Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/902 E. 2021/879 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/902 Esas
KARAR NO: 2021/879
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2021
NUMARASI: 2020/917 Esas, 2021/311 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı borçlu aleyhinde İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında ilama dayalı takip başlatıldığını, icra emrinin 09/10/2020 tarihinde borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğini, takibe itiraz edilmediğinden takibin kesinleştiğini, borçlu adına yapılan gayrimenkul ve menkul malvarlığı sorgulamalarında şirketin 300-400 adet icra dosyasında borçlu gözüktüğünü, bu dosyalarda ki yapılan işlemler ile taşınır taşınmaz tüm malvarlıkları ile banka hesaplarına bloke konulduğunun tespit edildiğini, borçlunun mali yönden aciz içinde olduğunu belirterek İİK.177.md gereğince davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmaması sebebiyle davanın usulden reddi gerektiğini, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyasında alacağına kavuşabilecekken huzurdaki davayı açmasının davacının kötüniyetli olduğunun göstergesi olduğunu, davacının huzurdaki davayı ikame etmekte hukuki yararının da bulunmadığını, davacıya İİK’nun 177. maddesinin hangi bendine dayandığının sorulması ve davacının davasını açıklaması için bir haftalık kesin süre verilmesi gerektiğini, davanın dayanağını oluşturan icra dosyasındaki ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilip edilmediğinin araştırılması ve davacının davasını ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacı tarafından konut satış sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için açılan davanın davacı lehine sonuçlandığı, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası üzerinden davalı aleyhine ilamlı icra takibine geçtiği,davalı tarafından ilama müstenit alacağın ödenmediği ve dosyada tehiri icra kararının da bulunmadığı, şirket yetkilisinin İİK’nın 177/4 ncü maddesi uyarınca dinlenmek üzere duruşmaya davet edilmesine rağmen gelmediği, davalı şirketin İİK’nın 177/4 ncü maddesi hükümlerine göre iflâsına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; 04.02.2021 tarihli duruşma günü için mazeret bildirdiklerini, mahkeme tarafından mazeretin kabul edilmesine rağmen, ön inceleme duruşmasının ertelenmediğini, tahkikat aşamasına geçildiğini, savunma, adil yargılanma ve hukuken dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, davacı vekilinin vekaletnamesinde iflas davası açmaya yönelik özel yetkisinin bulunmadığını, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile alacağını tahsil edebilme imkanı varken haksız ve hukuksuz olarak bu davayı açtığını, kötüniyetli olduğunu, davacının himayeye değer bir yararının bulunmadığını, cevap dilekçesinde belirtilen dava şartlarına dair açık itirazlarının değerlendirilmediğini, davacı tarafın dava dilekçesinde İİK 177. maddesinin hangi bendine dayandığını açıkça belirtmediğini, mahkemenin 30.03.2021 tarihli duruşmada, davacının bu yöndeki beyanlarını alma gereği duyduğunu, mahkemenin bu yöndeki eksikliği tensip tutanağı aşamasında belirlemesi ve davacı tarafa süre vermesi gerekirken, karar duruşmasında bu yöndeki beyanlarını almasının HMK 119/ğ bendine aykırı olduğunu, davacının takipte ilama uygun hareket etmediğini, ilamda yasal faize hükmedilmişken, davacının hükme aykırı olarak ticari faiz talep ettiğini, dolayısıyla hükme açıkça aykırılık bulunduğundan, bu durumun İİK.156. maddeye atfen 177. maddeye göre açılan takibe dayalı iflas davasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiğini, mahkemenin bu araştırma ve de kontrol etme yükümlüğünü yerine getirmediğini, müvekkilinin İstanbul 14. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/483 Esas sayılı dosyasında ilama aykırı icra emrinin iptalinin talep edildiğini, mahkeme tarafından icra emri tebliğ işleminin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, takibin dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediğini araştırmadan karar verdiğini, mahkeme tarafından şirket yetkilisinin dinlenmesi konusunda gerek şirkete ve gerekse şirket yetkilisine gönderdiği tebliğ işleminin şeklen gönderildiğini, ilgili muhataplarına mevzuat hükümlerine uygun bir biçimde tebliğ edilmediğini, 30.03.2021 tarihli duruşmada müvekkili şirket yetkilisinin yurt dışında olduğu, sonraki celse hazır olacağı bildirilmesine rağmen mahkemenin talebi dikkate almadan alelacele karar verdiğini, İflas davasına dayanak icra takibinde davacının İİK 43. Maddesi gereğince öncelikle takip şeklini iflas takibine dönüştürmediğini, bu yönde ödeme emri tebliğ edilmediğini, İİK 166. Maddesine uygun bir ilan yapılmadığını, depo emrine ilişkin ara karar tesis edilmediğini, mahkemece müvekkilinin dayandığı delillerin toplanmadan karar verildiğini, iflas şartlarını oluşmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, ilama dayalı alacağın icra emri ile istenmesine rağmen ödenmemesi iddiasına dayalı iflas istemine ilişkindir. İİK’nın 177/1-4 bendi uyarınca ilama dayalı alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse, alacaklının talebiyle, iflasa tabi borçlunun iflası istenebilir. Türkiye’de bir yerleşim yeri veya temsilcisi bulunan borçlunun iflas talebi üzerine dinlenmesi gerekir. İİK’nın 178/2 maddesi yollaması ile İİK’nın 166/2 maddesi uyarınca iflas talebi ilan edilmeli, ayrıca İİK’nın 181 maddesi yollaması ile İİK’nın 160 maddesi uyarınca mahkemece, ilk alacaklılar toplantısına kadar olan masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli bütün tebliğ masraflarının peşin verilmesi istenmelidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 73, 81, 82, 83., Avukatlık Kanunu’nun 41., Tebligat Kanunu’nun 11. maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde vekile tebligat zorunludur. Anılan bu düzenlemeler gereğince tebligatın vekile yapılması ile yasal süreler işlemeye başlar, yine bu tarihe göre takip kesinleştirilerek takibe devam işlemleri yapılır. Öte yandan alacaklının, doğrudan iflas davası açabilmesi için, hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Ancak, icraya konan hükmü temyiz etmiş olan borçlu, İİK’nın 36. maddesine göre icra dairesinden bir süre almak ve HUMK’nın 443. maddesi uyarınca Yargıtay’dan icranın geri bırakılması hakkında karar getirmek suretiyle, hükmün kesinleşmesine kadar, iflas davasının ertelenmesini sağlayabilir. Borçlu, Yargıtay’dan icranın geri bırakılması kararı almamışsa, ticaret mahkemesi, iflasa karar vermeden önce, hüküm borçlu lehine bozulacak olursa, iflas davası olduğu yerde durur. (İİK m. 40) Borçlu, Yargıtay’dan icranın geri bırakılması (tehiri icra) kararı alıp ticaret mahkemesine ibraz edince, ticaret mahkemesi, hükmün kesinleşmesine kadar iflas davasını erteleyerek, hükmün kesinleşmesini, iflâs davasında bekletici sorun (HMK m. 165) yapar. Borçlu aleyhine verilen hüküm kesinleşirse, ticaret mahkemesi, borçlunun iflâsına karar verir. Buna karşılık, hüküm Yargıtay’ca borçlu lehine bozulur, bu defa borçlunun hiç borçlu olmadığına (borçlu aleyhine açılmış olan alacak davasının reddine) karar verilir ve bu hüküm kesinleşirse, ticaret mahkemesi iflâs davasını reddeder. Yargıtay’ın temyiz talebi hakkında bir karar vermesinden önce, ticaret mahkemesi borçlunun iflasına karar verirse, iflas açılır. Bundan sonra Yargıtay hükmü borçlu lehine bozarsa, iflas işlemleri yine olduğu yerde durur. Bu bozma üzerine borçlunun, hiç borcu olmadığına karar verilir ise ve bu karar kesinleşirse, o zaman iflas işlemlerinin İİK’nın 40/2. maddesi uyarınca eski hale getirilmesi gerekir. Burada Ticaret Mahkemesi’nin iflas kararının kaldırılması hakkında şekli bir karar vermesi gerekir. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, Sh. 1148, 1149) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 18.04.2002 tarih ve 2543 E., 2983 K. sayılı ilamında da, icra emrinin dayanağını oluşturan hükmün, borçlunun temyizi üzerine bozulması halinde, sonucunun beklenmesi gerektiği belirtilmiştir. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/4394 E. 2015/1653 K. Sayılı ilamı) Dosya kapsamından, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında, davacı alacaklı tarafından borçlu davalı aleyhinde Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi’nin 15.09.2020 tarih, 2018/589 Esas, 2020/287 Karar sayılı ilama dayalı takip talebinde bulunulduğu, ödeme emrinin borçlu vekiline usulüne uygun alarak tebliğ edildiği, takibin kesinleştiği görülmüş, mahkemece de davalı şirketin, ilama dayalı alacağı icra emrine rağmen ödemediği ve İİK 177/4. maddesinde sayılan doğrudan doğruya iflas nedeninin oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı şirketin ilama dayalı alacağı icra emrine rağmen ödemediği, takibin kesinleştiği, davacının iflas avansını ve gerekli masrafları yatırdığı, iflas talebinin İİK’nın 166/2 maddesinde öngörülen usulle ilan edildiği, davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu, niteliği gereği sulh ve arabuluculuğa tabi olmadığı, davalının mazeret bildirdiği celsede davacının iddiasını genişletmediği, mahkemece davalının mazeretinin kabulü ile ön inceleme duruşması yapılmasında HMK 320. Maddesine aykırılık teşkil etmediği, kaldı ki, davalının sonraki duruşmalara katıldığı, borçlu şirket temsilcisinin dinlenmesi için davetiyenin de usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ancak temsilcinin duruşmaya gelmediği, İİK’nın 177/1-4. maddesi uyarınca, ilama dayalı alacak icra emri ile istenildiği halde ödenmemiş ise takip alacaklısının, borçlunun iflasını talep edebileceği, bu kapsamda açılan iflas davalarında usule ilişkin İİK’nın 181. maddesinde 158. maddeye atıf yapılmadığından, davalıya ayrıca depo emri tebliğine gerek bulunmadığı, mahkemece davacı vekiline 30.03.2021 tarihli duruşmada dava dilekçesini açıklattığı, davacı vekilinin İİK’nun 177/1-4 maddesine dayandıklarını bildirdiği, davalının borcunu ödemediği, davalı tarafça tehir-i icra talebine ilişkin her hangi bir evrak ibraz edilmediği, 14 İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/483 Esas sayılı dosyasında faiz konusunda ilama aykırı icra emrinin iptalinin talep edildiği, iflas için yasanın aradığı koşulların somut olayda gerçekleştiği anlaşılmakla mahkemece, İİK’nın 177/1-4 bendi gereğince borçlu şirketin iflasına karar verilmesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcı davalı tarafından peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-b/1 bendi ile İİK’nın 164. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere Başkan …’ın muhalefetiyle oy çokluğu ile karar verildi.08/07/2021
KARŞI OY Davalı vekili 04/02/2021 tarihli mazeret dilekçesinde; Bandırma Aile Mahkemesinde duruşması olduğundan dolayı duruşmaya katılamayacağını belirterek mazeretinin kabulüne karar verilmesini talep ettiği, mahkemece aynı gün yapılan duruşmada, davalı vekilinin mazeretinin kabulü ile duruşma gün ve saatinin davalıya tebliğine, ayrıca davalı vekilinin açıkça ön inceleme duruşmasının yapılmamasını talep etmediğinden ön inceleme duruşmasının yapılmasına karar vererek duruşmaya devam ettiği ve ön inceleme duruşmasını yaparak HMK’nın 320.maddesi gereğince işlem yaptığı görülmüştür. Yapılan yargılama sonucunda, ilk derece mahkemesince, davalı şirketin iflasına karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, mazeretlerinin kabulüne rağmen ön inceleme duruşmasının ertelenmeyerek tahkikat duruşmasına geçilmesinin hukuken hatalı olduğunu, savunma ve hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, ayrıca ön inceleme duruşmasının yapılmaması talep edilmediği gerekçe gösterilerek duruşmaya devam edildiğini, bu sebeple ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu belirterek kaldırılmasını talep etmiştir. HMK’nın ön inceleme ve tahkikat başlıklı 320.maddesinde; ” (1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. (2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür. ” şeklinde düzenlenmiştir. Davalı adına çıkartılan davetiyede HMK’nın 139.maddesinde belirtildiği üzere şerh verilmiş, duruşmaya gelmediğiniz taktirde yokluğunuzda yapılan işlemlere itiraz edilemeyeceğine dair ihtarda edilmiştir. HMK 320.maddesinde açıkça belirtildiği üzere, ilk duruşmada taraflar, dava şartları, ilk itirazlar, hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında dinlenir. Daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, taraflar anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilir, akabinde hakim tarafından, tarafların sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilir. Sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları taktirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır ve tutanağın altı hazır bulunan taraflarca da imzalanır. Bu işlemden sonra tahkikat aşamasına geçilir. Tahkikat aşamasındaki yargılama bu tutanak esas alınarak yürütülür. Davalı vekilinin mazereti kabul edilmesine rağmen HMK’nın 320/2.maddesinde belirtilen davalının hakkı elinden alınmıştır. Hukuki olmayan, davalının mazeret dilekçesinde, “ön inceleme duruşmasının yapılmamasını talep etmediği ” gerekçesi ile ön inceleme duruşmasına devam edilmiştir. Davalının mazereti kabul edilmesine rağmen bu gerekçe ile yokluğunda ön inceleme duruşmasının yapılması açıkça HMK’nın 320.maddesindeki düzenlemeye aykırıdır. Davalı taraf dinlenmemiş, iddia ve savunmaları ile anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilmemiştir ve tutanak altına da davalının imzası bu sebeple alınmamıştır. Kaldı ki ön inceleme duruşmasına devam edileceğine dair oy birliğiyle karar alınmasına rağmen bu ara karar tarafların haklarını etkilediğinden heyetin imzası alınmamıştır. Bu durum HMK’nın 27.maddesinde ifade edilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Bu sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği kanaatinde olduğumdan dolayı çoğunluk görüşüne iştirak etmiyorum.08/07/2021