Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/869 E. 2021/800 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/869 Esas
KARAR NO: 2021/800
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
ARA KARAR TARİHİ: 19/04/2021
NUMARASI: 2020/177 Esas, … Karar
DAVA: İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
TALEP: İHTİYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 24/06/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Asli müdahiller … ve … Ltd.Şti vekili, 28.03.2021 tarihli dilekçe ile mahkemenin 15.01.2021 tarihli duruşmasında ara karar gereğince kayyımdan rapor talep edildiğini, kayyımın raporunu, 18.01.2021 tarihinde sunduğunu buna rağmen mesul müdürün atamasının yapılmadığını ve … Mecidiyeköy Polikliniği ruhsatının taraflarına devredilmesine dair dilekçe ve kayyım raporuna rağmen mesul müdür ataması yapılamadığını, İstanbul 4. İdare Mahkemesinin 2018/2362 Esas, 2019/871 Karar ve Beyoğlu … Noterliğinin 02.07.2020 tarihli, … Mecidiyeköy Polikliniği İşletme hakkının devri sözleşmesi ve 28.05.2018 tarihli devir sözleşmesi gereğince … Mecidiyeköy Polikliniğinin ruhsatının, İşletme hakkının müvekkili adına kayıt ve tesciline ve davacı şirket tarafından, şirket aktiflerinde gösterilen fakat açtıkları davadan önce … Mecidiyeköy Polikliniği İşletme hakkını yani ruhsatını, davacı şirketçe devir bedelini nakden ve tamamen müvekkillerinden alınarak devrettiklerinden fakat şirket yetkilisi …’ın tescilden kaçındığını iddia ederek, ileride güç olan zararları önlemek için teminatsız olarak mahkemece ruhsat üzerinde ve İşletme hakkı üzerinde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 31.03.2021 tarihli celsede, asli müdahiller vekilinin, işletme ruhsatının kendilerine devredilmesi veya teminatsız olarak ruhsat ve işletme haklarına tedbir konulması talebinin hem davanın konusunun iflas erteleme olması, hemde davacı şirkete yönetici kayyımı atandığından ruhsatların devrinin mümkün olmaması nedeniyle reddedildiği, eldeki davada uyuşmazlığın, davacı şirketin İflas erteleme talebinden ( uzatma davası ) ibaret olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, dört yıldan fazla tedbirlerden istifade eden davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı, 150.000 TL ‘lik sermaye artışını yerine getirmediği, 2017 ve 2018 revize projelerini süre verilmesine rağmen sunulmadığı, davanın açıldığı tarihe göre borçların iki katından fazla arttığı, rayiçlere göre ise (-)310.261,60 TL borca batık olduğu, ( davacı vekilince son celsede 150.000,00TL sermaye artışını yaptık şeklinde beyanda bulunmuşsa da bunun borca batıklığı değiştirmeyeceği) gerekçesiyle, davacı şirketin iflasına karar verildiği, mahkeme kararının, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/2037 Esas, 2020/783 Karar sayılı kararı ile bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunması için süre verilmemiş olmasının usulsüz olduğu, son altı ayda borca batıklığın giderilmiş olabileceği, tekrar borca batıklık hesabının yapılması gerektiği belirtilerek kaldırıldığı, bu kez eldeki uyuşmazlıkta iflasın ertelenmesi talebinin dinlenirliği kalmadığı, davacı şirketin iflasına karar verilip verilmeyeceği üzerinde durulacağı, 17.04.2014 tarihinden bu yana 5 yıllık azami sürenin de dolmuş olması nedeniyle tedbir kararı verilmediği, güncel rayiçlerin tespiti ve mali heyetten rapor alınması için ara karar kurulduğu, davacı şirkete yönetici kayyımı atanmış olmakla davacı şirketin elinde bulunan ruhsatları yönetici kayyımın bilgisi ve izni dışında devretmesinin mümkün olmadığı, tedbir konulması gerektirir bir durumun bulunmadığı, öte yandan ruhsat devrinin mahkeme ara kararıyla hükme bağlanmasının mümkün olmadığı, tedbir konulmasını gerektir bir durum olmadığı, öte yandan ruhsatın devrine ilişkin devreden ve devralan arasında işçilik ücretleri, vergi borçları gibi hususlarında ihtilaflar olduğu, bunların ayrı bir yargılama konusu olduğu, HMK ‘nın 389 vd maddelerine uygun olmayan asli müdahiller vekilinin tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Ara karar, tedbir talep eden asli müdahiller vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir. Asli müdahiller vekili istinaf nedenleri olarak, iddialarını, kayyım raporunu tekrar ederek, kayyım raporunda, … Polikliniğinin 28.05.2018 tarihinde KDV dahil dahil 200.000 TL ile ruhsat ve satışına ilişkin sözleşme yapıldığını, ruhsatın devrinin İş bu rapor tarihinde henüz gerçekleşmediğini, bu konuda mahkemenin onay vermesi gerektiğinin belirtildiğini, davacının iş bu ruhsat dahilinde ki Poliklinik faaliyetinin 23.05.2018 tarihli ortaklar kurulu kararı ile sürdürülmesine karar verildiğini, 11.01.2021 tarihli heyet raporunda, müvekkili … arasında varılan anlaşma gereği KDV hariç 169.491 TL Çekmeköy adresinde bulunan poliklinik ruhsatı satış anlaşması yapıldığı, anlaşmada davacı ve devralanın yanı sıra şirket ortağının ve kayyımın onay ve imzasının da bulunduğu belirtilerek, bu yöndede heyet raporunda denildiğini, 28.05.2018 tarihli devir sözleşmesinde devralan … ‘in gösterdiği 3. Kişi … Ltd.Ştinin İşletme hakkını elinde bulunduran ve İşletme hakkı tamamen elinde olan doktor olduğunu, davacı şirketin, kendisini iflastan kurtarmak için aktifinde olmayan sonradan davaya aktiflerinde göstermeye çalıştıkları 7 adet ruhsattan biri olan … Mecidiyeköy Polikliniğini üzerindeki ruhsatın idare mahkemesi kararına istinaden devrini talep ettiklerini, 28.05.2018 tarihli devir sözleşmesi ile kazanılmış hakları olduğunu iddia ederek, ara kararın kaldırılmasını ve taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir. Mahkemenin, ihtiyati tedbir talebinin reddine dair ara kararı, asli müdahiller vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan, 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinin, üst başlığı “ Erteleme tedbirleri “‘ dir. Maddede, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasal düzenlemede, mahkemenin, şirketin veya kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı belirtilmiş olmasına rağmen, önlemlerin ne olduğu konusunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. İİK ‘nın 179/ b maddesinde ise iflas erteleme kararı ve sonuçları düzenlenmektedir. Üst başlık, “ Erteleme kararının etkileri “dir.Anılan maddenin 1. fıkrası, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılanlar da dahil olmak üzere tüm takiplerin durması, erteleme sürecinde hiçbir takip yapılmaması gerektiğini düzenlemektedir. Ancak aynı maddenin 2. fıkrasında, erteleme sırasında taşınır, taşınmaz ve ticari işletme rehniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabileceği veya başlamış olan takiplere devam edilebileceği, ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirinin alınamayacağı ve rehinli malın satışının gerçekleştirilemeyeceğine yer verilmiştir.Kural olarak, mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla, İcra ve iflas takiplerini yargılamanın sonuna kadar durdurabileceği doktrin tarafından kabul edilmektedir. Buna imkan verilmediği takdirde, bazı hallerde uzun zaman alabilecek yargılama süreci esnasında talep sahibi şirketin mallarının muhafaza altına alınması veya satılması suretiyle iflasın ertelenmesi kurumunun bütün özünden ve faydasından yoksun bırakılmasının imkan dahiline gireceğine, kanun koyucunun alacaklılar arasında eşitliği bozan böyle ağır ve vahim sonucu istediğini düşündüren hiçbir gerekçe veya hüküm bulunmadığına işaret edilmektedir. Ne var ki, ihtiyati tedbir kararının, iflasın ertelenmesi kararıyla dahi elde edilemeyecek olan hukuki sonuçları borçlu şirkete sunacak nitelikte olmaması gerekir. İflasın ertelenmesi talebinin incelenmesi sırasında geçerli olmak üzere verilen ihtiyati tedbir kararlarının maddi hukuk alanında sonuçlar doğuracak nitelik ve içerikte olmaması gerekir. Maddi hukuk, doğrudan kişilerin hukuki durumunu, kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen, kişilerin sahip olduğu hakları ve yüklendiği borçları belirleyen kurallara denilmektedir. Doktrinde de kabul edildiği üzere, erteleme ile sağlanmak istenen, şirket bakımından herşeyin durması değildir. Özellikle icra takiplerinin durdurulması suretiyle şirketin rahat bir nefes alması sağlanmaktadır. Bu çerçevede, borçlu şirketin alacaklılarının alacaklarını tahsil amacıyla uygulayabilecekleri temlik, takas, mahsup, hapis hakkı gibi hukuki işlemlerin durdurulmasına yönelik tedbirler, sonuçlarını maddi hukuk alanında doğuran veya borçlu şirkete nazaran üçüncü kişi durumunda olanların maddi hukuktan doğan talep ve defi haklarını etkileyen tedbirlerdir. Söz konusu bu türlü tedbirlere, gerek iflasın ertelenmesi kararı çerçevesinde, gerekse de iflasın ertelenmesi talebinden sonra, erteleme yargılaması sırasında ihtiyati tedbir yoluyla karar verilemez. Tedbirlere karar verilirken, borçlunun menfaatleri kadar alacaklıların menfaatinin de gözetilmesi ve gerekli olan tedbirlere karar verilmelidir. Ayrıca, alacaklıların alacaklarının tahsili amacıyla kullanabilecekleri hukuki işlemlerin durdurulması da düzenlemeye uygun değildir. Somut yargılamada, borçlu şirkete ait olan ve davacı şirketin İflas erteleme talebinden daha sonraki tarihte, şirkete ait poliklinik ruhsatı satış sözleşmesi gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu satış sözleşmesinin maddi hukuka ait olduğu çekişmesizdir. Diğer taraftan, yargılamanın konusu ruhsat satışı olmayıp, İflasın ertelemesine ilişkindir. Ruhsat üzerine ve İşletme hakkı üzerine tedbir kararı verilmesi, uyuşmazlığın niteliği ve yargılamanın gelmiş olduğu aşamada dikkate alındığında mümkün değildir. Diğer taraftan, müdahiller dilekçelerinde, poliklinik ruhsatının ve işletme hakkının müvekkilleri adına kayıt ve tescili ile birlikte tedbir talep etmişse de İflas ertelemesi talebinin niteliği gereğince söz konusu talepler hakkında karar verilemeyeceğinden, bu taleplerin ileri sürülmesi, şirketin ruhsat ve İşletme hakkını, dava konusu haline getirmeyecektir. Ayrıca, İflas erteleme yargılaması, talep eden borçlu şirketin tasfiyesi anlamını taşımadığından ve diğer alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesini de ortadan kaldıracak nitelikte tedbir kararı verilemeyeceğinden, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun yukarıda yer verilen maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 389 vd maddeleri gereğince tedbir şartları oluşmadığından asli müdahiller vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/77 Esas sayılı derdest dosyada verilen 19.04.2021 tarihli ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan asli müdahiller … ve … Ltd.Şti vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/ bendi gereğince REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken istinaf karar harçları peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Asli müdahillerin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 258/son fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-f bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.24/06/2021