Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1360 E. 2022/1111 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1360 Esas
KARAR NO: 2022/1111
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/07/2022
NUMARASI: 2022/498 Esas, 2022/624 Karar
DAVA: İFLAS (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında 31/10/2018 tarihli vekaletname gereğince müvekkili tarafından davalının alacaklı olduğu ve hukuk davalarının bulunduğu taraf dosyalarına vekaletname sunularak alacaklı ve davalarına konu tüm dosyalarını takip ettiğini, müvekkilinin davalının 31/10/2018 tarihi itibariyle adına açılan tüm icra takipleri ve dava dosyalarına konu takiplerin avukatlık mesleğinin gerektirdiğini sorumluluklarını özenle yerine getirerek gerek tahsilat, gerekse davalarında tüm işlemlerini yerine getirdiğini, müvekkilinin mesleğinin sorumluluk ve yükümlülüklerini bir fiil yerine getirdiğini, sorumluluklar çerçevesinde avukatlık mesleğini davalının haklarını koruyarak sürdürdüğünü, fakat davalı tarafça vekalet ücretleri ve tüm dosya masraflarının müvekkiline ödenmeksizin tahsil edildiğini, davalı tarafça müvekkiline ödenmesi gereken vekalet ücreti ile masraf kısmının ödenmediğini, davalının, alacaklı müvekkilinin haklarını ihlal eden hileli işlemlerde veya bunlara teşebbüs etme girişiminde bulunduğunu, müvekkili tarafından başlatılan Büyükçekmece … İcra Dairesinin …, …, …, … Esas ve Büyükçekmece … İcra Dairesinin …, …, …, … Esas sayılı takiplerine karşı davalının hiçbir sebep göstermeksizin itirazda bulunarak takibin durdurulmasını sağladığını, menfi tespit ya da istihkak iddiasında bulunmadığını, itiraz aşaması içerisinde davalının gizliden gizliye mal kaçırma eylemleri gerçekleştirdiğini, buna dair ayrıca mallarını gizlemeye başlayarak alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunduğunu veya bunlara teşebbüs sağladığını, davalının ödeme yapmamak için icra takiplerine itirazlarda bulunduğundan mal kaçırma eyleminden bahisle hareketlere giriştiğinin açık olduğunu belirterek davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının vekaletnamesinde iflas özel yetkisinin bulunmadığını, müvekkilinin borca batık olmadığını, avukat olan davacıya Bakırköy … Noterliğinin 31.10.2018 tarih ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile müvekkili şirket ve şirket yetkilisi adına temsil yetkisi verildiğini, taraflar arasında yazılı bir avukatlık sözleşmesi bulunmadığını, davacının takip ettiği dosyalarda yapılan tahsilatları haksız olarak uhdesinde tutması ve müvekkiline bildirimde bulunmaması, haricen tahsilat yaparak dosyalarda habersizce kapatma talebinde bulunması gibi eylemler nedeniyle karşılıklı güven ve saygıya dayanan ilişkinin davacının kusuru ile yıkıldığını, Büyükçekmece … Noterliğinin 10.08.2021 tarih ve … yevmiye numaralı azilnamesi davacının vekillikten azledildiğini, davacının iddia ettiğinin aksine kendisine tevdii edilen icra takip ve dava dosyalarını takip ederken kendisinden beklenen işi özenle görme, işi zamanında ve tam olarak yerine getirme, müvekkilinin menfaatlerine uygun davranma, müvekkiline bilgi ve rapor verme yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve kusuru ile müvekkiline zarar verdiğini, müvekkilinin 171 milyon liralık sermayeye sahip faal bir anonim şirket olması karşısında mal kaçırdığı, borçlarını ödemekten kaçındığı, borca batma ihtimalinin olduğu ve hileli davranışlarda bulunduğu iddiasıyla iflasının talep edilmesinin abesle iştigal olduğunu, davacı hakkındaki şikayetin ve dava dosyalarının derdest olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: İlk derece mahkemesince; davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan genel haciz yoluyla takiplerin davalının itirazı ile durduğu, icra aşamalarının devam ettiği, davalının taahhütlerinden ve borçtan kurtulmak amacıyla mallarını saklaması, alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunması iddialarının ispat edilemediği, bununla birlikte dava tarihi itibariyle davacının kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı, dolayısıyla doğrudan doğruya iflas koşullarının oluşmadığı gerekçeleri ile açılan davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili tarafından hem davalı şirketin hem de şirket yetkilisinin dosyalarına ve davalarına vekaletname sunularak avukatlık mesleğinin icra edildiğini, davanın sulh ya da sulh mahiyetinde başka bir işlemle “azli” ile sona ermesinin avukatlık ücretini ödeme yükümlülüğünü sona erdirmeyeceğinden dolayı müvekkilinin yürütmüş olduğu icra takipleri ve davalarda akdi ve yasal avukatlık ücretine hak kazandığını, iflas dosyasına konu alacağın sabit görülmesinin muhtemel olarak düşünüldüğünü, avukatlık ücretinin avukatın üstlendiği hukuki yardımın sonuçlanması ile muaccel hale geleceğinden bahisle Avukatlık Kanununun 171/1 maddesi ile müvekkilinin üstlendiği hukuki yardımı sonuçlandırdıktan sonra ve dolayısıyla avukatlık ücreti muaccel olduktan sonra azledilmiş olduğundan “azli” itibariyle bakmakta yükümlü olduğu dosyalardaki avukatlık vekalet ücretlerinin o günkü baro tarifesi dahilinde net ve sabit hal alacağından, Anayasa ve Avukatlık Kanunu ile garanti altına alınan vekalet ücreti alacağı doğmuş olduğundan, dava dilekçesinde istenen bedel üzerinden şirketin mali durumu, sırları ve ekonomik gidişatı müvekkili açısından bilinmekte olup buna dair mahkemeden tespiti muhtaç fakat resen celp edilmesi ve incelenmesi halinde kesin olarak beyanları doğrulayacak inceleme talep edilerek söz konusu alacağın sabit ve likit olması nedeniyle de doğrudan iflas talep edildiğini, davalı tarafından mahkemeye, davalı şirketin mali verileri sunularak ve birkaç fotoğraf eklenerek şirketin hacminin büyük olduğunun, sermayesi ile Türkiye’nin sayılı vergi verenleri arasında olduğunun beyan edildiğini, davalının 1 yıl içerisinde 4 defa dışarıdan tayin edilmiş müşavir tarafından mali verilerinin çıkartılması ve her defasında da sermayesinin büyütülmesinin müvekkilinin dava dilekçesinde vermiş olduğu beyanlarını doğrular nitelikte olup incelemeye muhtaç olmasına rağmen mahkeme tarafından hiçbir şekilde incelenmeksizin karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca müvekkili tarafından davalıya yönelik Büyükçekmece 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/609 Esas sayılı dosyası ile alacak davası bulunmakta olup belirtilen dosyaya dair de alacağın sabit olduğunun açık hale geleceğini, bu dosyanın bekletici mesele yapılabilmesi açık iken doğrudan inceleme yapılmasızın davanın reddi yönünde karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 177 maddesi uyarınca doğrudan doğruya iflas istemine ilişkindir. 2004 sayılı İİK’nın 177. maddesinde evvelce takibe hacet kalmaksızın alacaklının talebi üzerine doğrudan doğruya iflas halleri düzenlenmiştir. Bu maddede “1-Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa; 2-Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa; 3-308 inci maddede ki hal varsa; 4-İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse,..” şeklinde sayılan haller sebebiyle alacaklının iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebileceği ifade edilmiştir. Somut olayda davacı, borçlunun, mallarını sakladığından bahisle alacaklıların haklarını ihlal eden hileli muamelelerde bulunması veya bunlara teşebbüs etmesi nedenine dayalı doğrudan doğruya iflas isteminde bulunmuştur. Alacaklı, doğrudan doğruya iflas davasında alacağının varlığını ispat etmek zorundadır. Bundan Başka, alacaklı dayandığı doğrudan doğruya iflas sebebini de ispat etmekle yükümlüdür (Prof. Dr. BAKİ KURU, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s.1153). Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/4776 Esas 2022/2445 Karar sayılı ilamında, İİK’nın 177/1. maddesine göre iflas isteyebilmek için davacının öncelikle muaccel bir alacak dolayısı ile alacaklı sıfatı ile alacağın varlık ve miktarını kanıtlaması gerektiği vurgulanmıştır. Söz konusu kararın gerekçesi “…somut olayda taraflar arasında tekne yapım sözleşmesi akdedilmiş olup davacı, davalının yapılan ödemeye rağmen teknenin süresinde teslim edilmediğini ileri sürmekte, davalı ise aslında teknenin süresinde teslim edilmemesinin davacının sözleşme edimlerini yerine getirmemesinden kaynaklandığını savunmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle, taraflarca sunulan tüm bilgi, belge, ticari defterler ve sunulan tüm deliller dikkate alınarak, 27.03.3016 tarihli sözleşme hükümlerine göre davacının alacağının varlık ve tutarı tespit edilmeli ayrıca teknenin tamamlanma oranına ilişkin raporlar arasındaki çelişki giderilerek alacağının miktarı belirlenmeli, bu aşamadan sonra İİK’nın 177. maddesinde yazılı iflas isteme şartlarının da oluşması halinde davalının iflasına karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yazılı gerekçe ile davalının iflasına karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” şeklindedir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de 27/03/1985, 84-12818/2820 sayılı ilamında İİK’nun 177. maddesindeki şartların tahakkuk edip etmediği araştırılmadan evvelce takip yapıp itirazla duran bu takipten dolayı takip yapanın alacaklı olup olmadığı tespit edilmeden iflas kararı verilmesini isabetsiz bulmuştur. Yapılan açıklamalar ve değinilen içtihatlar gözetildiğinde Mahkemece davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekili istinafa başvuru dilekçesinde incelemenin duruşmalı olarak yapılmasını talep etmiş ise de HMK’nun 353 ve 356. Maddeleri kapsamında duruşma açılmasına gerek görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle yargısal içtihatlar ve yasal düzenlemeler kapsamında taraf delilleri toplanıp gerekli araştırma yapılarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken Mahkemenin yazılı olduğu şekilde davanın reddine dair kararında isabet görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/498 Esas, 2022/624 Karar ve 06/07/2022 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 5-Davalı vekilinin, 6100 sayılı HMK’nın 341 ve devamı maddelerinde düzenlenen istinaf kanun yoluna başvuru kapsamında usulüne uygun bir istinaf başvuru dilekçesi sunmadığı gerekçesiyle peşin olarak yatırmış olduğu 80,70 TL istinaf karar harcı ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 301,40 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 6-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/10/2022