Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/849 E. 2021/871 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/849 Esas
KARAR NO: 2021/871
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2020/81 Esas, 2021/419 Karar
DAVA: İFLAS (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas (İİK 156))
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 29/01/2020 tarihli dava dilekçesinde; davalı şirketin müvekkili davacı şirkete olan beş fatura toplamı 485.685,00 TL borcunu ödemediğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile iflas yolu ile takip başlatıldığını, davalının takibe karşı borcu olmadığı ve iflasa tabi şahıslardan olmadığı gerekçesiyle itiraz etmiş ise de borcunu ödediğini gösteren hiç bir belge ibraz edemediğini, ayrıca davacının şirket olup iflasa tabi olduğunu, davalının itirazının iptali ile iflası istemek zarureti doğduğunu iddia ederek, davalı hakkında iflas kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı tarafından başlatılan iflas yoluyla takibe karşı yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, itiraz üzerine davacı tarafça kötü niyetli şekilde dava açıldığını, icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, İİK 154.maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili mercinin borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğunu, müvekkilinin sicil adresinin Esenyurt – İstanbul olduğunun görüldüğünü, muamele merkezinin bağlı olduğu icra dairesi Büyükçekmece İcra Müdürlüğü olmasına rağmen İstanbul İcra Müdürlüğünde takip başlatıldığını, ayrıca müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, iflası gerektirebilecek bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete bir kısım ödemeler yaptığını, müvekkilinin kira sözleşmesindeki tüm edimlerini yerine getirdiğini, davacı tarafın sunmuş olduğu faturaların delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, 25/03/2020 tarihli 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nolu geçici maddesine göre kiracının kirasını ödeyememesinden dolayı kiraya verenin kira bedelini talep etme hakkını belirli bir süre için kaldırdığını, 2 nolu geçici maddede, 01/03/2020 tarihinde, 30/06/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenmemesinin kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturma şeklinde hükmedildiğini, bu sebeple davacı tarafın iddia ettiği gibi kira alacağının varlığını kabul anlamına gelmemekle birlikte mevcut bir borcun söz konusu olsa dahi salgın ve ekonominin sallantıda olduğu bir süreçte talep etme hakkının bulunmadığını savunarak, haksız ve kötü niyetli açılan davanın usul ve esastan reddi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı tarafça faturaya istinaden davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esasına kayıtlı olarak iflas yoluyla adi takip başlatıldığı, takibin davalının itirazı ile durduğu, alınan ve itibar olunan bilirkişi raporu ile tarafların ticari defter ve belgelerine göre davalıdan 576.550,70 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacı tarafın alacaklı olduğu iddiasının sübut bulduğu, davalı tarafça fatura bedelinin ödendiğinin iddia ve ispat olunamadığı anlaşılmakla itirazın kaldırılmasına ve iflas ilanlarının yapılmasına karar verildiği, mahkemece güncel kapak hesabı celbedilerek İİK’nun 173/3 maddesi yollamasıyla aynı kanunun 158. maddesi uyarınca davalı şirkete depo emri tebliğine ve tebligata 7 günlük kesin süre içerisinde davacılara ödenmesi veya bu meblağın mahkeme veznesine depo edilmesine aksi halde ilk oturumda davalı şirketin iflasına karar verileceği hususunun ihtar edildiği, davalı tarafça celse arasında depo emrine konu bedelin mahkeme veznesine depo edilmediği, mahkemece iflas ilanlarının yapıldığı, itirazın kaldırılmasına karar verildiği, davalı şirket adına yapılan usulüne uygun depo emri tebliğine rağmen gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle açılan davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; mahkemece müvekkili şirketin iflasına karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, başlatılan icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünden başlatıldığını, İİK 154.maddesi gereğince borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesinin yetkili olduğunu, yasanın düzenlemesinin emredici nitelikte olduğunu, ayrıca müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, kısmi ödemeler yapıldığını, müvekkilinin kira sözleşmesinden doğan bütün edimlerini yerine getirdiğini, iflas yoluyla takibe dayanak olarak sunulan faturaların delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nolu geçici maddesine göre kiracının kirasını ödeyememesinden dolayı kiraya verenin kira bedelini talep etme hakkını belirli bir süre için kaldırdığını, mevcut bir borcun söz konusu olması halinde dahi salgın ve ekonominin sallantıda olduğu bu süreçte talep etme hakkının bulunmadığını, mahkemeye vermiş oldukları mazeret dilekçesinde ofis çalışanının covid olduğunu, diğer çalışanların ise temaslı olduğundan karantinaya alındığını, sağlık sebebiyle katılamayacaklarına ilişkin mazeret bildirdiklerini, mazeretleri dikkate alınmaksızın yokluklarında iflas kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, İİK 154. maddesinde düzenlenen iflas yolu ile takibe karşı yapılan itirazın kaldırılması ile borçlu şirketin iflasının istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, taraflar arasında 01/05/2017 kira başlangıcı olan kira sözleşmesinin gerçekleştirildiği, kiraya verenin davacı şirket, kiracının ise davalı şirket olduğu, kira müddetinin bir yıl olarak belirlendiği, davacı tarafça 23/12/2019 tarihinde, 01/08/2019 tarihli fatura alacağı, 02/09/2019 tarihli fatura alacağı, 02/10/2019 tarihli fatura alacağı, 01/11/2019 tarihli fatura alacağı ve 02/12/2019 tarihli her biri 97.173,00 TL fatura alacağı ile işlemiş faizden teşekkül eden toplam 505.229,05 TL kira borcuna dair alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında iflas yoluyla takip başlatıldığı, davalı borçluya ödeme emrinin 26/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun ödeme emrine karşı 27/12/2019 tarihinde yasal süre içerisinde itiraz ettiği, itirazında, müvekkili şirketin iflasa tabi olmadığı, iflas yoluyla takip başlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, takip alacaklısına herhangi bir borcunun bulunmadığı, takibe, takibe dayalı tüm belgelere, borca, borcun tüm ferilerine, faize karşı itiraz ettiği, itirazında herhangi bir şekilde icra dairesinin yetkisine karşı itirazının bulunmadığı, davacı alacaklı vekili tarafından İİK 156/4.fıkrası gereğince ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın kaldırılması ve iflas davasının açıldığı, davacı alacaklının takibe konu etmiş olduğu faturaların davalı adına düzenlenmiş muhtelif aylara ilişkin kira bedeline dair faturalar olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında, kira sözleşmesinin mevcudiyeti konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, icra takibinin başlatılmış olduğu icra dairesinin yetkili olup olmadığı, yetki itirazında bulunmayan davalı borçlu yönünden icra dairesinin yetkisinin sonucunun ne olacağı, davalının davacı şirkete kira alacağından dolayı borcunun bulunup bulunmadığı, 7226 sayılı Kanun kapsamında kira alacağından dolayı davacı kiraya verenin talep hakkının bulunup bulunmadığı ve depo emrinin tebliğ tarihinden sonraki duruşmaya Covid – 19 ile ilgili mazeret bildiren davalı vekilinin mazeretine rağmen iş bu yargılamada duruşma yapılmasının ve karar verilmesinin isabetli olup olmadığına ilişkindir. Davalı borçlu şirketin adresinin Esenyurt / İstanbul olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Ancak yukarıda ayrıntılı olarak yer verildiği üzere, borçlu şirket vekili tarafından iflaslı takip sonucu yapılan ödeme emrine itirazda icra dairesinini yetkisine herhangi bir itirazda bulunulmamıştır. 2004 sayılı İİK ‘nın 154. maddenin alt başlığı, “ İflas takiplerinde yetkili mercii”dir. Birinci fıkrasında, İflas yoluyla takipte yetkili mercinin, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu mahaldeki icra dairesi olduğu, ikinci fıkrasında, merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili mercinin, Türkiye’de ki şubenin, birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesi olduğu belirtilmiştir. Üçüncü fıkrada ise, borçlu ile alacaklının yetkili icra dairesini yazılı anlaşma ile tayin etmeleri halinde, söz konusu yer icra dairesinin dahi iflas takibi için yetkili sayılacağı, ancak iflas davaları için yetki sözleşmesinin yapılamayacağı, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılacağına yer verilmiştir. Söz konusu yetki kamu düzenine ilişkin ve kesindir. Aksine yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki itirazında bulunulmamış olsa dahi, mahkemece yetkili olup olmadığı kendiliğinden gözetilir. Tüzel kişilerin yerleşim yeri MK hükümlerine göre belirlenir. TMK nın 51. maddesinde, tüzel kişinin yerleşim yerinin, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yer olduğu belirtilmiştir. Bu durumda muamele merkezinin, işlerin yönetildiği yer yani tüzel kişinin yerleşim yeri olduğunun kabulü yerinde olacaktır. Yasal düzenlemelerde, şirketin ticaret sicil adresinin muamele merkezi olduğuna yer verilmemiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-643 Esas, 2013/256 Karar sayılı ilamında da, kısaca, iflası istenen kişinin ticaret siciline kayıtlı olduğu yerin muamele merkezi yönünden karine teşkil ederse de, ticaret sicilinde kayıtlı olduğu yerden başka bir yerin muamele merkezi olduğu kanıtlanırsa iflas davasının bu yer ticaret mahkemesinde açılması gerektiği vurgulanmıştır. Somut davada, davalı borçlu şirket icra dairesinin yetkisine itiraz etmemiştir. Açıklanan nedenlerle taraflar yönünden artık icra dairesinin yetkisinin kabulü gerekecektir. Çünkü icra dairesinin yetkisi yukarıda açıklanan gerekçelerde belirtildiği üzere mutlak yetki değildir. Bu sebeple, davalı vekilinin buna dair istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Diğer yandan ise 26 Mart 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7226 sayılı BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’un ” Geçici 2. Madde 2 – (1) 1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz. ” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasal düzenlemede açıkça ifade edildiği üzere, 01/03/2020 ile 30/06/2020 tarihleri arasındaki kira bedelleri ile sınırlandırma getirilmiştir. İş bu yargılamadaki takip konusu kira alacak talepleri ise 2019 yılına ilişkindir. Yasal düzenleme kapsamında kalmadığından davalı vekilinin buna ilişkin istinaf nedenlerinin de yerinde bulunmadığı kanaatine varılarak diğer hususların incelenmesine geçilmesi uygun görülmüştür. İİK nun 154. maddesi gereğince iflas yolu ile başlatılan takibe karşı borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, takibin duracağı, alacaklının bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini isteyebileceği İİK ‘nun 156/3. fıkrasında düzenlenmiştir. İflas davası basit yargılama usulüne göre incelenir. Borçlunun ödeme emrine itiraz etmesi halinde, mahkemece ilk önce davacı alacaklının İtirazın kaldırılması hakkındaki talebini inceler. Bu İtirazın kaldırılması talebinin incelenmesi, genel haciz yolundaki İtirazın kaldırılması talebinin incelenmesinden ( m.68-70) tamamen farklıdır. Genel haciz yolunda tetkik merciinin incelemesi yalnız belgelere göre ve ilamsız icra kuralları çerçevesinde yapıldığı halde, buradaki ticaret mahkemesinin incelemesi genel hükümlere ( yani HMK ‘daki hükümlere) göre olur. Bu nedenle borçlu, ticaret mahkemesindeki savunması sırasında ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri ile bağlı değildir. Davalı borçlu, İflas davasına karşı vereceği cevap layihalarında bütün savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Ticaret mahkemesi normal bir alacak davasında olduğu gibi, tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borçlunun gerçekten borçlu olup olmadığını araştırır.İflas davasında alacaklı, alacağını ispat bakımından m.68. ‘de olduğu gibi tahdidi olarak sayılmış olan belgelerle bağlı değildir. Alacaklı normal bir alacak davasında olduğu gibi, alacağının varlığını HMK’ya göre mümkün olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada alacaklının alacaklı olup olmadığı maddi hukuk kurallarına göre esastan incelendiğinden ticaret mahkemesi borçlunun itirazının ya kesin olarak kaldırılmasına veya kesin kaldırma talebinin ( bununla İflas davasının ) reddine karar verir. Burada, borçlunun itirazı esastan karara bağlanmakta ve alacağın esası hakkında hüküm verilmektedir. Bu hüküm normal bir alacak davasında olduğu gibi kesin hüküm oluşturur. Mahkeme, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda, davacının alacağının mevcut olduğunu tespit eder ve borçlunun itiraz ve defilerini yerinde bulmazsa, yani borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa borçlunun itirazının kesin olarak kaldırılmasına karar verir. Buradaki İtirazın kaldırılması kararı bir ara karardır. ( Prof.Dr.Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, Cilt 3.sayfa ,2672 vd , 1993 baskı ). Bu nedenle yalnız başına istinaf edilemez. Mahkemece, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 16/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde inceleme yapılması neticesinde, icra takip dosyası, tarafların iddia ve savunmaları özetlendikten sonra, davacının ticari defterlerinin incelemeye tabi tutulduğu, incelemeye sunulan 2019 yılı yevmiye, kebir ve envanter defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, sahibi lehine delil teşkil edeceği, 2019 yılına ait ticari defterlerde taraflar arasındaki ticari ilişkinin mevcut olduğu, takip tarihi itibariyle diğer çeşitli alacaklar alt hesapta toplam 547.829,96 TL cari hesap alacağının bulunduğunun tespit edildiği, davalı ticari defterlerinden ise 2019 yılına ait defterlerin incelemeye tabi tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, sahibi lehine delil teşkil edeceği kanaatine ulaşıldığı, davalıya ait 2019 yılına ilişkin defterlerde ticari ilişkinin mevcut olduğu, davalının incelenen ticari defterlerinde davacı tarafa 23/12/2019 takip tarihi itibariyle diğer çeşitli borçlar alt hesabında toplam 509.905,43 TL, diğer çeşitli borçlar alt hesabında 4.918,71 TL olmak üzere toplam 514.824,14 TL cari hesap bakiye borcunun bulunduğunun tespit edildiği, davacı tarafından davalıya düzenlenmiş beş adet elektrik bedeli yansıtma faturasının davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, ancak bu faturalara istinaden davalı tarafından ödenmiş elektrik faturalarının davacı tarafa düzenlediği dekontlar toplamının 33.005,86 TL’sinin davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı, davacının iş bu dekontları ticari defterlerine işlemesi gerektiği, davacının kayıtlara almadığı elektrik fatura ödemelerini ticari defterlerine yansıtmış olduğundan 23/12/2019 tarihi itibariyle taraflar arasında cari hesap farkının kalmayacağı, icra takip tarihi olan 23/12/2019 tarihi itibariyle davacının davalı taraftan davalı ticari defterlerinde görünen cari hesap bakiyesi olan 514.824,14 TL kadar alacağının olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından davacı tarafa 01/08/2019 tarihinde 28.918,57 TL ödeme yapılmış olduğu, sonuç olarak, dosyadaki bilgi, belge, takip dosyası, taraflara ait 2019 yılı ticari defterler neticesinde, davalının icra takip tarihi itibariyle borcunun 543.742,71 TL olduğu, sözleşmede her ayın birinci günü aylık olarak ve peşin olarak en geç üçüncü günü davacının banka hesabına ödeneceğinin belirtilmiş olduğu, icra takibinde davacının 485.865,00 TL’lik fatura alacağına 19.364,05 TL’lik işlemiş faiz talep ettiği, işlemiş faiz tutarının 19.240,25 TL olarak hesaplandığı, bu durumda davacı alacağının ( 485.865,00 TL + 19.240,25 TL = ) 505.105,25 TL olduğu belirtilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek, ek rapor alınmasını talep etmiştir. Ödemelerin ticari defterlere geç kaydedildiğini iddia etmiştir. 11/02/2021 tarihli ek bilirkişi raporunda; celse tarihi itibariyle davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarın tespitinin talep edildiği, davacının ve davalının bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirildikten sonra, takip tarihinden daha sonraki tarih olan 27/02/2020 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına açıklaması ile 83.031,19 TL ödeme yapılmış olduğu, dava konusu alacağa ilişkin icra dosyasıyla ilgili olmadığı, davalı tarafından dosyaya sunulan ödemeler olduğu, kök raporda açıklamalarda bulunulduğu belirtilerek, takip tarihinden bir sonraki celseye kadar olan faiz tutarının 71.445,45 TL olarak hesaplandığı, buna göre toplam 576.550,70 TL davacının alacaklı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece, ek bilirkişi raporunda belirlenen toplam 576.550,70 TL alacağa yönelik İcra İflas Kanununun 158.maddesi uyarınca depo emri tebliğ edilmiştir. 24/02/2021 tarihli depo emri kararında ayrıca yedi gün içinde söz konusu bedelin depo edilmemesi veya ödenmemesi halinde İİK 158.maddesi uyarınca duruşma günü olan 14/04/2021 günü iflaslarına karar verileceğinin belirtildiği, depo emrinin davalı şirkete 05/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği, depo emrine konu alacağın belirtilen sürede depo edilmediği gibi ödemesininde gerçekleştirilmediği, davalı tarafçada aksinin iddia edilmediği, davalı vekilinin depo emrine dair meşruhatlı davetiyede belirtilen duruşma gününden bir gün öncesine ait mazeret dilekçesini ve eklerini dosyaya ibraz ettiği, mazeret dilekçesinde, ofiste sigortalı çalışanın testinin pozitif çıktığı ve temaslı olmaları nedeniyle mazeretlerinin kabulünü ve duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkeme tarafından davalının mazeretine yönelik olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmediği, depo emrine konu miktarın yatırılmamış olduğuna dair duruşma zaptına geçirilen ifade ve davacı beyanından sonra açılan davanın kabulü ile davalı şirketin iflasına karar verilmiştir. Mahkeme tarafından celse ara kararı ile davalı tarafın icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kaldırılmasına, İİK 166.maddesi gereğince ilanına ve İİK 158.maddesi gereğince davalı şirkete depo emrinin meşruhatlı şekilde tebliğ edilmesine karar verilmiş, ayrıca iflas avansı mahkeme veznesine depo ettirilmiştir. Somut davada, her iki taraf tacir olup, konusunda uzman bilirkişi tarafından gerçekleştirilen bilirkişi incelemesi sonucunda, davacı alacaklının takibe konu etmiş olduğu alacak miktarının her iki taraf ticari defter ve kayıtlarında yer aldığı, kısmi farklılığın elektrik faturalarından kaynaklandığı, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, 6100 sayılı HMK’nın 222.maddesi gereğince delil niteliğine sahip oldukları, bu durumda davalı tarafça her ne kadar borçlarının olmadığına dair savunmada bulunulmuş ise de savunmalarını teyit edecek nitelikte usulüne uygun şekilde delilleri dosyaya ibraz etmedikleri, bu sebeple borçlarının olmadığına yönelik savunmalarının yerinde kabul edilemeyeceği, davacı alacaklının bilirkişi raporunda tespit edilen alacak ve işlemiş faiz talebinin yerinde olduğu ve davalı şirkete gönderilen meşruhatlı davetiyeye istinaden süresinde veya duruşma gününe kadar İİK 158.maddeye esas olacak şekilde depoya konu borcun ödenmediği veya depo edilmediği anlaşıldığından mahkemece verilen kararın isabetli olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Diğer taraftan, her ne kadar davalı vekilinin mazeretine yönelik mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetli olmamakla birlikte, talebin niteliği ve yargılamanın özelliği de göz önünde bulundurulduğunda ve özellikle HMK’nın 30.maddesindeki usul ekonomisi ilkesi ile davalı tarafın ödemeye dair bir savunmasının bulunmadığı da dikkate alındığında sonuca etkili olmayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve İİK 154 ve devamı maddeleri gereğince mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna ulaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/81 Esas, 2021/419 Karar ve 14/04/2021 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken harcın peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi ile İİK nun 164/2 fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/07/2021