davalı … Adi Ortaklığı arasında hafriyat, kazı, taşıma ve serme işlerinin yapılması hususunda anlaşma yapıldığını, bu anlaşma kapsamında edimlerini yerine getiren …-…’ın yaptığı işleri faturalandırdığını, …’nın çeşitli tarihlerde ödemeler yaptığını, …’ın bakiye alacaklarının mevcut olduğunu, …’ın müvekkiline bu alacaklarını temlik ettiğini, TTK 89 uyarınca oluşturulmuş cari hesap sözleşmesi kapsamında cari hesap ekstresinin talep edilmesine rağmen taraflarına her hangi bir bilgi ve belge sunulmadığını, sözleşmeden kaynaklı alacakların tam ve kesin belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda artırılmak üzere şimdilik 10.000-TL’nin hakkın doğum tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı ortaklıktan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … – … ile müvekkili ticari işletme … arasında imzalanan sözleşmenin 18.8. Maddesinde temlik yasağının düzenlendiğini, ortaklığın muvafakati alınmadan yapılan temlikin geçersiz olduğunu, belirsiz alacak davası açılamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 18.8. maddesi ile alacağın temlik edilebilmesinin, davalıların onayına bağlı tutulduğu, temlikin geçersiz olduğu gerekçesi ile davanın aktif husumet-dava şartı yokluğundan REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; sözleşmedeki temlik yasağını düzenleyen maddede, kime karşı ve ne kadar süreyle bir temlik yasağı öngörüldüğünün belli olmadığını, ayrıca alacak kavramının da açıklığa kavuşturulmadığını, ortada muaccel bir alacak yahut bir edim bulunmadığını,…’ın söz konusu sözleşme gereği yerine getirdiği Alt Yüklenicilik işini ifa ederken, yapılan işlere dair giderleri ödemekle yükümlü olduğunu, ancak davalı yanlara bu hususun ihtar edilmesine rağmen Cari Hesap Tablosu çıkarılmadığı gibi muaccel alacakların ödemesinin de yapılmadığını, bu durum da alt yüklenicinin iflası halinde de alacağın iflas masasına devredilmezliği gibi bir anlam çıktığını, bu hususun çelişkili ve ticari örfe aykırı olduğunu, esasında sözleşme gereği…’a yüklenmiş olduğu işi başka bir yükleniciye/alt yükleniciye devretmeme hususu kast edilmişken haksız bir şekilde, yapılan işin karşılığı olan para alacağının devrinin yasaklandığının iddia edildiğini, bu durumda söz konusu yüklenicilik faaliyeti kapsamında davalılar tarafından müvekkiline verilen çeklerin de devredilmezliğinin söz konusu olacağını, tüm alacaklara bu hususun sirayet edeceği gibi anlamlar çıkacağını, alacağın temlikinin yasaklanması hususunun ayrı bir sözleşmeyi gerektirdiğini, alt yüklenicilik sözleşmesine bir madde eklenerek, sınırı ve süresi belirsiz temlik yasağının konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme karanını kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.Alacağı temlik eden … – … ile davalı ortaklık arasında arasında hafriyat-kazı-taşıma konusunda Alt Sözleşme akdedildiği ve sözleşmenin 18.8. Maddesinde “Temlik Yasağı” başlığında “İşbu alt sözleşme tahtında, …’nın ayrıca ve açıkça vereceği muvafakati olmadan yapılan tüm alacağın devri/temliki sözleşmeleri geçersizdir. İşbu Alt Sözleşme konusu alacak kural olarak devredilemezdir.” düzenlemesinin bulunduğu konularında çekişme bulunmadığı, uyuşmazlığın alacağın temlikinin geçerli olup olmadığı noktasında toplandığı anlaşılmıştır. Somut olayda uygulanması gereken, sözleşmenin imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan TBK’nın 183. maddesinde;“Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez” şeklinde alacağın iradî devrinin mümkün olduğu durumlar düzenlenmektedir. Metinde yapılan sadeleştirme dışında, maddede, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 162. maddesine göre herhangi bir hüküm değişikliği yoktur. TBK’da “alacağın temliki” kavramı yerine “alacağın devri” ifadesi kullanılmıştır. TBK’nın 183. maddesinin birinci fıkrasına göre maddede sayılan hâller dışında kural olarak alacağın devrinde borçlunun rızasına gerek yoktur, sadece alacağı talep hakkı devredilmektedir. Diğer bir anlatımla alacağın devrinde borcun özü muhafaza edilmekte, sadece şahıslarda değişiklik olmaktadır. Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve 2017/11-2630 E., 2019/328 K. sayılı kararı). Alacağın iradî devrinde (sözleşmeye dayanan devir); bu devrin geçerli olabilmesi için sözleşmenin taraflarının fiil ve tasarruf ehliyetinin bulunması, geçerli bir sözleşmenin olması, alacaklı ile üçüncü kişi arasında TBK’nın 184. maddesi gereğince yazılı devir sözleşmesinin yapılması, devredilen alacak hakkının mevcut olması ve devir engeli bulunmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde bazı alacakların devrine izin verilmemiştir. Devir yasağı kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden doğmaktadır. Tarafların borç ilişkisinden doğan alacağın başkasına devredilmesini yasaklaması hâlinde sözleşmeden kaynaklanan “akdî devir yasağı” söz konusudur. Sözleşmede kararlaştırılan devir yasağına rağmen alacak temlik edilmiş ise; yapılan devir nedeniyle alacağı devralan üçüncü kişi, borçluya başvuramaz. Bu durumda borçlu, alacağı devredene karşı akdî devir yasağı savunmasında bulunabilir. Sözleşmeden doğan devir yasağının üçüncü kişilere mutlak olarak ileri sürülmesi bazı hâllerde haksızlıklara yol açabilir. TBK’nın 183/2. maddesi bu yasağı yumuşatmak amacıyla bir istisnaya yer vermiştir. Bu hükümle sözleşmeden doğan temlik yasağının bir istisnası getirilmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için aşağıdaki koşullar aranacaktır:a) Borçlu alacaklıya alacağın varlığını tanımış (ikrar etmiş) olmalıdır. b) Borçlunun bu tanıması (ikrarı) bir senede (belgeye) dayanmalıdır. c) Alacaklı borç tanımasını (ikrarını) içeren bu senetten doğan alacağını üçüncü kişiye devir etmiş olmalıdır.d) Üçüncü kişi taraflar arasında devir yasağından iyiniyetle haberdar olmamalıdır (Kılıçoğlu Ahmet M.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 791). Bu koşullar mevcut ise, devir yasağına rağmen üçüncü kişiye yapılan devir geçerlidir. Ancak alacağı temellük eden üçüncü şahıs, devir yasağını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu hükümden yararlanamaz. Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan temlik işlemi ilke olarak geçersiz olup; böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, temlik edenle temlik alan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmışsa, borçlunun rızasının bulunmaması hâlinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez. Nitekim aynı hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-427 E., 2021/685 K. sayılı kararında da açıklanmıştır. Sözleşmenin Temlik yasağı başlıklı 18.8. Maddesindeki düzenleme göz önüne alındığında, açıkça alacağın devrinin yasaklandığı, alacağın devrine davalıların muvafakatinin bulunmadığı, temlikin geçersiz olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.17/11/2022