Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2022/1069 E. 2022/875 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1069 Esas
KARAR NO: 2022/875
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/…/2021
NUMARASI: 2020/689 Esas, 2021/1040 Karar
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas
(İİK 156))
KARAR TARİHİ: 06/07/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 12.10.2020 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ve davalı şirketin turizm sektöründe faaliyet gösterdiğini, çok eski tarihlere dayanan bir cari hesap ilişkisi olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketten 628.236,39 USD alacağı bulunduğunu, davalı şirketin Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/30 Esas sayılı dosyasında 2015 yılı başında İflas erteleme talebinde bulunduğunu, davalı şirket hakkında takip işlemlerinin başlanmasının İhtiyati tedbir yolu İle durdurulduğunu, alacağın tahsili amacı ile 2019 yılı sonlarına kadar yasal takip işlemi yapılamadığını, davanın, 10.10.2019 tarihinde davalının borca batık olmadığı gerekçesiyle iflas talebinin reddi ile sonuçlandığını ve tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verildiğini, tedbir kararının kaldırılmasına müteakip alacağın tahsili amacı ile Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında iflas yolu ile ilamsız takip başlatıldığını, davalı şirketin borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, arabulucuk müracaatından bir sonuç alınamadığını, borçlunun itirazının kötü niyetli ve zaman kazanmaya yönelik olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasının mesnetsiz olduğunu,İflas ertelemede alınan tedbir nedeniyle icra takibi yapılamadığını, tedbir tarihinden davanın reddine dair karara kadar zamanaşımının işlemediğini, müvekkili şirketin davalı şirketten alacaklı olduğunun tarafların ticari defterlerinde yapılacak inceleme ile sabit olacağını iddia ederek, İtirazın kaldırılmasına, davalı şirketin iflasına, ayrıca itirazında haksız ve kötüniyetli olduğundan %20 ‘den az olmamak üzere İcra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davalı şirkete tebliğ edilen ödeme emrine yasal süresi içinde yapmış oldukları 01.11.2019 tarihli itiraz sebeplerinin davanın reddine karar verilmesi sebeplerini de teşkil ettiğini, takip dayanağı olarak davacının cari hesap alacağına dayandığını, başka bir takip nedeni gösterilmediğini, cari hesabın 6102 sayılı TTK 89 vd maddelerinde düzenlendiğini, 101. madde gereğince 5 yıllık zamanaşımının geçerli olduğunu, ihtiyati tedbirin takip başlatma yasağı doğurmadığını, takip başlatılmasına engel olmadığını, 5 yıllık zamanaşımı geçtikten sonra zamanaşımı sürecini kesecek bir takip veya dava ikame edilmediğini, iflas erteleme red kararının kesinleşmediğini derdestlik itirazında bulunduklarını, takip dosyasında talep edilen biçimde borcu olmadığını, ayrıca takip sonrasında talep edilen faiz oranınında kanuna aykırı olduğunu, icra takibinde talebin Türk Lirası olarak mı yoksa yabancı para birimi olarak mı talep edildiğinin belirsiz olduğunu savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacının 2014-2015-2016-2017-2018 ve 2019 yılları ticari defterlerin lehine delil niteliğinin bulunduğu, ticari defterlere göre takip tarihi (23.10.2019) itibarıyla davacının davalıdan 3.555.252,55 TL (628.236,39 USD ) alacaklı olduğu,davalının 2014…ve 2019 yılları arası ticari defterlerinin lehine delil niteliği bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacıya 3.305.088,82 TL (628.236,39 USD) alacaklı olduğunun anlaşıldığı, iflas erteleme davasının şirketin borca batık olmaması nedeniyle reddine karar verildiği dikkate alındığında davalı hakkında tedbirlerinde hükümle birlikte kalktığı ve tedbir süresince zamanaşımına dair süreler işlemeyeceğinden davalının bekletici mesele yapılması ve zamanaşımı itirazlarının reddine karar verildiği, davalı tarafından takibe İtirazın 628.236,39 USD alacak üzerinden kesin olarak kaldırılmasına karar verildiği, depo emrinin tebliğ edildiği, gerekli ihtarın yapıldığı,usulüne uygun tefhime rağmen davalının depo emrine esas miktarı mahkeme veznesine yatırmadığı veya davacı alacaklıya ödemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı şirketin İİK 158. maddesi gereğince iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını,davacının takipte cari hesap alacağına dayandığını, 101.maddede cari hesap alacağının cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağının hüküm altına alındığını, davacının 5 yıllık zamanaşımı geçtikten sonra zamanaşımını kesecek nitelikte bir takip veya dava bulunmadığını, itirazlarının dikkate alınmadığını, 2015/30 Esas sayılı dosyada açılan iflasın ertelenmesi davasında 15.01.2015 tarihli verilen kararla İİK 179/a maddesi gereğince yapılmış ve yapılacak icra takipleri ile ihtiyati tedbir ve haciz uygulamalarının durdurulmasına karar verilmişse de bu tedbirin 179/b bendinde yazılı olduğu biçimde müvekkili şirket hakkında takip başlatma yasağı doğurmadığını, davacının takip başlatması veya alacak davası açmasına engel teşkil etmediğini, mahkemece hatalı değerlendirildiğini, ayrıca takip hukukuna aykırılığa dair itirazlarının dikkate alınmadığını, İİK 58. maddesi gereğince alacağın Türk parası ile tutarının belirtilmesi gerektiğini, ödeme emrinde takip tarihindeki Türk Lirası karşılığının yazılmamış olduğunu, ödeme emrinin TBK 99. maddeye aykırı olduğunu,iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini, aksi halde kararın kaldırılmasını ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen İflas yolu ile takibe karşı yapılan İtirazın kaldırılması ile borçlu şirketin aynı yasanın 158. maddesi gereğince iflasının İstemine ilişkindir. Taraflar arasında, ticari ilişkinin varlığı, davalı şirket tarafından 14.01.2015 tarihinde iflasın ertelenmesi istemli dava açıldığı, açılan davanın davacı şirketin borca batıklıktan çıkmış olması gerekçesi ile 10.10.2019 tarihli kararla reddedildiği, aynı kararda tedbir kararlarının kaldırılmasına karar verilmiş olduğu ve davacının davalı hakkında 23.10.2019 tarihinde iflas yolu ile adi takip başlatmış olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takip konusu cari hesap alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, iflas erteleme yargılamasında verilen tedbirin takip yasağını kapsayıp kapsamadığı, takibin İİK 58 vd maddeleri uyarınca usulüne uygun şekilde başlatılıp başlatılmadığı ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosyanın incelenmesinden, davalı şirket tarafından Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/30 Esas sayılı dosyasında iflasın ertelenmesi talepli 15.01.2015 tarihinde dava açıldığı,2015/30 Esas sayılı dosyada 15.01.2015 tarihli ara kararla, İİK 179/a maddesi uyarınca devam eden takipler ve İİK 206. maddesinin birinci sırasında yazılı alacaklara ilişkin olanlar hariç olmak üzere 6183 sayılı kanuna dayalı takipler dahil, hangi nedene dayanırsa dayansın iflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında yapılmış ve yapılacak icra takipleri ile ihtiyati haciz ve tedbir uygulamalarının durdurulmasına (mevcut takiplerin bulunduğu yerde durdurulmasına) karar verildiği, davacı şirket tarafından davalı şirket hakkında Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 23.10.2019 tarihinde, harca esas değeri :3.651.561,19 TL kuru 1 USD =5.8124 TL,628.236,39 USD olarak gösterilerek asıl alacağın tahsili için iflas yolu ile adi takip başlatıldığı, takibe dayanağın, 22.10.2019 628.236,39 USD cari hesap alacağı olduğu, davalı şirkete ödeme emrinin … A.Ş Bakırköy Posta Dağıtım Müdürlüğünün 21.04.2022 tarihli cevabı yazısı ve gönderi takip bilgi formundan, TK 21.madde gereğince muhatabın tevziat saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle komşusu D,7 nin beyanına göre dışarıda olduğu gerekçesiyle 28.10.2019 tarihinde ilgili mahalle muhtarlığına yapıldığı, davalı borçlu şirketin takibe karşı 01.11.2019 tarihli dilekçe ile yasal süre içerisinde itiraz ettiği, davacı alacaklının ise 12.10.2020 tarihli dilekçe ile itirazın kaldırılması ile birlikte İflas talepli davasını, İİK nun 156.maddesi gereğince, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde açmış olduğu anlaşılmıştır. Davalı borçlu şirket tarafından, gerek takibe karşı itirazında gerekse de cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunulmuştur. Davanın esasına girilmeksizin usul kuralları çerçevesinde zamanaşımı def’inin değerlendirilmesi isabetli olacaktır. Takip konusu alacağın cari hesap alacağı olduğu tartışmasızdır ve taraf ticari defter kayıtlarındaki bilgilere göre söz konusu alacağın 2013 yılından devirle gelen alacak olduğu anlaşılmaktadır. Taraflarca, alacağın başlangıç tarihine dair herhangi bir açıklama mevcut değildir. Davacı tarafça dava dilekçesinde uzun yıllara dayanan cari hesap ilişkisi olduğu belirtilmiştir. Davalı vekilinin takip tarihinde 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu iddiası üzerine alacak başlangıcının defter kayıt bilgilerine ve aksinin iddia edilmemiş olmasına göre 2013 yılı kabul edilmesi uygun görülmüştür. Bu durumda iflas erteleme tedbir tarihinin mahiyeti ve bu süreçte zamanaşımı hususunun değerlendirilmesi gerekecektir. Yukarıda yer verildiği üzere, Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/30 Esas sayılı dosyasında, davalı şirketin iflas erteleme talepli davasında 15.01.2015 tarihinde tedbir kararları alınmıştır. Mahkeme ara kararında açıkça 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/a maddesi uyarınca ifadesi kullanılarak( alınan karar İİK 179/b bendi içeriğine ait olup maddi hata yapılmış olduğu anlaşılmaktadır ) tedbir kararı oluşturulmuştur. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 179/b /1. fıkrada,” Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur…” ifadelerine yer verilmiştir. Ara kararda ki ifadelerin kısmen farklı anlama gelecek şekilde yazılmış olması yasada açıkça düzenlenen tedbire aykırı davranış sonucunu doğurmayacaktır. Yasa gereğince verilen tedbir süresi içerisinde zamanaşımı süresinin işlemeyeceği kabul edildiğine göre davacı tarafın başlatmış olduğu takip tarihi itibariyle zamanaşımından söz edilemeyecektir. Çünkü 5 yıla yakın bir süre tedbiren takip yapılması durdurulmuştur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.06.2006 tarihli, 2006/3327 Esas, 2006/6598 Karar sayılı ilamda, takip yasağının dava şartı olduğu kabul edilerek, davalı aleyhine icra takip tarihinin ve itiraz tarihinin davalı şirketin iflasın erteli olduğu döneme rastladığı, davacının davalıdan alacaklı olduğu sabit ise de iflasın ertelenmesi süresi içinde takip yapılamayacağından bu yöne ilişkin İtirazın yerinde bulunduğu gerekçeleriyle verilen red kararı isabetli kabul edilmiştir . 6102 sayılı TTK’nın 101. maddesinde cari hesabın tasfiyesine, kabul edilen veya mahkeme kararıyla saptanan artan tutara ya da faiz alacaklarına, hesap hata ve yanılmalarına, cari hesabın dışında tutulması gereken veya haksız olarak cari hesaba geçirilmiş olan kalemlere veya tekrarlanan kayıtlara ilişkin bulunan davaların cari hesap sözleşmesinin sona ermesinden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK 153. maddesinin üst başlığı “ Zamanaşımının durması” dır. 153/1-6. Bendinde, alacağın Türk mahkemelerinde ileri sürme imkanının bulunmadığı sürece, zamanaşımın işlemeye başlamayacağı, başlamışsa duracağı hususlar arasında sayılmıştır. 153/son fıkrada, zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı günün bitiminde zamanaşımının işlemeye başlayacağı veya durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürüleceği belirtilmiştir. Somut davada 2013/2014 yıllarında muaccel olduğu kabul edilen cari hesap alacağına dair zamanaşımı süresi 2015 yılındaki tedbir kararı ile durduğundan ve tedbirin kalkması ile takip başlatıldığından davalının zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı kanaatine varılmış ve bu anlamda mahkemenin buna dair red kararı sonuç olarak isabetli kabul edilmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 24.09.1998 tarihli, 4345/5482 Esas-Karar sayılı emsal ilamda, davalı zamanaşımı def’inde bulunmuşsa defi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin iflas davasının karara bağlanmasının isabetsiz olacağı belirtilmiştir. Davalı şirketin bir diğer istinaf nedeni ise iflas takibinin takip hukukuna uygun olmadığı iddiasıdır. İddianın dayanağı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 58. maddesinin 3 .fıkrasıdır. 58/3. fıkrada,alacağın ve istenen teminatın Türk parası ile tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi,talepte gösterilmesi gereken hususlar arasında belirtilmiştir. Somut davada yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere gerekli hususlara takip talebinde yer verilmiştir. Kaldı ki Yargıtay 19.HD ‘nin 25.05.2006 tarihli, 3735/5555 Esas- Karar sayılı ilamında,yabancı para alacağının takip konusu yapılabilir ise de depo emrinin Türk Lirası üzerinden çıkarılacağı belirtilmiştir. 6098 sayılı TBK 99. maddede ülke parası ile ödeme düzenlenmiştir. Açıklanan nedenlerle ve yasal düzenlemeler kapsamında takip talebinin takip hukukuna aykırı olmadığı sonucuna varılarak işin esasının incelenmesi uygun görülmüştür. 05.07.2021 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirketin 2014,2015,2016,2017,2018 ve 2019 yıllarına ait ibraz edilen ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalı ile olan hesap hareketlerini diğer çeşitli alacaklar hesap kodunda takip etmekte olduğunun tespit edildiği, davacının incelenen ticari defterlerine göre takip tarihi (23.10.2019) itibarıyla davalıdan 3.555.252,55 TL (628.236,39 USD) alacaklı olduğu, davalı ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede, davalının 2014,2015,2016,2017,2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi (23.10.2019) itibarıyla davalının davacıya 3.305.088,82 TL ( 628.236,39 USD) alacaklı olduğunun tespit edildiği, takip tarihi itibariyle tarafların ticari defterleri arasındaki TL bazından cari hesap farkının 250.163,73 TL olduğu, ancak taraflar arasındaki ticari ilişkinin döviz cinsinden olduğu ve takip tarihi itibariyle döviz bazında taraf ticari kayıtlarının davacının davalıdan 628.236,39 USD noktasında birbiri ile uyumlu olduğunun tespit edildiği, depo emrine esas alacağın bir sonraki celse tarihi olan 08.07.2021 tarihi itibariyle asıl alacak ve işlemiş faiz 668.196,87 USD, icra masrafları, tahsil harcı ve vekalet ücreti yönünden (101.715,61 TL icra vekalet ücreti, 50.80 TL İcra masrafları ve 166.146,03 TL olmak üzere 267.912,44 TL olarak hesap edildiği,celse tarihinden sonra karar verilmesi halinde 1 günlük faiz tutarının 58,52 USD olarak hesaplamada dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece, 09.09.2021 tarihli celsede takip dosyasına davalı tarafça yapılan itirazın 628.236,39 USD alacak üzerinden kaldırılmasına karar verilmiştir. Aynı celsede, iflas davasının İİK 166. madde gereğince ilan edilmesine ve toplam 5.903.551,65 TL miktarın tefhimden itibaren 7 günlük süre içerisinde davacıya ödenmesi veya bu meblağın mahkeme veznesine depo edilmesi aksi takdirde ilk oturumda şirketin iflasına karar verileceği davalı vekiline ihtar edilmiştir.28.10.2021 tarihli duruşmada depo emrinin yerine getirilmediği belirtilerek, taraf vekillerinin beyanları sonrasında şirketin iflasına karar verilmiştir. İİK nun 154. maddesi gereğince iflas yolu İle başlatılan takibe karşı borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, takibin duracağı,alacaklının bu İtirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini isteyebileceği İİK ‘nun 156/3. fıkrasında düzenlenmiştir. İflas davası basit yargılama usulüne göre incelenir. Borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, mahkemece ilk önce davacı alacaklının İtirazın kaldırılması hakkındaki talebini inceler. Bu itirazın kaldırılması talebinin incelenmesi, genel haciz yolundaki İtirazın kaldırılması talebinin incelenmesinden ( m.68-70) tamamen farklıdır. Genel haciz yolunda tetkik merciinin incelemesi yalnız belgelere göre ve ilamsız icra kuralları çerçevesinde yapıldığı halde, buradaki ticaret mahkemesinin incelemesi genel hükümlere ( yani HMK ‘daki hükümlere) göre olur. Bu nedenle borçlu, ticaret mahkemesindeki savunması sırasında ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Davalı borçlu, iflas davasına karşı vereceği cevap layihalarında bütün savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Ticaret mahkemesi normal bir alacak davasında olduğu gibi, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borçlunun gerçekten borçlu olup olmadığını araştırır. İflas davasında alacaklı, alacağını ispat bakımından m.68. ‘de olduğu gibi tahdidi olarak sayılmış olan belgelerle bağlı değildir. Alacaklı normal bir alacak davasında olduğu gibi, alacağının varlığını HMK’ya göre mümkün olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada alacaklının alacaklı olup olmadığı maddi hukuk kurallarına göre esastan incelendiğinden ticaret mahkemesi borçlunun itirazının ya kesin olarak kaldırılmasına veya kesin kaldırma talebinin ( bununla İflas davasının ) reddine karar verir. Burada, borçlunun itirazı esastan karara bağlanmakta ve alacağın esası hakkında hüküm verilmektedir. Bu hüküm normal bir alacak davasında olduğu gibi kesin hüküm oluşturur .Mahkeme, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda, davacının alacağının mevcut olduğunu tespit eder ve borçlunun itiraz ve defilerini yerinde bulmazsa, yani borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa borçlunun itirazının kesin olarak kaldırılmasına karar verir. Buradaki İtirazın kaldırılması kararı bir ara karardır. ( Prof.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 3.sayfa,2672 vd, 1993 baskı ).Bu nedenle yalnız başına istinaf edilemez. Somut davada, davacı alacaklının,davalı borçlu şirketen ticari ilişki kapsamında alacaklı olduğu, her iki tarafın usulüne uygun şekilde düzenlenen ticari defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde subuta ermiştir. Davada, TMK 6. maddesi ve HMK 190. madde kapsamında ispat külfeti davacı taraftadır. Ve davacı iddiasını usulüne uygun delillerle ispat etmiştir. Davalı borçlu şirketin itiraz ve savunmasında ileri sürmüş olduğu cari hesap alacağının zamanaşımına uğradığına dair def’i ise yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, borçlu şirketin iflas erteleme davası kapsamında verilen tedbir kararı ile birlikte zamanaşımı durmuş olacağından takip tarihinde alacak zamanaşımına uğramamıştır. Diğer taraftan davacının takip talebinin şekil şartlarına uygun olduğu kanaatine varılmıştır. İspat edilen alacağa konu depo bedelinin davalı borçlu tarafından ifa edilmemesi veya söz konusu meblağın mahkeme veznesine depo edilmemesi nedeniyle İİK 158/2. fıkrası gereğince İflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 158/2. fıkrası ve ilgili yasal mevzuat kapsamında depo emrini yerine getirmeyen davalı borçlu şirket hakkında iflas kararı verilmesinde bir isabetsizlik olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/689 Esas,2021/1040 Karar ve 28.10.2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davalının peşin olarak yatırmış olduğu 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İİK nun 164/2 fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/07/2022