Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/136 E. 2022/508 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/136 Esas
KARAR NO: 2022/508
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/10/2021
NUMARASI: 2021/40 Esas, 2021/1028 Karar
DAVA: TAZMİNAT (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 19/01/2021 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı .. Ltd Şti’nin fabrika sahası nitelikli taşınmazının 10/10/2017 tarihli üçüncü derecede ipotek alacaklısı iken teminat altına alınan alacağın ödenmemesi üzerine Eskişehir … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile dava dışı şirket aleyhinde icra takibi başlatıldığını, söz konusu taşınmazda müvekkilinin ipoteğinin üçüncü dereceden, davalı bankanın ise aynı taşınmaz üzerinde birinci dereceden, 25/12/2015 tarihli ve ikinci dereceden, 25/05/2017 tarihli ipoteklerinin bulunduğunu, davalı bankaya alacak miktarının farklı tarihlerde sıra cetveline esas olmak üzere sorulduğunu, davalı bankanın 14/08/2018 tarihli cevabı yazısında, ipotek alacaklarını ayrı ayrı bildirdiğini, taşınmazın 4.575.000,00 TL bedel ile satıldığını, satış bedelinin paylaştırılması için yapılan sıra cetvelinde birinci ve ikinci sırayı alan davalı bankadan sonra gelmek üzere üçüncü sırada olan müvekkiline satış bedelinden pay düşmediğini, satış bedelinin paylaştırılmasından sonra davalı bankanın ipoteklerinden kaynaklı borç bedellerini haksız çıkar elde etmek amacıyla olduğundan yüksek bildirdiğinin taraflarınca şifahen öğrenildiğini, TBK 49.maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar verenin bu zararı gidermekle yükümlü olduğunu, bankanın sıra cetveline esas olmak üzere gönderdiği borç bilgilerinin gerçeği yansıtmadığını, sıra cetveline itiraz etme süresinden sonra öğrenildiğini ve sıra cetveline itiraz etme imkanlarının olmadığını, bu nedenle takip hukukuna ilişkin bütün hukuki yolların tüketilmesi nedeniyle dava açma zarureti doğduğunu, haksız fiile dayalı olarak istemlerinin kabulü gerektiğini, aksi halde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak davalının müvekkili aleyhine olarak zenginleştiği tutarın iade isteminde bulunduklarını iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL zararın zarar tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacının davasına konu ettiği tüm haksız iddialarının sıra cetveline itiraz etmek suretiyle ileri sürmesi gerekirken kesinleşmiş icra işlemlerine dair bu aşamada talepte bulunmasının hiçbir hukuk kuralının korumayacağını, 11/07/2019 tarihli sıra cetvelinin davacının süresinde itiraz etmemesi nedeniyle kesinleştiğini, dava dilekçesindeki iddiaların gerçekleri yansıtmadığını, davaya bir sebep teşkil etme çabasından ve esasen hukuki çaresizlikten kaynaklandığını, Yargıtay’ın emsal kararlarına göre yasal sürede açılmayan davanın reddi gerektiğini, müvekkili bankanın iddia edildiği gibi fazladan bir alacak tahsilatı yapmadığını, ipoteklerin üst sınır ipoteği olması, kredi alacağının devam ediyor olması, ayrıca yeni bir kredi borcu ve sair bir borcun doğabilecek olması ve benzeri sebeplerle borç durumunun tekrardan sorulması gerektiğinin bildirildiğini, müvekkili bankanın dava dışı borçludan alması gereken çok daha az tahsilat yaptığını savunarak, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından usulden ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı tarafça, dava konusu sıra cetvelindeki davalı bankanın 460.000,00 Euro ve 1.760.000,00 TL tutarlı alacak miktarlarının gerçeği yansıtmadığı, alacağın ipoteği aşan kısmının diğer ipoteğe bağlı alacak gibi gösterildiğinin iddia edildiği, somut uyuşmazlığın konusunun davalının sıra cetvelindeki alacak miktarının azaltılmasına ilişkin olduğu, her ne kadar davacı vekili tarafından davanın haksız fiil veya sebepsiz zenginleşme alacak istemi olarak nitelendirmekte ise de; uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesinin mahkemeye ait olduğu, dolayısıyla somut uyuşmazlık hacizde düzenlenen sıra cetvelindeki alacağın esas ve miktarına ilişkin itiraz olduğundan, davanın açılma süresinin sıra cetvelinin alacaklıya tebliğinden itibaren yedi gün olacağı, bu süre hak düşürücü süre niteliğinde olup mahkemece res’en dikkate alınması gerekeceği, (Yargıtay 23. H.D. 2016/9279 E. 2020/2125 K. Sayılı İlamı). somut uyuşmazlıkta ise, sıra cetvelinin tebliğ edildiği, kesinleşmiş ve taraflar sıra cetvelinde belirlenen alacakların ödendiği, iş bu davanın açılış tarihi itibariyle 7 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle HMK 114/2 maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; davalının alacak miktarını kasıtlı olarak gerçeğe aykırı açıklaması nedeniyle uğramış oldukları zararın tazmini talep ettiklerini belirterek, dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ettikten sonra her ne kadar mahkemece davanın hukuki nitelendirilmesinin sıra cetveline itiraz olarak değerlendirilmiş ise de vakıaya ilişkin talep hakkının dayandırılabileceği, birden fazla yarışan hukuki sebebin bulunmasının mümkün olduğunu, bilindiği üzere sebepsiz zenginleşme davaları ve haksız fiilden kaynaklı davaların sözleşmeden ve kanundan doğan alacak hakkı bulunmadığından öne sürülen tali nitelikli davalar olduğunu, ayrıca tek iddialarının sıra cetveli için bildirilen miktarların gerçeği yansıtmaması olmayıp bu yanlışlığın kasıtlı olarak meydana getirilmesi, dolayısıyla hukuka ve ahlaka aykırı bir fiil nedeniyle müvekkilinin zarara uğraması ve davalının bu oranda zenginleşmiş olması olduğunu, mahkemece hiçbir delil toplanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; İcra İflas Kanunun 142.maddesinde düzenlenen cetvele itiraz davasıdır. Taraflar arasında; dava dışı borçludan her iki tarafın ipotek alacaklısı olduğu, Eskişehir … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında 11/07/2019 tarihli sıra cetveli düzenlendiği, sıra cetvelinin 73 sıradan oluştuğu, birinci ve ikinci sırada ipotek alacaklısı davalı bankanın, üçüncü sırada yine ipotek alacaklısı davacının yer aldığı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; iş bu davadaki taleplerin tacirler arasında haksız fiil olup olmadığı, dava dilekçesindeki hukuki nitelendirmenin mahkemeyi bağlayıp bağlamayacağı ve mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 119.maddesinde dava dilekçesinin içeriği düzenlenmiştir. 119/1.fıkrasının devamı bentlerde; dava dilekçesinde bulunması gereken hususların nelerden ibaret olduğuna yer verilmiştir. 119/1-e.bendinde davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıalarının sıra numarası altında açık özetleri, g bendinde, dayanılan hukuki sebepler ve benzeri hususlara yer verilmiştir. Aynı yasanın 33.maddesinde ise hukukun uygulanması başlığı ile hakimin Türk Hukukunu resen uygulayacağı düzenlenmiştir. Yasal düzenleme emredici niteliktedir. “Hukuki sebepler, davacının talep sonucunu haklı göstermek için dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıaların ( olayların ) hukuki niteliğidir. Mesela, dava dilekçesinde bildirilen bir vakıanın haksız fiil ( BK m.41 vd. ), sebepsiz iktisap ( BK m.61 vd. ), belli bir sözleşme vs olarak nitelendirilmesi gibi. Davacı, dava dilekçesinde hukuki sebepleri ( kanun hükümlerinin ) özetini bildirmelidir( m.119,1/g ). Fakat bu, dava dilekçesinin zorunlu bir unsuru değildir. Yani, dava dilekçesinde hukuki sebeplerin gösterilmemiş olmasının bir müeyyidesi yoktur. Çünkü hakim Türk Kanunlarını kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür( m.33 ). Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalara uygulanacak hukuk kurulanı ( kanun hükmünü ) bulup uygulamak, başka bir deyişle bu vakıaların hukuki niteliğini ( hukuki sebebini ) belirlemek Türk Kanunlarını uygulamak demektir. O halde, bu husus Türk Kanunlarını kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlü olan ( m.33 ) hakimin işidir. İşte bu nedenle hakim tarafların bildirdikleri hukuki sebeplerle bağlı olmayıp tarafların dilekçe ve layihalarında bildirdikleri vakıaların hukuki sebebini kendiliğinden araştırır ve belirler… Buna göre davacının dava dilekçesinde bildirdiği ve fakat hakimi bağlamayan, hakimin doğru olup olmadığını kendiliğinden araştırmakla yükümlü olduğu ( ve davacının dava dilekçesinde göstermemiş olması halinde hakimin kendiliğinden bulup uygulamakla yükümlü olduğu ) hukuki sebep, davanın sebebi olamaz. Davanın gerçek sebebi yukarıda incelendiği gibi davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıalardır. ( Prof. Dr. Baki KURU, Prof. Dr. Ramazan ARSLAN – Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Sayfa 296-297 ). Bu durumda, davacının dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu olayların sıra cetveline itiraz davası niteliğinde olduğuna ilişkin mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/9279 Esas, 2020/2125 Karar ve 17/06/2020 tarihli emsal ilamı da aynı niteliktedir. Mahkemece, emsal ilama atıf yapılmak suretiyle hüküm tesis edilmiştir. Ancak, mahkemenin hukuki nitelendirmesi isabetli olmakla birlikte davada öncelikle dava şartlarının değerlendirilmeksizin hak düşürücü süre yönünden karar verilmiş olması isabetli olmamıştır. Davanın niteliği itibarı ile öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının irdelenmesi uygun görülmüştür. İİK 142. maddesinde, cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklının takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek sureti ile cetvel mündericatına itiraz edilebileceği, itirazın alacağın esas ve miktarına taalluk etmeyip yalnız sıraya dairse şikayet yoluyla icra mahkemesine arzolunacağına yer verilmiştir. Bu hükümde belirtilen mahal mahkemesinin hangi mahkeme olduğu konusunda bir açıklık bulunmamakla birlikte İİK ‘nın 235/1.maddesinde ki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları gibi ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolunda açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerekecektir. (Emsal, Yargıtay 23.HD’nin 2014/4622 Esas, 2015/3802 Karar,15.05.2015 tarihli, 04.06.2013 tarih,3440 Esas, 3763 karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere). Somut davada, taraflar arasında doğrudan bir ticari ilişki bulunmadığı gibi, uyuşmazlık davalının bildirmiş olduğu alacak miktarının gerçek bir alacak olup olmadığına ilişkindir. 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkeme, alacağın sıra cetveline göre düşen hissesinin miktarına bakılmaksızın HMK 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu durumda, mahkemece, davanın ticari nitelikte bulunmadığı, dava tarihi itibarıyla Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu gözetilerek, 6100 sayılı HMK 114. maddede sayılan mahkemenin görevli olması ile ilişkili dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır. Diğer yandan İİK 142.maddenin 1.fıkrasına göre, sıra cetveline itiraz davaları sıra cetvelinin düzenlendiği takip dosyasının bulunduğu yerdeki mahkemede açılır. ( Deynekli / Kısa, Hacizde ve iflasta sıra cetveli, 3.b Ankara, 2005, s.153 ) Somut davada, sıra cetveli Eskişehir … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip sayılı dosyasında düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK ‘nun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu düzenlenmiş, aynı yasanın 114. maddesinde ise, mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır. 115. maddede, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında mahkemece re’sen araştırılacağına yer verilmiştir. Açıklanan tüm yasal nedenler ve özellikle mahkemenin görevi taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmayacağından mahkemece, dava hakkında, mahkemenin görevi ile ilgili dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bu sebeple davacı vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulü gerekmiştir. Ancak söz konusu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın 353/1b-2.fıkrası gereğince karar düzeltilerek yeniden aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.( Yetkili mahkemeyi değerlendirme görevi, görevli mahkemeye ait olduğundan ve aynı anda davanın görev ve yetkisizlik yönünden reddine karar verilmesi mümkün bulunmadığından yalnızca mahkemenin görevi ile ilgili hüküm tesis edilmiştir. )
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/40 Esas, 2021/1028 Karar ve 07/10/2021 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-A) Mahkemenin GÖREVSİZLİĞİNE, B) Davanın 6100 sayılı Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2. Fıkrası gereğince usulden REDDİNE, C) HMK 20.maddesi gereğince kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkemeye başvurması halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 5- İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7- Gerekli işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın ilk dereceli mahkemesine iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/04/2022