Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1314 E. 2022/1330 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1314 Esas
KARAR NO: 2022/1330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/05/2017
NUMARASI: 2014/1128 Esas, 2017/409 Karar
DAVA: ALACAK (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile dava dışı arsa sahipleri arasında düzenlenen 24/09/2010 tarihli inşaat sözleşmesi ile müvekkilinin … ada … parsel sayılı taşınmazda inşaat yapmayı üstlendiğini, müvekkilinin yapımını üstlendiği inşaatın davalı nezdinde 07/02/2011 – 2012 tarihli inşaat all risk sigorta poliçesi ile sigortalandığını, yer kayma ve çökme rizikosunun da teminat kapsamında olduğunu, 16/06/2011 tarihinde yaşanan yağış nedeniyle inşaat bölgesinde heyelan meydana geldiğini, Çankaya Belediyesinin 16/12/2011 tarihinde inşaat faaliyetlerinin durdurulmasına karar verdiğini, inşaatın yeniden başlaması için belediyeye yapılan itirazların neticesiz kalması nedeniyle Ankara 14. İdare Mahkemesinin 2013/1285 Esas sayılı dosyası ile inşaatın durdurulması işleminin iptali için dava açtıklarını, sözkonusu davada alınan raporda heyelanın etkisinin devam etmesi nedeniyle belediye işleminin yerinde olduğunun belirtildiğini, 2014 yılında inşaat konusu taşınmazın bölgenin afete maruz bölge ilan edilmesi ile inşaatın yapılmayacağının kesinleştiğini, inşaat nedeniyle yapılan masraflardan poliçe gereği davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu belirterek poliçe gereği sigorta bedelinden %20 tenzilat yapıldıktan sonra 3.002.272,36 TL’nin risk tarihi itibariyle en yüksek banka faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevabında; rizikonun 16/06/2011 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkiline 27/09/2011 tarihinde ihbarda bulunulduğunu, belediyenin inşaatı 16/12/2011 tarihinde durdurduğunu, davanın ise iki yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 09/09/2014 tarihinde açıldığını, inşaat sigortası genel şartları gereği sigortalı inşaatta heyelan nedeniyle oluşacak ani ve beklenmedik hasarların teminat altında olduğunu, somut olayda inşaatta doğrudan bir hasar bulunmadığını, 1987 yılı İller Bankası raporuna göre bölge heyelan alanında yer aldığından beklenmedik bir hasar olamayacağını, genel şartların A.4.ğ bende uyarınca kamu otoritesi bakımından sigortalı kıymetler üzerinde yapılacak tasarruflar sebebi ile meydana gelen bütün ziyan ve hasarların teminat dışında olduğunu, yine genel şartların “h” bendi uyarınca plan ve proje hatasından meydana gelen hasarların teminat dışında olduğunu, bu nedenle sigortalı inşaatta zarar meydana geldiği kabul edilse dahi, 1987 yılı raporuna rağmen yapılaşmaya uygun olmayan bölgede inşaat yapıldığından, genel şartların “h” bendi uyarınca hasarın teminat dışında olduğunu, yine genel şartların A.4.k bendi uyarınca inşaatın kısmen veya tamamen durmasından, taahhüdü tamamlanamamasından kaynaklanan zararların teminat kapsamında olmadığını, sadece ani ve beklenmeyen sebeple sigortalı üzerinde doğrudan etkisi olan zararların teminat kapsamında olduğunu, poliçede dolaylı hasarların teminat dışında bırakıldığını, davacı şirketin bölgenin heyelan alanı olduğu hususunda müvekkil şirkete bilgi vermediğini ve beyan yükümlülüğünün kasten ihlali nedeniyle de davanın reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI, DAİREMİZİN KARARI VE YARGITAY BOZMA İLAMI Mahkemece, inşaatın devam edip etmeyeceğinin idari yargılama süreci ve Bakanlar Kurulunun bölgenin heyelan bölgesi olduğuna dair kararı ile belli olduğu, bu nedenle zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, davacının talebinin kar kaybı ve akdin feshinden kaynaklanan talep olmadığından genel şartların A.4.k bendinin uygulanamayacağı, zararın belediyenin inşaatı durdurmasından kaynaklanmayıp yan adada meydana gelen yer kayması nedeniyle inşaat durdurulduğundan, genel şartların A4.ğ bendinin de uygulanmayacağı, inşaatın durdurulduğu tarihte inşaat için yapılan masraftan poliçe gereği %20 muafiyet uygulanması gerektiği, ayrıca davacının da inşaata uygun olmayan taşınmazda inşaat yapması nedeniyle zarardan %20 indirim yapılmasından sonra 2.159.603,12 TL’nin ihbar tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalından tahsiline karar vermiştir. Hükmün taraflarca istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 2017/2563 Esas, 2020/1591 Karar sayılı kararı ile; işin esasına dair mahkemenin kabulü ve takdirinin yerinde olduğu gerekçesiyle, davacının tüm istinaf nedenlerinin reddine, davalının vekalet ücreti dışındaki istinaf nedenlerinin reddine, vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1128 Esas, 2017/409 Karar ve 11.05.2017 tarihli kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile her ne kadar hasar bedeli 2.699.503,90 TL olarak belirlenmiş ise de davacı yanın zararın artmasına ilişkin davranışları nazara alınarak takdiren mülga Borçlar Kanunu 44.maddesi gereğince %20 indirime gidilmek suretiyle belirlenen 2.159.603,12 TL ‘nin 27.09.2011 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranla avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 2020/7416 Esas, 2022/4378 Karar kararı ile; somut olayda, davacı tarafından yapımı üstlenilen inşaatın veya inşa eserini meydana getirmek üzere kullanılan malzemelerin bizzat kendisinde, özünde bir eşyaya ilişkin bir zarar veya zıyaı meydana gelmediği, davacının inşaata devam edilememesi nedeniyle boşa giden inşaat masrafını talep ettiği, bu zararın eşyaya ilişkin bir zarar olmadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın sigorta teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğine değinilerek karar bozulmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, inşaatın durdurulması nedeniyle inşaat için yapılan masrafların, inşaat tüm riskler sigorta poliçesi kapsamında tazminine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında davacı şirketin … ada .. parsel sayılı taşınmazda yapmayı üstlendiği inşaat ile ilgili, 07/02/2011 – 2012 tarihini kapsayan inşaat tüm riskler sigorta poliçesi düzenlendiği, yer kayma ve çökme rizikosunun da teminat kapsamında olduğu, 16/06/2011 tarihinde yaşanan yağış nedeniyle bölgede heyelan meydana geldiği, ancak sigortalı inşaatta heyelan nedeniyle bir zarar oluşmadığı, bununla birlikte, Çankaya Belediyesinin 16/12/2011 tarihinde inşaat faaliyetlerinin durdurulmasına karar verdiği, davacının inşaatın başlatılması için idareye yaptığı başvuruların sonuçsuz kalması üzerine, inşaatın durdurulması işleminin iptali için dava açtığı, davanın reddedildiği, Bakanlar Kurulu kararı ile 2014 yılında inşaat konusu taşınmazın afete maruz bölge ilan edildiği, bunun üzerine davacı tarafın inşaata devam edilemeyeceği ve zararının kesinlik kazandığı gerekçesiyle inşaat için yapılmış masrafların sigorta poliçesi kapsamında tazmini için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf, rizikonun 16/06/2011 tarihinde gerçekleştiğini, müvekkiline 27/09/2011 tarihinde ihbarda bulunulduğunu, belediyenin inşaatı 16/12/2011 tarihinde durdurduğunu, davanın ise iki yıllık zaman aşımı geçtikten sonra 09/09/2014 tarihinde açıldığını belirterek davanın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. 6762 sayılı TTK’nun 1268. maddesinde sebepsiz yere ödenmiş bulunan primin veya sigorta bedelinin geri alınması alacakları dahil sigorta mukavelesinden doğan bütün mutalebelerin, iki yılda müruruzamana uğracağı hükmü düzenlenmiştir. Ancak anılan hükümde zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağı hakkında bir hükme yer verilmemiştir. Bu durumda TTK’nun 1264. maddesi atfı gereği 818 sayılı BK’nun 128. maddesi (TBK’nun 149. maddesi) hükmüne bakmak gerekecektir. BK’nun 128. maddesi ise zamanaşınının alacağın muaccel olduğu zamandan başlayacağı, alacağın muacceliyetinin bir ihbara tabi olması halinde ise zamanaşımının bu haberin verilebileceği günden itibaren cereyan edeceği hükmünü düzenlemiştir. Somut olayda, yer kayması 16/06/2011 tarihinde gerçekleşmekle birlikte, zararın aynı anda ortaya çıkmadığı, inşaatın devam edip etmeyeceği ile ilgili idari süreç ve 24/07/2014 tarihinde ilgili alanın afete maruz bölge ilan edilmesi karşısında, eldeki davanın davacının zararı öğrenmesinden itibaren süresinde açıldığının kabulü gerekmiştir. Esas yönünden yapılan incelemede ise; İnşaat Sigortası Genel Şartları A.1 maddesi; “Bu sigorta, konusunu teşkil eden değerlerin teminat müddeti içinde, inşaat sahasında bulunduğu sırada, inşaat süresinde bu poliçede gösterilen istisnalar dışında kalan, önceden bilinmeyen ve ani bir sebeple herhangi bir ziya ve hasara uğraması halini temin eder” hükmünü düzenlemektedir. Yargıtay 11. HD’nin 2020/7416 Esas, 2022/4378 Karar kararında belirtildiği üzere bu hüküm uyarınca sigortacının sigorta tazminatı ödeme yükümlülüğünün doğabilmesi için her şeyden önce sigortanın konusunu teşkil eden değerlerin sigorta süresi zarfında zıya veya hasara uğramış olması gerekir. İnşaat sigortası bir mal sigortası olup, inşaat sigortasının konusunu, inşaa edilmekte olan yapı ve bu inşa eserini meydana getirmek üzere kullanılan malzemeler üzerindeki menfaat oluşturur Somut olayda, davacı tarafından yapımı üstlenilen inşaatın veya inşa eserini meydana getirmek üzere kullanılan malzemelerin bizzat kendisinde, özünde bir eşyaya ilişkin bir zarar veya zıyaı meydana gelmemiş olup, davacı inşaatın durdurulması ve inşaata devam edilememesi nedeniyle boşa giden inşaat masrafının tazminini talep etmektedir. Davacının talep ettiği bu zarar eşyaya ilişkin bir zarar değildir. Dolayısıyla, meydana gelen zarar sigorta teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere: 1-Davacının davasının REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 51.271,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 51.190,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, 3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Gereğince 241.068,14 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, İstinaf Yargılama Giderleri Yönünden; a-)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 49,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, b-)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalı tarafından peşin olarak yatırılan 36.966,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36.886,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, c-)Davalının yapmış olduğu 456,50 TL yargılama gideri ve yatırmış olduğu 166,40 TL istinaf harçları olmak üzere toplam 622,90 TL’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, d-)İstinaf yargılamasının Yargıtay bozma ilamı sonrasında duruşmalı olarak gerçekleştirilmiş olması nedeniyle, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 5.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE,e-)İstinaf yargılaması aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama giderlerini kendi üzerinde BIRAKILMASINA,f-)6100 sayılı HMK’nın 333.maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştiğinde ve kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra artan kısmın yatıran tarafa İADESİNE, Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 361/1.fıkrası gereğince iki haftalık süre içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.03/11/2022