Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/726 E. 2021/837 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/726 Esas
KARAR NO: 2021/837
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/01/2021
NUMARASI: 2015/839 Esas, 2021/25 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 01/07/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı/borçlu şirketin müvekkiline olan borçlarını ödemediğini, hakkında icra takibi yapıldığını ancak yine herhangi bir sonuç alınamadığını, akabinde icra takip yolunun değiştirildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile güncel kapak hesabının yapılarak davalıya iflas yoluyla adi takip içerikli ödeme emri gönderildiğini, ancak davalı tarafça bir ödemenin yapılmadığını ve herhangi bir itirazda bulunulmadığını takibin kesinleştiğini belirterek davalı hakkında iflas kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkette Kurucu ortak ve yönetim kurulu üyesi iken diğer ortak ve yönetim kurulu üyeleriyle anlaşmazlığa düştüğünü, yönetim kurulundan istifa ettiğini, şirkete borç para verdiğinden bahisle şirket aleyhinde dava konusu olan ilamsız icra takibini başlattığını, diyalog yoluyla problemi çözmekten yana olan diğer ortakların takibe itiraz etmediklerini, böylece takibin kesinleştiğini, ortaklar tarafından yapılan 17.11.2014 tarihli toplantıda, davacının paylarını devredip şirketten çıkacağı, davaya konu icra dosyasında iddia edilen borç için davacıya toplam 362.647 USD bedelli, vadeleri Ocak 2016’tan itibaren başlayan 12 adet bono verileceği, diğer ortakların ayrıca bonolara şahsi aval vereceği, davacının, davaya konu icra dosyasını geri alacağı konusunda anlaşmaya varıldığını, yazıya dökülen anlaşma gereğince davacıya senetlerin verildiği, davacının hisselerini devrettiğini, davacının 18.11.2014 tarihinde icra dairesine gittiğini, fakat takibi geri almak yerine, icra dosyasından 20 küsür bankaya haciz talimatı yolladığını, nitekim dava dilekçesinde belirtilen kısmi tahsilatların bu şekilde yapıldığını, müvekkili tarafından İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/537 E. sayılı dava dosyasında İİK, m.71/1 uyarınca, takibin iptali, bu kabul edilmezse takibin talikinin istendiğini, imzası inkar edilmemiş yazılı belge olduğu halde, yargılamayı gerektirdiğinden bahisle, duruşma bile açılmadan davanın reddine karar verildiğini, kararın temyiz edildiğini, halen Yargıtay’da bulunduğunu, bozma kararı verilmesi durumunda açılan iflas davasının konusuz kalacağını, davacının kötüniyetle, takip yolunu iflasa çevirerek eldeki davayı açtığını, İstanbul Anadolu 9. Ticaret Mahkemesinin 2015/1449 E. sayılı dosyasında bonolarla ilgili davanın görüldüğünü, bu davaların bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının davalı hakkında iflas yolu ile başlattığı takibin itiraz edilmeden kesinleştiği, bu nedenle şekli bir inceleme yapılacağı ve alacaklının gerçekten alacaklı olup olmadığının incelenmeyeceği, takip kesinleştiğinin İİK’nın 166. maddesi uyarınca ilan edildiği, davalının depo emrine rağmen borcu ödemediği ve iflas avansının da yatırıldığı gerekçesiyle davalının iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; yargılama kapsamında kök bilirkişi raporu ve iki adet ek bilirkişi raporunda müvekkilinin davacıya borçlu bulunmadığının tespit edildiğini, 22.01.2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde 01.07.2016 vadeli 30.000 USD tutarlı ve 01.08.2016 vadeli 30.000 USD tutarlı toplam 60.000 USD senedin ödenmesi halinde davacı yana herhangi bir borcun olmadığı sonucuna ulaşılacağının bildirildiğini, 01.07.2016 vadeli 30.000 USD tutarlı ve 01.08.2016 vadeli 30.000 USD tutarlı iki adet senedin mahkeme kasasına ibraz edildiğini, bunun üzerine bilirkişi ikinci ek raporunda, ödendiği ispat olunan 60.000 USD tutarlı senetler de gözetilerek davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmadığı kanaatini bildirdiğini, buna rağmen 18.11.2020 tarihli celsede 1.109.391,03 TL tutarın depo edilmesi gereğinin ihtar edildiğini, ara karar 20.11.2020 tarihli dilekçe ile itiraz edildiğini, mahkemenin 24.11.2020 tarihli ara kararı ile rücu talebinin reddine karar verildiğini, ret kararında gerekçe belirtilmediğini, bu durumun dahi tek başına kararın kaldırılmasını gerektirdiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, İİK’nın 158. Maddesi uyarınca kesinleşmiş icra takibi nedeniyle borçlunun iflası istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 10/10/2014 tarihinde “verilen ödünç paranın tahsili ile Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi” dayanak gösterilmek suretiyle 213.540,00 USD asıl alacak, 115.000,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 597.899,35 TL alacağın davalıdan tahsili için ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, süresi içerisinde itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiği, yazılan haciz ihbarnameleri sonrasında dosyada kısmen (59.316,08 TL) tahsilat yapıldığı, davacı alacaklının İİK 43. Maddesi kapsamında takip yolunun değiştirilerek iflas yoluyla adi takibe geçilmesi talebinin icra müdürlüğünce 06/10/2015 tarihinde İİK 43/2 maddesi uyarınca kabulüne karar verildiği, bu kapsamda yapılan tahsilat düşülmek suretiyle hazırlanan örnek no: 11 ödeme emrinin davalıya 12.10.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından yapılan itirazın süresinde yapılmaması sebebiyle İcra Müdürlüğünce 27.10.2015 tarihinde itirazın reddine karar verildiği, davanın İİK 156/4 maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 30.11.2015 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.Mahkemece, iflas avansı alınarak İİK’nın 166/2. maddesi uyarınca ilanlar yapılmış, depo emrinin davalıya tebliğine rağmen borcun ödenmediği gerekçesiyle davalının iflasına karar verilmiştir. Davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında aleyhinde başlatılan takibe karşı İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/241 E. sayılı dosyasında takibin iptalini talep ettiği, mahkemenin 2015/537 K. sayılı kararı ile mahkemece genel haciz yoluyla takipte borca itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerekirken mahkemeye yapılan başvurunun sonuç doğurmayacağı gibi borçlu davacının takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatlayamadığı, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların dar yetkili icra mahkemesinde incelenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği, kararın davalı tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin: 2015/27161 E. 2016/4510 K. sayalı kararı ile kararın onanmasına karar verildiği, yine İstanbul Anadolu 9. Ticaret Mahkemesi 2015/1449 E. sayılı dava dosyasında da, davacı şirket ve ortaklarının bonodan kaynaklı menfi tespit davası açtıkları, mahkemenin 2017/1147 K. sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 9. Ticaret Mahkemesi 2015/1449 E. sayılı dosya kapsamına göre, 17.11.2014 tarihli toplantı tutanağının; ” …’in şirket üzerine koydurduğu haczin kaldırılmasına, …’in cari alacağı olan 362.647,00 USD’nin ödenmesi için …, …, … ve …’in şahsi avali ile … A.Ş’deki yönetim kurulunun kefalet ( senet ) vermesine, senetlerin 1 ocak 2016 dan başlamak üzere 12 eşit aylık taksitler halinde hazırlanmasına, …’in her türlü kefaletlerinin kaldırılmasına ve şirkette mevcut hisselerinin bedelsiz olarak …, …, … ve …’a eşit olarak devredilmesine, … A.Ş’nin … A.Ş’deki kayıtlı sermayesini …’nın 5 yıl vadeli tek bir senet vermesine karşılık devretmesine, … A.Ş’nin banka ve piyasa borçlarından dolayı … A.Ş ve … A.Ş’nin ortaklarının teminat ve kefaletleri nedeni ile oluşabilecek herhangi bir icra takibi ve mahkeme nedeni ile olumsuzlukların ortadan kaldırılması için …’nın şahsi kefalet vermesine” şeklinde olduğu, tutanakta davalı …, … ve davacılar …, …, … ile dava dışı …, … ve …’ın imzalarının bulunduğu, 17.11.2014 tarihli hisse devir sözleşmesinin; “Hissedarı bulunduğum … A.Ş’deki 743.300,00 TL sermaye tutarına karşılık paylarımı bedelsiz olarak …, …, … ve …’a eşit ve bedelsiz olarak devrettiğimi, hisselerden dolayı şirket ile ilişiğimi kestiğimi, bizlerde …, …, … ve … olarak anılan şirketteki hisseleri aynı şartlarla devraldığımızı ve bilahare bastırılacak hisse senetlerinin devri, ciro ve tesliminin aynı şartlarla gerçekleştirip uygulayacağımızı, gerek şirket gerekse taraflar olarak 17.11.2014 tarihinde imzaladığımız toplantı tutanağındaki yazılı maddelere aynen uyacağımızı ve uygulayacağımızı da beyan ve taahhüt ederiz şeklinde olduğu, sözleşmenin davalı … ile davacılardan …, …, … ve …’un imzalarının bulunduğu, 17.11.2014 tarihli senet bordrosunun borçlusu davacı … A.Ş, aval verenleri davacılardan …, …, … ve … olan, alacaklısı davalı …’in olduğu davaya konu 01.01.2016 tarihli 30.000,00 USD bedelli, 01.02.2016 tarihli 30.000,00 USD bedelli, 01.03.2016 tarihli 30.000,00 USD bedelli, 01.04.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.05.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.06.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.07.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.08.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.09.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.10.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.11.2016 tarihli 30.000,00 USD, 01.12.2016 tarihli 32.647,00 USD senetlerin davalı …’e teslim edildiğinin yazılı olduğu davacılar ve davalı … tarafından imzalandığı, 17.11.2014 tarihli yediemin tutanağının; “ekteki protokol gereği hisselerini devredecek olan …’e, … A.Ş’deki hisselerini …, …, …, …’a resmi olarak devir ve bastırılacak hisse senetlerini ciro etmesini müteakip ekteki dökümü yapılan senetleri vermek üzere yediemin olarak kabul edilen …’a teslim edilmesine karar verilmiştir.” şeklinde olduğu, tutanağın senetleri teslim alan yediemin davalı … ile senetleri teslim eden …’un imzalarının bulunduğu tutanakta ek olarak hisse devir sözleşmesi, toplantı tutanağı ve senet bordrosunun da yazılı olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili, takibin davacının elinde bulunan senetler gereğince yapıldığını, senetlerin ödendiğini, davacıdan alınan 2 adet senedi de mahkemeye ibraz ettiklerini iddia ederken davacı taraf takibin şirkete verilen borç paradan kaynaklandığını iddia etmiştir. Toplantı tutanağında verilen senetlerin …’in cari alacağından kaynaklandığı belirtilmiştir. Nitekim İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1449 E. 2017/1147 K. sayılı kararı ile bu gerekçe ile davanın reddine karar vermiştir. Mahkemece depo emrine esas miktarın tespitine ilişkin bilirkişi raporu alınmıştır. 22.01.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda; icra takibine konu davacı alacağa yönelik 12 adet bononun icra takibinden bağımsız olduğu benimsenirse, davacı alacağının 06.10.2015 tarihi itibarıyla davalı şirketin 30.01.2015 tarihinde dosyaya yatırdığı 59.316,08 TL’nin mahsubundan sonra davacının 841.839,44 TL, alacaklı olacağı, borcun varlığı konusu taraflarca imzalanan 17.11.2014 tarihli protokolün 2. maddesine göre davacının ödünç verdiği para miktarı ile davalı şirketin davacı lehine keşide etmiş olduğu senet bedelleri toplamı, kur farkları da dikkate alındığında birbirini karşılar nitelikte olduğu, davalı yanca yapılması gereken ikrara ve senede konu olan borcun ödenmemiş bölümü olan 01.07.2016-01.08.2016 vadeli toplam 60.000 USD’nin HMK 200 çerçevesinde ispata muhtaç olduğu, 01.07.2016- 01.08.2016 vadeli toplam 60,000 USD’nin ödendiğinin davalı tarafından ispatlanması halinde davacı yana herhangi bir borcunun olmadığı belirtilmiştir. Aynı bilirkişi tarihsiz ikinci ek raporunda; 06.10.2015 tarihinden 11.09.2019 (duruşma tarihine) tarihine kadar hesaplanan depo tutarının 1.109.391,03 TL, olduğu, borcun varlığı konusunun taraflarca imzalanan 17.11.2014 tarihli protokolün 2. maddesine göre; davalının davacıya herhangi bir borcunun olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece 18.11.2020 tarihli celsede davacı vekili tarafından ekin eki niteliğinde yapılan hesaplamaya konu tutarı kabul ettikleri, güncel rapor alınmasını istemedikleri, gerekçesi ile aynı celse 1.109.391,03 TL’nin mahkeme veznesine depo edilmesi konusunda davalı vekiline 7 günlük kesin süre verildiği, sonuçlarının ihtar edildiği, depo kararının gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmıştır. İİK’nın 155. maddesi; “Borçlu iflas yoluyla takibe tabi şahıslardan olup da alacaklı isterse ödeme emrine yedi gün içinde borç ödenmediği takdirde alacaklının mahkemeye müracaatla iflas talebinde bulunabileceği ve borçlunun gerek borcu olmadığına ve gerek kendisinin iflasa tabi kimselerden bulunmadığına dair itirazı varsa bu müddet içinde dilekçe ile icra dairesine bildirmesi lüzumu ve konkordato teklif edebileceği ilave olunur. Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir” hükmünü, aynı Yasa’nın 156/1 maddesi; “Ödeme emrindeki müddet içinde borçlu tarafından itiraz olunmamışsa alacaklı bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden iflas kararı isteyebilir.” hükmünü düzenlemektedir. Ayrıca İİK’nın 158/1 maddesi uyarınca iflas takibi kesinleştiğinde İİK’nın 166. Maddesinde belirtilen usulle ilan edilmesi gerekir. İİK’nın 158/2 fıkrası uyarınca depo kararı ile borçluya yedi gün içinde faiz ve icra giderleri ile birlikte borcunu ödemesi veya kararda belirtilecek miktarı mahkeme veznesine depo etmesi istenir. Somut uyuşmazlıkta; davalı hakkında iflas yolu ile başlatılan adi takibin kesinleştiği, iflas davasından sonra açılacak bir menfi tespit davasının iflas davasında bekletici mesele yapılmasının kanunda öngörülmediği, yine İİK’nın 170. maddesinde bu tür durumlarda borçlunun borcunu yatırdıktan sonra istirdat davası açabileceği, (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/5791 E. 2018/5690 K. Sayılı kararı) davalının ödeme iddiasını ispat edemediği, davalı şirketin usulüne uygun depo emrine rağmen borcunu ödemediği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcı peşin yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.01/07/2021