Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1305 E. 2022/1267 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1305 Esas
KARAR NO: 2022/1267
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/04/2022
NUMARASI: 2021/842 Esas, 2022/367 Karar
DAVA: SIRA CETVELİNE İTİRAZ (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
KARAR TARİHİ: 27/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müflis … Ltd Şti’nden iflasın açıldığı tarih olan 11/11/2014 tarihi itibariyle müvekkili şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına konu çeklerden dolayı alacağının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak iflas masasına kaydını talep ettiklerini, söz konusu taleplerinin masa tarafından çeklerin zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, kararın isabetli olmadığını belirterek 61.960,00 TL alacak ve hesaplanacak ferilerinin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı iflas idare memuru cevap dilekçesinde; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/11/2014 tarihli 2014/593 Esas, 2014/423 Karar sayılı ilamı ile müflis şirketin iflasına karar verildiğini, işlemlerin Bakırköy … İcra ve İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, davacı tarafından müflis masasına alacak talebinde bulunulduğunu, … kayıt numarası ile sıra cetveline kaydedildiğini, söz konusu alacağın iflas idaresince talep edilen alacağın dayanağı olan çeklerin zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle tümüyle reddine karar verildiğini, iflas idaresinin yaptığı işlemlerde İİK gereğince masanın menfaatlerini gözetmek zorunda olduğunu, şirket yetkilisinin beyan vermediği 241.046,07 TL’nin dayanağı olan çeklerin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle tümüyle reddedildiğini, diğer taraftan zorunlu arabuluculuk şartına tabi olmayan iş bu kayıt kabul davasında davacının arabuluculuğa başvuru yaparak iflas idaresinin ret kararının kendisine tebliğinden itibaren hak düşürücü süre olan on beş günlük süre içerisinde dava açmadığından davanın hak düşürücü süreye uyulmaması nedeniyle usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMENİN 02/12/2020 TARİH VE 2020/375 ESAS, 2020/803 KARAR SAYILI KARARI İLE; Davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığından bahisle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
DAİREMİZİN 23/09/2021 TARİH VE 2021/689 ESAS 2021/1015 KARAR SAYILI KARARI İLE; İİK’nun 235 ve 223. maddeleri kapsamında davacının iflas masasına başvuru tarihinde Adalet Bakanlığınca çıkarılacak tarifede gösterilen avansı yatırıp yatırmadığı hususunun istinaf dilekçesine ekli 28,00 TL tutarlı masraf avansı tahsilat makbuz örneği de dikkate alınarak araştırılması ve araştırma sonucuna göre ilamda açıklanan ilkeler kapsamında uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece Mahkemesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
MAHKEME 09/02/2022 TARİHLİ VE 2021/842 ESAS 2022/367 KARAR SAYILI KARARI İLE, Davacının sıra cetveli kararının tebliğine ilişkin tebliğ masrafını yatırmadığı, bu hale göre ilan tarihinden itibaren dava açma süresinin başladığından bahisle davanın 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabul edilmiş olup alacak talebi bakımından bilirkişi incelemesi yapılması için sonuçları ihtar edilerek verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığından davacının bilirkişi deliline başvurmaktan vazgeçmiş sayıldığı, dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmadığı gibi sunulan bilgi ve belgelerden davacının alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davanın niteliği gereği mahkemece verilen kesin sürede işlemin yerine getirilmemesinin yargılamanın uzaması amacını taşımadığını, nitekim iflas dosyasında henüz ikinci alacaklılar toplantısının dahi yapılmadığını, kaldı ki huzurdaki davada yargılamanın uzamasından mağdur olacak karşı tarafta bulunmamakta olup mahkemece verilen kesin sürenin yetersiz olduğunu, mahkemece bilirkişi incelemesi için istenen gider avansının yatırılması için bilirkişi incelemesi gününe kadar ya da bir sonraki celseye kadar süre verilebilecekken 2 haftalık süre verilmesinin yerinde olmadığını, sonrasında 900,00 TL bilirkişi ücretinin yatırıldığını, müvekkilinin … Bankası A.Ş. Sefaköy Sanayi Şubesine ait … seri no’lu 75.000,00 TL’lik 31.01.2014 keşide tarihli çek nedeni ile 13.080,00 TL ve … A.Ş. Hadımköy Şubesine ait … seri no’lu 50.000,00 TL’lık 31.03.2014 keşide tarihli çek nedeni ile 48.880,00 TL olmak üzere toplamda 61.960,00 TL (ana para ) alacaklı olduğunu, bu çeklerin müflis şirketin borçlu olarak yer aldığı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. (eski dosya no: … E.) sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, müflis şirketin takibe bir itirazı olmadığını, ayrıca müvekkilinin alacağı kambiyo senedine dayanmakta olup kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğinden alacaklı olduğu açık olmasına rağmen bu hususlar göz ardı edilerek eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı iflas idare memuru istinafa cevap dilekçesinde istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İcra ve İflas Kanunun 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz ( kayıt kabul ) davasıdır. İİK’nun 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, ancak İİK’nun 223/3 maddesi hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK’nun 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabulü elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK’nun 223. maddesi). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü İİK’nun 235. maddesinde açıkça İİK’nun 223. maddesi saklı tutulmuştur. İİK 223/3. fıkra son cümleye göre, bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında İflas idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren başlar. İİK’nun 223/3. fıkrasına göre yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle İflas idaresinin kararlarının kendisine tebliğini istememiş olan alacaklı için, sıra cetveline itiraz davası açma süresi yukarıda belirtildiği üzere, sıra cetvelinin ilanından itibaren işlemeye başlar. Somut davada öncelikle Dairemizin 23/09/2021 tarih ve 2021/689 esas 2021/1015 karar sayılı kararı doğrultusunda Mahkemece, kaldırma ilamında yazılı olduğu şekilde araştırma yapılıp yapılmadığı ve bunun sonucuna göre davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Dosya içerisindeki Bakırköy … İcra Dairesinin … İflas dosyasından verilen 06/07/2020 tarihli cevapta sıra cetveli kararının davacıya 04/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacının tebliğ masrafı için avans yatırmadığı, 500,00 TL geç kayıt bedeli yatırdığının bildirildiği, ayrıca davacı tarafından dosyaya sunulan 06/05/2019 tarihli diğer tahsilat makbuzuna göre 28,00 TL tutarında masraf avansının yatırıldığı anlaşılmıştır. Söz konusu 28,00 TL tutarlı masraf avansının İİK 223. maddesi kapsamında sıra cetvelinin tebliğine ilişkin olup olmadığı hususunun açıklığa kavuşturularak sonrasında varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiğine ilişkin Dairemiz kaldırma kararından sonra ilk derece Mahkemesince, icra dairesine müzekkere yazılarak davacı tarafından yatırılan 28,00 TL masrafın tebliğ avansı olup olmadığının bildirilmesi istenilmiş olup icra müdürlüğünce açıkça bu hususa ilişkin bir cevap verilmediği, alacak kayıt dilekçesi ekleri ve 28,00 TL posta masraf makbuzunun gönderildiği belirtilmiştir. Müzekkere cevabı ekinde gönderilen davacıya ait alacak kayıt dilekçesinin “sonuç ve istem” kısmında İİK.m.223/3 gereğince iflas idaresi tarafından alınacak olan kararların taraflarına tebliği için dosyaya masraf avansı alınmasının da talep edildiği gözetildiğinde 28,00 TL tutarlı masraf avansının İİK 223. maddesi kapsamında sıra cetvelinin tebliğine ilişkin yatırıldığını kabul etmek gerekir. Bu kabulden hareketle davanın açılması bakımından öngörülen hak düşürücü sürenin sıra cetveli kararının davacıya tebliğ tarihi olan 04/03/2020 tarihinden itibaren başlayacağı, davacının yasal on beş günlük hak düşürücü süre içerisinde 18/03/2020 tarihinde arabuluculuğa başvurduğu, bu tarihe kadar 13 gün geçtiği ve davanın açılması için 2 günlük süre kaldığı, arabuluculuk sürecinin tamamlanarak son tutanağın düzenlendiği 23/06/2020 tarihinden itibaren 25/06/2020 tarihine kadar hak düşürücü süre içerisinde davacının iş bu davayı açması gerektiği, davanın ise 24/06/2020 tarihinde yani yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davacının tebliğ masrafı yatırmadığı değerlendirilerek ilan tarihinden itibaren dava açma süresinin başladığından bahisle davanın 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığı kabul edilmiş olup bu değerlendirmeye göre ilan tarihinden itibaren arabuluculuğa başvuru tarihine kadar dava açma süresi olan yasal 15 günlük süre tükenmiş olacağından dava da süresinde açılmış olmayacaktır. Ancak Mahkeme sonuç olarak doğru bir şekilde davanın süresinde açıldığına karar vermiş ise de bu sonuca uygun olmayan değerlendirme ve kabulü eleştirilmekle yetinilmiştir.Davanın süresinde açıldığının tespitinden sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına dair 24/11/2021 tarihli celse ara kararı gereklerinin yerine getirilmediğinden bahisle davacının bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına ve dosya kapsamına göre alacaklı olduğunun ispatlanamadığına yönelik Mahkemenin kabulünün yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.Mahkemenin 24/11/2021 tarihli celse ara kararında davacının iddiası, davalının savunması ve tüm dosya kapsamına göre uyuşmazlık konusunun çözümü bakımından tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde 15/12/2021 günü, saat 14:30’da bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, bilirkişinin harcayacağı emek ve mesaileri, dosya kapsamı ve gerektiğinde ticari defterleri yerinde inceleme durumu dikkate alınarak 900,00 TL ücret takdirine, takdir edilen bilirkişi ücretinin 2 haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafça mahkeme veznesine depo edilmesine, verilen kesin süre içerisinde depo edilmemesi durumunda 6100 sayılı HMK’nun 324. maddesi gereğince bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı hususunun davacı vekiline ihtarına dair verilen kararın ihtar edildiği görülmüştür.Öncelikle kesin süre ve delil avansı kavramları üzerinde durularak buna ilişkin açıklamaların yapılmasında fayda bulunmaktadır.HMK’nın “Sürelerin belirlenmesi” başlıklı 90. maddesinin “(1) Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. (2) Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.” ; HMK’nın “Kesin süre” başlıklı 94. maddesinin ise “(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir. (2) (Değişik:22/7/2020-7251/6 md.) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. (3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” hükmünü ihtiva ettiği, buna göre kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yapılması gereken işlemi yapmayan tarafın, anılan yasal düzenlemeler uyarınca artık bu işlemi yerine getirmesine yasal olarak imkan bulunmadığı gibi belirtilen işlemi yapma hakkının da ortadan kalktığının kabulü gerektiği, HMK’nın “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324. maddesinde taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorunda olduğu aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağının düzenlendiği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45/4. maddesinin de aynı yönde olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Delil ikamesi için avans” başlıklı 324. maddesinde “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” düzenlemesi bulunmaktadır.03.04.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin “Harç, gider avansı ve delil avansının ödenmesi” başlıklı 45. Maddesinde “… (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (5) Delil avansının ödenmesine, hâkim tarafından dilekçelerin verilmesi, ön inceleme aşaması veya tahkikatın başında karar verilir…” düzenlemesi mevcuttur. Delil avansına yönelik ara kararında mahkemece, hangi delil için ne miktarda avans yatırılacağı açıkça belirtilmeli ve avansın kesin süre içinde yatırılmaması halinde bu delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı kabul edilerek dosya kapsamındaki delillere göre karar verileceğinin ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle ihtaratın geçerli olması için, taraflarca tamamlanması gereken işlemin açıkça belirtilmesi ve ihtarata uygun hareket edilmemesi halinde hangi hukuki sonuçla karşılaşılacağının açıklanması şarttır. Somut olayda, Mahkemenin 24/11/2021 tarihli celse ara kararında davacı vekiline verilen kesin mehil 6100 sayılı HMK’nın 324. maddesinde yazılı olan bilirkişi ücretine ilişkin delil avansının yatırılmasına ilişkindir. Mahkemece verilen ve sonuçları açıklanan kesin süreye rağmen davacı tarafça delil avansı süresinde yatırılmamış olup delil avansının yatırılmaması sebebiyle ticari defter ve belgelerin incelenmesi için tayin edilen 15/12/2021 tarihinde inceleme yapılamamıştır. Davacı tarafça delil avansı olarak Mahkemece takdir edilen 900,00 TL ancak 18/03/2022 tarihinde yatırılmıştır. Buna göre Mahkemece tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yapılması gereken işlemi yapmayan davacı tarafın artık bu işlemi yerine getirmesine yasal olarak imkan bulunmadığı gibi belirtilen işlemi yapma hakkının da ortadan kalktığı anlaşılmakla Mahkemenin davacı tarafın bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına yönelik kabulü isabetlidir.Davacı vekili müvekkili ile dava dışı …-… arasında imzalanan faktoring sözleşmesi uyarınca ve faturaya istinaden müvekkiline …-… tarafından tevdi edilen ve müflis şirketin keşidecisi olduğu … Bankası A.Ş. Sefaköy Sanayi Şubesine ait … seri no’lu 75.000,00 TL’lik 31.01.2014 keşide tarihli çek nedeni ile 13.080,00 TL ve .. A.Ş. Hadımköy Şubesine ait … seri no’lu 50.000,00 TL’lık 31.03.2014 keşide tarihli çek nedeni ile 48.880,00 TL olmak üzere toplamda 61.960,00 TL (ana para ) alacaklı olduğu iddiasına dayalı işbu davayı açmıştır. Finansal Kiralama Factoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 22/2. maddesine göre factoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile bir mal veya hizmet satışından doğmuş ve doğacak fatura ve benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler. Bu hükmün, uygulamada boş ve hileli senetlerin faktoring şirketlerince devir alınmasını önlemeye yönelik olduğu kabul edilmektedir (Tekinalp Ünal, Banka Hukukunun Esasları, s.497). Dolayısıyla faktoring şirketleri devir aldığı alacak, bir kambiyo senedinden kaynaklanıyor olsa bile alacağı doğuran temel ilişkiye ait fatura veya benzeri belgelerle bunu tevsik etmelidir. Bu hüküm “düzenleyici amir bir hüküm” olarak kabul edilmektedir. Faktoring şirketinin müşterisinden temliken aldığı bir alacağı takip edebilmesi için; alacak bir kambiyo senedinden kaynaklansa bile faktoring sözleşmesi ile beraber, alacağı doğuran temel satım ilişkisine ait fatura ve benzeri belgeleri de ibraz etmek zorundadır (Yargıtay HGK’nın 2010/19-488 Esas, 2010/557 Karar sayılı kararı). Somut olayda, davacı masaya kaydını talep ettiği alacağın faktoring sözleşmesi gereği müflis şirket tarafından keşide edilen çeklere dayalı olduğunu iddia etmiş olup taraflar arasında faktoring ilişkisi bulunup bulunmadığı, alacağın dayanağı olan çeklerin, müflis şirket tarafından dosya kapsamında dayanılan fatura nedeniyle düzenlenip düzenlenmediği, faturaların temel borçlandırıcı ilişkiye yeterli bir belge olup olmadığı, davacının anılan yönetmeliğin şartlarını yerine getirerek davaya konu çekleri bir mal veya hizmet satışı sonucu temlik alıp almadığının tespiti için tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılması zorunlu olup davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde delil avansı yatırılmadığından söz konusu incelemenin yapılması mümkün olmamıştır. Bahsi geçen çeklerin müflis şirketin borçlu olarak yer aldığı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas (eski dosya no: … E.) sayılı dosyası ile takibe konulması ve müflis şirketin takibe bir itirazı olmaması davacının, davalıdan alacaklı olduğu sonucunu doğurmadığı gibi ayrıca alacağın kambiyo senedine dayanması kayıtsız şartsız bir borç ikrarı bulunduğu anlamına da gelmeyecektir. İleri sürülen hususlar kapsamında davacının, davasını ispat ettiğini kabule olanak yoktur. Somut olayda dosya kapsamı ve mevcut delil durumu itibari ile alacağın varlığı ve miktarını ispatla yükümlü olan davacının, davasını ispat edemediği, buna göre mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacının istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Bu sebeple ilk derece mahkemesince tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1-Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/842 Esas, 2022/367 Karar ve 06/04/2022 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 353/1b-1 bendi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harç davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davacı tarafından yapılmış olan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-1 bendi ile aynı yasanın 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.27/10/2022